24 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

24 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Evlen hemşeri Eğer tutuyorsan cebinde mangır, Hemen çöp çatanı imdada çağır, Bekârlık vergisi ağır mı ağır, Eğer aklın varsa evlen hemşeri! Düğünü derneği at bir kenara, Ellere yedirme avuçla para, Haline uygunca birini ara, Eğer aklın varsa evlen hemşeri! Bekârın masrafı evliyi geçer, Yalu karanlıktır, avağı sürçer, Nihayet kimsesiz dünyadan göçer , Eğer aklın varsa evlen hemşeri! Evlen de evinde bulasın şenlik, Giyme pantalonu arkası delik, Hasılı iyidir hoştur evlilik, Eğer aklın varsa evlen hcmnşıevğl karar verdi. Bu günlerde tevziata beşlanıyor. Milliyetin tefrikası 40 - Sönen ışık aldandığıma, axkırım | Düş öniz gözlerile, anu malik D Te yıkılıp çwüksekliğe çıkar-| rum, Tımın altında Böğor, birdenbi- En emin, en sax ü gfü diye sevdiğim gözler bu ilTi (Peti yaptıktan sonra, ben artık | b ü bak- her|den moktalarımın benden uzaklaştı insan sürüsü! n sevgili nmıl: fözlerimin önüne - dostlarımız, İsızlıkla, dü v , la, düry d Kapaldaki alıbaplarımız. gel İpak kadını diye Va. n münis bakışlı - ömdi. d (8 oe munis bakışların-İda bile şimdiye kadı K esili" ye koşabilmek imkâ- | kalkıştım. ;nı arayan planlar, zevcelerin Hayalimde tecessüra eden İt tebessümleri arasında olen lekesiz telakki tt “dostundan aldığı herhyeyi | ru nasiyelerde bir bi ta-|gası görmeğe, . . |lakırdılarda gi (irlanan tekerlemeler gi b cte, ihtiyarda hep bumt bul İşik * şünce, kirli »- aldatmak, . . aldatma! başladım. Pöima aldatmak! F D Parmaklarımın ar; p asında di- fÜklediğim zatim Hğl:;îtîası İşte birdenbire beni bu hale ko, İ ,=--—hhx)'ıiki&nıdxm& bütün istinat zli, saklı bir di “ ğ | Yunan memleketlerinde malt mülkü kalanlar pek acıklı vaziyete düşmüşlerdir. Hükümetimiz | bu zavallıların daha fazla beklemeğe taham- mülleri olmadığını görünce Yunan tabasının mallarından hisse ayırıp kendilerine dağıtmağa | ağızdan: Yazan —MEBRURE HURŞİT — yae ae Ka Ö quı;';mkfu;nbfaam&'sördü?-? Onu da bilmiyorum? kat, zayıf bir köprü. , nereye u-| Çünkü gözlerim yoktu.. ban ülyala- |zansam, nereye baksam hep bir- | vücudi dığım eller, en doğru, eti <.. |birlerini aldatmağa çalışan adi o" tre dolan biller Rayal- - Jbirdenbire dolan bikçE Kayal-| atlatıp | diğim bir "iç yüzü” aranağa | doğ- | sözlerimi anlıy: bir hiyı dam-|şünmeden: ”"Bak ba: işittiğim bütün şimdiye kadar benim f bir yalan bulmağa | Kararmağa başlıyan gözleri- min önünde kırmızı, garı ziya- lar uçuşuyordu.. - çıldırıyorum sşndmı. Başımı — avuçlarınım i- çine aldım, sıktırı, . sıktını, ağ- rıdan bağırıncaya kadar sık:tım. ü e Gelin siz olun da saBredin. Tam otuz do- kuz gece bu hal de- vam etti. Nihayet kırkıncı ge- | ce merhamete geldi. O | da benim gibi ağlama- ya başladı. Mademki — senin olmayı vadettim artık sözümden dönemem dedi, fakat bir dakika bana mü:aade et, öte- ki odada biraz süslene- nip öyle geleyim- G.nç kız birden göz- den kaybaldu. Bekle- &| dim, bekledim, ne ge- len var, ne giden. Ar kasından çıkıp nereye gitti bakayım! Dedim. Kalkmak isteyince Çekirdek Meşhur Fransız şairi Viktor Hügonun ka- rısı Madame Füzo bir gün çocuklarına bir okka kaysı almıştı. Akşam sofrava koya- cağı zaman bir de ne baksın, Kaysıların ya- rısı gitmiş. Sordu: — Çaocuklar, doğru söyleyin bu kaysıları kim yedi ? Çocuklar hep bir —Ben yemedim! diye * dşte o esnada şimdi hemen He- | İmen her gün tekerrür eden hal başladı! Birdenbire hafillediğimi, ka- matlanır gibi olduğumu hisset- tim, Yükseldim. , yükseklim, .. artık tavan, oda yoktu... boş- lukta sallanıyor. gibi idim. Ne| idim? Ne olmuştum? - Bilmiy- orum. Yalnız gördüm.. Nemle - | ümü bırakan bir ruh mu idim? Anlamıyorum. Belki de hiç bir zaman anlamıyacağım.. rda şim- | yalnız onları gördüm, sanki yan| zi. . .. ğörmediğim şeyler|larında imişim — gibi vuzuhla| korkuğlm. . korkuyor- İgördüm öpüşüyordular, . nerle idiler bilmiyorum! Bunu gör- memle beraber bir ses, evladı- (mın *Anneciğim, babam oyun- getirdi mi?” diyen in- aydum.Artık alış- ğ ım © çekiç darbe- | Ş Tni velmin boy zz leri cebimde kafamı «Tak» diye bir yere vumıyayım mı? Btr de gözümü açın- ne bakayım karşımda o ahpabım tüccar o- turmıyor mu ? — Bak, dedi, bütün bunları sana dilimle anlatmış - olsaydım - i- nanmıyacaktın, iste- dim ki kendi gözlerinle göresin! Şimdi anladın- mı busırrı.. İşte bu kal hepimizin başından geçtiği için siyahlara büründük. Ben de hemen ahpa- bım tüccara bir siyah elbise ; e irmesini söy- ledim. İşte o zamandan be- ri bu matem elbisesini üstümden çıkarmadım. haykırdılar. Ozaman Madame Hügo bir kurnazlık dü- şündü: iğiniz bir şey de- gil Aliyet olsun Yalrız bir korkum var. Çekir- deklerini de- beraber yutmuş olmayasınız. Çocuklardan en kü- çüğü hemen atıldı: — Şen hiç merak et- me anneciğim, çekir- dekleri - oldu ibi cebimde dm-uşgr!..şı yatağının içine oturdu, baktı, sonra birdenbire hiç bir zaman izah edemiyeceğim bir ınlıyxâıh. hıçkırarak göğsüme *i gün sonra yola çıktık... Ekrem bana bir şey sormuyor.. yayız demin geldi, kucağıma gıktı, mini mini ellerile yüzümü okşadıktan sonra: ”Benim gü- zel anneciğim, büyük anncıme ne diyeceğiz” diye sordu. İlk önce anlamadım. — Neyi nasıl diyeceğiz? — İşte baba ile dünmediğimi- — Doktor babayı başka sana- toryoma götürdü. Bir ninen hasta diye İstanbula gidiyoruz. — © da gelecek mi? — Elbette., . sonta. .. has- talığr geçince gelecek, .. — Öyle ise sen niyea akşam © kadar ağladın? — Hangi akşam? — İşte o benim midemi boz. ü-|dun, fakat bundan son de bir çocuğun var. Bu "t Ekrem! Beni buhran daki rında kurtaracak sensin, , artık senin de, basta, zavaliı bir ev lâdın var,. hangimiz sendeler- sek öteki onu tutacak emi kü- çüğüm?” dedim. Zavallı yavrucuğum saşırdı, duğum akşam, ... Sen ruya gördün kücüğüm n vardı, ondan olacak! & hani babam bana * neden esin diye.... — Anneciğim, bak bona|dikten sonra çok Hukümdar bunu ca- | riyeye, cariye de bana anlattı. Yıldız Bey bu hikâ yeyi pek beğendi . Za- ten yorulmuştu. Sara- yına çekildi. Uyudu, istirahat etti, Akşamlayın geç vak it uyanınca mavi elbi- seler giydi. Çin hukü- mdarının kızı(Lokman, ın köşküne gitti. Lokman Hanım yıl- dız Beyi etekleyip kar- şıladı. Oturup konuştular. Yemekler, içkiler, ge- ldi, karınlarını doyur- dular. Birazda kafala- rı dumanladılar, O va- rkit Lokman Hanım dedi ki: — Size bir hikâye an- Tatacağım beğenirseniz! öteki kızları burakıp seni alır mısınız? Yıldız Bey kat'i bir ceva) vermedi; — Siz hikâyeyi bir kerre anlatın bakalıtır da.. dedi. O zaman |Kumarbazlar Kasımpaşada Dere beği caddesinde kah- veci Mustafa ve Sadık Efendiler müşterileri dışarıdan görünmesin diye masaların, peyke- lerin altında kumar oynatıyorlardı. Fakat açık göz Polisler işi çaktılar kahveyi basıp Lokma hepsini yakaladılar, oh Hanım şu hikâyeyi an-| Glsın! latmaya başladı. Koca karının güzle- rinden ateş çıktı. hemen kukümdarın huzuruna kaştı, yaşlı gözleriyle —Hukümdarım,dedi, ben sizin gibi bir kah- ramanın dadısı olayım- da elin dağından gel- miş yabani kızı bana tokat atsın.. bitmedi Tatayla nın adıkurtuluş oldu — Yahu burada bir mahalle olacaktı adı da Tatavla idi. — Kendisi burada a ma adını Yunanistana kaldırdık. Gülegüle kullansınlar. Kavgacı kadınlar Beyoğlun da oturan Kâzım Efendinin karısı ile komşusu Şefika Ha- nım evvela ağız söğü- şündenbaşlayark kav- gaya tutuşmuşlar, bir- birlerini güzelce döv- müşler. Ayıp yahul, Karı koca uygun — Kuzum, mendilinde bir düğüm var, o nef — Kanm usmarladığı geyi unutmayım diye bağlamış, — E, bari söylediğini yaptın mı? — Yok, bu sefer de o süy- İemeyi unuttu. güldüm, — gözlerimden yaş gelinceye ka- dar güldüm. . Sahife burada yarım kalmıştı. Neyran vaziyetini değiştirdi, yanma döndü. Yastığı başının altına biraz daha çekti ve tek- rar okumağa koyuldu. 25 Nisan 19 Tarabya İşte beş ay evel kahkahala- rımla çınlıyan koca yalı. Eks| remle, koştuğumuz, saklambaç oynadığımız ağaçlıklı bahçe.An nemin daima gülüyormuş- gibi küçülerek parlıyan gözleri. Ha- cı kalfanın dört peşlr basma en- tarisinin eteklerini savura, 3a-|di: vura ev işlerine nezareti. Oda- a: toplayan küçük Kevserin gö- ze girmek emelile koşup çalış- Ması, .. her şey .. her kes br- raktıfırı pbil $ ben — değiştim. Hayır, İbe.. sile değişmemiş gibiyim. . . Çünlc! gene gülüyorum, gene konuşuyorum, Yalnız bunları (Yapa — anki bir makina... Bazca annem merak ediyor. Net: var evlâdum? Ne düşünü- yorsun? Yoksa mektup mu ge- cikti?” diyor. Zavallı, yalanımı hissetmiyor. .. rolümü öyle gü- zel oynuyorum ki, , . Yalnız Ek- beni biraz olsun anlıyor b.. dün akşam Üzeri iki gelmişti, onlarım | mi bilmem.. yanıma geldi, kü- çücük ellerile dizimi okşadı, mahzun gözlerini yüzüme dike- rek,dudakları titriye,titriye'”'Be- nim güzel anneciğim!” dedi ve fazla duramadan odadan çıktı. Biraz sonra perdeyi baktım, Büyük ıhlamurun altı- na gitmiş, yüzü koyun, boylu boyuna yere yatmıştı. Bir ba- hane ile derhal aşağı indim, bahçeye çıktım.. ayak sesimi tanımıştı. Hemen koşa koşa ya- nıma geldi. Altın gibi parlıyan güzel saç- larını okşadım. K -— Başını kaldır bakayım, de- im, Uzun kıvircık kirpikleri daha hâlâ slaktı. — Sen ağlamışsım Ekrem! Gülmeğe çalışarak: — Elime diken battı.. çok acıdı! dedi. Küçüğüm yalan söylüyordu. Ufak bir diken yarası onu ağ- latamazdı. Bilmen neden sus- tum, Bu mini H kapalr ruhu sıkıntılı suall ek isteme- dim, sadece buraya battı!' mini parmağını öptüm, emdim. *Küçük herifim” in mukave- meti artık tükenmişti. Kolları- nı uzattı, kucağıma çıktı, başı- nı boynuma dayayarak, hıçkıra bıçlara ağladı. .. " üyen sorguları kar-| - Misafirlerimin gitmek iste- şısmda sektiğmi hissetti | diklerini haber vermek için mer- bi m, "İşte bak| diven başına çıkan annem şa- şırmış: — Nen var nineciğim, ne ol dan? Düştün mü? diyip dur- müştü. Ekrem bütün bu geceyi fena irdi. ,, uyuduktan sonra bi- hiç yummadım. Bu yaşta bit çocuk için bu derecede, hassas elmak fena. Büyüyüp hayatın 2 M: 19 Tazebya Of gene başladı! Bir kaç za» mandır beni rahat bırakmıştı. İşte gene hep gidiyorüm. . cw- dekilerin hepsi bunun farkında: hep soruyor.. "Sende bir. şey var, bana söylemiyorsun, Bu dalgılik sebepsiz olur. mu? Kulağının dibinde top patlasa baberin olmıyacak, nedir sak- ladığın?” diyip duruyor., O kadar çalışıyorum. O müt- hiş ”hale” galebe çalmak istiy- orum.. muvaffak olamıyorum, |Etrafımda durmadan konuşsa- lar, anlatsalar belki kurtulaca- ğım.. fakat nasıl söyliyeyim? Nasıl "Susmayın! — Ruhumun kaçıp kurtulmaması için daima konuşun, beni meşgüul edin!” diyeyim? Of, söylemiyeceğim! bitmedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: