25 Mayıs 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

25 Mayıs 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z ya Ne diyorsun ?... Tek- Ne mi diyorum Dediğim | ge Ne diyorsin? diye tekrra- Main söylediğini, bittin e zRmız konuştuğumu 4 Orum : Ser mirasna Ko- Me Şerefti bir #nnesinin namusunu Te bir parayı kabul edemez, * sen mirası kabul ettin. ik? Faruk!.. . Böyic nasıl aklma getirebi!'i- e Bunları söyliyen sen hı, Pet. Bunları söyliyen bö anberi ıztıraptan nl geceleri uylusuz f b Kün 8 he söylediğimi, ne © bümeyesek kadar iztis 5 keder ve utançtan - dönmüş bulunuyorum. korkunç smrı evvelâ im ve simdi kat'i olâ- Me. Sus!., Armem bi- Konuştuklarımızı belki de duymuştur... i artık kendisini U Söylemesi, içini lâzımdı. Ve söyledi. İlk şüphelerini, mantrki Melreini, kendi kendi. Naş edelesini, nihayet kat'i bir kere dahâ ortadan fotoğraf o meselesini kesik cümlelerle konu- ısındaki Tarıkı ve Kı, İda bulunan annesini Kn benziyordu. Bir mu- değil kendi kendisine $ gibiydi. Çünkü ;. çünkü çok lk, “ekmiş ztırabını. içinde kalbindeki yarayı ka- Si, Fatmıştı. Bu yara bü- 9 Mi Ve Kihâyet (patlayarak p ileri de kirletmişti, bir seyi anlatırken gibi odada aşağı Bi sabit, boğazında » bizzat kendisine kar- duyarak söylüyor, 2 emini anlatıyordu. Saşkın ve kardeşinin anlatıştyla hemen he Annesinin bu N iş yi N > Wİ, “TA KUŞLARLA a ŞU YOR Rüstem erkenden İp Bitti, MN gerçekten gitti sanr ay tekrar döne duvardan atlayıp & saklanmıştı - İN İçinde bir şüphe var- i a Sözlerinde santi. ittikten sonra eve baş mu? ye rn bekledi. gi 1 m voktu. kN eğ Pişiriyordu. NN bir bahçesi vardı. Ka beye tr As süri | kas Rim duvara Ba Bir çaralık İdsk, Istırap ve his romanı -24. ç kapıya, in, dayanmış dinli- Annesi herhalde konu- şulanları duymuştu. İşitmemesi- / ne imkân yoktu. Dışarı da çik- mamış, hiç bir itirrzda bulun mamıştı. Dömek söyliyecek sö zü, itiraza cesareti yöktü. “Faruk birdenbire sustu. Hid- detle ayağını yere vurarak söy- lendi: — Bunları söylemek neye yas | rar? Ne budalalık ettim de söy- ledim! | Ve başı açık, peşinden kovali- yorlarmış gibi odadan çıktı. Hızla vurulup kapanan apart- İ man kapısının gürültüsü 'Tarıkı içinde bulunduğu derin: kâbne- tan uyandırdı. Kendisine saat- lerden daha uzun gelen birkaç saniye daha, bir ahmak uyuşuk» | tuğu içinde mütereddit durdu. | düşünmesi, karâr verme$i icg- | bettiğini biliyor, fakat cesaret: | sizlik ve irade Zaafı yüzünden | olup biteni hattâ anlamak ve ha» tırlamak bile istemiyerek bekii- | — Torsa, bu sene de-oynamak fikrinde misin? — Niçin oynamıyayım ? — Kaybedecek paramız yok! — Ne. maalüm? Belki “bu yıl kazanırım? Her yılım kısmeti ây- rL Onun için (böyle bir gün her kes talihini dener, — Başkalarm ne yaptığını bil- miyorum. Onlar deneyebilir. Lis kin senin denemene hiç te hacet yok. Senin de, bizim de talihimiz «çoktan beri ma'üm. - Oturduğun yerde rahet otur. — Ne acayip kadınsın, biliyor musun? — Saki var. Gitmiyeceksin. Görsem bile inanmam, Bâri oynamasını'da bilsen, canım yan maz. Fakat sen bu gidişle mütt- madiyen ks ybedeçeksin, Kazanacağım, diyorum sana. Yüzde doksen dokuz buna eminim. Bir hissi kabicivulm kas zanacağımı haber veriyor. Eğer bu sene de kaybödersem, peşi” nen sand namusum üzerine SÖZ veriyorum: O cenabet kâğıtlara bir daha elimi sürmeyeceğim. — Fazla lâfa lüzum yok. Hiç | bir yere gitmiyeceksin... Bu milnakaşiı yeni sene arife yordu. Kati bir karar almakta | sinde Nevzatla karısı arasında tereddüt gösteren zayıf (iradeli geçiyordu. Kızları Nevzatla Ay» kimselerdendi. Derhal bir karar | ten ve evlâtliklerı Feriha da w vermesi İeabeden vaziyetler de | yada sırada bu konuşmaya işti bile, itiyst ve sevkitabil ile, birkaç saniyelik olsun zaman kâ- zanmaya bakardı. — * Düşünmeğe çalıştı. Hayatmda hiç bir zaman ciddi bir müş külle karşılaşmamış, düm düz rak ediyorlardı. Nevzat içini gekti; buna rağmen bütün ümidini. kaybet- mis değildi. Alışama kadar va» ziyet değişebilirdi. Bundan mâs- bir yatakta rahat ve sakin akan | da 'bir proje düşünmüştü. Her bir dereye benzeyen hayatmm | ne pahasma olurma olsun, her Gerâyarimâ kendisini birikiver- kepi si lmlumrmakiin mekle. Ceza. sının yihut — karısmın dediği MN ballar gibi — divâreliğinin ihtimamla yapmış, hukuk tahsi- demek üsere mıntakanın küçük lini hayatı sekin olduğu ve cân | kiubüne gitmeliydi. Nedense, 6- Uşmağa da alışmış bulunduğu | vin muflek bükünidarı olan ka> cezasını ğ için muntazam bir şekilde bitir mişti. Dünyada herşey, hususi bir şekilde dikkat ve alâkasmı celbetmeksizin, ona tabii görü nüyordu. İmtizamı usluluğu ve istirahati mizacen sevmekteydi. Ve şimdi hiç beklemediği halide karşılaşlığı bu felâket önünde, hiç yüzme bilmezken denize düş- müş bir adam gibi, saşkm ve ne yapacağım bilemez bir halde kalmış bulunuyordu. Evvelâ Okürdeşinin âğiz iddi- asm süpheyle ka zılamağa ça- lıştı. Faruk kıskançlık ve kinle yalan mı söylemişti? Fakat buna imkân tasavvur rının arzusuna zahiri ötaatla birkaç dakikanm geçmesini “beke ledi, Sonra likayt bir tavırla: — Müdemki ısrar ediyorsun, gitmiyeceğim. Yalnız gu kızlara acıyorum. Karısı şiddetle: — Bu da ne demek? — Demek istediğim şur Ben de bir kere orlara güzel bir yık başı hediyesi vermek isterdim... — Hani su kâybededeğin pö- rölarla mı? — Gayet atbii, Oyuna gitne- mekle kazanacağım kuvvetle müh edemedi. Maruk bizzat kendisi | temel bir paravt kaybetmiş s0 de inanmamış olsa böyle bir şey | yılmaz mıyım” nasıl söyliyebilir, anneleri hak- kında bu kadar iğrenç bir yalanı uyduracak derecede alçalabilir miydi? — Sen mi kazanacaktın? Baş İ ka ne zaman kazanmışsan, SÜ» | lesene? — İnsan birkere kazanır. Sas (Devamı var; | na söyledim; içimde acayip bir — Zavallı kuşlar i ne kadar Kaderden kuvvetli duygu bana ümid veriyor, Fakat madem ki o kadar wrar ediyor. sün, zarar görecek olan yine sizsiniz... Bana göre hava hos. Araya uzun bir sessizlik girdi. Nezahat: — Cansm anne, mademki bi bam kazanacağını kuvvetle ümit ediyor, bıraksaniza gidip oyna- sm? Ayten ” — Bu sefer de tecrübe etsin, Ayten: nne. İnsan böyle hislerini yas bana atmamalı, Hizmetçi vazifesi gören kiz: — Bey niçin gitmesin? Böyle günlerde herkes gider... Hulâsa farazi kazanç tafaf- tarları om müdafaa elmekten çekinmediler, Hatırımız Tarr etmeyin... Hâkim kuvvet nihayet kırıldı: — Peki, gitsin bakalım, Ma- Yalnız, kazanacağı paraları sak- layacak yeri hazırlayın. * Diyerek zavallı Nevzatın ka» bine zehir gibi dökülen sürekli ve şeytani bir kahkaha savurdu. Fakat adamcağız konuşmadı; birkan saat içinde bu kahkahası- ra fazlasiyle mukabele edeces inden emindi. Nevzat, yüksek şürüdan çıkan büyük kararı mağrur bir kayıt- sızlıkla karşıladı. Bine bir gaze te alıp okumağa koyuldu. Biraz dan yüksek lari makam müna- sip görülen miktarda paranın verilmesini de tasvip eti. Oda» sma giti, biraz sonra elinde bir kâğıt para ile döndü TF Al... Bu don artık, bilmiş Nevzat heyecan eseri göster meden marayı slıp cüzdanına yerleştirdi. Sonra, kâğıt oyunu- Da giden bir kimsenin paraya yüksekten bakan bir tavrile ga- 2etesini okumağa devam etti, Mediha: — Sana bir tavsiyem varsa, o da, oyunu iyi biler bir ustanm vanma gidip oturmak, olun © yun tarzını tâkip etmektir. Zi. ra sana kalırsa... Vay haline! Nevzat, kıymetini hiçe imdi- ren ba son hükmü de kabul ede- için, anne... diye murıldane yemeğini yedi, iki kızı ve küçük hizmetçileri kendisini kapıya ka- dar teşyi ettiler; o büyük bir ü- mitle ayrıldı... . ş * Ertesi sabah Nevzat salonun missasında aile cfradiyle gevril- miş bir haldeydi: Kazancını tevzi ediyordu. HABER — 7 Nakledem da düşündü: “Be divane, intihar da etsem, LI zâraf edecek olan yine benim. Ölüm kurşununu çekemen, ka- bil değil. Beni yaralı bir halde eve götürecekler, yine körktuk- tarımdan kurtulamıyağağım... Nihayet evdekiler hiç olmaz $a& uyuyuneaya kadar klübde o- yuna istirak etmeden biraz daha oturmağa karar verdi, Sonra «- vine gider, doğrudan doğruya odasına kapanır: sabahleyin de erkenden kimsenin haberi olmâ- dan dışarı çıkardı. Bu sekilde mukadder saat gelinceye kadar bari zaman kazanmış olurdu: Salonun bir köşesinde otur muş, üst üste kahve içmekten başka bir şey yapmayondu. So'- gun öehresindeki korkunç üm - sizliği okuyan bir arkadaşı yak- lagtı: — Kaybettin galiba? Nevzat içini çekti: — Al kızım sön, Nevzat, ön “ira; canm me isterse alırsın. Sen de Ayter on lira, Gel sen de Feriha, al bir Hira. Mediha mahcubiyetle: — Bana vermiyecek misin? Novzat tatlilrkiz cevap verdi: — Merak etme... Seni de böyle bırakmıyacağım. Evvelâ şu şer- mayen. Şimdi, bu boş lirayı al, Gerisi de bana kalsın, lâzım olur. Masanın üzerinde kalan bir iki yirmi beşlikle diğer ufaklık. ları topladı, derin derin içini çekerek cebine soktu. — Neden öyle bir tuhaf içini çektin? * — Mahvoldum... — Nasıl içimi çekimiyeyim, — Istersen ödünç vereyim, mümkün mi, z Medihacığım? tekrar oyna... — Yoksa daha fazla kazar Dşündü aklıma bir fikir geldi: dın da sonradan kâyıp mı ettin? — Bir daha mı oynıyayım — Bırak, Medihacığım, br Hayır... esekkür ederim O &- rak! Yetmiş lira kazanmıştım. dünç parayı ancak eve kazanmis bir partide kaybettim; nihayet gibi gitmek için kabul edeceğim. kalakala dimde otuz lira kaldı. Aksi takdirde mahvolduğum Buna da şülnür, Nevzat hakikati söylememişti. Derdinin sebebi tamamen başka idi. Bu seferde tali ona yâr ol- Arkadaşı, tasarladığı plânı mamıştı. oOKlöbe girdiği sırada anlamakta gecikmedi. Biraz “Bükara” olmuş yürümüştü. Bir sonra da Nevzat klüplen kazan- - dakika durdu, hangi “tablo” nun (mış olarak ayrıldı. kazandığını tesbil etmek istedi. — Gördünüz mü? Gördüünz Sol taraftaki tablo kazanıyordu. mü? Size kazanacağımdan ©m- O sırada oynıyan zat mütemadi. niyetle bahsettiğim zaman İnan- yen dokuzlularla sekizliler çek- mMiyordunuz. Ben şimdiye kadar mekteydi. Nevzat, kendisine de hislerimde katiyen yanılmamı- bir yer verilmesini rica etti ve $ talihli tabloya sokuldu. O oturur o Talib bu yılbaşında da belki oturmaz hava birdenbire değişti. Nevzata gülmedi. Fakat Nevzat * . Ortaya sanki ateş düşmüştü. telihi yendi, ondan daha kuvvet- Kimse duramıyordu. Baka üze Ji çıktı ve bir daha oynanındı. time baka. Böylece Nevzat şe 4 z refsiz bir şekilde sermayesinin : yarısını . kayöedince. yer değiş- Kadınlar ıçin trmeğe karar verdi, O sada RE gss ğe üni metese “tesadüfen kazanmakta olan sağ» ye daki tabloya geçti. Nafile, Yine tere yağı, 15 Ee eski tas eski hamam. Oyuna ğ Sütü mıkletmalı ve içinde ek İ mek mayasmı ezerek eritmeli, yumurtaları ve unu ilâve ede rek on dakika kadar hamuru gırpmalı Üzerini örterek 45 de” mişti. Bunu üzerine bir kenara çekildi, bir kahve ısmarladı ve düşüncelere daldı. Her kaybeden adam gibi... Yani doğrusu hiçbir | ©. dey düşündüğü yoktu. Bir aralık | kika Kabartmağı bırakmalı. kalkıp evine dönmeyi. düşündü; | Tereyağını atşete sulandır * fakat nasıl sönsün? Uğursuzlu-| malı ve yere indirdikten sonra ğunu, kabiliyetsizliğini, o aptal- | içine gekeri ve tuzu ilâve etme, hğını vüzüne vurmağa hayır o | li. Kabarıp gelen hamuru il& lan karısmı ne yilzle karşılaya ! ve ederek karıştırmalı. Yağlar" cuktı? miş bir kalıba boşaltarak bir Hediyeler vandettiği kızlarına | çeyrek Bant üstünü örterek ne suratla bakacaktı? Küçük , bekledikten sonra orta sicak - hizmetçi bile ona başka nazarla | lıkta bir fırında bir çeyrek saat bakmaktan geri kalmiyacak, ha | Pişirmeli, nımın sözlerine hak < verecekti. Bu tertip altı kişi içindir. İnsanların intihara Okadar nasıl | (Hamuru kalıba boşaltmen ka“ sürüklendiklerini 9 vakit onladı. | bbw yarısını “doldurmalıdır. Vakıa intihar bir hal çaresi ola- | Pişince briaş kabarır ve kalıp * caktı... Sonra daha realist tarz | tan tasar bile.) ler vardı ama, bunların büyük bir derisini yüzmeğe o başlamışlardı. gıpta ile seyrediyorum bilseniz. Ne harpten, ne hücumdan, ne de ok yağmurundan korkunuz. var! Hiçbir şeyden korkmadan, dağları behirleri ve düşmünin aşamadığı bu yüksek duvarları aşıp, istediği niz yere gidebiliyorsunuz Hiç kimse size mani olamıyor. Her yer sizin Yazan: İskender F. SERTELLİ 33» asmanın hayvan yemi olduğu an» laşılmıştı. Halbuki kalede « muha- sara uzadıkça - bütün hayvanları kesip yemişlerdi. Kele içinde iki at kalmıştı, Bunun hirisi Doğane beyin, öteki de Rüstemindi, Sur içinde bâzan hayvanla dolaşıp hal kı gözden geçirirlerdi. Ka's dahi> bu hayvan etinden pay istiyor, mal sahihi de: Bu, benim malımdır, Kimse ye vermem, Onu bugüne kağar a- hırrmda sakladım.. kendi boğazım. dan keserek ona yedirdim, besle- dim. Size ne diye pay verecek mi- vatanımız... her taralta yiyecek, is çecek bulup barmabikiyorsunuz... Haydi, söyleyin bakayım: Biz bu mahpesten ne gaman Kurtulâcas Bız? Ne güzel cıvıldaşıp sevişiyor. sunuz. Benim de böyle tıpkı sizin gibi, âşıkımla sevişip hoşça; geçir- Giğim dakikalar vardir. Bende sizin gibi sevilen bir maâhlükum. Ne olur: Günün birinde iszler gibi hür ve serbest olabilsem?! ne olur, ben de sizler gibi kanatlanıp uça» Rüstem bu sözleri çeli ârasından dinliyordu. Marta bahçede kuşlarla biraz daha konusduktan sonra, ıslanan gözlerini silerek içeri girdi. — O hâli Türklerin galip gde <eğinden ve çok yakında kendisi- nin Rüstemle. beraber padisah maiyetinde olarak Edirneye gide- cekinden emindi. Zaten Macar orduları bozulursa, Martanın dayrı olan Eflak Mir çe de kimbilir nereye kaçacaktı? Manta artık dayısı o Mirçeden hiçbir yardım ummuyurdu. Kaarken yakalandığı geceden sonra sülün sevgisini Rüsteme ver miz, onu fiyasız sevmeğe başlamış» tw Rüstem bu sözleri . dinledikten sonra, yavaşça geldiği verden dön dü, Ve sevgilisine o görünmeden surlara gilti.. Rüstemin o gün (o Dolan bevle yapılacık iğeri vardı. o Gittikçe daraıan kalenin erzak meselesini görüşeceklerdi. KALEDE KITLIK BAŞLIYOR Küstemle Doğan bey ertesi öğ rını tetkik ettiler. Doğan beyin bütün hesapları yanlış çıkmıştı. O. daha üjti aylık orzak var sanıyo du, Görçi ambarlarda bir çok denk - vereceğini söyleyince herkes heye linde binden fazla aile vardı. ların yiyip içmeleri azalmış, kıtlık birdenbire yüz göstermişti, Yerlis ler Doğah bevin sözüne kapılarak erzakların bol böl yemişler, şimdi sıkıntıya düymüşlerdi. Doğan bey halka buğday kalmadığını, yulaf sim? Siz kim oluyorsunuz? diye bağırıyordu. Etrafta toplananlar, at sahibi tü neredeyse diri diri yiyeceklere di. Zavalirnm başma çullanmışlar. ar. Doğan bey atının o dizginlerini çekerek, evin önünde durdu, Yük- sek sesle baykirdı: — Ne var orada? ne ölüyorsü cana ve ümitsizliğe düşmüştü. O çün Doğan bey kale (içinde lekeli bir evin Yeğene nuz? Biribirinizi yiyecek gibi ko- * kalabalık gördü. nüşuyorsunuz... liz. Rüstem de arkasında atla am- Halk birdenbire Doğan eri takip ediyordu. ğ ee Evin önündeki bâhçeve İs. ie MER ailimeşlr, baz bezli. ve i Deverna van

Bu sayıdan diğer sayfalar: