27 Aralık 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Aralık 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, illiyet Asrin umdesi “Milliyet” tir 27 K. EVVEL 1930 * İDAREHANE — Ankara caddeti © No: 100 Telgraf adresi: Mlliyet, fs: © danbul Telefon numaraları: İutanbul 391, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 ,, in 2 1400 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş otur. Gazete ve matbaaya sit işler çi in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini Bugünkü hava Dün hararet en çok 14 enaz 8 Girece id. Bugün o rekgir lodos esecek hava bulutlu olacaktır © Şişlide iyi bir ailenin akıllı | uslu bir oğlunu tanırım. Şim- © di artık yaş meselesi kolay tah © min edilir bir şey olmadığı için belki aldanıyorum amma 30 ile 35 arasında bir adamdır. Bir bu ne oluyor, evlendi. Ken- gun bir karısı var. Doğ-) t, helâl si: emmiş bir « o “Birbirlerinide çok seviyor- Jar... Halleri vakitleri de yerin- de, © Birde üç aylık bir bebekleri © var... Onunla eğleniyorlar... A- | ilenin saadeti yerinde... Bir kaç gün evvel işittim ki; karı koca ikisi birden hastalanmış. Ne has 'talığı diye sordum. Kimse ta- - yin edemedi. Kimisi sinir, ki- , misi mide, kimisi beyin hastalı ) t etmek lâzım gel /İ di... Kalktım gittim. Rilhakika iki gencin hasta olduklarını öğ- rendim amma ikiside ayakta... 1 İki: pürneş'e idiler. Beni z kabul ettiler. Pardösü- oğlu Hüseyin üst katta yatar... Hüseyin Harbiye mektebinde okinğu icin persembe akşamları gelir bizde kalır. Yukarıda bir patırdı düydum.. Hemen merdi ven tarafma gittim... Bir de nc göreyim... Rahmi (oğlunun i i).önde, Neclâ (gelininin is mi) arkada elleriMevlevi derviş gibi açılmış bir halde birbirinin arkasında merdivenden iniyor- lar.. Allah Allah... Şaşırdım. — Ayol çocuklar! Ne yapı- yorsunu; Delimisiniz.. De- dim. Lâkin işitmediler.. İnmeye devam ettiler... Önümden geç- tiler... Odalarına girdiler... Ertesi sabah kendilerine bir şev içmadım. Yalnız nasıl uyu duklarını sordum.. Pek rahat w- yuduklarını hiç uyanmadıkları- nı söylediler. Hemen bizim doktora işi aç- tım... Fransızca bir isim söyle- i,. (Uykuda gezen) demek i- . Hemen tedavi lâzım!, Lâ- kin hastaya bir şey açmaym Sinirleri takviye edeceğiz diye- lim... Dedi... Başladık.. Bu güne Doktor bir buçuk ay devam ede- ceğim diyor.Haftada iki defa ge Yiyor... Şırınga, masaj falan ya- pıyor. Hemen Allah bir daha göstermesin... Çünkü efendim... Bu hastalığın tehlikesi, pence- rede falan düşermiş diyorlar. — Siz merak etmeyin efen-| dim 1: Geçer inşallah. Tam bu sırada Gelin hanım geldi... — Affedersiniz... Sizi yalnız bıraktım! Dedi... Kaym veldesi çekildiği zaman: — Geçmiş olsun! Dedim... Gülerek dedi ki — Aman Beyfendi! Çat- layacağım., Hayatımda yaptı- ğım yegâne sersemliğin cezası- nı çekiyorum... Size çabuk anla- tayım.. Ben hasta falan değilim. Bir kaç hafta evvel Rahminin odasinda bir gürültü işittim.. Çocuğumuz doğdu doğalı odada yatıyoruz. Çünkü ben va- kalkıyo- uyandır- bitişik o- daya geçtim. Gürütü üzerine kalktım odanın kapısını: arlık et tim... Bir şey göremedim... Fa- kat Allah bilir ya! Ne yalan söyliyeyim. Çocuğun dadısını Rahmiden kıskanıyorum... Süp ayrı) ME LİYER Mizatı, Alacaklılar Mai bir de kadın.. Zengin bir adamdı. Fakat çok masraf etmekten son derece çe- kinirdi.. Zevcesinin çok” kıy metli bir çok müçevheratı var- dı. Yalnız zengin adam zevcesi ni sevmez, fakat daima hürmet ederdi. İşte bunun içindir ki bu kadın için çok masraf ederek o- na kiymetli mücevherat almak- tan çekinmezdi. Zevcesini sev- memekle beraber ona karşı son, derece itina ,göstermeği kendi şerefini muhafaza noktasından | elzem addediyordu. Genç yaşta olmamakla bera- ber zengin adamın gönlü ihti yarlamış sayılmazdı. Servetin kendisine verdi kuvvetten emin olarak kalbini henüz yaşlanmaktan çok uzak olduğunu (düşündükçe kendi kendine: — Böyle olmıyacak, derdi, insana aşk ta lâzım. . Zevcesini sevmemiş, seveme imişti. Esasen bu izdivaç bir dam aşk ihtiyacını temin etmek te mânilere rast geleceğine ihti mal vermiyordu: — Her şey para ile alınır, di- yordu, bana kalbini değilse bile her halde vaktini verecek bir ka din bulabilirim. Hem de bir te- sadüf zengin adamm karşısına genç bir kız çıkarmıştı. İstediği gibi bir kız. Genç güzel, sen bir kız ki bununla ge çecek saatleri düşündükçe yen gin adam kendini yirmi yaşında aşk ve hulya peşinde koşan bir genç gibi farzediyordu. ma bir sey getirdi.. Neclâi Hüseyin arasında bir milnase- bet olmasın!.. Vakıa aptalca bir| şey amma aklıma gelince uy- kum kaçtı... Kalktım. Tam oda kapısından çıkarken bir çıtırdı işittim ve odama doğrü birinin gelmekte olduğunu Bissettim. Kapının arkasma sindim... Ka- menfaat izdivacı idi. Zengin a-f, CTESİ iğ Edebiyat, Sarv'at GARP Cephesizz —Fransızcadan— ) Genç kız zetiğin adamın ken İdisine karşı alâkadar olduğunu ihissedince: — Ben de, dedi, sizi seviyo- İram. Hem de bilseniz bu ne ka- dar | Maamafih zengi İtin tecrübelerini bilmez değildi. İGenç kızım bu muhabbeti nere- den geliyordu?.. Bunu tahmin! Jetmek kendisi için zor bir şey değildi: — Kızım, dedi, ben öyle genç İbir adam değilim. Hayatta her seyi açıkca konuşmak tecrübe-| sini ekle ettim. | Onun için bana gösterilecek muhabbetin neye istinat ettiği- ni de bilmez değilim. Ah, bu zenginlik... Zengin adam herke se karşı itimatsız olur.. Maamafihi genç kız teminat vermekten çekinmiyordu. Gençi Jerkekleri değil, onun gibi yaşı ilerlemiş bir erkeği sevmekte te | reddür ettiğini o kadar güzel ve 'o kadar kanaat verici bir suret- te söylüyordu ki zengin adam: — Peki, dedi, peki.. Sana i- nanmamak kabil değil. Başlıyan aşk çok zaman de- vam etti, Sevdiği kız için mas- raflar etmekte çekinmeyen zen gin adam günün bir kaç saatini onunla geçirirken: — Şimdiye kadar hep para kazanmak için ne büyük mahru- miyetlere katlanmısım, -diyor- du, halbuki sevilen bir genç ka- dım için para sarfetmenin zev- kini şimdi hissediyorum. . Zev- cem için sarfettiğim parayı yal nız kendi şerefimi muhafaza gi- e|bi beyhude bir düşünde ile ha- reket ediyordum. “Hâlbuki bir kadın için para sarfetmenin zev kini şimdi duyuyorum. Zengin adam..mytat vakitte evine geliyor, hiç gelmediği, ya hut geç kaldığı olmuyordu. Fakat bir gün zengin adamin alacaklılarmın mahkemeye mü KİNUNDEYYER a ta salona giderken ç0-İhelendim. Doğru yukarı çık- .cuğun annesi kolumu dürttü veİtım.... Kızın odasına gittim bak pım yavaşça açıldı ve Neclâ ara|racaat ettikleri duyuldu. O za- lıktan baktı... Sonra yukarı çık-İmana kadar itibarma hiç halel mağa başladı. Bende onu gayet) gelmiyen adam şimdi borcları- | talrktan o bahsetme! Allah Allah, bu ne garip şey" İ © kadan bahsettik... O sırada hi ““metçi geldi... Beyin ve Hanı- Sİ mın kulaklarıma bir sey fısılda- © dı. İkiside itizar ederek çıkir © lar gittiler... Onlar gider gitmez © çocuğun annesi olan hanım gel > — Ah yavrum. Başımıza ge- © Jenleri bilsen!.. Bize nazar değ- > di.. Evlâtlarım göze geldi. Ki- © min gözü ise kör olsun... © © — Hanımefendi! Aman izah “ediniz pek merak edi * — Dinle yavrum. i gü “kadar oluyor... Öyle ya bu gün | tam üç hafta... Bir perşembe ak- i ; gece uykum kaçmıştı. Elat ikiye doğru odamdan çık: imiz orta katta yata- :'ocuğun dadısı olan kızımın © den edebiyattan, Avrupada gez- “diği ve beğendiği şehirlerden m uzun bahsetti. Benim & olduğuma bir türlü inana © miyordu: — Hayret ediy: di.. Ve hazin bir eda ile anlattı...) 9 orum; Siz bir) kalbi vardı ki. Güneş batıp, or 'k kadımısmız ha.. Türkiye-İtalık iyice kararıncaya kadar ko tım, Kimse yok... Tam odadan dönerken Rahmiyi görmeyeyim mi?.. Bana arkası dönük merdi- venden iniyor. Amma garip bir Somnanbül gibi. Elleri açık... Ben onu muhafaza İiçin arkasından giderken... Ka- vin valdeyi aşağıdan gelir gör- düm... Ne yapacağımı şaşırdım. Ben de Rahmi gibi poz aldım we odalarımıza gittik... Ertesi günü tabii kayin valde bize bir y açmadı... Doktor geldi ve şimdi beyhude yere şırmga yi- yip duruyorum. Bu esnada Rahmi Bey geldi. — Kusura bakma kardeşim.. Biraz işim vardı. Dedi. İçeri bir hizmetçi kız geldi ve gelin hanımı çocuğun yanına çağırdı. Rahmi Beyle yalnız kaldık... Etrafına baktı ve alçak sesle an Hattı. | — Birader! Bir budalalık et- tim. zasmı çekiyorum. Bun İ | da) hafta evvel bir gece o ytan aki Etem iZZET tanımışız. . Diye üstüste tecssüfler etti. Maamafih, çok sicak kanlı, genç, güzel biradamdı. Öyle te iz bir görünüşü, öyle saf bir den çıktı. Ben de çıktım... Doğ- ru dadının odasına gitti ve ka- pıdan baktr.. Ben artık müste- rih idim. Lâkin dönerken ora- daki vaziyetimi nasıl izah edebi Yirdim... Hemen uykuda gezen- samaklarına gelirken kaym val deye rasgeldim... bu haj?, taklidi yaptığım için bir şey » lemedim.. Neclâ da söylemedi... valdeden korkup benim gibi ha reket etti. O gün bu gündür iğ- ne yemekten halim harap. Bir az sonra gelen gelin ve kaynana hanımlarla birlikte hepsine veda ettim ve giderken kayın valdelerinin kulağına: Geçmiş olsun!, Merak et- meyini.. İnsallah o görmemişe rı kadar nefis!.. Dedi. — Nasıl isterseniz?. . Bir an sonra,. Onunla bera- ber balkonda yemek yiyor, ko- nuşuyor, sarap içiyorduk. O, dehini uzatıyor: Diyor, içi İki üç saatten fazla sürdü. şeyden konuşuyorduk. bir parçacık hayatından, genç, kendisi için ideal bilerek sevdi- ğ fakat evlenemediği bir k dan bahsetti; onunla geçirdi; dönerler!.. Dedim ve ayrıldım..|ef: Hikmet H. Ahm FELEK B. in nikâhli çok içiyordu, bana da boyuna ka| pasa ile şarap, şampan — Henüz bir şey içmediniz... |pet ihtiyatld takip ettim, Merdiven|nı veremiyordu. Bu felâketti. Kurtulmasına imkân olmıyan bir felâket, Fakat onun için en büyük dar be şu oldu: Mahkemeye müracaat eden alacaklılar arasında bir de ka- lerin veziyetini aldım... İnmeye|dın vardı. Bu kadın elindeki ve- başladım. Merdivenlerin alt ba- | sikalarla tarı elli bin frank ta- Tep u kadın, zengin adamm gön B — Ayol deli misiniz nedir) ine aşk ve b kız. y M pi şk ve heyecan veren Dedi, Ben somnambül| o, Kendini seven adamın imes" ut dakikalarında gösterdiği zâf tan istifade ile böyle bir takım Ondan anladım ki, © da kayin! senetler almağı unutmamıştı. Dün evlenenler Dün Beyoğlu belediyesinde Zaruhı Hanım, Zaruh ei; Me henre H. Osman ef; Arjantina H. Nikola ef; Amile H. Hulüsi B. Sol H. Hurş B; Bolisıya H. Avram ef; Sınora H. Mordohay et Muhtar kıyılmı pek mes' (hsınız?... Bu hüküm ve. . Bu suali ile bü tün yaramı neşterlemiş, kanat- mış, ve.. Ortaya acıp saçmış oluyordu. Bundan sonra, ben de fazla içmeye başladım. Zaten, ya içme- ye alışmıştım. Fakat, viskiye 'k ağız uydurmus değildim. Yemekten sonra, Hans Val- ter: Bi; — Viski emretmez misiniz?. Dedi, Kendi kendime: — Oldu, olacak... Dedim. — İçelim... 1030 Dükkânlar vitrinlerini malı ile süslediler. Haftanın iktı sadiyatı büyük bir cümbüş yaptı İpekliler, kürkler, Jâvantalarla boyalar, yerli, öz halis #emle- ket mahsulü olmayan matalar, bu tasarruf haftasının « hışmın- dan ürkerek tozlu rafların ka- ranlıklrına gizlendiler. Ne yazik ki. San'at dünya- muz, böyle bir hafta idrak etme- di. Yabancı tuhafiye malları gi- bi bol gümrük resmine tabi ol- İmayan san'at metaları, memle- İketlerin coğrafi hudutlarından geçerken pasaport bile sorulma- yan bu devirde açık gözler, yer- li san'at malı diye bize halis Fransız, İngiliz mamülâtını sür mekte elbette devam edecekler- dir, Bu hal Kalpazanlarm san'at âlemine burnunu sokduğu gün- den beri böyle ola gelmektedir. San'atin keşküllü tüfeylileri ka- Tâbelâdan beri böyle geçinmek» tedirler. Nafakasını o böyle tedarik eden bu şeytanlar o kadar çok türedi ki, her gün, her adımda onlara rast geliyorüz. San'at, bu türedilerin midelerini, keseleri- ni doyurmak için kurulmuş bir imarethane değildir ki.. hikâye, roman, sahneye çıkarı- lan tiyatro eserlerinde sergileri mizde» teşhir edilen resimler, ve alafranga tuvalet yapan mu- sikimiz de, hepisinde ekspres postasile freng diyarından ge- len yabancı bir çeşni, bir taklit kokusu var. Bu; nakil, intihal faciasıdır. San'at eserini aslından okuma ğı tecrih eden halk ve san'at yi- ne bünün içindir ki, yerli mala rağbet ve itimat etmeyor. Haydi etabli vesikası alan san'at eserlerme dokunmaya- lim! Fakat, hergün yığın yığın san'at dünyamızı istilâ eden bu frenk malı, mühtedi san'at e- serlerinin boğucu bir gaz duma- nı gibi bunaltıcı,. öldürücü hava sından ne zaman kurtulabilece- ğir?.. Elit NACİ İs. B. Darülbedayi temsilleri ARL, BELEDİYESİ | m TM Dr. A. Kutiel Cil, Frengi, Belsoğukluğu ve ademi İküdar muayene ve elektrik Bur akşam sant 2150 da BİR KAYUK DEVRİLDİ Ta a Müsahip Zade Celâl Bey Bu akığam umuma bi Terlirde ten- zölâr. ki, bunlara bakamıyordum, bak- tıkça baş dönmesi geliyor; de- rin, ciğerlerimi havalandırıp ka burgalarımdan dışarıya döke- cek kadar uzun ve kuvvetli ne- fesler almak ihtiyacını hissedi- yordum. Bir an, galiba bütün bütün kendimi kaybeder gibi oldum, zihnim hiç işlemiyor, başım boy numa ağır geliyor, gözlerim ka- panıyor, hayalimda yalnız Ca- hit dimdik duruyordu. Hans Valter: — İsterseniz sizi yatağınıza götüreyim?. . Dedi, Her gün okuduğumuz bir çok! mzz» Kinünuevve 28 Pazar akşamındalı itibaren px kiri İntihap Belediye intihabına kaç kişi iştirak etti? Yeni belediye kanununun ilk tatbiki münasebetile, 54 vilâyet İten intihaba iştirak eden kadın ve erkek müintehipvadedini ber- veçhizir derç eyleyoruz: Kadın 2658 832 1172 1144 4128 2170 575 4585 6545 2634 1867 5258 2946 889 4938 8214 6472 563 2926 1250 1936 3240 350 | Erkek 4181 4745 2134 2987 12435 3573 736 7137 13444 3364 3832 7636 3302 2187 5551 Adana Afyon Aksaray Amasya Ankara Antalya Artvin Aydın Balıkesir Bilecik Kastamonu Kayseri Kırklareli Kırşehir Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Niğde Ordu MAJIK te Yeniden başlayor OXIXIXIZAZXIZI Nancy Caroli ve Charles Roger xX<<E ÜÇ NİKÂH filminden sonra taganni ve dansederek KADIN İSTERSE ik muvaffakiyerlerini idda etiler 4 piyadeler g Ni yi pi > <E Pek yakında Bir balonun busotl neye ve he- yecem, hazıranun oturduğu küçük sarılar, nuramuz ziya ve aşıklar. PARiS Damları altında Büyük Fransız filminde göz ke- maştırıcı bir çerçeve teşkil ediyor Bilmecemiz btmecemizin haliedilirii şekli EE a AŞİ Rize Sirt 328 555 358 Sinop Sıvas 5sı Şebinkarahisar Tekirdağ 2267 Tokat 1333 Trabzon 823 Yozgat 741 Zonguldak 1840 Bolu 2363 Burdur 1386 Bursa 19605 Cebelibereket 453 Çanakkale 3458 Çankırı 823 Çorum (—( 2753 Denizli 2684 Diyarbekir “299 Edirne 3868 Elâziz 324 Erzincan 117 Erzurum 1519 Eşkişehir o 2627 Gaziayntap 425 Gireson 1310 368 sızan kan kalbimi kaplamıştı |ckşama; da ondandı!,. Bu anlarımda da| silmeye başladı. Ve.. ? Paşa abus, nefret verici, iğ-İdiyen gözlerimdeki yaşı dindir- renç, tırmalayan, horlayan, vah |mek, içimdeki feveranh hüznü şi bir yüzle gözlerimden hiç ay mek üçin bir çok şeyler rılmıyordu. Ve.. Hissediyor. |sövlüyor, vücudünü yavaş yo düm ki onun elinde bir esir, bir İvaş vücudüme yakınlaştırıyo; oyuncak, bir aletim! sıcaklığını damarlarıma veri- Bu kin, bu nefret, bu gayızİyor, dudaklarını ellerimin üze- ve dehşeti bütün sinirlerimde|rinden dolastıra dolastıra kol!» “duyduğum ve... Mı rımdan yukarıya çıkarıyordu. dolduran Cahidi bütün varlığım| o Ve.. Garip bir haleti ruhiye, | la arandığım bir saniyede,Hans | garip bir sinir buhranı da gitgi- İ Valter, de bana hâkim olüyor; onun du — Sizi soyayım, yatğımıza ya |daklarmın göğsüme, gerdanı- trayım ma çeneme ve bir an sonra da... Dedi. Hiç onunla meşgul de-) Dudaklarıma çıkmasından kor- ildim. Ne söylediğini, kim ol-|kacağım, çekineceğim yerde 3213 722. 1262 4604 4369 2160 2363 3218 2985 3217 11194 2424 1258 173i 2568 7001 2367 5409 1793 1579 3013 2392 3426 1959 1949 Bugünkü bilmeceri: Soldan sağa ve yukardan aşağı i — Bir vilâyetimiz (9) 2 — Genişlik (3). Büyük (3). 3 — İdamet (2). Hayâ (2) 4 — Göğüs (4) Tazt değil (4). İ 5 — Uzak nidası (2). Sonuna bir (1) gelince demir tel olur (2). 6 — Arı reçeli (3). LA (5) 7 <- Nota (2). Nota (2) 8 — Ziraat âleti (9). Hükümdar gadırı (4) 9 — Sonuna bir (1) gelince Mim ider (2). Sonuna hir (1) gelince lik olur (2). 10 — Arka (3). Çalgı (8) ie *31 ss Ferda (9). SA 978 43997 ila 6166 30848 2191 İçel İsparta İzmir 21370 Kars 1244 iştirak etmişlerdi r lar var... |ruştak. ii il di ç içtik, ne ka- mek böyle kadınlar uş isuraplı aşk gin ve gecelerini; Bilmiyorum, ne içtik, aş duğunu, ne yaptığını bile farket |hazlanıyor, o atesli dudakların yordu. Biçare adam Türkis i ve Türk kadınlarını hâlâ fiyana kapılarını saran yeniçe- “siler zannediyor. —Sizi bı halde gördük hiç şüphe yok ki, gel ven İnusı le- | Biraz, yaz konjemi İstanbırlda ge- — Yemeği beraber yemekliği anlattı, anlattı. İdar içtik; içtikçe içimi döküyor, mize Prenses Hazretleri müsa- ade ederler mi?.. Dedi. Çarçabuk anlaşmış, ko- hoşlanmıştık , olur mu,. Olmazmı?., Filân demekle beraber, kabul! ettim, — Emrederseniz burada ser- Bir ara, bana da: sanki genç Konsül kırk yıllık — Kocanız size nazaran çok içli dışlı ahbabımmış gibi bütün yaşlı. .. isterabımı, bedbahtlığımı ona Dedi. e il anlatıyor, o hüzünleni- — Tam yirmi sekiz yaş far- da benimle bersber, iz var... belki benden daha çok içiyordu. Dedim. Hayretle: v çok güzeldi, manzara cok yıldızlar ç — Oo... Bir ömür farkı!.. yordum, O Ve., Beraberce kalktık, kolu ma girdi, beni odama götürdü. Sarhoştum. Sarhosluğumu bil yordum, bıraksaydı yıkılacak- tım. Fakat, yine biliyordun! ki, İbu sarhoşluk daha ziyade içim- den, hüznümden, yaramdan, Ca meyordum. Bana odamda hiz- metimle meşgul herhangi bir mem ?,. Bir aralık gözlerimden dilimi dudaklarımı iyice kavra- sını ve bütün vilcudümü bir adamım gibi geliyordu. Sarhoş| yangın alevine vermesini iste- Juktan mı, yeisten mi neden bil| yordum. Bu isteyiş te bir kinin susuz- | yaş boşanmaya bast “Hans Valter: adı. mustaripsiniz. . . luğu vardr. Paşaya luğu, bir nefretin hızı; bir im- tkamın emeli, rahatlığı ve boş- hiyanet et- Hirmedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: