23 Mart 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

23 Mart 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ART kep Yasında aşk ve ı o ra Adivaç garibeleri İk, kahramanlıklar ve | ndıkları bütün işkence- ST yalnz aşk için!. el Adala aş irili | Filipin yerlilerinin bu mavi al. ve linin bir'mah - lıklı dilberleri, sevmeye ve sevil - N Eler, arasında | meye bu kadar hazırlandıktan 8 Mü, Hayatın birinci | sonra, eğer kendilerine meşru bir yila idir. O- | nişanlı çıkmadan evvel, herhangi Ki çel yere, henüz, | evli bir erkeğe zaaf duymaya baş- ğ larlarsa bu onlarda derhal tapmak derecesine gider. Ve mavi allıklı genç kızın bu gayrimeşru aşkına, ateş yakılmış ölüm tepesinden u « Çuruma atılmak veya yılanlı ku * ” | lübede kanı emilmek, yani en müt- yhiş ölüm cezası dahi mani olamaz. Kİ Zeralet ve şıklık için dişlerini bin bir eğiyelle böylere teker teker kırdırıp fare dişi gibi (o sivrilimiş bir Filipin dilberi (lgörrot) kabilelerinde evli bir erkekle söviseri bir genç kız, riva - zet mağarasında günlerde aç bıra“ kılıp, yalnız zehirli karmcalar ye - dirilmek suretile ölüm cezasına uğ ratılır. Panay adalarındaki yerliler de sevdiği kız taralından reddedilen bir delikanlı vücuduna bıçaklar saplanarak üç ay ormanlarda tek başına dolaşmaya mahkümdur. Tekrar sağ döndüğü takdirde ni » şanlısı onu almıya mecburdur. Kalingalarda bir genç kız ni - şanlandıktan sonra altı ay orman- da mukaddes aşk çukurunun ça » mürları içinde oruç tutmağa mah- kümdur. Oradan bütün yağları «e rimiş, mumya halinde sevgilisinin meşru kucağına gelmeyen genç kız fedakâr bir kadın olamamak bed. bahtlığını isbat etmiş olur, Velhasıl Filipin yerlilerinin bü” tün kahramanlıkları yalnız aşk i- Dördüncü vakıfhanın- dan şikâyetler gelir kaynaklarından biridir. radığndan şikâyet ediliyor. mamas: yüzünden kısmen harap olduğundan üst kattan diğer kat. lara sular akmaktadır. Bu vaziyetin bir an evvel dü. zeltilmesi lizımdır. Bu, yalnız han kiracılarınm bir dileğinden ibaret değildir. Her gün yüzlerce vatandaşın girip çıktığı bir yer olmak iti. barile umumi sıhhat bakımından da evkafın bir an evvel harekete geçmesi, mimar Kemalettinin en güzel eserini koruyacak tedbir leri alması lâzımdır. Şikâyetler, temenniler : Fakat mimar Kemalettinin bu güzâl eserinin epeyce ihmale uğ. Hanın helâları, uzun müddet. tenberi esaslı bir tamir yaptırıl Yeryüzündeki Mini Milli Terbiye bahisleri Kusurlarımızı kendimiz gör- bin yerlilerinin yaptıkları Meli ve kendimiz söylemeliyiz Lisanimız acı olabilir; bundaki şiddet, tesir derecesinin istilzam ettiği şiddettendir, halkı hakir görmekten değil... Bay Ahmet Muhtar Kevakibi ta. “Zelil müdahinler tecldarların en rafından gönderilmiştir: Ceza kanununda('Türklüğü tahkir cürmünün)cezasnı tayin eden madde lar var, Evvelemirde bu cürmün ma- biyeli Ogayit açık tayin edilmek elsomdir. Şefkatli, basiretli ve baysi yetli bir baba; yavrularma kusur ve noksanlarını, bata ve (o kâbabatlerini pek acı bir lisan, pek şiddetli tavır Me anlatır; fakat tamamen yabancı bir kimsenin çocuklarına (oOkendinin #iylediği mözleri, haşin tavırla söyle. mesine müsaade (O eylemez ve böyle saygısız bareket eden adamı men ve secceder, Şerefi, haysiyetli ve namuslu bir kimse, refikai bayatma ağır ihtar. larda bulunabilir, fakat yedi kat ya- bancmmn zevcesine &yni O Ihtayarda bulunmasına tahammül edemez, ve böyle küstahane hareket eden adama ağır muamele eder. Esasen edebten, terbiyeden o hattâ biraz nasisi olan insanlar, böyle © debeizee ve küstakça hareketlerden çekinirler ve çekinmek lâzım oldu- gunu bilirler, Biz baba, veya bir zerç için yavru- larına, zevcesine kusur ve noksanla» rını, hata ve kababallerini acı bir )i- san İle ve İcap ederm sert tavırla anlatmak ve zevcesine ağır ihlarlar- *İ da bulunmak yalnız bak değil, vazi- fe olduğu gibi her milletin yüksek Arfan, yüksek iz'an ve hattâ oldukça irfan ve oldukça İz'an sahibi ve talâ- kaf beyan ve kudreti tahrire oOmalik kimseleri için mensup oldukları ir. kın veya milletin kusur ve noksunlar rını, bata ve kababatlerini kalen ve kalemen meydana koymak, anlatmak ve tenkid eylamek yalnız bak değil vazifedir, hem pek znuladdes bir ve- zifedir, Fakat bir ecnebi, ayni suretle hü reket edemez ve etmemek icap eder, Binaenaleyh, bir ecnebi tarafndan hangi bir millet hakkımda serdedilen tenkidler ve müahazeler bilhassa had di geçer ve edebe, terbiyeye o uygun olmazsa veya haksız ve esassız olur. sa bittahi bu ecnebi, bu millete ha- karet eylemiz addalunur ve hakir 0- larak cezalandırılır. Bir maliletin yüksek irfanir, yük- sek İztani:, talâkat beyan ve kudreti tahrire sahip kimseleri için mensup oldukları milletin kusur ve noksan- larını, hasta ve kababatlerini ne de- reoeye kadar meydana (koymak, ve ns mertebe ağır ve acı İlsan İle ten- kld eylemek mübahtır, caizdir ve lâ. #mdır?. Diyebilirim ki tenkid edenin şahsi- yetine göre, bu mübahlığın, bu ceva“ xn haddi yoktur (ve olmamalıdır. Çünkü bunda bir millete hakaret kas- t olamaz, çünkü kendisi dahi o mil- letin efradındandır, Lisandaki giddet, tesir derecesinin istilzam ettiği gid- dettendir. Basiretli atalarımız: (kızını dövmi- yen dizini döver) “dost acı, düşman tatlı söyler, “dost ağlatır, düşman güldürür, ; “debbağ (sevdiği deriyi yerden yere vurur, (demişler, Bize hiç şüphesiz (la Vie Spritvuslle — ba yatı müneviye)yi öğreten, hakim ve hikmetşinas o doktor Güstav Löbona göre — Güstav Löbonla beraber diğer büyük garp &limlerine göre — Avru- patları Otemdin eyliyen, Fransa- nın biyük müverrihlerinden Mişöle'ye göre (Avrupalılara kadına bürmeti ve kadının cemiyetin en mihim rük- Dü olduğunu anlatan) Arabın büyük bir hakimi: (ber acı, devadır) demiş. Yavrularının kusur ve poksanları- nr, hata ve kabahatlerini saklayıp ve ya inkâr edip meziyetlerini (o ve iyi basletlerini büyülten veya çocuk! ni asılsız meziyetler ve iyi haslstlere sahip gösteren bir baba mutlaka ço- cuklarma fenslik eylediği gibi bir milletin ileri gelenleri, bardır ve ir. fanlı kimseleri milletin kusur ve nok- sanlarını, hata ve kabahatlerini sak» layıp veym inkâr edip meziyetlerini ve İyi hasletlerini yükseltirler veya asılsız meziyellere ve iyi (o basletlere sahip olduğunu iddin ederlerse mille- te hem fenalık ve hem hiyanet eyle- miş olurlar. Fransanın en yüksek şnirlerinden ve hafiei nevmilerinden (Rasin), bu memleketin en aşamelli, © gerefli, v8 en Kudretli kralmın, on dördüncü Luinin huzurunda tarasti edilen muaz- zam hağelerinden birinde — bu mul- lagılan — gu musra vardır: teşem krala hitap eylediği râna an“j tehlikeli daşmanlarıdır.,, Kudretli ve kuvvetli bir hükümde ri köndinde olmıy&n meziyetlere ma- UK gösteren kasideler, manzumeler, nutuklar, makaleler ile medikte ifrat ederek, her hareketinin — İyi, doğru, hayırlı ve meşru olduğunu söyilyerek, bemien her sözünü parlak bir sania ad dederek bu tacidarın tevecetihünü ka» zanıp, azametini, kirini, gururunu okşayıp şahsi menfaatlerini temin © den ve ikbal ve kudret kazanan zelil müdahinler, bu tacldar için pek teh- Hkeli, pek kötü düşmanlar olduğu'gi- bi bir miletih her o kusurunu, yanl (milletçe) öenecek kadar ferdin ço- ğunda görülen her noksanı, her hata- yı saklayıp veya inkâr edip meziyet» lerini ve iyi basletlerini hadaiz yük- #elterek veya asılsız meziyetlere ve İyi baslellere sahip gösterip gururu. nu, nahvetini ve kibrini (Oökşıyarsk teveccüh vo emniyetini — kazanıp ve frenkçe tabirle — (populatre) © olup (kudrety mevküne çıkmak ve ikbale varmak latiyen Kimselerde bu millet için pek tehlikeli, pek kötü düşman- lardır, (Mutlakiyet) şekli ile Jddre olunan memleketlerde san'yümrsn olan bü- kilmdarın veya derece derece iktidar mümessllerinin müdahinleri; odalka- vükları, gakşakerları olduğu gibi (de mokrasi) şekli bulunan wemleketier- de de halkın müdahinleri, dalkavuk- ları, gakşakcıları türer, hem pek çok türer, Mutlak bükümdarisrm müdahinle- ri, dalkavuldarı, şakgakacları, me dihkürane kasideler, valihane medih- ler, Uratıdırane senalar ile tacidarın güzlne girdikleri, teveccühünü (Oka #andıkları ve lüt? ve Mızanlarını elde eyledikleri gibi (demokrat) milletie- r omüjdabinleri, dulkavukları ve gak- şakatıları ön bamiyet- matvabastığı; milliyet bozirginliği, O şeref ve gan hokkabazlığı ile milletin gözüne gi rerler; teveccühünü - kazanırlar, ik- bel ve kudret elde ederler, Bu bedbahtlar, günde birkaç kere rengini değiştiren (büknlemön) gibi her gekii ve renge girerler. Mutlak tacldar, mütenssrp ise kavuk giyerler, camileri dolaşırlar, tekkelere giderler, Hükümdar lâubali işe “(mey) içerler, (bâde) sunarlar; (sâkiyleri okşarlar, Heyhat! Memleke'imizde böyle Bi- ce adam gördüm ve tanıdım, Bir gebs Yıldız gazlnosuna gitmiş- tim. Büyüz salona girince saltık Al- manya İmparstorucun, esbak (İran Şehinşalımın, subık Bulgaristan kra- anın ve sakık Sırbıslan Krslmın otur. duklari Köşede kurulan (bakara) ma saamın yanmdn (oyüzü (cascavlak) traşlı ve 4smokin)li ve (parlak iskar- pinli) bir adam gördüm. Bu sima te- nim Için yabancı değildi; fakat hlivi- yetini batırıyamadım; (belediyenin wüfettişlerinden birinden (o sordum: “Bu (menden ve modern) (zat kim- dir??, Müfettişten, bu şaham otuz bir m- ne mukadder, büyük fıkıh okitapin- rından olan (Şerhi mevakıf)m tereli- mesini yuktırdığından dolayı Sultan Abdülhamidin bü kitaplar gibi Çer- berlitaş hamamın külhanmda yakıl- masını istiyen yobaz olduğunu öğre- ninco &sabi bir kahkabaya tutuldum ve güle güla birçok kişiyi (o hayrete düşürdüm. Bir gün de yukarı Boğaziçindeki bir köyün iskelesinde gene yeni perdah traş olmuş, bıyıksız ve (o sakalsız ve beli dar ceketli ve kurguni gapkak «pey yaşlı bir adem gördüm, Bu si- mında benim için yabancı (değildi; fakat gene hiviyetini o halırlıyama- dım, Çok şükür, tanıdığım bir zat, bu züppe ihtiyara selin o verdi, yü- ridü, bu zatın arişasımdar, yetişip sor. dum. Bu adamın otuz beş #ene evvel istanbulun en koyu (müslüman ve Türk bir mahallesinde, F'atihteki © vimdeki kütüphanedeki (Göteynin (Şekspir)in, (Dantejnin yarım key- kellerini gördükçe levni dönen ve © zamanki yuvarlak Kibrit kutularının kapaklarının üstündeki insan resim- lerini çakı ie yırtan ezki tekke şeyhi olduğunu öğrenince: “İLAMI! bu mem- İokette ne kadar (krikolu) varmış dn bilmiyormuşuz!,, dedim. o Galiba cn iki sene muknddem mübarek Orama- zanda (kokteyli ve danslı) çaya da- veti mutazammın bir mektup aldım. İmzaya baktır: Bu (içkili ve dansir) çaya (davet rek taltif eden, misafirlerim İle mof- rada bulunduğumu bilen davet sahi- binin Sultan Abdülhamit O devrinde mübarek ramazanlarda (Ocami, cami dolaşan ve mutlaka bir kere Hazreti Halidin caynlinde iftar eden, meşru- tiyet devrinde ( Çittinet ve Terakki) erkânımın sudan garplılaşmış clanla- ri ile Büyükadada bilmem ne klübün- da şampanya içen; Şeyhislâm Hayri efendi (Cihat) fetvasını hutbede o- kürken “bu; ku; bu, diye tekbir ge- (ren ve bu mütemadi tahsvvüller ve tebeddüller sayesinde mutlakiyet dev- rinde de, meşrutiyet devrinde de şeh- rimizin en mükellef ikâmetgâklrn- da oturabilen kimse olduğunu snlaym en bu küstahane davete lâyık olduğu cevabı verdim. Bir gün de şöyle böyle ve (hatta epey sarhoş bir kimseye tesadü! ey- iedim. oBuşalus frenkçe tabirle (Ülira modern) fikirler serdediyordu. Bu slma da benim yabancı değildi; fakat küviyetini hatırlıyamadım ve ba yerde bulunad kimselerden birin. den sordum. Bu şıtısın, 1913 senesi kânunusani ayı içinde (İkdam) güze- tesinde bâşmakale olatak İntişar ©- den; "Ya garplılaşırız, ya mahvolu- Tüz,, sernameli makslemden dolayı: “Garplılaşmaklığın bir (Omanası da frenkleşmaktir. Şeyhislâmm oğlu bü- tün müslümanları frenkleştirmek is- iyor, mealinde bir fikra meşreltire- rek mutaasampları bana hücum ve te- cavüz ettirmeğe çalışmak olan kimse olduğunu öğrenince gene epey gül- düm. Arcak bu matrabazlar,bu bezirgün- lar, bu hokkabazlardır ki okusur ve goksanlarımızdan, kata ve kabahat- lerimizden bahsedilince feryadi figa- na ve vaveylâya başlarlar ve türlü is- onat ve İthumda bulunurlar, Bu tebi'keli kişiler hakkında basi- retli “atalarımızın söytedikleri © çok Bikmetli şu sözü milletimizin iztibab batirıma arzeyliyorum: “Sana yiğit- #in derler, seni candan (o ederler; cö- mertsin derler, seni maldan ederler, bir milletin yüksek Irfanlı, (yüksek *z'anlı kişilerinin kendi milletleri hak- kında ns kadar giddelli tenkidler, ve ue mertebe seri munhezeler serdede- bileceğini ve eylemek hamiyet ve va- tarpörverlik icabı olduğunu anlatmak için birkaç misal zikredeceğim, Bugün Franaanm © en mümtaz ve en kudretli siyasi ricalindeni biri olan ve üç defn buşvekâleti ihraz eylemiş ve ön beş defa heyeti vekileye girmiş bulunan mösyö Tardiyö (Grenguar) gibi her hafta baz altı yüz bin nüsha” sı satdan ve bütüm medeni memleket- lerde okunan bir mecmuada neşredi- len makalelerinin birinde diyor ki: “Fransız milleti halk cepbesi hü- kümetlerinin memleketimize ve mii letimize ika eyledikleri zararları an- layamadı. oOGörülüyor ki (Oöküzler memleketindeyiz. Dünyanm en medeni, en revkiselim ve aklişçiim “Bon sens,#ahibi ve en kıymeti milletlerinden biri ve belki irineisi olan Franam milletini pek açık (öküz sürüsü derekesine)indiren bu cümleden dolayı o bu memlekette tek bir kimse Omösyö (o Tardiyönün (Fransıztığı tahkir) eylediğini iddin etmedi; ne bir müddelumumi vene hükümet, bu yüksek siyasi © leyhinde takibatı kanuhiyeye — teves- s0l eyliemadi. Geçende vefat eden (Gonkurlar) &- kademisi (oreisi mümtaz ediplerden müsyü (O Rosi (hakkında, (Je sula Jartout) mecmuası, şu satırları neş- reyladiz “Hayatmın haysiyeti, rubunun asa- leti, yorulmak bilmiyen dehası, diğer tir memlekette — yani (o Wransadan başka bir £ memlekette — kendisine Bir mevkii resmi ve üizim (o degek &- Minler)e (nedametkâr bahnameciler) — (Lazardon) romanın müetlifini kastediyor — büyük ekadımi üni formasının yeşil rengine boyânan se- vimli ihtiyarlara tahsis eylemeği ter- cih eylediğimiz gan ve gerele mazhar olmasmı temin ederdi.,, Bu cümlelerin manası pek açıktır ki şudur: «Eransada mâsyö (O Rose gibi bayan bayeiyeti, ruhunun asa- eti ve dehasının kıymeti (ile müm- taz olun kimesler değil fakat ancak bahünmeciler mazharı hürmet olur, Bu feel itham, bu meden! ve büyük memlekette kimse tarafından (Fran- sıslığı tahkir) telâkki (edilmedi, Ve ne hükümet ve me bir müddelamuml edildiğim saatte beni Hlarıma gele. İ bu mecmusnn müdürü mesulü hak- kında takibatı kanuniye icrasını iste“ medi Alman milletinin (yetiştirdiği filo zorların ep mümtaxlarından o (Niçe) Almanlardan bahsederken diyor ki; “Almanların insaniyete ve medeniye- te karşı büyük hataları o vardir. Al manlar bu batalar:,(hlssi ve iradi al- çaklıklarından) dolayı irtikâp © eyle- mişlerdir. , Bu ağır ve feci itham neşreğildiği vakit, Almanyada bir kimse bu filo. zalun (Almanlığı tahkir) eylediğini iddia etmedi; ne hükümet ve ne bir müddelunsum! ba filazof hakkmda ta“ kibatı kanuniye istemedi, Halbuki Alman milletinin kendini bütün milletlerin üstünde gördüğünü ve belki tek (su katılmamış irk) addeylediğini biliyoruz. Pariste, Niste ikamet eylediğim as” partımanlarda hafıf bir zelzeleye tus tulup Uç gün sokağa çıkmayınca ders hal kapıcılar gelip hatırımı gorar ve rabalsız oluduğumu öğrenince günde birkaç kere hatırımı istifsar için ka“ prma uğrardı. Bir kere beni beş on (ogün dişarr çıkarmayan şiddetli bir brongite tutul Gum. Öksürüklerimin devam (etiği günlerden bir gece tiyatrodan avdas ümde, yatak odamda, bir ispirto lâm bast önünde, büyük bir mlüminyu: çanakta, (okaliptüs) yaprakları Kü; nayıp yatak odamı Jâtif bir koku doldurduğunu gördüm ve bizm den sordum: “Bunu siz mi düşüne büz”, Hizmetçi samimiyetle deği k (Hayır, efendim; hepsini o kapısına roflkasm alıp getirdi ve (nöeyö Ziy: de broaşitli, her gece hazırlayınız, ya tak odasında faydalı olur) Odedi, Bu Avrupalı kapıcılardan biçbiri bene den bir iyilik etemedi, Bon defa Avrupadan (o âvdetimden on buşuk sene geçti. Bu mhddat zar. İmdi birkaç apartınıdnda “oturdum” Bazan birkaç giln değil (o haftalarca sokağa çıkumüiyacak derecede rahat- sz oldum, Kendi zrkımdan ve kendi içimden kapıcılardan biri, bir kere ge kıp batırımı sormudı; sormağı düzü nemedi, Fakat günlerce yatakta yü tarken bir kere hatırımı O#ormıyan bu kapıcıların ber biri benden mütes addit iyilik iteği,, Niata gözlerim hastalandı, — yirmi gün kapatıldı. İkamet eyleğiğim bis nadı ön iki apartman vardır. Bu & parumanlarda oturan Frânaız, İspan yol, İtalyan ve Arjantinli o âileleri münasebetim yoktu; fakat bu sileler hergün hizmetkârlarını gönderip göze lerimin balini sordular ve Fransız Zâ- degünından bir kadm hergün banş gazeteleri okumak için © SOfracamı gönderdi. İstanbulda birkaç sene ikâmet eys lediğim apartımanda birkaç kere © pey ağır hasta oldum. Bu binanın di. ger apartımanlarımda oturan ailelere den — hepsi rikdagşım ve dindaşım — yalnız hususi münasebette bulundu ğum bir aileden başkn diğer üllele. rin birinden istifsarı batma anil ok adım. Arfanlı ve hamiyetli o muharrirleri. miz, güzetelerimiz, içlimaiyunumuz, müderrişderimiz — ve muslimlerimiz yerinde kendikusurlarımiı x, noksanlarımızı, meydana koymunme iarsa bu ahlâki; hissi, kalbi, söciyevi, terbiyevi kusur ve noksanların tas bihi ve İzaleşi çirelerini (o bulmakla ve bundan istifade eylemekte geciki- ii, Bunu görmeksizin ecelim gelirse — ki yakın olduğunu zarkediyoruna — derin vuzu ve teslimiyet Ie: “Yarab bü abdi rüsiyah Bttias0 Ge yüz bin günah, “Dergâhı kıldım penah Atfmdır ancak miültemes,, Deyip halıklizamdan günshlarımma Sötm viyaz ve tövbe ve iatiğfar eyle meğa başlamadan evvei (o mezarımın taşına koru Namık Kemelin; “Yazılan senki kabrimda (ovatan mahzun, ben mahzun, Mursrai ile biten mübarek kıtasının hakkedilmesini vasiyet edeceğim. Çocuk Hekimi Dr. Ahmet Akkoyunlu Taksim - Valimhane Palas No. Pazardan manda her gün «nat 15 den sonra, Telelon #0127

Bu sayıdan diğer sayfalar: