12 Mayıs 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

12 Mayıs 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MAYIS — 1 NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK A ev eray iz âzarladı. Teselliye veda etti, Mahzun 2 Kiril, Birkaç gün sonra e tesadüf etti, Za" Yk alâkaları bur | & Ri, en ük Sİ ii kızla yoluna e rar Fakat Feridenin duydu; İİK a erim, size tesadü! İyi seyi, Ny, Kadaşlarma Kerimi te- Masikâne etini uzata iş > üsterdi. a € İstİfarleği bir Mya kendisine has serbest ve N le cevap verdi. Har Üşümemek için İri Fakat genç tebes- ayeti ver <P, deniz kolundan çek al dedi, Kaybedecek 7ek. Bizi terzi bekliyor uzaklaştılar. Ke | ayan her Ferideyi gör | ei Mennundu. Siyah elbi- yı disini daha az s0i- e bulmuştu. Gözleri de © kadar hüzünlü gö iie Kendi kendine dü he kadar da gerç NG Bari Nuriye yazdır AĞ asal, / Ke Ni İli mektubun henüz e2- Varmadığı şüphesiz” Kadının nerede oldu ! © bilmiyordu. —— Se iştu, Çalışma odasr vi yi kapalıydı. Etrafı ye aydınlatıyor” Deli odunlar, kızıl 2» ar volcmlar ve oynak İk ya tatlı ve munis bir iy, yordu. Kerim kah- küçük köpeği © Sarp ğe Yemiş, oturuyorlardı. teri Kerim için & Sâatiydi, Mühim Me içerek ü işlerinden pek fin bavanm çok KE TAğmen yeni kurdu- EE İN, birini zi" ta e beraberce yemek i- KN zi hava yolumu inti- Tm ğer eketinden önce et tayyarecileri sis erim aldırmamış küçük seyahatini Mez Süratle yapabilmi Mühendis Kerimin i tayyareci Kerim iran İdare etmiş ve bur fi “ce meninin kal miş” İN j ma ali pek parlaktı. a Serveti hiç ehem VİŞİ sevmezdi 0. lerin para ile #- idi. Zaten hangi vi Börü, işiten bir bi Ve seven bir kal | N Zr, Odehayı.| 9 rahrum olanlar ür Kerimin taaâşı, ii Olmadan arttır” *Pdinder, ziyade Muş Mühendis bir 5 asim seviyor ve late kavuşu- “&İ, yolcusuz, | jar yapayalnız havalarda (o dolaşmağı her şeye tercih ederdi. İzdivaç istemiyordu. Bundan do- ğacak mesuliyetler, üzüntüler, hat- tâ saadet bile çalışmasına mani © labilirdi. YalnıZ yaşamağı daha muvafık buluyordu. Birdenbire kapı çalındı. Kerim uykudan uyanır gibi şaşırdı. Sonra tebessüm etti. Kadriyeden bir mektup bekliyordu. Kadriye o bir gün evvelki haliyle gözü önüne Sevgili ve güzel Kadriye! ne arkadaştı. Zeki ve se- vimliydi. kalbsiz ve düşüncesizdi. Bu g genç kadında bir kelebek hiffeti vardı. Biran vimli bir his yar! Tabii aş kım meydana getirdiği acıları, kıs” kançlıkları ve elemleri onun den hissedebilmek imkânsızdı. Ke- rim, geldiğini (sandığı mektubu hattâ hayalinde okumaya bile baş” lamıştı. Nadir kelimelerle mış, müşfik ve çılgınca birbir mektup!... Böyle mektupları o an cak Kadriye yazabilirdi. Birdenbire dışarda ayak sesleri İ duyuldu. Kerim karşısında düşün» | düğü bi Kadriyenin mektubunu bulacak yerde kapıda ( Feridenin ince hayalini gördü. Hiddet ve hayretle yerinden fır | ladı: — Aman yavrucuğum, bu saat- te burada ne İşiniz var? Olur şey değil... dedi. Genç kız odaya (girmişti. Onu solgun yüzü ve titriyen o vücudile görünce öfkesi geçti ve daha mu nis bir sesle sordu: — Ne oldu Ferideciğim? Ne ha- ber?.. Beni korkuttunuz, — Kerim, o kadın.. — Hangi kadın, bayan Münire — Evet, beni tahkiretti ve kovdu... — Nasıl olur? bunu ne için yap- tı. Anlatmız bakalım... Feride çok yorgun (görünüyor du. Kerim onu sobanın OYanma Oturtmağa çalıştı. Fakat Oohâlâ odanın ortasında ayakta ve asabi bir hâlde duruyordu: — Biliyorsunuz ya... Zaten bem den pek hoşlanmıyordu. Geçen gün beni görmeğe (o geldiğiniz zaman kapının arkasına saklanarak Sizi seyretmiş... Sozradan bana çok fe İ ba ve acı şeyler söyledi. Kendisine doğru söylemediğimi, sizin lüzu- mundan fazla genç olduğunuzu, © vine sizi bir daha kabul edemiyeoe- Bini, siz yaşta bir adamla görüşme- min muvafık olmadığını anlattı, Bu sözlerine sabrettim ve sustum, (Devamı var) Çe e ei HİTLER YANINDA ODA HIZMETCIŞI 1DIM —ş— ANLATAN: #İTLERİN ESKİ HİZMETÇİSİ PAULİNE KCHLER Bonradan öğrendiğime göre Hit- lerin bizmetçil'ğine münasib gö- rülmemde, yalnız “sadık bir ben- .de,, oluşum değil, ayni zamanda biraz güzel ve eli, yüzü düzgün bir kimse bulumusum da Amil olmuş Zira, yine sonradan öğrendim, Hitler yanımda hiçhir çirkin kadı- hin bulunmasına tabammül ede » mez, dalma güzel kadınlar arasın- dn bulunmaktan hoşlanır bir adam- ârr. Augsburg karakolunda, bir saat yazıl | HABER — Akşam Postam YARAYDAN SanRemoya San Remo'dan Anlatan ? Vahralesien'm MEZA RA Vahidettinin bestelediği şarkılardan birinin bestesi (Güfte şudur! Fikri hülyası bütün serde geser — Kendisi şimdi arap merde gezer — Gerçi dil bezmi safa sından da dür — Fikyj mejtumum o yerlerde gezer.) Bunları anlattıktan sonra padi- şah bana: — Artık bomboş dolaşmaktan vazgeçeceksin. Deniz kenarlarında çok sürtük. Birazda (iş görelim. Sana da mühim vazifeler tevdi ede" ceğim.. diyordu. Gümül'cüneli İsviçreden yeni ha- berler, müjdeler getirdi. Grandük iki haftaya kadar yarım milyon İsviçre frangile padişahı ziyarete ve son kararı vermeğe geliyor. Bu haberle beraber (o padişahın kulağına fısıldadığı bir takım baş” ka havadisleri de tevdi . . ettikten sonra Gümülcüneli tekrar Romaya ve İsviçreye gitti. O sırada bir ecnebi şirketi o sul tan Vahidettine müracaat ederek, Osmanlı hanedanmın Türkiye hu” dutları haricinde, İrak, Suriye, Fi- listin, Rumeli, Adalar gibi yerlerde kalmış emlâkini (o kurtarmak için tekliflerde bulundu. Kısa bir müza* kereden sonra şirket mümessilleri padişahla mutabık kaldılar. Dava lar kazanılmca, elde edilenin yüzde otuzu şirkete kalacak, ve davanm süreteği müddet zarfında da şirket hanedar azasıma ayrı ayrı * alel hesap * aylık şeklinde muavenette bulunacaktı. Sultan Vahidettin keyfiyeti (ha- lite) Abdülmecide de ( bildirmek, onun da muvafakatini istihsal et- mek üzere Avni paşayı Nise yolla” dı, Fakat vekâletname ve mukave- lenamenin imzası meselesinde Sul* kadar beklettikten sonra beni al. âtlar, büyük bir odaya götürdüler. Burada, siya abanoz bir masa 5- ninde, müphem çebreli bir adam oturuyordu. Hani bazı İnsanlar var- dır: Görürslünüz, hattâ bir müddet konuşursunuz, fakat ayrıldıktan sonra çehresini hatırlıyamazsınız: Yüzündeki çizgiler o kadar müp- bem veya esrarengiz de, hafızada yer ötmez. İşte, bu, o tipten bir adamdı. Fakat kimdi biliyor musu- nuz? Almanyanm çen korkunç adamı, Almanyada ismi halkı en çok kor- kutan şahıs: Gizli polis teşkilâtı yani Gestapo şfi Hayorih Himler! Bereket versin benimle çok ko- nuşmadı. Evvelâ (o önünde duran dosyama baktı, sonr gözlerini kaldırdı, beni tepeden tırnağa ka- dar şöyle bir silzdü. Bu bakışta: “Acaba musyyen modele uyuyor mu, uymuyor mu?,, diye gibi bir mana Vürdi Sonra bir İki şey sordu. Fakat bu sordukları da, bunlara “dair benden malümat almak makzadm- dan, nasıl konuştuğumu, ifadel meram edip edemediğim! anla- mak arzusundan ileri geliyordu. Bütün rouayens ve müşahedeler tan Vahidettin ile Abdülmecit efen di arasında ihtilâf çıktı. İkisi de imzasmı en başa atmak (o istiyor, biriz — Ben hem padişah hem halife- yim... Öteki: — Taç ve tahtını terketmiştir. Halife benim, diyordu. Nihayet bir hayli grüzakereden, münakaşadan sonra sultan Vahi- dettinin başa imza etmesine (Ab dülmecit efendi razı oldu. Böylece lâzımgelen (o vesikalar muntazaman imza edildi. Bu iğ, çök dâr bir zamanda in dada yetişmişti. Çünkü sultan Vahidettinde çok tân paralar suyunu çekmiş bulu" nuyorda. Hattâ bir balta Okadar evvel padişah Pariste bulunan es- ki maarif müsteşarı (o Reşat Halis beyi San Remoya davet etmiş ve Avni paşa, ben, dördümüz odaya kapanıp kapıları da kilitliyerek bir müşkül işe koyulmuştuk. Feridenin nişanlısı Nakleden : Baki BAŞAK Size bahsedeceğim vakalar ba- | na; İzmitte oturan bir tarafmdaz anlatıldı. Bu kızı ta nımayorum, “Feride Gülseren imzasını kullanıyor. Bunun bir de müs âd olması mümkün, Fakat bundan buna ne? Uğra genç kız | dığı felâketler, zavallının kalbini parça parça etmiş. Fena doştizr- la, düşmanların verdiği taban ta bana zıt nasihatlar arasında öyle hale İ ağdan kurtulmak için nereye baş ! ! İ on altı yaşındayken, Padişah ne kadar nişanı varsa, hepsini masanm Üzerine yığmış: — Bunları satmaktan başka bir çare kalmadı, demişti, Birer birer bütün nişanları kıy» metli taşları söküldükten (sonra, Reşat Halis bey çantaya doldurup satmak üzere, Parise götürmüştü. Bu arada parasızlık Oo yüzünden bisim aylıkları yüzde elli tenzilât- la vermek istedi, Ben itiraz ettim: (Devamı var) bittikten sonra, memnun bir tavir aldı ve önündeki kâğıdı imzaladı. Bu sırada birdenbire yanıbaşımda bir memur peyda oldu. Himler kâ- gıdı ona uzattı ve beni J. dalresi- a6 götürmesini emretti. J: dairesi denllon yerde beni iki kadına verdiler. Bunlar elbiseleri. mİ, iş çamaşırlarımı sıkı bir kon- troldan geçirdiler, bir yerime bir şay saklayıp saklamadığımı aras- tırdilar. Çantamda, bavulumda re var, ne yok hepsini gösden geçir. diler. Sonra: — Bunların hepsini burada br rakacaksın, dediler. “— Neden!, diye (sormadım. Zira, bavullarımda, çantalarımda pek o kadar sengin bir gey yoktu. Tabii, bunlarm yerine daha yeri. lerini ve güzellerini vereceklerdi. — Peki, dedim ve hepsir! orada biraktım. Benim daha bu cevabımı bekle- meden, ril çalmışlar, birini çağır. mışlardı. Bu gelen bir kadm terzi idi. Hemen ölçümü aldı Bana ye- ni iç çamaşırları, elbiseler dike « cekti. Fakat bunlar bir saat için dt olamazdı ya. İki gün beklemek Yizımdı ve bu iki gün rarfmda bu- radan: dışarıya gkamıyacaktım- vuracağını tayinden âciz kalmış. Bu sıkıntı içinde de bana müra at etmiş, taş bir heykelin bile k yor. Kızcağızm harin hikâyesini | anlatayım da dinleyini Genç kız, kendi ifadesine göre, İstanbulda da, Feridun adında kendinden al nun bütün ateşiyle sevmiş larının, akrabalarımın rızasiyis nişanlamışlar. Her türlü felâket ten, insanlara kolay kolay nasip olmayacak derecede mâsr- yasa yüt çevirmiş. Delikanlı Feridun en âzılı cinsinden bir çiçek çıkar” mış iyi olduğu zaman da yüzü| tapkı bir bal gömeci gibi delik de- şik olmuş, güzelliği Uçup gitmiş. Feridenin ilkin nişanı bozmak aklına gelmiş; fakat sonra talih siz gence acıdığı için, düğünü başka bir mevsime atmış, za. vallının ümit kapısını aşık bırak- miğ. Düğünden bir gün evvel Feri" dun, bir kuyuya düşerek bacağı- nı kırmış. Bacağını dizinden yu” karı kesmişler. Feride yine ni" şanı bozmak istemiş, Lâkin aşk yine gelip gelerek düğün geri kalmış; Genç kız bu suretle deli- Ee iyileşmesi için vakit bırak “ok geçmeden bahtsiz nişanlı yeni bir felâkete uğramış. Bir bayram şerefine atılan toplardan biri bir kolunu da götürmüş. Üç ay sonra bir kolunu dâ tarak ma- kinesine kaptırmış. Bu son felâ ketler Feridenin bütün ümidini kırar gibi olmuş. Zavallı kız, kının kısa zamanlarda birer par- çasmı birer yerde bıraktığını bir gün vücudundan bir eser bile kalmayacağın: düşünerek hiç ol mazsa fclâketi burada durdurma | Gin çaresini bulmak için ne yapa cağını şaşırmış. Ve di züze düşmekten kendini miş. Onunla evlenmemekte de ettikçe bu felâketlerin biribirini takip edeceği kanaatine varmış. Düğün gününü tesbit etmişler. O gün yaklaşmış, arkasından da Mukutu hayal bulutları toplan maktan geri kalmamış. Feridun yılancığa yakalanmış, alama» Çıkıradım ve canım da sıkılma. dr. Zira, bans burada çok İyi xeun- mele ediyorlar. Beni yüksek bir kimsa gibi tutuyorlardı. Şüphesiz ki, Hitlere hizmetçi gittiğimi bili- yorlardı ve bütün Iibarları, hür » metleri bundan ileri geliyordu. YI ns bu müddet zarflmda, partiye âsi yanıldım ve yemin ottim. Bana bir rozetle bir numara ver. diler. Nihayet elbiselerim de geldi Bunların hepsi siyah ipekil kumaş- tan yapılmıştı Bunlar arasında üç de “üniforma,, m vardı. Bunlarm göğsüne çengelli haç işareti izlen- mmigti. Yeni sibiselerimi giydikten son- ra eskiden nem vearnem yoksa hepalni aldılar. Eşyalarım arasında bir iki biblo ile birkaç mücevhe- rim vardı, onları bıraktılar. Yal. nız: — Parmağından nikâh yüzüğü. nü de çıkarscaksm, dediler. Egvan arasında saklıyabi'irsin, fakat par- mağma takma, Hitlerin, evlilikle alâkadar hor. hangi bir şeyi görmeye do taham. mül edemediği anlaşılıyordu (Devamı var) n bis hü'| | | hastalık neticesinde gözlerinden birini de kaybetmiş. Genç kızın d rr ve arkadaşı, Feridenin gösterdiği bu âlicenabâne inadın, kendisinden makâl bir surette istenebileceğinden çok fazla ol duğuna hükmederek nişanı boz- maya çalışmışlar. Fakat Feride biraz tereddütten sonra, Şşayanı kür: bir civanmertlikle, Fert” kabahatli bulmasına imkân göremediğini söylemiş ve teklifi reddetmiş. Bunun üzerine düğün tarihi biraz daha g bırakılmış ve Feridunun öteki ayağı da kırıl- Günün, zavallı koz için me ha- sldiği ş bir âzaba daha sahasının gün dengüne daraldığını, eksildiğini hissetmiş. ,Öyle olduğu halde dostlarının ısrarlarına menfi ce vap verekte, nişanını bozmâmak- ta ısrar göstermiş. Nihayet düğün günü için ta yin edilen günden birkaç gün ev vel yeni bir felâkete uğramış. Cazo rak çopuru yet edeceğini şaşırmış. Bana yazdığı na göre, nişanlısını daha doğru- su nişanlısından kalan bakiyeyi hâlâ seviyor, lâkin ailesi bütün kuvvetlerile evlenmelerine mani oluyor; Feridunun serveti olma" dığı gibi vaziyeti de herhangi bir işi tutmağa gayri müsait. Diğer taraftan kızcağız da iki kişiyi re" fahla yaşatabilecek bir irada sa- hip değil, Üzüntüleri içinde bana soruyor: “Ne yapayım?” Buna zik bir susl. Bu öyle bir sual ki cevabı bir kadınla vilcudunun üç- te birine yakın bir kısmını kaybe. den bir erkeğin mukaddaratını tayin edecek. Acaba tamir etmek yeliyle-tamı. bir Feridun yapabilmek kaça ma- lolur? Şayet Feride masrafa kat" İanabilirse sakat âşıkına tahta ba" caklar, tahta kollar alsın, cam bir göz, takma bir saç taktırsın, onu ancak bu suretle elâlem içine Çi- kabilecek bir hale koyabilir, Bundan sonra ona Üst üste dok” san gün mühlet vermelidir. Şa- yet bu müddet zarfında nişanlısı düşüp de boynunu kırmamış bu" Tunursa Feridenin onunla evlen me ihtimali artar, Feriğenin evlenmeğe büyük mekle büyük olacağını san rum, Şimdi kendisine hitap Feride! Şayet nişanlımız, eline geçen fırsatlarda bir yerini kırmak şek- inde tecelli eden o garip meraka ini bir daha kaptıracak olur” sa bu seferki tecrübesi şüphe yok ki sonuncu olacaktır; o zaman, ister evli olun, ister olmayın, si- ze göre havahoş. Evli iseniz, merhumun tahta bacaklarile di ger eşyası, dul zevcesi sıfatile size kalır. Bu takdirde bütün zi yanınız müddeti hayatında müm- | kün olduğu kadar gayreti elden bırakmayan, yaratılışının ogad. rına uğrayan afif ve bedbaht bir zevceye ait son canl; parçanın da kaybolmasından ibaret kalır. aliinizi bir kere daha tecrübe ediniz. Ben meseleyi u- zun uzadıya düşündüm, en imakğl çare olarak bunu buldum, Vakıa Feridun daha ilk tecrübede işe boynunu kırmaktan başlasaydı, hakkında, hiç şüphe yok ki, da ha hayırlı olurdu. Fakat madem ki mevcudiyetini mümkün merte" be uzatarak tüketmeye Karar vet” miş bulunuyor, cant ne İsterse onu yapsm,. Bundan dolayı onu muahareye katiyen hakkımız yok. Yapabileceğimiz şey, ona karşı acı bir söz kullanmadan mevcuttan âzami derecede istifa” Yıldırım Davutpaşa klübünün kongresi Yıldırım Davutpaşa klübü baş” am ümüzün senelik kongresi a 3 - 1940 pazar günl saat 10 da Hekimoğlu Alipaşa eaddesin- deki klüp merkezinde yapılacağın dan üyelerimizin gelmeleri olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: