7 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, M Tillyet j Ja ın Umdesi “Milliyet” tir. 7. MART 1930 « İDAREHANE — Ankara caddesi . 100 Telgraf adresi: Milliyet; İs- nbul Chautemps'tan sonra Tardi. çu ikinci kabinesini teşkil etti. Fakat bu satırları yazdığımız dakikaya kadar yeni Fransız kabinesinin mecliste beyanha- İmesini okuduğuna dair haber İ gelmemiştir. Telgraflara göre kabine çarşamba günü beyanna imesini okumalı ve perşembe Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ WS o Türkiye için Hariç için günü, yani dün de Fransız mu- alah ehir 400 kurup 00 *İ rahhasları Londra'ya gitmeli i- ij İZ ae sr 2yo0 7 İller. > ieEi 04'i * Yeni Tardicu kabinesinin teş- 0 Gelen evrak geri verilmez (kili Fransa'da buhranm sonu #lüddeti geçen hushalar 10 kuruştur. demek değildir. Fransız mecli- > Gazete ve matbaaya sit işler için, sinde sağ ve sol fırkalar arasın-. iza müdüriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mesuliyetini kabul etmez, JİN BUGÜNKÜ HAVA 5 İn hararet en çok T2 enaz 6 derece idi, Bugün havü kısmen Ri kapal rüzgür mütehayyil ssccekir M. Masaryk Urum harp, daha doğrusu #18 mütarekesi büyük bazı dev- vd parçalanmasına müuka- ii genç bir takım milletlerin “İsayata atılarak tarihi vazife ve sesuliyetlerini yüklendiklerine e oldu, Merkezi Avrupa bu “ün hatırı sayılır bir devlet o- | daki muvazene o kadar mükem- meldir ki, bir tarafa doğru hafif |bir meyil, meselâ bir nazırın ih- tiyatsız bir sözü, bu muvazene- yi altüst eder. Bunun içindir nazırlar azami derecede ihtiyat- kâr olmak mecburiyetindedir- ler. Birinci Tardieu kabinesinin sukutuna sebep, başvekilin, has talığı dolayısile, — bir müddet meclise gelememesi ve muhalif fırkaların bu gaybübetten isti- fade ederek ansızm emrivaki yapmaları idi, Bundan anlaşılı- iyor ki, nazırlarm söz söylemek- te ihtiyatkâr olmaları da kâfi değil, meclis daima göz altında bulundurulmak lâzımdır. Bu te- İyakkuz gevşer gevşemez Hükü- met derhal sukut ediyor. İ o Bu vaziyette müstakir bir i Hükümet teşkiline imkân yok- tur. Böyle bir hükümet teşek- kül etmedikçe de buhran zail olmuş addedilemez. Binâena- he Çekoslovakya işte bu genç #illetlerden birinin, Çeklerin (18 sonbaharında yıkılan Ha. Kburg saltanatının enkazı üze- ” ifae o kurduğu yeni bir dev- İilttir. Çekler umumi harp- “len çok evvel | istiklâlleri in çarpışmağa başlamışlardı. (4 akat dünya harbi milli emel- girin istiklâllerini kurtarması- a vesile olmuş, fırsat hazırla- leyh, Fransız buhranı bu mec- lisin hayatı müddetince devam edecek demektir. Hatırlardadır ki meclis, bir Poincare meclisi olrarak intihap edilmişti. Poin car6 iktidar mevkiinde kaldıkça da şahsiyetinin küvveti sayesin! de, vaziyeti idare etmekte idi. Poincarö'nin istifasından son- radır ki, iş çığırından çıkmıştır. Gerçi Poincar& Tardieu'ye kuv- paştır. İİ Lâkin unutmamalı ki, bu ve- 4) ele ve fırsattan istifade cden igni kalamamışlardır. Onun “ii tin tekrar hayata kavlışan mil- En tler, milli tarihlerinin başına ii bu büyük kahramanların sâdenr & i #iharla kaydediyorlar . , Bu milli kahramanlardan bi- de hiç şüphesiz bu günkü Çe- ik reisicümhuru M. Ma- ili “kurtardıktan sonrada milletinin mukadderatını ya yeni devletin reisi sıfatile İ| dare etmektedir. M. Masaryk “bir devlet adamı, hem d. vatana ettiği hizmetleri ya- ık kendisine karşi ebedi ımı yapılan tezahüratla miştir. 7 Mart tarihi M. kin yıldönümüdür. Es. bir tarihe malik olan ve on nedenberi yep yeni bir haya- avuşan Çek milleti bugün vetli surette müzaharet'etmek- tedir. Fakat kabine hariçten müzaharetteti ziyade meclis ü- zerine amil olacak kuvvetli bir şahsiyete muhtaçtır, Şimdiki meclis, tabit hayatı- nı yaşıyacak olursa, bu vaziyet daha iki sene devam edecek de- mektir. Fakat Londra konferan sr arasındaki bu devamlı buh- ran, Fransanın hariçteki presti- jini o kadar haleldar etmiştir ki, i meclisin dağıtılması o lehinde caktı; Fakat kabine mecliste be- — ———————— milli kahramanını .tebcil sedi- yor. Türkiye ve Çekoslovakya cumhuriyetleri “birbirine dost iki memlekettir. Onun için dost memleketin bugün kendi reisi hakkımda gösterdiği tezahürat karşısında bizde mütehasis oluyoruz. 5 yannamesini okur okumaz . su- kut etti, Bunun için yeni kabine nin teşkilini beklemek zarureti | hâsıl oldu. Tardicu kabinesinin. mecliste çarşamba günü beyan- namesini okuyarak, Briand'n riyasetindeki heyetin dünkü perşembe günü Londra'ya ha- İteketi mukarrerdi, Binaenaleyh | şına hiç bilmediği | Fransız heyeti Londra'ya varır varmaz, müzakeratın başlaması beklenebilir. Diğer taraftan, Fransız bu- ihranmm devamından canlar: si- kılan Amerika ve İngilizlerin beş yerine üç devlet £ arasında bir itilâf aktine doğru meylet- mekte oldukları anlaşılmakta- dır. Bu tasavvur tahakkuk ede- cek olursa, İngiltere, Amerika ve Japonya arasında bir itil†beklenebilir. Filhakika deniz si- lâhları meselesinde birinci dere çede bu üç devlet alâkadardır. İtalya ve Fransa'nın alâkaları ikinci derecededir.Rakat itilâfın beş taraflı mı, yoksa üç taraflı mu olacağı Fransız heyetinin Londra'ya muvasaletinden son- Ira belli olacak. Maamafih üç taraflı da olsa, bahıri teslihat i- şinde Fransa ile İtalya arasında bir anlaşm her ahalde lüzumlu görülmektedir. *# İngiltere'de teşekkül eden dördüncü fırka konsörvatörle- | rin endişelerini mucip olmakta- | dır. Çünkü bu yeni fırkaya baş-| ıca konsörvatörler arasından | âza iltihak edecektir. Bu vazi- | yet konsörvatör fırkanın zaifleş | mesini intaç edecektir, İşte bu itibarla konsörvatör fırka yeni . leyhine bir hatp açmıştır. Sabık | B. vekil Mr.Baldwin irat ettiği! uzun bir nutukta İmparatorluk arasında iktisadi vahdet esasen konsörvatör fırka İçin (Ode bir gaye olduğunu, fakat hal ve va. Ziyetin bunu şimdi tatbike mi sait olmadığını söylemiştir, Fil. hakika İmparatorluğun mühte. Mf uzuvları arasında bir iktısa- di vahdet teşkili İngiltere ka- dar, dominyonları alâkadar et- mektedir. Acaba (Kanada ve Avustralya bu vahdete ne diye- cekler? Avustralya gittikçe sa- nayiini tekâmül ettirmektedir. O kadar ki, bazı piyasalarda İn. | giltere ile rakabet çal Bu! vaziyet devam ederse, İngiltere ile lg arasında harbı umumiden evvel a ile; İngiltere arasındaki gibi bir ti. caret rakabetine şahit olacağız. Diğer taraftan yeni fı yal- nız iktısadi programla iktifa et. memiş, hafta arası dominiyon ve müstemlekelere karşı alaca- & vaziyeti izah etmiştir. Hin istan, İmparatorluğun başlıca, istismar sahasıdır, Bu memleke| te-dominyon idaresi, muhtari- | yet vermek gibi boş sözlere ni. hayet vermelidir. Yeni fırkanın, müstemleke ii ği, memle ketleri vs. hakkında klasik'nok- tai. nazarı vardır. Şurasını söylemek lâzımdır. ki,gazete gürültülerine rağmen, henüz ortada bir fırka yoktur. İngiltere gibi an'aneye sıkı bağ- MİLLİYET İmparatorluk ittihadı fırkası a! desene! ; “CUMA 7 ATART 1930 h, Edebiy at Sarrat | Bir tarif! Size, şaşacak, gülecek ve za- bıtaya da ibret olacak bir şey nakledeteğim: İstanbulda bulunan bir ecne- bi, şehre yeni gelmiş bir arkada Tokatliyan otelini şöyle tarif ediyor: — Beyoğlunda tramvaydan in ve önünde emzikli bir Çinge-| ne karısı dolaşan otele gir, Ora- | sı Tokatlıyandır!, İ Bakın âlem dilencilere nasıl ve neden dikkat ediyor. , Artık bu yazıdan sonra bi Turing klüp otellere alâmeti farika olan dilencilerin kaldırılmasına belki de mümanaat eder. , FINDIK Bir fındık tüccarı dostum Yu hanlıların fındık yetiştirmek is- tedikleri hakkındaki havadisi duymuş, bana geldi ve endişe içinde olduğunu söyledi. Neden endişe ettiğini sordum: — Kardeş, dedi, onlar © ezef- den fındıkçıdır. SÖYLİYEMİYORUM Kİ Göz kapağım şişmiş, fena hal de elem veriyor... Arkadaşlar gördükçe soruyorlar: — No, yahü geçmiş olsun? Ben cevap veriyorum: — Evet gözkapağım şişti... Bunlardan biri dedi ki: — Canım, şunu ismile söyle- sene! Gözümde arpacık çıkıyor — Hakkın var kardeşim, lâ. kin zahire borsası karışır diye korkuyorum da arpacark diye. miyorum, ; FELEK — ————— larla merbut bir memlekette İyasi fırka teşkili kolay değildir. “4. (İspanyaCümhuriyete doğru gi- diyor.Gelen telgraf haberlerine ) göre PrimodöRiveranım sukuti- İc İspanyada bekienilen hali ta» iidaresi zamanında memleketten kaçan siyasi mülteciler peyder- 'pey avdet etmekte ve bunların i tahrikâtile Madrid sokaklarm- da kıral aleyhine ve cümhuriyet lehine tezahürat yapılmaktadır. Vaziyet o kadar karşıktır ki, Primo dö Rivera'yı istihlât “e. den yeni Hükümet, matbuat ü- zerindeki tahıdidatr kaldırmak ve sair hürriyetleri iade etmek cesaretini gösterememiştir, Bu itibarla yeni idare de bir.cephe- iden eski Primo dö Rivera idare- sinin devami #el, i edilmekte. | > a bugünkü vaziyet mühim bir si- yasi inkılâp arifesini âandıriyor” A.Ş. bii avdet etmemiştir.Diktatörün vap .Resmimi kime vereyim? NAKLEDEN: Celile Adil bü bayram dayı- Sınını elini boş görünce! hayret etti, Kendini bildi bileli her bayram dayısından hediye al- mağa alışmıştı, Bu bayram he- diyesiz kalmak canını siktı, yü- zünü ekşitti, Celile Âdil, çok genç, çok gü- zel bir kadındı . Birdenbire yü- zü güldü: «Dayım muhakkak İbir iğne, bir yüzük getirmiştir, jcebindedir» diye için için se- İvindi. Dayısı bir müddet sesini çı- karmadı, onu üzdü, neden son- ra: — Celileciğim, dedi, benim İgibi ihtiyar bir adamın, senin İgibi genç bir kadına hediye in- tihap etmesi hayli müşkül bir şey olduğunu itiraf et. Verilen İhediye hoşa gitmelidir. Aldı ğim hediyeyi yalnız benim be- ğenmem kâfi değildir; ayni za- manda sen de beğenmelisin . Düşünüp taşındım, hoşuna gi- decek bir şey buldum zannedi- yorum . Fotografçıya git, on iki tane resim çıkart. Güzel bir kadına kendi resmini hediye etmekten daha iyi bir hediye olamaz. Celile sahiden sevinmiş ola- cak, ki kalkıp dayısının boynu- na sarıldı. | İ *. * Fotografçı sordu: — Nasıl bir poz istiyorsunuz. efendim? Celile cevap veremedi. Böyle bir suale maruz kalacağını dü- şünmemişti, Kekeledi. Nihayet fotografçı .Celilenin üç şekilde resmini aldı: Ayakta, kollarını bir mermer sütuna dayanmış du tuyordu. Ötekinde bir divana Uzanmıştı; üçüncüsünde alçak bir koltuğa gömülmüştü ;.. Bir hafta sonra resimler gel- di. Celile her üç pozda da ga- yet güzeldi. ... | Celilenin elinde herüç poz- İdan dörder tane olmak üzere Jon iki resim vardi.;. İyi ama bu resimlerden kimlere verecek ti? Öyleya, insan resmini dola- bında saklamak için çıkarmaz. Düşündü , Bir tane dayısına verecekti; Bir tanesini töyzesi- ne gönderecekti, * bir - tanesini de çerçiveleyip odasına asâcak- e nala Sonrası iştebu kadardı. -. Herhalde kocasının akraba- larına resim vermek niyetinde değildi. Onlar mütemadiyen aleyhinde dedikodu kapıyor- lardı,, Resmini verebileceği ar- kadaşlarını düşündü, bulamadı. Samimi hiç bir dostu yoktu . Tuhaf değil mi, “o güne ka dar samimi arkadaşı olmadığı- Dünkü Vakıt gazetesinin hafi talık ilâvesinde iri yazılar şöyle bir serlavha gördüm «Deyyus muharriri tiyatro tö İlâkkilerini anlatıyor!» j | Arkadaşlardan biri yazıyı o İkudu çok enteresan buldu. Biz tirdikten sonra kulağıma eğik di: — Serlavha çok kuvvetli. ama bereket versin ki, müreti tiplerin ters bir taralına geli memiş? SELÂMI İZZET nı farketmemişti. Görüştü bir çok kimseleri arkadaş telâk ki etmişti; fakat biran ciddi düşününce, onlardan hiç biri- nin arkadaş olmadığını anladı, Resmi alırke man ne gü- zeli diyecekler, sonra arkadan binbir kusur bulmağa çalışıp alay edeceklerdi , Bir milyon halk arasında res- miti verecek üç kişi - buldu. A- nasile babası, kocası, dayısı .. Ana ile baba bir kişi sayılır... Celile koca İstanbulda ken- dini yapyalnız hissetti ve re- simlerini dolabına kilit'edi. ,. ... Aklma bir şey geldi. - Bu üç | kişiye liç mlibtelii pozdan birer tane verecekti. . Bu suretle €- Vinden dokuz resim çıkmış olâs caktı. Amma bu da müzikçrlik- | âLA Siz ne derseniz deyin, dolâ- bmda kimseye veremediği dos? kuz resim kilitlemek Çelilenin irine dokunuyordu. Ne vakıt gözü salondaki resmine ilişse, dolapta Kirli duran (dokuz re- smi hatırına geliyordu. Bir g'in kocasma: — Ters tarafma gelse “ne 01) Turdu?, «Deyyus muharriri» pek ko” layca «deyyus muharrir» diye gazeteye girebilirdi . Kulak Misafiri Yenineşriyat istikbalde halk ve ahlâk Muallim Ahmet - Nahit Bey tarafından bu isimle içtimai terbiyevi bir eser neşredil tir, i Yetişecek neslin * ahlâk kıy met ve telâkkilerile meşgul olan bu eseri okurlarımıza tavsiye & deriz... * ais Halkçılar ve Cümhuriyet Ve Türk Halkçılığı ve Cümhuriyeti Darülfünun o müderrislerin: | resmi yakışık almaz, dedi. den Halil Nimetullah Beyin - Âdil sana bir resim yere- | içine girdiğimiz yeni hayat yim de yazıhanene as! dedi: . . iki safhası olan Halkçılığın Kocası isten | Cümhuriyetin içtimai mahiyetisi — Bir. ticarethanede kadın | ni ve Halkçılığın Türk ruhund asırlardanberi nasıl. yaşamak! Jolduğunu . gösteren bu kitabı (her inkilâpçı vatandaşa tavsiye) ederiz. Merkezi “Cümbhuriyceği kadar hiç ile bakma | <<eri rk muştu, Hiç bir erkek, henüz pe: | Kütüphanesi” dir... şine düşmemişti. Fakata ğ dilimiz. .İ Pkeklere dahi ayni muharririn “eser” m e ene gün dilimizin inkişaf w ga başlıyordu... “Acaba tanr- dığım — erkeklerden hangisine resmimi versem “memnun bunu düş ha alici #le bakıyordu, ve kendikendine sorduğu süalin: “Acaba hangi erkeğe resmimi vermek istiyorum?” diye düşün düğünü farketmiyordu. Nihayet Arif Hıkmete ver- di: Çok sevimli bir. gençti. U- zun zamandanberi tanışıyorlar- dı. Aralarında samimi... bir samimiyetten başka bir şey yoktu. Onu intihap (ettikten | sonra da münasebetlerinde hiç | 'ü için tutulması Jâ; gelen usulü gösterir, ———-—— na kitledi. i Arif Hikmet işin farkında def gildi. U ... Celile dolabında daha sekiz. resim olduğunu düşününceye kadar hayli Baki geçti, ve İk gene: “Acaba kime resmi versem memnun olur?” süalini sordu. Bu sefer resimlerden bi- rinin daha kenarına “K” yazıl- dı: Kadri. Sonra-«B»-- yazıldı? Burhan, daha sonra “S” yazıl- dr: Sedat. Daha sonra... Bir gün Celile dolabının bo- | i l bir değişiklik olmadı. “Bir işa- İşaldığını gördü... Bunun üze ret etsem, hemen kur yapınağa rine çok samimi olarak örper- başlıyacak!” diyordu. Amma | şaret etmedi. “Celile Âdil na-| « — Eyvah", .. Daha tam'bir muslu.bir kadındı, Muhayyele- | sene-olmadan dokuz erkek ho” sinde Arif Hikmetin kar yap- şuma gitmiş. .: Daha da şık ho İk tığını farzediyor, futboldan, te- | şıma gitmeğe başlıyorlar. On nisten, sinemadan bahsederken | beş günde iki resim verdim... Arif Hikmet ilânr aşk ediyor- | muş hissine kapılıyordu. . . Nihayet ona âşık oldu ve o- gün eline resimlerinden birini aldı, bir köşesine: (A.H. — Arif Hikmet) yazdı ve dolabı- itiraf e- Körkunç şey!... Çünkü artık Celile İ diyordu, ki. dolabında resim kalmadığından, ilk karşısına çi kâcak olan erkek, aslmı almak ta güçlük çekmiyecekti.. . 24 M.N) ı sabırsızlanıyordu. & havayı canlandırıyorlardı, Oh, yaşa, yaşa, yaşa! Nur ol, var ol, oh yavrum a! Gen; kadın bü coşkun teşvik- erle kırılıyor, süzülüyor, titri- ii gösteriyor, zaten ku- i, saati gelmiş bir hattâ yarın Bosfor palastaki Cevdi isti. Beyi bile harekete © “Milliyet,in edebi romanı: 31 devüsü için tedarikli davra- | torbalarma koymadan kalktı Tar, hanende; tefiri koltuğunun falına sıkıştırdı, kanuni Andona | > e > i Bürhan Cahit e >. kollarının arasına almak | yen kadın vücudü karşısında /det Bey saz heyetine bâhşışla- narı beyza haline gelmişti. Bu Z bilhassa - klarmmetle ke-|mühlik manzarayı daha - fazla' yanına döndü. nçe bütün kuvvetlerile bu kıy | seyrredemedi. Haykırdı! —Kes Yorgi kes! yeter artık! © Saz müsait bir yerde yavaş- ladı, durdu, Ve genç kadın bir- denbire kesilen rüzgârla - yel») kenleri düşmüş narin bir sandal gibi ağırlaştı. sallandı. ve şid detli el şakırtıları içinde Nus- ret beğin dizlerine düştü. — O, saat'iç olmüş yahu! — Geç oldu, artık. vakit ta- Cevdet Bey yorgiye işaret et- ti. Saz takımı hattâ çalgılarnı köbik biçimi sazmı çarpık) dr. başlarile selam vererek irer birer kapıdan çıktılar. Cevdet Bey bundan sonraki! fasıl için talimat vermek üzere onlarla beraber dışarı çıkt. . Kuka bütün tertibatı yapmış- tı. Yukarda iki mükellef yatak odasının sobaları yanmıştı. Cev rı verdi, Sonra arkadaşlarının Kapiyı açtığı zaman hayret- ler içinde kakdı. Salonun birden bire boşalmasından cesaretle- nen Nusretle Sedat Âli birer kö şede kadınlarla bedevi topu ol- muşlardı . — Yukarıda odalarınız hazır yahu! dedi, Cevdet Bey . çıkın haydi” Paslı bir zercir gibi zahmet- le çözüldüler, Kadınlar çanta- larını ellerine, mantolarını o- muzlarma aldılar, erkeklerin kolları, onların bellerine dolan- dı, Mümkün mertebe az İğti; için etrafını daha vâzıh gören | » Cevdet Beyin yardımile metdi- lamak üzere kapılarını kapar- ker, Cevdet Böy paltosuna sa- rıldı, Kukanm parasını verdi ve sokağın ağzında bekliyen oto- mobiline gitti Yumuşak kadife döşemeye yaslandığı zaman arkadaşları- « — Yarm Sâlr, dedi. Hülya, gelecek baş başa âlem daha'tat Otomobil Nişantaşına doğ- Fü bir lâcivert bulut gibi Kaydi. gitti... e — Ne, Alâeddin, çabük geldin yahu! Genç mühendis patrorün eli- ni öperek güldü: — Şimdi vapurdan çıktım beyim , ? Sen ha; ine zetesinde (Sedat Âli) nin ken- di lehine yazdığı makaleyi 0 urken genç mühendis içeri gir Şti: — Ey, otur bakalımı, anlat, veni buldular . Me ne oldu, Almanlar nerede kal- başka zevk ve sefa âlernine baş- | Cevdet Bey, (Yıldırım) ga- |: — Otele gittiler, biraz 8 gelecekler . — İşler ne âlemde onu söyle bakalım , Cevdet Bey genç mühendisi- ne bir sigara uzattı . Yanındaki maroken koltuğa oturttu . — Belçikalılar ne âlemde, ne | nın şu dakikada yaşadıkları â“| yaptılar. lem gözünün önüne geldi; ken: | - — Onlar işe yeni başlamışlar di kendine: di; Fakat grup oldular, İki baştan işe giriştiler, onlara kırk göz köprüsü civarında rastla- dık, . Vilâyet mühendisi de on- lara yardım ediyordu. — Ne münasebet! — Ben de onu sordum, şahsi dostluğum var, o sorduklarını söylüyorum, siz de isterseniz İyardım ederim, dedi . / o— Dosyaların nered? — Burada el çantamda! — Almanlar işi nasıl buldu- (lar? !. — Benim ilk bulduğum gibi, Küçük bir fark var. Nafianm projesinden hatta -Bucakla Acı badem arasında iki büyük v'raj vard:. Ben buna Se hesap mediler. Yüz kırk'beşinci - kilo- metreye tesadüf eden bu 'vira- jin bir tanesi * aynen yapılırsa bir de yarma icap &decek, ikinci viraj yüz kırk sekizinci kilomet rededir. Burada yüz metrelik bir dolma, iki su kanalı yap- mak lâzım .. Almanlar arazi ü- zerinde daha müsait bir yol 2- radılar ve buldular. Bunu Na- fia mühendisleri de görmemiş» ler.. Teklif edilince her halde kabul edecekler, Bu yol hattın yalnız beş kilometrelik bir kıs- mını projedekinden daha sağa tünde bu virajlara. lüzum öz) bir fark yok demek? — Esasta bir fark yok tabii, — O halde şimdi bir de masa başı hesabı yapalım.. Travers için projedeki kayit nedir. — On sekiz santimetrelik tar banlı demir travers olacak! © Cevdet Bey hiddetle söyle di: — Ah şu demir travers mera- krah, dedi, Amerikada, Alman- yada bile yeni hatlar hep ağaç traversle yapılıyor. Biz bunu anliyamadık gitti . . Sanki mem. leketimizde adın başmda de | mir madeni varmış gibi! Ne ise | alıyor.. Bu yol üstünde hiç bir |biz işimize bakalım, arıza yok, yalnız tesviye ile hat | - Mühendis Alâeddin Bey ilâ- yapılabilecek . ve etti? — Fark mühim değil mi? — İki yüz bin lira fark edi- yor. i — İyi, bunu Belçikalılar keş- fedecekler mi dersin , — Ben. bizimkilere bundan kimseye bahsetmemelerini söy. ledim . . Onlar kendiliklerinden göre bilirlerse o başka . — Netice itibarile aşağı yu- — Hattâ onu sorarsanız şim“ di Amerikada demir yolü yeri” ne, kırk metrelik geniş katran” “ lı şose yapıyorlar? Nakliyeci”. likte büyük bir inkilâp oldu . — Ne gibi? Genç mühendis izah etti: — Otomobil ve kamyon bi kadar terakki edince artık tre” lerin kıymeti kalmadı .. Si:

Bu sayıdan diğer sayfalar: