12 Haziran 1935 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 5

12 Haziran 1935 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İni imi vurulacağı Sırada, elimdeki mayer ceneraln göğsüne Sevr! Kim attı.. Kim vuruldu..?! Prensler ve generallar Gonzal veye bakıyorlardı. m, — ne olursa ol - sun — atması gerekti. Mademki ir Mehmedi de tut- saklar arasına karıştırmışlardı.. Gonzalve bu fırsatı nerden bu lacaktı? Prenses soracak olursa, verile- cek cevap mı yoktu *, — Tutsaklar içinde onu tanı- yamadım.. Herkes gibi ben de mızrağımı attım!,, Diyecekti. Ve işte ondan son * ra, güzel Maryana ona kalacak - tr, Don Petroyu yere devirmek ko- lay bir iş değildi. Elbette onunla da kozunu paylaşacak bir sıra bu lacak... bd onun yerine geçmeğe de çalışacaktı Fakat, “stğ zaman, evdeki he - sabın çarşıya uyduğu görülmüş müdür? General Gonzalvenin beyninde bir uğultu başlamıştı. Mızrağını savuri a, meydanda bir gürültü koptu.. Emir Mehmet, bi- raz önce hedefe atılmış olan miz- rağı bir atılışta inek kaparak, 5 Genzalveye sayvurmu: Don Petro yanındaki zabitler- den birine emir verdi: Zabit hedef mahalline koştu. Pan birlikte Emir Meh - medi yakaladılar ve başkumanda” nın yanma getirdiler. Petro, Emir Mehmedin böyle bir günde (öldürülmesine hiç te taraftar değildi. İspanyol ordu - ları büyük zafer i kutlular- — Sultan Abdullahın kardeşi * — ordu Garnataya $ ete — atış yerinde öldürmek İspan yol ordusunu yi tehlike, ye düşürmek det Don Petro bu yeri ile Emi" re sordu: — Seni buraya kim gönderdi? — Bunu siz bilmezseniz, ir bilecek? Petro e kğ Me — Ik. Eğer seni ca eğri iie gör- seydim, onun başmı koparırdım. — Bunu şimdi de (yapmakta bir mâni yok... Fakat, Rahip Mel- lânin başını koparabilir misiniz? Petronun sahiden bir ( şeyden haberi yoktu. >) Mehmedi (Kara > in yanına attıklarını o duymuşt Fakat, ie yerine gönderilen pim saklarla birlikte ölüme mahküm “Emir Mah Mene yapmıştı ki, a nö betçiler bile onu bu lde enedememişlerdi. Seyirciler hep birden — ken » dilerine isabet e: ami ei - Emir Mehmedin nişancılığı iş - biliyede meşhurdu. Ve General Gonzalve onun A- rap nişancıları arasında parmak - la gösterildiğini de biliyordu. ribündeki seyirciler telâşla ge- riye çekilmişlerdi. Don Petro yanındaki zabitleri kamçılamağa başlamıştı. He de umandan hiddetinden a - teş pi yordu. Atış tatil edilmişti. Zaten General Gonzalve yara- kes atış ie terkederek da ğılmağa başl. 1, Gelinimiz » yarası çok ağırdr. . Mizrağı generalin omuzundan çıkardıkları zaman, toprağın ü - zerine epeyce kan akmış ve Gon- zalvenin benzi limon gibi sarar * mıştır. Emir Mehmet artık ölümden ve nu kuyusuna atacak (değiller miydi? O, kuyuya girmeden, uzun za- mandanberi kendisine işkence ya” Pan bir cellâdı yere düşürmekle, üşmandan az çok öç almış olu - Davetliler Emir Mehmedin hâ- la ve öldürülmediğine şa” | Başkumandan rahibin "adını duyunca şaşaladı. Emir ve prenslerin idamında kralın fermanmı görmeden han * gi cellât bunlardan birine balta - smı kaldırabilirdi? Acaba (Kara Rahip) kraldan Emirin idam fermanı almış mıy - Petro şüphe ve tereddüt içinde bocalarken, zabitlerden biri baş” kumandanın yanma sokuldu: — Rahip Hellâ bu sabah çok sarhoştu, Asaletmaap! Ben o ci - vardan geçerken, rahip adamları- layıp nie? mem Kral haz” retlerin n haberi olmasa reis 5 Don Petro, yarasmı saran as - kerlere: — Generali bir sediye ile Ra » hip (Mellâ)nın yanma götürü nüz Diye seslendi. General Gonzalveyi sediyeye koyarlarken, Emir Mehmet Gon * zalveye bakarak bıyık altından gülüyordu. Don Petro, Emire döndü: Sen de benimle beraber ge * leceksin.. Haydi, yürü...! (Arkası var) Bir çocuk kendini akıntıya kaptırdı Gönende Bigalı Hoca Bilâl oğlu 9 yaşlarında Fahreddin yıkanmak için Gönen çayma girmiştir. Kü- çük Fahreddin kendini akm kaptırmış ai bilmediğinden boğulup ölm Belediye iğ için çay bo- yunda bir yer ayırmıştır. Diğer ta- raflarda çaya girilmesi (o yasak edilecektir. Dil işleri di ! Kılavuz için dessler —31 Bir gün bir Bulgar politikacısı|* köylülere diyordu ki: Eğer beni İl 75 2 size li yapacağız, yol yapa ğız, Die yapacağız... biri bağırdı — s5 akat burada nehir yok. — Nehir de yapacağız. İşte frenklerin demagog, os- ampesend d. Yaptığı | henüz anlaşılmamıştır. yöney genç liği isteriz. 'e zaman bir aydan fazla Av- rapada a yurdsama acısına futulura me Basil vaktini kaybet- Ky misallerde geçen kelimele- rin karşılıkları: Avam — Karal Demayog — Karalak Avan proje — Öntasar Bühtan — Karaç Cinayet — MEY Cephe — Yön Daüssıla — edil İddia — pia » Emanet — ye Emanet etmel yin — İnamlamak Gençler, cumuriyet size Atatür. kün en büyük inam'ıdır. Sırrını kimseye inamlama. e e a ez e şaş e Onun bütün ömrü acin içinde geçti, Yugoslavya Marsilya acın'ını unutmıyacaktır. Feragat — Özgr Eğer baştakilerde de olmaz- sa, devrim v ö Feryad — Ta uzaktan Mi il haykırfsı duydum. Bu söz dünkü yazımızın yedinci böleğin'de idi. oca Nasreddinin hangi anlatı- ğını daha çok seversiniz? — Bölek, anlatık Güderge'siz adam hiçbir başa rığa eremez. kovcu olmayınız. z bu renk Garib ve acayib — Yabansı US— “Mahkeme koridorunda babasını öldürdü ! Samsun Hukuk mahkemesinde oğulları aleyhine davası olan Ri-| taları ba; zeli Hafız Hakkı isminde biri da- vayı takip için adliye dairesine| girmiştir. Hakkı merdivenden çi- karken oğlu Mustafa tabanca ile kendisini yaralamıştır. Derhal has- taneye kaldırılan Hakkı 10 daki ka sonra ölmüştür. Çıkan kurşun- lardan yedisi Hakkıya isabet et- miştir. Biri mahkeme salonunda ulunan Ahmet isminde birini ya- ralamıştır. Katil kaçarken jandarmalar tarafından yakalanarak | silâhile beraber adliyeye teslim edilmiştir.) ca ediği ka-| İV KURUN'un Romani : 16 ta 1 — KURUN İZ HAZLIKAN İHSğ öm İ YASAR AGA9 La) KE | Yazan: A, ismet Ulukut Daha hastahane kurulurken, firmadır dediğiniz adamdan bahsediliyor — Ne, Binnazı, Hacı Yaşar Ağa > rim Kâtip her sorduğu» mı çıkarmış? — Dahası var, Yine o gece Bin- | nazın tanımadığı bir adam, rüya ğım sına gelmiş de hastaneden çıkaca- ğını, doğruca bana müracaat et * «| mesini, odacıyı uyur (o bulacağını -) söylemiş. Geliniz de bu kör düğü- mü çözünüz azizim. Farzedelim ki Hacı Yaşar Ağa mevhum bir şah - siyettir, mektupları yazan doktor- dur, öyle i a Bağl Lie a ha“ riçten k kızı çekip ıkarıyor ve siz de buna dair bir iz bulamıyorsunuz? Yok, Hacı Ya- şar Ağa ise, bu adam var demek- tir; siz de bunun izine tesadüf e - demiyorsi rsumuz. o Sonra bu adam innazın rüyasına da mı giriyor? Şimdi de bu pirincin taşını ayık - layın. Sivil memur başımı eğmiş düşü» nüyordu. Faraziyelerini | yıkılmış görerek âmirinin karşısında mah- bir vaziyete düşmüştü. Bu mağlübiyette yalnız kalmamak için dedi ki: — Ya siz, yaptığınız tetkikatta bir şey keşfedemediniz değil mi? Polis müdürü başını salladı ve itiraf etti: — Evet, ben de bir şey anlaya" madım. Maamafih bu sizin ikti « darınızı hiçe indirmez. Yalnız iki- mizin de yanlış düşündüğümüzü ni iden başlamak ede “Hastanee içinde gör - düklerimi birer birer söyliyece » ze Fakati 2 yarıyacak bir ip cu bul annetmyorum. Her şeyden se şu mektubu oku» yunuz. Hastanede iken © portföytinde bulduğu mektubu © yerdi. Hüsnü bunu dikkatle okudu, Sordu. — Doktor mu verdi? ii — ini verdin içinde uldı ve. ki doktorun hokka - bazlığı da var. — Zannetmem. Çünkü doktor bunu yapabilmek için iptida port- föyümü cebimden almak, içine bu mektubu yerleştirmek, sonra yine cebime koymak ecburiyetinde bulunâcaktı. Bu ise Binnazın ve benim önümüzde alelâcele yapı » lacak bir iş değildi. — Hacı Yaşar Ağa mı koydu? — Bilmem... Şimdi bu kismi ge“ çelim. Maamafih göreceksiniz ki her şey bu isme bağlanıyor. İkinci kisim hastanededir, demiştim. E- karşı büyük bir dikkat ve şefkat gösteriliyor. Nezir, beni yalnız bi- rakmak nezaketini yahut kurnaz - lığını gösterdi. Hemşireleri, has - yağı sorguya çektim. Has- talar nasıl tedavi edildiklerini e miyorlar. Bilmiyorlar amma, gün hallerinde büyük değişiklik» - ler gördüklerini ve nihayet iyi ol- duklarını sağlayorlar (temin edi- -| yorlar). Hemşireler de tedavi u - sulünün farkında değil; doktorun bir odası varmış, lüzum görüldük. çe hastalar buraya getiriliyor, Ne- zire mütetabbip (o yahut üfürükçü diyemeyiz. Elinde diploması var, orduda da doktorluk etmiş bir fen adamı, Hastanenin hesaplarını da göz- “ reddütsüz cevaplar (verdi. Kayan gösterdi. Pa aldı - m bazı notları okuyayım a Yaşar Alena. liman 320,000 lira evrakı nakdi Müşarünileyhin oemri ptağE. satın alınan arsa bedeli 2000 lira, Müşarünileyhin gönderdiği plâna göre tesisat 60,000 lira, Görülüyor ki daha hastane ku- rulurken tutulan hesaplar da, si- zin “Bir firmadır.,, dediğiniz a - damdan bâhsediliyor. Polis müdürü iş evi ile satış ma- ğazalarını da anlattı. ökotrun Binnaza karşı yabancı gibi görün- düğünü, ilk telkinleri nasıl yaptı- ğını birer birer söyledi. o Bunları dikkatle dinliyen sivil meur Hüs- nü briaz sinirlicesine sordü: — Pek güzel, amma bu Hacı Yaşar Ağa kim, bu servet ne?.. unlar anlaşılmak için ikti- darınızı bekliyor. Demin verdiğim Biz Hacı Yaşar Ağa hakkında bu kadar ağır faraziyeler kurarken o bize hak ve adaletten bahsedi - yor. Her ne ise yine onun haber verdiği gibi buraya gelince mezu- niyet emtimi aldım. Bugün hasta- neye gitmek istiyorum. Siz de bir- likte gelirseniz doktora takdim e- derim. GE. yk — Fena olmaz. Kendisini tet — kik eder, bende bırakacağı tesiri anlarım, Cemil işlerini bitirdikten son - ra Hüsnü adan çıktı. Müdü- riyetin kapısına geldikleri zaman, orada bulunan zarif bir otomobi - erinden kalkarak kapı- yı açtı: — Buyurunuz, sizi bekliyor » . dum, dedi. Tv hayretle şoförün salsa — Beni mi bekliyordun? Niçin? diye sordu. — Hacı Yaşar Ağa hastanesine gitmiyecek misiniz? Beni doktor gönderdi. Müdür, sivil memurun yüzüne baktr, Hüsnü şoförü dikkale süz * dükten sonra dedi ki: — Şimdi geldin değil mi? — Ne mi; saattenbe* ri burada bekliyo: — Doktor sana ne ii lş ? — Polis müdürlüğüne git, ka « pıda bekle, müdür bir azt ile bir- likte hastaneye geli dilerini al getir, diye emretti. Müdür memurun kulağıma fı - sıldadı: — Düşünmiye lüzum yok. Bunu da doktora, Hacı Yaşar oOAğanın haber verdiğini göreceğiz. aşağ SÜLEYMAN ŞEFİĞİN SAMİMİ ARKADAŞI Bulgaristanda, Tatar Pazarcık- surette hastaneden here nere- > gittiğini bilmediğini tu, Akşam, evde bunu rnek . 2 Karısı : — Simdi ne olacak? diye sordu. | (Arkası var) lecektir. Ken “4 Ğ ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: