10 Ekim 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Ekim 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EN — 1941 a D NV / i 5 Ük Milli Roman -W5, O kadar uz? Niçin bile bu mu- * EY kazandır. Nİ oy imiz meye benzer N bi #tili yutmak ÜRÜ görünce Si kı ve bir N biç karşısın İ #ev söyliye çark n ile aleti ç ik» bi tene Bötterdi zmn ii stiklaâli İY konomisine sirayet edecek, halk | ağır vergi şartları altında ezi cek harap. olacaksmiz. Niçin: Kocaman bir hiç uğrunda değil | mi?., Güzel, genç zebitin kafesi da | güzel işleyordu. İ — O halde niçin buraya geldi. niz diye sordu, Gülerek cevap verdi: — Ben memleketimin bir va. tandaşı değil miyim? En nihayet mükellef bir askerim, oVazifemi yapmağa mecburum... Bu harp esiri, şüphesiz boş ve mânasız konuşmuyordu, Ve o muhakkak ki; harbin ne büyük bir afet olduğunu görmüştü, O, | Kuduğu kitaplarm nazari hü. | küm'erini fiil sahasına tathi dince harpten korkmakta, iğren. mekte ve bilhassa böyle mantık. sız ve meticesiz bir savaş İçeri. sinde bulunmaktan sikâyet et. mekte çok haklıvdı, Düşman e. sirleri arasınd bu genç zabit g'. bi makül düşünenlere pek ser | tesadüf ettik, Hele hir gün kanlı bir boğuş. ma sonunda dilşmanın isga! et. tiğimiz ilk hat siperlerinde yara. hi bir zabitie karşıl za, man şahidi olduğum manzara çok daha feci ve ezici oldu, Fena bir yerinden kurşun yemişti, Henüz ölmemişti, Fakat: Her geçen saniye onu ölüme biraz da. ha yak'aştırıyordu, Bizim aske. rin sipere atıldıklarını görünce korktu, Öldüreceğini zannederek son kalan kuvvetiyle kollarını u- zattı, z Teslim diye bir hırıltı bir ne. fes dudaklarından bosandı, Der. hal sıhhive çavuşunu buldurdük, Ve bu ağır düşman varalısının yarasını temizletiik, Yalnız; o kadar çok kan zayi etmiş ki bü. tin iyi la e meğe rağmen nin rengi yavaş yavaş soluyordu. Kendisine karsı insanca mua. belliydi. Yavaş, yavas | dırdı, Ceketinin iç cebine soktu ve oradan iki resim çıkarttı, Ba resimler ne kendisinin ne ailesi. nin ne de arkadaşlarının resim, leri değildi, r k Bu resimlerden biri; Venezilosun biri Mustafâ Kemalin reşmiydi, Hayrete ona bakıvorduk. Birin. ci resmin onun göğsü üzerinde bulunması kadar tabii bir şey o. Ismazdı, Fakat; ikinci resmin niçin sakltndığını an'ıyamadık. Hepimiz heyretle ona bakıyor. duk, Bir arkadaş: -« Mustafa Kemalin başını ge. tirene bir milyon drahmi vaadet, mislerdi, Bu adam bu başın sa. hibini tanmmak için onu Yanına j almiş " e Biz hâlâ şaşkın ve mütahayyir nazar'arla ona Yar tarak yere fırlattı, Arkasındar da Kato diye haykırdı, Sonra diğer elinde tuttuğu büyük düş. manın resmini dudakarma £ö, türdü, Ve sen nefesini onu öper. ken (Devamı var) rinleştiriyordu. Vezirine: — Ben hiçbir şeyle avuna- miyorum, Kasım! Böyle gi - derse, aklımı kay eğim. Allah neden benim gibi te - miz yürekli kullarından bir çocuğu esirgiyor? i Diye soruyordu. O gür has bahçeye, saray mutfağında çalışan ve tabla- kârm bes altı yaşlarinda gür büz bir çocuğu çıkmış, yeşil çimenler üstünde koşmağa, , gülüp oynamağa ve ara sıra — Baba.. baba.. Diye bağırmağı başlamış- Vezir Kasım bu çocuğu ko valayıp kaçırmak istedi. Hü. kümdar görür de üzülür diye hiddetleniyordu. Kutbettin, vezirin kolun - dan tuttu: — Nereye gidiyorsun? Bu masum yavrucuğun neşesini tı, HABER — Akşan postası Yazan: Yazan: MAHMUT ATTILA AYKu! A AVERÇENKO (Dünkü sayıdan devam) Muallime, bütün bu nutku bir | nefeste söyledi ve bütün sırulı Mmuzafferane bakışlariyle: “Na. sılmış ?* der gibi süzdü, İşte gördünüz mü, efendi. ler?,. Şimdi kendiniz söyleyiniz: Hangisi daha iyi; medeniyet mi yoksa böyle bir yaşayış mı? İşte sen, Kruğlikov Kapiton,.. Sen söyle bakayım, ne zaman daha iyiydi,, Eskiden mi, simdi mi? Kruğlikov Kapiten ayağa kalk. ti ve bir dakika süren tereddüt. ten sonra, mayıs böceği çibi vızıldağı: — Ö zaman daha iyidir. — Ne?! Kendin düşün; eski - den fena idi, hiçbir konfor yok- tu. her tarafta vahsi hayvanlar, kızı! derililer, hâlbuki şimdi ev - ler, tramvaylar, asansörler,.. E? Ne zaman daha iyi? O zaman mı şimdi mi? — O zaman, — Ah yarabbi, , İste sen, Pol toratskiy, sen söyle; nc zaman İ- yi idi, Eskiden mi, voksa şimdi mi? Poltoralskiy, kasaltından, em- niyetsizlik'e rausllimeye baktı (ya silirr basarsa) ve emin bir sesle cevap verdi: — Eskiden daha iyi idi, — Ah, allahım! Slizinyakov Gavril! — Eekiler iyi idi - Evvelâ ekiler değil, eskiden, Bu hasıl şey, efendiler, aklınız! mı oynattınız? Burada emrinize hem evler, hem elektrik... Sisman Pityukov. yüzünü bu - rüşturarak: — Eve ne lüzum var? dedi. — Ne lüzum var, olur mu? Ne. rede yaşıyacaksm? — Ategin yanında? Battaniye ye sarıl ve uyu uyuyabildiğin ke“ dar, Yahut arabaya vat, Öyle afabalsr vardı, Burada evler var mış, sanki matah bir şey! Ve o, mua'limeyi onun biraz evvel kendilerine baktığı muzaf- ferane bakıştan daha az muzaf - Ki olmıyan bir nazarla süz « , — İyi ama elektrik yok. karan Wk, koricune... Semior Gavoldayan asabiles - meğe başlayan muallimeys mü » samaha ile baktı, — Karanlık? Ye ateşi unutu- yorsunuz? Osman büyük. yak yakabildiğin kadar, Gündüz ise güneşin aydınlığı var. — Ya eğer vahsi hücum ederse? — Tüfekli bir nöbetçi dikmek lâzım, ö zaman hücum etmezler, — Ya eğer kızıl derililer avka- dan sokulur, nöbetçiyi vakalar ve siz# atılırlarsa? — Kımi derililerle anlaşmak ve dost olmak mümkün, İyi ka bileler var, Arka siralardan birisi imdada yetişti: — Delâvar kabilesi meselâ, on lâr beyazları seviyorlar, Daha da olmazsa vahşi bir ata atlayıp kaçmak mümkün. Kırkılmış başlar, sanki birler miş gibi biraz daha yoklaştr, ve sesler, akasya ağaçlarının dalla Tindaki yüzlerce serçe gibi. crvrle hayvanlar İ bastırıyor, birinin yanından di Rusçadan çevıreu SERVET LÜNEL — Halbuki sizin şehrinizde bir kapıcıyı asansör ezdi, İşte size şehir, — Halbuki şehirde geçen'erde bir çocuğu tramvay çiğnedi, Silizyakov Gavril kısa kesti: — Sizin bu şehir dediğiniz yer insanın canı aıkılıyor, iste o — Siz, hepiniz yaramaz çocuk” Jarsınız, ormanda vahşi hayvam nda bulunmadınız da le söylüyorsunuz, Kendisini rahat bırakmıyan mekteo oşeytanmın dürtmesile Nalalya Peskova atıldı, İnce 80 sile; — Ben ormanda kaldım,» dedi, Kıskançlılitade eden pegler: — Atıvorr diye gürlerdi,r Nis çin hep duruyorsun, Mademki ormana gitlin niçin vahşi hay vanlar seni yemediler, söyle ha? Krugilov Kapiton iha ie homurdandı: > — Onlar her rastgeldikleri leşi yerler mi? — Krugilov! — Peki neden o,.. Siz, kendi - niz valan söylemek ayıptır, de ” memişmiydiniz? Atıyor. vallahi hep atıyor. iwü — Atmak değil, yalan z mek, Lâkin beni dinleyiniz, Siz her halde beni anlamadınız... Nâ sil oluyor da eskiden daha İYİ idi, ğe emi giri e yeyii yağ da, şeker pasta da var, Halbuki eskiden bunların hiç bi” ri yoktu, — Pasta! Darbe, çok kuvvetli ve isabetli idi, fakat Kruğlikow Kapiton. 64 bucak kendini a çel -—- Ya meyva'ar: Muzlar, malar? Siz bunları hesaba katmı yor musunuz? Hem satın almağt da lüzum yok, ye yiyebildiğin ka dar; Ekmek ağâer da var, siz ken diniz söylemiştiniz. ., Şeker kanım gıda... Bizonu öldür, etini sü“ neşte kurut, ondan sonra bev £'* bi gezmene bak, Yan taraftan, tecrübeli bir ba- likçı, ilâve etti: — Orada dereler de var, 1𔀠yi bük, canımm istediği kadar balık tut, göğü Muallime, iki elini Zerinin yanma koşuyor, > yor, sinirleniyor, tehlikesiz şebir hayatının bütün lâtif taraflarını tarif ediyordu, Fakat onun bü - tün sözleri, lâstik bir top gibi. yaylı ve mâhirane bir de ge riye atılıyordu, Kızıl derililer, yanan odun yığınları, parslar ve baobablar tarafından enerjik bir gekilde muhasara edilerek hücu- ma uğrayan medeniyet. çatır çi” tır yıkılmak tehlikesine maruz kalmıştı, Perişan olan muallime, zarif hemcinslerine boş mantıksızlığı bir daha ileri sürerek: — Sis, hepiniz yaramaz çocuk larsmız, işte o kadar, diye mir m e yun! ti ak n * İanırsınız, Bir de kızlara soralrm bakalım, , Klavdiya Koşkin, s€n ne dersin? Ne zaman daha İYİ idi? Şimdi mi, eskiden mi? Cevap. açık havada gök gürül YAZAN: İSKENDER F. ŞERTELLİ .Z. mi kaçıracaksın? Vezir birdenbire şaşaladı: — Sizi rahatsız eder diye korkuyorum, velinimetim ! — Hayır. Bilâkis ben böy. leneşeli çocukları uzaktan n zevk alıyorum. Bırak onu.. çicekler, ağaçlar arasında bir kuş gibi cıvılda- yp Sonra birden gözleri su Me ii vel ba? im imin acaba? — Tablakâr kulunuzun.. —Ne mesut bir insan, Keşke ben onun yerinde ol - saydım, Tablakârlığa razıy - dım. Keşke bir çocuğum ol- saydı da, beni . baba . diye çağırsaydı. Bu saadeti bana tattırana dünyayı bağışlar « dım. DERVİŞİN VERDİĞİ ELMA İztiraplı günler Kadim ip duruyordu. r Sultan Kutbettin veziri ie sımla tebdili kıyafet ederek, tömretsmizin birime © seytana ., » samnğak? Karin öeeyevesi Ku ronsyin BirMite gönderecek | EVLENME TEKLİFLERİ. İŞ AMA, MAIŞ VERME ALIM SATIM çihi ürari maliyeti ha's olmıyan Wi Aik Mümlr parasız seşrolumur Evlenme teklifleri * Yaş 30, boy 169 iile !0, esmer, İstanbulda 129 . Caâşlı yüksek tahsilli bir genç; boyu ve yaşma uye gun, aarişın, du müte nasip, tahsili, p e çalışma, yan, ssibir aileye up bir . evlenmek istemektedir remzine inlimcaat * Yaş 28 toy 170 ko 78 meslek sahibi, ayda het 45 lira alan kiç evlenmemiş, kimssri? bir bay evlen mek istemek::dir, İç küveyal de gide, bilir. (Balesi ren Arkadaş 85) serbest müracast, İş ve işçi arayanlar: * Türkçe, fransızca, yunanca gf temensl okur yazar ve komuşür ayr. ca biraz ingilizce bitir askeriikie . Akan olmıyan. Kef © zösterebilen, nesaplan ve muharebede: aninyan bir bay Ucuz bir Ucretle te aramaktadır. (AL'T.V.y remzine mfiracast, * Mübüasbede 25 sensjer tazim ten, rübesi olam bir muhasip yazıhanelerde vaya diğer Ucar müemsamelerde iş a ramaktadır. Haftada Dirka, gün veya birkaç saat de Çalışabilir. (NM) denizine mracaal * 28 yaşmoa, askerlikle alâkası pe, vamıyan yeni ve 65ki yazdları bilen tekâr bir genç, odsolik, kapıcılık, gi, ti bir iy aramaktadır. (B.A.) remzine müracası, * 16 yaşında mai vaziyetleri dola, yısile tahsilini örta Z de © birakmak decbüriyetinde kalmış bir bayan tah, «ili ve yaşile mütenasip bir iş aramak tadır, 28.80 lira Ge çalışabilir. (Koç. kaya) remzine müracaat * 19 yaşında türkçe, (fransızca ve daktilo bilen bir bayan iş aramakta, dır, (Narin) pemzine müracaat, * Orta yaşlı ve sroniyetii bir kadın bir ailenin yalnız yemek işlerini yap, mek istemektedir.Bayan B.V, Beyoğ, lu Tarlabaşı Macar Turan sokağı Nu, mara 42. * Binema işlerinden anlayan — bir gat ehven ücreti bir iş aramaktadır. Kefalst veretilir. (Reklâm) seraslne mürmesst, * Yüksek mimariala $ Üncü emi, tırda vir genç bir şirkette veya hee de, hir mimar yanında sz bir iş #ramaktadır. Evinde bomâer deri vardır. (Mlett) remzise müra, saat. * 17 yaşında olr genç. aile va. şeti yüzünden berkan! bir İşte r ücretle çalışmak mecburiyetin . *dir. (Hamdi) remzine gfrene? * Fransız mektebi orta kışmmdan tilo bilen bir bayan İş ara, (Never) MEZUN, malıtadır. Türkçemi iyidir serizine mlracast * Yemekten ve vemek servisinden anlayan bİr genç otel veya lokantalar. a iş istemektedir. ( Om remelne müracaat, * T'onret ilaesinden mezun, ticaret ten anlar ve bir müesssseyi idare ©de» bilecek bir genç iş aramaktadır. Taş , raya gidebilir. İstiyetler (Refik Us). twmüsine müracant, * Otomobil, tayyare motörlerinden anlayan elektrik, mortaj tesviyeciiik, işlerini bilen bir makizist iş aramak » tudır, (U.29) remzine müracaat, # Eski ve yariyı bilen, orta tahallli, orta yaşi: bir bayan, kendi. sine mümasip bir iş aramaktadır. Ev İşleri ve yemek de yapahlir. (F.G.D) remdlne müracaat . 0S? » Dizel ve bilümüm benginti ve mW wüu motörlerin baynekinistiiğini yapmış ve allnde mü'tsaddit böpser vialeri bulunan Dir bâşmelriniet iş ara, maktadır. Tağraya de gidebilir. (Us. ta) remsine müracaat, Aldırınız: lar dahil) bergün sabahtan öğleye kadar veya saat İT den sonra aldır. maları rica olunur. (P.GD.) (HMZ. 19) GMR) (Ra him) (Hamdi) (PSV.,) (Sadık 27) (Y.O) (MK86) (33 Çaylâk) (E.T) (Sündüs — 17) <Rekiüm) (Koçkaya) (Güler) o Criesret o 45) ÇNedim) (TET) (TB) KA o Yamısıoğlu) (haret K 44) (o Crzel 27) (Marin) (NM) (8, Sesriry (Ürmal) GRL 32) (iş —— ———ş—ğ—ğ—ğ———— e m ——— A ii lp tüsü gibi olda, Gilli solgun cehreli Klavdiya, Giz saç örgüsünü yana savura- rak: — O zaman, dedi, — Peki, niçin? Peki, sen bana söyle, niçin, nicin?. « — Eskiden cü dı,, Ben severdim — Çiçekier var dı Ve vahşi devirler mütehassıs şsıfatile şöhret kazanan Kruğ'ikos va dönerek: — Çiçekler vardr, değil mi? Mütehaasıs canlandı: — İstediğin kadar çiçek var » dı, Nah, kocaman sıcak ikim ci- çekleri, Mis gibi kokuyor, kopar canının istediği kadar, .— Halbuki şehirde zor bulur - sun çiçek,.. Kötü bir gül bir rab. leye. Ğ Mahye perişan olan mua'lime, cançekişir gibi krvrandı — Peki, Katya İvanenko bize ig , Katya! Ne zaman iyi — Eskiden? — Niçin? Küçük Katya muhabbet dolu bir sesle' — Bizoncuklar vardı, dedi ve sarı başını sevgi ile yana ed z — Hangi bizoncuklar? Sen on Diyarbakırın meşhur bah- çeleri a geçerken, yol kenarında otüran bir dervi rastladılar. SE Derviş, yolcuları görünce: —Aİ h ne muradınız var sa versin, dedi, dündenberi açım. Bana hir jokma ekmek verir misiniz? Kutbettin vezirine döndü: — Şu adamız duası belki Allah nezdinde müstecap o- lur. Duasını alalım da kar - mını doyuralım. Vezir güldü: — Aman sultanım! Böyle miskin heriflerin duasmı Al. lah kabul etseydi, kendisine bir lokma ekınek verirdi. Bu mun kendine hayrı yok.. Sultan Kutbettin vezirin sözlerine ehemmiyet verme - di; dervişin yanma sokuldu: — Şimdiye kadar en akıl i otnuklar var» | ları hiç gördün mü? Şeytan O tarafından dürtüler di — Gördüm desene!» diye fısla- 3, Saf kalbli Katya İvanenko: — Ben onları görmedim, diye itiraf etti, Fakat onlar, her hal. | de çok güzeldir. Ve gözlerini tamamen kapıya « rak inledi izoncuklar söyle, Tüylü, küçücük yüzlü. , Ben onu elime alır ve yü: önüverirdim... Vahşi hayat mütehassısı Krug likov, santimontal İvanenkonun bu bukalistik arzusunun tahak « kukuna imkân olmadığını diplo- matik sebeplerden dolayı söyle « medi, Mua'iime ise kaşlarını eat tı ve boğuk bir sesle: Peki öyleyse! Mademki six bövlesiniz. sizinle konuşmak (bile istemiyorum, Hesap meselesini hallediniz, kim halledemezse ak- sama kada burada kalacaktır, Ve gene sessiğlik başladı, Ve zavallı, temiz kalbli Katy: İvanenkodan maada hepsi mest - leyi hallettiler, Bizon mütemadis yen onun gözlerile taş tahtanm arasında duruyordu, , Yavrucak, akşama kadar $t » mıfta yalnız kaldı, (SON) ln adamlara danıştım.. Irak- tan, Acemden tabibler ge - tirttim.. derdime çare bula - madılar. Bazar senin gibi meczuplarm kendine hayrı olmaz ama, başkalarına fay- dası dokunur. Deyince, derviş: — Derdia nedir? Diye sordu. Kutbettin: — Allahtan bir çocuk isti yarum, dedi, bir türlü nasip elmuyor. Başkalarınm docuk larını gördükçe, ah benim de evlâdım olsa, ben de ba- balık zevkini tatsam diye ce. nabı hakka yalvarıyorum. Derviş hazin bir tavırla ba şını salladı: — Ben de çaresiz hir der. de düştün sandım. Bundan kolay ne var a kuzum! (Devamı vari y iyi zalimi

Bu sayıdan diğer sayfalar: