6 Mayıs 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

6 Mayıs 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NAKLEDEN; *$k, Istırap ve hisromanı 7. akşam neşeli li e Ben ekseriya neşesizimdir, Bayi hsydi .gençsiniz, bi- Hg Olun canım! bir müstalızarın- ye İhtiyar eczacınm b Veni mütahzarlar yap. “İYİ bir müstahzarla im ia vet Yapar” diyor ve âmil, v a mz ilâçları sa Fükat talii yoktu, hiç a tanrtamadan bir çok Hurubu yapmış, zengin başka kazandığını $ biş harcamıştı, Şim , | Kuvvet şurubu haz. un o terkibini anlattı, MEY, © Bösterdi 2 #aatten fazla bu yeni âsir konuştular. Nihayet Ki ileti gayri iradi ağzım. muz taha bir gey gu kama servetini kardeşime bı- “i evvelâ derhal anlama- » Biraz düşündük. E.A, bu sonsuz işken- alı. Seni bu de bir kadından şüphe e bina Allah da rar: olmaz, Ka, Hürahtr.. ben, dört dus eğ &ylardanberi dünya» LAN m, mehtaplı o gecelere, şlâre hasret çekerek inli- Mediğim, gözlediğim bir Tin muzaffer olmanız. EN ARASINA GİREN Ki KARA ÇALI Kara an bir hafta geçtiği case Marta hakkmda hiç ye kendisinden ie imse girmiyordu. Rüs odanın kapısına e yetmiş dei bir mam İL LELE görünmü- retini, ilk maniaya, onu yeni bir teşebbüse atan ilk muvaffakı. yetezliğe kadar, takviye edi. yordu. FETHİ KARDEŞ Zehra uslunun bir tek kusuru İ vardı. İyi bir kadındı, hamarat- ethi Kardeş | tı, sırasına göre neşeliydi, muk. tehitti, az okur yazardı, İ fekat çok sinirliydi ve olur ol i maz şeye kızar, avazı çıktığı ka. dar bağırıp çağırırdı. Bu bağı- rip çağırmalar fena huylu olu. şundan değil, âdetâ bir ihtiyaç tan ileri geliyordu. Onun hid. detle bağırması için sabahtan akşama kadar vesile hiç eksik Sısâk yatağında, şimdi, kara" | olmazdı. Kadıncağız, mobilya- rını dilşünüyordu. Kısa bir za, | manda zengin olan doktorlar az mıydı? Bunun için becerikli ol- mak ve kendisini satmasını bilmek kâfi idi. Meşhur ve zen- gin doktorların oldukça büyük bir kısmı sanki hakiki birer L lim adamı mı idiler? Faruk kendi! sini bu meşhurlardan bazılarıy. la mukâyeseye bile tenezzül et- miyordu, O halde niçin meşhur ve zengin olmasındı? Buna ne mâni vardı? Günde vasati olarak yalnız on beş hasta kabul else vizitesi iki. | ger liradan aylık kazancı dokuz yüz lirayı, hâttt konsültosyon. lar hastaları evlerinde ziyaret gibi vasıtalarla bin lirayı bulr caktı. Yani meşhur doktorların mesleğe yeni başladıkları zaman yapmış oldukları gibi gazeteci, lerle iyi geçinmesini bilir, ara sıra onlara anket ismi altında bedava makaleler vererek kendi" sine ustaca reklâm yaptırabilirse | vizite ücreti üç liraya, aylık ka- | zaneımı birkaç bin liraya yük. seltmek işten bile değildi. Neticede kardeşinden daha engin ve bilhassa meşhur hele ondan daha mağrur çünkü ser vetini yalnız ve sadece kendisi, ne borçlu olacaktı. Kendisiyle haklı olarak iftihar edecek olan ihtiyar anne ve babasma karşı alicenap davranacaktı, Evlen miyecek, istediği kadınla canı | istediği müddetle oyalanacaktı. | Hayatımı bir tek kadına bağla- mak niyetinde değildi. Muvaffakıyeti o kadar emin ve kat'i görliyordu ki sanki onu derhal yakalamak (içinmiş gibi yataktan bir hamlede fırladı ve muayenehanesi için kendisine münasip bir apartman aramağa gitmek üzere giyindi. Beyoğlunda sokak sokak dola. şırken insanı harekete ve fili, yata sevkeden sebeplerin bazan ne ehemmiyetsiz hâdiseler oldu ğunu düşündü. Kendisinde, kar- deşinin mirasa konması netice, sinde doğan muayenehane aç | mak kararmı, haftalarca evvel | verebilirdi ve vermeliydi. Kapısmda “kiralık” levhasını gördüğü güzel apartmanların 6. nünde duruyor, kiralık dairelerei yüksekten atıp tutarak geziyor, delterine plânlar çiziyor, doktor olduğunu ve bu itibarla çok zi- yaretçisi geleceği cihetle merdi- venlerin geniş olması lâzımgel. diğini söylüyordu. (Devane var) kadın dinç, hoş sohbetli, sadık bir insandı, Rüstemin hizmetine be kar, Martatın yemeğini de o pi- şirirdi, Marta bu ihtiyar kadından baş insan yüzü görmüyordu. Bir akşam, Rüstem surlarda nö> bet beklerken, Doğanın gözcülerin den Osman, Rüstemin evine geldi... Ihtiyar kadma: — Beni Rüstem gönderdi, Mar» taya d'yeceklerim var, dedi. Marta, bir erkek sesi duydu: — Acaba Rüstemin o başma bir kaza mı geldi? diyerek kapıya koştu, Osman soğukkanlılığını mühafa za ederek: — Telâş edecek bir şey yok, de» di, hele otur şöyle yanıma. Sana söyliyecek sözlerim var, Marta büyük bir itimat ve te m ile Osmanın karşısmac. mi van tozunu alır almaz pencere. lerden girerek ortalığı kirleten toza kızar bağırır, bir türlü yan muk bilmiyen sobaya kızar ba, ğirır, iki saattir fıkır fıkır kay- nadığı halde elan taş gibi sert olan fasulyeye hiddetlenip hay. kırırdı, Bu arada hiddet fırtmalerinm en büyük muhatabı, tabistiyle, kocası Arif uslu olurdu. Arif hakikaten soy adının işaret et- tiği gibi uslu bir adamdı. Hayat. ta yegâne gayesi sakin yaşa- maktı ve vicdanen müsterih olma ması için bir sebep voktu. Böyle olduğu halde karısı onuda ba ğıra çağıra arazlamak için gün, de sekiz on vesile bulurdu. Zehra her hususta işin en mü- kemmelini kocasma nazaran ken, disinin yaptığı, ondan çok bildi ği iddissmdaydı. Bu sebeple kı. şm üç odalık apartmanlarınm her tarafı, yazın da taşmdıkları evin bahçesi ve her odası Zehra- nm kocasına hiddetle haykıran sesile dolup taşardı, Arifin, Zeh. ranm nazarında beceriksizliği, tecriibesizliği, sevrukluğu ih ma'kârlığı bu hiddet fırtmala, rmmn sebeplerini teskil ederdi. Bu yüzden karı koca arasında kavga çıkması da vakidi. Çünkü Arif karısının haksız ithamları na her zaman tahammül göste- remediği gibi, Zehra da ithamla, rınm kocası tarafmdan dalma lâkaydla Oo karşılanmasmı hoş görmez ,bunu muhabbet noksa. mına atfederdi. Bu itibarla Arif kavga etmeğe sabrı taşmak yü- sünden olduğu kadar karısına aşkımı isbat etmek bakımından da mecburdu! Filhakika karı koca biribirle, rini seviyorlardı ve ne Zahranın bağırıp çağırmaları, ne de âra gıra çikan kavgalar aralarındaki derin anlaşmaya halel vermi. yordu. Arif karısınm tabiatını bildiği için onım asabi zamanlarında fazla ileri gitmiyor, Zehrada kocasının hakikaten uslu bir 2x“ dam olduğundan en hiddetli 2 manlarında bile şüphe etmiyor. âu, İkisi de hayatı Zehrasız ve. ya Arifsiz yvaşanmağa değmez bulmakta müttefiktirler. Vaziyet, Arif tokatit oluncaya kadar böyle devam etti. Arif te- kat olduğu zaman karı koca, KARISINI SEVER ADAM senelerea ve kuruş kuruş birik. tirdikleri para ile Haydarpaşa banliyasunda bir Oev edindi- ler. Arif için hayat işte o günden itibarendir ki gok müsşkülleş. ti. İşe gitmediği ve hemen her saat evde bulunduğu için karısı onun sik sık azarlanmağı davet €den bir kusur veya kabahatini buluyordu. Kavga, artık günde lik hâdiselerden olmuştu Arif az zaman sonrü vaziyetin böyle devem etmesine tahammül edemiyeceğini o anladı. Eskiden işe gittiği cihetle az cok haşmı dinlendirmek imkânını bulurken simdi ondan da mahrumdu. Yir- mi beş senelik memuriyet haya, tinm yegâne gayesini teşki let. miş olan sakin ve rahat bir ihti- yarlık yaşamak ihtimali tehlike- ye girmiş bulunuyordu. Hare kete geçmesi ve bir tedbir bul ması lâzımdı. Fakat ne yapabi. lirdi ? Karısının hiddet fırtınaları karşısında sirasiyle tatlılıkla muameleyi, İstihzayı beyhude yere tecrilbe ettikten sonra mü. tevekkil bir sessizlik en muvafık hareket .olduğuna karar verdi. Fakat heyhat! Bu sessizlik Zeh- ranın coşkun mizac! Üzerinde müsekkin değil, tahrik edici bir tesir yaptı. Kadın, kocasmm her hareketini sessizlikle karşılama- sım, buhran zamanlarında deli- lere yapılan harekete Dönzetti ve bunu bir hakaret telâkki etti Vaziyetin bu merkezde bulun duğu sıralarda bugün, Arif karı, snm mutat hiddet fırtınaların. dan birini sessizlikle karşıladığı zaman Zehranm onu, kolundan tutup sarsarak “cevap versene! Sağır mısm be adam!” diye ba- ğırması ihtiyar adamı sevinçle titretti. Ah! kaşki sağır olsaydı! Şimdi en mükemmel çareyi bulmuştu. Sağır olacaktı! İnsan yalancıktan kör veya topal gö rinemez ama mükemmelen ro ünü oynayabilir, Bunun için merhale merhale hareket etmek, evvelâ kulaklarmda uğultu ve çmlama duyduğundan bahsile şikâyetlerde bulunmak, sonra sorulan suallere anlamamış gibi ters cevaplar vermek. kapının açıldığını duymamış gibi yapa rak odada karşısında birisini gö- rünce birdenbire şaşırmak bil hassa sahle sağırlığını başkala- rmm keşfetmeleri beklemesini bilmek kâfidir. Oynadığı Okomedide ihtiyat- la ilerileyen Arif de gün geçtik. çe kolay hileler bulmakta miş. külât çekmedi. Meselâ işlediğini duymayormuş gibi yaparak cep saatini kulağına bir kaç defa gö- türüp getirirken karısı tarafın. KALE İÇİNDE BİR AŞX MACERASI Nakleden: iskender F. SERTELLİ kip e sm? — Evet, Kale gözcüsüyüm. Çok tanberi sana acıyordum. Bugün sabrım tükendi. Şu Rüstemin yap tıklarını gidip Martaya anlata yan, dedim,. geldim, Marta hayretle sordu: — Rüstemin yaptıklarını mı?. Tuhaf şey, O, benden gizli bir sey mi yapıyor. — Evet Onun yağkğı rezalete artık kiç kimse tahammül edemez. Kale içinde bir sevgilisi var. O da AİR » saya aş. — Ne dedin.. başka (biri daha mı var? — Evet. On sekiz yaşlarında bir Boşnak kızını cephaneliğe kapat- mış. Amcası duyarsa kimbilir ne yapar? Ben dünyada bu kadar vice dansız bir insan görmedim. Şimdi görüdkten sonra, onun çok kötü ruhlu bir adam olduğuna bir daha inandım. Senin gib güzel ve sadık bir kadının üstüne başka bir kız. hem de bir arabacı kızı sevmek. Doğrusu Rüstem hiçbi: zaman ken yiz alletsirecek vaziyette değil» Kulak hastalıkları mütahassı sı bir doktora kendisini muayene ettirmesini istiyen karısı oldu. Arif bunu evvelâ reddetti ve ni: | hyet razı olmuş göründü. Dok. torun muayenesi Arifin istedi. Zi neticeyi verdi. Yani doktor hileyi anlayamadı. Azâzı Arifin yalan ve Kontrolü imkânsız ifa. | delerinden ibaret olan hastalığı- nn tedavi earesini de tabiatiyle bulamadı Birkaç doktora daha müraca- sttan sonra Arif Uslu resmen sağır oldu ve bu sayede rahata ! kavuştu. Ark karısın ng çağırmala e ve cevap vermek mecburlyedin.. den kurtulmuştu. Sağırlık, içine sığındığı mükemmel bir kaleydi, Arifin başı dineti Aradan Zehranm gi rp sağırmağa NE far, h öylediklerini kocasır. diği kamati 2 ir a hiddetlendiği zamarlarda ise da- ha kuvvetli ses çıkarması im kânzız olduğundan susmağı ter. | cih ediyordu. Zehra günün birinde şiddetli bir bron müteakip, nuyat ar. kadaşını ebediyen teriktedince A- rif müthis bir yeis ve düştü ve bu kederin şaşkınlı ile senelerdenberi oynadığı ko mediyi 9k defa olarak unutu. verdi. Yavan Böylediildrilöri"bi. 16 işitti ve yerinde çevapisr ver di, Gafletinin farkına vardığı zaman ise hem iş işten geçmişti, hem de Arif komediye devam | etmesine arlık İizum kalmamış olduğuna kârar vermişti. Bütün komşular, dost ve ah. baplar bu işe şaşakaldılar. Mu- cizeden bahsedenler bile oldu. Civar köşklerden birinde oturun ihtiyar bir doktor hâdiseyi tib ben izah etmeğe muvaffak oldu: Arifin şifa bulması, karisnm ölümü münasebetiyle duyduğu şiddetli teossür ve teheyyücün cümlei asabiye üzerinde yaptığı sadmeden ileri gelmekteydi. Hâ- dise fevkalâde olmakla beraber mucize denilemezdi. Arif kendisini müşkül bir va, ziyetten kurtaran bu faraziyeyi memnuniyetle karşıladı. Şimdi 0, oturduğu semtte, karısmı ha” kiki ve senelerin tahribatma muvaffakıyeale göğüs gerecek derecede kuvvetli bir aşkla se. ven kocalara bir misal olarak maruf bulunmaktadır. kej dir. — Bunu söylemek için mi gel din buraya? — Evet. Çok merak ettim, Eğer çirkin bir kadın olsaydınız. Rüste. mi alfedecektim. Halbuki siz bir dünya güzeline benziyorsunuz. Si zi bu dört duvar ârasıma kapatmış. Kendisi her gece nöbet bahanesile arabacmın kızımın koynunda Sa bahlara kadar elenip duruyor. Marta bunları duyunca beynin» den vurulmuşa döndü. - Demek ki beni, kalede vazife bahane ederek aldatıyor.. Başka biriyis gönül eğlendiriyor. öyle mi? Marta allamağa başlamıştı. Osman beklediği neticeyi çok ça- buk elde etmişti, Marta hiddetine den ateş püskürüyordu. Osman genç kadının elelrini tüfe tu: — Merak etme, yavrum! üzüle me...! belki durulur.. belki ondan İ Bu bir ihtiya ) eski kunduralarn başta taşm. Hiznetçi kız — Binnleset otelimizde yer yok.. Size ben yatağını verebi, Hedi ama, 6 zaman patronun bağle, yerde yatmağa katlanması Mzrm ge icerik — Malyan karikatliri — Eski pabuçlara rağbet Bir koyundan yedi post çika- tısadi güçlükleri yenme- Ee çalışan esaret memleketi Al manyada eski kundurslardan şapkalar yapılmaktadır. Filhakika bir çok okadınlarn kocalarının eski fötr şapkala, rından terlik, hattâ zarif iskar. pinler yaptıkları görülmüştür. Fakat şimdiye kadar eski iskar- pinlerden şapka yapıldığı duyul- muş değildi. Gariptir dünyada insan bazan başında taşıdıkları” nı yerlere alar, büzar da çiğne, yip geçtiklerini başma çıkarır. ç meselesidir. İşte masına sebep de iktisadi güçlük- lerdir. Söylediğimiz gibi bir koyun- dan yedi post çıkarmağa mecbur olan Almanya eski meşin arçala- rmi bir nevi iplik haline getir. meğe ne bu meşin ipliklerinden biraz kba fnkat çok hefif hattâ zarif şapkalar yapmağa muvaf-. fak olmuştur. edi Otomobilin tarihi Bakon, Vinei, Nevson ve Vo kamos gibi or sekizinci asrın en kıymetli mühendislerini gölgede birakan Fransız mühendisi Ni. kola Künyo'nun 1769 senesinde imal etmeğe muvaffak olduğu ıptidaf otomobil buharla hareket ediyor ve saatte dört ve nihayet beş kilometre katedebiliyordu. Otomobilin ecdadı Nikola Kün yo tarafından yapılmış olan bu makinedir. Bundan sonra 1826 da Peg ta, rafından diferansiyel hareket keş folundu. 1825 - 1827 senelerinde Gürney ve Hanok devirli kazan, Jar vücuda getirdiler. 1845 de Tomson, pnömatik bandajlar, 1873 de Bole müstakbel direksi. yonu buldu, Nihayet gazla mü- taharrik motorlar, bilâhare, pet- rol ile mütaharrik motorlar bur lundu ve nihavet Frnand Forest tarafmdan infilâkli motorlar keşfolundu . çabuk bıkar.. geceleri gene sans döner, Sakın bunları benden duy» muş olma! Sona onunla kanlı bi- çaklı oluruz.. Senin de başın ya nar... anlıyor müsun? Marsta ağlayarak söz verdi: — Beni ikaz ettin. teşekkür e- derim. O halde beni yalnız birek” ma, Osman! beni âra sıra, Dul Burada pek himayesiz yalnız kal dım. Halbuki ben ona (o melekler kadar lekesiz bir safiyet ve sadâ- katle bağlanmıştım. Düşün bir ke re, bu korkunç ve yüksek duvarlar rın arasında haftalardanberi niçin oturuyorum? Beni buraya bağla” yan onun aşkından başka ne ola- bilir? Onu seviyordum... delice, bu dalaca seviyordum. — Evet. budalaca bir (sevgi. Çünkü, sevdiğin erkek « sen bura” da gözyaşı dökerken » başkasının koynunda yatıyor, böyle bir erkeği sevmek budalalık değil de nedir? (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: