20 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

20 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” vi ZE A ER der kli yi ALIR dünkü büyük m rüşlerin! tesbit kzlar Mir hiçkir » Kolumu uğruna > Atam, ben bugünü e tecir ziyası g0 ya bazi, adı altıda eski Nin günün Akse a andan beri O it — inin seç — bulunuyor” tören yolu üzerine te yığılması önlenmiş ia her saniye dah r altısı olduğu halde bu döşenmiş birer Börünüyordu. Güzergâh » evler, alannanolar, balkla gerili O verin tören yolu” » Pencerelerinin yük Talarmız olduğunu öğren Çelenkterden bir Kısmı harp m HABER — Alşam postası aaa ateminr alülü arak haykırıyor: likesine bile razı olmuş bulunuyordu. Böy le çürük evlerin pencereleri KN, oka dar kesif halkla dol: reketi çin canını verebildi geliyor. n yolunun iki tarafına takdire de ger bir dikkatle mektepler (o sıralanmıştı. Sokaklarda halk ile mektepler o arasında bir boşluk bırakılarak herhangi bir teha cüm veya akın karşısında yavruların ter likeye maruz kalmamaları Otemin olun muştu, Nitekim bu isabetli dizim Gülhane &- nünde tören als sitişinden sonra ko da orada bulunan A rağmen gene &* tin arkasında kırıştıklarını nk Çünkü Türk mille” tini (Ataya veda) günü Olmak, zaten hıçkırığa boğmağa kâfiydi. Gülhane önünde Gülhane önünde nahmede doğru çevrilen ana yol cami önünden kesilmişti. Ialk Ayasofyanın başladığı yerden iti” baren aşılmaz, açılmaz bir halde görünü- yor. Gülhaneye çıkan kapının yanmdaki yokuş da yirmi metre kadar uzaktan kor rdı. Halk burada da ayni bö lünmez, şekilde görünüyordu. Mektepler Gülhanenin ilk büyük kapı i vaya üstünden başlıyor sevinerek ed önünde dizili N Gülhane önünde büyük üniformalı su” baylar ve polis âmirleri bekliyorlar. Cağaloğluna çikan yokuş © eski polis müdürlüğüne sapan yoldan kesilmişti, a* ma ilk polis süvari kıtasının o geçişinde bir sel halinde Mork kapısını aştı. Bu suretle daha çok erkenden yukarıya giden yollar tamamile tıkanmış o bulunu yordu. Gülhane içinde Kuleli ve diğer askeri mektep (talebesi iki taraflı saf kurmuş, ta rıhtıma kadar zanıyor. Rihtam önünde duran Zaler torpidosu tören yolunun kara istikâmetinin sonunu teşkil ediyor. Deniz subayları büyük ölünün tabutu için mor kadifelerle (e hazırlanmış kata- »falk önündeler, Gülhane içinde gerin bir süküttan baş” ka hiçbir şey yoktur. Halk ancak tören kolunun sonunda o Gülhaneye ya” yıldılar. Ondan önce halkın bahçeye gir mesi menedilmiş ve asker tarafından ter- tibat alınmıştı. Birçok İstanbullu erken den Gülhaneye girebilmek için gelmişler, ama, daha önceden hesaplayarak alınan tedbir karşısında geldikleri (o sokaklarda yer tutmağa mecbur olmuşlardı. Caddelerde Caddelerin birçok yerlerinde tamir mü- Dasebetile biriken taşlar, tören sonunda yollara darmadağınık bir şekilde serpili görüldü. Halk bu taşlardan (tümsekler yaparak büyük ölünün misilsiz tazim tö renini görmeğe çalıştılar, Yol kenarlarında ve bilhassa tören yo- lunu gören yüksek ağaçların en yüksek yerlerine tırmananlar büyük tehlike için deydiler. Ataya iştiyak ve hasretle topla" nan İstanbulluların her vasıtadan istifa de ettikleri görülüyor. Yaya kaldırımların mekteplerin müdür veya muallimleri, po lis veya protokol memurları (o dolaşıyor. Halk bütün bu kesa rağmen derin bir süküt içinde, görülme miş bir huşu halinde bekleşiyorlardı. Bir taraltan müşterisini köprünün ö- bür yanma götürebilen arabalar, otomo- biller artık vardıkları yerde kalıyorlar.. Dün İstanbul, medeni kemalini bir kere daha, intizamile göstermiş oldu. Çok dar bir y ikametine birikmesine rağmen bu kesif kütleler kendilerine çizilen hudu- du pek az aştılar, kazasız, hâdisesiz... Fil hakika dün hir takım kazalar, bayılma vakaları olmamış değildir. Fakat bunlar bir intizamsızlıktan. bir idaresizlikten de* gil, umumi heyecandan tevellüt etmiş bu- lunuyor. Bütün tören yolları İstanbul ta Dolmabahçeden tören yolu sonuna kadar ayni manzarada görünüyor. Törsn başladıktan sonra Süvari'polis kıtası her geçtiği yerde bü yük ölünün yaklaştığı haberini yaymış 0 luyordu, Süvari polisi Gülhane önüne geldiği za” man çilt sıra halinde tramvay yolunu ve gülhanenin sağ yokuşunu kesti ve kalıç| çekerek saf kurdular, Büyük ölünün top arabası yaklaştıkça! halkın heyecanı artıyor. İlk obandonun matem havası çalarak ağır ağır yürüyüşü İstanbulluların hıçkırıkalrımı taşırdı. Ve nihayet üzerinde Türkün Atasımı, ulusunu taşıyan top arabası feryatlar, hıçkırıklar arasından ilerliyordu. Türk hiçbir tarihte, hiçbir şerait içinde yüreğinde bu kadar acı (duyarak, ebedi hasret ve iştiyak hicranile ağlamadı. Bil milleti en büyüğünden en küçüğü- ne, mini mini yavrusuna kadar ağlatan. yoksulluk sızısı ile coşturan insan ne doğ- du, ne öldü, Dün ağlıyanların oarasında,| üstlerinde yalnız! Mütemadiyen merasim alayım» üzerinde dolaşan kava filolarmızdan biri ve Uln büyüğün tabutunu görebilmek için bütün besine tırmanan vatandaş annelerinin, babalarının ellerinden tuttuk alrı mini mini yavrular gördük. Görmedinizse, siz de resimlerde gördü müz. Cihanda hangi fani insan ölümü ar kasından bütün bir milleti bir bütün göz” yaşı gibi sürükledi? Türk milleti, onu ebediyete tevdi ettiği ebediyete kadar altı meşale gi- daima ayni inan, ayni iman, ayni kudretle Atanm, Atanm mukaddes emanetlerinin başında fasılasız vanacak. Saat beş... Bütün İstanbul coşkun bir sel gibi sokaklardan O akıyor... Bu yürü” yüşte yas İle vekarın birleşmesinden do gan hazin bir mana var... Bütün dimağlar onu düşünüyor.. Bütün gözler onu görüyor. Bütün dudaklarda onun ismi dolaştyor. Çanakkalede onun la beraber çarpışan mal » çocuklarile beraber sokakta yürüken o çarpışmanın şanlı hikâyelerini ani i kuru ellerile göz yada onu gören kahrama eşref yadından bir teselli hi mağa uğarşıyor.. Onu resimlerinden ta* zıyan mini mini mektepli babasınm eline sıkı sıkıya yapışmı — Babacığım, bayan NO . Sözlerile başlıyarak onun kalbinde na dönmediği, a n çarpışlarından kuvvet alan büyük kelimelerle anlatıyor.. Bu dalga dakikalar gittikçe (büyüyor, coşuyor, dalgalânıvor.. Ve nihayet cana yola omüntehi olan ve alaym < geçeceği dakikaya kadar asil bir matem (heykeli halinde dikilip kalıyor... Parkın önündeyiz... Parkın kapısından köşe başıma kadar olan sahayı o İstanbul €fkek lisesi talebeleri kaplamış... A rı onun arkasında Yi yecekleri için elemli, Fakat izinde yürü- meğe olan azimleri gözlerind> parlayarak bekliyorlar.. Parkın içerisi bomboş... Methalden bir- az ileride askeri liseler talebesi başl subayları bekli yarın onun kum. K nı barut ve ateş yığınları arasında gön meğe hazırlanıyorlardı... Bugün önlerin den geçecek o başkumandanlarına son bürmet se'âmımı verecekler... Biraz daha ileride tren yolunun geçtiği ve kadar deniz harp okulu, deniz lisesi, deniz gedikli mektebi (talebeleri ve subayları dizimişler.. Deniz rüzgârlarile kavrulan denizcilerin çehre sine de büyük elemin anlatılmaz matemi sinmiş... öğretmen dedi ice türk Sarayburnunun önüne konan bir duba- yâ yanaşmış Zafer torpidosu... Torpido" nün arka taretinin altında güverte üzerin de üstü mor kadife örtülü Okatalalk ha zırlanmıs... Beri taraftaki iskeleye 1, 2,3 nuamralı liman motörlerhe Sus o vapuru yanaşmış. Sarayburnundan ileriye gözler, Yavuzun zırhlıların doğru bakan siluetlerini tehlikeleri göze olarak Yenicamiin kul» görüyor. Bunlar arasında Savarona yatı” nm beyaz hayali de göze çarpıyor. Yavuz top atmağa başladı... İstanbul Üezrine düşen derin sükütu her beş dakika da bir bu atışı noktalılor.. Bir bahriye motörü Sarayburnuna yak” laştyor, Zaferde bir dalgalanış oldu. Gür bir ses kırdı: “Dikkat, amiral geliyor... Bütün erler çelikleşti.. Sert bir hazır ol vaziyeti de keskin bir selâm.. Donanma kumandanı amiral Şükrü O- kan ve harp filosu kumandanı o Mehmet Ali Ülken Zafer torpidosuna çıktılar.. Seri bir teftişten sonra karaya çıktı.. Ke narda selâm vaziyetinde duran deniz harp Okulumu, deniz lisesini, ve deniz gedikli subay okulunu teftiş etti, Parki leştirilen telefon cenaze ala" yının geçiş safahatını muntazaman haber Yeriyor,. Saat ön biri 40 geçiyor.. Zafer torpido- sundan muhtelif rütbede 14 deniz subayı çıktı. Zalerin yanaştığı dubayı sahile bağ- layan köp başına geçtiler, 7 si bir tarafta, 7 si diğer tarafta olmak Üzere se İâm vaziyeti aldılar... Şimendifer köprüsünün başından itiba” ren çelenkler görünmeğe başladı. Genç ü- niversiteliler, harp okulunun genç subay- ları.köpr eçer geçmez Atatürk heyke- linin yanmadan itibaren sağa kıvrılıyorlar, Yan yoldan geçen çelenkler deniz kıyısın da sırglanıyor. Tabutu ta; çekmiş selâm Re n top arabası kılıçlarını yetinde generallerin ve subaylarm ihtiram kalesi içerisinde yavaş yavaş yürüyor.. Altı yağız at üze rine halı örtülmüş muhteşem bir tümseğin önünden kı k geçiyor. Araba tam tümsek hizasına gelince alay komutanı general Fahreddin kumanda verdi; — Dur! Atlar duruyor, top arabası duruyor... Cenazeyi takip eden subaylar duruyor. Bütün halk duruyor... Geheral Fahreddin Altay obhürmetkâr bir vaziyette tabutun üzerini örten Türk bayrağını kaldırıyor. Bayrağın altındaki koyu fes rengi kadife örtüyü de general Halis Bıyıktay kaldı Abanos tabut görününce bütün göğüslerden böşanan bi- rer hıçkırık bütün sahili titretti, Tayyareer alayın bu safhasında müte madiyen parkın üzerinde (o dolaşıyorlar.. Bunu ancak motör seslerinin çök dan gelişinden anlıyoruz, çünkü gözler ve bakışlar Atatürkün tabutu rine çevrilmiştir. Tabutun kol yor. General Fahreddin yağız atların üze“ rinde bekliyeh erlere kumanda veriyor: — Düz, ileri, marş. Atlar hareket etti. Araba ilerledi.. Bü- yük ölünün tabutu generallerin elleri üş- tünde selâm vaziyetinde duran on dört subayın önünden geçerek törpidoya doğ” ru yürüdü. Arkadan Atatürkün istikiği madalyesini taşıyan general (İlyas, daha arkada yaşlı gözlerile Başvekil. Aziz ölünün tabutu (katafalk üzerine kondu.. Şimdi çelenkler kısmen torpidoya taşmıyor. Mâtemden göz yaşlarını tutamıyan bir genç asteğmen geçiyor. Yanındaki arka" daşma: (Lâtfen sayfayı çeviriniz).

Bu sayıdan diğer sayfalar: