9 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

9 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in tarihi Rovriaı 33 Koca serdar, kırklarla, yedilerle kendini karşı karşıya sanıyordu / Zihninden bu geyi çıkarmak istiyordu, ama, bir türlü de söküp atamiyordu. Sa- rih bir sesti bu. Ve işte netekim yine çadırmım arkasından ve yer altindan tekerrür ediyordu: — Ya serdar! ya serdar! Çelebi Mustafa Paşa, isparmoza tutul muş gibi çeneleri biribirine çarparak tit. riyordu. Dışarıya çıkıp çadırının etrafını Aramağı bile düşündü. İyi ama, bu mec nunans bir hareket olurdu, Çünkt bu beni ademden biri olamazdı. Ne küçük bir kuş, ne bir sinek ve ne de bir rüzgür idi ki buraya kadar sokulabilsin ve kim, #ecikler görmesin. Nöbetçi nöbetçi Uze. rine olan ordu sahasında yabancının g8. zebilmesi mümkün müydü hiç? Sonra velevki insan olsun, o takdirde dost ol- duğu ne malim? Zaten korkudan asabı gevşeyen sordarı bir hamlede ademi â- bada yollyamaz mıydı? Serdar bu muhakemelerle ve daha doğrusu her korkak gibi kendi muhake, mesini mazur gösterecek sebepler icat ederek dışarı çıkmağı muvafık bulma. mıştı. Yere uzandı, Toprağı dinledi. Toprakta bir kazıntı duyar gibi olmuş ve büsbütün tedehhüş etmişti, Toprak tırnakla oyulur gibi idi. Biçare safdil ve safderun serdar kırklarla veya yedilerle veya Üçlerle kendini karşı karşıya sanı, yordu. Okudu, üfledi, aklma gelen #urs- leri süratle dudakları titriyerek üçer defa tekrar etti, çadırını, toprağa, üs“ tüne başına ve silâhma üfledi. Ses yine duyuldu: — İstanbula dön serdar! Sana bir tez. kere gelecek, emrine itaat eyle! Serdar hemen âbdöst alıp, epeydir tor. kettiği namazını, nafile namazlarını kıl dı. Kat'iyyen iman etmişti ki bu nida, 0- na evliyadan biri tarafından bir ihtar di. Koca serdar, dünya yerinden oynasa hünkâr iradesi olmadan başını oynatmaz ken bu emre inkıyada derhal karar vor. miş bulunuyordu. Öyle ya, mintarafillâh irşat olunuyordu. Kimbilir bu işte ne ha, yır veya kalışta ne ger vardı!, Serdar sabaha kadar okumuş, Üflemiş, sabah nöbetçileri serdarm çadırına gel. dikleri zaman içerden kur'an sesi duyup hayret içinde kalmışlardı. Acaba serdar tecdidi iman tr ediyordu? Yoksa bifza mr çalışıyordu? Sabahım ssat yedisinde çadırı vurulup silâhtar etek öptü ve bir mektup uzattı. Serdar hayretler ve dehşetler içindey- di, Ne çabuk da geceki tebliğ tahakkuk edivrermişti ? Serdar sordu: — Bunu sana kim verdi silâhtar? MENA AAR AE EE Platon, gülümsiyerek cevap verdi: — Dünyada bir tanedir!,. Yalnız bir tek Nazan olduğu gibi.. Şu farkla ki, kardeşimin etrafı takdirkârlarla çevrilmek için bir kâşile lüzum kalmadı. Platon başımı eğdi, sustu. XIV Birkaç gün sonra, prensesin arabası, Sadunun Nanayı, ailesinin — Çadırmın kapında buldum dev- lettüm! — çi Mektup Refetlküttap Refik Efendiden geliyordu. “Zatı şahane, orduyu hülmayunun ha, riçte bulunmasile umuru devlete vaziyet istilâ eden eşhasm oyzamdan mütenef. fir olup İstanbula vürudünuzu temenni etmekte ve celbinize fırsat gözetmekte olduğu bazı mabremandan mesmaumuz olmuştur. Cenabı devletinizin İstanbla Yürudu padişahım mucibi metari namah, dudu olacağında iştibah yoktur (1),, Berdar artık katiyen İstanbula dönme- ğe karar vermiş bulunuyor ve Rusçuk- Yularm gece çadır arkasmda oynadıkları birkaç dakikalık bir oyunla bu fikire rüm olmuş bulunuyordu. Alemdar Paşa yanında bu cihet konu. gülürken o da “ben de bikipsye yüz sil. reyim,, demiş ve iş böylece alevlenmiş git gide alev de bacayı tutmuştu. Alemdarm İstanbula gelişi büyük hâ- diselerin doğmasına sebep olacaktı, Ay- lardan ve hattâ senelerdenberi bu tedbir Üzerinde Rusçuk Âyanmın analarmdan emdikleri burunlarından gelmişti. Artık muvaffak olmuş bulunuyorlardı. Serdar, padişahtan İstizane lüzum görmeksizin Edirne ile İstanbul arasını beş konağa ayırarak ordunun hareketi hazırlıklarma başladı. Aynı zamanda Ser dar Çolebi Mustafa Paşa ile Tuna Serdarı Alemdar Paşa görüşmüşler ve barışmış. lardı. Güya aralarında sü Sizmez olmuş. tu, Halbüki “Ramiz ve Refik ile refik. lerinin saniası olup serdarı İstedikleri gibi imal etmekte ve Alemdarı talim İle papağan gibi söylemekte idiler. (2) Çelebi Paşa Alemdarla sarmaş dolaş oldukları zaman kulağma bir cümle fi- sıldadı: — Boğaz naziri Kabakçı Mustafa, biz“ den gayri devlet ipinde perende atan bir canbazdır paşa karııdaşım!, Alemdara bu dert olmuştu. Kabakçı, Mustafa taraftarlarının belli başlı kuv. vetlerinden biri idi, ama, bunu serdarı ekram takdir edememiş ve istirkap edip bağma bir belâ getirmiye çalışmıştı. Orduyu hümayunun doğruca, kazasız ve belâsız İstanbula vasıl olabilmesi de Kabakçımm izelesiyle mümkün olabile. cekti, Eğer bu yapılamazsa yarı yolda Alemdarın idam edilmesi mümkündü. Alemdar iki gece sabaha kadar uyuma, miş, oda duvarlarmı sarsa sarsa, kalm kaloşlarile odada gezinip durmuş, belki yirmiye yakmi kahve içmişti. Ağzı zehir gihiydi. Demek ki kendisinden daha tehlikeli ASK: İRO'MİA NI! şaşkınlığı önünde, geni getirip üzerine bıraktığı mahut taş merdive, ne yanaşıyordu. Arabadan prenses ile Nazan indiler, Onları karşılıyan ayni aileidi. Fakateviniçi daha sessizleş. mişti. Beş dakika sonra, prenses Azide kendisini bir çay masasının başma oturmuş buldu. Nazanın temiz kalbij annesi, kızını işaret etmeden, sordu: — Sizi sıkacak bir şey yaptı mı acaba? sıkılarak, temi. kesti: Yazan: iIkimim ve büyük bir sergerde varmış ve buda Kabakçı imiş, Ne yapsaydı da dağdağaya düşürme, den bu mel'unün canmı cehenneme gön“ derseydi? Her halde Kabakçmm da ar. mut devşirmiyeceği mubakkaktı. Alemdar Paşa, kendinden geçmiş bir halde düşünüp dururken hademeden biri odasına girdi, belki üç defa hırtı hızlı: — Devletlim! diye haykırdı, ama, A. lemdar bir türlü bu sesi duyamamıştı. Hademe paşanın yanina sokuldu ve o. muzundan hafifçe sarstı. Alemdar yerinde bir defa sıçrıyarak, yüzüne külde pişmiş hir parcar gibi paslı bir kırmızılık çökerek haykırdı: — Bre mel'un Kabakçı! kat korkup, yere sinen hademesini — Kalk, Bizim adamlarımıza zararı- mız yoktur. Ne var, bir haber mi? — Evet devletlim, Aşağıda üstü başı pejmürde ve perişan sale benzer bir a- dam seninle görüşmek İster. — Birkaç akçe verip, karamı da do. Yurup #savaydmız, — Size söyliyccekleri varmış ve gizli imiş! — Alm yukârı! (Devamı var) (1) Tarihi Cevdet, Cildi sani sayfa 245 Cevdet, bu hâdiseyi, kendi tabirile “bir mahflce mülükat,, olarak kaydetmekte ise do hâdise hikâye olunduğu gibi cere- yan etmiştir. (2) Tarihi Asım, sayfa 215 — Şimdi karim bize kapıyı kacıncağıza ne söylerim ben? — Merak etme. O sana söz söylemek farsatı vermez! açınca EE EA (ER) SUBAYIN KAÇIRDIĞI —23— — Ben hiçbir sistem kullarmadım, dedi, bu yandan kendime hiç kabahat bulamam. ? — Eğer muntazam, seciyesine ve kabiliyetine uygun bir sis” Zavallı kadın, mendilini gözlerine götürerek, prensesin sözünü 4 MATMAZEL b 4 sean 9) Yazan: R. Rober Düma — 58 — Çeviren: F: Benua uzun uzun düşündük K ten sonra, Dorotenin kaçırıldığı neticesine varmıştı — Galiba... Ağır ağır, kelimelerini a- rıyarak konuşuyordu. — Sonra? — Yukarda bir çeyrek saat kadar kal- dı. Sonra matmazelle beraber dışarı çik- tılar. Matmazelin elinde küçük bir bavul vardı, — Sonra? — Sonrss: bu kadar, Bir daha geri dön mediler, — Matmazel Doroto nasıldı? bu adam ont zorla mı götürüyordu acata? — Ne münasebet? matmazel o ada - mın yanmda tıpış tıpış yürüyordu. Dedi. Bim gibi elinde de bavulunu taşıyordu. 1. kisinin acele işleri var gibiydi. — Teşekkür ederim Madam. Sizi ra, hatsız ettiğim için tekrar affınızı dilerim, Madam Dürant yumuşamıştı; — Zarar yok. Diye söylendi. Evvelâ ktzdım sma halinize de acıdım. E genç- lik bu! Biz de açk kederleri çektik. — Madam Dorant bu adamın fotoğra” fn görseniz tanır mısmız? — Sanırım. — Geceniz hayırlıolsun madam. — Geceniz hayırlı olsun, Üzülmeyin, Matmazel Şmit kaçtı ise yerine bogkası gelir. Pariste kız mı yok? Yağmur kesilmişti. Yüzbaşı, Kler 80. kağnı geçti, La Motpike avönlsüne çık” tı. Bir gazinoya girerek bir Amerikan gtogu içti vo düşündü. Gazinodan goceyarısını birkaç dakika geçe çıktı, Harbiyo netaretine doğru yü. rüdü, askeri istihbarat teşkilâtı bürola rma çıktı ve nöbetçi zabitine: — Afledorsiniz dostum, dedi. Geceya, rma Sizi rahatsız ettiğim için pek müte, essifim. Fakat acele bir işim var, Fişda, iresinin anahtarın: bana verir misiniz? — Hay bay yüzbaşım. Mülüzem biraz #onra Benuvaya istediği anahtarı veri, Yüzbaşı Fiş dairesine geçti. Dosya do- labından, alfabe öiresile tasnif edilmiş dosyalardan otüz kadarmı çıkararak bir masa Üzerine sıraladı. Bu dosyalardan çoğunun Üzerinde, ait olduğu şahsım bir veya iki fotoğrafı yapışıktı. Benuva uzun uzadıya düşündükten son ra şu neticeye varmıştı: Dorote kaçır. mıştır. Bu işi yapanlar da muhakkak Al manlardı, Karşı taraf Era ile Fon Strammeri Benuvanm hakkından gelme, ğe memur ettiği sırada Dorote için de üçüncü bir ajanmı Parise göndermiş ola- caktı. Fakat bu adam Dorotayi nasıl kan. dırabilmişti? Benuva genç kadına çok ibtiyatlı olmasmı, berkesten şüphe et. | mesini iki seki tenbih etmişken bu tu, zakta nasıl muvaffak olabilmişlerdi? a “Zavallı kızcağız!,, diye dü... de manların eline düştü 159 mi ye mekti, Almanlar Morzelberg çalarlı bütün hıncını Doroteden Misi si ge Benuva, sabaha karşı #9at olduğ” binde on beş kadar fotografi “* balde, askeri istihbarat teybi “ lerinden çıktı; evine döndü. baha kadar gözüne uyku girmeli a Saat yedide Benuva tekrar if Dürantın yanmda idi. Fot birer gösterdi. — İşte bu! — Emin misiniz Madem? , — Tabi eminim. Ben buns Bu fotoğraf üç dört yaş gön$ ama t kendisi... Benuva mırıldandı: — Velter! Gotfrisd Velter Alman erBiy* ye” miyesinin en güzide emar id. Birçok defa Fransada işler pi fakat ker defssmda kaçıp TÜ muvaffak olmuştu. — Teşekkür ederim Madam pi Kapıcı kadınm syucuna eli sıkıştırıp uzaklaştı. —X. Saat doküzda, Bomuva, vere ğe laştırmış oldukları veçhile EB“ rTonun odasında Rokurla buluğt” | 80 Kolonel, bir gün evvelki taa ge dair Benuva ile Rokurun gesi 9 hatı dikkatle dinledikten sonr tebrik ett, Rokurun elini ski Tg — Sizinle beraber çalışmak yeli kaybettiğim için üzülüyorum p rikuldda muvaffak oldunuz. gerin " hususta teşekkür ederim. Rok” raz tereddütle: — Sizden bir ricam olack — Rica ederim, buyrun. > — Emniyeti umumiyeden bİr ig” ğırmanızı istiyecektim. — Hay hay. Zaten burdan son” Rokur Kolonel ve Benuvs ie şarak ayrıldı. Ji — Dostum, dedi, yine mühi” #ele var, y kat o susuyordu. Kolonol, B* esi teşli tabintım (bildiği işin Di. © et? resindeki yorgunluğu o zar? gi ni — Neniz var Benuva? Hari* dedi, ihtiyap hâsıl olduğu zaman yin© > başkasmı istiyecek değiliz. Yalnız kaldıkları zaman ei ye Benuvadân bir sual peki " saştı, dikkatle baktı ve Dus s9” — Hayır Kolenel. ios sr) 4 ENNE DE YAZ NA LZ ri M. Nananın kardeşleri korkularından birer çığlık ko) turtarak dedi ki: neleri acınacak bir halde: — Görüyorsunuz ya, prenses, dedi. Prenses Azâde, gülmekten kendini alamadı vi şe” . Nanay? yi — Bunlar bir şey değil... Hepsi değişecek! vaki R ev kadını yapacağıma söz veremem, ama... /” Kadıncağız ümütsizlikle mırıldandı: ” * — Onu kimse yapamaz! 4 * Prenses sözünü tamamladı: ş — Ewfnim ki, eğer bana bırakırsanız çok > altı gün kaldı. Ne bir şey krdı, ne de bir şey devirdi Nananım ablalarından biri suratını ekşiterek defi Mi ii lak sw” Azâde cevap verdi: — Müsterih olun muhterem bayan en ufak bir yaramazlık bile yapmadı. Nana yüzü memnuniyetten kıpkırmızı kesildi, Fakat sesini çı- karmadı. Annesi içini çekerek dedi ki: — Mümkün mü? Burada, onunla nasıl başa çıkacağımızı şaşı riyoruz, Genç kızm yüzü ikinci defa kızardı. Gözlerindeki sevinçli pırıl. ta kayboldu. Prenses tatlı bir sesle dedi ki; — Kullandığınız terbiye ve tahsil sistemi onun uygun gelmemiş olmalı! Nazanın annesi, gözlerini ve ellerini semaya kaldırdı. Acıklı bir tabiatine pek — Kocam sistemlerden nelret ederdi. Bu talisiz çocuğun tahsi. Tini o üzerine almıştı. Ah, eserini tamamlamak için neden yaşamadı? Prenses gördü ki,"artık, kadıncağızın kulağına söz girmiyordu. Nananın da bu hal hoşuna gitmediği belliydi. Azâde başka bir ça. reye baş vurmağa karar verdi. Dedi ki: — Ben yarın hareket ediyorum, Gece, insanın düşüncelerini a“ çar, derler. Siz de, şimdi yapacağım teklifi bu gece iyice düşünün ve yarın cevabımızı verin: Nanayı bu kış bana verir misiniz? gelecek kışa kadar her şeyi ben üzerime alıyorum. O zaman, kızınızı her sosyeteye takdim edebilirsiniz. Nana, bir top gibi yerinden fırlayıp, prensesin boynuna sarıl” dı. O kadar kuvvetle atılmıştı ki iskemle bir yana tekerlendi; masa. nın üzerindeki fincanlar devrildi, içindeki kremalı çaylar etrafa ya. yıldı, ortalık allak bullak oldu. — Bunları ona, bu evin havası yaptırıyor, der yi Nana, ailenin incisiydi. Orun için, 'evlet ” kızcağızı hiç sevmezler, çekemezlerdi. y pi Nana, cevap verecekti. Fakat prenses yüzü” be gen Birr dudağına götürdü. Nana gülümsedi, sustu. Fak şını çevirir çevirmez, kardeşlerine dilinin ucunu dini alamadı. Annesi bütün gecei uykusuz geçirdi. Nanayı laşmış görmek ümidi pek cazibti, Fakat temiz kaldi nezaketi, en ağır bir argarye saydığı bu işi prens engel oluyordu. Sabahleyin prensesle bu meseleyi görüştüler” ilk sıktığı anda kızını evine göndereceğini vaadederek kuruntularmı giderdi. /” Zi ği va) br de? Öğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: