15 Mayıs 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

15 Mayıs 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

thi Kardeş “9k, Istırap ve hisromanı iğ > İ tahayyül etmekie , Ve nihayet bir bir adam, roman girdikleri gibi onlar gibi konuş. 4 n Seyahatler, mehtaplarda ii ürik Sevmiş miydi ? Niçin sev- Sİ Annesiydi! Pekâlâ! his oluyor diye mı etmesi | gi” Bİ ona teslim etmiş nl da pek muhtemeldi. m uzaklaşmış olan kadına #adk kadar bekâr kalma- Pi e Mir eli sayılabilirdi. ” ölürken servetini o oğullarma bırak, Müthiş bir hiddetle i ayağa kalktı. Uzattı. el açtığı elinde vurmak, ©zmek, boğazlamak e Kimi öldürmek v * Herkesi, o babesını, ke, * ölmüş olan themi, mek için fırladı, a hi De Yapacaktı? Bunu SAR, © bilmiyordu. Pakat 1 N Sonra şüphesinin “dl, SE hissetti. Belki de "Gay, Sinirli zamanlarm. j esinin bazan ne bü- da düştüğünü kendisi U. Aleyhinde delilleri, “dilmesi o muhâleme ötvel mukarrer bir 4 mda ( fthamname İh, Xasına toplanmıştı. istirahatten sonra a türlü düşünmesi ne idi Üzerine yatmak için . B Kimseye görünmeden » ve irade zoruyin Muvaffak oldu. ğ r K, A i doktorun vücudu, ka - kumun rahatsızlığı i- iki saat için uyuş- ve kapalı odasının uyandığı zaman Na pi tamamiyle toplaya- y da acı bir tazyık, evvel düşünülen ke- . ruh sıkıntısını : ) nin önce sade - 2 i a N ; : felâketin ilikle. Iİ ve bir hum . Ne yücudunu hırpalama- Ğ o oturdu. rıhtım boyunda ç hayrürken yapmış ol. ri tekrarladı ar olduğu ne - luğundanı katiyete v na e Yİ Acaba ben rüya İM? Su gördüğüm işi. hattâ bu tarafa ne mana verme- — Paktı me kadar yak» Mi, VE Söndü Vay mu kayhetmiş bir ; Sikla yolunu ar» Mi arasina : di amn ( İuçkirıkları Sin yormuş si May Yüymak İstemiyord. ru Sikimi Uykuya daldı. KAÇARKEN.. MLDiZE nde aşa 5 inciri çözdü, fakat fe bir şey hisset. bir adam öldürecekmi doğru mantığınm insafsız kuv.- vetiyle sürüklendiğini anlıyondu. Susamıstı. İçi yanıyor ve kal- bi tıkanacak gibi çarpıyordu. Biraz hava almak üzere pence . reyi açmak üzere kalktı. Yatak- tan indiği sırada bitişik odadan hafif bir ses duydu. Tarık rahat ve sakin uyuyor, hafifce horluyordu. Evet uyu - yordu! Hiçbir şey hissetmemiş, dam tekmil evet Tarığa ve- riyor, o da bunu gayet tabii ve meşru bularak parayı elıyordu. $imdi kardeşinin keder ve ıztı. rapla inlediğinin farkında olma- dan, zengin ve mesut, uyuyor - du, Bir gün evvel olsaydı 'Tarığın kanısına vurur, içeri girer, ya - tağının kenara. oturarak uyku sersemi bir halde bulunacak o lan ona: “Tarık kardeşim, der- di, yarm annemirden herkesin süphe etmesine sebep olacak v onu İskeliyeck olan bu mirası kabul etmemelisin” derdi. Fakat şimdi kardeşine bu bahsi aça - madı, Tarığa “senin ae madığı simdi yapmasına im - kân yoktu. Keşfettiği bu yüz ka. rasını Saklamak, içine gömmek, herkesten ve bilhassa kardesin » den gizlemek lâzımdı, Artık “âlem ne dor?" düşün cesine ehemmiyet o vermiyordu. Annesini keşke bütün dünya ii ham etseydi de.kendisi, yalmz Faruk, masum bilse ve masumiyetine katiyetle inana - bilsevdi! Kardeşini bir r- dan dünyaya getirdiğin bile bile annesiyle bir deni e a İyar nasıl tahammil imdi? Bu, ne âzaptı? Fakat annesi ne kadar sakin, memnun ve kendinden emin gö. rünüyordu! Annesi gibi saf bir ruh ve dürüst bir kalp sahibi bir kadın, sonradan viodan (Azabı duymaksızın, ihtiras sevkile düş mesi mümkün müydü? * Ah vicdan azapla. 1! Bu - evvelce ilk zamanlarda annesini kıvrandırmış, sonra zamanla her şeyin silindiği gibi oda yavaş yavaş kaybolmuştu. Günahı için muhakkak ki ağlamış, sonra he. men hemen unutmuştu. Bütün kadınlar, öptürmek için dudakla rını, sevdirmek için bütün vü - cutlarını teslim ettikleri adamı, aradan birkaç sene geçince tanı. yamıyacak kada: hârikulâde bir unutma hassasın- sahip değiller miydi? Onlarca öpücük yıldtrım gibi çarpan, aşk fı.'ına gibi ge. çen birer hâdise değil miydi? Sonra hayat başka (yıldırım ve fırtmalara initzaren yeniden gök vüzü gibi sakinleşmez miydi? İnsanım bir bulut geçmesini ha- tırlayamıyacakları gibi kadınlar da geçmiş âşklarmı kolayirkla hatırlayamazlardı. Onlar aşk hususunda erkeklere benzeme? - lerdi! (Devamı var) tirmemek için, yedfinder kalkmı- yordu. Martz bu zindanda didinip dur rurken bir gün ayağına kâranlıkta bir kapak takıldı. Eliyle uğraştı.. kapağı açtı. Zemin katından hafif bir ışık süzüldü. Kalenin samıçlarma buradan r nen bir yol keşleden Marta bir- denbire sevinmişti, Gece olmadan, ışıklardan istifade ederek ozemin kala inmek istedi. Taş merdiven- lerden yavaş yavaş süründü. Sekiz on basamak merdiven indikten sonra, sarnıcın içine girdi. Burada su yoktu. Samıç harap olmuş, du var taşlarının bir çoğu yıkılmıştı. Kalenin cenup temellerini teşkil eden bu duvarların arasmda kü çük delikleri görünüyordu. Marta V deliklerden birine sokuldu. iel ep 4 ki, kerslisi bu ay» denlık dünyaya ne kadar yakın dr. E X BER — Akşin basla Yazan: NEZİHE MUHİTTİN — Firvze kilpeler.. Zümrüt yü . zükler... Şıkır şikir bilezikler. Şık bayanlara kolyelerim var... Yaz güneşinin kafatasına, kiz. gın bakırdan miğfer geçirdiği bunaltıcı bir gün, hücra sokak. larda bü yorgun argın 8€s kesik kesik sendeleyip sürükleniyor. dur . — İnci kolyeler.. Firuze küne er... Yakut yüzükler. Güzel ba. yanlara gikir şikir bilezikler... Sesi tükenip sönüyor, çarpık ve dar kaldırımlerda bir çift eski kunduranm yırtık köseleleri tr sırdayordu... Boğucu temmuzun kuşluk vak ti, mahallelerin derin uyku ses. sizliği içinde gezinen, yırtık pa bpçlu ihtiyar mücevherci, esrar, lart tılsımla çözen, peri masalla” rnm efsuncusuna benziyotdu. Kambur omuzlarma cilâsı sıy.. rilmış iki eski kayışla bağ'ı kii çük camekânmi artık taşıyamı. yacak kadar kesilmişti. Susuzluktan dili damağına ya” pışıyordu, Bir maşrapa su İstemek için teklif o bilmiyen (Obü (fakir mahallenin tek tük aralık kalmış kapılarının iç tarafındaki karan” likta biç bir gölge kıpırdamıyor. du. İhtiyar işportacı, yikik bah” çe duvarlarından sarkmış gakncı bir dalın yaprakları arasında ol. gun turuncu renklerle serin 8€ rin sallanan Trabzon hurmaları, na yanık bir ibtirasia bakarken prüzlenen sesi boğazını tırmalr yordu” — Eeee firuuuze yüzükler... inci kolyeler... Baldıranlı viranede, sıcağın ağırlığı küçük vücutlirini ezerek “rölanti,, hareketlerle oynamıya calısan birkaç gocuk, kirli ve hır pani basma entarilerini uçurarak ihtiyarın İsportası itme top. — e baba Si şekeri var mt? Ecn nivet çekeceğim. Bak parsma!... Osman babayı temin etmek icin elini açıp, avucunda kirabilir kaç saatdenberi sımsıkı tuttuğu, bir eski zaman hoyükünden çıkarıl, miş antika mangırlara benziyen ter ve çamurla yosunlanmış yir mi paralık gösterdi. Öbür çocuklar, avucundan bir servet tıkaram sihirbaz arkadaş” larına gıpta İle bakarak niyet şe” kerinin hayalile yutkunuyorlardı. Osman babba camekârmnın kü, çük çekmesinden dört beş kara” melâ çıkararak oocuklara gös terdi: i — Kim bana bir maşrapa $u getirirse bunlatı ona vereceğim! Deği. Çocukları müthiş bir telâş al, mıştı. Biri zıplıya zıplıya aralık kapılarm birinden içeri daldı. Başka biri de koşmuya davrandı, fakat evinin uzaklığı ümidini kesmiş olacaktı ki bir duvarın Mihneti zevk etme- dir âlemde hüner köşesinden tekrar geri dönerek gözlermi Osman babanm eline dikti.. İlk koşan atik çocuk biraz sonra döke saça paslı bir çinko maşrapayı Osman babaya mu zafferane uzattı: — Çık bakalım karamellaları! Osman baba kana kana suyu nu içtikten sonra avucunu açtı. Çocuklar gene etrafma Üüşüş, müşlerdi. Şekerlerin üçünü, suyu getirene verdi. Birer tane de ö bür lerine dağıttı, Avucunda kalan iki karamelâyı da tekrar çekmesine iade etti, Çocuklar şimdi birkaç adım koşup bir duvarın kenarma gö melerek münakaşalı bir konfe, rans kurmuşlardı. Suyu içince serinleyen yorgun sinirleri Osman babayı da vira nedeki iri beldıranlarin arasında dinlenmiye davet etmisti. bir adamdı, Haline göre atlattığı serencanlar ona hayatı derin manasile anlatmıştı. O, hâdise lere yalnız güz bebeklerinin üs, tündeki cam gözlükle bakan sat” hi bir insan değildi. Okumıya meraklı, düşünmiye milsteit bir zekâ sahibiydi. Küçük memur yetinden kadro hsrici kaldıktan sonra birçok işlere girmiş, hep. sinden de eli boş dönmüştü. Ka” ragiimrükteki tahte evi büyük yangında kül olunca co'uk çocu” Zile uçsuz bucaksız, bir zaruret icinde çaresiz kalmıstı. Bu tali, sizlik yetmişe yaklaşan hayati mın son genelerine doğru gittikçe v5. artmış, çoluk gesuk ta o pikbetie.... xiyadeleşmişti. Osman baba ya" rm düzüne kız evlâdm babası idi. En nihayet büyük kızı Nadi, de ile çalışarak nafaka çıkarmak gayretile bu küçük ermekânı düz müştü. Nadide marifetli kızdı. Seyyar dükkândaki boncuk kolye lerin hepsi onun elinin hüneriydi. mış, kıymetli yükünü yanıbaşma indirmiş, acı nasipsiz hayatınm hatıralarma dalmıştı. Bu virane nisbeten serindi, Osman baba iri baldıraniar arasında gözleri yarı kapanık bugn daha siftah et, mediğini düşünerek göğüs gecir rirken, soluk dudakları arasın dan bir mısra kırmtısı döküldü: — Mihneti o zevketmedir lemde hüner.. Sonra kımıldadı ve fersiz göz lerinde meçhul bir muhataba karşı kin ve ıztırap ateşi yana rak kendi kendine devam etti: — Hayır hayır! Gamı şadii fe Tek böyle gelir, böyle geçer! Geçer amma nereye bilir misin onu? i. Yazan: Şu küçük delikten geçecek kadar ulak bir mahlük olsaydı. o hütri- yelins ne çabuk kavuşacaktı. Burada fazla durmanın bir mü nası yoktu. Zindanda kendisini görmezlerse şüpheye düşecekleri ve burasını a rayacaklarr muhakkaktır, Bacağın- daki zincirleri de tekrer bağlayıp © işkenceli hayata o dönmesinden korkan Marta can havliyle, yıkık taslardan birini çekti.. ax ire döztü. Marta duvar daki toprakları eliyle eşti.. delik büyüdü. Artık bu delikten çıka. iskender F. SERTELLİ bilirdi. Yavaşça başını oçıkardı.. Macarların muhasara o kuvvetleri bu cephede çok kuvvetliydi. Kim- bilir, belki de dayısı prens Mirçe de bu cephede bulunuyordu. Düş manla karşı karşıya gelmemek için başını tekrar içeriye çekti; Macar kuvvetleri ancak bir ok menzilin den uzak mesafede bulunüyordu. Marta bu delikten yere bakmayı unuttu. Kendi kendine: s1 eskiden sarnıçmış. El bette, zemin katında olduğuna gö * re, driedâli zemi"den çok çöle sek olmasa gerek. Ne zararı var? Zehirli bir hançer gibi insanın tâ ciğer köşesine geçer.. Böyle aci, lara gülmek ancak meczupların kârıdır... Sen, merhum Epikür dostumuzun ağzını kullananların lâlına kulak asma"... Hele felek ten kıyasıya silleyi yesin de son” ra konnuş onunla... Eğer bütün feselesi birer çürük armut gibi sapır sapır dökülmezse ben ka, #alırım bunları... Osman babanın dili gittikçe pelteleşrk son sözirini bitirdi.. İhtiyar mücevherci birdenbire başka bir âleme intikal etmişti: Küçük camekânine bakan gözle. rine inanamıyrdu. Bu tozlu bu” lanık camlar kesme billür gibi ışıldayordu, İçindeki kıymet Di &ilmez zümrütler, sira sıra İnci, ler, berrak gök yakutlar, sihirli firuzeler göz kamaştırıyordu. İç bedestana benziyen loş ve rutu” betli bir yerde, dinçleşmiş vücu” dü, hareketli ruhile muhteşem servetini teşkil eden nadide mü, cevherlerinin önünde, bir kehri. bar ağızlığından, mis kokulu bir tütn dumanları çekerek keyf ça" tıyordu. Hâkim bir tavırla içinde bulunduğu ântika çarşıda bir. den bir, hareket, bir telâş başla mişti. Sonra meseleyi anladı... Hindistanın en namlı, en zengin bir mihracesinin çarşıyı ziyarete gelmiş olduğunu söylediler.. Bi" raz sonra rengârenk ipekler için de kişmiri çehreli ve beyaz tür banlı mihrace onun dükkânmın önünde durdu. Hind hükümdarı rın İri siyah gözleri camekânda ihtişamla parıldıyan © misilsİz simrüt tasa dikildi. Osman baba kıs kıs gülüyordu. içinden bir ses: Bu taş yalancı, yalancı! diye mırıldanıyor, kal bine yine alışık olduğu oacıÜ. mitsizliği dolduruyordu. Fakat mihrace pazarlığa girişmişti. Me sele uzun sürmedi, İncili sırma bir torba açtılar.. Osman baba nm yüreği şiddetle çarpıyordu... Şimdi bu avuç dolusu çi aitim ları eve götürünce kimbilir ç0. cukları nasıl sevineceklerdi!.. İh tiyar mücevherci önünde yığılan altınları çekmesine istif ettikten sonra, mihracenin esmer, ince ve üzün parmaklarını kıymetli züm rüde doğru uzattığını gördü... «.. Osman baba derin bir iş çekişile gözlerini açınca, sari sal varlı, eli cepkenli, beyaz tülbent başörtüsünü “kuzgun! siyah sa larinm etrafıma sarmış bir Ti kule yosmasile karşılastı!.. Get ve kişmiri sirin yüzü, kar ibi dislerinin sırıtan küstah gülüsile aydınlanarâk derin uykusundan saşkın şaşkın uyanan ihtiyara Yüksek de olsa atlarım. Bu gece tekrar buraya iner ve hürriyetime kavuşurum. Allahım sen bana yar- dım et! Dive söylendi. Yavaşça sörnicin merdivenelrinden çıkarak, tekrar zindana döndü, Marta o gün aksü- mı sabırsızlıkla bekliyor, Ö? üzeri, nöbetçi, Martaya yiyeo ni verdi ve: — Suyun var mi? Diye sordu. Mar — Bir söye ihtiyacım yok . Dedi, Nöbetçi tekrar kapının. deliğini kapadı, Martâ kuru ek» mek yiyordu. Zindanda geçirdiği günlerde çektiği ıstırabı hiç bir zandan unutmayacaktı. Beni Rüstem bu o işkenceden kurtarabilirdi. Neden aiskadar ol madı? Onu keski gücendirmesey« dim. Diyor, sonra birden kaçmak il» tima'ini #0 "aral — Kimseye mint etmitece- : 7 bakıyordu. Osman baba doğru lunca çingene kıznan esmekân, daki sırça zümrüt yüzüğü aşıra. ince üzüm kara parmaklarını tut tu. Kara Kız silkindi. Yüzüğü çoktan parmağıma geçirmişti: — Ab ne güzel yüzük bu'be koca hörif!.. Bunu bana versene. Osman baba homurdandı: — Parası? Kiz şuh bir kahkaha atarak: — Param yok.. Daha siftah etmedim, dedi. İnanmazsan bak! Ağacın dibinde duran, papatya gelincik, kantoronla dolu küfesi- ni gösterdi. Osman Baba hek verdi, O da siftah etmemişti daha. İhtiyar adamın sustuğunu görünce kız şimarık şimarik: — Sana kokorozlu bir fal ba. kayım mı? « diye sordu - — İstemez!.. — Ha dur öyleyse. sana iste- diğin kadar karagöz ebegömeci hasiyetli hindi kazayağı. şifalı kantoron çiçeği vere; . Akşama pişir afiyetle ye... Olur mu artık?. Bu yüzüğe kanım kaynadı benim... Osman Baba tevekkülle boy - nunu büktü. Biraz sonra tenha sokakta aksi istikametlere doğru fasıla- Ni iki ses sürükleniyordu: Genç Çingene kızı zümrüd yüzüğün aşkile daha şen, daha şakrak bir destan çağırıyordu: — Kokuları güzel.. Lâvantaçi- çeği.. Çayır kelebekleri kar gibi papatyalar... hasiyetli hindiba, şifalı kantron çiçeği... Karagümrük yolunu tutan Os. man Baba da #rtında bir sürü otla ağırlasan yükünün altından inliyordu: — Firuz yüzükler... İnci küpe- ler... bayanlara şık kolyelerim var... Kadınlar iÇin. tavsiyeler Utü lekesi nasıl çıkarılır? Ütü fazla kızgın olursa, bazan ütülenen çamaşırda hafif bir yanık lekesi ohır. Bir bardak su İçine bir tutam boraks karıştırı. irsa ve bu su ile yanık yer y. kanır, sonra temiz su ile çalka - nırsa lekeden eser kalmaz. Kirlenen eldivenleri nasıl temizlemeli? Kirlenen eldivenleri o temizle. mek uzun bir meseledir. Daima temiz eldiven giymek isteyenler için sokaktan geldikçe eldivenle. ri temizlemek en iyi usuldür. Eldiveni elden çıkardıktan sonra temiz bir havlu veya peçe- te ilzerine yaymalı. Bayat ek - mek içini alarak eldivenin her tarafını ovmalı. Beş dakika için. de eldiven temizlenir, ğim - diye seviniyordu « Bu gece Allah yardım edecek, sarnıçtaki delikten kaçıp gideceğim, Prens Mirçe benim kaçtığımı duyarsa kimbilir ne kadar (o sevinecektir. Belki de beni kml o Sikizmundun huzuruna kadar çıkaracaklar, omü zaten çocukluğumdanberi görmek isterim, Bana kimbilir neler se racaklar? - “kalede ne kadar Türk muhafızı var?... Doğan beyne kada: dayanabilecek? Yıldırımın yola çıktığından haberdar mıdır lar?,, Bütün bunları şüphe yok ki anlamak istiyecekler. Ben de hile diklecini, gördüklerimi ve çektikle. rimi birer ODirer anlatacağım. e herkesten ziyade sevineceklerini omuyorum, kü Rüstem bir gece bana: See dırım gelince, ilk işi Macarları dağıtmak, onlardan intikam si, mak olacaktır. Zira, Macar kra- h harhılarm başma . bütün ği iyallandmdı.” demişti. ? Derama ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: