26 Temmuz 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Temmuz 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, Müilliyet | asrın ümdesi “Milliyet” tir | | 26 TEMMUZ 1930 | İDAREHANE — Ankara caddesi | No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs.| tanbul. Telefon numaralı: İstanbul 3911, 3912, 3913 4BONE ÜCRETLERİ 'Türkiye için Hariç içi 400 kuruş 800 kı 250 1400 1400 2700 Gelen evrak geri verilmez — | Müddeti geçen nushalar 10 kuruş hur. Gazete ve matbaaya nit işler için. müdüriyete müracaat edi Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. | Bugünkü hav Dün 16 derece idi. hararet en çok 26 enaz Bugün bava - açık olacak ve rüzgâr poyraz esecektir. Haftanın | yazısı Neredesin Şerlok Holmes ? Yahu! İnsanın başına ne ga tip şeyler geliyor da — bir türlü| “Mmahiyetini — keşfedemiyor. İki “vak'aya şahit oldum, hâlâ işin “ esası nedir halledemedim, Mu- “amma! Pazartesi günleri İstanbula erken erken inmemiştim. Saat bire doğru elimdeki gazetenin “ğizli bir yerinde kalmış “ente-| resan,, bir yazı ararken — haber verdile: — Sizi bir bey görmek isti- yor! | Bilhassa yazlık bir yerde sa- bahleyin sırtmızda — pijamanız yahut eski bir kostümle — yaka paça” açık istirahat — ederken böyle bir “Bey,, in ziyareti hiç hoşa gitmez.. Fakat çaresiz.. — Nerde.? diye sordum. — Salonda,! dediler.. Şöyle hafif bir yaka ve kra- “vat taktım, sırtıma bir de çeket “hldım, terlikler ayağımda aşa- gı indim, Bizi görmeğe gelen misafir stü başı temiz, 35-40 yaşların- “Ga, dürüst, muntazam bir adam —. Selâmlaştık.. Misafirimiz bi- "*Yaz tebessümden sonra söze baş Oladı: — Efendim, bendenizi dost larınızdan — Kemal Kâmil Bey gönderdi. Ben şaşaladım... Bu isimde | »e dostum var, ne tanıdığım..Bi Taz tereddütten sonra!: — Hatırlıyamadım.. Bu zat| kimdir?. | Garip şey!, Efendim bu za Servet,, hanında yazıhane- i var,. Hatta bana devlethane nizi tavsiye ederken i ki zat vardı.. Onlar da yorlar. Birinin isr rüm; Süleyma: - Hâ! tanıdı y.» Eski Lâzistan mebusu! — Hayır beyim o değil! Bu t galiba değ r sakallı.. | “siz hulül etti. Kımıldanmak is- *““tediğim zaman, tekmil hüviye- “”'gimde sızılar başlıyor. Nevres Vacit, durmuştu, kol- Tarını açtı: -— — Belma, mevcudiyetimin *“gon raşesi, Hürrem! Kolları yanına düşüvermiş- Z vet, son raşesi *“nıma bu ismi vermeli — Değiştiremez misin? — Hayır., — Belma, seni sevemez mi? — Sevmemesi lâzım. O za- * man iğrenirim ondan, ,. — Haksızsın. — Yani Belmânın bemi gev- — Tuhaf şey! Bu kalıpta bir üdi Bey tanımıyorum.. Misafirin bir hali nazarı dik katimi celbetmekten hâli ka yordu.. Arada bir sağ elini yü- reğinin üstüne koyup hafif ök sürüyor ve kestiği sözüne de - vam ediyordu ! — :« Hayret edilecek şey Be- yefendi. Demek Kemal Kâmil i hatırlamadınız.. Halbuki © muhterem ailenizi de merhum pederinizi de tanıyor. Efendim bu zat yazın Bostancı Hüseyin Paşa köşki dairesini... aldı. — Vallaha. hatırlıyamadım.. Acaba emirleri?. — Her halde unutmuş oöln lısınız.. Yoksa — bilmediği bir zati rahatsız etmeme — delâlet etmez. . Şöyle kısaca boylu, kır mızı yüzlü esmer.. Eskiden ke- Sik bryıkları vardı, şimdi traş et ti. . Gözlüklü.. Biz yaşta! — Hayır, hayır, imkânı yok! Tanımıyorum. — Aman Beyefendi! olur.. Zatıâliniz “Milliye yazı yazan Felek değil misiniz — Eveti. — Kendisi her zaman yazıla rınızı okuduğunu söylüyordu. Hatta bendenize çehrenizi bile tarif etti. . — Şaşılacak şey! Ne ise ha- tırlıyamadım.. Emirleri nedir?. — Estâfurüllah! Rica edece ğim.. Lâkin evvel beevvel şu Kemal Kâmi Beyi tanımamanı Si Nasıl MİRLİYET Mizal, Edebiy Sorulmıyar Biribirlerini az,tanıyorlardı. kadınlarla meşgul olmayı bilmiyenbir adamdı. O-| |run için genç kızla evlenirken kendisile uzun uzadıya meşgul olmağa lüzum görmedi.Kızı is |tedi - ve izdivaçları oldu. Geçen| sonbaharda izdivaç merasimle- ri olup bittikten sonra Mısıra |gittiler. Bal ayını orada geçir- diler | Sonra Parise gelip iyi bir ye re yerleştiler.Genç adam için ha İyatta iki meşguliyet — vardı: gündüzlerini işinin başında ge çirdikten sonra akşam olup ta| dönünce bütün vaktini zevce sile geçiriyordu. Muntazam bir hayat, vardı. Bu tatlı hayat epey bir müd det devam etti. | Fakat bir gün birdenbire bu| hayatın kırıldığı, ikisini bağlı-| İyan bağların çözülüverdiği gı»i rülüyordu. Samimi sürette -tanıştıkları| karşılıklı bir muhabbet & YU dK CUMARTESİ ı bir süüal — Fransızcadan — Fikri bu noktaya gelince bir denbire korktu. Çünkü karşısı süal çıkmıştı: — Acaba biz de görünüşteki saadetimize rağmen hakikatte mesut olmıyanlardan mıyız?... O, karısından pek memnun du. Fakat bu kâfi mi — O da benden memnun mu, dedi, ben onu mesut edebiliy muyum?.. Birdenbire sormak istedi : — Benimle mesut musunuz?. diyecekti. Fakat böyle bir süali sormak ona gülünç , — belki de tehlikeli göründü. Alacağı ce- vap kendisini ikna — etmezse? Kendisini kadın kalbini tahli pek âciz buluyordu. İş ada- mı, para kazanmasının yolları- nı çök iyi bilir bir adam hreti vardı. Her günkü mesa- bunu — zevcesine 2. isi rete lâyık olduğunu ispat etmiş ti.Fakat para kazanmanım ko- laylığını bulan bu genç ve faal adam, bir kadının, kendi karısı- za çok mahçup oldum. Ben bu | bir aile vardı. Gene bir çift. Fa-|nm kalbini kazanmakta hiç bir vaziyette zatıâlinizden ne istir kat bir gün bu ailenin d'x'ıd"wmuvafhkıyu ham.. Aman... Misafir elini tekrar yüreğine| götürdü.. Ve gözlerini kapaya— rak: — Aman fena oluyorum. Ba na biraz. Derhal koştum.. Bir bardak su ile biraz Validol getirdim Hâhi Yarabbi.. — Sabahley nereden başıma geldi.. Ya heri) ölüverirse, Al sana bir iş.. Suyu| getirdim.. Oturduğumuz salona girdim.. Misafir yok.. — Dışarı çıktım, Diğer odalara baktım. Bahçeyi aradım.. Yok,/ yok, yok!. Evin içini dışını aradık.. Ne bir eksiğimiz ne fazlamız var.. O gün “Servet,, hanına gittim.. Kemal Kâmi beyi buldum. Hiç tanıdığım adam değil. . Vak'ayi anlattım. O da hayret — etti, ve kendisinin — hiç kimseyi bana göndermediğini ve beni tanı - madığı için buna imkân olmadı- ğını söyledi. . Üç dört gündür bizim evde mahiyeti meçhul bir merak he - pimizin için kemiriyor.. Acaba kimdi? Niçn gelmişti?. — Ne- den kayboldu?. FELEK Hanımetendi, Btanbulda, — Havagızı — Elek trik ve Teşebbüsat Sınaiye 'Türk BEYAZI'TA TEM- SAAT Anontm ELEKTRİK EVİNDE Z 1530 DA ver bık de Şirket 1980 - GÜ heli aşçı t bulün: manızı ——— Mahimut Yesari mesini, sevebilmesini tabif mi buluyorsun? — Gayritabii midir? — Her halde marazidir. — Her aşk, marazidir. — Hayır! — Sen, hii din ki! Nevres Vacit, gözlerini aç- mıştı; —İttihamın çok ağır Hürrem — Yoksa, ben, yanlış mı bili bir zaman sevme- ğt haber alındı. Genç kadın ko-| casını bırakıp kaçmıştı. Bu vak'ayi haber alan koca-| sı akşam olup eve geldiği za- man işittiğini zevcesine anlattı, sonra teessürle*: — Ne kadar acıdım, bilsen, | dedi; bu çiftin saadetini takdir e | diyorduk. Halbuki karısı ke:a 1 bırakıp kaçınca, | Fakat karısı buna iştirak e* |medi: | — Ben, dedi, bunu okadar te essüfe değer bir şey saymıyo- rüm. Kocası yerinden fırlar gibi bir hareketle: — Nasıl, dedi, bir kadının ko casını birakıp evifhden çıkıp git mesini sen tabil mi — görüyor-| sun?, —Kadını bu harekete sürük- liyen sebepleri - hiç düşünme- | den onu muaheze etmek doğ- İru değildir. Karısı bunu serin kanla, ko asının muhakemesini altü decek bir vaziyet alarak İyordu. Kocası bu meseleyi m nakaşa etmemeyi daha muvafık buldu. Bu münakaşanın devamı |şu neticeye varacaktı: — karısı, daima o kadını mazur göstere- İcek sebepler bulmak istiyecek, | © da buna karşı daha ziyade mü| teessir olacaktır.Böyle bir müna im etmektense me- i daha derindüşünmek lâ dü dev |di kendine şöyle düşündü: | —O karı koca çok mesut gö- İrünüyorlardı. Demek bu zahiri saadetin arkasında hiç kimse- nin tahmin edemediği bir ge- çimsizlik, anlaşamamazlık var mış... şamadık gibi. .. — Tabiatlarımız uymadığı i- çin... — Hayret ediyorum, şimdi anlaşabiliyoruz. — Çünkü paydos zamanı yak laştı. Hürrem Hakkı, başını sallı- yordu: — Evet Nevresçiğim, artık paydos.. Gençliğe rağmen!. Nevres Vacit gülüyordu — Hayat., Ne dergin.. Birden doğrulmuştu: — Demek, beni, Belmanın sevebilmesini mümkün, muhte- mel görüyorsun?. Çok tuhaf.. — Tabit gör, Nevres.. Tabii gör. — Züğürt tesellisi.. — Değil — Sen istediğin kadar ısrar et. — Peki ne diye her gün köş- yorum: ;? — Hayır,. Yalnız nasıl bi- liyorsun?.. Biz, biribirinin zıddı. iki kardeşiz. Ayrı mekteplerde okuduk ve hayatımız ayrı geç- ti hemen hemen bir arada hiç ya ke geliyorlar?. — Onlar ayni zamanda Ra- sihin arkadaşları... — Fakat onunla alay ediyor lar, gösterememek ten korkuyordu.. İkisi de susuyorlardı. Uzun bir süküt bu mesut karı koca- nn kendi saadetlerinden nasıl şüphe ettiklerini gösterdi.Genç adam bir türlü cesaret edip te genç zevcesine soramadı: — Beni seviyor musun, ben seni mesut edebildim mi?.. Cenuptan tecavüz (Birinciden mabat) ibarettir, Tayyarelerimiz Ağrıdağihın yüksek - tepelerine çekilen çakilere karşı hemen her güri”keşif; taciz; ve imha ateşleri yapılıyor. Esaslı tara - ma ve temizlik işleri bundan sonra başlıyacaktır. Süriye matbuatı ne diyor? Şarkta tenkil harekâitınm se - ri bir surette muvaffakiyetle in- kişaf etmiş bulunmasını Suriye- de ki milli Arap matbuatı müsati ve Türkiye'ye teveccüh tarafından İkâr bir lisanla tefsir etmektedir | kişafını dikkatle takip der. Başta «El'ahrar» « Elkabes» «Fetelarap» . gazeteleri olmak üzere bütün matbuat İran hükü metinin bu şakavet hâdisesinde ki mes'uliyetinden bahsederek İranlıları ittiham etmekte ve şarkın yegâne; müstekil müte - ceddit; kuvvetli bir devleti olan genç cümhuriyete k bu tahrikâtın affedilmez bir ci- nayet olduğunu kaydetmekte - dir. Bütün efkârı umumiye şark hududumuzdaki tenkil ha- rekâtının pek yakında ka muvaffakıyetle biteceğine kani - dir. — Bu devamda, acaba senin hiç bir dahlin; tesirin yok mu? — Kiısmen var: şöhretim! — Kâfi değil mi?. — Nevres Vacit, ayağa kalk mıştı: — Seni affetmiyeceğim, Hür rem! Hürrem baktı: — Neden?. — Evet,.. seni hiç affetmiye- ceğim, — Neden?. Neye?. Nevres Vacit, yumruklarını sıktı: — Bana düşmanlık ediyor- - sun!. — Ne münasebetle.? — Bana, en büyük fenalığı ediyorsun. ! — Anlamıyorum. — Zihnimi çeliyorsun!. ** Hürrem Hakkı Bey, bahçe- ye çıkmıştı. Serin gece rüzgârı, sinirlerdeki ateşi söndürüyordu Elleri arkasında, — bahçenin sokak tarafında dolaşmağa baş Hakkı — hayretle MMUZ diye|* çok | kargı yapılan | U3U A î Bugünkü Macaristan Baş makaleden mabat çen haftaki beyanatile — bunu teyit Oto'nun karalık tahtına getir- -| Müddei umumi Kenan e bir hemleket ki, r hareket, Küçük ayaklandı yakın dikkatli bulunuy Romanya, Yu devletleri Zunun sebebi basittir kı bulmuş n lehindeki her kan hareket ve Macaris- milli emellerine kavuşması de- devletlerin elindeki toprak menı geri almaktan baş- Küçük - İtilâf kıyetlerini üç, dört defa muntazaman topla-| ” gırlar. Mühim ve esaslı olarak ko- 'n.ışm mesele, — Macaristanın hattı hareketi ve bu memleke kşw abnacak müşter | yetidir. Statükonun Caristanı #aran mesi İnoktasıdır. Onun içindir ki, Küçük İtilâfın hâmi ve hâlıkı sayılan Fran- İsaya karşı burada derin bir husu- met hissediliyor. Bu husumet, her ile ile izhar edilmekten hali kal , Ma- il müyor. a tanın yüksek ailelerinde, iş âlemle- çok konuşulan bir dil idi. — Bugün mecburiyet olmadıkça Macar vatan- daşı Fransızca konuşmak istemiyor |Bu itiyat, memleketin bütün — İçti. |mal vazifelerini sarmıştır. Fransızca nn yerini, burada Almanca tuttu Alman kültürü Macaristanı seri a dAımlarla kazarımakta devam ediyor. Macarların bizim — hakkımızdaki İhissiyatı çok samimi, çok candan- dır, Bu hissiyat, yalnız — tabij bir cereyandan, irk birliğinden gelmi yor. Bu vaziyetlerinde Türk efkârı |müteveecih olduğunu - bildikleri için | mütehassis oluyarlar |zırı Mösyö Valkonun Ankarada gör- üratının, manasını Peştede çokiyi biliyorlar.BuradaTürk 'ade vefa ve sadakate isti- ni anlamıyan yoktur. Maca- Mühim bir teberru Birinci sahifeden mabat arzı tazimat edeceklerdir. M. |Şnour bana ihtisasını şöyle |anlatmıştır: —— Türkiyeyi 25 senedenberi tanıyorum; memleketin son in- ettim. İfade edilemiyecek kadar mes'. ut tekâmüllerin şahidi oldum. Ben şahsen bu kadar kat'i tekâ da yapılacağını tahmin etme - miştim. Türkiyeden Almanyaya tü - tün ihracatı her sene artıyor; artmakta devam edecektir.” enteresan bir Türkiyesini İstanbulda — Türkiye memleket. Gazi çok seviyorum ve iki hafta kalacağım. |oradan Bursaya İpek fabrikalarını görec ceğim.” itirafını, unutamıyordu. Nevres Vacit hepsinde haklı idi. Hürrem —Hakkı, maalesef gençti! Rasih — Nevresten bile: gençti. Nevres Vacit, ümitsiz - liğini itiraf ediyordu. —Fakat Hürem Hakkı, ümitsizliğe düş mek şöyle duaursun, kendinde adeta bir hak görüyordu. Um- madan bir saadete — konmakla, umarak felâkete düşmek elbet te daha acı idi. — Daha yatmadınız mı, am- ca2.. Hürem Hakkı, sıçradı! — Sen n Rasih?, — Uykunuz kaçtı galiba.? — Bu saatte nerden geliyor- sun.? Rasih Nevres, mahçup mah- çup gülümsedi: — Bir arkadaşıma gitmiş- tim, — Vaadini unuttun mu?.. Hürem Hakkı, bununla Ra- sih Nevrese: — Ferhunde ile buluştun de- ğil mi? Ser yıkılmağa başlandı, — Eğlericeli bir arkadaşlık!İladı. Kardasinin, şikâyetlerini, | sizin de yuvanız bözuldu. Simdi ı.ıl:mW dilmiş; oradan da Umumiyasinin kendilerine ne kadar | Hariciye Na-| iğuna çok büyük bir kıymet ve- | Çünkt bu dostluğun menfe- | mülün bu kadar kısa bir zaman | Madam Şnour da demiştir | t, Haydar R | — Birinci sahifeden mabat tir, )" | Bey |bu hususta şu malümatı vermiş. İtir: — Haydar Rifat Bey hakkın daki i mtüddei |tc |de İstanbulç için m y dilmiştir. Biz i sine havale etti Orasıda polise bir derdest mü zekkeresi irsal ederek Haydar Rifat Beyin derdest ve hapii neye izamını bildirmiştir. hi İstanbulda olduğu için Haydar Rifat Bey mahkümiyeti İstanbul hapis olduğundan infazı mize havale & - mat daire Ç mi Bugün “dün” cuma - olduğu | *” için polisçe derdest edilince ya| rına kadar nezaret altında bu - | |lunur ve yarın “bugün” hapisa altında bulunacağı bu bir gün | tt de mahkümiyet müddetine mah | sup edilir.” | — Kenan Beyin verdiği bu malü | bu Eskiden Fransızca Macaris-| mat ve izahata nazaran Haydar riyeler taralından t€ tim hapisa konulmak evimde otur 'oTUM, yarın (bı ve hapisaneye sevi d kat bu anesinde geçi- latmalı ifat chj iden bana bir da! ün zarfında i N1 neye Eınğ T Öyle yapılmadı; St ettirecekler . hangi biri: iyetleri Maama |dest edilece, ünkü bi dairesi kapalıdır ve üdür yerinde deği in) det akşam derde$t! ları da müstel sreeridl Belediye int j Yeni şehir meclisi ana|Neye sevkedilir. Polis nezareti | lelerde hazırlıklara r. İntihabata iştirak |kmı haiz vatandaşlı igünden itibaren |Rifat B. dün geç vakte kadar| cektir aliyeti kendisinin bu şöh- rinde, umumi müesseselerinde en| derdest edilmemiştir. | Dün akşam saat 6. 30 bizzat Haydar Rirat görüştük. Haydar Rifat Bey dedi ki; “— Hükmün tenfizi için | derdest edilmekliğim hususun - da polise emir verilmesi kanu- |lcı nidir. Filvâki mahkümiyetimde ilâmat daire - | trı “Milliyet” in 12345671809 . H | da Beyle de | ye, 2 — Beygir (2) Çalışan (3) Hay- nidası (2) 3 — Nota (2) Zaman (2) 4 —Üzüm (4) Beş kıtadan biri(4) 6 — Ayrılık (7) ? — Valde (3) Lezzet (3) B — Ağaç kolu (3) Uzvun () | 9 — Beygir (2) Bir zait bir (3)| te u (2) cemt | şeraiti ha Eminönü bekli Dün Emin önünde me mahallerinin İi nmıştır. Macar balet Macaristandan m Macar artistlerii geçen - selferki | kep 7 kişilik balet enle Ankaraya git! eğlencele! Dünkü — bilm halledilmiş Yukardan aşağı: 1 — Yonga (5) Dört 2 — Ufuk (3) Aksilik 3 — Kayıptan haber 4 — Sinirler (4) $ — Uzak nidası (2) 6 — Gönül arzusu (4) 7 — Cet (3) 8 — Oktan çıkan (3) hlike (4) 9 — Sevgiji (5) Taktf Türk sigorta şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta mua icra eyleriz. Sigortaları halk için mi avidir Merkezi İdaresi: Galatada Unyon Hanui hulunmayan şehirleri |kırlarda dolaşıyorsunuz. — Fer-|re |hundeye soracakların vardı,sor İdun mu?. Demek istiyordu. Rasih Nevres, amcasının sü- alindeki bütün nükteyi anla- mıştı: — Hayır, unutmadım. — Seni dinliyorum. — Hiç uyumamak niyetinde misiniz?. Hürrem Hakkı, Rasih Nevre in kinayesinden utandı: | — Pardon! İnsan, ihtiyarla- dıkça hodbin oluyor. Rasih Nevres, derhal özür di ledi: — Yanlış anladınız,. —amca. Sizi jünerek söylüyorum. — Görüyorsun ki uykum yok. Fakat benim yüzümden - senin uykusuz — kalmanı — istemem. Hem yorgunsun da.. Bu, tesahüpten ziyade bir i- ma idi, Rasih Nevres, bu, ima nın bütün ağırlığını hissetmiş- ti: — Benim de uykum yok.. Hürrem Hakkı Rasih Nev-) mi: mi dü la; ye oturmuştu: de acente aran n sin omzunu okşat — Ne şarman çod n bile olsa, mersi!. Köşk tarafına bal — İstersen dışafi — Sesimiz köşk az. Kabul.. — Otufi — Nasıl emredef Hürrem Hakkı, napesi çekti, oturdu' hef j — Anlat bakalım. ğ Rasih Nevres te PP — Relmanım resmi m odasında, . Hürrem Hakkı, & ruldu: — Sen, gördün — Hayır! — Nerden biliy' — Beybabam yor. —Mükemmel.. Z€ ederim. Bu, benim geçmemişti. Ben d€ m. Çok dikkatlisiit rın var, * a

Bu sayıdan diğer sayfalar: