6 Haziran 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Haziran 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> bire Kerimin gözleri ay Btçmiş gibiydi. Fakat bu" yn değilim, Belki bana öyle Fazla durmadım. Fat ag Oradan kaçtım. İhti- beni yorgun bir çocuk ve örttü. Ben hemen üm. Etrafta sessiz” k ita başka birşey Um da yok. Hiçbir şey *diğimi sanıyorum. siki hatırımda mübhem fi- ha, insanın ateşi ol- İ* Sayıkladığı zamanlarda- a ve çalgin fikirler, i dakika sonra Kerim eve emek odasında dolâşir Yavaşça tuvalet odamın ka N Medi. Ses duymayınca ka” Mt karanlık ve sessiz oda lerek yatak odamın kapısı- SE geldi. Hiç gürültü yap Balde orada olduğunu his hk, binin çarpmasını ve ne* SM işitiyordum. Düşür- Bilmem neden? Onu görmek, SX, elerimi ve dudakları ten yanan biçare (Oalnıma Ve teselli etmek için çık Kan am duydum. "Kerim, Yorum,, demek istedim. esaret edemedim, kimbilir ti? Birez sonra evin Bürültüsüzce uzaklaşın v İ d. yuldu. Ben hâlâ uyu- m. Saat beş oldur Sym. Hissettiklerimi anla üm. Biraz da uykum var Fakat bütün muğlak ve hislerimin arasından kati bir netice çıkıyor. derim en sevgili dostum, fas ediyorum, size yemin "aki ben Necip Nadiri sev- m. Ony şimdiye kadar na İN.“ oldu da gevdim? bundan hayret ediyorum. ik 8 mart, sast 6 a geçirdiğim için Tutaddan geç kalktım. ME açtığım zaman sant do- » İk düşüncem Ni » Bitmiş olması oldu. Ken atama kadar göremiyecek” Totma bana (osokağa e, “1, mühim bir iş için bir Börüştüğünü, şimdi de be i bes &ç Memnun etmişti ki işin b, SaYritabilliği farkedeme at Yazı odasına, mavi dur Ça kaplı olan bu sakin oda” kk Birmez, ortada gayritabil mu hissetlim: “dır, Kerim? dedim. Fat- bir daha bu kadar zama” anla > EE, RAMİ, Sİ lal 2 Rİ Nİ NN Uykuda barakmamalı, w Wzattım. Busesi İş şalişam o kadar yorgun” Ferideciğim, sizi birden- Yandırmağa kıyamadım. biraz bol geldi. e Bayan Zehra $ “İTe acımak hissi duy k aş Zehra! . yapayalnız #İbİ gene yanında kimse xl ölü öyle mi? Ah bil önceden haber ver dakika içinde gözlerini iy biçare Bayan Dür , ri, zum başımı sallş- lâhza sustu, Rengi Mmüşte. Soğuk bir tavır iz İNER yle | Zehra “belki ölürüm,, N mesini yazmış ve ' Yezâne varisi yap a ya rü? öğretime ehemmi: devam etii; e noter Celâlde, size, ölümünden PK Üzere, yazmış. a Ki anlamıyordum. a, <İrdin elinden aldım yet Artık | NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK — 1 ve açtım. Onunla beraber okumak için yanma yaklaştım, Fakat Ke rim geri çekilerek: — Hayır, dedi. Bu size yazılmış hususi bir mektup.» Kendiniz ©w kumadan kimseye, bana bile, oku” tamazsınız, Sık bir yazı ile dolu olan kâğr dın ne başında adım, medebir tarih vardı. Mektup şöyleydi: “Hemcinsinden nefret eden ka* tildir. Katil olan da ebedi azap ve cezaya müstahaktır. Dünyada zen gin olup da zaruret içinde kalan bemxcinsine yardım etmiyenler Al İahın mağfiretine mazhar olamaz. lar.,, Din kitaplarındaki bu cümlelerin hemen aynımı bir gün bana Kerim Kunt söylemişti, “Viodanınıza 20“ runuz, size asıl doğruyu o söyliye” cektir. Siz Ferideden nefret ediyor sunuz, demiş ve bu sözler beni deh şet içinde bıralamıştı. Çünkü Ke. rim beni vicd N 0 mıştı, Begi hiç etmemiş ve hiç yalan söylememiş bu namuslu adamın sözleri uyan dırde Evet, ben Ferideden nelret ediyordum. Bunu birdenbire his- setmiştim, Bu sözler bende sert bir ateş tesiri yapmıştı. “Feride, sizden nefret ediyordum. Masum olduğunuzu bildiğim halde, vakti- le sizin yüzünüzden, beni, Bayan Dürdane her şeyden mahrum etti- Ki için nefret ediyordum. Hayatın bende bıraktığı bütün inkisarlar dan, ıstırablardan — ve elemlerden müteessir olduğum içindir ki sizden nefret ediyordum. Zengin olduğum zaman ve zaruret içinde (kaldığı nızı görerek memnun oldum. Hiç ümit etmediğim, fakat (her şeye rağmen hakkım olan bu o servete kavuşunca çok sevindim. Sizin de ıstırab çekmenizi istiyordum. Gene size olan garazımdan dolayı çalış mağa ve sefalet çekmeğe mecbur kalmanızı istedim ve size yardım etmedim. Fakat benim yüzümden düştüğünüz o sefalet hayatı sizi kirletmiş ve bedbaht etmiş olsay- dı hissedeceğim nedamet (o şüphe yok ki ölümüme sebeb olacaktı. Bu fena ve yarazkâr hislere nasıl düşünmeden kapıldığımı bilmiyo” rum, Hamdolsun şimdi kendime geldim ve Feride siz şimdi çok iyi bir adamın mesut zevcesisiniz, Zi- yaretim sizi belki rahatsız ederdi. Fokat siz beni görmeğe gelseydi- niz son derecede memnun olacak” tım. İzdivacınızdanberi sizi gör mediğim halde aramızda manevi bir barışma vardı. Affınızı kazan mak ve günahlarımı aliettirmek İ- çin yapacak bir tek hareket mev cuttu. Onu da yaptım. Bugün iki şahit yanında ruhumdaki bütün fe na hisleri ve kini unutarak sizi ye- gine ve mutlak varisem yapiyo. rum, Artık hayattan göçüyorum. Son günlerimi (o yaşıyorum. Bana düşen bu mirası tamamile size terk ediyorum. Teyzem ve manevi an- heniz Bayan Dürdane bunu esasen size bırakmağı düşünüyordu. Bu İ serveti hüsnü suretle istimal edi" niz ve fakirleri unutmayınız. Çok mesut olmanızı temenni (ederim. Zehra Mektubu Kerim de okumuştu. Kendi kendine anurıldandı: “ — Zavallı kadn! (soğuk bir mektup. Buna rağmen acaydırıcı..,, Gözlerim dolmuştu. Elimde ol madan titriyordum. Hissettikleri- mi anlatmak iktidarında değildim. Son derece mütcessirdim: o Biraz, biraz da mahcuptum. Bu ümit et” mediğim miras beni sevindirme mişti, Ben, ben ki paraya hiç © hemmiyet veren değildim. Böyle olduğu halde para sahibi olmam için önce çok sevdiğim ( anneliği min, sonra da, benden nefret eden kadının hakkı olduğu paraya ka” vuştuktan sonra ölmesi lâzımgel” mişti. Gümüş gelenleri daha karşıdan tanımıştı, Belki bir haber ve iyi bir haber! Çünkü, Akviran muhta. rı tarlaya her gelişinde bugün ya" rın, Ömerden mutlaka Bir haber çıkacağını söylüyordu: Eşkiyala- rın Akviran yolundan kaldırıp gö türdükleri Oğlak Ömer, ne yapıp yapacak, Muhtara bir haber gön- derecekti. Daha sonra, acaba do kuz aydanberi çocuğunu merak et- miyor mu?. Dört çift öküzden üç tanesi iki ay evvel öldü. Ya tarla s1? Damı aktarılacak olan saman. lk? Hee bütün bir iş Ahırın etrafında burunlarını sü rüyerek dolaşan kurtlar. Gümüş birer birer bunları düşünüyor ve “bir haber! diyordu; belki de iyi bir haber, Patikaya doğru koştu; elini gü- meşten yüzüne siper ederek: — Hey, dedi; muhtar, biraz hiz- hı! biraz Mzir! Muhtar patikayı ağır ağır çıkı yordu. Elleri arkasmdaydı. Jan darnalar geriden geliyordu. İkisi de arka arkaya, patikanın iki ta rafındaki başaklara bakıyorlar ve Ömerin karısını övüyorlardı. Gümüş jandarmaları evvelâ farketmedi. Muhtarm (arkasında kaldıkları için gözükmüyorlardı. Fakat onları birdenbire gördü, ve yıldırım yemiş bir hayvan o gibi sendeledi, : — Jandarmalar! dedi? Bir sani* ye ayakta kaldı; sonra onları bek lemeden hızla geriye döndü! Ömerin karısı her nedense jan darmaları hiç te iyi karşılamazdı. Onları bir fırtmadan evvel haber getiren kara kuşlara benzetir, ür kerdi. Belki de hakkı vardı. Çün için tarlada bastıranlar jandarma” lard. Vergi için de (o hükümet a“ damları gere jandarmalarla geli yor; eğer Akviranda bir hâdise © lursa işe Jandarma el koyuyordu. Gümtş doğuralı bir ay olmuştu. Muhtar hasat yerine gelince ka” dını kucağında çocukla buldu. O nu sımsıkı yakalamıştı; ve yırla bir hayvan karşısında (muhafaza eder gibi göğsüne bastımıyordu. Söze Ömerin karısı baş'adı. Bu iyi de odu. Çünkü Akviran muh tarı onu ürkütmemek için hazırla dığı bütün kelimeleri unutmuştu. Hattâ geçen haftadanberi nasıl ol duğunu soramadı; ve birçok defa. lar yaptığı gibi mahsulden bahset- medi, Kadın: — Ne var ki muhtar; diye iler ledi; Öineri buldular mı ki? Başörtüsünü çenesinden doğru elleri ile içeri soktu, Ayakları çıp Vaktı. Taze toprak içinde birdenbi- re bitmiş bir nebat gibi duruyor du. Birdenbire bitmiş; (ve sanki bu garip nebat, bir fidana sarıla rak yukarı doğru yürümüştü. Muhtar: — Gümüş, dedi; hele (kendine gel bir. Sana bir haber emme.. — De hele muhtar! Muhtar onu umduğundan da ha mukavim bulmuştu: — Bir şey değil pek, dedi; seni bükümat istiyor İşte... — Ne yapacakmış beni hükü- mat? Jandarmalardan biri: — Ömerden ötürü, dedi; vilâye" te süretekler.. — Ne yapmış Ömer? — Ömer eşkiya olup çıkmış! Gümüş sersemledi; ve Adeta w zuvlarından birine yeni bir yıldr rım daha çarpmış kadar oldu. Son- ra birdenbire, inat eden bir ökü zün üstüne atılır gibi yürümek is tedi: — Yalan, dedi; Ömeri bir gö ren mi var? Jandarma: — Hükümet diyor kız, dedi; An- barlıyı basanlar ârasında o Ömeri (Devamı var) | de görmüşler. Anbarlıyı © tutuştur rup yakmış. Sonra da bütün kıs Tâkları önüne Sürüp olmana O gü türmüş. Hükümet seni reiin tula- cak işle... Bununla beraber Akviran muh” tarı jandarmaları daha fazla ko nuşturmadı; onları eliyle şöyle bir geriye itti: — Varın geride durun siz, dedi, Gümüşe döndü: “Bir yol beni dinle hele!,, diye yatıştırmaya ça aşlı, Hasat yerimin arkasına düp gölürdü. Muhtar bir ağıl içindeki koyun Ai) Kapıda dixkal'e sayar gla, uğlak Gmerin karısına nükümcün üediklerini anlatı; — Bir iştir or uş, dedi; Ömeri eşkiyaların ara- anda görenler “ar. Kadın başını iğdi; ve yavaş ya" vaş ağladı. Halbuki arasıra tarla- ya uğrıyan muhtar, hani diyordu ki: Bir merak etme kız.. Bahara kalmaz Ömer ne ider ider gelir), aanız, bunu büyük bir teveskür e söylediğini hatırladı: — “Geir, diyordu; göreceksin.. çocuğunu me- .ak eder Ümer!.., Beki de uk güneşle birdenbire yeşeren fidanlar gibi gelecekti. Ka erir, erimez sıcak toprakta biten ilk tohumun toprağı yırtıp çık uası gibi gelecekti. Nitekim Akvi- rarda topraklar sürülmeye başla dığı zamandanberi (kulaklarında vakit vakit bir ses (işitiyor; bir tarla kuşunun sesi gibi onuarı dir “yar; öküzlerin toprak (o üzerinde yürüdüğü yolda, devrilip kabaran ve kıştan yeni kurtulmuş kara tar iada onu görüyordu, Ömer dört bir taraltan birdenbire koşuyor: — Gümüş, diyordu; kız! Bizim mek doğuracak mt ki? — Aman, ya ikiz olursa Ö- merk, Sonra, bütün Ömerler hepsi bir araya toplanıyor; az ötede, yahut Gaha uzaklarda, dağdan bir hey- kel gibi ayakta dimdik duruyordu. Fakat Gümüş bunu istemiyordu. Çünkü bu dağdan heykel konuşmr yor; hareket etmiyordu, Sadece, ü zerine bir yağmur o yağmış gibi, evvelâ omuzdan iiv&en yâ vağ yavaş &lyoz; ayalüai Lopcüs” ta kaybo:duğu zaman; yalnız başı gözüküyor; sonra, yağmur onu da yavaş yavaş eritiyorüu. Bununla beraber, o günü en mü” him büdise akşamia doğru o'du. Gümüş önde, muhtar bir adım arkada, tarlayı yüzüstü bırakarak, patikadan anbarların ve (ahım bulunduğu yere doğru geldiler, Jandarmalardan biriz — Muhtar, deği; akşam olma dan işleri bitirsek hele.. Doğrusu, muhtar acele etmiyor- du. Çünkü kadmı hasat (yerinde dil dökerek biraz yumuşatır gibi olmuştu. Şimdi de öküzler sayılıp tarla mühürlenirken tekrar Ömeri hatırlıyacağı muhakkaktı. — Olur, dedi; hele siz samanlığa bir yel yürüyün... Fakat, muhtar bunu daha söy ler söylemez, Ömerin karısı ileriye doğru atıldı; çit önünde kollarını vir kanat gibi gerdi: — Güvurlar, dedi; gidinin kah» peleri.. Ömer burada olsa öküzle ri almayı gösterirdi size. Muhtar Gümüş kızı kapıda & deta tahımadı. Birdenbire, yanı dan fırladığı zaman, kadını bir saniye içinde kaybedivermişti! O- nun yerine, bir göz kapayıp açın caya kadar başka biri (o gelmişti. Bu yüzden olacak ki (o Akviran muhtarı bir adim geriye çekildi; ve tekrar onu tanımak (İster gibi *ikkatle baktı, kapıyı Oo kadar umsıkı kapamıştı ki, iki jandarma, parmaklarını açarak kapıdan ayi ramıyorlardı. Birisi kadını omuz” larından yakalâdr; ve (bir ceviz kırarcasına stktr. Kadm o esniyen bir tahta gibi ses çıkardı: “Thi, dedi. Jandarma “vay anam! diye söylendi; öküz gibi ayak diriyor bel, (Devamı var) İ âıya düşündü. Cemiyata harp ilâm Nekleden : Baki BAŞAK Kadri Oğut müteksit bir memurdu. | me çıkaracak olusan-. Vay haline! Vilâyet merkezlerinden birinde otu- ruyordu. En çok sevdiği şey de: uyku! “Deliksz bir uyku bir torba altına miisavidir,, derdi. Gürün birinde Kad rİ Oğuz çenesini elina aldı, uzun üza, faydalı bir bizmette bulunmak argusundaydı: Her ne kadar âcizsne, naçizane ola cnksm da... Düşündü, taşmdı. Nihayet en mu vafık bir iş olarak ömrünün & “burafatla mücadeleye hasret; karar verdi, Erleri yün, güzetelerde göyle bir & lân intişar etti: Hurafata kurgı inu harp “Dünyamızın saf, mesut ve 8su- de hayatını batıl fikirlerden ve hurufattan kâmilen tathir etmek arzusunu taşıyan zevatı kiramın-. gün... snntte Kadri Oğuzun evine teşrifleri rica olunur.” Günü, sati geldi. Hurafat düş » manları birer birer Kadri Oğuzun evini teşrif ettiler. Konferans başladı: , “Muhterem samlini kiram! (Hatip bir iki yutkundu. Çok müteheyyiç görünüyorün) Biliniz ki dünya yüründe ein, pori, ifrit denllen geyler katiyen mevcut de. ğildir! Böyle şeyler yoktur. Yoktur ve olamaz. Olmasına da imkin ta- savvur edilamez. Meselâ, açık söyleyiniz elendim. İçinizde cinleri, perileri, idiitleri vesnireyi kim gördü. Gören vursa kaldırsın Samiin süküt içinde dinliyordu. 'Tıs yok! Hatip bu son cümleleri büyük bir gurur ve emniyetle söylemişti, Herkes baş sallıyarak hatibi tas. vip ettiler. Fakat dünyada yalnız iktiyar kadınlarla ciddi baylar yok ğe yal Arka sralardan çapkmn biri atıldı; * — Fakat “Kadri beyefendi, za Ünliniz Amerikayı gördünüz mü?” — Hayır, maalesef! — Halbuki âlem bilir ki bir A- tserika vardır. Şimdi biz görmedik diye Amerikayı inkâr mı edelim?!. Öyle ya?. Vakıa samiinden hiç kimse Amerikayı görmemişti. Fa- kat Amerika olsa gerek. Herkes başladi yanımdaki ile münakrşaya: — Eğer Amerika yoksa meşhar küşif “Kristof Kolomb” neyi keş * ieti? ka vehşileri ji yabat” unvanlı roman nasıl yazıla- bilirdi? p — Patates suratlı #oyahlar A- erikadan gelmiyor mu? — Jilet usturaları Ameriks 104” mulâtı değil mi? — Fonl olçmohllleri?! — Ya Şarlo ile Con O gün konferans böylece ki kaşalı bir muhevere şeklinde de- vam ötti. Fakat, Amerika ile cinler ve periler arasındaki farkı aramak tan dünyayı hurafattan temizle - mek işi kaldı diğer konferansa va Bay Kadri Oğuz, o göce, yorgün luk ve heyecandan müşkülâtla uyu yabildi. Rüyasında, karşısma acaip ve korkunç birtakım kanatlı mablük, lar çiktr. Ağızlarmdan alevler, bü- runlarından dumanlar fişkırtyordu- Üstüne doğru yürüdüler. Kadri O- Buz fena halde korktu: Ağlayıp yalvarmağa başladı. Dinliyen kim? İfritler Kadri O- Buzu salla sirt edip omuzladıkları gibi tâ Kaf dağlarım orkasındaki “Cablisa ve Mablisa” padişahım memleketine götürdüler. 'Burası cin peri padişahmm poytahtı idi. | Padişah Kadri Oğuzu görünes deh” şetli gazaba gelerek, yanıbaşında duran bir dndağı yerde bir dudağı gökte cellâtbaşıya “Idam!” emrini verdi. Lâkin bu sırada, Allahtan ola - cak, vezirlerden biri cin peri padi- şahinin ayaklarına kapandı: — Cehtlliğine bağışlaym - de di - bir daha yapmaz. Namlsa bir bata etmiş: Bir daha irtikâp et mez- Bu seferlik benim hatırım i- çin-. Cin peri padişahı vezirinin istir- hamı Üzerine birez yumuşar gibi oldu: — Pekâlâ, deği, bu seferlik £ dam cezasını beş yüz topuza tah - vil ettim! Fakat, bir daba yanılıp da ağzından aleyhimizde bir keli, ; ka edemiyorum, Kaüri Oğuzu, yüzü koyun yetir- dilar. Ellerinde ateşten topuzlar yedi ifrit zavallıya bir gü ıyordu: Bir, ikl, üüüç, dört Doksan #ekiz, doksan dokuuuz, yüz! Yüz bir, yüz iki, yüz üç, yüz dört. İxi yüz.. Üç yüz- Dört yüz. Dört yüz doksan dokuz- Tam beş yüzlinecü topuzu da kemali âfiyetle yedikten sonra Kadri Oğuz kanter içinde uyandı. Yarı ölü bir halde, korkusundan, hâlâ gözlerini aça - miyordu. Nihayet, neden sonra, bunun bir rüya olduğunu anladı. Fakat bir hafta da basta yattı. Bir daba mı?!!. Büyük sösüne tevbe!. Kafasmı kesseler, değil a leyhlerinde söyleyin onlara karşı ilânı harbetmeğe, isimlerini bile ağzına almamağa karar verdi! . — Alman karikatürü — Tsak (av meraklı konta) — Mavi odada hir hırsız var Bu İşi bierat kendiniz mi halledeceksiniz, yoksa polise mi haber vereyim? — Fransır karikatürü — 1BAessy 6.6.940 Perşembe 12.20: Program ve memleket saat &yarı, 12.35: Ajans ve meteoroloji hâ- berleri, 12.50: Müzik, Okuyan: Mef. baret Sağnak, 1315 Mizik: Halk türküleri, Aziza Tözem ve Badi Ya, ver Ataman, 18.30/14.00: Müzik: Ha. Hf müzik (PL) 180 Program ve memleket saat ayarı, 1808: Müzik: Solistler (Pi) 1850; Müzik: Radyo caz orkestraar (Şef; İbrahim Özgür), © Bedriye Tüzün'ün iştirikile, Fas höyeti, 1045: öi Melek o Tokgöz, 2030; Ko. nuşma, 20.45: Müziz, Okuyan: Necmi Riza Alyakan, 71.10: Konuşma (Sıh. bat saati), 21.20: Müzik: Radyo or- kestram, (Şef: H. Ferit Alnar), 22.20 Müzik: Cnzband (PL) 2220: Memle. ket maat ayarı, Ajans haberleri; 22.50 Müzik: Cazband (Pi) O 23.26/73.30: Yarınki program ve kapanış. Satılık Apartıman aranıyor Taksim, Beyoğlu, Tarlabaşı, 'Tog- koparan, Harbiye, Maçka, Şişli semt, lerinde ii veya üç okallı üçer öğr der odalı tesisalı tam bir #parıman aranıyor. oAnı caddede (vey SRA caddeye yakım olmalıdır. Satılık mai olarların İstanbul Postanesi (o Posa kutusu 214 M. F, sdresine ve som G- yatlarını sliratle bildirmeleri,

Bu sayıdan diğer sayfalar: