3 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

3 Haziran 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j 3 HAZIRAN— IM NAKLEDEN; ethi Kardeş 8! Aşk, Istırap ve hisromanı » .33- - — Maşallah, erkenden gel sordu: — Elevnme tarihi tesbit edildi Annesi titrek bir sesle ko. | mi? | Yaşta — Evet, Seni biraz daha fazla Mtebilmek için erken gelmek is, Haftalardanberi lik defa ole, ânnesinş dikkatle baktı ve bir ay evvel tek tük ak Üymüş halde bulunan saçları, ÜR hemen hemen tamamiyle be. 15 olduğunu farketti, uğurlayıcıya küçücük ölme yer bulmakta hay. Vİ işkirat çekti. Kendisi de | Plüğinın üstüne oturdu. Odada can atkıcı bir sessizlik “öğesi lâf olsun diye: İran Bu yuvarlak pencereden derecede ışık ve hava gelir İ Midersiniz? Paruk cevap verdi: > Gemilerdeki yuvarlak pen, *“lumbuz” derler. Ve bir konuşma mevzuu bul, g ty pek mmenun, uzun uza, 4 mb penceresi hak, “| izahat verdi. Nasıl açılıp | a) vr ui lr kal olduğunu gösterdi. Mepei nezaketen onu dikketle du. Raif söylendi: Aferin Faruk! Senin ge. İğe dair hayli malümatm da benim haberim yok, - Ti aralık kapıya yavasca vu. Faruk seslendi: - iriniz. di, Cemal kaplandı. Kama. i ilerin ellerini sıkarken esnasia yi ik il A m, Sizi Vi Fahgt gi iyin ii geöçteldim kaptan da aFrukun oturmuş ve kama, #üküt yeniden başladı. İsa Cemal kaptan dişa. ME dük dinledi sonra; âpurdan çılamak zamanı Poğaziçinde sandalla viru karşılamak (projesinde emr gidelim. hemen ayağa kalktı: ka çocuklar öyleyse... Yaruku yanaklarından öperek Jiri > dala hayırlı yolculuklar ve e “temenni ederim. “4 evi, Sli Haydi. Leytâ, Kaypeditecek 5 yok. kalktı. Büyük Oivru bir adm attı. Balmumu y, Üi. Sonra Şükrann ve “inin ellerini sıktı'Tarıka ana mke mey inda işin kötü tamfımı saba ktmak lızımdır. Gi“ ğğimemek LA içini çekti: Save. gidip gelmemek di bana Martada Benim gitme” için oçk yalvardı. m man sadakatinden emin Main bey müteessir or Gama m önüne bakarak söy” Eğer başıma bir kaza ge” örmezsem, Martayı sen Amcaj işinciye ka &r Yı | m Fakat, on” — Hayır. Fakat yakında... — Saadet temenni ederim, — Teşekkür ederim. — Kafile Kamaradan çıktı. Güvertede Raif Yanldğn uğurlayıcılarn eleri. ni sıktı. Raifle yanındakiler vapur. dan çıkar çıksmz hemen bir oto. mobile atladılar. Raif şoföre seslendi: > Büyükdereye! Yelken açmağa müsait rüzgür olmadığı için Sarıyerde Tarıkla sandalı muhafaza eden İltiyar kayıkçı Barba Yorgi küreklere asıldılar. Dümende olan Cemal kaplan kadınlara" — Göreceksiniz, diyordu, va, pur tam yanımızdan geçecek. Bandalı'en münasip yere götüre, Baştarafta oturan Raif, Sarı, yerden hareketlerinden yarım Saat kadar sonra birdenbire: * — İşte! diye bağırdı. Vapur göründü, Haydi çocuklar, gay, ret! Leylâ çantasından mendilini çıkararak gözlerini tuttu, Raif söyleniyordu: — Güzel gemi & li e dukça sür'atlı de gidiyor. Bakın çocuklar! Kürekleri bırakmışlardı, Hep, Bi şimdi hizalarından ve pek ya, kından geçmekte olan vapura bakıyordu. İçlerinde ya'nız Ley. Iâ kimıdlamamış, e mendili devçekmöndsti.” Tarık yavaşca annesine — Bek anne, dedi, vapur önü. müzden geçyior. » Leylâ mendili yüzünden çekti, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Cemal kaplan dürbünle bakı, yordu: — Görüyor musunuz? Faruk by iazarı dikkatimizi celbetmek için baştarafta diğer yolcular. dan ayrı olarak duruyor. Vapur şimdi tam önlerinden ve adetâ sandala çarpacakmış gibi yakın geçiyordu. Leylâ dür. bünlü aldr ve oğlunu gördü. Fa, ruk eliyle onlara işaret ediyor, mendil salla Fakat sür'atle” rami taya. Pa, ruk pm aş bir nokta ii koca vepurda farkedilmez oldu. Tarık, annesinin elini tuttu: .— Gördün mü anne? — Evet, Sarıyere dönmek üzere sandal sahile doğru döndü. Vapur git. tikçe uzaklaşınakla ve denizde ©. rimiş gibi şufukta küçülmekie idi, Leylâ boğaza doğru bâkıyor ve geminin ufukta kayboluşunu — Ziyanı yok. Ben öldük“ ten sonra onu Yıldırma hedi” ye edersin! zaten o benden iz” yade ona lâyık bir meyvadır. İkisinin de gözleri sulandı. Biribirlerine sarılıp vedalaş- tılar. Rüstem kale kapısmdan çı” karken çok meyustu, Doğan: — Ümitsizliğe düşme, — tem! dedi * arkadaşlarm seni bu halde görürlerse, onlar da ümitsizliğe düşer. o cesaretleri kırılır. Rüstem birdenbire aslanlar gibi kükredi... Kale kapısı açıldı. Rüstem, arkadaslarile bera” ber kale kapısından çıkarak meydandaki çalılıklara daldı. Yerlere sindiler... sürüne sürür ve uzaklaşarak gözden kaybol Şu Düşman çadırları kalenin ye ÖLÜMÜ BEKLEYEN DEREBEYİ “Bir ortaçağ masalı, Çeviren: MUZAFFER ESEN Rayn mehiri boyunca inen bir yolcu, Mayahs'm aşağısında, nehire kadar sürüklenen Sarp kayalardan kesme bir yamacın üzerinde zâmanm elinde delik deşik olmuş bir takim harube, ler görür, Geçmişin hayalleri ha. fızasında canlanır, vücutları ta, rihin yaprakları arasında siline, rek bir hayal şeklini alan mağ. rur ve korkunç uc beylerini dü, şünür, Kayıkçı ile eski masallâ, ra dâir konuşur, Ve nehir sisler ve gölgelerle örtülünce titrek ve anlaşılmaz şekiller kıyıların sis perdesi üzerinde çizilir ve nehi. rin tatlı tatlı anlattığı macera, ları, bilhassa öldürdüğü için ya, şamak Gezasına mahküm Olar korkunç beyin macerasmı titre, ye titreye dinler. # O zamanlar insanlar bizden daha uzun boylu ve daha kuv. vetliydiler. Müzelerde gördüğü. migivakit karsısında havrete düştüğümüz, hattâ bir parcada korktuğumuz ağır aırhları yo. rulmadan taşıyabiliyorlardı. Frankental kontu Ülrih za, manındaki İnsanlarmen uzun boylusu ve en kuvyetlisidir; hiç kimse onun kadar güzel ve ko. lay kıç kullanamaz. Kontun kullandığı kılıç ort boylu bir adam kadar uzun ve yan yana gelmiş iki avuç içi kadar da enlidir. Kontun toprakları son. suz, şatosu zaptedilemiyecek kadar sağlam, sarayı cennet ka. dar güzeldir. “Batası ayı Vinibald, toprak. larmın hududunda yaşayan bir baron İle yaptığı bir harpte öl müştü, O vakit on dokuz ye. sında olan Ülrih babasından kâisü ew toprakların hâki, mi oldu, senyor bu toy, rakları gibi idare edi. yordu. Bu topraklarda yaşayan, lar kendisinden nefret ediyor ve korkuyorlardı. Ülrih yirmi yaşına girince bu. nu kutlulamak için büyük mera, sim yapılmasını ferman buyur. du. Avrupanın her noktasmdan kosarak gleen meçera mereklısi şövalyeler arasında mızrak ve kılıç mübarezeleri yapıldı. Bu çarpışmaların en büyük kahra, manı Ülrih'di. Bu bayramm de. vam ettiği kırk gün içerisinde genç #enyor, hiç yenilmemiş el. li göw nin #rtımı yere getire, rek onlara mağlübiyetin gehirli şurubunu içirmişti. Ülrihi kar. şılarıvda gören yiğitlerin eli ayağı titriyor, beti benzi sara. rıyordu, Bu'seref günleri gehç. senyor için tatlı bir zafer oldu. Kalbi grurla doldu. Son gün... Öğleden sonra, me. rasime son verilecek “ve Ülrih galipler galibi olarak ilân edile. cekti. Ansızın kimsenin tanıma, vi bir şövalye gikağeldi, Kan, v uciy. 5 yavaşça kontun göğsüne 5 kundu, Bu 6 zamanın âdetine göre konta meydan okumak de. mekti. Genç #enyor sövalyeye baktı, bü adanın Kendisi kadar uzun boylu olduğunu ve kendisi kadar kuvvetli göründüğünü an. laymca biraz #aşırdı, bir parça durakladı. Sorra atını eğerletti, üzerinde altınla işlenmiş kanat, larmı gerenbir kartal resmi bu, Yunan gümüş miğferini giydi ve er meydanına gitti. Yabaner köntu bekliyordu. Trampetler çaldı. bir müna, d erdi, ve nefeslerini tutan şövalvelerden — müteşekkil! bir kalabalık ortasında iki dev, beyaz bir toz bulutu içerisinde biribirine saldırdılar. Atların dört balla uçusu çabukça onları seyrediyordu. Birazdân tama, miyle gözden kaybedeceği bu vapur onun zavallı oğlunu meç. hul diyarlara götürmekteydi. Sanki kalbinin yarısı bu vapurla gidiyordu. Büyük oğlunu bir da, ha göremiyecekti, Bunun, mesu. lü ise kendisi, Farukun öz ame, siydi. Karaya çıktıkları vakit Cemal kaptan vedalaşarak ayrıldı. 'Ta. rık, Şükranla beraber önden yü, riyordu. Karıkoca peşlerinden giderken Raif: — Tarık yakışıklı doğrusu! dedi. Leylâ cevap verdi: — Evet, Mâve etti: — Şükranla evleneceği memnunum! Kocası şaşırdı: — Şükranla evlenecek mi? Ha. delikanlı berim yok benim! — Bügün senin müsüsdeni al, | mak niyetindeydik. — Yök canım! Bu iş ne zaman kararlaştırıldı? Çok oldu mu? — Hayır. Birkaç gün oluyor. Tarık senin müsaadeni almadan önce teklifinin Şükran tarafin. dan kabul edileceğinden emin ol, mak istiyordu Şükranm da az çok serveti ol, duğunu düşünen Raif memnu, i niyetle ellerini ovuşturdu: — Çok güzel! Kararınıza hiç bir itirezım yok; bilâkis! Denize muvazi ve iki tarafı evlerle kaplı bir sokağı sapmak üzere idiler. Leylâ vapuru son defa görmek üzere boğaza doğ. için | ru baktı. Fakat ufukta sise ben. zeyen küçük bir dumun lekesin. den başka bir şey göremedi. —SON — elini -3:. di sekiz dakika ogerisindeydi. Macarlar buraya kendi. evleri gibi yerleşmişler ve memleket” lerinden yiyecek, ieçcek, giye” cek her ne varsa gtirmişlrdi. Karanlıkta birbirlerini göre” miyorlardı, Fakat, oçk mum tazam tertibat almışlardı, Kale den çıkışlarını hiç kimseye 8€Z dirmemişlerdi- Rüstemin yanmdaki muha” fızlar kalenin en değerli nişan” cılar, aynı azmandada en kuvvetli döğüşçüleriydi. Onlar Rüsteme söz vermiş" İskender F. SERTELLİ lerdi: kaleye erzak temin et meden dönmiyeceklerdi. Bu- nun için yapılacak ilk iş, bas kinı muvaffakiyetle yapmak ve düşman karargıhında uyu” yan nöbetiçleri biranda kılıçtan geçirmekti. vi İçlerindeki gözcüler, düş man karargâhinm neresinden erzak bulunduğunu çok iyi bi liyorlardı. Gidecekler, basa” cakları noktaları önceden ka” rarlaştırmışlardı. Herkes aldr ğı vaizfeyi yapmağa açlışıyor du. Karanlıkları koynuna der Li eee sam il Kğ lk ni Dagli İki dev beyaz bir toz bulatu içerisinde biribirine saldırdılar “ ee s Ma bize çörülye dimeğiin. döyenmük; dağmlEz * karşı karşıya getirdi. Zırhlar ü, zerine çarpan mızrakların sesi işitildi, ve o dakikaya kadar #essiz ve hareketsiz duran se. yirciler birdenbire haykırdılar. Zira hücumun şiddeti karşısmöz. Özengileri Öfkesinden ve © utancından titreyen kont derhal yerinden fırladı ve eğilmeyen kılıncmı | getirtti. Meçhul şövalye de, tek bir kelime bile söylemeden, kon. tun Kılıncı kadar uzum olan kı, lıncını çekti. Çarpışma kısa ol. du. Şimştk kâdar hızlı birkaç gösteriş (hareketinden sonra yabancı birdenbire bir adım çe. kildi, kılımcı başının üzerinde kaldirdi ve iki eliyle tutarak Ülrih'in kıllemm üzerine indir. di; Ülrik bu inişi gördü, muka. beleye hazırlandı, fakat koca kı. heci bir tabta parçası gibi ki rıldı, ve hayatında ilk defa ola. rak mağlüp olan kont yerö yi. kıldı, gümüş miğferi alnmı çiz. miş, yüzü kana bulanmıştı. Meçhul bir şövalye, bir kan ırmağı içerisinde yatan rakibin. den emin ve sâkin adımlaris ayrıldı; kılıcı elinde olarak atı ve uşağığının yanıma kadar git. | ti. Hiç kimse şövalyenin yolunu larak bir hayli ilerlediler. RUSTEM DUŞMAN KA” RARGAHINA BASKIN YAPARKEN Yedi dakikalık yolu, sine si” ne, yerlerde sürüne sürüne ya” rım saatte yürümüşlerdi. Serdengeçtiler düşman ker rargâhma yaklaşınca * çadırları iki taraftan kuşatmak için » iki kola ayrıldılar. Rüstem bir kolun başma geçti, Öteki kolun başında da kahraman bir muharip vardı. Bu sırada Rüstemir kulağın da sevgilisinin sesi çmlıyordu: “Rüstem acıyorum sans!,, Rüstem bu sesi duymamak için kulaklarını tıkadı. Ve kendi kendine mırıldan” dı; — Ben yalnız bunu deiğl, başka sesler de duyuyorum. kesmedi ve ona tek bir söz müş. liyemei, , Ülrih ölmemişti, güçlükle ye, rinden kalktı ve kendisine yar. dım etmek isteyen a iterek andiçti: , “Veyi bana ie enik. ni gösteren sefilet. Onu ayakla” rm altında, toprağa düşmüş, can verirken göreceğim. Asale, tim ve armam üzerine yemin €. derim ki onun düşüp öldüğü yerde bir kilise yaplıracığım. Bu kilisenin çan kulesi dünyanın en yülesek çan kulesi olacaktır... Bu sözlerden sonra kont ÜL rih yarasını sardırdı, benzi sarı ve adımları titrek sarayına çe, Kildi, Bir çeyrek saat sonra silâli, sörlerden birisi, eiğerlerinin biL tün kuvvetiyle “müjde! Müjde!” diye haykırarak saraya geldi. Bur silâhşör meçhul şövalyenin or, manda düştüğü ve yaralandığı haberini getiriyordu. Bumun an. lattıklarma göre meçhul şövalye ormanda dört nalla giderken dar bir yolun dönemecinde bir ağa, ca çarpmış, simdi otlar üzerinde hareketsiz yatıyormuş. (Devamı var ) Yurdumun, ulularımın sesini duyuyorum, Onlar bana: — Yürü.. ateşe, tehlikeye atıl ve açlıktan inliyenleri ölümden kurtar! diyor. Kulaklarımı tr kasam bile, içimden gelen bu sesi duyuyorum. Arkadaşlarma: — Nereye geldik? diye sor du, Gözcüler düşmanm kılavuz karargâhma yaklaştığını söyle- diler. Burada fazla asker yoktu.. Fakat, Fransız ve Macar asilza” delerinin bir kısmı bu karar gâhta yatıp kalkıyordu. Erzak ambarları dolu, yiyecekleri am sey arandığından far" Rüstem biraz ileride ayakta bir ağaca yaslanmış duran bir Macar nöbetçisi gördü. ( Dovaesrna, ri)

Bu sayıdan diğer sayfalar: