5 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

5 Ekim 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VAS söylenmiş ola ağ Bit miş olmasına rağ Koboği bu sözleri duymuştu etti; Yalin — Söyleseydi de bir ihti- | iri Yapmış olmazdı. Çünkü Onunla dost olduk Samalıdır aki esmiz Mk g3 DİAZ evvelki bahse döne < devam etti: M Stenhig ğim üvserin vaadine sa” Mükemye Bunu ne ile te.! İYOCUamız? üm kâfi değil mi? Nobodi. muhatabı gü" çekinir gibi görüne ie 2. dedi, sizi tanr #refine nail © olmadım. Al- ini Yerim kadınların hizniet ” n. Fakat üni si in Ritanlarınız memle Bununla bera- inle kon muştuğumu, sal > derecede olduğunu tü Sizinle bir iz hakkın Masmağa geldiğimi sanıyor ye araba, MARSİ dektor onun sözür e Sizi Yanıma nlâşma yap Ve etmek içindir. Sizi © örzularımı tebiiğ “mek ü- Betirttim. İzni > i tektili müstebzi bir ta. ün şu: Hayatımda w , kendimder baş” inin üstündeki ai Yı işaretle; çrinize > itaat etmedi- Daşka yerlerde * uşak” * Olduğuna nereden ka" ır, katiyen, Bir vakıayı rt Yorum, Siz beni bir uşak* “Güretinde bulundu» ana Ayrsile askere alındım, #dıntınız, hiçbir mecbu- Yokken böyle kılık deği eti nedir? Ask | Ownamak sizi eğlendiri- | i Le beni eğlendirmiyor. | Nut de ted Rİ geldiğim yere, ya- erin iniz başka bir yere gön- İ in VU tatsız mülâkatımız | : ö'nüz bu mu? Obödi, kadının gözleri. | elimelerini tar- | talip | sizsi- | itler | ihtiy: ini olarak müsavi m eğer İcap etmez ei: ben «M etmeğe ve Ge m Büluzu lehiniz : Fet KARDEŞ izle (katiyc. 1. Stenhav. İ serin tans kr anladığıma göre bu işe pek beor rikâizce başlanmış, şimdiden mu | vaffak olamamış nazarile bâkıla” bilir. İşte son sözüm budur madam. Casus kadın dikkatle dinlemişti Birden sordu: — Benim kim olduğumu biliyer Musunuz? Hayır. Söylememiştiniz! Ben Matmazel Doktorum! Ceyms Nobodi gayet lâkayt ve sakin mukabele etti: — Öyle mi elendim. Ne dekte ru? İsminizi de söylemediniz. Matmazel doktorun bu, kibrine dokunmuştu: — Nasıl? benden bahsedildiğini hiç işitmediniz mi? (Almanyada ben çok meşhurum. — Olabilir elendim. Fakat ben İrlandada sizin şöhretinizi işitme- dim, Esasen isminizi de dân söyle memiş bulunduğunuza göre “Mat mazel Doktor, diye ismi meçbül bir şöhreti ben nasıl Feşledebili. rim? — İsmimi öğrenmenize lürum yok. Esasen onu pek az kimse bi> lir. Ben matmazel doktor diye ta milrm, Kajzerin hususi ve mah rem müşaviriyim. Mevzuubahs İr landa meselesini halletmeği bizzat imparator bana hâvale etti. Afallamış görünerek söylendi: — Mükemmel bir. mevkliniz var öyleyse! — Tabii... Fakat şimdi . bunu konuşacak değiliz. Biraz evvel ba- na İrlanda işinin bir çıkmazda ol duğunu söylemiştiniz. Neden? — M. Stenhavser, Vilhelmsha* İende tahgit edi olan İrlanda- Itların vapura ekten imtina ettiklerini 8” Acâba yami mış mi? ” p — Ay bunu size söyledi mi? — Evet. — Doğru, maalesef merkezde, — Ne yapmalı şimdi? Casus kadın mukabele ötti: — Ben de sizden bunu sormak vaziyet bu eğ fikir danışılıyordu. Nobo- dinin tehdidi tesirini göstermişti. (Devam sar) 380 Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında —I13ğ— 85 yılını vahşiter armanda geçirmiy bir Alman seyyahı “diğer yıl jızlardaki Sihirbaz insanlar hakıki O halde Hintli sihirbaz iddia et- tiği hakikatlerde pek de | kırı değil. | Fakat nasıl Arşimedin kolur | hamam Kurnasındaki suya batı pek ehemmiyetli bir hâdise de- . fakat onun neticesi denizlerde drlinavtiar ve havada tayyarele- İ rin yüzebilmesi gibi fevkalâde ise, Boha - Rutinin de izah ettiği bu basit tabiat hâdisesinin (neticesi kulâde idi, Çünkü insan bu sayede bütün kâinatı aşabiliyordu! İşte & nümde Hint ormanlarının loş ve vahşi" mehtabı altında en cak hayalleri dinlediğim bu sihirbaz birkaç defa yıldızları do-. laştığından gayet tabil bir lisanla bahsediyordu! Ona Merihte ve di ker yıldızlarda insanlar Ogörüp görmediğini sormaktan kendimi a- lamadım. — Boha » Ruti dedim. Merih yıl İ dızmda, veya diğer yıldızlarda in- sanlar var mı?.. Ne gördünüz? Bu. nu merak etmemek kabil mi? Boha * Ruti o Şualar kaynayan i koyu adeseler gibi gözlerile Kayet acı ve müstehzi bir tebess züme baktı: — Çok tuhaf sualler sun oğlum! dedi. — Niçin tuhaf? — Çünkü, ucu bucağı olmıyan bir kâinat içinde yalnız arz dedir Zimiz yumruk kadar bir taş par“ çası üzerinde insan olduğunu na | sıl #arzedersin? Demek bütün mil. yonlarca muazzam yıldızlar yak nız taş ve ateş yığınları da, bir bu ürük arz üzerinde insan yaratıl- i kâinat boş ha?. Hayretle sihirbazın yüzüne ba- kıyordum. Evet, hakikaten "bizim kendimiz hakkındaki bilgimiz ne kadar saç ma idi! Ucu bucağı olmıyan her biri dünyadan gülyonlar, defa büyük âlemlerin içinde ku- ru, mini mini arzın üzerinde yal" mız biz mi vardık? Bizim fen ve ilmimizin, vahşile rin kendilerini dünyanm merkezi zannetmeleri gibi itkatlarından ne farkı vardı? Hintli sihirbaza heye” canla sordum: soruyor» JOÖZEF BALSAMO Yüzen: 1 insanlardır, dedi emek diğer yıldızlarda 7. ınsanlar var. öyle mi Boha- Ruu: | Boha- Ruti kadın gibi arkasına saçlarile “bir Tibet n başını havaya kal parıltılı gözlerile, eyredermiş gibi, yük | arasından. bir dürbür man ağaçlarının yıldızlara baktı; betle, oğlum! de ar, yanı hakiki 1 bize benzemezler İ girdap içindeki yıldı | bir nevi hayvanız! Hayva: yavaş yavaş meydana gelebi'mi r! Asıl kâinattaki insanlar ise İ böyle hayvan değildirler! o Onlar doğrudan doğruya İnsan olarak yaratılmışlardır! | Gayriihtiyari: — Oh! bu pek müthiş bir bü İ küm, Boha * Rut! diye / söylen. İdim. Bizim hakikaten hayvan ol- | duğumuz doğrudur! Demek diğer yıldızlarda -#rdüğün insanlar bize hiç benzemiyorlar? Boha - Ruti esrarengiz tebessü- münü hâlâ muhafaza ediyordu: — Hayır! deği. Fakat bub bizleri meyus etmemelidir. oğlum! Çünkü onların da kusurları vari Onlar da bizim gibi birçok acizle- | | rin azabile muztarintirler! | (Devamı var) TİYATRO'.AR ŞEHİR TİYATROSU Bu okşam 2030da Tepebaşı dram kısmında ROMEO JÜLYET ele Komedi kısmı: Gece: ? KERE 2 Büro nakli Matbaa İşçileri Birliğinden; Cemiyet merkezi 1 Teşri vel 1939. tarihinden itibaren An- kara caddesinde Adalet hanının 3 üncü katında 20 numaraya nak- ledildiği muhterem azamıza bil dirilir. Yeni Neşriyat Yeni sene takvimi Uzun seneler Türk matbuntına hizmet ederek bugün çalışsmıyacak derecede ihtiyar, hasia ve mall | kalan o Matbau İşçileri menfaatine | her sene olduğu gibi bu sene de 21. Tİf bir şekilde bir duvar takvimi neşredilmişlir. Tavsiye ederiz. Hem kKâtnarır Biz bu İ İ bana sanki Yapamıyacağım itiraf Rukiye Başak Hâlâ hatımdadır: 14 temmuz resmigeşidine yalnız gittiğin se. neydi. Ameliyattan yeni kalkmış olduğum için salon ve banyo ©. dasından öteye geçemediğimi de hatırlıyorum. Dikişlerimin ada - makıll: iyi olmadığını vehmeder ve bu merakımla doktor Fabreyi her zaman güldürürdüm. Sen de Lomik bir erkek co . cuğu imişim gibi gülümserdin. Bu tebessümlerin çok canımı sı. kardı, fakat bunu sana hiç bir zaman sövlemedim. O rünü vuzuhla hatırlıyorum. Bir gün evvel hep yağmur yağ. ve o sabah pencereyi acar. ken sevinçle maviydi. güneş vir. istirak etmek İcir yaklaştım. Güzel havayı veren sabah sisinin içinde kilise - nin kotaman vı# : görüvor duk. Hattâ (AYlsbem ne cirkin) bile dedin ve daha ilâve ettin: (Fakat bu güzel ba . vada, en çirkin şeyler güzeli yor.) Actığımız radvo, bu mühteşem bayramın hazırlıklarını anlatı . yordu ve dalgaların uzaklığı sabırsızlanan atların tepin ni işidiyorduk. Semada bir grup tavyare ho. rulduyor, pencerede batraklar havanın en ufak nefesine takılı. yordu, ve cocuklar pazar elbise. iniyorlardı. Mesut bağırm Gök de vebveni. Se. sana haber merhametle Uzak değil, tam iiç sene ev - veldi. Çok sevdiğim aerk kursuni bir tavyörüm ve rensfrenk ince bir eşarpın vardr. Giviniş tarsr. Ri her zaman sevdim. Bazı elbi . | selerin seni o kadar geneleştirir. ki, bana çok bir kollei talehesi gibi gelirdi. Şapka ( pivmezdin. Sacların her zaman en güzel sü - sündü. Mutiakta kahvaltıyı hazırlar - ken sarkı söylüyordun: nişanlı İken öğrettiğim eski bir roman . $ı. Güneş saçlarını bakır ve kı, zıl tenge boyuyordu. Fakat bir şeye dikkat ettim: Yalnız düsün. cen olduğu zaman şarkı söyler sin ve o gün genç. taze sesini dinlerken ruhunu veva kalbini üzen kederin ne olduğunu ken . di kendime sordum. Yüzün gü Tüyordu, resmiseçitleri her za - man sevrederdin. Sonra hazırlanın taze ve cicek kokunla bana iğillin. şakağım * JOZEF BALSAMO dan hafifçe öptüm, Başımı daha çevirmemiştim ki, senden Lany9 suyunun ilk kokusu ve karşum da yarı dolu çay fincanmdan baş. ka bir şey kalmamıştı. Hemen gitmiştin. Sokakta giderken sa. na bakmak için, biraz yorgun, yerimden kaltktım. Yuvamızdan küçücük gözüküyerdun, o kadar küçücük ki, resmigeçide seni yalnız yolladığım için vicdan a. zabı duydum. Öğle yemeğine gelmiyecektin. Annen yakında Nicl caddesinde oturuyordu, ona gidecektin, Ha“ zırladığm soğuk yemeği yalnız yedim, önümde bardağıma da . fakat m. Seni düşünüyordum. Senin hatıranla dolu yemeği bi. tirince, aptalca bir şey yaptım. Gardrobuna doğru gittim. Sanki onlarda nazik vücudunun şeklini ve lavanta kokusunu bulacak . mışım gibi yüzümü kürklerine sürdüm. Bunu yaptım ve gülüm. yah açık bir kitap vardı, okuma İ sedim, Deli mi olmuştum? Ha - yır, ydanberi ilk defa bu ka. dar uzun yanımdan ayrılmıştın, seni özlemiştim. Gözlerim haya linle dolu, elbiselerini kutularına yerleştirdim ve uzandım. Uyumamak için uğraştım, fa . kat uyku galip geldi, Hava sr. caktı, vantilâtör hafif hafif ho . ruldüyordu. Rüyamda seni gör » düm, Uyandığım zaman epeyce geç olmalıydı. Rüyam o kadar seninle dolmuştu ki, yalnızlığı * ma alışmcaya kadar biraz vakit geçti, Sonra oturdum ve saate bak . tım. Saat altıydı. Şimdiden feri azalmış olan neş odada mail hüzmelerle geziniyordu. Bira? serin hava almak icin akşam ol. kla bekliyordum. yanıyordu. Sen geldiğin masmı sabırs; Alnım Gözlerin parlak ve gittiğinden daha maviydiler, Buna rağmen, günlerini kelabalıkta o geçirenler gibi üstün ba tozlu değildi ve sen yorgun gözül ordu. Saç Jarm biraz kabarmıştı, fakat bu çehreni daha munis yapıyordu. Güzeldin. çok güzeldin. Sana aş. (Lütfen sayfamı çeviriniz) 3TT yarak yere düşmüş olan kitabı aldı ve işindeki resmi gösterdi. Jak: — Evet, anladım, dedi. — Mösyö biliyor musunuz ki en büyük emelim sizin yanınızda bulunmak idi.. Biliyor musunuz ki en mühim arzum ancak bu sa. adete erişmekti.. — Dostum maalesef siz benim yanımda o bulunmıyacaksınız . . Çünkü ben talebe yetiştirmekle meşgul olmam.. Misafir olmak bahsine gelince gördünüz ki ben misafir kabul edecek ve bahusus onu evimde alıkoyacak derecede zengin değilim. Bu sözler üzerine fevkalâde kederlehen Jüberin elini tutup sözüne devam etti: — Müteessir olma o evlâdım. Size rastgeldiğimdenberi halinizi arağtırdım.. Sizde fena haller varsa da iyi haller de var. Kati arzunuzla hayvani meyle galebe- ye çalış. bahuzus grurdan $on de- rece sakın. Çünkü gurur deni- İen kendini beğenmek hali felse feyi mahveder bir kuvvettir. Hiç bir seyi hakir görmiyerek çalış. İleride daha müsait bir iş bulun- caya kadar musiki kopyâsiyle gtçinmiye gayret et. — Oh! yarabbim! Başıma ge len şeylerden âdeta şaşkın bir bale geldim. —Evlâdım, başınıza pek sade ve pek tabit şeylerden başka bir şey gelmedi. Filbakika hassas kalbleri ve zeki akılları en ziya- de tahrik eden şeyler sade olan lardır Siz bilmediğim bir yerden kaçmıştınır.. Sizden sırrmızı sor madım.. Ormanlar arasında ko- şarken ot toplayan bir adama râstgeldiniz, bu adamın yanım da ekmek vardı. Siz aç ve ek- meksizdiniz.. O ekmeği buldu" nuz. yideceğiniz yeri bilmiyordu nuz, bu adam size başınızı so- kacak bir yer gösterdi. Bu şah sın İsmi Ruso idi, işte bu kadar.. Bunlar pek sade ve tabii şeyler- dir. Şimdi bu adam size diyor ki filosofluğun birinci (o kaidesi: “Kendi kendini idare et. , dir. Şimdi dostum siz bu notayı kop- ya edince bu günlük geçinme va” sıtanızı tedarik etmiş Olursunuz. O halde haydi bakalım işe başla- yın. — Ah, mösyö ne kadar iyisi” niz. — Yatacak yere gelince o da hayatın (evkinde olarak size ve- riliyor. Yalnız gece okumaktan çekinin, Yahut okumak için ya" katağınız mum kendi malımız ol sun. Yoksa Terez ile beni kavga ettirirsin, şimdi karnınız aç mı?. — Hayır mösyö... — Dün akşamki yemekten bu rak: — Anladım mösyö, kemali cid- diyet ve samimiyetle teşekkür © derim. Delikanlı ihtiyarın vermekte olduğu beyaz kâğıdın üzerine eğildi ve çalışmağa başladı. diyin Ti —46— Jüber böyük bir gayretle çalışı" yor, elindeki beyaz kâğıt 3ikkat- le taklid edilmiş karalamalarla do luyordu. İhtiyar bir müddet Jil- Berin bu suretle çalıştığına bak- tıktan sonra diğer masanm bâ- şına geçip kese kâğıtlarına ba. sılmış bit takım yazıları tashihe başladı. v Bu suretle üç saat geçmiş ve şöminenin üzerindeki saat doku" zu vurmuştu. Bu sırada Terez acele içeriye girmişti. Jak başını kaldırıp zevcesine baktı: Terez aceleyle dedi ki: — Çabuk, çabuk. .Selona geç İşte prens geliyor. Yarabbim, he vakit bu haşmetmeab alayı kerecek? Hiç olmazsa gecen g dük 45 Sartr'ın yaptığı gibi i. zimle beraber yemek yemek sev dasına düşmeseler!.. Jak. yavaş bir sesle sordu: — Hangi prens”, — Prens dö Konti.. Jilber madamın söylediği bu Prensler, altesler, hanesinde! Dük dö Şartr dö konti bir acta evinde! Şoyanı dışarıda dinlemek üzere kapıya yaklaştı. Kalbi duracak gibi şiddetle çar- pıyordu. ödet olan selâm ve merasimden ismi işidir işitmez elleri heyecan” la titrediğinden notası işaretinden aiyade ran bir (Sol) işareti koydu. yazdığı musiki üzerine aceleyle bir nota- lekeyi andı. Jilber kendi kendine: — Bir prens, bir dük diye söy lendi.. Jak, gülerek odadan çıkıp ka- pıyı kapadı, © zaman Jilber etra- ona Vekirdi, yalnız Du unduğu" tamanılyir emniyet peyda et- ten sonra başını kaldırıp: — Fakat ben nered m33yö Jakı Prens kopyacısının üayret doçrusu. yeri cen Xzikarak eden sözleri Delikanlı cereyan Jak ile Prens arasında sonra, prens dedi ki: — Siri beraber götürmek isti. aziz filşecfum, bu za” ir asır ola- — Halbuki altı sene evvel

Bu sayıdan diğer sayfalar: