10 Mayıs 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Mayıs 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ni i MAYış il 1945 HABER — Akşam Postası İnkibaz, hazımsızlık, mide bulanlı ve bozukluğunda, ZON MEYVA TUZU Müferrin ve midevidir flu, akıllı da kibar ve asil eli bin lira lira da miras Parası var. Ona il mi? N bir sesle testi - * çalışarak anlatı - andıklarmı yaz * “An. Necip Na - ir evleniyor” yar duymaz ma n sandal - 2 Sünki derin bir uçu. i bağ YOrMuşum gibi bir Lİ gece rahatsız - Yemek yeme Hiç kimse şüphelen - İL Ferideciğim bir dostunuz bile ir etmekten olmadıktan de değ l X Söylemiştim. Ve tim, Böyle bir NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK — Çok cesur olduğunuzu görü" yorum, Feride, Feride acısını ve sırrını gizle * mek için gözlerini kapadı. Bir da - kika sonra hemen neşelenmiş gibi gülerek ilâve etti: — Kerim, şayet rornanlarda ol duğu gibi inadına evlenmek iste seydim, biriyle izdivaç edebilirdim ve evet deseydim bu olacaktı. Ha” beriniz var mı? — Bana bunu anlatmadınız? — Başıma gelen şey, hiç de höş bir şey olmamakla beraber beni eğlendirmekten de geri kalmadı. Birkaç gün evvel Edibe bana ken. disine bir talip çıktığını mağrurâ. ne anlatmıştı. Otuz sekiz, kırk ya sındaki bu adam onları bir misalir likte görmüş ve en küçüğünü son derecede beyendiğini ve muhak - kak almak istediğini söylemiş. Bu. nu haber alan Bayan Münire der hal tiyatroda bir loca tutarak kız. larını götürmeğe karar verdi. A * dam da orada bulunacak, hemen sz kesilecekti. Edibe bana geldi. Kendisini süslemem ricasında bu * lundu. Ben de elimden geldiği ka. dar çalıştun. Tiyatroya gittiler. Fâkat bir daha bu meseleye dair konuşulmadı, Ben de bir şey sor - madım. Küçük hanımlarla baya * nın yüzleri o kadar asıktı ki, bur dan muhakkak bir şey olduğunu tahmin ettim. Nihayet Geçen gün muamma hallolundu. Maral bana hemşiresinin inkisarı hayalini ve vak'ayı olduğu gibi anlattı. Me. fer adamcağız küçük hanımlar. dan en küçüğünü istediğini söyle * miş. Ayrıca zayıf ve sarışın ola * nın: beğendiğini de ilâve etmiş. Şiş man olduğunun farkında olmıyan ve kendini sarışın farzeden Edibe bunu benimsemiş, Meğer adamın kasdettiği benmişim. Sonradan bir mürebbiyeyi beeğndiğinin ve İste. diğinin farkına varınca fikrinden vazgeçmemiş ve “zarar yok, ben beğendim, onu alacağım eğer beni kabul ederse... Lüzumu kadar da zenginim.” demiş. Buna ne dersi. niz Kerim?. — Akıllı bir adammış muhak- kak... Belki iyi kalplidir de. An - lattığınıza göre cevabımızı daha söylemeden tahmin ettim... — Ben sade evlenmek istemedi. Bimi söyledim. Garibi şu ki, Edibe ile Bayan Münire bundan mem « nun olacak yerde fena halde kız * dılar. — Bu pek tabil bir şey.. O ada mı beyenmediniz mi? — Hayır... N (Devamı var) HTLERN YANINDA İ ODA HIZMETCİSİ İDİM” HİTLERİN ESKİ HİZMETÇİSİ PAULİNE KOHLER e Vm —— Ne! dememle, elimdeki ta- bağın yere düşüp hin parça olma» sı bir oldu- Adeti kendimi: kaybetmiştim. Zihnim alt list olmuş, başım dön. meye, gözlerim kararmaya başla. Mlgti. Burada da m: bir kapana sürük- lenmiştim? SanRemeo'dan barsak tembelliğinde, mide ekşilik ve yanmalarında emniyetle kullanılaB'!l!r. MİDE ve BARSAKLARI temizler alıştırmaz ve yormaz. MAZON isim ve HOROS markasma dikkat, MARAYDAN San Remoya MEZ tan i Vabiestder'in Tühincubaşını Karserli SUKRU... Allah bilir ya, elim ayağım tit. remeğe başlamıştı. Böyle perişan bir halde huzura çıktım. Sultan Hamidin ilk sözü şu oldu: — Hani neden Esat gelmedi? Esat, Vahidettin Efendinin lâ- Iâsr, yani bizim kâhyamızdı. Lâzımgelen cevabı verdim. Bu» | nun üzerine Sultan Hamit beni bir | istintaka çekti: Babam, anam, memleketim, ailem, ebeveynim ne yaparlar, ne kazanırlar, neden tekaüt olmuşlar, niçin İstanbula gelmiyorlar... Bir sürü ahret sua. li vesselâm! Bu iş bittikten sonra zatı şaha. ne bana bir zarf uzatt: — Al bunu da, senindir! dedi. Döndüm yalıya geldim. Vahi » dettin Efendi zaten merâkla beni bekliyormuş. Olanı biteni anlattım, “Ayrılırken bu zarlı da verdi. Aç madımi korkumdan” dedim. Efen. di gülümsiyerek zarfı açtı: 20 adet Bankı Osmani kaymesi ki yüz al. tın lira eder. Vahidettin Elendi kaymeleri yanında alıkoyarak: — Şükrü, dedi, Sen bunları kaş la göz arasında yer bitirirsin. Ya rın vereyim de götür bankaya ko, Bir gün belki lâzrm olur. Ertesi sabah Sultan Hamit gi. diş müdürü Mahmut Beyi Vahi - dettin Efendiye göndermişti. Bu zat bir müddet efendi ile görüştük ten sonra (Mizan) gazetelerinin bulunduğu kapı ve pencereleri u - #ün uzadıya tetkik etti, kileri İs #aaili bir temiz sorgudan geçirdi, Vahidettin Efendiye de 1000 altıri bıraktıktan sonra döndü Yıldıza giti. Vahidettin Efendi bizim akşam. ki İhsana elli altın da kendi ekli. yerek bana 150 altın verdi ve “bu- nu, santimine dokunmadan götü * rüp namına bankaya yatıracak ve makbuzunu da getirip bana gös. tereceksin!.. dedi, Şimdi San Remoda, bunca yıl evvele ait olan bu hatırayı yade - derken padişah gülümsedi: — Fena mı etmişim Şükrü? de- di. — Efendimiz, dedim, para cepr te gerek, onun sıcaklığını koyrum. da duymadıktan sonra tadı kalır mı? Maamafih bendeniz... — Eee). — Vâdesi gelinrelmez o yüz elli lirayı yine hemen oracıktan almış, icabma bakrvermiştim efendimiz. — Bak saklamış olsaydın, şim. di... Nasıl boş bulundum, hâlâ şaşa” rım, Ağzımdan şu lâf kaçıvermişti: — Evet şimdi Gümülcüneli İs maile verir, deve yaptırırdım! Söylediğime söyliyeceğime bir anda pişman olmuştum. Padişahm Kastnorin Alman gizli polis teş- kilâtına mensub olduğunu öğre- ninoo aklıma ilk gelen güpheo bu oldu. Olabilirdi. Beni daha yukindan tetkik etmek ve nâzi aleyhtarı olup olmadığımı daha iyi anlamak için, beni belki böyle birinin yanma hizmetçi olarak göndermişlerdi. Fakat sonra, şüphem zall oldu. Evde mevkilm iyi idi. Kadınla pek iyi geçinemiyordum ama, pek &lâ kam da yok gibiydi Gece, gündüz vaktini dışarda geçiriyordu. Ter Kasineri belki ondan çok görüyor. düm- Bir gece madam $#inemsya mı, tiyatroya mı, bir yere gitmişti Mösyö evde yalnızdı. Fakat her zamanki gibi yaz! odasma kapan- madı. Yatak odasma gitti Biraz sonra zil çalıp beni çağırdı ve: — Bana, dağ!, bir sütlü kabve yap — Peki efendim, dedim, çıktım. gazaba geleceğinden ödüm kopu - yordu. Fakat hiç de talımin etti . ğim gibi olmadı. O, nasılsa, işit - memiş gihi davrandı. ... Bizim villâdaki sultanlarla kız. lar sakin bir hayat geçiriyorlardı. Zaten dediğim gibi Nimet Sultan. dan başkasınm ehemmiyeti yoktu. Diğerleri sessiz sadasız yerler, içer” ler, yatarlar kalkarlar ve birer göl ge gibi dolaşırlardı. Yegâne eğlen. celeri akşam üzerleri deniz kena - rına inmekti, Orada kanapelere © tururlar, piyasa edenleri seyrede - rek, bazan nadir tanıdıklarla üç beş lâf ederler, sonra ağır ağır vil lâya dönerlerdi. Bu tanıdıklar arasında mahlö Mehmet Ali Şah da vardı. Ara sıra villâya gelip Sultan Vahidettin ile de görüşen, tavla partileri yapan Mehmet Ali Şah Sultanlara rast * gelince, hal hatır sorar, Azerbay - can türkçesile güzel güzel konu - şür bir hemdertti: “Özüm de valan cidayem, hüda cümlemize sabır ve sıhhat vire, Özüne bir şey dilemek akıl ve fikrimden geçmiyor.” derdi. Sultan Vahidettin San Remoda lk defa Mehmet Ali Şahm cena ze merasimine iştirak için sokağa çıkmıştı. Orada da cenazenin ar - kasında şahın evinden kapıya ka- dar yürümüş, nihayete kadar takip etmiyerek villâsma dönmüştü. Padişah ikinci defâ da, İtalya Kralı San Remoya-Musolini ile be raber geldiği zaman - onu belediye dairesinde ziyaret için dışarı çık” miştr. Bu kısa mülâkatta Damad Ferid Paşanm üvey oğlu Sami ter. cümanlık etmişti. Sultan Vahidet. tin İtalya Kralının indei ziyaret için villâya geleceğini ummuş ve hazırlık yaparak bir hayli bekle - mişse de, Kral bir türlü gelmemiş” ti ... Romada Rus kontlarından biri peyda olmuştu. Şimdi ismini ha. tırıryamadığım bu zengin adam Bolşevikleri devirerek Çarlığı iade etmek için çalışıyordu. Bu işi se - zen bizim Gümülcüneli İsmail 80. luğu derhal Romada aldı. O srada bu konttan da Sultan Vahidettine mahrem bir mektup geldi: ““Teşriki mesai edelim, bir - tikte çalışalım, evvelâ siz Türki . yede muvaffak olun, İstanbula gi dip tahtınıza oturun, biz de oraya gidip teşkilâtımızı yapalım. Bu şe kilde daha “olay ve çabuk emeli - mize kavuşabiliriz.” Mealinde idi bu gizli mektup. (Devamı var) Kahveyi götürüp masanm Üzeri. ne bırakarak çıkacağım sirada: — Buraya bak, Pavlina, dedi. Gel şöyle otur, seninle biraz konu. sacağım. Evvelâ, aklımdan hiçbir fenalık geçmedi. Adamı, ellisini geçmiş, altmışma merdiven dayamış bir ihtiyar sayıyordum. Onunla ah- bablığı daha fazla arttırıp, diğer Nazi şefleriyle tanışmak ve bu Su, retle kocamı kurtarmak yolunu a- ramak o zamanlar tek emelimdi. Onun Için, sötmın arzularına da fazla mümanaat etmedim. Fakat, bu Iş benim Kastnerlerin evinden koğulmamla neticelendi: Bir iki gün sonraydı. Mösyö ile madam müthiş bir kavgâ ettiler. Seslerini içerki odadan işitiyordum ve neye dair olduğunu anlamıyor değildim: İkidebir benim ismin geçiyor ve kadm bana atıp tutar. ken adam müdafaaya çalışıyordu. Fakat, karı koca kavgalarmda rsak Nakleden : Baki BAŞAK Şeflik Kara sofradan kalkar kalkmaz doğru kanapeye çöktü. Bacaklarını biribiri üzerine ata rak o günkü gazeteyi açtı, gör gezdirmeye başladı. Karısı sofra İ yı toplayordu. Şefiğin gözete o kuduğunu görünce seslendi; — Piyango numaraları mı? Ay sen bu sefer de bilet aldm mı? —Aldım ya, geçen salt aldım. — Aklına şaşayım, paran çok galiba! Numarası kaç? — 9499, — Dur hele, bir bakayım. Şefik Karayı talihe itanır bir adam zannetmeyin. Metelik ver. mez o böyle şeylere. Karısı altı aydanberi piyango bileti aldığı halde şimdiye kadar bir kere bile numaralara bakmamas tonun alâ kasızlığını mükemmelen isbat e der, değil mi? Fakat bugün gazetede okuna" cak havadis mi yokmuydu, ne her zamanki gibi omuz silkerek çekmedi. Üçüncü sayfayı ehem. miyetle açtı, cetveli buldu, Par- mağı rakamlar üzerinde gezdir meğe başladı. — A... İş... te! 9498 var. — Yalan, — Vallahi billâhi tallahi iki gö” züm çıksın ki var. İkinci sütünün hem de başında, — Ama benimki 9499. — Canım acele etmescne sen de.. Ananın karnında dokuz ay nasıl durdun? Elbet o da vardır, Şelik Kara eline güzel bir o. yuncak verilen kundakta bir ço cuk gibi sevinmişti. Vücudunda tatlı bir ürperme (dolaşıyordu. Gazeteyi (ellerinden dizlerinin üstüne bıraktı. Kalasın: kaldırdı. Karısına güldü. Karısı da ona güldü. Gülüştüler, Biletlerinin numarasına yakın bir numara görmek onları nedense sevindir mişti, Şefik uzun bir süküttan sonra sözünü tekrarladı: — Şu muhakkak ki, bu numara birim numaraya yalı Hişt Nazire — Oi be Şefik bak kuzum şu | numaralara. işim ne olurdu. Durbakayım. Buldum. Evvelâ 25,000 lira verir, bir âpartman satın alırdım. Sonra 10,000 İirayı da fevkalâde mas raflar için a ni, e ya bu raya eşya lâzim değil mi? Der ken bir seyahat, borçlarımızın te. diyesi falan. Kaldımı geri 40,000 Hira onuda doğru bir bankaya yatırıveririm, olur biter, — Vallahi fena düşünmeyor sun, hani. Evet evvelâ bir apart" man satın almak. Bir apartman ama şöyle münasip bir yerde ol" sun. Yazın tekrar sayfiyeye çık. mağa lüzum görmeyelim, Şehrin eteğinde falan. İkisi de düşünceye daldılar. Evet böyle bir apartman satın almalı. Hava ne sıcak ne de uk, ılrkca olacak. Şefik Kara bu kâşünede her gün kendisine çiş kebabı, rakı, mezelerle güzel bir ziyafet çekecek. Sonra deniz ke" narına gidecek, Ha ya iyi ki hatırına geldi. A. partman mutlak deniz kenarında olmalı, Şefik burada bir ıhlamur ağacı- nın altına oturacak, çocukları et" rafında koşuşacaklar, arılar vızıl dayacak, kuşlar ötecek, kelebek- ler uçuşacak ve bütün bunlar a rasında Şefik Kara yavaş yavaş, aheste beste uykuya dalacak, ne. fis bir şekerleme. Ne bugünü, ne yarımı, ne öbür günü düşünme- Piar Apartmanda, yazıhanede, tozlu sokaklarda çalışmadan ge" gecck rahat, endişesiz, kaygısız bir ömür, darısı doştlar başına, Bu ıhlamur ağacı altındaki uy. ku faslı bittimi bitti, Şefik hemen kalacak. Güneş guruba yaklaşmış. Haydi ondan sonra ya ormanda mantar toplamaya, yahut da de- niz hamamına, Gurup kızıllığının aksi ile penbeleşen suların içinde küçük kalk sürülerini kovala mak, sonra yıkanmak, yıkanmak, Şefik Karanın içi bir tuhaf ol. muştu, Gıcıklanır gibi bir şey. Bulaşıklı ellerini bitâb bir yazi yette dizlerine bırakarak yanma — Azıcık sabret yavrum. Yok yere neden telâş ediyorsun?. Ya yoksa. Bırak da birkaç dakika vardır ümidile oyanalım, Bak bu biletin ikramiyesi kaç, biliyor musun? 75,000 lira. Nazire, karı cığım ya biz kazanmış isek... Ne dersin, ha? Karı kota yine .gülüştüler ve sonra tekrar uzun bir süküt oldu. Artık Narirenin aklına da numa ralara bakmak gelmiyordu. — Eğer biz kazanmış isek, Na. zi Eh gel keyfim gel, Düşür bir kere öyle ya 75.000 Hiraaz para mı? sat anasını be harp zenginleri gibi tıkır tıkır yeriz. Yok öyle pek bar vurup harman savürmâk da akıl kârı değil. Muktasidane harcarız karıcığım, muktasidane, Ha bak azkalsın unutuyordum. Bilet senin. Eğer ekseriya olduğu gibi, partiyi ma. dam kazandı ve mösyö dışarı çıka- rak: — Pavlina, dedi, bugünden #ti. baren bizim evde artık İşin yok. Ne yapabilirdim? Pılımı pırtımı toplıyarak (Oarabayı çekmekten beşka yapacak bir şey yoktu. Yino sokak ortasında yapayal- nız kalmıştım. Bereket versin, Kastner bana karısından gizli bir. kaç para vermişti. Onlarla orta halli bir oda tutup bir müddet ya- gıyabilirdim. Arası çök geçmedi. Bir gün Kastner beni yazıhanesine çağırttı Evvelâ, gideyim mi gitmiyoyim m. diye düşündüm. Sonra kararı- mı verdim: Gidecektim ve beni i. şimden ettiği için kendisinden baş- ka bir işe koymasını istiyecektim. Bunu ben söylemeden evvel © (Devamı var) | İl 6 benim olsaydı ilk işim... İlk çöken karısına yaklaştı, kolunu boynuna doladı. Sonra yutkuna yutkuna: — Ne iyi olacak biliyor musun, Nazire, dedi, Seninle şöyle bir Avrupa seyahati de yaparız. Fran saya, İtalyaya, hattâ niçin gitmi yelim Hindistana i — Hindistana değil ama Avru” paya giderim. Fakat Şefik Kara bak canım sen şu numaralara... — Biraz müsaade gülüm şimdi. Şefik Kara ayağa kalktı. Elle. ini asma bağlayarak odanın bir aşağı bir yukarı gezin- m. başladı. Demek ki o Avrupaya giderse kanısı da arkasından gelecek. Ne yapışkan şey Allahım, Ne olur biraksada © bu seyahati rahat bir nefes ala ala, gönlünün çek tiği yosmalarla birlikte yapsa. Karısı karısı, Eh ne olacak? Haydi diyelim ki beraber seyaha" te çıktılar. Rahat edecekler mi, iyi eğlenebilecekler mi? Yooo. Ne gezer, Ay aman çok para sar. İcttik, ay aman çocuklar kaybol- du, Şefik şu pencereyi kapat, al şu çıkınlar: elimden ve daha bil mem neler de neler. İstasyonlar" da haydi yallah aşağı, Ne oha. rum başı ağrıyor, sicak su getir, çocukların karnı acıktı simit al Hay geri kalsın, yerin dibine bat- sın böyle seyahat. Gönül eğlen dirmek mi, işkence çekmek mi bu? Hanım Avrupaya gidecek iyi ama abe kadıncağızım sen kırk paralık bir şey alsan kesenin ağ” zmı açarken yüreğin tir tir tit. rerl O mükellef otellerin ücreti- ni, tiyatro, gazino paralarını na” sıl verirsin? Şefik bundan sonra, hayatmda ilk defa olarak karısının artık ih tiyarladığını, çirkinleştiğini, ye. mek koktuğunu velhasıl kendisi ne münasip olmadığını da düşün dü, Evet o ihtiyarlamıştı, Halbu” ki kendisi daha on sene €v. (Lütfen sayfayı çeviriniz) A salk Rl Ba

Bu sayıdan diğer sayfalar: