3 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

3 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in tarihi Romanı:17 AN ye U Yazan: Ikimim |Yazan:R. Rober Düma — 47 — Çeviren: pe Benua: arlık istediğimiz gibi Mahmut çini sobaya çarpınca, katil birdenbire fırladı Selim erkenden yatmış ve hemen derin bir uykuya dalmıştı. Büyük saat Iki bu- çuğu vurdu, Saatin muntazam vuruşu 0. rasında Mahsut, kapmın kureglandığını işidir gibi olmuştu. Nefes almaktan bile korkuyordu. Sonu pe olacağı kestirile- miyen hâdise işte başlamış demekti Herif önce Mahmudun kapısını kürca, Ismıştı. Filhakiks muhbirin söylediğine nazaran, önce Mahmudun kapısı yokla- nâcaktr, Bu bir ihtiyat hareketiygi, Çün- kü higbir zaman Mahmut kapısını arka, sını demirlemeden uyumam iştar. * Meçhul adam, Mahmüdun kapısını aça- muyacağını anlamış alacak ki birkaç a- dım attı ve Selimin Kkapısiyle uğraştı. Mahmut ayak seslerini dahi duymuştu. Kulakları bir tazıdan daha hassas, göz. leri bir kedi gözünden daha fosforlun. muştı. Kaş defa Içinden kendine çikişti. Ne korkuyordu ii sanki, neden titriyordu?. Düşman malüm İdi, geleceği, yeri, hare- keti, tertibatı malüm oldukça açıkgözle bekliyen biri için ne tehlike olabilirdi? Ama, hâdise hiçbir zaman böyle değildir. Ne kadar emin olunsa yine ölüm ihtimal, leri ve tehlikeleri karşısmda insanm kanı beyninden syaklarına doğru süzülür. Mahmudun da yüzü ölüm sarısı bağiz.| EN Birkaç dakika sonra ayak sesleri Se- limin odasında duyuldu. Eğer biraz geci- kip de ara kapı kurcalanmamış olsaydı, Mahmut bir tedbirsizlik yapıp Selimin odasına fırlayacaktı. Belki herif cayar da Selimi öldürebilirdi. Halbukl ara kapı tıkırdadı, Odaya taz0 bir soğuk yayıldı. Kapı açılmış bulunuyordu. Mahmut, bü. tün bayatında bu kadar heyecanlı bir sahne içinde kalmamıştı. HAlâ Selirsin hafif ve muttarit horul tusunu duyuyordu. Herif birtüy gibi yürüyor, bir sivrisinek kadar bile ses çi- karmıyordu. Mahmut ilk gefa okuyup üflüyor, Al, Jahtan yardım ve cesaret diliyordu. Sr- rasında, padişahlar, yanıhaşmdea kelleler kesmişler, pehlivanlar biribirinin işken- belerini dökmüşler, zorbalar ortalığı kan ve leş içinde bırakmışlardı. Ama, hbiçbi- risl sihayet kendi canmı yakacak göyler değildi. Halbuki bu iş doğrudan doğruya kendine kasttı. İçeriye uzun boylu, geniş göğüslü bir adam süzüldü. Etrafı büyük bir ihtimam ve Kina Me dinledi. Belli idi ki bu herif kaç defa böylece odulara girip kan dök- müş, pişkin, alışkm bir şörirdi. Kapıyı aralıkiarkon rezeler hafif bir gıcırtı çkarmen herif hemen kebara sindi ve hançerini ucu dışarı olmak Üzere göğsüne getirdi. Bir hücuma hazır bokli- yordu. Fakat Mahmudun yatağında bir küçük kımıldama bile olmamıştı, Amlıyordu ki Mahmut bu sesi duymamış, uyanmayı. tu. Mahmut herifin dlşleri arasmdan sa- yıklar gibi söylediği sözlü duyunes ez da- ha yerinden fırlayıp mol'unu parça parça edecekti, Bu sırada Mahmut dağları devirebi- lrdi. Bazularının demirleştiğini, adale, lerinin gerildiğini hissediyordu. Eanki de- risi bu kabarıp teşan vücuda ve kuvve- te dayanamıyacak gibi idi, Mahmut çat. Uyacağını zannediyordu. Herif sakin ve telişsizdı, — Her ikisi de derin uykuda! demişti. Bun dibinde kudurmuş bir halde atılma- MePun bilmiyordu ki, şehzade, burnu- ğn müheyya bekliyordu. Mahmut yalnız bir şeyden korkuyordu. Müerim korkaktır. Korkaktan da yiğit korkar, Herif ne kadar güçlü kuvvetli olsa Mahmudun altına düşerdi, ama, han. ger işi bozabilir, Mahmudu mecalden ke- sebilirdi. Gözlerinin üzerinde bir meske vardı, Mahmut, Ebe Selimin sartya soktuğu yeniçeriyi tanımıştı. Vücuduna, boyuna da maske takamazit ya!, Ayaklarında çarık vardı. Yavaş yavaş yürüyordu. Sanki yatakta yatan bizzat Mahmutmuş gibi şehzadenin dökülüyordu. Herif kaynamış su tam kalbi nişanlıyarak haçeri sonuna kadar | sapladı. Mahmut irkildi ve çini sobaya çarptı. Bu hafif gürültü katili bir hamlede kapı- ya fırlattı, Herif o kadar süratla oda, lardan geçti ki, Mahmut ancsk o dışarı çıktığı zaman Yerinden fırlayıp arkasma takıtabileişti. Selim bâlâ horluyordu. Hiçbir şay duy- marmigtt, * Koridarlarda eshennemi bir takip baş- lamıştı. Herif alt koridorun ucunu dö- nerşe Mahmudun elinden kurtulmuş ola- caktı. Ne garib tesadüftü ki koridorlarda bir tek canlı yoktu. Mahmut ümitsizdi. Herifi orada yakalamağa hemen hemen imkân görmüyordu, Ama, hir büdise ka tili olmuş srmut gibi kucağına düşürdü. Koridorun sağ kıvrımlarından birinden bir el kalktı ve parlıyan bir cisim, kaçan yeniçerinin omuz başma girdi, çıktı ve tekrar girdi. Herif kurşun yemiş domuz gibi boğuk bir ölüm sesi çıkararak oraya yığıldı. O el, hâlâ parlıyan şeyi çıkarıp kuvvetle vuruyordu. Mahmut da yetişmişti. Herifi öldüren ATAMAN MARE 3 MEY Eİ Verdi; mektubu açtım, tiyatro muharriri Natan'danmış; Gas- ton'a piyeslerinden birinin kabul edildiğini, öğrenildiğini, provaları da bittiğini ve önümüzdeki cumartesiye oynanacağını bildiriyordu. İçinde bir de loca bileti vardı. Gerçi bu, benim için, cehennem as4- bmdan kurtulup cennete ermek gibi bir şey olmalıydı ama İçimde bir şeytan, keşemi #ohirlemek ister gibi bağırıyordu: — Ya otuz bin frank nerede? Haysiyetim, şerefim, bütün eski berliğim, o anda dilimin ucu- na gelen suali sormama mâni idi; biliyordum ki düşüncem söz ha. iliklerine | Çeviren : bir kadındı. Hem güzel, çok güzel bir ce, riyeydi, — Şehzadem. Dedi, İşte bir örtü sana. Ört ve cesedi kaldır. Başmdan tutma, kan içindedir. Üstün elkelenir. Ayakla. rmdan tut ve odama sürüyelim. Oraön bağlarız. Mahmut hâlâ titriyordu. Yüzü ter i- çindeydi. Beynia kan hücum etmiş bir haldeydi, Gözleri büyümüş, korkunçlaş- müşti, Gece bu kadınm burada işi neydi? 6- ğer bu hesaplı, danışıklı döğüşüklü bir iş olmasaydı, kadın bunu nasıl bekler du- | > rurdu? Şehzade haykırdı: — Sen bunu neden vurdun kadın? Kadın hançeri ccsedo bir defa daha sapladı ve Mahmudun ayaklarına ka - pandı. — Şehzadem, önce cesedi odama sürü- yelim, orada anlatırım, Şöhzaje yorgundu, Sanki #abaklara kadar odun taşmış gibi beli, omuzları, Arkası siz gizem Sizlıyordu. İtaat etti ve beraberce cesedi odaya çektiler, Kadın, koridoru temizlemeği ve kan lekelerin! silmeği ihmal etmemişti, Çok güzib bir tesadüf mü neydi, Selim korkmuş ve yatağından fırlıyarak Mah. mudun kapısına koşmustu, Garib gey, Mabmudun kapısı açıktı. Fakat Mahmut uyuyordu, Başına kadar yorganı çekmiş- ti. Seasizdi. İhtimal ki başı yastıktan düşmüş veya yorgan tıkamıştı ve nefes | darlığıyla Mahmut sayıklamış, sultan Se- lim de rüyalanmıştı, Durdu. Bu kadar tereddüd ve vesvese de garib olurdu. Nasılsa kapı aşık kal. Buş olabilirdi yahut, Mahmt bâvasızlık- tan kapıyı açmış bulunabilirdi. Kendi kapısı arkadan demirliydi, pep- cereler de sımsıkı kapanmıştı. O halde ao olabilirdi? Selim yatağına dönerken tekrar Mahmudun yatağına baktı, İçin- de tuhaf bir üzüntü vardı. Emin olmak i- çin ayaklarının ucuna basarak yaklaştı. bir zaman böyle umacıdan korkmuş gibi yorganmı başına çekerek uyumazdı, bilâkis yorsan ona en soğuk havalarda bile çok gelirdi. Selim yorgana manzara kargısında: — Mahmudum! diye haykırarak yata. Zin üzerine serildi, Sivri ve ucu boynuz bir hançer yarısma kadar gövdeye gö »- mülmüş, karyolaya mıhlaamıştı. Sultan Selim gözlerine inanmadı, bir daha yokladı. Evet, bu bir ceset değil, i- çi pamukla doldurulmuş elbise yığınıydı. Mahmut yoktu. Mahmut seredeydi ya? kırklara karışıp da uçmuş olmazdı elbet. (Devamı Var) | yaklaştı ve gördüğü ı Nurullah ATAÇ harekette serbestiz/ Dedi — İşin gizli kalmasına bilhassa itina edilmesini isteyiniz. Komiser Rokurla be- rabör çalışırsınız. Fekat bir iki yardım- ci almağa mecbursunuz, fakat bunlar pek fazla olmamalı, İşi nekzadar az kimse bilirse gizli kalması o kadar kolay olur. Maamafih onlara da ancak yapacakları Işi bildirmek kâfi, fazla bilmemeleri da- ba iyi... Yardımcılarının gayet dikkatle #eçmerizi tavsiyo etmeğe bilmem Tüzum var mi? Neyse, mesele artık helledilmek üze- re, Maamafikh hükümeti epey düşündür- du. — Demek bunun işin kelonel, hafta. isren bekledik! — Evet, Fon Strammer başımızda pÜS küllü bir belâydı. Cinayet mahkemesine sevketmemiz büyük bir skandala sebep olacak, belki de hariciyeler arasında Do- talarla izahat istenceek, velhasıl teşklâ, temiz etrafında gok zararlı bir negriyata vesile teşkil edecekti, Bizim sessizce çalışmamız lâzım, Gazetelere ramsn mev. zuu olursak iyi iş göremeyiz. Meselâ #iz mahkemede şahit sıfati bulunacak, fotoğrafımız gazetelerde çikacak, velhâ- sh meşburlaşarak ecnebi memleketlerde çalışamaz hala gelecektiniz. Almanların mesele çıkarmağa çalışmaları İhtimali de caba... İyisi mi meseleyi örtbas deriz, teblike kalmaz. Hükümet nihayet buna karar verdi, Size osas hatlarmı bildirdiğim plân U- gerinde düşününüz, Bütün teferrüatiyle synen tatibk edilmesi şart değil; siz beu- den daha iyisini bulursanız ne âlâ. Mese. le, işin halledilmesinde... — Rokur benim odamda olseak kolo- vel, Onunla bir ker konuşayım. — BHayhay Bonus. Öğleye kadar ka- rarımızı bildiriniz. O gün saat üçe doğru Benwa ile Ro- ker yüzbaşmın yazıhanesinde buluşmuş ardı. Bentüa: — İstediğimiz gibi harekette artık serbesliz azizim Rokur, dedi. Kolonel plânımızı tasvib etti, Siz işi hazırladınız mı? — Bu akşam tamam olacak yüzbaşım. Öğle yemeği yemeğe bile vakit hulema- dm. Kolonelle konuşmamızı müteakip doğru emniyeti umumiyeye giderek &- darılarımı ayırdım ve #aat beş için raa- deva verdim. Meselenin ne olduğunu bil- miyorlar. Son dakikada tallmat verece- ğim. — Memurlar nasıl? — En Seşmelerinden, güçlü kuvvet. li, becerikli ve dillerini tutmasını bilen sirste, — Mükemmel... İş ne günü? — Kursrlaştırdığımız gibi yarm. O zamana kadar her şey tamamlanır, yal | | nız telefon etmem kalır, Sasi ei dir sanırım. Hans Haymer her sabah saat 8 den 10 # FÖN başmda bekliyor. 3 — Pek &lA, saat 9 da Gl”, — Bakinız iş nasıl olaesk? | lar kararmağa başladığı ye ye i — Karnın aç olduğunu llba azizim, Menlek aşkı iu888' öldürmemeli! Yakında temiz bi" ta var, oraya gidelim. — Pek 414, Hans Haymer, Servenla ariel smda yatağa uzanmış, gö düşünüyordu. Bühasea dört doi endişeye düşmeğe başlamsi.. gg rammerden sos seda çam veremiyordu. İki haftadarbefi £ fi madan kalmak onu, zincire SİL | halde günün birinde bağı SÜ yi meylo kovulan bir bekçi KİPİ gag gaşkımlaştırmaıştı. Hem Beriindf” rak etmeğe başlamışlardi. yü Strammer için iki mektup &© yi” kat mlilâztme vermek izokânii” syf” mtşt. Cran Rua oteli civari mağı ve mölüzime orada yer ihtimali olduğunu bir aralik #ma kendisine böyle hir emi! “eN # için bilâhare bundan vag lâzim kendisine “ne vesile 9 es 0 sun beni aramağa kalkışma Tie mirlerimi bekle.,, Fakat ne yapmalı? bu stbs” den kendisine bir mektup ga yeti bildirmesi isteniyordu. Neri gi vaziyeti bildirsin? onun i yoktu ki! şi Saate baktı, dokuz. “BUĞU Zi lefon etbriyecek galiba?,, di?” Cant sıkıldı. O gün ne yapa dü vo akima Pariste gı” di. O akşam gene onu pula rarla keyfi biraz yerine gölğ dı! “Ak şu Fransız kadımlarir ye” Birden yattığı yerden geçeni çalıyordu. Sevinçle telefonu kulağı — Allo! Nord 432.58 mi? misin? — Emtedin. Avare kaldığı Pariste âmir* kavuşmak onu sevindirmişti Xİ cesaret etti: — Sizden haber alamaym"* ne kadar... Telefondaki ses azarladı" ger — Gevezeliğe lüzum yok ağu Li Esymer, don gömlekle Gif tarak telefon başında vaziyeti aldı, Dinledi. (Deve amala kaman a ha otuz yaşımda, güzeiliğimin en şaşaalı vaktinde, zenginliğine, elbiselerimin cazibesine, (aravetime, eki” g men kocamın hıyançiine uğradım; beni aldatıyor, PO kiminle... Koca koca ayaklı, irt İri kemikli, gri göĞÜSİÜ ye” Şüphe içinde yaşamaktan artık yorulmuştum: bilâkia, bir şeyler söylemiyor, sükütu ile kendi &“ Yine gelince kondimi bevuza atmaktan başka bir çare kalmıyacaktı; fakat yine de söylemek arzusu içimi kemiriyordu. Kardeşçiğim, be- nim o anda çektiklerim bir kadmın tahammülü fevkinde şeyler de- Ğİ midir? mektubu uzatarak: — Burada sıkılıyorsun, Gaston'cuğum, dedim; istersen Paris'e dönelim, — Paris'e mi? niçin? dedi Beu sadece bir tiyatro muhs'riri olarak değerim olup olmadığını anlamak ve rağbet, şöhret denen şarabdan tadmak istedim! Akşam onun çalıştığı sırada gidip çekmesini karıştırmak ve 0- rada otuz bin frangı bulamayınca şaşırmış gibi bir tavır takınmak elimde ama neyo yarar? bana sadece: “Bir dostumun paraya fhti- yası vardı; ona borç verdim,, gibi bir geyler söyler; ben de susma- ğa mecbur olurum. Gaston gibi zeki bir adam verilecek cevab mi bulamaz? Bütün bu kıssanın hıssaaını sorarsan, kardeşçiğim, o da şu: ha- ni şimdi Paris'de herkeslerin koşup gördüğü piyesi yok mu? gerçi onun için yalnız Natan'ı alkışlıyorlar ama o asıl bizim eserimiz. Na- tan'm adından sonra gelen Ve MM** deki ki yıldızdan biri benim. İlk temsilde, en alt kattaki locslardan birinin bir köşesine büzü- Yüp ben de bulundum. —104— 1 Tenimuz Gaston yine çalışıyor ve yine Paris'e gidiyor; Paris'e gitmek için bebhane olsun diye ve pars kazanmak işin yeni piyeslere çalış- yor. Üç piyesimiz kabul edildi, iki dane de yenisini ımarladılar, Ah! kardeşçiğim, mahvoldum, karanlıklar içinde yürüyorum, İşin aslını görüp anlıyabilmek için icab ederse evlimi yakmağa hazır. Bu suretle hareketinin manası nedir? parayı benden a'dığma mi utanıyor? Gaston, böyle bir budalalığa kapılamaz, onun ruhu çok büyüktür. Zaten bir erkeğin böyle şeyler düşünmeğe kalkması he- men dalma gönlünde bir sşk olmasından ileri gelir. Bir erkek ka- rısından her şeyi kabul edebilir; fakat ayrılmağı dilgündüğü veya artık sevmediği bir kadından hiçbir ş8y olmak istemez. Para kendi için olsa, hiç çekinmeden ve istediği kadar benim kesemden alahi- lir; bu sene yüz bin frank kadar arttırdık! hasılı, mera'ciğim, zih- nim bütün ihtimsiler âlemini dolaştı, her şey iyiden iyiye düşün. düm, eminim ki Gaston benim Üzerime başka bir kadını seviyor. A- ma beni kimin için bırakıyor? o kudmı bir görmek isterim, İşi öğrendim: artık mahvoldum, kardegçiğim. Evet, Rene, da- yordu; mütemadiyen de para hırsıyla çalıştığını a Yet onun çalışmasa da, ikide bir Pareife koşması ey, edemedim, brzr çarelere başvurdum ve bu çare” tanmadan anlatamıyacağım bir derekeye düşürdü. yevek Üç gün evvel öğrendim: Gaston Paris'te, Vİ - Çi da bir eve gidiyormuş, Paris'te kimsenin seri Gi ama Gaston o evde aşkını herkeslerden saklıyabil kapıcısıyla konuştum, Byle konuşkan hir adam deği söylemedi ama beni paramparca etmek işin o di. Artik hayatımı fodaya karar vermiştim, fakat ©” mek istiyordum. Paris'e gittin ve Gaston'un st İÜ“ suna girdiğini gözümle gördüm. Çok geçmedi, mü öğrendim: otuz beş, otuz alı yaşlarında kadar dımı kendine Madam Gaston dedirtiyor. Bu, beni" inen bir yıldırım oldx. Sonra o kadınm, yanıda ii bahçesine gittiğini gördüm... Ah! karleşçiğim, Gaston'un burnundan düşmüş. Bu bepzeyişin gözü pazrliği meydana çıkarmamas: kabil değil... Ne d€ gayet sürlü giyiniyorlar; İneiliz kadmlarmi çocuk!” hususundaki meharetini bilirsin... işin asir anlaş?” kadını, kendisini baba ettiği Için seviyor. (Devamı var) : gö gi rından birine borç verdiyse bunu bana çelinmed0” “. aygi silsi , g» x ze iç Kİ A a! tt e İN

Bu sayıdan diğer sayfalar: