27 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

27 Ekim 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ersan — 199 A Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında Yazan: 1. Buseh 33 yılımı vahşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyabı K Körün aştı “Himalaya dağları parçalanan Sen kendi ken - ha vve Yoksa? “lay, etler bir süküt oldu terlikli biribirterini si. ZbAŞI muhatapiarı- hayranlıkla baktı; kuv- *rla mücadele etmek, Öğ “nz İİ sizi Mânasız yere ali kor, Siz Ğ,» kerlikt en “ blünuy May dn tn, . » Berbesteiniz ti, Rrdı. Hareköt edeme - Mekin W gibi kala kaldı. i Na Mr Onu itham etmek | farkım. vardı. BU * mi Ni toplayarak yarı ak, Yaş Verdi. Kapıya döndü. Kr * Solri birden hizla- Bibi yüsgan, im iy İni ibraç Kapıyı 1 Gğarda idi ki, yüz- S Biner, Aklıma gel , MA, 1911 de evlen * kaybetti çe, ğru da kendisinden hiç nlar halde, duma” İK yerde odaya dön. Mylendi; Gil de ileriye d B0 demek? Benimle | az? İİ peşi Kapa ve ek değ NN konuşalım. lim ve selim leşmişti i Ne etmek faydasız! e mi, Alışan mu ol - m tamak istiyordum; Maşa 0 daha iyi, ha- a Baki bir Almanr adam Devam — Bey Zamu nasl mt an 1 itine Yarar, söyl - tetik meselesi... Sen e zaman bulunmuşsun in ii külhanbeyi leh. emme beceriyor - Ra tün bunlara rağ - a Yirmi yedi” der . yada konuşuyor - geilmiz gibi ama ben İz bir Almansın. ya irat etmek niye , a etti: a, ae sden cevap bu t İlya Aran bir istic- MaCAĞI saa e a K kop - wp Vira *evaplar hazırla . yi> *ri bozulmuş, b e ee etmeğe başla . ay Koldaş artık spaçrktı, Vİ İm w teferrüattan ÂF etmek neye ki iy si va Pransız da ol kurşuna dizilerek - in : e eN Atiba? Bunu bize BAL sanırım ki gel ve iz. hitakehı i VAN N NE Na 3 | İNS N (e ğ Ni hiç bir se yapma- en, Balunuyorsun ; SRMN İİK fena nok. vu fikirdesin | ost birakmak için | din& şöyle diyor “Bu adam . trenini mi bek- hare- | "sunuz değil mi? Isr bir şey bilmiyorlar. Rana bir y yapamazlar. EĞ duğumu söylersen Alman ol. 1apı yuttum.” Bı fena bir mubaksme değil; kat senin hesabına felâket şura , da ki, ben her geyi biliyorum, Yüzbaşı, masasınm çekmesin - n bir dosya fas rıp içindeki kâ, Ârtları masanm üzerine yayarak devam etti: — Hatan birkaç kelimede hu- Vâsaeğilebilir; Çok işler görmüş- sün, Kendini unutturmak durur. ken bunlara yenilerini ilâve et - mek istedin, İkinizin de neler &£. tığmızı biliyoruz; Fributgğa, Ka- rinyanda, hattâ dnhs öncelere gi- dehiliriz, Yüzbaşı Labarta dönerek de . vam etti —— Sen Korente we Evet tâ Sen Kerentenden İtibaren sizden İ Buha.Ruti benim hayretimden şaşkın bir hale dörmüş olduğu İmu görünce gülümsemiye başla miştı, — İkinci ay arzın en eski İst olan Hindistan kıtasına düş müştür,dedi Bizim Himalaya dağları dediğimiz işle ayın anka - zadır Buha-Rutiye hakikaten hak ver memek kabil değildi. Zira hemen o anda aklıma geldi ki Himalaya dağları arz dağları nevinden ol - mamakla meşhurdur. Hattâ İngi- liz jeoloji âlimlerinden bir pftofe. sör Himalaya rm bir (gök taşı) olduğunu, iddia et- mişti ük yandıran bu iddiası hâlâ aklım - İngiliz prolesörünün hayret u-.| bahsedildiği malümumuz! daydı. . Labart bir çeyrek evvel, Fakat gökten bu kadar atıp Öolu tutmak gayretile hare ket ettiğini derhal anlamıştı. j miyordu. Labart bir çeyrek evvel, La , sen Korentend>» yakalandı . | ğint söylemişti, lar ba İstievabr yapım- olduğuna Mademki Labart yala, nr usdürürken aklına gelen İlk sehir ismi Sen Korenten olmuştu, © halde bu şehri onun iyi tanı - dığına hükmetmek lâztmgelirdi. kani ve en bü; | malayanın olan ayda, yacağı da k arza ârdır, Aradan on bes dakika ge ten sonra zabit Sen Korentendeon bahsetmekle bö? — Yıldızlardan böy! bir şeyler öğrenmek mak sadmı takip ediyordu. Bununla beraber elindeki dosyanın bem- boş olmadığı muhakkaktı. Labart devam edsrek dedi ki: bit yakın bir £ görüp dururlarmış! büyük taş kütlelerinin düşmüş olmasmı ne kendisi, ne hiç kimse izah ede - Halbuki şimdi iş tamamiyle ay- İ dınlanıvor, aşikâr bir surette hal- isdilmiş oluyordu. Zira semadan düşmüş olan ve dünyanın en bü - dağları olan Hi- açrpmış a bir şey olamı - Buha-Ruti şimdi adeta müsteh- İzi bir mâna almış olan gülüşü le gördüklerini söyledikleri şekil ise şudur: Uzak- tan arsam etrafında ve arza çok ide ikt ay olduğunu ikinci ayın enkazıdır | 5 l Yiünir, daha ilk kelimelerde İ birkaç derece sözümü keserek: — Banı sak tarafım körlere m3 ğ9di, taların ve dağlarım fışkırdığı, gök- ıcıma, lerden attı gün altı gece korku sular boşandığı, denizlerin kara - lara hücum ettiği zaptolunmuş - İ sok. ildir ki bir taş arza saplanınca zelze'elere uğramış, | ışmanın vaki olduğu krsmn aksi taralında yeniden Kıta“ fışkırmıştır!. Arza yığınından . ce; bir obüs yarçısmm biraktığı büyük diyyen kapanan gözlerime sana yara izine, men, hiçtir fım yok; hayatımda map şimdiki kadar mesut arzın muvazenesini | ihtiyar Brah o vakittenberi $ri duruyormuş Arz birkaç derece başaşağı dön * müş!.. İşte burun üz üzerinde larının sikleti de bozmuştur. Biz iki, dir diyeceksin, benimi Şaşmış görünüyorsun. ne geçti. Harbe gittik, Birisirimizi seferbe, lerindenberi kaybetmiş edir ki mevsimler ve »n yaz, kıs, Acma- Harb malilü | amet tatlı olam bile her saman için yerinde değildir. Arkadaş'ardan çoğu bizden daha talihsiz çılkmrslardır. Brna gelin- yüzümde ebe, rağ: | bütün samimiyetimle olma- dım, Bütün sagdetler hep nisbi, saadetim tam ve mutlak; bundan emin ol, Mekteb arkadaşıyız. Aradan bu kadar se. İ Döndük, | erliğin ilk gün. bulunu * | | gece gündü başlamıştır. Yoksa evvelce arz her tarafı sıcak, gece- si gündüzü, yazı, kışı olmıyan cen net, gibi bit yerdi!.. Ayım biri düşünce öteki ay hay- li geriye gitmiş, onun için gecele- dınlatamaz olmustur! Yoksa evvelce iki ay arza çok yal oldukları için geceleri gayet İ büyük görünürler ve | mehtapların iki #mişi karı gündüz gibi aydınlatırlar dı! Hattâ wza o kadar yakındılar ki, geceleri de arzı ısıtıyorlardı!. Himalaya dağınm arza düşen bu av olduğunu Hintlilerin ona verdikleri isim de isbat eder. Zira, görüyorsun ki, bu dağa o vakıt - tanberi verilen isimde de (him) kelimesi, yani (ham) sözü vardır!. Himalaya (gök ejderi) ve (dü- yoruz. Hattâ mektublaşmadık bi- 1e... Sonra *en geldin ve beni sıl? Gözlerimi kay rağmen dudaklarımdan tebessümü kaybetmemiş olarak... Sana iza » tekrar buraya dun. Fakat na. imiş, Obüna | | temin ederim ki, scinacak tara , | ba borçluyum. Bugün eve kimse | gelmiyecek iz. İskemleni yaklaştır. da öylemeğe mecbur kalmıya, Evet, insanm Işığı kaybetmesi, şekillerin güzelliğini, renklerin a. hengini, hareketlerin ve jestle - rin ritmini görsmiyecek hale mesi feci bir şey! Lâkin yer yü. zünde bunlardan başka hir şey ol madığmı mı sanıyorsun? Evvelen ben de böyle düşünür. düm, Gözlerim öldüğü vakit, »i - hayetsiz ve gizli kalmış zevklerle İçek Fransızlardan l devam büdüdu geçer i buna emindi. Fakat zabit bu don, sadaki delilleri daha sonra. birer birer ortaya" atmak; “eflANIN PIN birden çıkarmamak arrusunday - dı Deliller ne kadar kuvvetli o , İursa olsun şimdi ifşa edilirse bunlar maznunlara, isticvaplarm- da bir İstinat noktası olur, vari- yeti vazih görmelerini temin e . der, onlar da yalanlarmı daba uz- talıklı hazırlarlardı, Tabart gülümsemekle beraber derhal cevap verdi — Sen Korentende mi? hiç bir maceram Yok ki! (Devamı var) Orada KADIN hâlâ ihtiyaçtan riyade modaya tâbi olması gösterir. | yarın hiçbir zaman unutulamıya - Fakat bir gün büyük bir kuy - ruklua yudez belirmiş, Arzın pek vakınından o geçerken bu iki ayla arz arasındaki muvazeneyi b bire boruvermiş! O val İ dan biri müthiş bir süratle arzın üzerine düşmüş.. Semaya ateşler ve denizlerin bütün suları fışkır » | Arzdaki insanların zaptet - tikleri rivayet ise, bu. felâket dün cak en muazzam felâketi olduğu için bütün insanlar tarafmdan mu hafaza edilmiş olması tabii olan bir tivayettir.. Malâm a, birdenbi- te ortalığın karardığı, yerlerin sars sıldığı, kıtaların bâlıp diğer kı - İnsanların giydikleri elbi, senin nasıl icat edilmiş oldu. ğunu tetkik edenler, en eski büyük annelerimizin, soğuk - tan veya sıcaktan korumak için değil, süslemmek, aha güzel görünmek için elbise giymeğe başladıklarını riva. yet ederler. Bu rivayetin er- kekler için ne kadar doğru vl. duğu bilinemezse de, kadın lar için doğru olduğunu ka- elbisesinin her vakit ve Vakıa moda zamanla çok değişmişse de, kalın elbisesi daima soğuk- tan veya sıcaktan koruyacak bir v: ita olmaktan ziyade, gü- zel bir tabloyu bir kat daha güzel gösterecek kadro gibi ol- muştur Buna haksız, ya Her kadınm demek kimsenin hatırına gelmez. “gençliğinde daha güzel görünmek, sonra dâ kendisinden nefret edilmemek için,, süslenmeği istemek hak» kıdır.. Kad, linç kadın istemez. «leyecek en iyi vasıta da şüphesiz elbisesidir. Modaya uymıya gelince, o da her kadının hakkı sayılır kü zamanının modasına uymuyan kimse acayip görünür, Çün. gü, olur. Böyle acayip ve gülünç olmayı da, şüphesiz, hiç bir Bununla beraber, kadın elbisesi, nasıl başlamış olursa ol. swn, zaman geçtikçe , erkek elbisesi gibi - soğuktan ve #ıcak. tan koruyan bir vasıta olmuştur. Başlangıçta bütün kadınlar, Havva annemizin asma yaprağını süs olsun diye takmasından önceki kıyafetinde gezerlerken belki kendilerini soğuğa ve 8r- cağa karşı kendi kândilerine körurlardı, Şimdi de Âdem ve şen ay dolu yeni bir Âlem keşfettim. Ki- #acami hakiki! bir aşkın tarif edi. | İ | ) manalarma gelmektedir? | (Devamı ver) ile Sabah, Öğle ve Akşam Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. gELSİiSESİ Yazan Dr. G. A. Havva kıyaletinde gezmenin sağlığa daha uygun olduğunu eden ve natürist denilen kimseler varsa da onlar da öyle büsbütün çıplak gezmiye alışmadan önce, epeyce uzun vakit geçirirler; nazariyelerini de çok defa ormanlar içinde bulu. nan çıplaklar diyarımda tatbik ederler, Şehirler içinde ve kalabalık arasmda © nazariyeyi tatbik etmeye zâten hiç bir memleketin kanunları müsaid olmadığı ibi, müsait olsa bile, çıplak gezmek isteyenler pek çabuk za. rarmı görürler: Yazın güneş vurmasından, kışın da soğuk garpmaşından.... Kadın elbişesi soğuktan ve sıcaktan koruyacak bir vasıta olunca, her vakit modaya uygun olmakla beraber, onun mer- sime göre olması da lâzımdır. Yazın mevsime uygun olmıyan elbisenin zararlarını anlatmak şimdi mevsimsiz düşer. Fakat önümüz kış olduğundan, soğuktan koruyamayan elbisenin zararını İlim âleminde pek meşhur olan şu hikâye ile hatırlat, mak İsterim: Mikrop ilmini kuran büyük Pâstör ilkin tavukların şar- bon hastalığına tutulmıyacaklarını ilân ve iddia ettiği halde, sonradan tavukları soğuk suya batırarak onların da bu hastalı. ga tutulduklarını keşfetmişti, Pastörün tavuklariyle kadmlar arasında, büyük farklar varsa da mikroplara karşı nsan'ırla hayvnlar arasmda bir çok-şeylende müsavat vardır, Uygun bir sıcaklık dörecesinde tesir etmemiş mikroplar, insan kendisini üşütünce hemen tesir ederek fenalıklarını meydana çıkarırlar. Bunu İş bâ: edecek delilleri elbette sormazsınız. Nezle mikropları, ?a” *ürree mikropları her vakit etrafımızda yaşadıkları halde ya. #m müstesna olarak tesir ederler, Kış gelince, soğuk ve rütu- bet tesiriyle derhal zararları meydena çıkarırlar, Kadın elbisesinin her mevsimde modaya uygun olmas zaruridir. Fakat kış mevsiminde içindeki narik vücudu soğuk tan koruması şarttır. şüphesiz. pek rahat rahat konuşa » | lemez saadetini ten cak © şa. msa tanıdım. Harbden evveli yatımı bilime tabii, Çapkın ve heresi idim. Servetim, z8vkime göre yapama- ma imkân verecek derecedeydi; ben de bundan istifade ediyor . dum, Bır metresim : vardr. Sen galiba onu hiç görmedin. O za. manki hayat malüm; ikimiz be - raber herkesin içine pek ça - mazdık, Paasen Jale sessiz, evden dışarı çıkmak istemez bir kısiz Bana tam manssile sadık ve ta. mamiyle bağlıydı. Fakat ben ona lâyık olduğu derecede ehemmi . yet vermiyor, bana olan alâkaat- rın daha ziyade maddi sebebler- den doğduğunu sanıyordum, Harb den biraz evvel, ondan ayrdarak, nişanlandım. Zengin bir aile kızıyla tanışmış. tım, Ana ve babasınm biricik kı. 21, güzel ve zarifti. Hoşuma git- ti. Evlenmek istedim. Talim yar- dım etti, ben de onun hoşuna git, tim. Bir müddet sonra, arada ros mi bir bağ olmamakla bereber, hiribirimize nişanlı nazarile bak. | mağa başladık. Bu sırada ben askere alındım, Bildiğin ve gözlerimi kör bırakan hâdise oldu. Hastane hastane de dagtım, İstanbulda son bir ameli « yat daha geçirdim, fakat oda ö- teki ameliyatlar gibi müspet neki ce vermedi, Tabii askerlikten ihrag edildim, Arık bir malâldüm, görünce “vah eavalir delikanlı, denilen Â. ranlardan biri... Evvelâ çok me yastum, İlk defa olarak, etrafr- m: 'kaplıyan ebedi geceden daha beter olan manev! yalnımlıkla baş başa kaldım. Annem ve babamın daha ç0- eükken ölmüş bulunduklarını bi, Myorsün, Evimde ihtiyar bir hiz. metçiden başka kimseler yoktu. Onunla ne konuşabilir, kendimi nasıl avutabilirdim? Fakat bu ev de yürümeme yardım eden, gü * neşli havalarda beni gezdiren ge- ne o İhtiyar hizmetçi oldu. Yavaş yavaş körlük hayatıma alışıyor, etrafımm seslerinden mana çıkarmak airrina eriyor. dum. Gözleri açık olan senin gi. biler yalnız görünüşe bakar, bir kadının iyiliği hakkmda hüküm vermek için güzelliğini ve bir gü- Yümseyişini kâfi görürlerken âmâ olan ben, hakiki şahsiyeti mas- kesinin altından vazıhan meyda . na çıkarıyordum. Yaralarım tamamiyle iyileşir , es bir gün, elin nişanlım olduğu- nu sandığım kızın evine gittim. Beni iyi karşıladı. Konuştuk, O söyledikçe ben bütün dikkatimi kulaklarıma toplamış, dinliyor - dum, Sesi hep eski sesti, Bu, nunia beraber , nasıl Me bilmem, siz gözü açıklar anlıya- Mazsiniz ki - baha karşı tanm . mıyacak kadar değişmişti, Şu hakikati (o farkediyordum: Çehre yalan söyler, hattâ gözler büe yalan söyler, yalnız ses ya , lan söyliyemez! Norma) bir adam olduğum zamanlarda. dikkatim muhtelif uzuvlarıma “dağılmıştı; fakat şimdi şüphe edebiliyordum. Gözlerim çehre oyunlarına, te - bessiimlere hissiz kalmen, bu ses, teki hileyi anlamağa başlamış - tım, Nişanlım cesaret verlel söz, lerle beni adet kapı dışarı etti. Aldanmama imkân yoktu, o kör bir koca istemiyordu. Fakat bu- nu açıkça söylememiş. ben bis . setmiştim. Ümitsiz ve meyus oradan ay» rddm. Yelsimin tesiriyle, körlü. ğümün neticesi olan bu yeni his simi, hakiki ile yalan: ayırd et, mek bassasımı kazandığıma üzü. Myordum. Fakat birdenbire Ja'e yi hatırladım. Onu sürstle iyi . malıygım, Basalım onun be“ kârşı muamelesi ne olacaktı? © (Lütfen sayfayı çevirin!

Bu sayıdan diğer sayfalar: