10 Ekim 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

10 Ekim 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HA tüsünde bir saat Kız erkek 876 gürbüz köy çocuğu bina yapı iyor, halı dokuyor, muhtelif sanatlar öğreniyor. —— «—— — Köylerimize bilgi ve marifet götürecek olan bu yenç kız ve erkek talebe önümüzdeki sene mezun olacak Alsancak'ta kalkan banliyö İ katarı, 17 dakika sonra, garip bir mimari üslüp ile yapılmış o. lan Kızılçu'lu istasyonuna bizi bıraktı, Günün ilk ışıklariyle be- raber buraya gelişimizin maks. dı. Kızılçullu köy enstitüsünü görmekti. Müessese, geniş bir arazi Üze- rinde pavyon pavyon kurulan gotik tipte binalara , dağılmış, Burası, evvelce kolle ji “miş, Fakat, Kızılçulhı köy enis titüsü kurulduktan sonra, geniş bir inşa faa'iyetine geçilmiş, A- ma, dülgerlerin değil, talebenin eliyle! Nitekim, gözlerimize çar- pan ilk hususiyet de bu oldu, Metha'de, büyük bir yapınm du- yükseliyordu, Onun etra- fında nummalı bir faaliyet var- dı, Talebe, harç hazırlıyor, tu lumba ile su çekiyor, tuğla'ara plânm hendesesini veriyordu, Geniş bahçenin ortasında da. hâ büyük bir pavyon da irşa ha. lindeydi, Bu yapılara, kusur rıyan bir gözle baktım, Lâkin. anladım ki düşüncem beyhude! Bilâkis, Kızı'çullu köy ensti- tüsü son sınıf talebesi imar ve inşaiyecilik bakımlarından tam manasivle usta birer Zendatkâr kiymetini almış, Bunu, nasıl öğ” rendim, anlatayım, Talebeye bi- rer âile, birer battaniye, birer yol çantası, birer yemek takımı, birer yedek çorap dağıtılıyordu Enstitü müdürü Emin Soysal: “— Yola çocuklar,” a, Sordum: — Uzağa mi gidecekler? . “ — Evet, Siyasa kadar, — Niçin? “— Orada yapılacak o ens- Ütü i tında çalışacaklar,” payi köy enstitiileri" nin maksat ve gayelerine uygun bir gekilde randıman vermiye başladığını göste“iyordu, Müessesenin $76 talebesi var. Bu delikanlı ve genç kızlara 34 öğretmen İle 37 hırfet sahibi va- tandaş mürebbilik ediyor. Ke 5 Sam'ın ismini söylediği İogilte. renin en meşhur ve ahliklarmı dü zeltmeye niyeti olmıyanlarm tı . kıldığı hapishanesldir, Bu cevap istediği tesiri yapmıştı. Ayni, ms. sada oturanlar da muhavereyi dik- katla dinlemekteydiler. Garson on lara Sam'ı gösterdi, — Efendi ağabey de yataktar dedi, Mesele kalmamıştı. Netekim biraz sonra garson rolünü oynayan adam gene göründü: — Gel bakalım, (Sam) bu daveti tokrarlatamadı. Adamı takip etti, teagihm arka - smdaki odaya geçtiler, İçerisi boç- tu, Buna rağmen garson gayet ih- tiyatkâr hareket ederek fesildadr: — Kapıyı kapat, arkadaş ara - sındayız ama yılan her yerden çi kar. Sam Coys, kapıyı iterken adana hak verdi: - — Evet, böyle daha iyi, Simdi ikisi de odanm ortasma gelmişlerdi, garson masayı göster di: — Bir ol ver de şunu sisl, — Eyvallah! Ama ne yupaca » ğız? — Masayı yana kaydırıp alt. daki döşemeyi meydana çıkaraca- &ız, Göz aşıp kapaymeaya kadar söylenen yapılmış, murâbba şek » linde bir döşeme meydana çıkmış» tı. Garson ekini Sam'm omuzuna koydu: — Gel arkudaş! Şu döşemenin Üzerinde kendini sıkı tut, Seni a$8- ğI indirecek asansörümüz işte bu. Körkma #akm, senin için bir teh- İ ike yok, Eğer aynasızlardan ol - ilm o zamas iş renk değiştirir. Sam Coys, fırsatı kaçırmıyordu. Elinden geldiği kadar ehemmiyet vermeden sordu: — Aynasız ne olurdu burada? Garson bozuntusu haydut, dişle | rini göstererek hain hain güldü: — Çünkl o zamsn aşağıya ine Yazan Sabih Alaçam zılçullu enstitüsüne, İzmir, Muğ' la, Aydın, Manisa ve Denizli vi- lâyetlerinden gürbüz bünyeli ve xki köy çocukları alınıyor, İlk okulu bitiren bu yavrular, beş sene İçinde bir munllime lüzün bulunan kültürel malümata sa hip olduktan beska. dülgerlik, İzmir Maarif müdürü Mustafa Reşit Tarakçıoğlu demircilik, yapicılık, atelyelerini kuracak ve ziraat usullerini öğ retecek Dilgiyi de kavrıyorlar, Enstitüyü gezerken tarih der sine girdik, Öğretmen, Roma im paratorluğunun yıkılış sebeple rini anlatıyordu. Bu tesadüfte derin bir mana sezdim, Büyük bir inkılâp hamlesiyle kurulan memleketimiz yavrularma, târi- hin ibretli geçmişini sah ne ka- dar yerindeydi. Bir ara muzik öğretmeni Meh met İnal ile tanıştık, Talebesin min her parçası ayrı giderdi. Ne kafası vücudunu tanır ne de vücut kafayı, Aşağıdan da bu kimyayı topladıkları gibi, salıverirler suya, Sam, içindeki nefreti belli et. memek için en büyük enerjiyi sar- fediyordu: Sordu: — Ne Suyu bu? — Tayms beyahu! Bu evin alti hep mahzendir, Öyle mahzenler ki nehrin dibine kadar uzanır, İşte Eönin gideceğin de bunlardan biri. Tomas Murdok orayı kendi bürosu yapmış, Adam Goğmuştu — Servetlir bu mahzenler be ü- gsbey! İş çatallaştı mı yolla ora ya mortivi çekenleri, oradan d& su ya, taniyan varsa tanısm artık bulsun feröden geldiklerini! Sam, tiksindiği rolde devam et. tw: - Fiyakalı kombin bu söyledi. Zin. Adam büsbütün coştu: — Süde ölü çıkmaz beyim. Yas taktakilerden sezdirmeden kısmak istiyen oldu mu ver elini mahzen — Nehire mi dalar bunlar? — Yok canm, bırak sefaleti Ön mahzen sağ olsun, kimse görö- mez dışardan onun eğzinr, İçinde bir kayık bekler, Uzaklaşmak is . tiyen biner içine istediği vere gi. der, orada sandalı birakir, Arka « daşlardan kim tesadüfen boş san- dalı görürse atlar içine, getirir ye. rine, Nasri fiyakalı değil mi? — Evet, öyle! Sam Coys, dügünceliydi. Simdi polisin “Ünyon Bar” dan neden boyuna eli boş çıklığını anlıyordu. Bu gizli geçit sayesinde Şu veya den dört genç, Yaşar Özgör, Hü seyin Küçükenkar, Yusuf Yal çıntaş ve Ahmet Yücel, bize lâ- tif bir musiki ziyafeti verdi, On- larin mandolin çalmaktaki usta” ıklarına hayret ettik, Mili tür kü ve oyun havalarımız. kanat” Isnan birer nağme halinde kulak larımıza ve ruhumuza dolmuştu. Sordum: t — Hangi metod'a çalışıyorlar? “— Garp tekniği ile,” — Alafranga muzik eserleriy- ! Istidatlı ve ta le de meşgul oluyorlar mt? Öğretmenleri Bay Mehmet İ- ”. bize, fili bir cevap vergi: Çocuklar, birkaç noksürn ve s€ renadı aynı kolaylık ve vukufin çaldılar! Bazı atelyeleri gezdik, Mese halı tezgihlarını,,, Manisa nm Demirci kazasından gelen Bayan Emine, talebesinden çok memmin: “— Üçüncü sınıftakiler bal dokumasını tamamen öğvendi- iyordu. Kız talebenin yantığı hesap i# leri ve diktiği dikişler d3 çok 2 rifti, Çeşmenin Barbaros nabi yesinden enstitüye alınan Fahri” ye “Ersan, büyük şehirlerdeki terzihanelerde işe yarıvacak ka” dar hareketliydi, o Hele Mordo, gan köylü Adile Çoşkun öyle he- sap isleri yapmıştı ki bun'arın karştsında hayret etmekten ken- dimizi alamadık! Bu duygumuz, demircilik, dül- gerlik © atelyelerinde büsbütün artmıştı, Köylerimize bilgi ve marifeti götürecek olan bu genç erkek vE genç kızlârımızla, öğ- retmerleri tamamen iftihar ed6- bilirdi, Müessese müdürüne: — İlk mezunlarımızı ne zaman vereceksiniz? Dedim, derim ki gönlümde derin bir sa” bırsızlık duydum. bu söbepten dolayı adaletin aradi ğı haydutlar kaçıp yakayı seyir - yorlardı, Asıl feci tarafı şeflerinin emir- lerine rağmen bu yılan yuvasma girmeye çalışan hirkaş detektifin âkibetleriydi, En büyük vahşetle öldürülen vazife kurbanları Tomi. 8p atılıyorlardı, Sam, Jealbini sağ lam tutmaya çalışmakla beraber — Şunu daha evvelden bilsey- dim! diye mıriidanmaktan kendi - ai alamamıştı Duvara dayalı bir siranm arka » #ındu saklı bir manivelâyı meyda na çıkaran garson durakladı, Sa » mm yüzüne balet: — Ne olurdu evvelden bilsey - din? Sam Coys, kendin: toparlamıya muvaffak oldu: — Evvelden bilseydim, siki bir iş yapandan burada, avuç avug ai. tm getirecek bir iş, Adam manivelâiyı biraktı, gene delektifin yanma yaklaştı, gözleri yordu; — Anlat şu peri masalı? Bereket Sam Coys, bir hikâye uydurabilecek kadar bu civarı ta - nryordu: — Ted Lan'ı tanır msm? — Çalman mücevherati satım — Bu adam geçenlerde izerin- de böyle binleçee parca ile Amster dama gidip orada skıbir #atış yapmak istiyordu, Fakat pasaport alamadı, Zira ne iş gördüğü anla - şumıştı, Tevkif bile edilecekti, bu. nu salar anlamaz ortadan kaybol. mak İstedi, Bilsem işte onu bura» | Halide, Naşit, Kemik Muammer, $ Sinema mevsimi b şlarken Hülleci ve Sürtük filme alındı — Ni artist namzedi ara“ nıyordu. Çıka çıka bir kaç kahveci çırağı ile Üsküdarda evde kalmış bir iki kız çıktı! Kâmil firmasının cü fazla sahibi zatı İle bir türlü mümkün olmadı, Misir aparimanmdaki yazıhane, sine gidiyorum. (şimdi Sinemaya gitti) diyorlar, sinemaya gidiyo - rum: (yazıhanede olacak) cevabi nı veriyorlar, Halbuki mügarüni » leyhten” telefonla randevu aldığım zamanlar da olmuştu, Randevuya, 'nsarlık hali, birkaç dakika geç gitmem, işlerin böyle uzamasına sebebiyet veriyordu, Bense, mut . laka onunla görüşmeğe karar vw miglis, Öyle ya, bir gazeteci, bele sinem röportajı yapan bir gazeteci, memleketin bu kadar ta» ninduş bir sİnemacısı ile görüşmeği ihmal edebilir miydi? Nihayet, dün, tekrar “üstad” ın Mısır apartimanmdaki yazhanosi - ne Ümitsizee uğradım, Aymr cevap: Sinemada! Tekrar atlatıldığıma ih. timgi vererek sinemaya gilüm, Ba geler, güzel bir tesadüf eseri ola. rak aradığımla yüz yüze zeliver « dim, Derdimi anlattım. dedi, böyle şeylere düş- kün değiliz, Fakat bir gazeteciye &ş kolaylık göstermek isteriz, Ni . heyet siz de yazı yazıp para kaza. nacaksmız! Yazıhaneya gidelim de görüşelim. Buyurun. Sinema ile “ yazihane arasında pek uzun mesafe yoktu. Biraz son getirir, saklıyacağız derken he- eti haklar ber şeyi alırdık, Garsonun gözleri kanlandı: -— Hay Allah kahretsin, ne ya, ik böyle güzel bir kuşu kaçırdık. Daha geçenlerde burada buna benzer de hir iş hallolundu: Hem âe ne kadar kolaylıkla! — Anlat ne işi? — Şu tatlı sn detektiflerirden Fred Vaston, geçenlerde bara bur nunu sokmak isteği, Şimdi burnu Taymiste yüzmekte, — Ne diyorsun, Vatson burada ldürüldü? Hem de nasıl? Ava gelmiş » ti, ne yaparım ava giden avlanır, Sam Coysun tüyleri diken diken olmuştu. bununla beraber zülüm » #emekte devam ediyordu. Geveze adam hâlâ kaçan fırsatı düşünüyordu, gene sordu — Arkadaş be, $u Ted Lan'ı Be ne getiremez miyiz? Sam Coys, bu mükülemeden bik. mıştı: — Eibet, ilerde, Şimidi Tomas Murdokla işimi bitireyim de, Adam sulu sulu sirrtıyorda, bir. den aklma bir sey gelmiş pihi dur. du, bir elini Sam'ın omuzuna koy» du: — Bilhassa, bu isten Tomas Murdoka sakm bahsetme! dedi, — Niçin, o da kafadar değil mi? — Hem öyle, hem değil, Anlı. yamadık giti, Ona kalırsa hıran » Hk doğru değ; Hedef için yanlış bir yolmus, Halbuki yapılacak asıl İş elimizden asmlardanberi zengin- lerin çaldıklarını hep birden alı - vermemizmiş. , Gittiği yerden daha ziysde ms. tümat almak isteyen Sam Coys: — Anlıyamadım, dedi, — Anlrvamıyacak bir sey yok, Tomas Murdok büyük bir isyan hazırlıyor, Herifin gecen gündüz düşüncesi bü! Bugünkü nizamı bo. zup yerine yeryüzünü cennete Çe virecek yani bir cemiyet kuracak- Lo. (Devamı var) ra, isminin katiyen gazeleye yös zılmasını istemiyen muhatabımla büroda karşı karşıya idik. Sordum; — Bu sene hang! filmleri gös tereceksini; — Biz, daha ziyade türkçe file lere ehemmiyet veriyoruz. Bü 80. ne yedi yerli film göstereceğiz. Ekserisi hazırdır, Ayrıca, Hind ve Rus filmlerinden bazılarını türk « çeleştirdik, Yerli ve duble filmler arasında çenebi filmler de göstere- ceğiz, * Yerli filmlerin başında Rogat Nurinin Hüllecisi, Mahmut Yesari. rin Sürtük'ü, 1914 den sonra, ev. İenme idarehanesi, Plevne, Ke - rem ile Aslı, Kösem Sultan var, Dublâj filmlerden Zaloğlu Rüs - tem, Ferhat ile Şirin, Altın Anah- tar, Kalpten Kalbe, Ordular Çar. pışırken, Doktor Pinpon, Ali Baba ye Kirkharamiler, Gazi Salâhaddin Zümrüt Hatın, Gül ve Bülbül, Is. sız ada, Peri kızı, Zambonun oğlu, Kafkaslı o Süvari, Alev şarkısı, Genç âşıklar, Meçhul Doktor, Afih. racenin kızı, bunlara 10 kadar flm daha ilâve ederseniz bu mevsimde Sinemamızds 30 film göstereceğiz demek oluyor. Şimdiye kadar buluşamamamı - zmn "atlatmak" ve “atlatılmak,, endişesilç katiyen alâkadar olma « 4, muhatabımm samimi odasın anlamıştım, Gerçi Yeni ve toy bir gazeteci değildim, simdiye kö dar bu bahda bazi şampiyonalarım bile vardı! Fakat olsun, Tum bir iiminanı kalble koltuğa kuruldüm Yaz ortasmda gazetelerde ilânmezı görmüştüm, Film ar « tisti olmak istiyen heveskârları davet ediyordunuz. Netice ne ol - muştu efendim? — Maalesef beklediğimiz çik » madı. Üsküdarda evde kalmış bir kaç kızla bir şki kahveci çırağı ars tist olmak istiyormuş! Bu vesile İ ile onlarla teşerrlif etmiş olduk... j Bu derd, sade bizde değildir. Diğer firmalar da yeni artist bulamıyor. lar, mevcutlarile iktifa ediyoruz. Maamafih, biz, yeni eleman ara - mağa devam ediyoruz, — Bu iş kazançlı bir iş, Neye et görmüyor acaba? — Görüyor ama, talipleri bir beğenmiyoruz. Her şeyden evve' bu bir “kültür” işidir. Hakiki isti. datla beraber tahsil de lâzim, Mu. hit meselesi, aile meselesi, göre nek meğelesi.. — Filmlerinizi bu #ene hangi #inomnade. göstereceksiniz? Elhamrada, eski Sekarya Biliyorsunuz, bu salonun ismi ev velee de Elhamra idi, Şimdi salonu tamamiyle yeni hir şekle koyuyo Tur, Bir haftaya kadar film gös termeğe başlıyacağız. — Hangi filmle mev yacaksımız? me başi le. Senarye Reşat Nurinindir. Filmde Halide Pişkin dâşit, Hasan Kemal, Şevki, Vedat git, Sal in rol ah r. Natik muhatahım, memurların» dan birini çağırdı, Hüllecinin stüd. yodan henüz gelmiş resimlerin getirmesini söyledi. Gördüğünüz resim, Hülleeiden bir sahnadir, Ne kadar canir değil mi? tatma: min dedi, Turan barda vur patlasın, gal oynasın... REŞAT MAHMUT (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: