October 8, 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

October 8, 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haber'in tarihi Romanı 52 Mustafa gürledi: padişah, Alemdar- mıdır yoksa ben mi? Bu ne heybetti, bu ne haşmetti! Atı üzerinde sanki esmer bir mermerden ya, pılmış gibi müheykel duruşile Alemdar Bakikaten Osmanlı tarihinin dört asırlık müddeti içinde bir misil az görülmüş bir serdardı, En garip olan nokta, kulaktan kulağa yayılan şöhret ve dehşetin tesirile Ana- doluda yeryer kopan isyanlar bile dur. muş, herkes kuzu kesilmişti. Cebbar zade Süleyman Rey de tevah, huş ederek itaate girmiş, Alemdara he- diyeler göndermişti. Kozan ve Gâvurdağ- larmdaki isyanlar da durmuştu. Fakat Alemdarı çileden çıkaran bazı hâdiseler de olmamış değildi. Bir hükümet değ tirmek işile Babıfli örüne saf kuran Ru- | meli askerlerinden bazı sergerdoler İstan- bula yayılarak dükkünlardan mal alıp| para vermediler, Kendilerine selâm ver- miyon bekçileri kamçıladılar. Ne bayrak, ne nizam, ne âdat dinlediler. Bu hal İs. tanbulu meyus etmisti, Sanki giren bir düşman ordusu idi. Camilere bile soygi #izlik yapılıyor, uluogta fahişe eğlenceleri Myşüişret, çenk ve çizane ayyuka çıkı - Yordu. Alemdar Paşa bunu haber almca ya , nmda birkaç güzide süvari ile bizrat devre çıkarak İstanbulu dolaştı ve önü- 26 gelen böyle nizam dinlemezleri top - Indi, O gün öğleye doğru birkaç yüz Rumeli Makerinin diğerlerine ibret olmak üzere Kelleleri vuruldu. İstanbulda derin bir #ükün hâsıl olmuş, kimsecikler ağrmı bile açmağa ebsaret bulamamış, her şey durulmuğtu. Hünkâr Mustafa, bu hâdiseyi haber al, dığı zaman yine delilik nöbeti geçirmiş, Yine suçsuz ve günahsız saray uşakları- Mi yerlere çalmış, ağnları, efendileri, su). Barları, cariyeleri tethiş etmiş, bir türlü bu hareketi hazmedememişti. Arber ağıya haykırıyordı — Ben padişah değil miyim? Nedir bu Bal. Nice olmaz iştir bu? Fermanı ol- madan bir serdar azll görülmüş şey mi- dir? Nerede mührü hümayunum? Anber Ağanın da dili dibinden kesil - Mişti. Aşağı tükürse sakalım, yukarı tü. kürse bıyığımdı. Yalnız, dinliyordu. Fa- kat Mercan ağa huzura girerek ayak öp- ti ve: — Hınkirım, dedi. Çavuşbaşı Tahsin ulün rikâbı hümayununa yüz sürmek is, ter, — Gelsin! Tahsin Efendi ayak öpüp mührü tes - Mim etti. Padişah biçarenin kafasma bir Muşta vurarak bağırdı: İ — Padişah Alemdar miben miyim bre mel'un, bu ne? SAS 2 YE — Evet, biraz teveccühümü kazandınız... “gibi bir can eşinizi kurtardınız. ! — Ne ehemmiyetsiz şey! — Ben o kadarını da yapmadım ya! Fakat ben sizden daha başında sayılırım. Bu da muvazeneyi temin eder, Size ga- yet akıllı, tedbirli bir koca lâzım olduğuna ittifakla karar ver- Bklı O diğimiz günü hatırlıyor musunuz? Nana: — Boynum kıldan ince padişahım, AL lah ömrü hümayununu efzun etsin A, lemdar kulun serdarı da bir mütegallibe gibi çekip yere çaldı. Mührü hümayunu | İ o kadar hörcümere arzediyordu ki bunun cebren sadrazam Yedinden istirdat edi buzuru hümayununa takdime kulunu memur etti. — Anber Ağa, çabuk git, bana Alem- darı çağır. Hemen huzurumda bir meş. veret aktolunsun. Şeyhislim, ocaklu a . ğaları rical hep bulunsunlar! Anber Ağn için için gülmüştü. Filha- kika Mustafa padişahtı, ama, şimdi pa. dişahlık söker mi idi ya? Alemdar çağrılır da, saraya getirilebilir miydi? Padişah ne gafildi. Alemdar nedir, kimdir, nasıl şey, dir, Af dinler mi, söz anlar mı, padişah tanır mı, bunu Mastafaya anlatmak lâ - zımdı, Fakat münasip bir zamani gözle. mek icap ettiğini düşünen Anber, güya iradeyi yerine getirmek için yer öperek dışarı çıktı, Ramiz Efendi, Alemdarm devre çıktı. Bini görünce Tahsin Efendiyi bulmağı koştu, Tabil şimdi iş hünkâra aksedecek ve kepazelik olacaktı. Bunu önlemek ve artık Müstafayı da temizleyerek Selimi iclâs etmek zamanr gelmiş demekti. Hal kâfi olamazdı. Doğrudan doğruya Mustafayı idam lâztmdr. Remiz, Behiç, Galip, Tahsin ve Refik Efendiler Babı maşikatin bir odasında toplanarak hemen bu meseleyi görüştüler, Ralf Efendi reyini bildirmişti: — Vakit geçirmeden Mustafayı idam edip Sultan Selimi iclâs gerektir. Refik Elendi şu kargaşalık zamanmda bir padişah katlinin doğru olmadığında #rar ediyordu. Filhakika ortadan bir deli ve işe yaramaz Ozmanoğiu kaldırılmış 0. İacaktı, Önce hal'etmek ve Selimi ielâs ettikten #onra İzini hümayun alıp Mustafayı imha etmek daha muvafıktı. Tahsin Efendi Padişaha acımış ve o da ölümünü istememişti, Ramiz Efendi hiss! düşünmek samanı olmadığını ve Mustafa taraftarlarınm ar tik tutunacak tarafları kalmıyacağını söyliyerek hiç olmazsa kendisinin hazır. lığma mâni olunmamasını istedi. Şeyhislâmı davet ederek yoliyle hal' işini hazırlamak kararmı vererek hepsi deruhte ettiği işl yapmak üzere dağıldı. lar, Ramiz Efendi Mustafanın vücudunu | kaldirmak için ne tedbir alacağını düşü merek sarayı hiümayuna doğru yollandı. İşte, şimdi Gürcü kızımdan istifade et. mek mümkin olacaktı ve işte şimdi Cev, Tİ kalfa açıkça faaliyet sahasına geçmiş bulunacaktı. Alemdarm cebren ve kahren mührühü- SİNİ Siz de Bayart — O gün çok ağlamıştım! diye mırıldandı. — Artık ağlamıyacaksınız.. Beni, zevciniz olmak için kâfi derecede akıllı buluyor musunuz? Nana Plâtona baktı. Kollarını uzattı. Sonra, saf bir utan- oBaçlıkla, göğsünün üzerine kavuşturdu. Ve yüzü sapsarı ke. Yazan: Ikimim mayunu alması Endurun içinde büyük bir telâş meydana getirmişti, Ağalar topla narak bu işe bir tedbir |ttikazı için bir kaç defa görüşmüşlerdi. Umum! vaziyet içinden Köprülü bile çıkamaz, bü karışık, lığı Yavuz bile dirilme düzeltemezdi. Devleti aliye başsız kalmış, orduyu hümayun Çırpıcı çayırımda âtıl bırakılmış tı. Ricali devlet işlerini yüzlüstüne bıra. kıp canları kaydile meşgul idiler. Padişahm fiilen hükmü kalmamış, sa, tay erkânı tâ hademelere varıncaya ka - dar ayrı ayrı İstikballeri endişesile, aşa- ğ! yukarı bir yağmaya başlamışlar, mü, cevherat ve saray eşyası her gün biraz daha eksilmiş memlekete örfi fönre za: manmdaki gibi korkunç bir sessizlik çök müş, ne olacağı belli olmıyan bu hal kar. şısmda söz sahipleri bile birer kenara çe, kilmişti, Mustafa taraftarları ağalar, zenciler, efendiler, paşalar, vezirler bir taraftan Tuna serdarı Alemdarı, diğer taraftan Selim ile Mahımudu yoketmeğe çalışmak- ta ve garip tesadüflerle bütün hamleleri boşr çıkmaktaydı. Rumeli suikast cemi. yeti de faaliyetini artık sonuna getir, miş addolunabilirdi. Serdar Çelebi Paşa- dan mükrühümayunu da aldırmışlar, A- Jemdarın kudret ve kuvvetini İstanbulda tesise muvaffak olmuşlar ve şimdi de Mustafanm hal' ve idamı işime cl atmış, lardı. İki taraf sulkastçıları biribirlerini bi iyorlar, ama, kimsenin kimseyi ele ver- miye cesareti yok. Herkes kendinden bile şüphe ediyor. Sultan Mustafa, saltanatmı muhafaza İ- çin çoktan Selimle Mahmndu fedaya, A- lemdarla Rümeli âskörini ioliçtan geçir. meğe razı. Cevri kalfa güya sahneden çekilmiş zibi görünüyorsa da hemen he men bütün işlerde parmağı eksik değ Ebe Selim, zenci Nezir, Abdülfettah dahi Belimin dairesini muhafazaya me- mur Mercan, Valde kahvecibagısı Ab- dürrahman, Mustafanın kahvecibaşısı ve bunlara bel bağlamiş iriliufakir ricali A- lemdara diş biliyorlar. Mustafann salta. natı için her türlü alçaklığı yapmağa &. mada bir halde. Harem de Mustafa Je. Binde. Zevk, içki, para ve her türlü re fah ellerinde. Hazine hareme boşeltel- yor. Millet sefalet içinde. Anadoluda kıt- lık var. Her yerden binlerce şikâyet ya. ğıyor. Filhakika Alemdar korkusundan muvakkaten İsyanlar, ihtilâller durmuş- sa da için için yaşıyor. Yeryer küçük hükümetçikler gibi teşekküller başgöster- iş, Vahabiler isyanı durmamış. Arab « larla yeniçeriler arasmda daim! bir kat. Hm var. (Devamı var) SS SUBAYIN 7 Veli ü-ikci ay. bir halde aşağı indi. Danslar yapıldı, oyunlar oynandı. O kadar gürültü edildi © kadar eğlenildi ki, Nananın kizkârdeşleri, o gün kaderin kendilerine yaptığı büyük haksızlık hakkında düşünecek vakit ir 4 MATMAZEL SEYTAN A vE 3 BİRİNCİTEŞRİN — — 1918, Yazan: R. Rober Düma — 82 — Çeviren: EF, Heyecanını güçlükle yenebile delikanlı, esrurengız üç ada doğ.u Mukaddes vatanımızın yükselmesi ga.” yesine engel olan her şey, her mahlük bizce derhel imha edilmelidir. rakiplerimiz pek çok, bunları bizim vazifemizdir. Beşer kanunlarının çerçevesi dışında kalarak ceza görme . yenler “Sainte-Vehme,, vasıtasile yoke, dilmeğe mahkümdurlar. . Gizli mahkememiz sevgili Almanları - mizin düşmanlarından bazıları hakkında kararlar verdi. Kanunlarimıza göre bu hükümlerin teşkilâtımız mensuplarından veya teşkilâlımıza girmek şerefine talip olarlardan birl tarafından infaz edilmesi lâzımdır. Bu hükümlerden birinin körü- körüne icra âleti olmak Ister misin Ste. fan Gietzinger? Yüksek mahkememizin işaret edeceği kimseyi ne kan rabitası ne do döstlük rabıtası tanıyarak imha etmiye razı mısın? — Böyle bir gerefe talibim! — Hâkim Batzinger, Alman vatanma karşı kindarane ve tehlikeli bir faaliye. te girişmiş olan Benuva İsimli Fransız casusu hakkında mahkememizin verdiği hükmü, müstakbel kardeşimize okuyu » muz, Reisin solundaki hâkim kırmızı mato, ken kapli bir cik açarak Benuva aleyhin. deki idam hükmünü okudu ve sonunda: — Hükml İnfaz edecek kimsenin ismi yazılı değil, dedi, Stefan atıldı: — Benim ismimi yazınız. Reis emrettiş — Mademki İstiyor yazmız. İsmi yazıldı. Defterin o sayfasını Ste- fana İmzalattılar. Stefan heyecanla ba. gırdı: — Bu adamt öldüreceğim! “Sainte.Vehme,, nin kanun muel bince artık öldürmeğe mecbursun. Mu, ayyen müddet zarfmda taahhüdünü ye" rine getirmezsen atamızdan biri seni öl. dürecektir. İki tarafmdaki azaya dönüp sordu: — Müddeti ne kadar tayin edelim? Velter teklif etti: — Bu günden İtibaren altı ay olmasını teklif ediyorum. Re efana sordu: — Kabul ediyor muzun? Dünyada — Kabul ediyorum ve bu müddetten” &vvel vazifemi ikmal edöceğim ümidin. deyim. — Alish muvaffak elsin. Kardeşimiz Velter sana icap eden talimat ve lüzum- İu vasıtaları verecektir, Adiyö Stefan! Vazifeni itmam edince teşkilâtımıza gireceksin. Reis bu sözleri müteakip, iki muavirlle birlikte, salondan çıktı. İçeri biraz evvel. ki uşak geldi ve Stofana kendisini takip etmesini işaret etti, yenmek İ fik bakıpta mesi ilerledi Sokak kapısı önünde Stefan VÖ karşılaştı. Bir gey söylemeksizin © tılar, İki gün sonra Stefan Gietzingöf linden Paris ekspresile yola çıkt" wv — Kim 0? — Benim Vik... Aç yahu! — Siz kimsiniz? — Rokur. Kapıda, yüz hizasında, bir delik — Siz misiniz M, Rokur.. Hoş ge buyurun. Sivli komiser Eme Rokur içi çiğ — Bu ne merasim böyle? Elized$ bu kadarı yoktur. — İhtiyatlı olmak lâzım efendisi manların yüzbaşrma ne kadar düşme” duklarmı biliyorsunuz. Orlardan kef beklenir, — Maamafih evhama kapılmak & nasız! 4 — Yüzbası sizi bekliyor. Onu gö evhama kapılıp kapılmadığımı anlı” sınız!, — Na diyorsun? Ne oldu? — Yüzbaşı size izah eder. Buy Benuvanın uşağı, kâtibi ve mu' vazifelerini gören Mölter, Rokurus © #mr, eldivenlerini aldı ve onu Ben bulunduğu odaya götürdü. Vik diye çağrılan Viktor Möler ij Belçikalı idi. Umum! harpte vazif€ kahramanca yapmış ve Som taarru“ nasmda sol kolunu kaybetmişti, YÜ şınm heğiyosi son model bir tekma Parmakları az çok hareket ettiği ” herköştap lardr. Bu sebeple daima eldiven KW nirdt, Harbi “müteakip Fransız tabily€ geçmis, kalmıştı. Almanlara karş! kalılara mahsus dmatçı bir kin bes Bu sebeple Benuvanın delâletile Fi sız askeri istihbarat teşkilâtı hizm girmiş, gayet iyi almanca bildiği cif Almanyada epey gizli faaliyet göst ti. Fakat sakat kolu onu dalma belli bir yafta halinde idi. Bir müddet tıktan sonra Alman toprağında Yal dı ve Laypzig mahkomesi tarafmdaf beş sene kalebentliğe malıküm edildi Benuva bunu &aber almea mütbif züldü ve iki sene çalışarak nihayet kaçırmağa muvaffak oldu. Parise döner dönmez Eenuvaya diği gu oldu: — Birkaş hafta dinlenip eski yavr mi alayım da bon onlara gösteririm. g Almanyaya gideceğim?, (Devamı var) 4 Bâyan Seniha, gençliğindenberi sürüp gelen bir a lıkla, hemen gidip o, yaylı gibi sallanan bahçe sırasına ot Otuz sekiz senedenberi, her yemekten sonra, hazmi kolay” tran bir idman şeklinde, gelip burada bir müddet sallanınd” i Oturalı yarım saat olmamıştı ki, kızlarından ikisi yi”. geldi. Biraz sonra Nana, onun arkasından, gülerek, Plâtofk hayet bütün cemaat sökün ettiler. Yalnız Sadun Alev, on adim ötede, ayakta, cigarasını0 * manlarını savurarak, onları seyrediyordu. Bu manzara b” na giderek: dedi. — Telgraf teline konmuş kırlangıçlara benziyorsuf” Bayan Seniha, bol bol güyüyordu. Bugün o kadar e. “silerek, fakat gözlerini Plâtondan ayırmadan, koltuğuna gö «- .müldü. Plâton onu kaldırdı. Evin içine kadar, âdeta kucağında faşır gibi götürdü. b Bayan Seniha, yine Nana bir yaramazlık yaptı sanarak Kızına söylenmeğe hazırlanıyordu. Fakat Azade bir kelime ile Bunun önüne geçti. Sükünetle: — Kardeşimin size bazı söyliyecekleri var, aziz bayan"... dedi. d © Piton: Mi — Aziz bayam, Nazan Muhtar ile evlenmeme müsaadenizi Tica ediyorum. deği. Bu sözleri takip eden sahneyi tasvire lüzum yok; çünkü “bu güç işi ancak Homer başarabilirdi. Bir sihirli değnekle yeniden hayat bular Nana, elbisesini (değiştirmek Üzere yukarı çıktı. On beş dakika geçmeden, ba Şını düzeltmiş, giyinmiş - kısaca: Yeni nişanlılık heline uygun- bulamadılar. Yemekte çorba dağıtılırken, Plâton: — Sekiz gün sonra evleniyoruz, dedi. Bayan Seniha bağırdı: — Nasıl, nasıl? Ya cihaz ne olacak” — Ben cihazla evlenmiyorum ya, © âa sonra oluversin! Biz sekiz gün sonra, prensesle aynı zamanda evleneceğiz. Değil mi Nana? Nazan: — Tabii! diye cevap verdi. Hem Bayardımı da götüreceğiz! Kızkardeşleri hep bir ağızdan bağırdılar: — Ne saadet! Nana, tehditkâr bir tavırla işaret parmağını sellıyarak: — Ö kadar sevinmeyin, dedi, yoksa köpeğimi bırakırım, ka! Kızcağızlar, aman dediler. Ve Nananın, köpeğini de alip götilrmesi kararlaştırıldı. Yemekten sonra, hep birden, o mahut merdivenden indi- i idi ki, hasta olduğunu falan unutmuştü. Sadun Alev, onların zevkle sıçramalarına bakıyordu. ? denbire bağırdı: — Hani, Nana, hatırlıyor musun, geçen sene... Bir pot kırması ihtimalinden korkarak sözünü yandi raktı. Nana cevap verdi: di — Evet, hatırlıyorum: O gün, bugünkü kadar sevimli Zildin!.. Haydi, sen de gel de #allanalım... Sadun, ciğarasını atlı. Azadenin yanına oturdu. Ağ” kü altında çöken sırayı, kuvvetli ayağını yere vurarak te” harekete getirdi. Kahkahalar atarak sallanmağa başladi” Durdurmk için boşuna çabalıyn Bayân Seniha: — Salıncağı kıracaksınız! diye bağırıyordu. Sadun Alev cevap verdi: y — Ziyanı yok halacığım. Haydi, hop! Hop! Hep birdi” zannederim,

Bu sayıdan diğer sayfalar: