17 Nisan 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Nisan 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

isrm Ümdesi “Milliyet” tir;| (& I7 NİSAN 1930 İ DAREHANE — Ankara caddesi 'DA m'l'ıhıdı“ıwl— VA l ! 1 elefon numaraları: ı ı.ı..ııı 3911, 3912, 3918 t ' BONE ÜCRETLERİ en derece Idi Bugün rüzgüt Todos İcek, hava açık olacaktır. ve “müdür” de olabilecek r' ' hiş. iş. Bena değil. Yalnız aklı- |- ) su geldi: Madem ki, hanım Go her olacakları şeyler ayrı &M tesbit ediliyor, bazı şeyler jır ki, olup olmıyacaklarını enmek faideli olur. Makinist tan, tenekeci, kalaycı, avcı, mact, mahalle muhtarı, dül kalfası, mektep kalfası, cer at cambazı, gümrük hama İşmacı, etfaiyeci olabilecek- mi, olamıyacaklar mı? Kaçırmak Arasıra lâfı olur: Kız kaçır- ” « diye bir hikâye vardır.Ben # u o kadar zararlı görmem: kü bundan başka aklını ka- H B Bi ti Yo çok dahü -ai , İ anı temennidir. VĞ GE Başını kaldır! ll[ : İki gün evvel Hacı Bekirin kânma gitmiştim. Bir yaşlı aanım da lokum alıyordu. UN keti sarılırken sordu: (Ü )— Ali Bey yok mu? *' ',.zvıp yerdiler: — Efendim, Bükreşe - gitti, Ün yarım gelecek. Yaa! Vapurla mı gitti? » |Ç — Hayır efendim tayyare ile l* i, yine tayyare ile dönecek. I!ınun bu cevabr alınca du- V VR MILLİYI'.'I ız. — NİSAN 'Mizah, Edebiyat Ecnebi edebiyatı Bir kaç kitaba dair Kaç haftadanberi size bah- | bazları'nı okuyunuz (2). Bu ce- setmek istediğim kitaplar kü-|sur kadın ecnebilerin girmesi tüphanenin bir köşesinde koca| memnu olan Tibet'e girmiş, ve bir yığın haline gelmiş. Onla-| kadınların uzak bulunduruldu- ra, durmadan yeni eserler ka- | ğu Tibet manastırlarında lama tılmasa, belki her birinden u- | larla on beş seneden fazla yaşa Bedava çalgı, bedava seyir | Ben, sokakta daima me# olacak Lir gey bulurum, Hele Sirkeci tramvay durak yerinde, |tıralım (1) Lautrtamont, > | zunca boylu bahsetmek için va kit bulurdum. Fakat kitaplar aleminde hayretaver bir velut- lük var. Binaenaleyh bu saha- da da vakit pek — kıymetli bir şey oldu. Bari bu tenbelliği- min neticelerini şu birikmiş kitapların umumi heyetini sü- ratle gözden geçirmek suretile izale edelim. Evvelâ, M. L&on Pierre - Çuint'nin Comte de Lautrda- mont hakkındaki eserini karış- on dokuzuncu asrın son rub'unda Fransada büyük bir alâka u- yandırmış olan, hüviyeti he- men hemen meçhul bir muhar. rirdir. Les Chants de Maldoror © tarihte henüz doğmaya baş- layan sembolizm mensupları ü- zerinde pek büyük bir tesir yap mıştı. Lâutrğamont namı, İsi- dore Ducasse isminde Ürügu- aylı bir Fransızın müstear na- |mt olduğu bilâhare keşif, daha doğrusu zannolundu. Fakat bu adam hakkmda kat'i malümat yoktur, ve olamiyacağı da mu- hakkak gibidir, Her ne ise, M. Pierre - Çuint, Lautröamontu, ugünkü fransız edebiyatına hikım oaln Mallarm&, Baude- laire, Rimbaud gibi muharrir- elr ayarında tutuyor. Bugün umumiyetle edebiyat, on doku- zuncu asrm büyük mektepleri tesirinden kurtulmuş, idealiz- akkikatta arayan bir ede biyattır. Bu itibarla tâbi oldu- ğu tesirlerin pek girift ve ayni zamanda hiç bir kaideye sığ- maması zaruridir. Müstekil ruh ların tabi oldukları tesirler an- cak onların kendi mantıkila 'normal görülebilir. Lautr&amont hakkında şim- diye kadar - yanılmıyorsam - M. Piğrre - Ouint'nin eseri a- yarında hiç bir şey yazılmamış tı. Hüviyeti meçhul, eseri her türlü faraziyata müsait olan bu adam, fransız edebiyatında me *i olmiyan bir Tol oynamıştır. Les Chants de Maldoror hak- kında bir fikir edinebilmek i- çin M. Piğrre - Ouint'nin kita- bı cidden tavsiyeye sayandır. * Seyahat kitaplarını severmi siniz? Filhakika bunlar esas i- tibarile edebi eserler değildir. Fakat Andr& - Maurois'ya edip denildiğindenberi ebedi zevkle. rimizin tatminini — “edebiyat” haricinde aramak bir nevi ihti: yac oldu. Güzel bir seyahat yap mak, hayret verici insan nümu neleri görmek isterseniz. Ma- dam Alexandra David - Neel'in Tibet'in mutassavif ve sihir- (D L Pierre - Ouint, Lastrdamont et Dicu; haşiri: Lec Cahierx du Sad, Mac- silya, mıştır. Mme David - Necl bu ne canlı mevzular yakalamışım | Cahit Maamafih Tosun, gönlünde| on beş senelik maceralarını gü zel, sade bir tislupla anlatmış- tır. Henüz meçhul, korkunç bir âlemi tanıttıran bu kitabın size nefis saatler geçirteceğine emi nim. : B Size bir tariht — eserden de bâhsetmek isterim: bu, Madam Alma Söderjhelm'in Marie-An- toinette ve Fersen ismindeki ki tabıdır (3): on altıncı Louis' nin zevcesinin İsveç zabitlerin- | den Fersen'e karşı hissettiğ lakanın mahiyeti hakkında ylıı lerce sahifelik bir kitap ki, mü- ellifin mevzua verdiği ehemmi- yet, onu mümkün mertebe etraf İr bir sürette hikâye etimek hu-| sunda ğgösterdiği itina sayesin— de lezzetle okunur. Fersen'in, bu eserde ilk defa olarak neşre- dilen hatıra defteri ve mektup- ları sönmüş bir aleme dair pek kıymetli tafsilâtı muhtevidir. * Şimdi, Andr& Gide'le “ede- biyat” a avdet edelim. Gide, bundan bir kaç ay evvel - size bahsetmiş olduğum Kadmlar mektebi'ne zeyl olarak Robert isminde yeni bir roman neştetti (4). Kadınlar mektebi, Eveline in bir nevi ithamnamesi idi. Ro bert, Eveline'in kocasının mü- dafaanamesidir. Fakat Robert kendini müdafaa ederken zevce n kendi hakkındaki fikirle- rini teyit ediyor. Her halde Ro- bert'de L'Ecole des Femmes'da ki nefaset ve taravet yoktur. Ayni mevzuun Üzerinde uzun müddet durmak, en yüksek mu harrirler için bile tehlikelidir. Trende, vapurda, tramvayda okunacak bir kaç kitaba da şö- yle bir göz gezdirelim. Bu nevi kitapların hususi bir kıymeti vardır. Onlar, okuyanları fazla dalgımlığa düşürmeden seyyal- lara sessizce refakat ederler. Hem unutmiyalım bü kitap lar “edebiyat” dediğimiz muaz zam alemin yüzde doksan doku | , zunu teşkil ederler. İste bunlar arasında en güzellerini seçiyo- rum : Simonne Ratel'in Trois parmi les autres, — Emmanuel Robin'in Accusâ, löve-toi, Paul Bourget'nin La vengeance de la vie (5), Arnold Zwcig'in On - Başı Grischa (6) ismindeki e-| (2) Alexandra David - Neci, Mystiçues 'et Magicicas da Thibet; maşiriz — Plon, Paris. (3) Alma Söderjihelm,Marie Antoimetre | amn €t Fersen naşiri: Kra, Paris. (0 Naşiri: Noavelle Revue Frangaise, Paris. () Bu Üç eser Pariste Plotı Kitapha- nesi tarafından neşredilmiştir. (6) Fransızca metnirlin e. ;ici: Albin - Miçhel. Paris. ya, Eliza, işte o söyledi, bana sen bo garsonsun ! dedi! Bunu işitince Ferdanın kah- kahası bir fırtına hali aldı. Son ra delikanlının şaşkım şaşkın bakışlarr karşısında kendine geldi. Bu iltifâatin sonu nereye waracağını tahmin ederek deli- ıduktım gösteren bir tebes| Ayşenin hayali yaşadığı halde|kanlıya nasihat etti: Ünle mukabele ederdi. ıçmı ğişen Tosun köyden getir| gün geçtikçe kıvrak akıllı, cer- -| bezeli bir adam gibi açılıyor, ye| tişiyordu, Handaki diğer yazıhanelerde — Sen böyle lâkırdıları din- leme Tosun, dersine çalış, l'(. ne bak, İstanbulda çeşit çeşit lıııınlır vardır. Tanımadığın eşyası arasında yalnız Ay-|çalışan bazı Yahudi kızları o-/'adamlarla düşüp kalkma.. Son !h"ı çevıeıım saklıyordu. y 3:1:]: derisi - kunduralarını, | gını, çizgili, baştan a- düğmeli mintanı topukla- kadar giden kaput bezin- donuna varıncıya kadar| İNi atmıştı. Muhasebeci Nuri Bey onun â düzenle yola girişini| lükçe: “Oğlan çulu değiştirdikçe cuyorum. Burada, Galata-| beğinde bir de gönül de- vaydır. (Zigana) da| “kızın hali! diyordu. . M nun al al yanıklamıı. gürbüz boyuna, koyu siyâh xozlenne bakıp bakıp gö geçiriyor, bazıları dayanamayıp: — Tosun; sei'bo garsonsun! diyorlardı. O bir iki defa işittiği bu ec- nebi kelimeyi bir sabah dersten evvel Ferdaya sorduğu zaman genç kadın bir kaç kere yertin- den zıpladı, kahkahalar attı son va onu iskandil etti — Sana bunu kim'öğretti To sün? O bütün saffeti ile ifşa m- Ta başına bin türlü belâ gelir. Ve onâ erkekçe nasihat etimic, ği Nuri Beye havale ederek ken disi dersine devam etti. Ferda makine ile mektüp yazarken Bazan sokulur, onun tuşları üÜze rinde görünmez ve ölçülmez bir ' nı süratle fıkırdıyan pınıııkhrını hayretle bakar, bakar sonra iş| bitince: — Şu makineli mektupları ba na da öğretsen de Ay.ıyo yaz-| sam! diye O zaman Fudı — Sen yazmışam ne hydı, İdır, Dün bir aralık tramvay bek lerken, baktım bir grımofoncu mağazasının önü maha; ' lah... İçerde gazeller, şa lır dışarda da bir sürü bedava din- | leyiciler. .. Bunlardan biri, ken- dini meyhınede sanmış olmalı |ki Zorlu bir nârâ attı: — Aaaaaaaaayt!... Yanındakiler ikaz ettiler; — Ulan ne bağırıyorsun? Cebindeni küçük bir şişe çıka- tıp yarıya kadar boşalmktan a-| sonra -—Coşmm be... dedi, sen söy İle amma nasıl coşmayım? Beda va rakı,, Bedava çalgı. . (e(- rafına bakarak) bedava sevır |Sen ol da coşma. . Kulak Misatiri- | Yeı_ıl neşriyat ARTİST 18 üncü saylar Avrupa mecmu- 68 nelasetinde çku. Mari Bel Garbo, Rudolf Valantino ve Kamilla Horn'un- hayatı. Kemati üstadı Jak Tibo nasıl yetişti? Hikâye; Müsabaka V. S, TÜRK SPOR. 29 uncu sayısı dikkat yazı ve r. ... Elişi mecmuası ELİŞİ gazetesinin ikinci nüshası zengin mündericatla — Çıkmıştır. Bu nüshasında “Çanta,, çiçek, " Pulover nasil yapılır?.. Kumaş üzerine kaba- rtma boya dersleri, modeller V. 8. | 15,000 Kelimeli Fransızca - Türkçe Yeni Küçük Lügat Nihayetinde - fennt kısmı havi €0 sön İüğetir. — I2S kuruş Muallim Halit Kitaphanesinde Üsküdar Bankası Türk Anonim şirketi İstenildiği zaman — alımmak üzre| arılan patalara senevi 966 faiz ve- rir. 6 ay vadeli mevduata ©Ç 7 bir| sene müddetle bırakılan — paralara | 969, vadeli tevdiatın fairleri her ay| tediye edilir. Çoculdarı tasarrufa alıştırmak | |maksadile açtığımız. 'TASARRUF tâl SANDIĞI,, hesabına 50 kuruşa ka- dar kabul edildiği gibi 947 falz veri- lir. Ksnafa müsait — şeraitle ikrazat yapılır. Malını, mülkünü, hayatını Müsait şeraitle sigorta etmek istiyen |ler Üsküdarda iskele kurbunda kâin |Rankaya müraccatları rica olunur, Kadıköy 590 öntiedi, Diklür Wlay ve çabuk | okunan,samimi insanlar tarafın | dan yazılmış olan ve sadelikleri | sayesinde Andr& Maurois'ların : bizi uzaklaştırdığı fikir ve ha- yal alemile barıştıran dır. REŞAT NURİ Keloplr çay lakımı Gaztenin birisinde şu ilân gözüme çarptı: Kelepir!.. Rus prenseslerinden D. ga. yet kıymettar ve tarihi çay ta- kımını füruht edecektir. Talip| olanların Beyoğlu Asmalı Mes- cit 10 No, ya müracaatı. Tele- fon Beyoğlu: 0011 Vakra hiç çay takımına ihti. yacım yoktu. Fakat Vrangel ordusunun bakayâsile beraber)| lslanbulı gelen Rus asılzadele- |rinin varlarını yoklarını hemen hemen bedava sattıklarını da biliyordum. Ne olur ne olmaz dedim, hiç olmazsa bu Prenses *hanimefendi ile teşerrüf ede- rim... Ve gittim. Kapıyı tahmin ettiğim gibi, ayakları çizmeli karmızı göm- lekli bir mujik değil, önü pros- tellasızbir Ermeni kadını açmış| İtr. Yol gösterdi ve beni bir salo. na aldı. Burada Slâv hususiye- tini gösteren hiç bir şey yoktu. Anlaşılan zavallı Prenses hara- ben türaba idi. Sağda bir piyano üzerinde no talar: Sur la böuche, Travyata, Hu- morosgue, ve leblebici Horhor,. Ortada modern bir masa, yer de çok eski bir halı, duvardada yaldızlı çerçeveler içinde o bü- yük üniformalarile iki Grandük resmi,,, Ben bunlara bakıp dururken Prenses çıkageldi ve kendisini takdim etti: — Prenses Olga Dolrani- koff!., Affedersiniz efendim. Bu şekilde sizi kabul ediyorum amma!.. Bakın yeni hizmetçim kartınızı bile sormamış. Zaten bunlar hep böyledir. Adam ol. mazlar. Hepsini kamçı ile sıra dayağından geçirmeli. Ne yaman kadındı bu! Rusya dan hicret etmesine Trağmen o yukardan bakan aristokrasiyi terketmemişti. Çok tatlı konu- şuyordu. Lisanı hafif bir aksan-| vet. la peltekti... Gözleri kısık kı- sık bakıyordu. Elmacık kemik- İleri biraz kırmızı idi. Ağzı biraz zalim, incileri biraz sahte idi. — İlânınızı okudum da gel- dim madam! dedim. — Evet efendim ne yapalım iz böyle imiş üstümüzde ki üstümüzde başımızdaki başr mızda kaçtık geldik. Yalnız bi- raz ben öteberi getirebildim. O da güç belât. . İşte şimdi bu kıy mettar elmaslarımı, mücevher- lerimi, tariht takımlarımı hep yok pahasına elden çıkarıyo- rum! — Rusyadan geleli çok oldu mu ğ — Dört sene oldu. O zaman- danberi hep satıp satıp yiyo- rum!,. Bu zavallı prensesin konuş- yazılar- | ması beni çok alâkadar ediyor- du. Kendisine bir siğara uzat- Heklapliler — müsabakası Kabine vaziyeti ci hafta 5 inciliğini Erenköy! kız lisesinden 545 - İsmet İzzı Hanım kazanmıştır, Yazısı şu- dur: “Gazetenizde münteşir mek- tım. O da bana kibritini yaktı. Sonra zili çaldı ve hizmetçiye — Votkal. . emretti. Hizmetçi gitti sonra elinde bir tepsi ile iki kadeh şarap ge- tirdi. Prenses kızmıştı. deki tablayı tuttuğu gibi tep- sinin üzerine fırlattı: — Kaç kere söyledim sana, votka başka şarap başka, . da büfenin üstünde siyah şişe!, Hizmetçi dışarı çıkınca o da ayağa kalktı yandaki odadan gümüş çay takımlarını geıirdi. — Bakın efendim, dedi. . te bu takım. Çaydnnlıgr ıuılu gü on iki tane fıncanı hepsi ta- mam, Eğer işti bakın ne ince bunlar! Uzz- rindeki armaları görüyor musu- nuz, bunlar Prens Obrov'un ar- malarıdır... Elbette Obrov'u tanırsınız! Doğrusu bu prensle hiç ah- baplığım yoktu. Fakat her hal- de meşhur bir şey olmalı- idi. Fakat “bilmiyorum,, demeğe u| tandım, Bu sefer o suallere başladı: — İkinci Aleksandr'ı bilirsi- niz tabili. .. —Evet.. Birinci Aleksandr m oğlu! — Hayır Nikolanın! — Ah evet, ikinci Nikolanın, — Yok canım. Birinci Nikola nın, 1825 ten 1855 € kadar Çar- lık yapmıştı hani?.. — Evet evet... Ben de onu 'söylemek ısnyordum Fakat bu Rusya tarihi p:kW canımı sıkıyordu. Lâkırdıyı de- ğiştirmek istedim ve dedim ki: — Ha buçay takımlarından bahsediyorduk, .. —Evet.,. Amma önce Ob- rov'u konuşuyorduk, — İkinci Aleksandr tahta çı- kınca tamam altı kişiye prens- Hik vermiş. .. — Bu meyanda Prens Obrova da değil mi?. — Hayır canım, hayır... E- ... Şey... İşte bu altı prens ten biri Çariçanın dam dönörle rinden birini kaçırmış!:. Aleks Obrov da velinimetinin intika- munt almak için bu mücrim prensi öldürmüş. Bunun üzeri- ne ikinci Aleksandı da bir teşek | kür makamında olmak üzere| Prense bu çay takımımı hediye etmiş!, . Bu Prens Obrov'un hikâyesi beni hayli heyecınlındırmışu Fakat bir ayak evvel de mesele yi halletmek istiyordum. Yü- züm mahcubiyetten kıpkırmızı olarak Prensese sordum: — Peki madam, bunün için ne istiyorsunuz?, — Ne isteyim, bir dilim - ek- d mek parası.. — Yani?. — 2500 lira!.. — Netece?.. — Bu harpten evvel tamam 10,000 altın ruble ediyordu. Fa-' |Âyşe okumak bilmedikten son- ra! Şimdi husust işlerinde de Cev| det Beye rakip olan Ahmet Sa gomşuwrlıniı. O da gülümsiyerek rica etti. dün. | Vot-| ka! Votka getir. Yemek odasın | anlıyorsanız | Vtepliler müsabakası 48 inci hi : |tanın bence en mühim sevgili Başvekilimizin kabine- nin metin ve sağlam olduğu hakkında vermiş olduğu mü- him beyanatıdır. Bazı haberlere göre İsmet P kabinesinin çekilmesi, kabine zası arasında tesanüt kalma- masıdır. Halbuki bu gibi efsane | “|vetli vatandaşlarımız inaniyor; çok büyük işlere girişmiş olan hükümeti dahile ve harice karşt || ta kapılıyor. Sevgili" Başvekilimiz bu ha berlerin doğru olmadığını söy« lemektedir. İsmet Pş. hüküme- İti Apkarada yüksek bir sükün Jile giriştiği büyük işleri başar- ) mağa çalışıyor ve çalışacaktır.i; Müzayede ile satış ? Nisanın 18 inci Cuma günü sabah” saat 10 da Romanya — hükümeti Seyrisefain şirketi İstanbul müdürü sabıkı M. Fole ye ait ve — Nişantağ tramvay caddesinde 75 numaralı Ha- şim Bey apartmanının 4 numaralı da- iresinde bulunan — gayet kıymettar tile satılacaktır. En yeni model asri " müzeyyen va nadide yemek oda takımı, defa limon ve maun kaplama asri yatak oda ta- kımı vitrin, jardinyer, orta masası | ve vitrinli divanı havi #alon takımı som cevizden mamul Lui XV diğer salon takımı, 3 adet — bizote aynalı zarif bir ayaklı ayna (Psyche), bir kanapo ve iki koltuğu havi mükem- mel takım, İngiliz marokeninden ma mul kanape, hayli vazolar, biblolar jardinyerler, gümüş ve gümüş kap- lama kupalar ve saire. Kristofl ça- tal biçak takımları, aynâk ve ayna- sız. dolaplar, beyaz leke yatak oda takrmları, meşhur -Simon — markalı karyolalar, hayli perdeler, bnonz ga- leriler — ve istorlar, marketri işlen- İ$ Oyun masası ve salon masalari, diğer İngiliz oyun masası Tönet port manto, hayli cedit muşambalar, ha- vagazı beyaz ocak ve fıtin, divan- somyeler, lâke portmanto, yazıhane koltuk ve kütüphane vesair eşyayi beytiye. Tebriz, Buhara ipekli Kay- seri ve sair nefis halılar Richmond- İndiana markalı hefis bir Amerikan piyanosu. Pey sürenlerden 100 de 25 teminat alınır. kat ne yapalım. İşte zaruret.. |Gümüşünü okka ile satsanız 2500 liradan fazla tutar, .. Prensesin haline cidden acı- İyordum. Bu çay takımı da ha- |kikaten kaçırılmıyacak - bir fır- Beş aşağı beş yukarı pa |zarlık ettik. Nihayet 2000 lira- |da sulh olduk. 'Tam paraları çıkarıp ııyıcl- ğim sırada Ermeni hizmetçi içe ri girdi. . Pronmer di Beyoğlun- aki kuyumcunun çırağı gelmiş ııı bir çay takımı daha getir- szxda bekloor!. Bağ- şışını ııtoor' Nakleden MÜMTAZ FAİK 4 — Hâle samimi dostları Cevdet Beyle Ahmet Sami arasındaki Tosunun fikri bütün bu öğ-|mi bilhassa (Hâle) nin muhiti- rendiklerini. Ayiıye öğretmek-İne sokulmak için bir çok çare- ti. lere baş vurmuş, nihayet bir ga- — Ayşe gözü açık kızdır, her|rip tesadüfle onunla tanışmak geyi çabuk kapar! derdi. fırsatını bulmuştu. Cevdet Bey adada, klüpte,| Bir kaç akşanmı evvelki reza- her akşam bit ziyafet sofrasın-|letten sonra vaziyeti nazik nok- da zevkeder, eğlenirken yazıha| tasından kavrıyan Ahmet Sami *İnede ihtiyar muhasebeci Nuri|derhal kendini kurtaracak ted- Bey defterlerini düzeltir, vergi,| birlere baş vurmağa - başlamış- sigorta işlerine bakar, hanın ki-|tı.. Şimdi klübe hariçten hiç ralarını toplar. Müddeti biten| misafir getirmiyor, kendisi de mukaveleleri hazırlar. Ferdalağır başlı insanlar, yaşlı kadın- Hanım da möktuplatrı açar, te-|larla görüşüyordu. O akşamki lefonla mieşgul olur,Tosuna der|çirkin vak'ayı unutturmak için sini verir. Kocasından -gelen| hatta yalnız başına rakı bile iç- mektupları bir kaç kere okur,| miyordu. ta tuttukları| - Bir akşam köşkünde yemeği. k&ıirüne giderdi. Kalamışla Fe|ni yemiş klübe gelıınfu İyi ta- olu arasındaki ağaçlığa gölnıdığı bir Musevi ailesi bahçe- Tatilen bü. büyük köşkte gençlde, heykelin önünde masada, kadın mühendis Alâeddin an- |Galip Bey ve Hâle ile oturmuş| nesile beraber oturuyordu. lar, dedikodu ediyorlardı. Yazın bu yeknesak günleri Alhıno ismindeki bu Musevi İstanbulda iş hayâtı yarr yarı-|zengini Ahmet Sami Bey geçer ya dürmüşken adada zengin ve| ken işaret etti: kibar âleminde bazı femudc — Buyurun Sami Bey, yeri- zaif gösterecek bu gibi tahrikâ î ve müzeyyen eşyalar müzayede sure- İ ea ea AAA Galip Beyle şöyle bir selâm- İ vaziyeti nazarı dikkate alarak | laşırlardı. Bu samimi davet kar|bunünla ahbaplığı ileri götür: şısında Ahmet Sami daha fazla|mek fikrinde dezıldı_ Bu kara- ısrar etmedi. Yaklaştı, ancak olrını tatbik etmek için masa ba- zaman Albino onların ungı.p şında muhtelif noktalara dağı- tanışmadıklarını hatırladı lan mükâlemeye iştirak etmedi lip Beyle Hâl:ye dönerek: Baçede dolaşanlar ,girip çıkan — ldu. Albino kendisi bu masaya di Burada Galip Bey için Ah-| vetli iken bilmiyerek Ahmet Sa met Samiyi Hâleye - tanıtmak-|miyi çağırışındaki gafı anladi. tan başka çare kalmamıştı. Ah-| Fakat onun bu müşkül vaziye- met Sami otururken kalktı: — | tini takdir edip bir vesile ile kal Galip Beyin Hâleye dönüp: |kıp gitmesi lâzım gelen Ahmet — — Ahmet Sami Beyefendi! Samide o takdir yoktu. Diye takdim ettiğini görünce| Şimdi manasız, havai mevzu- hürmetle eğildi. “ |lar üzerinde konuşuyorlardı. Hâle elini uzatmadı, soğuklu| Tam bu sırada klübün ğu belli olacak bir tebessüm ilâ kapısından Cevdet Beyle Nus, ve ederek başile selâmladı. — |Tet Bey bahçeye çıktılar. ! ©O masayrilk defa Hâle ile| Cevdet Bey bir hamlede Hâ- Galip Bey gelip işgal etmişler- leyi ve etrafındakileri gördü ve di. Albino ile madamı sonradan| birdenbire durdu. Gözlerine ina iltihak etmişlerdi: mamıyacağı geliyordu. Hâlenin Bu vaziyet ısinda onların | masasında Ahmet Sami.., Bi derhal veyahut biraz sonra ma|pek gariptir. Yahut kendisi sayı terketmeleri gayet çıdun 'Öyle geliyordu. ç İhir harekat ölacaktı — (Bitmedi) salon —

Bu sayıdan diğer sayfalar: