6 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

6 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

il , ; i Sam 5 Bebri A kadar biz çok defalar büyük e tetmek Gırsatını buldum. a pi tarafını hâlâ an a .. Büyük babam, YİE sokakta yürürken » tahmin ve tasavvur 0 iz kadar anlaşılmaz bira m », Onda neş'e (e iyilik, kurnazlık, saflık Ni im cuttur, mn Şey kendi yaşında- Mantığı ve olgunluğudur. a Büyük baba bize ka- Km zıplamış ve İçin koşmuştum.. Bu ia imez büyük baba, bir- İN elindeki kavunu hırs- Hiddetten boğulan bir h Nİ Bağnyordu. İstediğin ka- .» gözünüzün! önünde e e an diye ağrıyordu, küvunundar,. ölmedi kelime söylemeden ĞIN üzerine oturdu ve Yavaş hiddeti geçiyordu. » Yürardı.. Kavun pârça- iE halde yerde duru- Yemek imkânı Kalma" diyordu annem, ne İİ? Kavundan bir dilimi. la üstünü oturur, tek Halbuki şimdi ne sen, bir lokma bile yiye- bakılmasını sevmem de it... Bu seste şimdi bi. İadesi vardı, Fakat o di ve kaşlarının ara” güler; muhafazaya uğra- Tâğmen o daha akılk İs bir kaç dala hiddet ediyordu. bir halde ittiği za. DE teyler olacağını anlar, Şi Tp çalışıyordu, On Sing kazma ile çalışmış, KS Yordu, Zengin bir ai- iii için hâlâ iyi gi ia İşinden döner dön Mi, #Yaklarına geçirirdi. ! Yor e mluktan pek bit- duğu için hiddetli hid. Mei hattâ bizlere “merha- vi Torbasını bir tarafa NE eçacek sahneyi zag bile duldakların Yaşta; bir tebessüm “ âyaklarımı yıka... y) Ne bakacağına git te l | ni ta *ini getirmek içi m kapların ve çorap NV min başladı. Fakat aydk- ve vim için çorapları m kuvvetiyle çekiyor bir hiddet ifadesi yi Bayretleri başuna n çıkmıyordu. m gorabın belâs:nı ağındaki çorap ta ayni mai çıplak ayak- Zir duruyorlardı... Parmakları kıvrıl- | Ka kendi gibi hid- n parmakları da i aş ü Sn ayrı duruyardu. ! dalma böyle aksi » hata edersiniz. durulmazdı.. O za- adiyen güler ve söylerdi, da bana ne için şar. Mrk ve sonra kendi ÜN yük babam! Çeviren: Suat Derviş bir şarkı söylemeğe başlardı. Bütün bu garabetlerine rağmen bü- yük babam, evin en lüzumlu bir rüknü idi, Aylarca şehirden uzaklaşırdı. İlk“ bahar ve sonbaharlart bağlarda geçirir, yazın sonunda değirmen emeleliği ya par, sonbahar ve nihayetlerine doğru Tunada tuttuğu balıkları sokaklarda satardı. Bu işlerinden en fazla hangisini se. verdi? bilmiyorum. Yalnız bildiğim bir şey varsa o da balık avcılığının onu çok sardığı, hattâ serseme çeyirdiğidir, gü- neşin altında bir kayanın tepesine otu” rur ve saatlerce oltasına dalardr. Yarı köse ve kuru yüzü ruhunun en ufak hareketlerinin aynasıydı. Ya ru- hu? Bu ruh öyle bir torba idi.ki içinde kahkaha, küfür, fena muamele, korapli. man, neş'e, muhabbet bir araya tıkılmış bir halde yanyana dururdu. İşte bütün bunlar büyük babamdr, Kâfi miktarda balik tuttuktan sonra, bunları yüklenir ve satmak üzere yola çıkardı., — Taze balık!,, ” — Hey, bana bak, balrkçı, balıkların taze mi?. — Hayır, taze değil, geçen sene tut- tum., Müşteri balıklara bir göz gezdirdik- ten sonra ,ademi memnuniyetle bâşinı kaldırdı. — Bunlar çok küçük balıklar.. Fena halde kızan büyük babam: — Büyük balık istiyorsan Hindistana git.. Orada balinalar vardir. Sonra başını kaldırır ve müşterinin yüzüne bile bakmağa tenezzül etmeden tekrar bağırmağa başlardı: — Taze balık,. Taze balık. Yaptığına pişman olan müşteri onu tekrar çağırdığı zaman? — Bir daha sefere, diye bağırırdı, o zamana kadar inşaallah eğri Mi da öğrenirsin. . Evde olduğu zamanlar en sevdiği şey bahçede serili olan yaz yatağında uzan- maktı.. Burası © &adar güzeldi ki, ba- zan ben de onunla btraber yatmak için izin alırdım.. Gene bir akşam ikimiz de yanyana uzanmış güzel yaz gecesini seyrediyorduk.. O, bir taraftan, her za- manki gibi, bana değirmende duyduğu hikâyeleri anlatıyordu, Fakat hikâyenin ! 36 Yazan: kimim lerini Avrupa düveli ile aramızda birçok gil ye bulunduğuna gö“ biran evvel istihsali matlubumdur. Seni taltif ederim, Bunlar rım gene Ermeniler arasından türeyen bir takım eşhası nârâ olduğundan şek yoktur. Sen bunları öğrenip emrine tahsis oluna- cak zaptiye kuvvetlerine delillik yapma" nı isterim, Ne dersin Cevahirciyan? Ropen Cevahirciyan da müşkül vaziyet te kalmıştı. Hakikatte o da bizim kadar bu hâdiselere vâkıftı. Fakat bunlar Hın çak icra kuvvetleri sayılırdı. Birdenbire bunları ele vermek oOHınçak davasını yari yolda bırakmak olurdu. Cevahirciyan alnındaki ter tanelerini e linin tersile silerek cevap verdi: — Velinimetim hünkârım, irade senin dir. Ancak bu şekavet hâdiselerini de adi bir takım vekayi halinde mütalca buyur” mak doğru olamaz, . — Yani. — Yani hünkârım bunlar da teşkilâtı fesadiyenin icraatından başka bir şey de ğildir. Zaten gizli teşkilâtın «hedeflerim den biri, Devleti aliyyenin kudutları da hilinde asayişin (külliyen madum oldu gunu gösterebilmek bulunduğuna naza” ran bu gibi zaptiye vukuatımın - mahiyeti takdir şahanenizden uzak kalmaz. Henüz bu teşkilâtın içyüzüne girmiş değilim. 1 râdei seniyenizi telâkki üzerinden daha pek az bir müddet geçti. Hizmetimin te kemmülü bir uzun zamana mütevakkıftır rünkârm. — Peki o halde ne tedbir alalım Ceva” hirciyan? © — Kölenize kalırsa şevketlü hünkârm, bu gibi zaptiye vukuatında takibatı dahi çok sudan yapmak ve teşkilâtı fesâdiye- niniora faaliyetini durdurmamak ve bu suretle tevsiini takip etmek müvafık © lur, Elebaşıları kadar, teşkilâta girenlerin de elimize geçmesi ezheri cihet faydalı o Yur, Henüz nerelerde, ne gibi şubeler bulun- duğu malüm değildir. Henüz Avrupanın hangi merkezlerinde gizli teşkilât kolla a ma en tatlı, en heyecanlı bir yerinde bir denbire uyumağa ve horlamağa başla- di. i K (Devamı bar), KAHRAMAN HÂYDUD Hahraları anlatan ve vesikaları veren: “A.K. nnm bulunduğu tesbit olunamamıştır. I Bütün bir yarayı kazıp temizliyebilmek için her şeyden önce sirayet mıntakasını tayin etmek gerek olur kanaatindeyim. Bu iş son maruzatımdan o çok dahaileri gitmiş, çok daha kuvvetlenmiş bir halde- dir, Hünkâr telâşla sordu. — Sonra önüne geçilemez bir hal ak masın Cevahirciyan? — Boynum kıldan incedir hünkürem.| Velinimetime hizmet ber türlü gayeleri- min üstündedir. — Sağ ol Cevahirciyan! — Hünkârıma da mahrem tuttuğum bazı nıkat vardır. Tahakkukuna değin, yerin kulağı var, darbı meseline ketumi- yetime iradenizinerzan buyrulmasını tazarruğ ederim. — Şekavet hâdiselerinin müsebbibleri ni biliyor musun? —Elbette şevketlü yelinimetim! — Aferin Cevahirciyan! Sana rütbei saniye bağışladım. Tescil etmelerini ira- de ettiğimi başkâtibe bildir. — Velinimetim, bir miktar cephane te- darikine izni hümayununüzu dilerim. Abdülhamidin'yüzü burüştu. Cevahir- ciyanın bu talebindeki mana ne olabilir- di? — Nasıl cephane Cevahirciyan? — Silâh, top, barut; dinamit vesaire gibi. bir miktar cephane » tedarik ederek Merzifon teşkilâtma © sevkettireceğim ve tevziine vasıta olacağım hünkârm. — Kendi elimizle başımıza belâ mı ha“ zırlıyacağız? — Küölenize itimat buyurunuz şevket- İm, Satveti şahaneniz karşısında birkaç! yüz silâh ve bir miktar cephanenin değe- ri yoktur, "Ancak teşkilâtın Gilen başmâ O geçebil- emek ve timuzmmun #tlmadıni kazanarak, hat tâ Avrupa merkezlerinin o muhaberatın: takip edebilmek için böyle bir harekete ve yani kapana kıstırmak için biraz ka- şar peyniri fedasına lüzum teemmül et* mekteyim. Abdülhamit birden cevap verememişti. Nihayet o Cevahirciyanın da el altından bir şeyler hazırlaması mümkündü, Ne © lur ne olmaz bu cihet için biraz mühlet ve bazı nazırlarla bir görüşmek gerekti, — Bunu düşünelim, dedi. Biraz önce KAHRAMAN HAYDUD Cevahirciyan alnındaki ter tane- elinin tersile sildi (Merzifon teşkilâtı) dedin. Teşkilâtı fe sadiyeninsşubeleri var mı? — Kayseri, Develi, (Yozgat, Çorum, Merzifon, Tenos, Aziziye ve o Gemrekde birer şube mevcut hünkârm. — Dersaadette bir hareket var mı Ce vahirciyan? — Evet şevketlüm! Bu söz Abdülhamidi çileden çıkarmağa kâfi gelmişti. Padişah bu kadarına eyval lah diyemezdi. Çünkü kendi de İstanbul- daydı ve teşkilâtı mensuplarının şahsına bir suikast hazırlamaları mümkündü. Abdülhamit, kendi saltanatından gay» rimemnun olanları bilmiyen “bir adam değildi, Ve burlarm arasında kendi dişi” nin bile işlemiyecek kadar azılıları vardı. Bunların elbirliği yalnız şahsı için değil hattâ saltanat için bile tehlike teşkil ede- bilirdi. Haykırdı : — Yok. Bunu derhal dağıtmak lâzım dır, Cevahirciyan birdenbire şaşırmış, fakat, padişahin korkaklığını ve ne düşünmesi kabil olacağını bir dakikada muhakeme e derek çok mülâyim bir (tarzda şunları söylemişti; — Mafi teşkilâtın çok mütenefliz iki a- damı muhtelif vazifelerie Anadoluya sev- kederek İstanbuldan defettim, Buradaki teşkilâta memur edeceğim (zat aşağıda mabeyinde kölenizi beklemektedir. Buna her türlü eminiyetim vardır. Filhakika biz den değil hafi teşkilâttan bir adamdır. Fakat icra sahasında İstanbulu kendisine tevdi etmekle müsterih olurum. Kölenizin de işlere tamamile vukufum için bir Ana dolu seyahatine iradenizi yalvarırım. On- lar beni kendilerinden bildikçe daha ko- layca netiöeye vasıl oluruz. Abdülhamit biraz tatmin edilmiş sayt ardı. Her nedense o Cevahirciyana karşı derin bir itimat emniyeti vardı. Şimdiye kadar kaç işte istihdam etmiş ve asla al darimamış, çok faydalr neticeler elde et mişti. Fakat Cevahirciyan da nihayet bir Er meniydi. Belki bu millf ermenilik davası mahiyetinde görülen işe zihni kanabilirdi. Ama, şimdilik bunun vukuunu hesap et- meğe mahal yoktu. Cevahirciyana sordu: — Kimdir bu İstanbuldakiler? (Deröms var) 33 Rolan, baştan aşağı titredi . Bir anda kendi diri dir mezara yömdüklerini sandı. Gene birdenbire silkindi, Bu budalalıktr., Uyanık olması lâ“ zımdı.. Etrafı dinlemeli, dışarıya ku. lak vermeliydi. Beş dakika, on dakika bekle- di, Bir saat kadar zaman geç- ti, Hâlâ kendisini çağıran ol- mümıştı, Sabırsızlığın başladığı anda, Rolan kapıyı açmak iste” di. Maalesef daha ilk tecrübe. de kapının kilidli bulunduğu- nu anladı. Çocukça bir kararla kapı ö- nünde bekledi.. Kendi kendine konuşuyordu; — Haydi bakalım. Soğuk kanlılığımızı muhafaza edelim. Mahkemede belki de mühim bir hâdise çıkmıştır. © Az sonra duvar hizasını ta- kip ederek gezinmiye başladı. Hiddetini teskine uğraştığı bel- liydi.. Bağırtp çağırmak için içinde şiddetli bir ihtiyaç duyu. yordu. Başka şeyler düşünmiye ça- lıştı.. Gözü önünde Leonorun İâtif çehresini canlandırarak a vundu. , Nihayet kapı açılarak içeri- ye keskin, gözleri kamaştıran bir ışık doldu, Kapı önünde esatiri hayvan“ ra müşabih, üzerleri keskin, sivri zırklar giymiş bir takım insanlar vârdı , Birdenbire köpürdü. Müte- caviz bir lisan kullanarak ka- pıya doğru hücum etti, Bu $i- rada, acıklı bir feryatla geriye atıldı. İleriye uzattığı ellerinin ikisi de kan içinde kaldı. Bu adamlar, hiç bir şey söy“ lemeden ilerliyerek, muzrakla. rini çattılar, Mızraklardan her birinin uçları sivriydi. Bunlar sıra ile dizilerek yü- rüyorlardı. Bu sırada ikinci, üçüneü ve dördüncünün muz- rakları birincinin mizrağiyle bir yükseklikte bulunuyordu » Rolan bu müthiş manzara karşısında sakin duruyor, hay” retinden bir şey göylemiyordu. Katil mızraklar, bir heyulâ gibi yaklaşmış. temas eden kolundan kan fışkırmasına se. bep olmuştu. Hemen eğildi, Bu darbelerin biribirini takip edeceğini anla- mıştı.. Kendisini korudu. Ye- Te yızatımıştı.. Soğuk mızrakla” rın başı üzerinden geçtiğini hisseder gibi oluyordu. Geri çekildi.. Büzüldü... Çıplak duvara bütün kuvve. tiyle dayandı, Rolan, korkunç bir-düşünce için. meş'um bir ihtilâl, Dândoloya biraz daha yakla- şarak esrarlı bir işaret yaptı ve boğuk bir sesle ilâye etti; —Siz de bu muhalifler ara- sındasınız. Dandolo titredi, Altiycri sözüne devam edi. yordu: — Çünkü zadegân düşman ları demek Rıhtım ve Lido ma- hallesinin sefil balkıyle mütte- fik bulunan bu aileye kızınızı vermek üzete bulunuyordunuz. Dandolonun rengi atmıştı. Gözleri kararıyor ve kendisini kaybödiyordu. Altiyerinin bu sözleri, ken. disinin de Rolan Kandiyano gibi mahvolacağma bkükmet. mmişti, Altiyeri, sözlerinin Dandolo Üzerinde istediği tesiri uyandır. dığını hissedince ateşli ve hafif bir sesle mırıldandı — Dandeole, kızınızı seviyo - rum , Altiyerinin bu içten ifşaatı pek korkunç olmuştu. Hele bir tarafta ihtilâl gürültüleri yük- seldiği bir tarafta kızın bayıl- mış bulunduğu bir sırada. Dandolo cevap vermedi, Fa- kat gözleri, bütün açıklığiyle onun istediği cevabı vermiş bu- Junuyordu. Altiyeri, bu bakışla- rın tereddüt ve Inkıyadından sözlerinin muhatabında ümit ettiği teslimiyet havasını uyan. dırdığını anlamıştı. Altiyeri gözlerine nihayet vermek için: — Şu balde, dedi, yapacağı- nız iş, kızınızı emniyet eğilir bir yerde muhafaza etmektir, Anlıyorsunuz ya.. Sizden kızı. nızın hayatından bahsetmek is- tiyorum, Siz de bana aşkımdan bahsediniz., Dandolo, aşikâr bir tered- düt içindeydi. Etrafında müt- hiç çehreler ve parlayan kılıç- Jar görüyordu. Dışarıda avanin ihtilâl, uğultulu bir bora gi- bi devam edi pgidiyordu. Başı- nı önüne eğdi. Adeta kekeleye- rek cevap verdi, — Size kızımdan bahsedece* ğim, Altiyeri, Leonorun solgun yüzüne baktı, Müsterih bir hal- de kılıcını çekti ve gürliyen bir sesle bağırarak dışarıya a. tıldı: r — Haydi ey Venedik zade- gün! Nüfuz ve iktidarımızın yükselmesi için ileri. Belki yüzden fazla zadegin sesi; — Kahrolsun avam! diye j bağırarak Altiyeriyi takip et- tiler, « İİ min nie İĞ ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: