26 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

26 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» Toptan Z | Erzakı almalı toptan | «Yine diyorlar! rtlükle halin nasıl diyen yok, diyorlar! hastalandım hararetim çok Getir o yaldızlı haptan» diyorlar ! aba uğra da al bi Misafir gelecek zira a | | | | raz kıyma, eh Bakkal kapanır ha, günlerden Cuma, kşama, Hazırlat şekerden, şaptan» diyorlar! | Biraz reçel filân dizmeli rafa, Cüzcan sende ise uğra sarrafa, «Nasıl takat gelir böy F «Filanca hanımı gürd | Lameden Jlâcivert bir - g Bey, kuzum baksana, Git kestir geçenki top le masrafa» ll Dedikçe: Açma o baptan! » diyorlar.. -— üm giyinmiş, rop dikinmiş; kumaşlar inmiş, tanv diyorlar ! M.S, Başına gelenler Geçen gün komşu- muz Sara Hanım geldi. Sara Hanım genç bir musevi kızıydı. Birde nişanlısı vardı, fakat nişanlısı onu bir zaman avutup meramımna nail alduktan sonra bırak- mıştı. Biliyordum Sara Hanım gene o hikâyeyi anlatacak, nişanlısın- dan şikâyet edecekti. — Nedir- bu başıma gelenler, dive başladı, bizim nişanlıyı dava etmiştim, 500 İira taz- minat almak — üzre Milliyetin tefrikası 42 idim. Şimdi bekârlık vergisi çıktı diye herif beni almaya kalkma- sınmı. 500 İira uçtu gitti, asıl vergiyi ben ve_rdinı. İyi bir misal Beyoğlunda bir ru- sun köpel çi dükâmı var, Geçende Emcet bey bu dükâna bir köpek al- maya gitti. Rus deh- şetli bir av köpegi gös- terdi. Emcet Beyevela tereddüt etti: — Bu köpek hakika Sönen ışık Yazan —MEBRURE HURŞİT — ben gözlerimi açar açınaz, he-| men fırlıyor, gelip koynuma gi- riyor, kollarımı boynuma dolay-| ©r, başımnı çenemin aitina soku- yor, büzülüyor, kücülüyor. .. Bazı sabahlar hıç bir şey söy- | lemeden böyle kalıyor, bazen de gevezeliği tutuyor, anlatıyor, anlatıyor küçük eller işaretler | ki. yaparak, gülerek bir şeyler söy- lüyor. Ben onu dinlemiyorum. | Sade bakıyorum. Doya, doya, | sanki yakm bir günde eşi olmı- yan bu büyük zevkten mahrum kalacakmışım gibi bakıyorum. Çok defalar daha o hikâyesinin ortasında iken güzel başını bağ- rıma bastırıyorum, saçlarını ö- püp okşayarak: "Ekremciğim! Benim kocaman herifirü!” diye seviyorum. Avucumda onun minimini el- lerini hissettiğim zaman kalbim deki acılar, kin ve nefretler raz olsun sükünet buluyor. her şeye, her kese şefkatle bal mağa başlıyorum. .. bütün du-| ygularım iyileşiyor, yükseliyor. | eskisi gibi tiksinmiyorum. .. onları anlamağa, zarlarını, ci-| mnavetlerini mazur görmeğe ça- lışıyorum ! Bu küçük pembe tırnaklı el- de belki yaralarımım sızısını din direcek o "unutturabilmek” ka- biliyeti yok, fakat ruhumda ha- yat yolunu şaşıran bütün zaval- hdara karşı büyük bir merhamet uyandıran öyle bir kudret var O da galiba hissediyor. Beni biraz mahzun görse hemen ya- mıma sokuluyor, gözlerini yü- züme kaldırarak bütün halile sanki bana, o ölüm kadar büyük ıl.k istirap ve gözyaşı gecesinde- ki niyazımı hatırlatarak: — Dayan bana anneciğim! diyor. Ekreme bi annesi deniz renginde yeni bir sandal aldı. Akşamları küçüğümle “geziyo- TUZ. .. Ben kürek çekiyorum, o da |dümene oturuyor Yalının önün İden çok uzaklaşmıyoruz. An- nem pencereden bizi seyrediyor ve ”Artık setinlik çöktü, çocuk lar, dönün!” seslenmedik- çe aklımıza içeri girmek gelmi- yor... etin hal MİLLİYET, | Süleyn an — pey- gamber en gizli ayıp venuksanı olan tama- kârlığını,Belkıs ta genç- lere, delikanlılara karşı olan zaifliğini a: latın- ca çocuklar birbirle- rinden ayrılıp kalktılar yürümeğe başladılar. İşte doğruluğun iyi- | liğini gördün. Sende su bana soğuk davran- manın sebebini anlat.. Cariye evela sıkıldı, | kızardı, bozardı- Sonra | şöyle cevap verdi: — Bizim şülalemiz- den hangi kadın evlen- dise çocuk doğuracağı zaman ölmüştür, ben- de bu felâketten kor- kuyorum. Hukümdar buna kar- şı verecek cevap bula- ereeeerenen. ereece ten av yakalar mı? diye sordu. Osırada içeriye sa- mur kürklü bir madam girdi damı görünce üzerine saldırdı. O zaman kö- pekçi rus: — görüyor musunuz, dedi, madamı vah;şi bir hayvan postu içinde görür görmerz nasıl sal- köpek ma - SALI 26 MART . 1929 mas İçinde ! l%."q İi madı. Biraz dışarı çıktı — Sen bu kızı başka dolaştı . Fakat düşün- | cariyelerle kıskandır. cesi hep bu mseleydi. Birden ihtiyar dadı | kümdar koca karının hatına geldi. Vakıa |İsövlediğini ypmaya baş kocakarının biraz ca- | ladı. nını sıkmış kalbini kır- mıştı ama onu gene yola getirmesi kolaydı. Hemen çağırttı, mes'- eleyi anlattı : — Bu kız, dedi, sana çıkıştığı gibi banada aksilik ediyor, çok so- “guk davranıyor, bul- san bulsan buna ancak sen çare bulursun! ko- ca karı biraz düşündü sonra dedi ki? Her akşam cariyeyi odasına çağrıyor, baş- ka kızlara onun gözü- nün önünde iltifat edi- yordu. Cariye bir hafta sab- retti. Sonra bir gün hukümdarı yalnız bu- lup: — Efendimiz, dedi, sizin bana anlattığınız Süleyman peygambe- rin hikâyesindeki doğ; Yunana son teklifimiz Yunanla aramızdaki işler bir türlü düzelemi- yor . Şimdi yeni bir teklifimiz var: Biz, mem- leketimizdeki Yunan mallarını alalım . Onlar- da bizim tebamızın mallarını alsınlar. Yunan- lhılar, bunuda kabul etmezse biz onlara sorma- © anden itiharen hu- İ ruluktan benim hisse- me düşen sözü söyle- dim. Fakat sizsıranızı savmadınız. Şimdi siz anlatın bakalım benim yanımda başka kızlara iltifat etmek yolunu size kim gösterdi. Hukümdar, - çaresiz hakikati itiraf etmeğe mecbur oldu. Şu cevabı verdi: — Kim olacak bizim ihtiyar dadı !. Cariye bunu işidince haykırdı: — Vay hınzır cadı vay! Artık fazla inatçılık etmesine imkân kal- mamıştı. Yalnız bu firsattan — istifade — ile koca karıya elinden bitmedi Rüzgâr önün- den geliyor Kaptanın biri yeni satın aldığı bir beygire binmiş, arkadaşile bir- likte bir köye gidiyor- du. Arkadaşı bir aralık: — Bu beygirle sizi aldatmışlar. Baksana hiç yürümüyor! diyince kaptan: —— — Sen ona şimdi bakma demiş, rüzgâr kamahsus sahifesi îğâT : T,W'tnîhcaîkam kim? â Dolapderede Margrif isminde genç bir kadıf bundan bir kaçayevel Nazmi isminde birile sevişerek — evlenmiş'i Gayet iyi geçiniyo lardı. Ü ÜUUT A 'ğwlliilllahfl'vz/; (A— Ka Y Aralarında - kav; filan yoktu. Fakatdi Margrit, odasında &! tır kıtır kesilip doğra mış olduğu halde lurldu. Fakat koca meydanda yok. Acab katil kim? Bulun bakalı! 5 Bu Arap devesi dı. Bundan avcısını ner- | dan tıpkı onların yaptığı gibi habersizçe alma- | önünden geliyor da | kaybetmiş, bulun b de bulacaksınız? Ekrem biraz odadan çıksa hemen ”"Nereye Ekremciğim?” diye soruyorum. Annem bunu doğru bulmuyor. — ”Çocuğu sersem - edecek- sin evlâdım. Hem o kadar üs- tüne düşmek iyi değildir..” di- yor, Annem gündür yeni bir şey tutturdu. "Oğlan bü hâlâ tahsilini düşündü; yok. Bu sene mektepler açılm- ca bir şeye karar, verseniz. ,” diyor. *Verseniz!” Galiba bu eniz» de ”o” da dahil! Ekremi mektebe göndermek, yavrumdan saatlerce ayrı kal- mak! İmkânı yok! Razı olamı- yacağım, — ”İyi ama evladım, çocuğu kara cahil mi yapacaksın? An- neler hotbin olur mu? Biraz da onun istikbalini düşünmelisin !” Ekremin istikbali! Sahi.. o da büyüyecek, o da erkek ola- çalışacak! Ben bunu ne va- yi kittir unuttum, Hayır Ekremi birakamıyaca- gım! Bütün mevcudiyeti ile,sırf benim olduğu bu güzel günler h elimden kaymadan, onu doya| doya seveceğim! 'de elbette düşünürür. Hausust — Pekci tahsili ne olacak? Tahsili, . tahsili.. kız gz:lsîn4 İişatlah!” diyor. bir hoca tutarız, ilk tahsilini evs de yaptırırız.. . sını da biliriz. * — Annem başımı iki tarafa sal- kaçmağa çalışıyordum.. — hyor: | î:lc © esnalarda yüreğimi he- — "İşallah, de kuzucuğum, 'lecandan durduran, başımı çat- latan, vücudümü terleten mania Pek sıcak bir gün — |lar ardarda, mütemadiyen önü- Bu gün yemekten sonra bü- me çıkıp beni geçirtmemek isti- yük ıhlamurun altına bir hamak yorlardı... sanki bu azap yetmi- kurdum, Ekremi küçükken yap | yormuş gibi, yolum açıldıktan tığım gibi ninniler söyliyerek sonra da, bacaklarım yürümek salladım. Ne kadar Zamtan son- istemiyor, bir türlü adımlarıma ra ayağa kalktığımı Biln*iyı»lhaldm olamadan, kollarımın a- rum. Uyudu mu diye bakmak rasında evladımlâ, çırpmıyor, için yaklaşmıştım. .. terden ya- haykırıyor, iki mai pırıltınm pışan saçlarını alımdan kaldır- yaklaştığını hissederek kaçıp dırma, öpecektim, eğildim. Kapa- kurtulmak istedikçe yerime mıh h kirpiklerinin ucunda yeni ku- (lanryor. .. kımıldanamıyordum. ruyan yaşlar gördüm, onları du| Çektiğim işkenceyi yazmak daklarımla sildim. için kelime bi orum, simdi bile gözümün önünde o azaplı Bir hafta sonra — |sahneyi yaşatırken boğazım, el- O nemüthiş ruya idi yâ Rab-|lerim titriyor... bi! Bunu bana niçin gösterdin?| — El'an şaşıyorum. O melun Hem rüyaları sanki sen mi gös-gözler geldi, geldi tam vanımı- terirsin? Kime sorayım? Bu'za kadar geldi. İki pençe, tırna- kâbustan başka bir şey değil mi klarmın korkunç uzunluklarm- idi. dan başka bir yerini göremedi- Ben dün akşam yemek bile/ ğim iki mütekallis şeytan pen- im, Bu ter döktürücü, (çesi uzandı.. ve ben, evet ben ğucu 1 neden gördüm? k Ne dikenli, kayalıklı yoldu o!| silmişti, oynatamadım, ve so- Kucağımda Ekremle o karan-|nuna kadar, duyduğum çıldır- klar içinde önümü, etrafımı tıcı iztiraba tağımen bu müthiş görmeden ne kadar koştum bil-|sahnenin şahidi, hemde kımıl- miyorum. , yalnız ne zaman ba- / dayamıyan, isyan edemiyen bi- şamrarkaya çevirsem o zalim çare bir şahidi oldum. bakışlı vahşi gözlerin, o iki ko-| — Sivri tırnaklı pençeler yavru- caman mai pırıltınm. korkunç|ma uzandı.. uzandı.. uzandı. mufuzu altında titriyor, sende-! Ekremin büyüyen, yerlerin- liye, sendeliye koşmağa, daima | den fırlayacak kadar açılan göz- — | lerini,kurtulmak adım.. bacaklarım taş ke-1 ondan! in eğile rilen zavallı küçük — vucu: , yeşilimtirak bir renk alan, koy- numa kapanan minimini sini, bağırmak için açılan tit- rek dudacıklarını gördüm.. & vet bunları bütün fecaati ile gör düm de gene kımıldanamadım. Onun koltuğumun altına sakları mak sığınmak - isteyen biçare halini gördüm d& gene fırlaya- madım. Ne boynunu sıkan zalim pen- çeler altında küçüğümün harıl- tılarla çırpmışı, ne üzerime di- kilen o korkunç iki mai pırıltı- |nn gülüyormuş gibi sevinçle |Süzülüp incelişi hiç bir şey beni |bu cansızlıktan — kurtarıp ta hissiz zannettiğimiz hayvanla- rın bile yavrularını korumak i- |çin göstendikleri cesaretle düş- manıma saldırtamadı! Üzerimde sanki binlerce ki-ı Toluk bir yük varmış gibi par- mağımı bile oynatarnadım, öy- İle kaldım. Pençeler sıktı. . sıktı ve evet gördüm! Uzun tırnak- ların saplandıkları yerden aşağ doğru süzülen kan şeridini gör- düm, moraran, şişen yüzünü, ;patlayacak gibi kalmlaşan da- marlarını gördüm! Dışart uğra- yan sevgili gözlerin "Beni kur-| tarmak istemeyen kalpsiz ka-! dım, sen benim anam değilsin!” demek istiyormuş gibi nefret istikrahla dolan o muazzez göz- lerini gördüm ve öldüm! kalım? Birdenbire sevimli bir #? şittim. . saçlarımı ıslatan, nımda gezen küçük eli tan Gözlerimin önündeki Ti perdenin kalktığını hissettiff yatağımın başında, beyaz gecelik entarisi, çıplak ayal uyku dolu mahmur - gözlü Ekremimi gördüm. Hıçf hıçkıra boynuna sarıldım, Ç onu yorganımın altına ald © da sebebini bilmeden, sadece ben ağladığım içifi lryordu. — Annecim, benim güzel, necim! Rüya gördün değil Beni mi boğdular? — Ekrem sen bunu biliyorsun? — Evladımı. boğdular bağırdığını duydum da. . « artık ağlama annecim. . ben buradayım, . rüya bit? Boynuma yaslanan başa yanağımı dayadım, rimi kapadım. Fakat istediğim halde — hıçkn durmuyordu, düdaklarını yor, göğsüm sarsılıyor *f evlatcığım, zavallı evlat demekten başka bir şey dan ağlıyordum. .. Ekrem bir iki defa dalif, nim güzel annecim ağlaf tık!” diye mırıldandıktaf daldı. Ben sabaha kadar uyü dım ve gözlerim tıvlıund-"

Bu sayıdan diğer sayfalar: