21 Ağustos 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

21 Ağustos 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER'in Tarihi Romanı: 15 Derviş zindandan nasıl kurtula- CEPHEDE, (4 TABURE Yazan : RAHMİ YAGIZ cağını düşünüyordu — Evraka Yodikule mevlevihanesinden verilen cevabin Reşid efendinin bundan bir sy evvel tek- keden ayrıldığı, ortadan kaybolduğu ifade edil- miş. — Evet, — Puşa; Selânikteyken bize, ittihat ve terak- , Kinin yeni kuruluşunda cemiyete ettiği yardımları hatırlarsın onun, — Orları biliyorum. — Ben, tahminimde aldanmam. Reşid efendi, mevlevi taburu teşkilâtmı duyar duymaz bize mü, racaata lüzum görmeden gönüllü ( sıfatiyle orüya kaydolmuş olacak. “Tabur İşin düşündüğümüz taş. kilâtçı derviş şu anda taburda bulunuyor demek tir. Binaenaleyh gen bir tezkere yaz, tabir kuman- danına, taburda Reşid efendiyi sratsm, buldursun. Onu tabur mllhakr sıfatiyle istihdam etsin, — Peki, neydi onun nd, söyle de yazayım, Enver Paşa bir kâğıdın üzerine Reşit efen- dinin ismini kaydetti. Kolayea bulunsun diye vaktile Selânikte bulunduğunu Meşrutiyete ka dar oradaki mevlevi tekkesinde olduğunu da ilâve etti, Sonra bu kiğıdı yaverine vererek em- retti: — Mevlevt taburuna bir emir yazdır. Emir. de şu kâğıtta İsmi yazlı adamın taburda mev- cut olduğunu, onu tabur mülhakı tayin etmesi ni bilir. Talât paşa harbiye nezaretinden ayrılırken Rilnlerdir meşgul olduğu Reşit efendi işini Kal- lettiğini sanıyor, zavallı mevlevi devrişi polis müdürlüğünde işkence saatleri yaşarken onu taburla hareket etmiş farziyle meseleyi çözdü- günü zanneden Sadrazam memnun bulunuyor du. Reşit efendinin polis müdüriyetindeki ce- hennem azabı 27 gün sürdü. Yine müteaddk dayak fasılları, çeşitli işkenceler, ve türlü haka- retlerle bitap düşen zavallı devriş, akşam Üzeri sürüklenerek nezarethaneye getirilip birakıldı- ğı 27 inci günün akşamı, vücudunun ağrıdan gi arından gözlerini yummıyacak kadar rahat bulunuyor, bu işkencenin devamı halinde bir siin sonra sopa altında son nefesini verece- Gini acı acı düşünüyordu. Ihtiyar adamcağız bu düşünceler arasında kendi kendine söyleniyordu: — Hay ellerim kınisaydı da o bombayı &- ıp getirmez olaydım. Nereden, hangi geytana uydum da böyle bir halt ettim! Bu mırıldanışlar, söylenişler, kapının di- şında, dar koridorun Joşluğuna gömülerek nö - bet bekleyen sivil memurun nazarı dikkatini celhetmişti. Memur, genç bir sivil polisti. Mer- kezi umumiye intisabı vardı, Babası, İttihat ve Terakkinin kuruluşunda Selânikte ittihatçı kumandanlarla el ve iş birliği yapmış, hareket ordusu İstanbula girdikten, İttihat ve Terakki otoritesi memlekette tesis edildikten sonra öm- rü vefa etmiyerek ölmüş, karısı ile 10 yaşların- daki çocuğunu kimsesiz bırakmıştı. Adi Teraihm olan bu çocuk İttihat ve Trak- ki merkez umumisinin lütfile büyümüş, yetiş miş; 22 yaşımı İkmal edince yine merkezi umu- minin tavsiyesile İstanbul polis müdüriyetine yerleştirilmiş, harbe de gönderilmemişti... Behire istikbalinden fedakârlık yap aağa, saadetinden vazgeçmedğe razıy dı, Fakat bu takdirde Necdete ıstırab çektireceğini, onu canevinden Vurac& ğım biliyordu. Nihatla olan rabıtayı istiyerek Kkoparabilirdi. Fakat bu tak dirde vazifesini (Oyapmamış, verdiği sözde durmamış olarak; belki de Nec dâte çektireceği ıstırabı Nihada çekti HABER' Talât paşaya suikast yapmakla (o mazaun devrişin kendi kendine söylendiğini duyan bu memur, Selânikli İbrahim efendi ayaklarının ucuna basa basa kapıya yaklaşmış, kapının üst kısmındaki demir parmaklardan içerisini gözet- lemeğe koyulmuştu. Reşit efendi kendi kendine acı ağı dert ya- nârken İbrahim de oradan dinliyor, murıltıları iyiee anlamak için kafasını parmaklıklara düya- mış bulunuyordu. Bir aralık gözleri buraya ilişen Reşit efen- di, delikanlının loşlukta gölgelenen yüzüne dik- katle baktı, Sonra sahtekâr bir tavur ve ses to- nu İle söylendi: — Beni mi dinliyorsun eylât?. Hikâyeme iyi kulak ver, Bak eski bir gair ne diyor: Kişinin kendine ettiğini dağ, taş edemez, Ne ehibba ne karındaş ve ne yoldaş edemez Bir danişmenda varıp müşkilini fâş edemez Biliyorsun: Ne çekersin ki bu t0i emeli Kişinin çektiği kendi amelidir, ameli... İbrahim efendi hâkim bir eda ile devrişin mısralarını araladı; — İyi ya işte - sen de kendi suçunun ceza” sım çekiyorsun... Sang aciyorum babalık. Şu işin doğrusunu söyle de böyle hergiin tabanla- rında sopa parçalanmasından kurtul, vallahi se- nin haline yüreğim paralanıyor ama elden ne gelir. Hem işlediğiniz işlemeğe niyetlendiğiniz suçun mahiyetini ehemmiyetini pekâlâ biliyor - sun!.. Eninde sonunda ipe gideceğin bu iş için beyhude inkârda ısrar ile eziyet çekmekten ne mana var? Reşit efendi, oturduğu yerden sürüne sü” rüne ayrıldı, kapıya yakın geldi. Genç polis me- murunu dahu iyi işitecek, sesini onadaha ya- kindan duyüracak kadar sokulduktan sonra ız- tıraptan titreyen sesiyle konuşmağa girişti. — Sen bana sahiden acıyor musun evlât?! — Acıyorum yal > — Öyle ise sana hikâyemin döğrusünu an- Itayım: t Reşit efendi Selânikte Talât paşayı tanıdı ğı tarihten itibaren başından geçenleri birer bi- rer delikanlıya anlattı, Adamcağızın yürekten gelen itirafları, itirafın samimiyeti delikanlının rikkatini tahrik etmiş, İbrahim efendi mevlevi dedesinin masumiyetine kanaat getirmişti. Ma- mafih elinden bir şey gelemiyeceğini bildiği, anladığı için o da üzüntülü bir sesle hikâye bi - tince söze karıştı. — Babalık,. Ben #ana inanıyorum. Fakat © bohça içindeki bomba ile sadaret konağında tutulman her işi berbat etmiş.. Sana hiç bir su- retle hiç kimse yardım edemez. — Ben, kimseden yardım Istemiyorum ev Jât. Ne yapalım, o mukadderat böyle imiş diyc- rum. : — Ama olmamalıydı baba, Bak yaşhsın. Bu kadar dayağa, bu kadar işkenceye ve eziye- te nasl dayandığma ben de, mildürde, herkes de hayret ediyor. — Başa gelen çekilir evlât.. (Devam: var) Nakleden : HABER — Akşam Postası 21 AGUSTOS — 1988 | Gizli. Vaziteden Hariciye Mazırlığınae.. Narleden: Fethi KARDEİ A Ribentrop bir adım gerilödi ve teklifi şiddetle teddetti; — Hayır! Hayır!. Ben hakiki ve tam bir asker olmak İsterim; babam gibi, bütün ailem efradı gibi... Ben vatanıma casus olmak için dönmedim. Yüzbaşı gülümsiyerek verdi: — Neden böyle kıziyorsünüz“ Size casusluk teklif eden (kim Siz casuslukla gizli vazifeyi bir' İbirine karıştırıyorsunuz. Ben 8i76 ancak şsyanı itimat kimselere gö nül mzasile ve zorlamadan tevzi edilen mahrem vazifeden bahset- tim, casusluktan değil. “Vatanı müdafaa etmek lâzımdır. Bu uğur da müracaat edilen bütün usuller iyidir, elverir ki vatan iyi müda faa edilmiş olsun,, sözünü bilmez misiniz? Bunu ben icat etmedim, söyliyen Büyük Frederiktir. NİHAYET BERLİNDE. © “ Bir saat sonra tren (o Berline hareket ettiği zaman Ribentror huduttaki bu macerasını, encrk fena bir yolculuk hâdisesi geklir de tefsir ediyor, ehemmiyet bile vermiyordu. i Ribentrop Berlini (o setielerdir görmemişti. Alman imparatorlu. ğu payıtahtı hümmali bir harp havası içinde yaşıyordu. Bu mu hit içerisinde sivil bir genç, gı- rip ve nefrete değer bir şey gib. yaşkın ve düşmanca nazarları da vet etmekteydi. Yirmi dört saat sonra 12 inc ! Hussar alayına tayin edilmişti Orada evvelâ genç zabitlerin ta- lim ve terbiyesine mahsus kurs ları takip oedecekti. Ribentrop sevinç içerisinde idi. Kurs müdde İlan ti üç aydı, bu mürdetin sonunda ordüya Sevkedilecekti. Ribentrop ailesi nesillerinin “aw üineskili ile Htihar © edebilir! terdi. O'zârlana kadar onü ailesi sivil mesleklere girdiği için pek | sevmezdi, İşte şimdi de asker, ve zabit olmuş, Almanyanın en meş hur alayında, “ölüm Hussarları alayında vazife almıştı. . 1915 eylülünün son günlerinde cevap |” İirdı, Kont fon Bernsdorf Papenin iki mühim vazife ”| #ingtona gönderilmeleri şi ortayâ koymağa kâfi # dirdi. O zamana kadir fon müzisimde fevkalâde bir zeçmemiş olmakla berabef” atsişönin istikbali vaitleri0 rünmekteydi. Eski, asil zengini bir âlleye mensup © Papen Berlinde bir Uhlaf? ri kümandanı iken çok & ta oerkâniharbiyeye İdildi, Onu çekemiyenler | | 1914 de Almanyahın Vaşington büyük elçisi Kont fon Bernsdorf | mileri o zaman Atlantiği ekseriya on beş günde ve bazan daha fazla amanda geçebiliyorlardı. Bu »€& ferler son oderece tehlikeliydi. Çünkü bir Alman limanından bir Amerikan limanına gidebilmek çin İngiliz ablukasini yarıp geç mek meeburiyetindeydiler, MULAZİM FON RİBENTROP Ziyaretçi genci elçinin odasına götürdüler. Delikanlı topuklarını biribirine çarparak selâm verdi| ve kehdisini tanıttı. : — Ekselâns, mülâzim Pon Ri- bentrob emirlerinize muntazırdır. Büyük elçi odasında yalnız de- gildi. Yanında bulunan adam Ar man askeri ataşesi binbaşı fon Papendi. Askeri ataşe selâm makamıt- Geldiğinize çok sevindim dedi, Burada vatan için fedakör- lığa» İdir Yütündaştiri” ihtiyğeu miz var, “ Birkaç dakiks sonra Fon Pa penin odasında, omülâözim Fon Ribentrop meşhur askort ataşeyi belli etmeksizin dikkatle silzüyor du. Fon Pupenden behsedildiğine çok şahit olmuştu. Umumi Barp patladığı vakit | Fon Papen Vaşingtonda Alman! büyük elçisi kont fon Bernsdor arkası var!,, diye düşü! fon Papen Vaşingtona taşe olarak gönderilines lerinin doğruluğuna bir ha inandılar, Fakat bu kanaat doğru Fon Papenin bu vazifeye nin muhtelif sebebleri vE manlar “mühim mevkie adam,, diyen İngiliz dari” ne doymuşlardı. Bir sene başlayan bu tayinin Alm sabına ne kadar yerinde nu parlak bir şekilde göt TOPYEKUN HARP, Fon Papen, gölir men odasını götürdüğü * bentropa cıgara ve Alin veçhile konyak ikram eti” ra: — Kaybedilecek vaki diye söze başladı. — Bi yapılacak en iyi sey, mahiyeti hakkında derhal mat vermektir. Fon Papen bunun üzeri İşingtonda, Alman elçiliği” h olirak çalışan Alman heyetinin vazifesi hakkım“ ve açık izahat verdi. Ti seneye yakın bir 78” beri Avrupa üzerine demitiği teşten bir tufan yağıyor” man limanları abluka # dı, Tülâf devletlerinin man mukavemetini yıflatmakdı. Diğer ti manlar da amansız bir harbine girişmek suretile mukabele ettiler. Bir ya İngiliz limanına yiz. Ancak yirmi iki yaşlarında İfun âskeri atâşesiydi. Ehemmi: | harp malzemesi nakleden görünen bir Alman, Almanyanın şimali Amerikadaki büyük elçisi fönder fon Bermedorfin görüş mek üzere Vaşingtondaki Atman elçiliğine müracaat etti. Bu genç, İsararmış, ve mahsus derccvde 28. yıflamıştı. Gözlerinin alı çürü pmüştü, Bu da şaşılacak bir #ey ideğildi, çünkü on beş günlük bir dehizalı yolculuğunu müteakip henüz karaya çıkmıştı. Harbin ikinci senesinde bulu nuyordu ve Alman denizaltı ge MASAL ÇOCUKLARI IN AŞK VE HİS ROMANI: 65 MUZAFFER ESEN İdildiği vakit Avrupa siyasi hava yetini işaret zait olan bu mevkis! önün sedece bir tesadüf eseri o“ larak getirildiğine inanmak işe süztü. 1923 de, bu vazifeye tayin e bitaraf bir devlet bandın hamil bulunsa, Alman © gemileri tarafından torpil tehlikesine martzdu. Almanların meşhur ları denizlerde av ği .gi sı elektrikler!e doluydu. Her &o bir fırtına kopması bekleniyor Ju ve Almanyanın mukadderst np ellerinde tutanlar patlayacak olan bir harbin şimali Amerika mn ergeç kati bir rol oynaması nın mukadder olduğunu biliyor kararımızın benden çok telâş edecek.,. Ve işte ancak o vakit mamen Nöcdetin annesine 29 na fizüldü. recekti. Yalnız Nihatla evlenemezdi. Her şey artık bu tereddütlü vaziyete son vermeği icap ettiriyordu. Behire düşüncelerini hülâsa o etti; “Bahtiyar olmak maksadile evleniyo rum, Fakat Nihatla bahtiyar olnam imkânsız. O halde nişanı bozmak be nim için bir vazife oluyor. Yalnız ne olursa olsun, nişanı bo? mak Behireye çok ağır bir şey geliyor du. Behire dedikodu mevzuu olnak tan hiç Bozlanmıyan bir kızdı. Halbu ki bu ayrılış bitip tükenmez dedikodu Jara mevzu olacaktı. Behire, hayatı ne kadar silik ve sö nük olsada yaşadığı muhitte bu evin menin alâka ile takip olunduğunu bik vordu, Binaenaleyh nişanın bozuldu ğu anlaşıbr anlaşılmaz diller çözüle gd dei “ 4 W kabahatin kimde olduğu uzün uzadı ya araştırılacaktı. Bu ihtimalden üzlten Behire bu ni şanını bir türlü bozamıyacağını Bisse diyordu. Bu aralık içerisinde bir ümit do gar gibi oldu: “Kimbilir, belki de bek lenmiyen bir hâdise olurda bu mes eyi kökünden Belleder, meselâ bir kaza, bir felâket, bir Hastahk.., Behire bir dakika için bu ümitle o yalandı.. Bir emrivaki nişanı bozmuş kadar sevindi. Sonra gene kalbi bur kuldu: “Bu hâdise acaba tam zara nında olabilecek miydi”. Behire durakladı ve nerede Behire- de o tali! der gibi başın: salladı. Meseleyi halledememiş O olmakten doğan bir ıstırab ile içini çeken Be hin içinden herhalde çıkardı,, diye dilşi'n dü. Behire artık iyi dalmıştı: Kimse hin bu hâdise ile meşgul (o olmuyâtı" ğını bilsem bu meseleyi kalletn ek ko- lay olurdu. Nihedın bu O ayrılışmdan çok müteessir olmuyacağinı tahmin ediyordum. O halde tereddüdüm yal nız dedikodu Mtmallerinden oo geli yor. İhtimal ki biraz ihtiyatla hare ket edersem bu dedikodunun. önüne geçebilirim, Bu dedikoduyu yapacn)t lar arasındı Necli o balünmeynenle tr buna eminim. O belden anlayan İyi bir kızdır. Fakat ötekiler öy! i ya meselâ Belmayı düşünelim. mâ İyi bir kızdır. Kalbinde körü yoktur. Fakst gevezelik etmek irin bayılır. Böyle bitip tükenmez #ö4 üylemek imkânı har sma ele geçirir de hiç susar mı? Belmanın hu yumu iyi bilirim. Susmağı istese bile elinden gelmez. O, bu mevzuu belki yüz kişiye anlatacaktır. Hem < yüzü ne de başka başka şekillerde. İşte sw na mükemmel bir dedikodu.,, Genç kızın hayali gittikçe geniçli yor, ve ufku ber saniye biraz daha açılan mwübaligelarla bu küçük hâdi seyi büyütüyordu. Behire derin bir zaaf içerisinde verilmesi icap Oöden kararı bir türlü veremiyordu. Kendi kendine: “kime söylemeli” dedi, Kimden yardım istemeli, kim den nasihat almalı?,. İçerisinde kapan fırtmayı tared dütstiz yalniz Neclâya açabilirdi. Dü şindü: — Evet, Neclâya her Killeie O. Lak hi. buna Bel şeyi söyliyer dr e meşguldü. Bütün Ameri yılmış geniş bir Alman © bekesi, gizli telsiz tasile, bötün man telgrif j Çazliyti 4 | İsizi burada bekliyen a def” | kında Almanyaya nal mekteydi. (Devamı var. büyüklüğü XIX Nişan bozmak istiyor: birtürlü cesaret bi Hergün kati karan vermeği ” güne birakiyor. belki bir fert eder, uramadık bir hâdise GET Bugün Behirenin doğum Yirmi iki yaşına basıyor. hireson birkaçay © yillar ve yillar vaşamış gil sabah Bshire arkaya birsi bir yılın bitin istırablarırds” feri bir sıkmtı İcerisinde sirri .İ yılın ilk süntinü kutluladı- Pshre sabahlevin yataktan “e kmaz annesini hatır! d Günler Behirenin vaziyetini? bir tebeddlil yaratamadan kız hâlk ayni ıstırabın esiri © iyor. gesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: