6 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

6 Haziran 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© HAZIRAS KATIL 7 i” ş : zamanı, akşam yemeğin. €vvel, bu sakin ve loş odada bkuyarak, câh kahve ve si. İçerek bazan da uyuklaya, Beçirdiği iki saatti. Rum 4 ütleri, nefti kadife robdö. İh nbriyin kendisi de odanın A Ve gölgeli dekoruna uyar. in, sert çizgili, bembe, Yüzü, ilk görenleri hayrete “ecek kadar iri ve masmavi Sbekleri, ressamın muhayyi. İh, , Görekete getirecek ifadeler ), “der gibivdi. İrmdesine ga. ,, Dikim bir adamdı, bu iki İn, rfında en sıkışık en acele Vie bile zik iye, ZEZEE iz adetâ : zekâsını, Çi terbiye etmişti; istediği Şalışır, istediği zaman çı tekmil üzüntülerinden, Ru, ilden bir haj çaresi bulun, dava kaygılarından bo. Gi, İn teşrinieyvel aksammda “ürmiyecek, müsekkin bir Okumağaı ihtiyaci vardı. Miş, 5 mahkemenin kalabalı. a, bunalmıştı. Yorgun, bi. ai idi, e) vin terhalığı, ilk defa 0. | ! Sinirine (o dokunuyordu. di yp “Per, Yoktu,biraz uyumaktan k Sİ şey istemiyordu. 10. “tmiyetinin aksam yemeği Zamanı olsaydı, diye dü. iyi Nimet mektepten “lurdu. Uzun seneler. Pa ba, kâr yaşadığı, etra i i. .? kadın alâkası görme. İni, “stağı halde, bu gece De, ha sessizliğini dağrtacak 8 | arıyordu. Bazı erkek, a daimi olarak bir - bulunmasını istemelerini İİ, Vulundu. Meselâ kardeşi ör Çocuğun anne bimaye. Üüüşt gibi, bir kadmla be. e zamanlar ade. İn duyardı. Zayıf iradesi A bütün fıtri kabiliyetle. , perişan, süfli bir «dalmıştı. Avukat Ferit, UM çe, meslek ve busu, Min, dalma hislerine de, ve sesle, * etmekle ne kadar doğ. etmiş olduğunu 24. içtikçe daha kuvvetle an, Yy | Rüstemin kolundan tu” < sekti; Yedi, gel bakalım be ürüdü. Jan soruyordu: Kaleden nasıl çıktınız? Kapıyı Kalenin İş İŞ Ki açtık... çıktık... 2 te Etüt otit tt ban ett. in'dört çevresinde” mi 2) görmüyor muy” N eği örüyorduk. Fakat, kar yari İt ç Yiyeceğimiz. kalma" yle bir tecrübe yap” 9) ndük... düşüncemiz. adığımızı da anla. . ee mize esir düştün. e değil misin? “7 ikmdayım Fakat, kırk A ha “ti kaybolursa, bun zari İİ yikar? Bir'avuc akme 9 j ti, iza karşı kovduk. Wızdan bir haylı er Nkleden : İLHAN TANAR layordu. Şüphe, tereddüt, karar, sazlık, bunlarm hiçbiri insanı muvaffakiyete ulaştırmazdı, Yüzünün çizgileri yumuşadı, gülümser gibi oldu. Galiba uyku. su geliyordu. Artık hiç bir gey, pe davalar, ne kız hatırında yoktu; başımı koltuğun arkasma yaslayarak daldı, Bir ayak sesi işiterek birden, bire uyandı, başımı çevirmeden seslendi: — Ne var? Yine ne istiyor. sun? Şu sersem uşağına dinlenme #aatinde kendisini rahatsız et, | memesini kaç defa tenbih ettiği balde, yine tam uyuyscağı za, man odaya giriyordu. Ferit dinler, sesini! biraz daha yükseltti: — Ne var dedik versene! Kapı tarafından bir ses cevap verdi: — Ben, kardeşin Cevat! Avukat, lâmbanm abajurunu yükseltti, oda birdenbire aydın. landı. — Uyumuşum.. İçeri gel. Odaya girenin kim olduğunu öğtendikten sonra ayağı kalk. mağa değil, başmı çevirmeğe bile lüzum görmemişti. Karde, ginin tam önüne kadar gelmesi. ni bekliyordu. Cevadın ziyaretle, ri onu zaten her zaman sinirlen, d'rirdi. Ekseriya börç parâ iste. mek, bazan da mahkemeye dü, gen bir pürüzlü işinde yardımını dilenmek için gelirdi. Odaya ağır bir rakı kokusu dolmuştu. Ne bayağı, ne yüzsiiz bir adamdı bu, hiç olmazsa kar. ya cevap — Gel otur bakalım, Cevat, ne var ne yok! Cevut kımıldamayordu. Kar. deşi, öemek bu aksam yürüye, miyecsk kadar sarhoş, diyedü, gündü, yoksa her zamanki para derdinden daha mühim bir şey mi var? Biraz daha yumuşak bir sesle tekrar gezlendi: — Niçin gelip oturmuyorsun? Cevat, aydınlıktan korkuyor. muş gibi, odanm loş duvar ke, narlarına sığınmağa çalışarak &, Zır, ürkek adımlarla kardeşine yklaşıyordu. Nihayet, hâlâ kol, tuğundan kımıldamayan karde, şinin tam kargısmda, ayakta du, ruyor, — Hasta mısın yoksa? Nen ver? Konuşmayor. o Sadece başinı sallayor. Eliyle alnını oğuşturu. yor. Rakı kokumu şimdi daha keskin. Duvara dayanarak içini öyle derin, bemen , hiçkiracak, miş gibi çekiyor ki.. Avukat Ferit, ilk defa olarak, bu gece ziyaretinin mühim bir sebebi zak alıp kaleye götürdük, muvaffakiyet karşısında şe rele ölmeğe razıyım. — Korkma! Seni kelay ko" lav öldürecek değilim. Bana Türk ordusu hakkında bildik- lerini söylersen, seni bir köle gibi yanımda kullanmım... cel lâda vermem. Rüstemin gözleri döndü: — Bir Türk akinersr hiçbir zaman haçlılara köle olamaz. Böyle hürriyete kavuşmaktan” sa, bir giri vurulup inleme” i veyahut başımı cellâda ver in tercih ederim. Korkusuz Jan, Rüsteme: — Ben seni söyletmesini bir lirim » diye bağırdı haydi yürü... — Nereye gidiyoruz? — Kral Sikizmund'un hır zuruna,... Ba HABE | R — Akşam postası Hik>yE .Seni Bekliyeceğim Çevirem: MUZAFFER ESEN mektebe giderken Cafer babanın karanlık dükkânmun önünden ge, giyordum. nım kızı Gül'ün hıçkıra hıçkıra arasında babasının gür sesi, ve kızcağızın suratına inen tokat, larm şakırtısı da işitiliyordu. Birdenbire öfkelendim, yum. den gelen bir ses; “Dükkâna gir, Gül'ü kurtar, diyordu. Be, nimle beraber mektebe giden komşumuzun oğlu Burhan İâ, kayt bir sesle: — Bırak canım sende, dedi. Bu onlarm eski âdetidir. Zavalir kız babasından her yün dayak yer. Kıza ben de acıyorum ame elimizden ne gelir! O vakit henüz küçük olduğum için Gül'ü koruyamıyacağımıı, 52. yet dükkâna girmeğe kalkarsam kızın bu yüzden de ayrıca dayak | yiyeseğini sezdim. Sesimi çıkar. madan dükkânm önünden çeki. lip gittim, Fakat o gece yatakta Gül'ün hıçkırıkları mütemadi. uyuyamadım. Mini mini ruhum. isyan uyanmıştı. Mektebe başla, ruklarımı sıkarak durdum. İçim. | Tamon yaşında idim. Bir gün | ga oradan uzaklaştım. Öğle vakti tekrar oradan ge, çerken yine dükkân kapsınm İçeride Cafer baba. ! önündeydi. Her halde beni artık bekl ordu. Çünkü uzaktan beni ağladığını işittim. OHiçkiriklar | görür görmez giilümsedi. Kızca,, ğız bu gülüşüyle bana adetâ; “Görüyorsun ya artık üzülmü, yorum; demek istiyordu. O günden sonra, Gül benim için hayatın mânasi gibi bir şey olmustu. Günde dört defa Cafer babanin dükkânı önünden geçer, gözlerimle arardım. Gül de san, ki beni bekliyormuş gibi bu ge, çiş zamanlarında daima dükkün kapısı önünde (bulunuyordu. Mektepten çıktığım vakit, be. nimle beraber aynı mahalleye dönen arkadaşlarımdan kurtula, rsk Gül'ü yalnız başıma görebil. mek için akla gelmedik çareler buluyor, olmayacak yalanlar uy. duruyordum. Fakat arkadaşla, rımdan bazıları bu hareketin mânasını anlamakta gecikmedi. ler; bu bareketim smıfta umumi bir alsy vesilesi oldu. İki gün yen kulaklarımda öttü, saatlerce içerisinde bütün mektebin mas. karası olmuştum. Gül sarhoş bir da haksızlığa karşı şiddetli bir babanın sopası altnda inleyen bir zavallrdan başka bir şey de, dığım çündenberi her gün Cafer | &ildi. Babası yüzünden mahalle. babarın dükkânmin önünden ge. tüm. Bu solgun benizli, zayıf kızın dayak yediğini düşünmeğe ğim Sonra bu büyük cür'etimden kendim de ürkmüş gibi kosa ko. olabileceğini düşündü. de zavallı kızı hiç kimse sevmi. gerdim. Bu dülrkânin kapısı ö, | yordu. Gül bir çok günler mek, nünde yüzü sapsarı, gözleri ke, | tebe de gidemiyordu. Zira kızca, der dolu, kumral bir kızm dur. | Zız bem evde, hem de dükkânda duğunu bir çok defalar görmüş, çalışmağa mecburdu. İhtiyarm evini süpüren çorbasını hazır. | layan bu zavalı kızdı, Çok vakit bir türlü tahammül edemiyor. | dükkânda babasınm yerine otu. yorlar, hele çocuğumu döven bir — Üzülme salım GU, ben #2. | baba görünce başlarını öte yana na her vakit çikolata getirece. | çevirip geçiyorlardı, Onun için mahalleli Cafer babanm dayak altında inlettiği Gül'e acımıyor. lardı bile. Hattâ “kızını dövme, yen dizini döver” gibi bazı ata sözlerini dillerine dolayarak #ar. Bir müddet ikisi de konuşma, | boş ihtiyarı dayağa teşvik eden. dılar. Sonra Ferit, assbiyetle ayağa kalktı, ler bile vardı. Halbuki ben çok başka türlü — Ne oluyorsun kuzum? Bir | düşünüyordum. Belki bu bir ta. cinayet mai işledinki böyle dilin | bint meselesiydi, belki de kahra, tutulmuş gibi ağzımı açmayor. sun? t Bir saniye cevap vok. Hettâ manlarm hayatıma dair okudu. Kum bir çok kitaplar bende bu fikri uyandırmıştı. Mektep ar. nefes bile almayor. Sonra bir kadaslarım Gül'den ehemmiyet. | siz bir şey gibi bahsederler, hat. fısıltı vet, (Devamı ver) İ t& daha ileriye giderek zavallı wm davak yerken nasıl bağır, Yazan: İskender ». SERTELLİ -34- RÜSTEM, KORKUSUZ JA- NIN ELİNE DÜŞÜNCE... Baskmda muvaffak olan ve bir hayli erzak kaçıran Türk a” kıncıları kaleye o gidedursun” lar... çi iz lim Rüsteme... ye cesur (— delikanlıyı derhal yakalayıp karargâh ge risine götürmüşlerdi. Tuna boyunda kurulmuş birçok çadırlardan birinde © turan müttefik ordular başku- mandanı kral Sikizmund, Yıl dırımın gönderdiği ilk devşir me kuvvetleri dağıldığı gün denberi kendisini muzaffer ok müş sanıyordu. Gerçi o güne kadar (Niğbolu) kalesini zap edememişse de, bunu bir 2 man meselesi telâkki ediyor ve: — Kale bugün değilse ya” rın kendiliğinden sukut ede cektir. Diyordu. Kaleden bir hr ruç hareketi yanıldığını “ve a” kıncılarm yaptığı baskında bir hayli erzak alıp götürdüğünü “Günler dığını taklide çalışırlarken, ben böyle yapanları karşı içimde anlatılmaz bir kin, bir nefret du. yardım, Mümkün olsa bütün bu ağızları Oyumruklarımla sus. turmak isterdim. Cuma “> salı günleri kendimi bikes ve bedbaht buluyordum. Çünkü bugünlerde Gül'ü görmek imkânsızdı. e Haftanm başka günlerinde Gül'e gizlice hediye, taşıyordum: Şekerler, resimler, kardelâlı Kitaplar, bir kelime ile elime geçen her gey... böylece geçti, fakat günün birinde — o vakit on İki yaşında idim — annem beni bir kenara çekti: — Danyal dedi, böyle bir kız, Ja saatlerce düşüp kalkmak sana yakışır mı? Eğer arkadaşlarının söyicdikleri doğru ise sen artık mahalle çocuklariyle hiç oyna. muyor, bütün boş vakitlerini Ca, fer babanm pis dükkünmda geçi, Tiyormuşsun. Bütün hislerim bir anda du. daklarımdan taştı. Heyecanla, kekeliye keköliye her şeyi anne; me anlattım. Zaval: Gül'ün haline annemi acındırmak için çakalayordum. Annemin elleri, ne sarılarak Gül'ü bu işkenceli hayattan kurtarmak için bir şey. ler yapmasını istedim. Bunları bir taraftan anneme anlatırken diğer taraftarı da şöyle düşünü, yordum. için şimdiye kadar bunları anneme anlatmadım. Şimdi şüphe yok her gey düzele, cek... , Fakat ânnemin cevabını işitir duyunca fena halde hiddetlen- misti. Prens Jan, Rüstemi kra* ın karargâhma götürdüğü za man Sikizmund çok neşeliydi. Kral Sikizmunda baskının nasıl yapıldığını anlattılar. — Türklerin başında bu dam vardı. Ötekileri kaçırdık.. Fakat bunu yakalayıp getirdik. Şimdi kale içinde olup bitenle” ri kendisinden öğreneceğiz. Kralıh yanımda iki güzel ca riye vardı. Havacok sıcaktı. Cariyelerden biri kralı yelpa” zeliyordu; öteki cariye de ba” cakların! uğuşturuyordu. Kra” lm çadırmın kapısında tıpkı bir saray kapısı gibi, kargılı nö” betçilâr duruyordu. Bu nöbet- çiler (Korkusuz Jan) görünce kendisine derhal yol vermişler di. Rüstem kralın huzurunda yakta duruyordu. Jan bir aralık Rüstemin kar işitmez bütün ümitlerim bir an içerisinde söndü, annem beyaz ellerini avuçlarımın içinden ya. vaşça çekerek: — Aman yarabbi, demişti, Sen ne hastas, ve içli bir çocuk olmuşsun. Fakat böyle bir kız için üzülmek beyhudedir. O 4. zara, dayağa alışmıştır. Babası. nm muamelesi kendisine çok ta. bii, gelir. Sen böyle şeylerle uğ. raşavâk “yerde arkadaşlarınla oyna. Yaşından büyük işlere ka. rışma, olmaz mı yöyrüm!,, Kulakların bugün cesaretimi toplayarak, ke. keleye kekeleye annemi iknaa çalıştım: — Fakat anneciğim, Gül de gocuk değil mi? O da hava almak istemez mi Annemin kaşları çatılâr: — Bu budalaca dilşünceleri sana kim anlattı bakayım. EZ işine karışmağa pe hakkımız var bizim.. Babası kızını dövüyorsa bunlar bize ne, insan evlâdım döverde, severde... — Fakat anne! — Danyal, büyüklerin sözüne itiraz edilmez ve karışılık veril, mez. Aklmın ermediği şeylere karışma diyorum sâna. Annem akılmm ermediği işlere karışma diyordu ama, zavallı Gül'ün ber gün yediği dayakların haksız olduğuna pekâlâ aklım e. riyordu. Anneme karşı besledi. ğim sevginin ve saygının yarısı onun tu elimlesiyle kaybolmuş. gitmişti, (Devamı var) nma bir tekme vurdu: — Kimin huzurunda bulun duğunu hâlâ anlayamadın mı? Yere diz çöküp hasmetmaabı selâmlasana..... — Haşmetmaabın : benim gibi kir esirin hürmet ve seli” mma ihtiyacı var mıdır? Br zim memlekette esirler, hür insanlara selâm vermeğe cesa” ret edemezler. (Korkusuz Jan) Rüstemin bu cevabımdan fena helde hid detlenmişti. Krala hitaben: — Bana müsaade ediniz, haşmetmaab! dedi * bu adamı söyletmek istiyorum. Kaleden nasıl çıktıklarını anlayıp ona göre tedbir alacağım. Ve gülerek ilâve ettir — Artık kaleyi zaptetmek zamanı gelmiştir (Davası w

Bu sayıdan diğer sayfalar: