18 Şubat 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Şubat 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dün en fazla hararet Zait (2), dereceydi. Bugün hava- yağmturlu — ve poyraz S1 mühtemeldir. BOŞTA DÖNEN ÇARK Dünkü fıkramda tespitine çalıştığım “haletl-ruhiye,, te- davisi kabil olmıyan bir hastalık değildir. Memleketin belli başlı müesseselerinde ilkir adamlarına lll adam- larından daha fazla geniş bir saha ayırmak; hatta on- ları bunların üzerinde nafiz ve tesirli kılacak , Imkânı hazırtamak etrafımızda hü- küm sürmeğe başlıyan ruh kuraklığına karşı Iptidal ted- birlerden biri olarak telakki edilebilir. Fikrin sevk ve idare et- mediği bir Üll, 1ssız bir be- yabanda bir feryat, karanlık bir gecdde bir işaret kadar beyhudecir, Büyük Relsimi- zin o büyük nutkunu can gözü ile okumasını bilenler İNi Ne fikrin nasıl birbirin- | den ayrılmaz. birbirine gi- | rift, bir sarmaşık dalı halin- de yükseldiğini görmüşler- | dir. Bize, buna mümasil bir çok — yüksek öğreten, — heyecanlar — tel- kin eden bu kitabın, bu in- | kılâp kur'anının bir dakika elden düşürülmemesi lâzım- dır. Eğer onun bize verdiği dersleri layıkı ile ezber et- miş olsaydık bugünkü ma- nevi fark ve zarurete düş- mezdik ve her muvaffakıye- tin sırrını fuhumuzun hizin- da aramasını bilirdik. Fakat, ne çareki, işte, bu kitabın talim ve telkinine rağmen, soğuk ve kurutucu ukalâlık elimizi kolumuzu bağlamış: bizi lüzumsuz ve faldesiz bir nevi tepinimeke mahküm etmiştir. Her harekette bir bereket vardır diyenler, gelsinler de bizim hareketlmizdeki bere- ketsizliği görsünler; her bi- rimiz boşlukta dönen birer çark gibiyiz ve bu çarkla- rın dişleri arasında üğütü- lecek bir dane bile yoktur. Bazan insanın etrafını hay- retle seyredip: * Bütün bu hareket ne için?, diye sora- çağı gellyor. Çünkü, epeyce zamandan beri hiç bir filli- | mizin, hiç bir teşebbüsümü- zün kendisinden beklediği- miz neticeyi verdiği yoktur. Nasıl olabilir ki bunlar ne derin bir şuurun, ne hara- | retli bir idrakin, ne de ruhtan gelen bir dinamik kudretin Tamamile, in- hakikatlar | MİLLİYET, PAZARTESİ Müzah, Hikâye, HRHormarm tenktif we gayrliradi bir lakım kımıldanışlardan, | yürüyüşlerden, koşuşlardan | Ibaret bir nevi mihaniki ha- yat tezahuratından başka bir şey değildir. Yakup Kadri | FELEK EN GÜZEL TÜRK KADINI ! Avrupada milletler arasında bir güzellik müsabakası tertip edilmişti. Bu müsabakaya güya | bir. milletin güzelliği kadınla- rından uanlaşılırmış gibi yalnız kadınları attılar .. Hatlbu ki- bütün diğer hay- vanlarda olduğu gibi insanların da erkeği dişisinden kat kat güzeldir . 'Bu bahsi ayrıca mütalaa fırsatıtı kaçırmıyaca- gımızı umurak asıl sadede giriyorum ., . Avrupada. bu iş bitmek üzre iken bizim sanah refikimizden birisi * En güzel türk kadınının seçilmişleri hak- kında neşriyata başladı .. Neti- | cenin ne olacağını bilmiyoruz, yalnız , iki gün evel şahidi larımıza nakledeceğiz Beyoğlunun — tünele yakın kibar bir çayhanede bundan bir kaç gün evel gazetelerde ka- dınlık hakkını münakaşa etmiş olan. biri kadın diğeri erkek biri kadınlık cereyanı elebaşılarından , diğeri — şair müharrir iki mütefekkir bir- haylı - sıkilarak - çay içerlerken önlerinde lâkaydane yayılı duran o gazeteye baktılar Hanım dediki : —$Şu güzellik müsabakasına da ne dersiniz? Şair - evvelâ aynaya sörira 'duvardaki saüte sonra cevap verdi: Bizim için geç kalmış bir teşebbüs-telekki ederim ! Çok doğru ! Yirmi sene evel olsaydı ... Ve yine birer yudum — çaylarını , — bitmeklen korkarmışçasına idare ile içtiler ve tekrar sustular . Küçük saat! Evelki gece Beyoğlunun bir sineması önünde bir şey gör- düm. Bir otemobil durdu , içinden bir madam ile bir Mmösyü - çıklı , - şoförden — kuç kuruş olduğunu sordular, onun söylediği adedi işitmedim yalnız müşteri kelimelerin sonupnu pa- rayi olduğu kadar çeken bir şiye' ile : Neden bu kadar oldu ? Kar için şimdi elli zam var! Hem benim saat küçük saat ! Öyle! Küçük saat ama Büyük kazık ! | | birindeti FELEK ASKERİ BAHİS Emden Büyük Harp esuasında Al- man Ve Türk milletleri - silah arkadaşlığı ve tali ve muükal rat yoldaşlığı yaptılaı an Emden mekti ÖNEN IŞIK Ya: “Davos,da, Fransiz doktorün “tavsiyesi üzerine, Şatzalp sana- toriyomuna inen Namıkla karısı, orada, kendilerinden iki hafta evel gelen bir Türk silesile tan- ışmışlardı, tanbulun meşhur- ve zengin avukatlarından Münir Fu- at bey, karısı ve sekiz yaşındaki 1 ile onların yerleştiği katta uyordu. İnsanı yabancı bir memlekette, vatandaşına tesadüf etmek kadar sevindiren bir şey yoktur. Kâmran, -#vukatın karısı - Sü- heylâ ile pek kolay ahbap ölmuş, Münir Fuatla vezeliği-ile a bile hemen kenz — kocasını - tanıtamı görüşmüş, şen ” beylanırf öğü dini sevdirı MEBRURE HURŞİT— Sanatoriyumun daimi tesadüf- ler hazırlayan ” yabancı — mühiti, iki aileyi samimi bir dost- Tukla birbirine bağlamıştı, Geleli henuz bir hafta olmuştu ki, bir gün bahçenin bir köşe- sinde, masa başında dördü bera- ber çay içerken Kâmranın zih- ninde — çoktandır unuttuğu — bir hayalin hatırası canlandı.. Bu kızlık rüyalarının lâcivert gözlü nişanlısı idi! Şimdiye kadar Münir Fuadın - gözlerine dikkat zan başını dağan gül — fidanların kumıldamadan dikmiş, öylece duran Dü kumral olduğumuz bir. şeyi okuyucu- | yüzde | İ Uzun bir gemisinin İstanbulumuza uğra- ması, bu eski hatıraları kurca- ladı; Akdenizin ve Karadenizin üstünde kolkola tetik çekmiş , kendi vatanları için dipsiz de- nizlerin suları içinde birbirlerine | sarılarak boğulmuş olan Türk ve Alaman balriyelilerinin pek yakın bir mazide yaratmış - ol- duktarı yiğitlk ve fedakârlık tarihini tekrar anmağa vesile oldu. Bu münasebetle, Büyük har- pte kahramanlık ve faaliyet menkabeleri içinde yüzmüş olan Emden gemisinin sergüzeştleri- nin kısaca hikâyesini okuyucu larımıza yapalım : Büyük Harp başladığı vakit Emden, Alman Açık Deniz Fi- kosuna mensup bir gemi olarak Çindeki Çintav adlı Alman li- manında bulunuyordu. Bu gemi 3500 tonluk ve saatte 25 mil hızla giden bir kruvazördü. 10,5 santimetrelik on adet topu var- Çingtavda üstün düşman gemileri - tarafından sarılarak Hp serbesi ve fedal atılmağı tercih eyledi, defa olarak Penanda bir Fran- batırdı | korsan hayatı bir yıl kadar <h- | rdü. Hızı pek okadar çok olma- makla beraber Fon Müller adın- da cesur ve teşebbüslü bir ku- mandan tarafından idare edilen bu - gemi, Hinc Desizinla ve Koca - Denizin — içinde - askeri | korsanlık , tarihine yeni cesaret | ve teşebbis sahifeleri ekledi, 80 bin tonluk düşman gemisi batırdı. |Batırdığı gemilerden aldığı yiye- cek, içecek ve kömürle yaşadı. En mihayet Hint denizinde Kokos adaları civarında Sitmey adında ve kendisine silâh ve #airece üstün bir İngiliz gemisi tarafından yakalandı. Emden bu esnada buradakt İngiliz tel- sİZ istasyomunu — tahrip için, İkinci kaptan Von Mükkesin emri altıada bir tahrip müire- zesi karaya çıkarmıştı. Sitmey İngiliz gettisi, müdafaa ve mubarebe kuvvetl noksan olan Emdet — korsanımı küçük - bir müharebeyi müteakip mağlup ederek batırdi . Mürettebatından Desene, gi benziyordu. Kerteşi gün, güneş banyolarını | yaparken Münir Füadı daha dik- | katle tetkik etti. Onun her ha- linde kocasında görmemiş olduğu bir zarafet, bir incelik vardı. Münir Fuadı! Heeğlenceli hikâyeleri vardı. Süheyla ona hiç layık değildi. Bu, eski acem resimlerini hatır- Jatan çatık kaşlı kadını o nerden de bulmuştu?ğ Vah zavallı lâcivert gözler ! L Süheylâ o gün bahçeye İnme- misti. — Oğlunun vardı; onu oturuyordu. Kâmran — kocası ve — Münir Fudt, büyük terasta oturmuş ka- muşüyorlardı. — Namık — elmdeki kariştırıyor, sık başınt kaldırıp karıstna bakıyordu. 'Yandan gördüğü Kâmran, bugün e. barıkalâde, güzeldi. Omuzları yatırmış, — bDaşucunda mecmüa, Bin aa ea AD | hiyanet bayrağı-çekmiş ve şere sız ganbotu İle bir Rus gemisini | Emdenin serseri akıncılık ve | 125 kişi maktul ve diğerleri ta- biatile tutsak oldu. Fakat İngi- lizler , telkiz istasyonunu tahrip için karaya çıkmış olan Von Mükke müfrezesini görememiş- lerdi .Bu müfreze sonra tedarik ettiği küçük yerli kayıklarla Hint denizinde Kırmızı denize geçti. O zümanlar Türk toprağı olan Aser kıyılarına vardı ve namussuz arapların taarruzla- rile tehlikelenen —ve güçleşen yürüyüşlerle Istanbula geldi . Büyük Harbin sonuna doğru düşman memleketlerinden gelen propogandalara kapilarak ilk | bozgunculuk yapan kuvvet Alıne un Donanması olmuştur. Bu do- nanma Alman vatanına, ve As- kerlik Şşerefine - karşı isyan ve fsiz olarak Skapa flovda tutsa- klığı kabül etmiştir. Onun kara alnında Emden, parlak bir şeref çizgisi olarak görünür. Kahraman Almas * Ordusunun şereflerine ancak o ve diğer bazı münferit htelbahirler İştirak edebilirler. eni Emden için hayırlı yotcu- , duklar temenni edeli Cinoğla ihmam ünde vezle gibi. bro- | neİt, rumatizma gibi haszalıklarm es. babi arasında hamamlarda ihtiyatsız- soyunulup. Bi eshin © çıkanları cereyanı havaya maroz bi- rakılmamak için hamamların - sokak kapusu çür almalıdır. Kıl keseler beşerei cildi kaldır- diğı, bazan Gildde tihrişat ve iltih ı müessir Olduğu için istimalinden | sarfı nazar olunmalıdır. Hamamlarda bi aSi da mörm deabati tmumi hamamla- eşluş — sihhi, medeni i nushamızda rımız o da ai bir şekle girsin: h satındar bahseğideliğiz; bu hamamda | insan kenızli etnriyet v | çapkın biç tebessümle, bir kaşını | Ne pervasız, ne kâfir bakıştı o! biraz — harareti | D. Muhittin e GÜNÜN LÂTİFELERİ Şehremaneti tanzifat amelesine ziyafet verdi. - Haberin var mı, gene kar yağacakmış. li Üşüyor Sana bir şey getireyim v Fena olmaz Namık, taki kırmızı yün şalımı.” Namık - gider, gitmez Münir Fuat koltuğunu biraz geri — itti; yana döndü; hiç çekinmeğe lü- zum görmeden, gözlerini, Kâm rane dikti. Hemen göz göze gel- diler! Kümran, yanağını çukurlatan musun, dolap: | hafifçe — kaldırarak ona — baktı.. Genç adam koltuğun kenarını büyük bir asabiyetle sıktı tırna kları hasır örgünün arasına geçti.. Biraz doğrulur gibi oldu, başını uzattı, ağzı aralandı.. — Fakat o bakış, Oiçe ezginlik veren, görleri — Bolandıran — bakış hâlâ üzerinden çekilmiyordu.. $u Na- D ğuklarda Küstanede - vatanlısı | Jardan kurtardı, mık bey de ne kadar gecikiyordu! Bari terasa bir. gelen — olsaydı! LAK Kul“lll’lll Beş lira vereceğine.. Tramvayın - basamağına asılmış gidiyördu. — Fakat çi biraktı mi ya, heme: Siz — Nasıl bilet ? değilya, tram bilet için de Biletçi kızdı yel Böbeti Beda - vdce müştetiye .| Ne cezası Bağ bi sabah senin hatırın iç cereme *i yerelim ? Beş dira mu ? lini cebine ı tutmuştu : Sana bir söz Sabat eş fira ürdü, huvarda- gelirse, — ben bu parayi kesemden veririm yahu. Biletçi gülmeğe başladı Beş lira ceza vereceğine üç oluz parayı verip bir bilet alsan olmaz mı ? Kulak ımisafiri HALK- SÜTUNU GÜREBA HASTANESİNDE Yenibahçedeki Evkaf hascanesinde olan bir kariimizden aldığımız mektupta deniyor kit *Şiddetli kabil olamadı Ben de 0 sa- biri yim. — Hasisnede — kalorifer - tertibatı | olduğu halde nasıl / öolup da isinan | &ı merak edilecek bir mı Anladığımı kalorifer Hzüngelern göre terti şekilde değildir. Şimdiki düzelmez ise hastalar uşü | mekte devam edecekler demektir.. GAYRİ MÜBADİLLER IÇİN yri müpadillerden bir karimiz den Taldiğimiz — mektüpta ezcümle yür kiz Ti mübadillerin vazi gütikçe — müşkülâca bu halimiz Yaliye der Çeti Bizim uğrayor bir Çare olmak zere vekâleri akdirdeher i mübadile âza olmak üzere bir m: teminini genç Maliye vekililimiz Şükrü Beyelendinin bekli venet hirgmetlerindi Hafif bir büyük bir gayredle gözle bütün tradesini büyüleyen bakış yüzi dağlara bakmağa başladı.. Fakat birden bire koltuğunun kenarına bir el karak başını Kâmran hep o ayni çıldırtıcı. tebessümü çevirdi çevirdli. ile, sanki bir şey söy gibi — uzanmıştı. gözleri, onun yakasına ilişti ve şeffal, gölgeli, yumuşak bir çizgi gördü. O sırada Kümranı gibi ince çiçekleri hatırlatacak kadar güzel ve mevzun parmak- ları, koluna dayanmıştı. Tatlı bir ses; — Bakın |kuzum, şu- beyaz sorguçlu dağlir ne güzel, değil mi? İnsana uçmak, onlar, vimsi dumanlarına karışma bolmak, bir biç olmak, arzula rint vermiyor mu? büyük, ne ha soğuklarda —hi 1 | | türmüşsün , uzanmıştı.. Kor- | Botijnr- Selmacığım! Bonjur Nevin. İk hasretten sonra m Birbirimize kavuştuk. FKeel. Anlat bakalım; kacamla -| aran “nasıl, mes'ut musun? — Mes'udur. — Ama bana yazdığın tuplarda kocanın -çokekaha, çok aksi bir adam olduğunu yazıyor mek, | dun. — Evet — Demek bu tablatını değiş- tirdi? — Hayçiır, çok tirmedi. — Şükrediyorsuu hat - Evet huyu birdi içinde daha fe dit Ne garil . Fakat madamki koca çüskü bie- erkeğin yumı işin a bir yoktr — naz her ney nın ot oldun? Bir düşündüm: huyu değişme ün —kendi kendimc aksiliği — hep olmadığından. bulmalıyım. dedirm Ne Çan Ruya Nasıl ruya? bir çare ve buldum, — Basbayafı tüya Artık ber | bir ryya görüyorum. Bundan ne çıkar Dinic. Me tiyatroya ” gitmtek Bu gece Üyatröya cek hayır der; Hayır demerhesi için ruyaya baş vurdüm. Bir sabab silkinerek v yari.deye sardu. Ruya gör Anlat dedi. Ruya anlat catım - gece tek “ister. Kocama: gidelim deye ydim Noi düm, saçma, olmayacak şeydir, Kt Tüya saçma ne olmayacak şey değildir. Anlatam: Hayırdır inşal- lah, beni bu gece tiyatruya gö Güldü: Bunda saçma ne var? Neden. raya olmüyacak y ollmu, bu - gece “tiyatruya ledim. mam dedim. — Olur şey- öeğildir. — Oluşor Artik her diğimi ruya yörüm. Vesela. Mesela bir gece yarıst gö uyandırdım te, esinde zümü “çtim,kocamı | Sen dedim istediğin kuda O uykusu- birak. let dedi. var değil mi gil mi, | Münit Puat, artık otun parlak iri yeşil gözlerinden başka bir şey görmiyor, dudaklarının arasın- dan yüzüne vuran ilik nelesle. rindet başku bir şey duymuyordu. Göz kapakları sanki — garip, ağır bir yorgunluğun altında bir iki defa hafif hafif kapanır. gibi oldu ve birden, kalple hiç alâkası olmiyan çok maddi, çok hirsli süzük bir bakışla: — Hem çok güzel.. tasavvur edemiyeceğiniz kadar güzel.. diye mırtidandı. Kâmran, Müniri, umulmıyacak bir şidderle seviyardu. Bu aşk, öyle iki buçuk aylık bir Zaman içinde doğmuş ' yeni emekliyen — küçücük “ hislerden değildi Kâmran deyirip, yıkıcı bulüyordu ki, sanki şimdi- ye kadar hayatını, kep bu ihti- rası beklemekle meşgul, bir som- nambül, gibi geçirdiğini — zanme- Zasının en sönük hatı- ni bile arasa hep onu, onu — öyle di şükür değiş- | iç nasıl mes" | lsam, sırf aksilik etmek için | Hayır, dedi. ! te- | yaptırı- | ba; olmaz. Ben li gördüş n imkân yoktur —Rama bir kürk manto almışsın.. — Kürk mantoyu aldı mı? Aldıya Daha başka? —Daha çok... Meselâ annemle | geçinemiyordu. Bir gün dodi ki; Tühat - şe y, bu örüldüğü gibi çıkmısı. rüyaların hep hiç aksi derhal ç görülen Ürgece derkal bir tuy gördür B aça, başa “katga ediyorlar, kocum katlediyor. O ç kere şeyin daha Kacamla saç ciğer. oldular - Peki ama günün arkına varır elbet. Bel , sık rüya hastalık - olup sordu. Aile - doktorümüzlü daha evel konuşmuştum. Köcü- a demiş ki: Ruya görmek yük d sahiplerine nasip Olurt Bu $öz hem hoşnına gi ediğanimi sikmiş... | Ü, biçaruya görme- nin oldmadığını Yeni Neşriyat ——? Gönül gibi Suat Derviş hanım yeni bir. roman neşretmiştir. Bu maruf Türk muharririnin yeni romam- nit İsmi : *Gönül Gibi» dir. *Gönül gibi, hasas ve titiz bir üslubun mahsulüdür ve mev- Zu İtibarile genç bir kadın ruh ve seremcamının tahlilldir. mlar Öğrenmel İstiyor musunu: Sizi bu- hususca- yajnız. BERLİTZ Mektebinde tatbik edilen BERLİZ' metodu memnun & Zayi; Malöliyetime mebni sınılfı ihtiyatta istih ma dair 4 olmadığı afa paşa askerlik verilen hüviyet varakamı Zayi eylediğimden yenisini alacağım dan eskisinin bükmü —olmadığı ilân Olunur Malâl mütekait İsmail Hal Adeta Kâmran, dünyaya bu k ile beraber doğmuş, sönraları da okuduğu romi yakışıklı “ kahramanları - fikrinde, hep o İâcivert gözlü sevgilisinin şeklini almış, her yerde, her aşk hikâyesinde onu görmüştü! Acaba ir bunları hissetmiyor mu den bir vakitten beri gözlerini Kâmrant kaldırmiyor, hatta onünla konüşürken - bile Öyle uzaklara bakıp duruyordu? daha aların Kâmran artık &ki menfaat hislerinden hiç birini - düşünmi- yor, atıldığı tehlikenin ne bi olduğunu idrak ettiği halde, Münirden, İçlerinde çilgin arzu- lar yanan gözlerini ayırmıyordu. Stiheylâ kocasının son günler- deki — asabiyetinden, — Kâmranın halinden, bazı şeyler sezmeğe kâfi derecede teyit edecek oesaslı bir şey görmediği için süstmuştu. ÇBitmedi V > fakat — şüphelerin!

Bu sayıdan diğer sayfalar: