24 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

24 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kA SEAN Yazan R. Robe Düma — 98 — Çeviren: « IKapı arkasında bir adamın 7 düşmesinden çıkan yumuş( ses duyuldu , “MATMAZEL #4 Dİ Haber'in tarihi Romanı: 68 Yazan: Ikimim Şeyhülislâm, kızgınolduğu Alemdarı gözden düşürmeğe uğraşıyordu in İkbali veya idbarı sultan ğ Mİ Selime alâkası veya slükasızlığı ile ölçü- j i f BM Miyordu. Belki Selim padişah olaydı bu Si kadar nüfuz ve tesiri olmıyacaktı. A- İİ lamdara bir iş yaptırabilmek için sultan Mİ Belime alâka göstermek kâfi İşte, © Ramiz p efendiyi £ ie hefyettirmek ve hat- İk sonra da menfasında boğdurmak isti- "yordu. Arkadaşları Tahsin, Refik, Behiç we Galip e Ramizin vazife ve u bulnameş- lar, birkaç kere kendisine nasihat et - mişlerdi, Fakat Ramiz paşa, kaptan derya olduktan sonra tamamiyle değişmiş ve inin gayesini istihsalden £ Sonra iş kabul etmiyecekleri hakkındaki taahhüdünü unutmuş, mümkün olduğu kadar Alemdara intisaba gayret ederek » füllen burnunu sok- uk âyanıda Vazife kabul ri hakkındaki taahhütlerini t amışlardı, ama, hiçbi. Tsi Ramiz kadar ileri gitmeği de aklın- dan geçirmemişti, Alemdara teklif ettiğinde yaya k Açık gözlü bir adem olan Müfid efendi, köse kethida yoluyla sad- nda; tanışmış ve kendine © güzel bir cariye takdim etmiş, demirden kazığa bağlamıştı. Binsenslerh Alemdar Müfide el sürmek #stemrzâl. Haluk! bir taraftan Ramiz pa. ga da israr ediyordu. Ramizi başımdan at- mak güçtü. Çünkü Ramiz ayni zamanda 1 bir adamdı. Önce alacak Ramiz olur- olduğunu düşünmez, ölü- inne kadar giderdi, Paşa ohun israrına ânyanamıyarık meydan: lâhm erlerinin #akibine Karar verdi ve bu aralık Müfid efendi Kastamonuya nefyolundu. Hüdise şeyhülislâm Arapzade Arif e- Yendinin kulağına gitmiş, Arapzade bu ige pek rlemişti, Hem karıyı aliyor, hem de sürüyordu. Hiç henüz ser- dar olan bir adama bu hal yakışır mıydı? Hem Alemdar ülslim efendinin İzzetinefsini kıra hareketler yapmak- “tan da geri durmuyordu. Babüssuade önünde kendine yaptığı hakareti henüz © unutmamıştı. Bu den halk indinde geyhülislirmm on paralık değeri kalma - mıştı. Ş 'dant Lâbm erlerini © sürerkon kendine bir tok kelime bile da- tı. Pek Alâ, amı süs deği, belk âleminin vekiliy Şeybülislim şeyhülislâm bilfiil bütün #slâmiyet çin için alevleniyor ve kırgın olduğu Alemdarı . eye çalışıyordu. Kalabalık İREN meclislerde Alemdar namma köse kethü- da bulunduğu zamanlar taşı gediğine koymaktan çekinmiyor ve meselâ: — Devletlü paşa uzul bilmezler, Aman Ahmet efendi. Siz kayıtlı olunuz. Diye- rek telmihan etrafa Alemdarı bir daği gibi göstermeye çalışıyordu. Maahaza kö- se kethüda bu hilecikleri yutacak köse- lerden değildi. Hattâ şeybülislâmın sabık kaymakam Tayyar paşayla ve Musa pa- gayla münasobette olduğunu dahi öğren- miş ve işi Alomdara tafejtâtıyla bildir - mişti, Alomdarla şeykülislimm arası adama» kıllı açıktı. Artık devlet umuru sükün bulmuş sâdolunabilirdi. Bir serdarm şey- hülislâmr idam ettirmesi mümkün değil. di. İnkılâb olmuş, tahtın sahibi yerine geçmişti. Memleket ilk zamanları gibi A- lemdarm diktatörlüğü altnda değildi. Binaenaleyh şeyhülislâm için açıktan 8- çığa Alomdar sleyhtarlığı yapmakta bü. yük bir tehlike yoktu. Şeyhülislâm, le. kesiz, günahsız insan olmıyan bu zama- nm entemiz şahsiyetlerinden biridir. Bir gece padişah Malhımnt hiç yemek yememiş ve saray erkinmı telâşa düşür. müştü. Mahmut çok yerdi, oburdu hattâ, Nasil olup da hastalığı filân yokken ye- mek yemezdi. Demek bunda bir iş vardı. Yihakika genç padişah çok asabi ve hır- çın bir haldeydi. Sebebsiz haykırıyor, ba- giriyor, önüne geleni kırıyor, döğüyordu. Her gün şöyle bir hava almak mutadıy- ken bugün odasından bile dışarı çıkma- miştı, Ne Cevriyi, ne en sevdiğini bile görmek istiyordu. Padişah niçin kızmıştı, kime kızmıştı? Bunu anlamak mümkün değildi. Öğleye doğru şeyhülisüm geldi ve he- men hüzürü bünkârs girdi. Padişah Mah- mut elini uzatarak; — Buyur Arif efendi. Nasılam; nice « sin? — Ömrü hümayunun efzun olsun pa- dişahım.. — İşler nice gidiyor? Şimdiye dek bin kadar mülerim! toplatıp hakkında £- cab eden cezayı tertib eyledim. Amcam Pek yakında sultan Selim hazretlerinin ruhu şad o tur! — İrade hlünkârmiındır ama, devleti enize bu hal bir dehşet verdi hünkü. rim. Halk, Selimci veya Mustafacı diye kırılıyor, Ve o onu, 6 onu katil ve imha ediyor. Bu halin sonu nice olur? Bau icraat değil, tedhiş padişahım. Ar. tık serdarm devletli Alemdar elin! bu gibi mezalim sanrlacak umurdan geri çek- sek, dainizce isabet olur padişahım. Sultan Mahmut, $: illislimi tasdik et- mişti, Doğruydu. Artık bü Selim moda- sını kaldırmak lâzımdı. Devlete nizam ver mek ve nizamı cedidi tesise gayret ey- lemek gerekti, Sonra kendi ismi unutul- muş, Selimin ismi kök salmıştı, Hiç bu olur iş miydi? Selim öl ü, Mahmut bükümdardı. Ölünün methüsenasiyle uğ - raşmak yanlıştı. Halka padişah Mahmudu tanrtıp sevdirmek gerekti, — Arif efendi. Dedi. Meydanı Lâhm erierinin nefyine ben hst yazmadığım halde Alemdar paşa bunları sürdürüp mahvetmiş. Hattâ Müfid efendiden bir de cariye rüşvet almış diyorlar, ne bu- yürursun? Tam sırssıydı. İşte sözü padişah ken- disi açmıştı. Şeyhülislâm cebkeninin kol. larını kıvırarak önce bir âyet okuyup tefsir etti ve sonra da bu hâdiseyi iza- ba başladı: — Alemdar şesi ve bahadır bir serdar- dır padişahım, Elhak kendisine hürmet ve muhabbetimiz vardır, Hünkâr dostu- dur. Ancak Darüssaltanayı da Tuna boyu sanmakta hakkı yoktur. İstanbul padişah makarrı, hilâfet merkezidir. Burada ser» darm borusu deği, hünkâr ferman: Kü. küm sürmek âdet ve an'anedir. Eedudı izamımızdan kimse, serdarma bu kadar yüz vermiş değildir. Filhal Müfid efendiden hasna bir kız aldığı dainize de ihbar olundu. Valdde bulunduğu halde yine merkumanı nefyeylemiğ ve hakla. rında hattı hümayun vardır giye nam; padişahiyi âlet etmiştir. (Devamı var) İskemlesini mütfak kapısmın önüne ka- dar götürmüştü. Kapict odaya gelerek gramofonu dikiş makinesinin üstüne yer- leştirdi. Liber ayağa kalktı, gözünü ka- pıdan ayırmaksızın gramofonu kurdu, plâğı koydu. — Ah! diye söylendi, he olurdu dış kapıyı kapamama $6f müsaade etseydi! İ O saman burads Sizinle bol bol geveze- lik edebilirdik. Fakat ne yapalım ki şef razı olmadı. Elbet bunun bir sebebi o- Incak ama ben manasız buluyorum, Ev- velâ beni burada iskemleye çivilediği için, sonra... Cümlesinin sonunu genç kedmın ense- sine doğru eğilerek kulağına fesldndı. — Terbiyesiz! lâber, bunun adetâ bir iltifst maka- mında söylendiğini anlamıştı. Maamafih fazla ileri gitmenin henüz zamani gelme- diğini hildiği için tekrar yerine döndü. Kaptcı kadm: — Bakın şu plâğı dinleyin, çok sevdiğim şarkılardan biridir. Gramofonda yarım tango ahençiyle, son filmlerden birinin meşhur şarkıla - rından biri çalınıyordu. Madam Kanlöbiz şarkıyı gramofenls beraber mırıldanmağa başladı. Plâğm s0- nuna gelinee Liber teklif et: — Şarkı sahiden çok güzelmi, Bir da- ha çalalım. Plâk boşta dönmeğe başlamıştı. Liber iskomlesinden kalktı, geri geri gramo- fona kadar gitti. Sonra birkaç saniye İ- çin gözünü kapıdan ayırarak makineyi kurdu. Şarkı tokrar başladığı zaman genç kadına bakarak "tam #ırası!” diye düşündü ve ona doğru giderek öpmeğe davrandı. Kadın buna kızmmnmakla bers- ber başmı çevirdi ve gülerek razı olma- dığmı belli etti. liber tekrar nöbet yerine döndü. Memnundu. İçinden: “Bir adım attık, Ak- şama kadar işimiz olacağa benziyor, de- di, "Stefan bu sirada binanm üçüncü kati- na çıkmağa başlamış bulunuyordu. Birkaç dakikadanberi binanm önünde aşağı yukarı dolaşmaktaydı. Sokakta el. vil polis olmadığma dikkat etmişti. Fa. kat herhalde kapıcı klübesinde beklenil- dedi, en Hünkâr Yıldırım'ın aşkı idırım Bayezlidin göz kamaştıran hayatı, esrarı, sefahetleri ve entrikaları Sunusussanuuun sinan unEEEEEEEEEEDUNNEEEEEEEEN Yazan - İKİ MiM ... RE NAC AG ESA ZE diğini tehmin ediyordu. İçe ” çin ne yapmalıydı? ui Gramofon sesini işitince ayle kir geldi. Plâk değiştirilm cekti. Makineyi kurar ve Y ken kapıcmın kapıya dikkat © ni hesaplıyordu. Gramofon susunca bir sale dlvenlere atildi. Gramofon si rar başladığı zaman o birin© mişti bile... f Üçünel kata gelince Bepusfii nı çaldı. İçerden ayak sesleri Y j kapı arkasında kerildi. Kap eN mında pencere göklindeki kÜĞÜREİ dı. Delikanlı sordu: li — Yüzbaşı Benua burais — Benim efendim. 1 — Sizinle görüşmek istiyor ge — İsmimi bilmezsiniz. Pek yim. Çok mühim bir mese mi — Six kimsiniz? admız malümat vereceğim. Çok aof? rem bir mesele hakkında. izahat veremem tabii! ğ — Neye dair olduğunu sö9© çeri giremezsiniz. Stefan bağırdı: J — Öyleyse geber kain! İ Dört tabanca sesi işitildi ği dan biri pencere şeklindki Jİ) ti, Kapıda duraf adamım KS oi sü bizasmda kapıyı deldi “EN amda bir adamm yere dai Kan yumuşuk $6$ duyuldiz gramofon şarkıya devam edi! i J tile arza! ilk öpücük! ik # Stefan merdivenden sark Afi baktı. Gramofon çok kuvvetif ” Aşağıdan tabanca sesi duyu caktı; kimseler görünmüyorü” Stefan gürültü yapmamıği gel merdivanden indi. Alt kata SÖ”. € bir an durakladı, Kapıcı oda den görünmeksizin geçmek KS” yi leri üzerinde eğildi, vücudu ÖP yi bütün adaleleri gerildi ve bi, eyi #rçradr, İkinci hamlede sokağı Serbestti, İçinden gelen arru onu koşmağa teşvik edi dinine hâkim oldu ve sakil We arkasına bakmaksızm Şan dö ru yürüdü. Her an arkadıf muzuna yapışacağını kimseler görünmedi. Marivüs kahvesinin önündö” da oradaydı. Caddeye çıkt. çi geçiyordu. Birden kogtu, 09 | ve arka sahanlığına atladı. v ğ 7 yeri z sanyo! i Bir mi tanzim ederken, diğer taraftan, o, 1 öözemenin ah bir kumaş seriyordu. Ve sonra, modellik ewce tavrile arkamı dönmemi bile rica — Sen de yoruldun mu, sevgilim? Odanda bir kanap* Yere oturdu, ben de yanına çöktüm. ni Ğ — Aliye, gene eskisi gibi oturduk; Sıdıka hanımın #” şı da böyle oturmuştuk, değil mi? — Artık o zamanlardan bahsetme... P Her şeyden evvel onü temin, ikna etmek ietiyordul ağı mizdi ve kendime hâkim olmasını biliyordum. Binacrl ,) olmağa gayret ediyor ve Aliyeyi kapalı atölyemde gi Yunduruyordum. Lâkin hiçbir arzu e&ri O göstermiy” tâbiatimin bazı hususiyetleridir: Başkalarını memnuf etmiyen şeyleri keşietmeğe çalışırım. — Yüzümün bazı hatlarını değiştir ki, ne olur M* kes beni tanımasın! — Ya Haydar bey? Aliye muammalı bir tavırla: — Aaa! ol diye mırıldandı. Ve nüfurunu bana isbat etmekle koltukları kaban — Onun yuvasmı yapacağım,. Bana “çocuğum, diydi çen gün bitişik odada yakaladım.. Kendini yal g9 : Ne yapıyordu, biliyor musun? Baş örtümle eld erl püp duruyordu. Saçlarıma ve elime daima me: yu domuz gibi çekiyordu. Müsterih ol, & me karşı bir fenalık yapmadı. Yalnız erile beni Fi gi! tes gibi kıpkırmızı oluyor, O zaman, ileride seninle evi£* de olduğumu söylüyor, buz gibi donduruyorum... — Onun fikri ne? — Çok muvafık buhuyor. Lâkin oğlu Cahit bu — Seni seviyor mu? (Devamı ver) Çarılçıplaktı. — Sen gene konurmağa devam et ki canım sıkı'masın! Aklıma ne İdim. Gözlerim k —Nedeols garıyor! İyi ara * > Sanki be İnşma. Yol İN zelim, d BE macdan bitirr münasebetsiz söylemeğe başla” alamıyordum. diye sitem etti — A, vallahi kı” in ebemmiyeti olur mu? Ama ciddi ol ve yak* k istiyorum, Gü“ a çalış ve çabuk ol. Akşam ol- ım ne karlar istidadın var, görmek isterim, Saat yedide tablo bitti, Büyük bir ressam olduğumu iddia et” miyorum. Hattâ orta bir ressam olduğumu bile... Fakat sanatin ha raretli bir âşıkıyım. Elimde palet, sehpanın önünde, gayretten baş” ka bir şey düşünmüyorum. Şunu kabul etmeliyim ki, karyoladan sarkan kaplan postu, resime, Aliyenin kendisinden daha canlı gö- yordu. Kaplan, itaat emreden mütekallis o parmaklar altında, ğını hafilçe bükmüştü. Baygm bay- köle kadar muti görünüyordu. Aliyeye gelinos, onu, bir tasvirci tutamıyacaktım. Lâkin bu ressamın sakim geçen dakikalarile (yapmıştım; ama onu gördüm ere mahsus olduğu halırıma gel- gibi değil, zalim tebestümile, gözlerinin insanı kahreden parlaklığı” hip olduğum Şu “vel vücuda, ipek gibi le ve istirahati insana ar, kendini terkedişi bir müdafaa hissini ün saflığına, zenginliğine bakıyordum... veren tavrile, olduğu gibi yapmışlım.. idim, Bana öyle geliyordu ki, Aliye. zavallı — Bakabilir miyim? mdi ressam olan benle aldatıyordu! Evet, hakikaten böyle Oğ' — Evet se 4 diye kadar KÜ etiğ © anne / ğ — Sevgilim, bu ne şayanı hayret şey! Yalnız bu tablonun ismini kibar kadın,, koymamalısın. Hattâ buna yakın bir isim de istemem. Bunun ismini... dur bakayım... şey koy; “Mesalin:,, — Peki, — Tabloyu duvara çevir. Şimdilik hiç kimse görmesin. Arkasma mantosunu aldı: “Biliyor musun, yoruldum!,. dedi ve çapkım bir tavırla sarmdı — Ellerini şu tülün üzerine koy da, post üzerinde imiş gibi olsun detim. — Resmi öyle mi — Ev — Peki; Böyle dah « Kaplan postu yap, olmaz mr, sevgilim?

Bu sayıdan diğer sayfalar: