26 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, şRilliye ğ * İ 1 ; n Ümdesi “Milliyet” tir, 1://26 MART 1930 İJREHANE — Ankara caddesi yi /9 Teleraf nâresiz Milliyet, Ie Sİ 'N STülefon makeralarız İstanbal 3911, 3912, 3913 İBONE ÜCRETLERİ ÜY — Türkiye için Hariç için üğı — 400 kuruş 800 kuruş 750 K b Bizde de kasap var! Tanıdığım bir kasap var, tu- haf bir adamdır. Dün rast gel- diğim zaman bana sordu: — Yahu şu günlerde seyyah vapuru gelecek mi? — Her gün geliyor. mevsimi t — âlâ! Bunlar nereye i- ereğ.. — Otelde kalmazlar amma Beyoğlunda filân dolaşırlar, — İyi, iyi... — Peki amma neden seyyah larla bu kadar alâkadâr oluyor sun? Ayol sen ne biçim gazete- cisin? Okumadın mı? 24 yaşın- da bir zengit — Amerikalr kız Belgrat köylerinden birini ge- zerken rast geldiği 108 yaşında bir kasapla evlenmiş. Demek Şimdi 5 y | Bi "ı; blen evrak geri verilmez Ş geçen nushalar 10 kuruştur. İ İzete ve matbaaya ait işler için VP küdüriyete müracaat 10 , İpzetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. İUGÜNKÜ HAVA İün hararet en çok VI en a8 'İerece idi. — Bugün rüzgâr poy k, bava açık olacaktır. amerikalılarda kasaptan koca almak moda. .. Eh, bizde olduk ça kasabız. Şöyle bir kendimizi |gösterelim belki talibi çıkar. Ö- * IŞ jiteveffa ceneral Primo de VyA j ta 923 te İspanyada dikta- W ldu, bu sene çekildi ve ax y het da geçenlerde vefat etti. ( 4A artık dünyaya veda etmiş İrht Sabık İspanyol diktatörü K, *ömdan az evvel üç dört me ',“ p ış, bunları neşretmek W “Times” (Taymis) gaze- 'almış. Lâkin mekaleler İn- şeye tercüme edilip de Lon la neşredilinceye kadar — lüfe bakmız ki — ceneral ve söylemeğe hacet ki kendini dostlarma ve ( danlarına karşı müdafaa ;;4 "ı.':k için yazılmıştır. Bu me- “İl “'lerdeti ilkini gördük. Fa- Ü? / sbürlerinin de ne olacağını Ar mmek müşkil değil. Cene- | '4, *Timo de Rivera'nın mem- | tinin tarihine bitraktığı bu ), gâar mekâleleri burada nak Ç y Ahal ve imkân yoktur. Yal Y liktatörün altı buçuk sene %ıı]— Midaresi zamanında İspan- 4 karışıklıklardan kurtardı- | Yktasına çok ehemmiyet j tı—ı şayanı dikkattir. Pri- '4' | de Rivera kendini İspanya |.. Sanki semadan — gönderil- 4| !! fevkalâde bir memur gibi :,ı:' & etmekte hiç bir beis gör- | ş“' ormuş. Bu hâleti ruhiye, VU| görülüyor ki Primo de Ri L ya kuvvet - vermiş. Fakat , € Primo de Rivera - tarihin Hjf nalr ve bahsettiği vekayi 1 y dazinin birer hikâyesi oldu. ",ılr di mevcut olan bir şey var- ",ı sda memlekettir, İspanya- !H Ceneral öldükten sonra ge Çuyi; kalanlara hali tabiiye av- | için çalışmak düşüyor. li | ! duydukları zevk gençler. " | gok- daha kuüvvetlidir. Kır- V gan erkekler arkalarında |'übe dolu bir mazi ve önle- ı'îı- Bittikçe ziyası, harareti, ! ti azalan bir istikbal var bu manzara onları her eçen keyif ve eğlence fır- 'hdan azami istifade etme- " si arkadaş tam bu his ve he , anlarla bir gölge gibi salon ısını acıp içeri daldılar, , Handa genç kızlardan biri kin bir çığlıkla ellerini yü- € kapadı. algıdurdu. Odayaani bir | /.ünet çöktü. H ki arkadaş afalladılar. Fa- ! Cevdet Bey, eski komite- erini yüzüne kapıyan ve LAİ D d ei | yleya bizde de kasap var!” de- di: Gülüştük ve bundan diğer bit fıkraya intikal ettim. Fran- |sanın bilmem hangi yerinden trenle geçen bir amerikalı bir |genç kızın pençereden bacakla. rını sallayarak oturmakta oldu- ğunu gi hoşuna gitmiş, tren durur durmaz hemen at- |lamış, kızı bulmuş ve evlenmiş- İler.. Aradan zaman geçmiş, karı koca eski hatırayı ihya için |Fransaya giderek birleşmeleri- İne sebep olan bacak - sallandır- manın cereyan - ettiği İgeçmek isterler, ve trene bine- rek yola revan olurlar. Tren |tam o civara gelince memurlar gelip bütün pencereleri, dışarı- sr görülmiyecek şekilde kapar- Tar. Amerikalı ile zevcesiiçerler. |Seyahatlerinin asıl hedefini bö: ylece kaybetmek canlarını sıkar |ve memurlara bu hareketin se- ti |bebini sorarlar, şu cevabı alır- lar: — Efendim, Allah cezasını versin, bir divâne — Amerikalı bundan dört beş sene evvel bu- radan trenle geçerken kasaba- nın evlerinden birinin pencete sinden bacaklarını - salladığını görmüş, hoşuna gitmiş ve kızla evlenmiş. . O gün bu gündür kasabanın kızları her - tren gı çerken pençerelerden bacaklı rını sallandırarak bir Amerikalı kısmet beklemektedirler. Bun- ların aralarında bacak hududu nu geniş tutanlar da bulundu- ğundan nihayet hükümet tren. letin pençerelerini buradan ge- çerken kapatmaya mecbur ol- müş. Münirin sesi Nederlerse desinler alatur- ka musiki kendine mahsus bir âlemdir ve muhakkak ki, kuv- vetli bir hayatiyyeti vardır. An câk işin gayri tabii ve esnafca kısımları ona biraz renksizlik y 'ka âlemin de o kadar muvaffak olmuştür şey herkes için iyidir, elverir ki, iyi arzedilsin. Bir kaç Avru- palr ecnebiden duydum: - Türk musikisini bihakkin — tatmı ak i- Bürhan Cahil zın biçiminden ve güzel başın- daf bu narin ve düzgün vücu- dün Hülyaya ait olduğunu der- hal anladı. Yavaşça sokuldu, bileklerini tuttu: — Üzülme, dedi Ben senin ne ele avuca sığmaz bir serçe olduğunu bilmiyor değilim. Bü tün aksi iddialara rağmen iş- te bir ökseye düştün., Ve ontn kırmızı yüzüne kü- çük bir şamar atarak ilâve etti: yerden | ki, bu artist çocuk bu perşembe | Şikinci bir konser tertip etti. İyi | — Hancı ve yolcu meselesi, | ne telâş ediyorsun canım. Artık olan olmuştu. Genç kız mahçup, müteessir Cevdet beğin çekip götürdüğü kanape- ye aturdu. — Haydi bakalım, saz başla- sın, 18 hirar tanaatalım bakalım. MİLLİYET Kar dehşetli yağıyordu. Şark wilâyetlerinin bu kervan geç- mez kuş uçmaz yollarında yal- nız yapa yalnız yürümeğe çalı- şıyordum, Sert rüzgârın Hhaşin pençesi (altında granit kayalara çarpan kar, toz halinde ufalanarak tek rar geri savruluyor ve her bir Akşam yakınlaşmıştı. Vasi ve nihayetsiz bir beyazlığın ar- kasına gömülen güneş, hiç pen- beleşmeden kararıyordu... Bu havada buralarda tehlike yüzde yüz muhakkaktı. Her bir tarafında ölümün soğuk elini balmumu gibi kansız sarı çe! resini, kara bulutlardan harma- dan iskeletini Hissediyordum, görüyordum. Kurtulmak benim ğumu gördüğüm gün basübadel mevte inanacaktım... Bir az sonra tipi dindi. Fakat gece olmağa başladı. B tehlikeyi kara tehlike istihlâf etmişti.. Birdenbire gözelrim parladı: Yakımda bir ışık vardı.. Demek insanla meskün bir yere gelmiş tim. Bu kıvrlcım kadar ışık, bü- tün hayatımı, irademi aydınlat- çılanan vücudümü ateşledi... Hemet o tarafa doğru ilerle- basit bir yerdi. Ümit ve heye- can içinde kapıyı vurdum... Bir az sonra elinde bir lâmba ile iri bir adam kapıyı açtı. Bu dethşetli bir şeydi. Uzun dev gi- bi bir boyu vardı. Siyah gözleri siyah kalın kaşları altında birer topak esrar gibi donuk ve uyuş turucu idi. İri kırmızı burnu üst dudağına kadar uzamış ve sert kıllr sakalının içinde kay- |bolan pos bıyıklarını ikiye ayır imıştı! Çürük dişlerinin arasın- da kelimeleri kocaman diliyle büyülterek sordu: — Neisteyorsun yolcu?.. Ona kısaca maceramı anlat- tım. Herif dinledi,dinledi son- Ta; —Buyur! dedi. İçeri girdik. Burası küçük bir oda idi duva- kokuyordu. Saatlerce soğüktâa kusundan daha nefis ne olabi- lirdi. Herif hiç bir şey söyleme- den bana eliyle ocak başmda bir yer gösterdi vesonra kepçe kepçe çorba ikram etti. Çok ha- Zi | yirhah görünüyordu. Fakat hiç konuşmuyor muttasıl önüne ba kıyordu. Kızıl alevlerin aksi al- gada yanın ea ee çin inirin bu konserini tel lükle bekliyorlar. Bu Münirin olduğundan fazla bizm musiki- nın bir zaferi ” Saz akorda, Nusret bey ka- dehleri doldurmağa başiryordu ki Cevdetbey yavaşca eğilip fasıldadı; — Peki ama kâfir kız bu gün bana telefonda ne mavallar oku yordun, hani annenle barıştın dı, artık uslu kız oldundu. Onun cevabını bü suale yine kendisi bir çare buldu, yanağmıma bir fiske ata- rak: — Ben'pişkin adamım, dedi. Sen beni f#ka bastırdın. İyi nu- mara yaptın. Fakat çabuk eli- me düştün, seni bu gece iyi hır- palayacağım. Nüsret bey genç kızın telâ- şıyle arkadaşınım ona karşı al- dığı vaziyetten işi anlamıştı. — Dedimdi ya, Cevdet nasıl, sen de galiba gökte ararken yer de buldun! — Hayır, dedi, kafeste sanır- ken dağda buldum. Bunun manasını hülyadan başka anlıyan olmadı. Cevdet vey geceyi hoş geçirmek bir piyano da çalan var, Evve- | tatsızlık çıkarmamak için vazi- |eğlenti âlemlerinde görülen lâ- veti tabil görmeğe karar ver- Damın üstündeki ceset SARŞAMBA — 26 - MART 1950 Zeytin yağı alırsın Eski Arap âlimlerindenberi, pek küçük yaşta babasız kal mış. Fakir de düştüklerinden bunun gece sabahlara kadar ki- tap okuyacağım diye zeytin ya ğı ziyan.etmesinden annesi bi- | Zar olmuş, İkide bir oğluna çı- kışır, zeytin yağı masrafının ço galdığından bahsedermiş. Co- İcuk ona aldırmayarak dersleri- dedi, Ve benden hiç bir cevap Te devam etmiş ve ilerde büyük almadan ayağa kalktı yolu gös- |PiT ölim olarak meydana çık- terdi. Bir odanm kapısını açtı. |S. Bir gün zamanın valisine Ün |yazdığı bir methiye mukabili — #Burada yatacaksın iştete | YÜZ altın ihsan alınca, paraları | diyip kapıyr çekti. :ı'rn:â ye koyüp annesine gö- | | — Ne garip adamdı bu yarebbil. Tar, ğ |Doğrneniçime biz horku gelmiş Ânne, bunları sana getir. | Jis ve keder adeta yol yotak- mağa başlamıştı... Karnımın doyduğunu ve vücudümün 1sın- dığını anlayınca: — Haydi istersen artık yat! Biga asliye mahkemesinden: Biganın Yeniçiftlik — köyünden Mustafa kızı. Hasibe Havva tarafım- dan aleytiine boşanma davası İkamc olunan kocası kunduracı Riza us- tanın ikametgâhına tesadüf oluna- mamasına mebni usulü kanunisi da- iresinde rağmen bir vaki tebliğat — ve ilânata güna müracaatı sebket- mediğinden hakkında — usul hukuk muhakemeleri kanununun — 4102, 405 ve 408 incidmaddeleri mucibince gı- yap ihbarnamesi tastirile ilânen icra- Sına karat verildiğinden muhakeme- nin bırakıldığı 21-4-930 tarihine mü- sadif Pazartesi saat onda Bi- ga tahkikat hâkimliğinde hazır bu- Tunması — ve bil 'azı var ise önbeş gün zarfında bildirmesi aksi takdirde vakıaları ikrar etmiş addiyle mahke- meyo de kabul olunmıyacağı ilân olu- nur. Kimyaker Dr. GEVAT TAHSİN lürar, kan vesairenin tahlilâtım yapar. Diyanvolu Biçki yurdu altında Ve Hetifin karanlık Barata, biç |Gim, zeytin yağı alırsın, demiş. | varakasında muharrer olduğu |te beğenmemiştirm. Fakat be-| ğen beğenme!.. Care yok yata- İcaktık. Bir müddet odayı g Gebze Hukuk hâkimliğinden: Gebzenin Küçükmesçit mahalle jsinde sakine Sami Ef. zevcesi Adile Haklenller müsabakası Londra konferansı |den geçirdim. Earafta . hiç bir |Fatma Hanımın ikame ettiği mahtu- mu Rifat Bf | / Beşiktaş 2 nci Sulh * | den: Mütevefla Ali Ayı (uhdei tasarrufunda |hisarında —Ali Torlak mahallesinde mukaddema hamam elyevm tekke sokağında 11/S numara ile murak- kam ve bir tarafı Karabaş Ahmet Efendi tekkesi ve bir tarafı müte- vetfa Zehra Hanım veresesi bahçesi ve bir tarafı gene Zehra Hanım ve- Tesesi menzili ve bahçesi ve — taralı râbü tariki âm — ile mahdut Evkafa mülhâk Süleymaniye camiüinde Kabab çavuş vakfndan senevi (26) yir altı para icarei mücecilelü musibelü mu- kaddema arsa elyevm bir bap hane- nin üç sillüs hisse itibarile bir sü His hissesinin fyguhtu veresesi fından val mvx üzerine satılacağın- dan vaziyeti malümesini havi zabıt üzre Üst katta denize nazır iki — oda, bir sofa, camekânla bölünmüş bir oda, ve bir halâ, ve orta katta, denize na- zır bit oda ve camekânla bölünmüş bir oda, bir sofa, ve küçük bir kori- dorla denize nazır ayrıca bir oda, ve bir halâ, ve gezinti —mahalli ve alt | katta bir oda toprak bir ev altı, ve ku- yuyu müştemil bilâ mutfak ve bah- Çe hanenin tamamı (800) sekiz yüz İliza kıymeti muhammeneli olup sü- lüs hissesinin birinci — arttırmasının mebdei olan 27 Mart 1930 tarihiz İniyesi altında tırpan tutan buz- | için bir mucize idi. Ve kurtuldu / y tı ve tahtessıfırın altında kam- Y İmeğe başladım. Bürası bir katlı | rın dibindeki ocakta taze çorba | kalmiş bir adam için çorba ko- | jpencere yoktu. Yalnız tavanda bir dam kapağı vardı. Odanın beri kapalı kal- ğır ağır küf kokuyor- |du. Aklıma bir çare geldi: Ta- İvanın kapağını açmak ve hava- ir az değiştirmek! r masanm üstlüne çıktım, ve karların altında ağırlaşan ka pağ güç belâ açtım... Fakat a- çaraçmaz hayretle geri çekil-| mem bir oldu! Damda... Karlarm arasından soğuk ve | donmuş bir ölü eli uzanıyordu.. Korku damarlarımdaki kanı imdi ne yapa- ibinin korkunç Mmanayı şimdi daha anlryordum. Demek bunlar | da yolcuları alıyorlar gece öldürerek soyuyor- İlardı, n muhbakememi top- |layarak tekrar masanın üstüne İçıktım. Hayal görmüyordum. Bu bir ölüidi. O zaman kapıya baktım, Kapı kilitsizdi. Haini'herif herişeyi hesap et- mişti. Bü ğece burada imkân İyok kalamazdım. Kalktım, Bü- tün eşyalarımır topladım ve her ne olursa olsun deşarı çıkmağa karar verdim. Gidecektim, Kar altında ölmek burada öldürül- mekten müraccahtı. Çünkü bel ki kurtulmak imkânı vardı, Bu meş'um odadan dışarı çık İtığım zaman herif birdenbire karşıma dikildi: — Nereye ne var, diye sordu. — Ben gideyim, köye varma- ğa mecbürum. Bu kadar dinlen- dim kâfi Herif bu sefer sert bir sesle |cevap verdi; — Hayır!.. Olmaz! İnsan de- li olsa bu havada dışarı çık- maz!.. B Tam bu esnada idiki birden- bire ızbandudun karısı koşarak içeri geldi. Deli gibi haykırıyor du: — Aman, 'gördün mü içeri girmiş! Koş!. Yetiş!.. — Kim?. — Baban!... — Nereden?. — Damım kapısından!.. Herif dderhat bu meş'um oda- ya seğirtti. Merakta idim. O ka | n | miş — Haydi içelim; dedi. Hülyanın arkadaşı, kendi ya- şında, şirin, sarışın kanarya gi- bi bir kızdı. Cevdet bey Hülya ile ahbap çıkınca Nusret beğin hissesine odüştü, masanın etrafına top- ği |landılar. Saz başladı. Cevdet bey ara- sıra, Hülya için düşündüğü za- vallı fikirleri, bele bu fikirleri uğruna verdiği yüzlerce lirala- tr hatırladıkça için için homur- danıyor, bu hırsını — genç kızı bir mahalle delikanlısı gibi tar- |nazenin kolu çikmış sallanıyor- 45 inci haftanın dördüncülü- ğünü Alman kız Ticaret mekte-| binden- Sadberk Muzaffer Ha- | mım kaaznmıştır. Y: Bu haftanın en mül i şüphesiz Londra konferans u son safhasıdır. bir | halde bir| elde edemedi. Bunun bir! En Gi neti kaç mühim-sebebi vardır. bi ahtelbahirler me: sidir. Bunda se bile, diğe iyor sa ile müsavat istemc! nu gayet mahirane bir teklifle: “Fransanın tonaji kadar tahdi- di kabul ederim,, dernesidir. Son gelen telgraflar konfe- ransın neticesi hakkında ga yet bedbinanedir. Hattâ bu haf- ta sonunda dağılacağı talımin | ediliyor. Şayet konferans dağılırsa, hiç şüphesiz, bir silâhlanma ya- rişı başlıyacak ve bakalım nasıl meş'um bir netice verecektir.,,.| em sama n ü l aamanaa ı f nazar edil inci bir sebe Fr. dar merakta idim ki onun kay bolmasından istilade edip kaç- mağı bile aklıma getiremedim. Nihayet beş dakika sonra tek rar geldi: — Bir şey değilmiş dedi ce- du. Rüzgâr kapağı atmışta... Sonra benim korku dolü göz- | lerime gözlerini dikt | Sen de bu koklan korktun ga lüba, dedi. Adam sende karka- | cak bir şey yok. Babam bir haf | ta evvel ölmüştü. Kardan cena- zesini kaldıramadık. Zaten bi- zim köyde âdettir. Böyle fevka lâde kar oldu mü cenazeyi da ma kartın altına koyarlar. O hiç bozulmaz! Sonra kaldırırız!... Yaksa sana bir ölü odası verdik diye mi merak ediyorsun, İster sen mutfağa bir az ot yığsınlar üzerinde yat!. Ölü odasında ilk defa yatmağı biz uğursuz saya- rız. Onun için bu odayı ilk ola- rak bir yabancıya ikram ederiz. Gene sen nasıl istersen! Yoksa bu havada insanı koğsalar git- mezl... | | MÜMTAZ FAİK lar. Hülya arnavut köyündeki otel- de okadar ciddi ve temiz görü- nen bu genç kız kozasından çıkmış bir böcek gibi birdenbi-! re kanatlanmış,oynuyor, hoplu- yor, şarkı söylüyor, piyano ile saza karışıyor, kadehleri dol- durup doldurup - Cevdet Beyin çenesine dayıyordu. Onun artık öfkesi geçmişti. İki arkadaş yakalıkları çıkar- mışlar, gömleklerinin düğme- lerini çözerek, — gözleri süzül- müş, bu, kendilerinden yirmi, yirmi beş yaş daha genç, fıkır-| Bu-| ( '0 27 Nisan 1930 tarihine mü- Pazar günü saat 15 te kıymeti ammeresi hissei mezküreye isa- “|bet eden (257) İlci yü: kere sevkolunarak ©: yada 330 senesinde Zundan vefatına hül akçesini müstashiben Beşiktaş Ahkâ- mı şahsiyc Hâkimliğine müracı ilân olunur. 23/3, Devredilecek İHTİRA BERATI “Slo laitten mamul! eşya” hakkın- da önbeş tene - müd 1924 tarihinde ve tahtında smaf kat'a ihtira beri SUİ HAZIM İNKIBAZ Güstyan ve mlde belanimı denir tatmasına karı MAZON MEYVA TOZU Gayet vafidir Mesnur ecramelerde gişesi BO kuruştur iyetinden bir sal olunmuş- ihtira Hanında 18-22 numaralarda mukim vekili İSTOK Etfendiye müracaat ey- lemeleri. Maaril vekâletinden Orta Mekteplerde Türkçe, Tarih-Coğrafya, Tabiiye (Fizik kimya dahil) Riyaziye, Fransızça, Almanca, İngilzçe, Muallimi olmak isteyenler için 3 Mayıs 930, tarihinde İstanbulda Darül- fümunda bir imtihan yapılacaktır. Bu imtihana girmek istiyenlerin: 1 — Türk olmaları. 2 — Yaşları yirmiden aşağı ve 45 den yukarı olmaması, 3 — Bir cinayet veya cünha ile mafıküm olmamış bulunma- ları, 4 — Muallimlik eetmeye mâni üzvi ve ruhti arizalarla malül olmamaları,. 5 — Tam devreli vesmi ve hususi Lige, yedi senelik idadi, Dört veya beş senelik Muallim Mektebi Şeliadetnamesini haiz olmaları lâzundır, Muallim mektebi mezunlarının en az iki sene — ilk mektep muallimliği etmiş olması şarttır. Bu suretle tâlip olanların, bir istida ile 25 Nisan 930, tarihi- ne kadar Maarif vekâletine müracaat etmeleri ve istidalarına aşağıda yazılan vesikaların asıl veya tasdikli suretlerinin rap- tı lâzımdır. A) Nufus teskereleri, B) Muallimlix için sıhhi bir manit olmadığına dair Maarif idarelerinden alınacak nümuneye göre tanzim edilmiş bir sih- | hat raporu. C) Hüsnühal şehadetnamesi, (halen memür ve muallim olan lar bundan müstesnadır). D) Haiz olduğu mektep şehadetnameleri veya tatdikli su retleri. E) Üç adet 4,5X6 ebadında kartonsus fotoğrafı, F) Mahalli Maarif idaresinden tasdikli fotoğraflı Fiş. 6 — İmtihanı kazananlar herhangi bir dereceli mektepler- de Muallimlik etmemişlerse bir sene müddetle herhangi bir Orta dereceli mektepte Muallim Muavini olarak 20 lira maaşla istihdam edilecekler ve 0: ders senesi nihayetinde talimatmı nazaran müvaffak oldukları tecayün edenler muallim olacaklar- dır. ri cızırdıyan kemençeci garip a-| meydanını bunlara bırakmaktı letini koltuğuna sıkıştırdı. Üze-| mahzur görmemi: rine rakı döküldüğü için tah- Yekün itibarile işinin yarısı taları şişip kabaran udun sahi-/kadar tutan liman tesisat ame- bi şişman sazını kılıfına yerleş- |liyesi müsait şartlarla Cevdet tirdi ve bu hengâmede en eli Beyin temsil ettiği Münih in- hafif olan klarnetçi, çalgısmın. şaat şirketine verildi. ağzından — dökülen — salyaları Hat işindeki muvaffakıyet- mendilile silerek ilk defa ka- | sizlikten sonra arası çok geçme pıidan çiktı. den liman işinin elde edilmesi — Kuka! diye bağrıdı, Nus-| Cevdet ret Bey, yukarı — odalar hazir| lendirdi. 2 Va öteki kadar kâr- — bırakıyordu. Fazla olarak ta daha azdı. Cevdet Bey işi der'uhte et Meydanda gözükmediği hal- de birdenbire oartaya çıkan pan- siyonun yerden yapma sahibi taklıya tartaklıya öpüp sıkıştır-|dak kızların arasında, çalgıcı- makla teskin ediyordu. Hülya, lznıı _ılı;lun bakışlarından çe- feleğin şeytanlara ders vermek | kinmiyerek onlara takılıyor, ö- için dünya yüzüne salrverdiği| püp seviyor, eğleniyorlardı. sayılı mahluklardan olanafacan| — İçki ve bol mezelerle turşu kız kapana tutulmuş - bir tilki| haline gelmişlerdi. Bu eğlenti- |gibi kıvranıyor, murıldanıyor,İnin asıl son perdesinde bir baş |fakat eski komitecinin — bu ak-|ka âleme terki vücut edecekle- İşam dağlaşan hoyrat ve sertirini düşünen arkadaşlar saat ü- lellerinden kurtulamıyordu. çe doğru çalgıcıya: | Bir çok kadehten sonra artık| — Kesi. — , ğ rs ve hiddet te kalmadı,kızlar| — Emcvini verdiler. Kanuni, za- ten akort tutmiyan çı_ıgııın_ l ubali ve serbest vaziyeti buldı çine hemen cevap verdi: — Hazır Paşam!. Kızlar dalından kopmuş bir taze incir gibi yumuşamışlardı. İki arkadaş yorucu bir avdan sonra zahmetli birer şikâr ya- gibi onları kollarına takarak yukarıya çıktılar. .« * * <..Cevdet Bey liman işini ciddiyetle takip etti. Nusret Bey bütün kuvvetile, nüfuzile çalıştı. Esasen rakip grup aldı- ği büyük işten sonra müc:dzle kete havale etti. Nezaret için de mühendis Alâeddin Beyi bi raktı. İlk taksitten — aldıklar! temettü hissesini Nusret Beyle paylaştılar. Buarada Ferda Hanımla genç mühendisin düğünlerinin ertesi günü Romanyaya gideti — Cevdet Bey üç dört günlük 21f müzakereden — sonra Romtli petrol şirketi ile anlaştı. Zati reci Malik Beyle beraber — g* (Bitmedi) en İ Cevdet Beyin mevkiini kuvvet- — Esasen netice itibarile bü iş, tikten sonra teferrüatmı şir- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: