17 Şubat 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Şubat 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DA Sf —af ASRIN ÜMDESİ *MİLLİVET.TİR 17 ŞUBAT 1920 BUGÜNKÜU HAVA Dün. azâmi hararet 6, Asğari 25 idi. Bugün bava kapalı olacak, Tüzgâr şımalden esecektir. Hafif / yağmar yağması ve sis muhtemeldir. — FIKRA BİR MÜŞAHEDE Geçenlerde bir eski ga- — zetenin sahifalarını — çevi- — mirken, o günden bu güne kadar güönüllerde ve kafa- darda ne büyük, ne bariz bir. seviye. inhitatı —vuku bulduğunu müşahede — edi- —— Yordum. Bu gazete nushası mütareke ve milli mücadele on yıl geçmedi; fakat, o gün emsalsiz. bir heyecan İle — ateş püsküren nesil bugün pörsümüş, sönmüş ve kendi üzerine çökmüş bir şeydir. O gazetenin sahifalarını — gevirirken içimden — diyor- dum ki: “Eğer bu heyecanı, | - bu hizi, bu derecel harareti devam ettirmek mümkün olsaydı bugün Türkiyenin umran, iktisat ve refah p gayelerine tevcih ettiği cep- he hiç değilse lleriye doğru bir asırlık yol alacaktı! Lâkin maatteesüf, inkıla- bin bu en müşkül merhale- — sinde, çoktan hızımızin bir büyük kısmını kaybetmiş bulunuyoruz; şimdiden etra- — fimda tikneles olmuş kimse- ferin kesik solumalarını h sediyorum. Dünkü gayretli şevkli yol arkadaşları yerine bir takım hantal ukalâlar — kalm oldu. Bunlar, bize tıpkı veski devirlerde olduğu gibi tıpkı eski devir adamlarına — Mmahsus tavür ve eda İle, Halkın — kabiliyetsizliğinden, “toprağın kısırlığından, şera- 1it ve hadisatın aksiliğinden, — Hulasa khaza ye kaderin cev- rinden — şikâyet — ediyorlar. *Şuhaldene yapalım?,demek- — ten çekiniyorum; çünkü ne- Fede ise *İdarel maslahat et- cevabını. almaktan — lâp kavsinin ucunda, dönüp — dolaşıp, gene bu “İdarel mas- © lahat, heyulası İle burun buruna gelmemize remak kalmıştır. Meş'um bir el, gizli bir yerden, üstümüze mütema- diyen bir uyku ve ölüm to- zu mu döküyor, medir? Ruh- larımız. dondu mu? - Bize, bundan daha beş altı sene evel, bir avuç silahsız Ana- — dolu köylüsü ile, Avrupa ka- — pitalistlerinin baştan tırnağa — çelikle teçhiz ettiği orduları - bir darbede ezmek; bize bir ki â Yazan —MEBRURE HURŞİT— e maktan — küvvetsizleşmiş — olan | kesilmiş, —bütün “vucudüne - bir gözlerile bir türlü demir par- | tirreme gelmişti. ; maklığın önünde duran, adamı seçemiyordu. Telgrafçı dese, ya o başındaki şapka elindeki çanta ne oluyardu. : İçinde garip bir hissikabletvu: © kır ile, merak ve endişeden hız- — , hivli çarpan kalbini elile be- stırarak , — töpallıya , — topallıya ” odanın içinde dolaşıyor karanlıkta © bir türlü bastonunu bulup ta aşa- — Bi$a inemiyordu. Elile yatağın yanını araştırirken onü ayakucün- da, karyola topuzuna asılınış bul. du, ve solayı geçerek merdiven bzunı geldi. Ve A Hkikkiw, lilliyet — senelerine altti. Aradan daha avuç himmeterbabı İle garbın SÖNEN IŞIK | © izdihamlı siyaset cephesini yormak; bize, bir nefeste, bir. İmparatorluğu devirip, yarine bir cumhuriyet ikame etmek; bize on asırlık dalâlet ve hamakat facıasını bir hamlede kapatmak v.s. ve.s. imkânını bahşeden © hıza, © kudrete, o yürek ve irade satvetine ne oldu? Nerede bütün bunların anası olan milli heyecanımız? Bütün şu saydığımız ve sayamadığımız - harikaların muücidi bu manevi kudretler, yürüyüp, yürüyüp; daklar aşıp, denizler geçip te niha- yet günün birinde, memle- ketin umran, refah ve ma- işet ihtiyaçları karşısındamı durup — kalacaktı? ı Buna imkân veremiyorum ve diyorum ki memleketig havasında hissettiğimiz bu fütur ve ye'sin — yegâne sebebi yüreklerdeki yüksek heycanların sönmüş olması- dır. v Yakup Kadri . BİRTERİK GAZ Ayıntabın içinde sıkı , kor- kunç bir. sokak — muharebesi başlamıştı . Türk mücahitleri kasabaya dalmiş, düşmanları boğuşu boğuşa tepelemek , ana yurdundan sürüp atmak istiyor- Tardı . Düşmanlar ve yardakçıları kârgir evlere kapanmışlar, pen, çerelerden bomba, kurşun yağ- dırıyorlardı. Türk yiğitleri hepsini birer birer, güme güme tepeledi. Her taraf temizlendi. Yalnız büyük, taştan bir cv kaldı ki buraya yüzlerce düş- man toplammıştı. En - azılıları bunlardı. Mahalle arasında top ateşilaçmak kabil değildi, Zaten çephedeki bir kaç topu buraya getirmek tehlikeli idi. Koca binaya el bombası da tesir etmiyordu. * Bir aralık Salim İnebolu ve arkadaşları evi yakmağı dü- şündüler. Yağlı paçavralar attılar; pa- ra etmedi, gaz sıktılar” taş olduğu Için yanmadı. Ne yapa: lim? Ne edelim? diye konuşur- darken yanlarına bir Türk ka- | dımı sokuldu. Bu sarı benizli, çukur göz- lü, fakat çok güzel, taze bir kadındı. Mücahitler kumandanı sordu: — Ne istiyorsun bacı , kimsin ? Ben bir Türk - duluyum. — Ne istiyorsun * — Bunuü getirdim size - O getirdiğin ne Y — Bir Ibrik gaz: j — Ne olacak o 1 İ Benim yepyeni bir. evim var , nah şu düşmanların dur« dukları taş eve bitişiktir , arka tarahadan; bu gazı alınız, benim evimi yakımız, cv — yanarken alevleri taş ovin üst katına sarar, Orası tutuşur, düşmanlar da © vakıt cayırcayır yanar. Öyle şey olmaz bacı? — Niçin olmasın? Memleket millet kurtulsun da isterse bütün dul kadınların evi barkı yansın; a benim evimi.. İşte bunu dünyada yatmız Tü- K dulü F. Çok ; sevgili - bir ses, aşapıda büyük taşlı avlıda: — Lâle, anneme — geldiğimi kat'iyyen sezdirmiyeceksin, anla- dın mi? Ben bü geceyi misafir odasında geçiririm, Yarın sabah gel beni gör, diyordu. Nigâr hantm, bir anne oldu- günu —anlıyamadı. Gete - yarısı bir başına, habersizce evine dönen bu adam oğlu mi idi? Yanılma: mış mi idi? Namık, Namık! Sen misin evladım? Diye bağırdı, ve sol MİLLİYET, FELEK Aceba midiye var mı ? Bir kaç zemandır Istanbul çeşmeleri — balıkçiların — nazarı iştihasını tahrik edecek şekilde balık ihraç etmektedir. İki gün evel bir. ermeni — kokonanın Kumkapı çeşmelerinden birinin başında elindeki kovayı doldu- rup doldürup içine baktıktan sonra tekrar döktügünü gören bir arkadaş sormuş , — Madam! Ne daldurup doldürup boşaltıyorsun ? Midyayı pek severim de, çeşmelerden balik çıkoor door- darsa belkim midya da vardır deyi bakoorum . Cevabını ver- miş 4 Dakika eveli | Şikâyet edip duruyorlardı : Güya evelki gün Haydar Paşa vapuru vaktinden 4 dakika evel kalkmış, bir çok yolcular iskelede kalmuşlar ... Büu söz yanımda” © kadar Jazla tekrar olundu ki arka: daşlarımdan - bir. Seyrisefain müdürüne işi sordum , Bvet 1 Öyle oldu. Çünki bir. gün- evet 4 dakika geç kalktı. bu suretle telâfi ettik ! Trenler durmuş ! Anlaşılan Istanbulda barı- mayan soğuklar Avrupaya ya- tt yıldı . Gelen haberler orüda havaların hiçte zevkli olma- dığını göslteriyor . Mataristan- da trenlerin durduğunu okuyan bir arkadaş dedi ki : -- Şunü bizden gördüklerine şüphe yok ya ! Nezaman çıkacak ! Bir karikatur gördüm, küçük bir çocuk babasına soruyor : * — Babat Benim de senin- ki gibi altın dişlerim ne zeman çıkacak ?.; Tuhaf değil mi ? FELEK /KADIN. GÖZÜ' (KDINLARDA SPOR' LÜZUMU Bu san günlerin karlı ve tipili bavasında, soba başında büzülmüş durürken, doğruğu sporu di aklımdan bile - geçmiyordu. Rir gün GÜNÜN LÂTİFELERİ İngiliz casusu Lavrens faaliyette PAZAR RNiüiâizak, l[ilı'ây'em, 17 dişarda kargalar feryat edip buzlar Üstünde kanat şakırdatırken kapunun zili galındı ve içeriye sert bir rüz- gür gü bir. mektup geldi. Evveli dalgin gözlerle satırlar süzdüm. Fakat yavaş yavaş, bilmem hangi kelimenin —uyandırdığı — heyecanla, içimde ölmüş sardığım bir şeyin kıpırdadığını, Sonma harekete — gelip zaptedilmeyecek kadar taştığinı his- settim. Bu hayat sevgisi idi. Hareket etmek, yaşamak aşkı idi, Mektup şöyle diyordu : Sevgili urkadaş, sevinizde boşa boşuna oturmaktan, yahut bulundu. Bünuz — yazıhanede masa — başında Çalışmaktan, yahut ki çocuklarınızla uğraştraktan yoroldunuz. mu” Hlareket emek için can atıyör mosunuz? İşte aize bir fırsat ” Mektebimizin — yenl atletik kulübüne iştirak — ediniz. Bu sizin bildiğiniz FİBİ uzun uzun, can sakıet müzakereler vapılırken, esne- yeceğiniz bir külüp değildir. Sizi basket bol sahisi “etrafında hoplatup saçsızmağa, dünyanın en çok sevdiği musikisinin refakatilt mevzun ve bedit Bir sarette dansettifmeğe, fazla geleri kilolarınızı eksilmek için dağda- ba- yırda gezdirmeğe —yardım — cdecek bir kulüptürder C3 7 Sporla hiçrmeşgni değilim. Fakat soğuk ” dalgakile “geçen uzun Ve ha- reketsiz günlefin aksilameli olacak , eski mektep mezutlarından gelen bu mektep, asabırnda münebbih yazife- sat görmüştü . Kim bilir, diyordum, benim gibi ne çak “Türk kadını, oda- min Cen sacak Yerini intihap ederek saatlerce geçmiğ Zatnanım hülvalarına dalimışlardır . Halbu ki ba müddet zarlında, Avrüpa ve Amerikatın ka- dınları karlar içinde türlü türlü spor- dar- yapıyorlar ( Çeşit çeşir oyunlar icat ediyürlar. Asrımızın sıfan mü: &i sayılan kevvet ve güzelliği durüyorlar , Gözümüt ününden uraktan - yakın- dan tanıdığım hanımlür geçiyordu. İşte seçmelerimiz günlerinin yansını hiç kımıldamadan, hatta - diye bili- dim Ki biç konuşmadan, masu başında poker veya briçzapnarlar hiliyaper- verlerimiz arkası gelmeyen cigaraların refakarile -saatletec oman yaprakla; fi çevirecek, hayanın - bulamadıkları tesetlivi onlarda _—g;lgı. Daha sonca, soba haşında, — Tüngal “kenarında kahve içerek uzun uzun dedi kodu: edenler. ne ıwş'fi bilmeyup (ç e er VAS » b egi edenler, gözleri “uzakta irişilmiyecek hülyatarı datanlat uzmidır? Tlalbu Ki yedniş seksen Kilelarınç eksiltimek “için bü: hanımların - foda TU bacaklarına bakim — olmak n büyük bir gayret sarlile bir kaç adım attı. Dizleri " bükülüyardu, Namık — koşüp onu - kollarının arasına almamış olsa düşecekti. İşt şimdi; metdiven basama- Biha oturmuş, başı, daha henüz emediği ev yalı, uykular fında korkarak ağladıktan sanra gözyaşları dindiği halde bile,el'an haçkırıklarını dündüramayan » vallı öksüz çocuklar gibi, val vakit içini çekiyor,bu koca ada- Mi bâlâ iki yaşındaki o siyah bükleli - yavrucuğunu ber hasta- hktan sonra,ölümü mağlup etmiş olmak sevincile sıktığı gibi mer- hamet vç mubabbetle bağrına bastırıyor, sanki onu bir dyha elinden alıp uzaklara götürecek- Jermiş gibi kollarım — çözmekten korkuyordu. Dışarda şafak söküyor, sofanın büyük — M için 4 üik r ziyalari drvardaki yaldız çer: alle resimlerinin vzerinde oyna- aydınlatamadan tatir bir venge böyayordu. Arâp halayık — merdiyenin ahbaşında, şöndürmeği akıl etme- diği şamdatla ' dürüyor, kızgin muar damlaları düşüp elini yak- tkça kapanan güzleri tirriyerek âçiliyor, yükârda Kâlâ, merdiven basamağında ötürar hanim efendi ile küçük beyi; görüyordu ; Küçük - bey, hiçte dört ay evel buradan girtiği gibi değildi. Tıraşt uzamış, gözleri çakura || kaçmış, dudakları kısılmış, incel- | miş, elmacık kemikleri - eskisin- den daha ziyade fırlamıştı. Başını kaklıran - Nigâr banım da artık buhün İarkına — varmış olacaktı ki: — Ne oldun, yavrum? Kâm- rati neredef Bu halin nef ” diye ! dülim. [)::.İi. Nigüâr hamımı kok haykardi. | kapa ezmiyecekleri şey — yoktur , Salon” larda, misafirlikte, iki lakırdı arasında * kaç kilo geliyorsunuz 9-, — susline karşı, itibari adedi söyleyebilmek için, ne genç iştihalar - vakitsiz sön- meğe mahküm olur kısa etekler altında iri bacakları göstermek mah- cubiyetinde — bulunmamak — için ne beyhüde yere — masözlere — paralar saçılır. Sönra — kansızlık, — iştihasızlık şikâyetleri, mide vahatsızlıkları... İşte bunları hep İzüle edeck spor, harekettir. Dar bir saloü içinde, sıkı- bir kalabalık arasında, adım 2dım denilecek kadar bati bir hareketle dansetmek KAf döğildir. Her kese pek, elverişli olmayan HFilorya ve Alun kum sahilinde yaldız yüzmek- ten de bir şey çıkmaz. Culatasaray, Fenerbahçe ve yenii” teşekkül cden Bağaziçi — kulübünün kadın uzaları mahdurtar; tenlskartlar ancak sayıla- cak kader bir kaç tâne vardır. Sipahı? ocağının yakın yamanı kadar “akıfın- da bir tök at bile iydktu: hem Bus ocak, garip bir zihniyetle evlirölmas yan kadınları ağa kaydetmiyor . Eğer spot için hüsusi seşebbüsler olmazsa, 'Türk kadıhıdaân beklenilen hizmet süya' düşör. Ucutmayalım ki hayat küvvet ve güzelliktedir. Çelim- siz bir kadından — memleket ” istifade edemez; güzelliğe gelince (Vetus de Milo) bile “âsrın — xevkirle “ tevafüik etmediği için revaçtan düştü. Efzayiş Suat SINHİ | N Bildi Bal 2 Balın - tayihası, İezdet - ve vrengi anların emdikleri nebatata göre ta- haffüf “eder. Çamlık bir - koruda ü rin balında balsami ve atf bir rayiha ve lezzet hasıl olar, Javanta — ve fasilel - şeleviyenin Sair nebatatı muattarasının mahsulü olan ballar gayet nelik ve güzel baflarda ” saftan dur , küre büğday yen anların — balları hem - kesif, şert. hem de kekremsi - bir Jezzete olur, act çidem gibi vemdar nebatı e de semli olur. n balı “Aslı-bakır, kiz balı-beyaz bal denir Ki gayet makbuldür. sonra çıkarıları sarımtırak en sonra tazyık ile esmer Bir bal alınır, Balın en eyisi, Ankarada çıkar. Günde — çocuklar için 2030 bi yükler için 7080 gram Bal mideyi tenbih ile beraber müleyrin gibi tesir ider. Bal tababette - bazi Rargaraların j , | iyen —( Jei anneciğim, oduna gi- tuklarından tutarak içeri götürdü kattapenin üÜzerine orurttu, kendi de dizmi yere dayayarak, anne- sinin elini ayuçuna aldı: — Anne, sana ondan son defa olmak üzre bahsedeceğim. O ölL- dü. -Bunu böyle -bü, bana bir şey sorma, Annesini de — görmek istemiyorum. buraya gelmesin. Evde de önün lakırdısını istemem.Biliyorum bu sözlerimle seni çok üzüyorum.. Beni affet anneciğim. Banz acı ve saxHadi şimdi seni bırakayım, biraz uzatı, artık dalma yatında kalacağım.. Karkma hiç bir yere girmiyece- Kim. dedi.Kapıya doğru yürürken Kafbini ezen acılara dayanamı- yarak geri döndü, küçük ikeh ağir bir “derdi olduğu zaman yaptığı gibi annesinin kucağını rak: Ka H omrmmam 'E Birinci gece Sahne Bir hapın dahilini gösterir Hancı, yalnızdır, - Dişarda bir ayak sesi var. Bu sastta gelen kimdir. Yolcu, dişardan seslendi yölumu kaybettim. Kapı açılır, yolcu girer, — Bana bir odü bulunuz, Çok yöorgunüm. — Rahat bir uykuya ihtiyacım “var. Hancı — Fena” göce geldin. Handa baş, bir. tek Dda kaldı, © da-tekin değildir. Rahat uyu- yamazsınız, — Cicinin — kimseye Tenalıği Yoktür ama, çok gürül: tücüdür. 4 Yolcu, ;hayretle, kimdir? Hancı — Hanin cadısil. Bü- rada ona Cici derler. Yolcu, bitap bir halde — Ben a falat' inanmam. — Beni o a gütürünüz, uykusuzlaktan ölüyorum. İkinci table CTekinsiz oda) erhal yatıp uyudü. AÇ Ciçi de Odadaki dıvar siatı gece yarısını | 12 kere çaldı.. Dişarda bir.ayak | DU*- İdü. Kapının - öntirde Anahtar deliğine bir maymuucuk sokuldu; kapı açıldı, Cadı içeriye girdi.; adiskemlelerden birine çâr- parak,— İşik yaksan ne olür. sans ki?t. Kemiklerim kırılacak! Yolcu,sıçrayarak “üyanıt, —Sa- hiymiş. be ! Üşiğı yakar, cadıyf görür.) Tam cadı!. Kolları âyak ları zincirli; kelene sarılmış - bir iskelet! Kötü kişiye benzemiyor. Hatta biraz da mahiçup (Cadıya) Cok üyküm “ var, odamda he kâdar zaman kalacaksınız” Cadı — Şafak vakana kadar. ÇElini alhına Yurur)Bir şey unut- Yolcu, hayret içinde yapıyorsumüz? Cadi— ' Malum ya - bortlüklar. zicir şangırdatırlar. Yolcu-— Neden? Cadi— Ben de bilmiyorum, usuldanıış Yolcu — Oyle olacak. (kendi Kendine) Nede uykum yar! (Es- ner) — Müsaade — ederseniz. ben uyuyatağım. Cadı— “Hay -bayl : CBeş dakka sestir geçer, Santa — Mmürhiş - bilr gürültü olur) terkibine girer.. Simal ahalisi, bilhassa Ruslar, balı beş misli S ile kanışti - np mayalandırırak —bira, şarap' gibi bir içki yapatlar. Bala, kitre, nışasta, gilikoz, yer Elması ve fakülya unu, jelstin, şeker şurubu. tebeşir ve alçı karıştırıp tağşiş © lediklerinden Sihhiçe ve Zahitei he- lediyenin nazatı dikkatini celep edetiz. KB.Z anlamâk. onun saadetini yeniden kurabilmek gasnada canını bile isteseler verirdi. Fakat daha demin Namığın: *Bana açı, sus, bir şey sormal | diyen istirhamlı sesini İşidir. gibi oluyor; — ağlamaktarı — büşka- hir şey yapamadan,>dizlerinin üstün de çok içten gelen Sessiz hıçki- rıklarla sarsılan Dü Çok — seygili başı şeikatle, yavaş Yavaş okşu- yordu, —10 — Ne olmuştu ? Namığı bu hale koyan neidit? Kâmranın ölmediği aşikârdı. Bir ölümün — hatırası muhabbet ve hürmetle saklanır, halbuki Namık karısına ait ne görse, yakıyor, yırtıyordu. Eski yatak odalarına bir kere bile girmeye — cesaret edemeden — kapısını — kilitlemiş, TEKİNSİZ ODA İki gecelik ve dört tabloluk dram. *Yolcu, üyanır, — Ne oluyor yahu? Cadı, multefir, — Kusura ma, ben yaptım,dolabı. devirdim. Yolcu—Nedeni? Cadı— Gürültü etmek için. Yolcu bü daha devam edecek hit " Cadı— Şafak sökünceye Kadara Nede hafit uykunuz “vat! Sinek viç$a uyanıyorsumar! Benimle aşık oynar müsiniz? Hoş bir Vakit geçirirdik. ( Cadı aşık Kemjgini çıkarır, oygamaya — baştarlarCadı sasta bakar) Badı- Mezarımda hordayım in- şallaht. “Oyuna daldım. İki saattır. Zincidlerimi - gürültü etmiyorun de ne yaptın? Yolcu, - hiddedi, - Masanın al. undar Cödi - Buldüm, — teşekkür ederim. Zi yerlere, —duvarlara vufüp savurmağa başlar Yoldu,— Bereket versin şafa- a çok kalmadı.. “Ru ne” gürültü leri Cadi — -Ne yapaytm, meslek icabı! Butda çok kalacı Yolcu; içini mısınız? çekerek— Ma- n gece de buradayım i— Memnun oldum, yal- nız. kalmayacağıni demektir. Bir AY Otursanız fena olmaz. Yolcu - Pek — lütüfkârsınız (Saxt beşi çalar) Cadt — Beş; gün doğtdu. Yarın gece yarısı görüşürüz. Yöolcü— Pişmiş kelle — gibi sinta sınial, M İkinci gece Birinci tabla ÇAynı dekor) Yolcu, saata. bakar, — 12 ye 10 var. Bü gece yene uykusuz katamam. Şu cadıya bit oyun oynayım da, hortladığına pişman alsun. » -CKalkar, saatı beş saa Sâat 12 yi çalacak çalar. ) — Obu saat “on ikiyi - beş saat çonra “çalacak! —Rahat rahat uyurum.. İkinci, tablo CSghah saat 5.. Saat yaşlığın Zarkında — olmadan 19 yi Çalar, Kapı açılır, cadı. girer, Yoltu — Sefa geldin azizim Gadi - elendi' ” Sana bir — nasihat vereyim, bir. akıl öğreteyim, Bu saatı tai ettiriniz. çok- geri kalıyor. ( Cadıya “doğmaya baş- layan gönüşi gösterir. Cadı mah Çup bir tafurla, kefenini bacak larının arasına Kıstirip gider. ) — Bitti Selâmi İzzet bir daha mek İstememişti. * İlk günlerde bü' evde - otür- mak onun için Büyük bir'azap Olmuştu. Anvesine çok fena bir iztirap Vermekten korkmasa başka yere taşınmağı teklif edecekti. Fakat zavallı ihçiyarı bünca sene-, Kik kurulu, düzenli yuvasından ayırmak güç ve “acı olacaktı. Çaresiz bu işkenceye — karlandı ve bürün görmemek — gayretine Sağmen mes'ut ve kısa günlerin, her an önüne çıkan şirin hatıra- lari ile yarasını kanata, kanata gittikçe bu azapta garip bir zevk bulmağa başladı. Ne olmuştu? Dört ay gibi kısa bir müddet zarfında bayatlarına bu kadar feci bir tahavvöl getirecek nasıl bir Telâket vukubulmuştu? - Bu, sadeliğine rağmen, bütün bir ömrü çiğheyip geçen, çok gö- rülmüş, çok duyulmuş — vak'a- münden

Bu sayıdan diğer sayfalar: