8 Haziran 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

8 Haziran 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAZİRAN — 1040 Yeni NAKLEDEN: BURHAN BURÇAK —u— gviyorum/ İk Ck iyi geyerden bahsedi- / yerden ayrılmak © bana pek güç > Allah için... Mihliyart ağlamağa © başla Sevgili yayfucuğum, İz, İ gelmişti. | OKerimsiz, Antalyayı sever misi. niz? — Çak, pek çok... — Şu dakikada benimle © bera” HABER -— Akşam Postan Yazan: Kenan Hulüsi xv Anbarlı baskınından #onra Oğ- lak Ömer garip bir daüssı'a his - setmeğe başlamıştı. Bilhassa karı- sına ve çocuğuna karşı! Eşkiya - â kay am söylediği halde | ber yalnız ikimiz orada olsaydık | ları Anbarlıya getirmek için muh- Ve calısmadı. 20 mart etmem Kerim aksilik et- Miman oldu İle, <İĞİ i, Zengin olma” ? Hiçbir şey iste İ e eğimizi ümit ediyorum. ma dair bana bir haber “$ Geceyi uykusuz geçir. <a gibi bir çok manasız üz geyler o düşündüm. İn Yazmak bile istemiyorum. yemek odasında yalnız İk kahvaltı ediyordum. Ke MİN © sapsarı ve yorgun, fakat ” *lak ve atesli (Odöndü. yerimden fırladım. 9, dedim, bir daha sa” Yapmayınız... Bütün yetişmiyor mu? *vwde oturunuz. İh, Yüzü bir kat daha sert- i bir sesle! m evde olup olmayışı 2 faydası var. Siz gede Gelmiyeceğimi haber İş farkında bile olmıya- i v Yeyken ben daha rahat anımda olduğunuzu korkkmıyorum. tal silkti, Fakat yüzü © &eçti ve gözleri güldü. birakmak imkânsızdı, lem bu defa, bu defa b şık bana zaferi gös Keşfetlim. buktum. v bağırdım: i memnun olduğumu i sizde omesutsunuz şunu da ilâve ede VA 20r tuttum: Ki. Mesut ve memnüm aksilik etmezsiniz. Ben memnun olaca j ların sikti: İş Semnunum. Fakat ye- EN pe ve onu Mak çıkarmak © k iş Ve yorucubirşey Mürlü muvaffak oldu- Xi Retiremiyor. > Mâviduman salan | içerken Kerim Hiiyorda Sen SE lu. i ia &derek istikbale 2- den O bahsetmeğe KL, Evvelâ Antalyadan N Sevgili Antalyam ne Iİ Onu kaybet e, elde etmek ve a et günlerini ya- We; © €vde tekrar mesut olmuştum *vimden, doğduğum memnun olmaz mıydınız? — Çok memnun olurdum. — Kerim sizinle çok mesut ola” cağız. Civardaki fakirlere yardım etmek imkânmt bulacağız, sevile- ceğiz. Evimizi, tanzim eder, güzel- leştirirriz. Ben mütemadiyen söylüyor dum, Hayalimin o nihayetsiz hır dutlarına varmış, hattâ o geçmiş tim, İstikbaldeki o hayatımıza ait bin türlü güzel projelerden bahse. diyordum. — Şöyle yaparız, şunu alırız. Kendi sözlerimden Okendimde memnun oluyorum. Çok mesut tum. Hayat bana bir bayram gü nü kadar parlak ve silürli görünü yordu. Kerim tebessüm ederek dinliyor. du. Sonra mahzun bir tavırla: — Siz zengin olmak için yara dılmışsınız, küçük sultanım, dedi. En güzel, en kıymetli, en zarif ve ince şeyler size lâyık... Manevi annenizin hakkı varmış.. Ben de şimdi onun yibi düşünüyorum. — Hayır, Kerim, ben halimden her zaman o memnunumdur. Zen gin değilken de kendimi mesut ad dederdim. Kerim cevap vermiyerek otomo” bilden bahsetmeğe başladı. — Sizi kim gezdirecek bakalım, biliniz Feride? — Ne bileyim ber, siz söyleyi- niz, Tari ij — Nibat, — Nihat mr? — Manevi annenizin eski uşa- Er. Şimdi pek usta bir | şoför ol muş. Kendine bir yer bulmam için rica etmişti. Ben de omaharelire emin olduğum için bizde çalış de- dim — Ooh! Kerim, ne kadar mem nun oldum. Manevi annemin ya nında çalışanların hepsini bulmak kabil olsa... Siz her şeyi yaparsı- nız. Evi olduğu gibi muhafaza et- mek isterim, Hani eskiden siz ge lip bizi ziyaret ettiğiniz zamanlar gibi.. z Sustum, Sonra yavaşça devam ettim: — Ihlamurdaki evimizde oturu” ruz artık. —. Ben oturamam. Sonra derhal ilâve etti: — Bunlardan başka bir gün bahsederiz, Feride. Şimdi konuş” mıyalım, rica ederim. Çok yorgu- num. Artık tahammül edemiyece ğim. Bu gece Kafamın içinde ge tilen bir şeyin kopacağını zannet- tim. Deli olacaktım. Başımın İçi sızlıyor. — Kendinizi yoruyorsunuz, Dostumun yanma (yaklaştım. Elimi sıcak ve yorgun alnına koy dum. Dudaklarımı da koyacak tım. Fakat beni yavaşça itti. — Bırakmız, beni yavrum; çok yorgunum, Niçin, giçin Ihlamur daki evimizde beraber oturmıyaca” Fını söyledi? niçin? AÇA . 20 mart Çok müteessirim, Fakat (OKeri- min bilmemesini istiyorum. Cesur olmak istiyorum. Ona bir şey hissettirmemek, hattâ oyalnız ken bile metin olmak İstiyorum. Çünkü ağzımla söylemediğimi yor- gun yüzüm, kızarmış gözlerim ve titrek sesim anlatabilir. e Sonuna kadar susacağım. (Devamı var) tarla söz birliği ettiği zaman, hö- diselerin hiç de bu kadar uzun süreceğini (Otahmin etmiyordu. Nihayet on beş gün. Yahut bir ay,, Çünkü kıştı; ve Çiçeklideğda artık eşkiyalar değil kurtlar ya - şıyacaktı. Sonra jandarmaların beteriksiz- liği, Aribarlı köyünde onları bir kapan içinde kıstırır gibi yakala” dığı dakikalar jandarmalar yardı ma koşamamış'ardr. Eşkiyalar köy” tülerle bir kurtla boğuşur gibi bo- Kuşuyor; ve ne pahasma © Olursa olsun Anbarlı köyünü soyamadr- larsa da, jandarmalara tek bir ya ra'r ve esir bile vermiyerek geriye dönüyorlardı. Ömer, tıpkı bahar başında ol duğu gibi, bu sefer daha büyük bir daüssla ile Akvirana doğru sark” mak istedi. Yalnız başına ve hiç kimseye haber vermeden. o Gizlice Çiçekli patikasından tarlaya inive” recekti, Ömerin tarlası asıl Akvi- randan yarım saat ötedeydi. Kö yün sınırında ve âdeta başka bir köye raptedilecek kadar Ouzak ve etrafı boştu. ği Münzevi tarla! Bununla beraber Akviranla kem di evi arasındaki yolu bir kısrağa atlar atlamaz yedi; sekiz dakikada alır; onu Akvirana bağlayan ya” rım saatlik yolu bir göz açıp ka patılmcaya kadar en kısa bir me saleye indirirdi. Nitekim hasat zamanı bunu bir denbire yaptı. Tıpkı Muhtarla söz dirliği ettiği zaman, karısına ha ber vermek için patikadan kısra- ğın: sürdüğü gibi sürüyordu. Çiçeklidağ büyük Obir uykuf çinde. Halbuki hiçbir zaman onun uyuduğunu görmemişti. Daha doğ” rusu şimdiye kadar (jandarmalar rn uyuduğunu görmemişti. Tıpkı yaz ve kış öten, yahut (gözlerini kapamıyan garip bir böcek gibiydi onlar. Ve daima Çiçekli o üzerim den esen rüzgâr, her şeyi, bütün nebatları; taş ve toprağı uyanık tutuyordu. Adeta tabiatin bütün uzuvları uyanıktı, Ömer, beki de bütün bunları bildiği için olacak; Çiçeklidağı et- rafını kollıyarak bir böcekten de daha sessiz geçti. (Kendisini bir denbire Çiçeklinin sınırında buldu ğu zaman, artık Akvirana inmek işten bile değildi. Ömer, altındaki kısrakta kendi- sini bir rüzgârdan daha haflf tu tuyor ve çıplak bir kadın üzerim de konuşan bir erkek gibi tuhaf ve sar'alı bir konuşma ile kısrağını daha hızla sürmek için onunla ko nuşuyordu, Nihayet iki buçuk, öç saat sonra orada olacak! Çocuğu- nu ilk defa görecek. Karısına ilk defa bakar gili bakacak! Belki de hiç kimseye haber © vermeden ya" nında iki üç gün kalabilecek. Bek ki de hasat yerinde ona yardım edebilir; ve ağın bütün birkiş duyduğu kokusunu tekrar hissede" bilmek için yeni baştan temizliye- bilirdi. Sonbahar yaklaştığı için Çiçekten kopup gelecek bir yağ” mura karşı ahırın damlarını akta- rabilir; ve geriye dönerken muhta” ra uğramayı ihmal etmezdi. Çün- kli söyliyeceği birçok şeyler vardı. Bir kere jandarmalar! Anbarlıda onların yaptığı büyük beceriksiz” lik... Korkak bir çocuk gibi hare ket etmeleri... Eter son bir defa da* ha onları Anbarlıya sürüp getire- ceği saman vilâyet kendisine yar- dım etmezse Ömer belki de bu iş* ten vazgeçecek». Ömerin on beş güne kadar tarlasına dönmesi li sım! Kış gelmerien evvel geçen sOti» baharda Hüseyin oğlu Hüseyine yaptırdığı işleri bu sefer kendisi yapacak. Tarlayı dokuz aydanberi kara çakıllar kapamış olacak! Kısrak Çiçekli patikasından bir* denbire kaydı. Ömerin tarlası ö nünde durdu. Ömer yorulmuş kısrağı yedeğe alarak dış kapıya (odoğru yavaş yavaş yürüyor. Yıldızlı gece içeri" sinde herşey canlı, Ağaçlar ve top- rek bile, Bütün bunların arasın da Ömer, binlerce kişiyi arkasma toplamış bir insan gibi dik. Tarlanın kapısına geldi; ve her vakitki itiyadı ile onu parmakla" rile hafifçe itti. Garip şey! o Kapı kapalı ve üzerinde koca bir halat! iki muhtarın bir tedbiri... Eğer karısı adamsız (kalmışsa; yahut Hüseyin oğlu'Hüsevin gibi birit, Kısrağını bıraktı; ve bir geri çe kilme ile çiti atlayıp geçti, Oİnes patika üzerine çıktı.Buradan çarda ğın altma doğru gidiliyor. Daha ilerde hafif bir kemer Okadar yo” kuşlu küçük bir köprü. Hüseyin oğlu Hüseyini bir köpek gibi üze rinde sürüdüğü köprü... Yanı ba şında ahır ve samanlık. Oo Yani Oğlak Ömer kendi köyü ve tarla- sında, Nerede ise birdenbire top* rakların üzerine yatacak. Bütün sırtını oraya değdirerek uyumak istiyecek! Kara toprağın sıcaklığı onu bir su içinde olduğu gibi sara” cak, Gözleri kapanacak: Ta ilk gün aydınlığı, ilk kuş seslerine kadar. Örer, evvelâ zhtra doğru yürü dü, Gümüşten ve çocuğundan baş” ka dört çift öküzle ineklerini me- rak ediyordu. Fakat (birdenbire bundan vazgeçti; (Devamı var) Halkevinde parasız muayene Eminönü Halkevinden: * Evimizden gönderilecek muhtaç bastaları parasız muayene ve tedaviyi #abul eden saym doktorlarımızın Isim, ihtisas ve günleri aşağıda gös. terilmiştir. Bu doktorlarımızdan herhangi birine muayene ve tedavi olmak arzu eden bastalar Ev Büromuzdan pusula ola, rak gidebileceklerdir, Bu hususu 38. yın halkımıza ilân ederken Evimizden kıymetli oyardımlarımı esirgemiyen değerli doktorlarımıza bir kere duha #lenen teşekkürü borç Miiriz. Doktorlarımızın İsmi, ihtisası mua. Yene gün ve saatleri aşağıda göste, rilmektedir: Dr. Cevat Kerim İncedayı: (Cut ve Frengi) Perşembe günü saat 15 ten 18 s0 kadar, Dr. Fahrettin Kerim Gökay: (Asabi hastalıklar) Perşembe günü mat 10 dan 12 ye kadar, Dr. F. Cemal Lokmanhelim: “ÇDekili basta, klar) Cumartesi günlü saat 9 dan 1) e kadar, Dr. İhya Salih İnanç (Kulak, Boğaz, Burun) Salı günü s1. at 14 ten 18 ya kadar, Dr. Mehmet Osman Saka (Göğüs ve Dahili baata, lıklar) Cuma günü saat i8ten1löe kadar, Dr. Nadire Sadi (Doğum, ka, dın bastalıkları) Çarşanba günü saat 14 ten 18 o kadar, Dr. Nibat Tözge tin Çelik (Bakteriyoleğ ve sar! han, (Cik ve Frengi) Salı günü saat 16 ten 17 ye kadar, Dr. Osman Şerafet. talıklar) Pazardan maada ber gün saat 14 ten 18 e kadar, Dr, Pakize İzzet Tarzi (Doğum, kadın hastalık. ları) Çarşamba günü saat 14 ten 18 e kadar, D:, Rabia Rahmeti Arat (Da, bil hastalıklar) Perşembe günü saat 14 ten 17 ye kadar, Dr. Rüştü Recep Duyar (Sinir hastalıkları) Çarşamba günü saat 15 ten 18 ya kadar, Dr. Sani Yaver (Kulak, Boğaz, Burun) Patartesi günü sabahtan akşama ka. dar, Dr. Necaettin Atasağun (Çocuk hastalıkları) Pazartesi ve Perşembe günü saat 17 ten 19 za kadar, Gerd nlık!.. Nakleden : Baki BAŞAK Şüküfe tüccardan Fazilm karı. / Gikrindesin diye söylemiştim. Ma, sıdır. Fazl kısa bir seyahate çık- | demki Orhaniara gilmek istiyor- miştir. Şüküle yalnızdır. Evlen- tatlerinin yrl dönümüne tesadüf €- den bir günde heniz iki sen evli bulunan güzel bayan Şüki fenin canı sıkılıyor. Minimini faka gürel döşenmiş salonda asabi a- dımlarla dolaşıyor. Kapı çalmdı. Gelen pestacıydı. Küçük bir posta paketi getirmişti. Şliküfo paketin üzerindeki yazı- yı tanıdı. Bunu Viyanadaki kocasi gönderiyordu. Demek erlenmeleri- nin yildönümü gününü batırlamış, tâ Viyanadan ona bir hediye gön. dermişti Şüküfenin biraz evvelki can si“ kıntısı geçti. Güzel gözlerinde fsrk. W bir sevinç parleklıği belirdi. Manikürlü parmaklarınm süratli bareketlerile paketi açtı İçinde yine kordeli le bağlanmış bir ku, tu çiktr Kutunun üstünde de (Viyaanm ve bütün dünyanın en meşhur çikolata fabrikası) yazısı i <silmişti. sevinel derhal geçti | #ukutuna tuğramişlı. bulmuş. Şu Fazılın intihabına da diyecek yoktur. Tablat sahibi de- öil vesselâm. İnsan karıma evlen» mesi yıldönümünde çikolata m gönderir. Çikolatayı o kadar sev- mediğimi de bilir. Muhakkak ina- dına yapmıştır. Bö; yere kutuyu açıp midemi bozmak istemem. Alacağı olsun Geldiği zaman bumundan fitil fitil Basıl getireceğim gürsün-- Fakat mademki bu çikolata VE yanadan gönderilmiş, ve meşhur markal: bir çikolata, onu birisine bediye etsem makbule geçer. Aca- ba kime göndersem. Şüküfe düşündü. Dakikalarca bir isim aradı. Nihayet buldu. — Nedrete gönderirim. Çapkın kız ayni zamanda sayıl: oburlar. dândir. Çikolatayı pek sever. Mem, nun olur. Kutuyu başka bir kâğıda sardı. Üzerine Nedretin adresini yazdı. Sonra birden hatıriaör: — Eyvah, paketin işine kart vizitimi koymadım, dedi. Kzesğu şaşıracak ve hediyenin (omereden geldiğini; kimin gönderdiğin! bile. miyesek. Sonra Üşendi. Paketi tekrar 8- Gp kapamak bir zahmetli — Zarar yok. Nedret yazımı ta- nr Paketi postaya gönderdi. ».” Birkaç gün sonra Far, işlerin! bitirip Viyanadan dönmüştü. Evi, | ne geldiği zaman karısmı pek lâ kayt, adelâ soğuk tavırda buldu ve bu hale birmena veremedi. Aile hayatında pek samimi oldu- Şu ve kadınlarm öyle ufaktefek kusurlara birçokları gibi ehem- miyet vermediği için karısmın 80, ğuk vaziyetlerine aldıriz etmedi. O yalnış uzun bir seyahatin yorgunluğundan sonra alle yuva- senın sicak kucağma kavuşmuş ol- maktan mütovellit derin zevki hiz. sediyordu. — Canım! dedi. İnsan aseak kendi evinde rahat edebiliyor. Ne otellerin lüks möbleleri, ne eks, presin yataklı vagonları İnsan kendi övindeki saadet ve sevgi ka- dar memnun edemiyor. Ocağımızm bu rahat ve neşeli kucağına o ka- dar ihtiyaç hissettim ki, tasavvur bile edemem. Binsonaleyh bu ge ceyi hiçbir yere çıkmadan rahat rahat evimde geçireceğim: O #amana kadar susan Şürüfe adetâ isyan eder gibi itiraz otti; — Nasi? Bu geceyi evde m! geşirrecksin? Peki ama, bu gece bay Orhanlara davetli olduğumu. xu unutuyor musun? — Hat. Sahi, fakat neme li zam. Gitmeyiveririğ. — Gitmeyiveririz öyle ya. Bunu söylemek senin için pek kolay. Bütün Avrupayı gezdin, eğlendin, şimdi de bütün yorgunluklarmı gikarmak için (bacaklarını uzatıp horul horul uyuyacaksm. Evde bir karm varmış. O sen yökken tek başma evde olura otura az önha hafakanlara boğulacakmış, umu - yurda mt? Ben zaten biliyordum. Fazıl, kavga bulutunun çökmek. te olduğunu hissetti. Onun kavga. <g olmadığını ve sile samimiyeti - nin ne demek olduğunu bildiğini söylemiştik. Bu itibarladır ki işi şakaya boğdu. Volevki kendi ra - hatt. istirahati aleyhine bile olsa karısınm gönlünü yapmak lâzmm- geldiğini anladı ve ona hak verdi. — Peki karıcığım, dedi. Hani ben belki son de evde kalmak sun, vakit kaybetme. Hazırlan Derbal gidelim. Çünkü tam vakit- Sir. Fazıl bunu söylerken gunu dü- üyordu: — Peki ama, niçin gönderdiğim gerdanlığı takmamış. Nekader da istiyordu. Bir inci gerdanlık. Hem bir gerdanirk ki bütün arka, ının gözlerini kamaştıracak. ? Beğenilmiyecek bir Gitmek için Kapıdan çızmağa hazırlanan karısına sordu: — Ha, şimdi hatırıma geldi. Na- sü, gönderdiğim çikolataları be Zendin mi? Viyananm çok meşhur bir fabrikasınmds. Şüküle: — Hakikaten çök nefis geyler. Diyerek kapıdan çıktı. Faml tekrar düşündü: — Tuhaf gey, hiç oralarda bile değil. Muhakkak bana bir sürpriz yapacak. Biraz giyinip kuşanıp kar şma çıkmea boynundaki gerdan- j ila beraber kollarının arasına atılacak ve teşekkür edecek. Far'lm bu tahmini de boşa çile tw Şüküfe hâlâ soğuk tavrı le gi. yinip gelmişti. Fakat gerdanlığı takmamıştz. Fazılm canı sikild. Orhanlar gi. bi herkese karşı kendilerini gös- termek istiyen kimselerin verdik- leri ziyafette Şiiküfenin gerdanlı- ğini takmamış olması ayıp deği miydi? Hususile gerdanlık çok kiymetli bir şeydi. Herkesin dik. katini çekecekti. Fazıl yine ses çıkarmadı. Kart» sinm koluna girdi ve Orhanm da. vetine gitti- Sofra oldukça kalabalıktı Or. banlarm bütün tanıdıkları, İstan. bulun yüksek balkına mensub el- isler uzun cofrada yer almışlardı. Tesadiif Şüküfe ile Neğreti yan Yana getirmişti. güküfenin gözleri Nedretin göğ- Süne ilişti. Bu göğlüste gayet nefis, Kymetli bir gerdanlık vardr Şü - küfe arkadaşım böyle bir ger. danlığı olduğunu o ânâ kadar bil- miyordu. Teklifsizcesine sordu: — Nedret, gerdanlığını yeni mi aldın. Çok nefis Fevkalâde bir gey. Adetâ imrendim. Nedret çapkın bir gülüşle Şü- küfeye baktı; — Bu gerdanlığın hikâyesi çok ecsrarlıdır. Adetâ bin bir gece ma- sallarma benser. Kimseye söyle, medim ama sana söyliyeyim. Bunu bana bilmediğim, tanımadığım biri gönderdi. Mutlaka perestişkârla » rmmdan biridir. Fakat kimdir. far. kında değilim Hatti İsmini bile Çok Adetâ muamma gibi bir gey. Peki, ne vasıtayla geldi? gün vel postadan bir paket aldım. ketin üstünde adresim vardı. i rası gelmişken söyliyeyim ki adresin yazısı tıpkı yazma benzi“ tayı nekadar Mukavva kutuyu adetâ parçalıya- cakmışım gibi açtım. Çikolataları yaldızlarndan soyarak birer iki « şer mideme yuvarinmağa beşla « dım. Bu sırada paketin altnda büyük bir şey elime çarptı. Evve, lâ bunu da çikolata zannettim. E- lime aldığım zaman bir mahfaza olduğunu gördüm. Süratle açtır İçinden işte bu gerdanlık çıktı. Ne nefis bir şey doğü mü? Az daha sevineimden — çıldıracıktım. İşte sevgili Şüküfe; gürdanlığımın hi. kâyesi.. Nasri, harikulâde ve esra- rengiz değil mi? Tıpkı bin bir gece masallarında olduğu gibi. Fakat Şüküfe! Ne oluyorsun. Rengin sa, rardı. Ellerin titriyor. Yoksa has- ta mm? — Hayır Nedret. Yalmz üzeri- me bir fenalık (O geldi. Gerdanlığı güle güle kullar. Ben fazla dura- miyacağım. (Kocasına döndü) Fa, m)! Bapa bir ağırlık bastı. Eve gi- deceğim. Beni otomobile kadar gö- tür. Fazıl karısı ve arkadaşı Nedret arasında geçön yukarki konuşman- ye işitmişli, Esasen Nedretin (göğsündeki gerdanlığı görür görmez de mese, leyi anlamış ve o Ani kağır his setmediği derin bir teessür içinde: — Yazık! diye mirddanmıştı. Yazık hediye olarak gönderdiğim (Lütfen sayfayı çeviriniz) şey değilâi ki. Acaba unuttu mu?,

Bu sayıdan diğer sayfalar: