24 Ekim 1935 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 6

24 Ekim 1935 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ps — lü sev > vi İezdlöte şıkarmanın ven ay Ta seninle, Şu Bay Hüsü yok mau? Pek ö ömür İİ itsin? Kabil izi De - gene su yapacaktı. Bay Hüsnün saçları seyrek, dudak- bir hürmetsizlikti. Hayatta pek ese bir nokta da şi Kadılar onu parası için değil, al disi için sevmelidirler, da hak değildi. Biraz tamahkâr e bera- ber sevgilisine ufak & - nüden ufak. tefek masraf olarak aldığı paralarmış. Birinci haberden canı sıkılmadı değil, t ikincisi canma dokundu. Çıldıra- Ertesi günü Zekiye pek sevimli çeh- resi, sevdalı gözleriyle o: Hüsnü, kâğıtları gözden geçirmekle meşğuldü. z ağıtları yanetinin küçücük bir hesabını birlik- te görelim. Zekiye münakaşayı ve inkârı lüzum- suz buldu. — Evet sana hiyanet ettim, ii lim, inkâr etmiyorum. tur. Gel daima arkadas kalmak üzere, tatlı tatlı a En iyisi bu- dur. — — Aşkolsun! Şek sıkılmadan da sö; lüyorsun. Benim gibi namuslu bir üz hayatiyle o; ndan sonra Alla- ei SA şi görüştük, ne ta- rı görüyor sevgili E; DM ni ie kaç bilim olduğunı lin kâğıtlara Sülale baktı ve yal- varır bir sesle dedi ki: — Bunu yapmak senin terbiyene ya- kışmaz, — Ne dedin? Şimdi de terbiyeden mi konuşacağız? Doğrusu bunun ne de - faturalardaki e mek oldağunu sen Se iyi anlıyorsun. — Canı azik ol, şu mektup- — di He ra — Sana vi lee aşk mektupları. Onları asi göndere- cek değil misin? — Aşk Dz tupları mı? Hah hah! Güleyim bari. Onlar saklanmak zah metine değer miydi saniyorsun? Bilmi. yor musun ki benim böyle saçma şey - lerle uğraşacak vaktim yoktur? Hepsi- ni daha o zaman yırtıp sepete attım. ne! da Ertuğruluna gönder - ydim, ona yeni birşey mi öğretmiş o- lacaktım? Aşk sözleri, aptalca lâkırdı - lar. Yanıyorum, tutuşuyorum, tapıyo- w Daha bilmem ne saçmalar. Sev- bunları tr öğrenecek değil, kim bilir şim: r kendisine kaç a yazdın! zig yavrum, geç. Bunlar iş değil. Ben il adamakıllı klar sik koleksiyonu değil, hesa - dır. Anlıyor vali Mi tilki buana, seyahat on sekiz santimetre uzunluğundaki tü. tün çubuğuna, beni sayfiye sürükle diğin zaman kesesinin buna dayanıp dayanmıyaca- ğını anlar. — Ya, bu mu? Öyleyse Gelinim. kadar değilmiş. Azizim Bay Hüsnü, emin ol ki ben Ertuğrulla g: e ia ona beş para masraf ErİD - “Zekiye alaylı bir gülüşle yl ladık diyerek çıkıp gitti. Zav: y Hüsnü ne yapacağını ip ei raları talebesine bu fatın Yollamağa, Z: kiyenin kaça malo olacağını anlatma - ğa lüzum kalmamıştı. OÖyleya, onu ma, kes aflar ne oalcak Az bir şey de si Üç bin dört yüz on altı lira bul Ab, hain kadın, bir zeytin çeki Hüsn icüğün üç bin dör: ie on 25 li» rasmm e girsin! yanır? Bu paracıkları o çağ o mi ile gül in, biç lav: Italya Habeşistandan ne kazanabil Habeşte altın kaldı mı? Habeşistan kendi verimlerile kendini yaşatan bir memlekettir. Onun tabii Ki naklarını istismar ederek ihracat ticaretini büyültmek imkânı çok şüpheliti İtalyanın Habeşistanı ticaret yoliyle tabaasına iş temin| racatı kahve, etme! iptida: muhtaç olduğu istilâ maddeleri aşılır. il bugünkü ithalâ. e ihracatı onun asıl serveti Ki bir fikir veremez, Onun ih- eri, balmumu; hir miktar altın ile plâtindir. Kumlar vallının ağzi o kadar ie eki bir bir dez ie acıla ru olmaz. Kendini deni fena değil amma, ya kurtulur da Hekim, bir zatürreeye tutulursa! ve sonunda ölüm. üç bin dört iz on altı lira yetişmiyormuş da o ha- in Zekiye uğ ö masraflara mı ? ne yi unca le pra- tik, binli ezan bir ö verdi Bütün ni, sini ni deye nik ml — Kullanışlı bir şey mi istiyorsu - iğ) — Hayır, o kadar iyi bir tabancaya lüzum yok. Yalnız bir defa kullanaca- Silâhçı anlayışlı bir adamdı. Tabii fırsattan istifade edecekti. Bir tabanca gösterdi: — Buyurunuz, hem pek pahalı da Öyle mi? Pek güzel. Kaça veri » yorsunuz? — Yüz altmış li Ne dediniz? Ne dediniz? — Yüz air lira Çok birşey değil, o da hatırınız Hüsnü ilm sal rak kapıya doğ- ru giderken kendi kendine lake du: — Üç bin dört yüz on We lira fatu- Yüz altmış lira salaya Mei şey mi bu? Düşündükçe öfkeleniyor, rami çe yerinde duramıyor. Odada bi bir yukarı hızlı adımlarla şer yumruklarını ALİ e gıcırda- ley, yaşıyı Bu fâni dünyadan çe - kilip ii Amma nasıl? Zehir iç - Aradığım Kadın? © > B Aşk, Macera ve Hayat Romanı | Yazan : Kadircan Kaflı $T Zübeyde yıkanırken onu parmağın - dan çıkarmış, kurnanın bir kenarına rast gele rim ve unutmuştu. oSonra — arlanmış, iki taş ara sma düşmünü. Onun buna benziyen pek çok halle - rini gördüğüm için hiç bir şüphem yol söyledim. — Siz onun ne şeytan olduğunu bil - miyorsunuz. Oraya sakladı, Giderken #- Lp İl türecekti. Fat 'bu seste bir titreyiş, bir “kem i zorlayış,, ydana çıkan yanlışmı örtmeğe en iki yüzlü za vallılardan biri Miye feri yanan dükkânlarını yaptırdı Zübeydenin bunlardan haberi olma- dı. öğrenseydi yeni in güzel ve ne büyük bir sebep olacaktı. Aliye hanımla — artık ayrı ev de oturuyorlardı . İkisi de rahattılar « Bölem: 32 Eğer ze bir yas varsa, ve benim her onlarla beraber olma Söştğimeli * Hileli geçit © resmi yeniden başi Nel Lim iğ ve miskin bir kadm a Fakat bir ir ka aç ay sonra onlar da gek mez oldular. bei huyunu ölü bi- le zman Evde yaln Her akşam elim de zembille, sebze, et, ekmek ve diğer yiyecek şeyleri yük lenerek eve dönüyordum. Benim işimi gören ve benim derecemde bir il insan a ne kadar ağır ve bayağı emek diye önüme era tuzu ii bir kuru denilen şey kalayı dökülmüs Sol bir tepsidir. Buraya makarnalar tencere ile, kıymâlı yumurtalar tava ile gelir. tabanca parasını da buna Gi üç bin beş yüz. iz altı DD Artık bu kadar diyanelik çoktur. Aptallığın lü - Böyle serin in gibi ei akı yım? O kadar budala mıyım san - Çorbayı tencere kapağında içeriz. Zira fazla m olursa hem çok sabun gr de Zübeydenin © yıkamağa Sile ek . mutfakta unutulan bir e * k etrafa boj yağmuru YE kavurmaların Küikün Siğimi | larım darmadağın. Elbiselerim ütüsüz.. Çamaşırlarım dağınık.. Çok zaman grevi bir yatakta kr ir Ye sarımarak yattım. Zi Zübeyde hasta idi. Yorgundu. O, ev- ik tüm la etmek için mi evlenmiş — On suruna bakma! Arasıra gel de ortalığı toparlayıveri kuzum. Ne- yapayım, bulduğum hizmetçileri beğenmiyor, kendi buldul de ge” çinemiyor, cezasını ben çekiyorum. Geldi ve o günlerde evim bana o ka dar güzel, o kadar başka görünüyordu kim “a. Zübeyde gene mahalleden başladı ; Buraları fena imiş. Konuşacak in yokmuş. Hepsi de kendilerini ima kimselermiş. Doğrusunu bilmiyor değildim. Konr' şular bile ondan çekinmeğe başlamışlı şikâyete onun en belli başlı ithalâtıdir. bakınca bugünkü H dağ kendi yağıyla İzik bir memleket olduğu görülür De: niz sathından kadem yüksekliğinde olapi topraklar cek iyi ekilir. Deniz sathından 3900, 10.000 kadem yüksekliğindeki yerlerde eniyi buğday Le Habeşlerin arpası en iyi cinsten dir. Habeşliler eriş hububatı d daha az miktarda ekerler. Habe şistanın muz gibi, üzüm gibi me; veleri de çok iyidir. Yüksek ova - lar da davarlârr yetiştirmeğe çok yarıyor. Buralarda öküzler top “ rı sürer, inekler sağılır, süt - ten- yağ alınarak tulumlara do durulur. Çiftçiler ve arazi sahip- İnt MA ia le EZİK tı pahalılaşi k olursa git bunlardan istifadesi son şüpheli bir iş olur. ge Habeşistanda birçok ma€ | bulunduğu re belki d talyanlar bunlara tamah kanlarını itmeli Fak madenler nerede? Habeşistanda ir si kat bunları inkişaf ettirm" güçtür. şin en belli başlı ihracatındandır. Habeş kahvesi de çok iyi bir cins tendir. Habeşistanda pamuk ta ki - liyor, fakat bu ekim için lâz; lan li şeraiti heniz inkisaf etmemiştir, Habeşin ithalâtı son. derece gi meme yeter. hal li toprağının mahsulü * olm yan illa fazla bir ep a r şeker yerine bal Rİ iğ eski rita kebdildri yakar! vrupa medeni bu irssu Tara ne verebil Habeşlilerin bu yolda stifade- leri olsa olsa tıbbi yardımda ve ta Avrupa medeniyeti rmuvasale yol larını açar, otomo! da getirebilir. Fakat bunlar hay9- dı ve candan dost olanuyorlardı. Zaten ben de başka tarafla gitmeni lâzım olduğ anla - tanı biraz uzun zaman evde tutabilmek mümkün ola * ilirdi Bazi biraz da yokuşlu.. yoru ven Hive gün Gonbaşdikmatan, an va parası da caba... Diyor yeni bir ev Ci ve ışmdık.. dım: taşınmasay: leyi hiç ol ver İmazsa' meslek kağ e bulundurmakla çok iyi ya- pr pekin um. sık sık kliniğe geliyordu. Bek liyen KENE lar besbelli bir kıskançlıkla Bir aralık muayene adasında otur * mak bile istedi — Bunu bir e bile yam Bun- dan daha çirkin bir şey olamaz. O'zaman hangi hasta bu Kapali eşiğinden içeri girer? Dedim, Doğruyu anlatıncaya kadar ağzım ağı du. İyi hastabakıcım vardı. Çok çe - vik, LE temiz, iyi kalpli O ve Mi Bir gün ben içeride çalışırken, dr ie e onun sesi çınladı. zarlı İ Kısa Haberler ” * Ecnebi terzilerin de küçük kanununa tâbi old dahilinde ra hal tir. a * Şirketi Hayriye Boğaziçindi | pe” be gitmeleri” po: ukları için 5 z ış Gars ğü kökat verdiği gari” İzmi ki bir müddet ii” bırakmıştır. GaePi kanlığı iinde talebe okutmay; rr Bk tetkikler ei Ortaköy: Fukara Cemiyetinde Ortaköy ima Cemiyet yıl olduğu gibi bu yı im bayramın: yöksal mektepliyi rim ün ilk a Sayi sız e iki yüzden gel” nelik kırtasiye Mar emin larla vermiştir. / Karım tepiniyordu: — Yao ;ya ben... Diye haykırıyordu. yol w RL ter istemez hastabakıcı? ; Mİ Mi re ki pir £ tabakıcıyı GR kadınlar? Sar, * gelmediğini, gelmiyeceğini *Ö SM i pe Demiş. O da bunu kabi şef — Doktor bey bana köYl* iyii medi. Müsterilere yalan * lar yüzünden | Cevabını yermi: il — Bunu Kord söyl” — Yapamam. Doktor bi gz n Mn salonda başbaşa ei a E E8 bakıcıyı azarlıyordu. e büyüdü i

Bu sayıdan diğer sayfalar: