27 Ocak 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Ocak 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a yaydı Fikir, Silliyet irin umdesi “Milliyet” ür 27 K. SANİ 1931 İDAREHANE — Ankara caddesi 0: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- bul. Telefon num'raları: stanbul 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ 6 Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 740 1400 1400 770 iyatro Hayatı | meselesi BŞ ne naklederken, iki üslüp biribi rine karışır: Asıl müellifin üs- lâbu, mütercimin üslübu, .. Şüphe yok ki mütercim en zi- yade müellifin fikrini muhafa- Za etmekle mükelleftir. Bunun- — eşi j İlisanına sahip ve hâkim olması İzaruridir. İşte bunun için bizza- rure ayni metinden yapılan mü- İteaddit tercümeler arasında ba- zı farklar görülür. Bundan evvelki makalemizde bahsettiğimiz cümlenin asıl met ni İngilizcedir. Bunun Fransız- caya bir tercümesini geçen nüs- hamızda arzetmiş idik: Votre esprit vogue sur ('oc&- an, oü paradent vos vaİsseaux aux voiles majestucüses, selg- Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş r. Gazete ve matbaaya ait işler » in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların > mes'uliyetini 1 Myul etmez Bugünkü hava Benızö Poyraz 1 ün hararet rece idi. Bugün ek ve kapalı ya in çok ba rI| Bir eseri bir lisandan digeri-) « ret gemilerinin ketenden k larile eğilip o selâmladı. muhteşem yelkenli gemileriniz- Tiyatroda tercüme |/e beraber engin denizlerde do- İlaşıyor.., (3) | Görülüyor ki bu iki tercüme dede üsüpça büyük bir “aslına sadakat,, , lere, noktalara olmayacağı pek aşikârdır. nuşanlar için: nâna dile, bununla konuşanların ce, açıkça anlıyabilecekleri kilde çevirmek demektir. sa aslındaki virgüle, le sokmak demek değildir. İşte size bir cümle dah, “Te m'irais cher des rochers dangereux, gui, heurtant İe cötd de fark vardır, Bu halde bir tercümede öyle bazıla- rinin zannettikleri gibi, virgül- kadaş# aslında nasılsa öyle yapmak demek As- la sadakat) , o dilde o dille ko-| kastedili- la beraber mütercimin de kendi| yorsa işte o mânayı mümkün olduğu kadar tam olarak beriki iyi- şe- Yok- noktaya bağlanarak anlaşılmaz bir şek- plus â Pöglise, sans supposer, â la vuz du saint €&ditice de pierre gue je vais tou mon Mizah, Edebiyat ü, iliriz. Me yle diye z miyiz? Sıcak çorbamı ıma şiddetli rüzgârlar gelirdi Bunların denizde sebep olacak- ları felâketleri düşünür de srt- maya yakalanmış gibi ttrer- dim, Bir kum saatinde kumla- deniz altındaki kumsallar gelir di: Büyük bir servet nu görür gibi olurdum: İmezarım kucaklar gibi, seren İdireği omurgasıhdan aşağıya gilerek kumlara gömüldüğün düşünürdüm. Bir kiliseye git- sem o mukaddes binanın taşla-| rı bana tehlikeli kayaları hatır- Jatırdı. O tehlikeli kayaları ki nazik gemime çarpınca, içinde. ki baharatı dalgalara dağrtabi- lir, ipek kumaşlarıma azgın su- larr giydirebilir, hülâsa bir an- da servetimi mahvedebilir.,, İşte “cümleleri bölerek anla- şılır hale koymak,, tan maksa-| dımız budur. Yoksa, zannedildi ği —daha doğrusu zannettiril-| rin hareketini görsem, hatırıma) taşıyan) (Andre) min karaya oturduğu-| kendi! <5 İdareli bit “ Galin — Fransızcadan — | | Evleneli çok olmatmıştı. Karı) di. İrat ile masraf oraya yazıla- koca, ikisi de gençti. Biribirleri-|câk, her gün hesap tutulacaktı. ni çok seviyorlardı. Bu muhab-| Fakat ortada mevcut birpara bet ne kadar devam edecekti yoktu, Kadm: | Bunu kimse temin edemez. Fi — İrat olarak ne yazacağız?. kat bir hakikat varsa, iki gencin Diye sordu. Kocası, aşağı yu biribirlerini çok sevdikleri idi.. | karı dolaşarak: Delikanlının oldukça parası var-) — İşte mesele bu değil mi, dı. Bu parayı, çok.faiz. almak)ya?.. dedi. İrat bulsak, masrafı (harsile bir yere vermiş . ve epeyjona göre yapacağız... Fakat. LE hakikaten çok faiz. ei — Ben, onu da buldum. Her kesin pek beğendiği gerdanlığı ” Bu;servetin verdiği rahat sa-|m hemen satarım. Bundan ala- İyesinde karı koca, her türlü eğ-|cağım parayı defterin işte şura- lence heveslerini tatmin ediyor-| sına kaydederim. neurs et riches bourgeois des mek istenildiği— gibi, Shakes-|lar, gezebiliyorlar, seyahate çı- Devrisi gün genç kadm. gü- | Mekte pliler müsab Avrupa Birliği B8 inci haftanın 3 üncülÜğ nü Galatasaray lisesinden İOrhan Esat Bey kazanmi! Yazısı şudur; Efendim, Haftanm en mühim he hiç şüphe yok ki, “Avrupa İiği,, müzakeratma davet di memizdir, Malümdur ki bu . fikir, dan bir müddet evvel, Fi Hariciye Nazırı M. Briand fından ortaya atılmış ve bü İdevletler tarafından esas iti İrile kabul edilmişti Teşekkülü takdirinde gay nin çok şümullü olduğu bulunan bu birlik Avru; | Akvam: Cemiyetine dahil İ devletine münhasir kılınmış! İtalya, Almanya, Yunani gibi Avrupa siyasetinin meri sikletini. taşıyan büyük devi ler Briand muhtırasma verdi ri cevapta Türkiye ve Rus; i N : gentil navire, disperseront mes ğ z Tile HE #lots, dominant les petits na- dpices dans es #lots, et de mes|peare'in eserinde tâdilât yap kıyorlardı. lerek kocasma: da bu birliğe davetini isti ve ikmdaki vires marchands gul s'inelinent! devant cux avec leurs ailes de Biraz sükünet! robes de söle habileront Te: toile, Gazetelerin verdiği © habere ire Darülbedayi rejisörü Er- © ğrul Muhsin B. Brüksele git- i iş Ayni İngilizce metnin bir de! Şu tercümesine bakınız: İ “Votre âme est agitöe sur Mumsileyhin oraya gidi-| ocdan; elle y suit vos Jarges) su menşeleri ği ri toplamısay a İştİ want sur İes Hots,| Ük imi i yanlış haber al igncurs ou les İ isımdir. Oradan da Parise gi- Zir İ 5 sesli film hakkında tetebbu- diy İta bulunacakmış İ ” Belki burada oto.vo»ii kaza- yüzünden yarım kalmış olan in bazı rsattan bilisti tün bunlar Yalnız bü yahattin bizi memnun Oeden *afı, Darülbedayi ismi altında anbul Belediyesinin neşretti- tiyatro risalesinde küfür say- mm kapanmış olmasıdır. Ne devri ? Bizim spor âleminin *. Mak- yeli, Şerefi tanırsınız... O yal- > spor işlerini değil tarih ki- ılarmı da karıştırır. Ramazan 1 evvel bir yerde fasulye pi- a yiyordu.. Ramazanda oruç maz amma tutar gibi görü- *, zavahiri muhafaza (eder.. Be iğ et pas “emportös per 0 i karşılaştırı : , esas hep bir olduğu halde ifade ne kadar de- gişmiş olduğunu derhal görür- sünüz. İngilizceye ı, kelime teşkili... yakın olan bir cüme arasında| lar fark olursa, Türkçe gi-| ek kelime ve gerek cümle! teşkili hususlarında Garp Tisan: larından bambaşka bir sistem olan bir lisanda fark olmamak mümkün mü? Bu farkın varlığına da bir mi-| sal ister misiniz? (Venedik ta- ciri) bundan tam kırk beş sene evvel bir kere daha dilimize ter| Fransızca cümle teşkil manzarasını câüx mugissantes, bret, ront mes richesses mak değildir. Kezalik, dahâ evvel bahsetti İğimiz cümleye de - şöyle bir'şe- Bu cümlenin en bası, istiham kil verilemez mi? İşeklinde değ or. İ anan eserin sinde bunu şöyle “Nazik yl ve çar, haratımı kumaşlarını azgın $ İbik ları hatırlamadan, kili ip bu mukaddes taş görebilir nın dim?,, (4) Şimdi bu” cümleyi 1260 tarihlerinde —sanki meclisi valâ mazbatasını girift ibarelerini tahlil eder gibi— ak- sama ayırıp birer birer yerleştirmeden, mânasını anla- mak imkânı var mıdır? Halbuki müellif, hiç te anla- şılmaz bir şey yazmamıştır. Tas| r ettiği rasında muteber olan nezaket ve zarafet dairesinde, başlıca şahsı olan Antonyo'nün halini! tasvire çalışmış. Arfonyo'nun denizde bir çok gemileri var. Bunlar türlü türlü tehlikelere| miy|ne de zihne ın centilmenleri a). “Aklınız, engin denizlerde do aştyor; Muhteşem yelkeni salınırlar gemileri rasgelen ufak ketenden ka- onları selâmli ye gi-it dığımız c yazdı etmek me tci y lerde isr de değ yazılmış bir) büs edenin k İade çalışma pike) ğu bir şeydir. Belli bu cümle- lerden daha parlakları da bulu-| İnabilir, Fakat muhaki lan bir şey İvarsa, bir tiyatro piyesinde her! cümlenin —ihtiv İne kadar yükse a eylediği fikir anlattığı his ifade ettiği ha- niş olursa ol- i zaman anla- yazılmış olma- sun. i İşilir bir. şekilde st lüzumudür. Bunun için de, başka lisanlar İlel Elele. : Bu rahat ve huzur devam e-) — Ben, dedi, deftere yazdım. derken, biribirlerine olan - mu-| Gerdanlığı sattım.. habbetleri de olanca -hararetile| frank verdiler.. Ne yapayım? İdevam ediyordu. Ne biribirleri- | — Ah. ne fena ettin?.. Biz, 0- İne ağır bir lâf söyledikleri ne de|nu pahalı almıştık. eçip, yüzlerini Ne yapalım?., iş buluncıya kadar.. Kocası gerdanlığın satılma- sma çok teessüf ediyordu. Karısı — De İyam?2.. nı gelen ber şeyi altüst etti Genç adamın servetini yatırdığı müsesese iflâs etmi: Artık ne bol faiz, hattâ ne de yatırılan para!.. Bunlarla beraber, gezip, ğim gibi, ne yapa- Amcama mı müracaat e- armı silkiyor- Genç kadın a endişe ile sordu: *k bizim için artık di yapacak şey bunu öğrenince, Kadın, bir şey söylemedi. Fa kat çok geçmeden bir mektup geldi. Bu mektup, kadının am- casından geliyordu, Genç ka- ld: — Seni amcam çağırıyor, de- di, hemen git.. Zengin fabrikacı, ona bir iş verecekti, Delikanlı, gidip, gel- dikten sonra, sevinçle karısına: — Amcam haberdar ( etmiş- İci , bundan son- ra başlayacağım. | Ben de herkes gibi bir iş bülu- rumi, çalışır, kazanırım. Genç kadın, çalışılarak kaza-| nılan para ile her arzunun yapı: |“ > P - “> vi 2, abileceğine hiç ihtimal veysi K EZ ii La mu idi? Her halde genç kadın içinde! e ai Şi bir iztırap duydu. Kocası, genç ank, evvelce bol para harceder' — Hayır, der çalışmağa On beş bin| Sen iyi bir) fazı yerken ben de birisi ile i tarih devirleri o hakkında nakaşa ediyorduk. Aramızda cüme edilmişti. Hem o zaman- ki mütercimi sabık Rüsumat E- da uzunca olan cümleleri Tü çenin tabiatine uydurarak mek, ayırmak, kısımlarını biribi maruzdur: Rüzgârlar, kuma 0-| turma, taşa çarpma. . . v. 8. Bum) kadmın hınçkıra hınçkıra ağla- masını bekleyordu. Fakat genç kadın, kocasının boynuna sarıl- ken, kendi kendime tasarruf et- tiğim paradır. Hayret ediyorsun mini Hasan Sırrı Beyefendi idi. Bu defa da Darülbedayide oyna nan bir tercüme var. Bu cümle- nin'iki tercümedeki şekillerin de buraya yazıyoruz: “Akliniz, merakibi Gesimel bahriyeden bulunan —ve bahri muhitte yetişip - geçtikleri seli- nelerin ketenden olan kanatlari le kendilerine tazimkârane bir surette verdikleri selâmlara na- il olan —azametli gemilerinizin yanlarında dolaşıyor... (2) “Aklınız, dalgaların asil ve zengin efendisi gibi, ulak tica- o ihtilaf şu idi: Ben bu devirle- , Tas devri, tunç devri ve de “dum.O bi dördüncü devir da olduğunu iddia ediyordu. Ni- set Şeref'in ihtısasma müra- te karar verdik ve dördüncü devir olup olmadığını sor- Cevap verdi: — Evet! vardır. Piyaz devri! FELEK DI Bum alt tiyatrosunda bu akşam Kömik Şevki Bey Sabık Darül seleri birlikte namus, dayi ve dram gecede 2 piyes facin 3 perde ? perde varyete (1) Traduction de Letourneur:P.6.| (2) Venedik taciri B. 8.10 Hasan Millivelin edebi romanı 95 "Beş hasta var Etem iZZE içindir ki; |tini yuma yuma göğsünün üze- “Dedim ve bunun “i orada bıraktı ve ben gene İi sofrasına döndüm" Ve.. Ge “İhükmediyordum ki; ben onu mca gidemiyecek, döne- 4 girip odasına yatacak. #tesi gün de bana yalvara- rine düşüyor, sandalyede kendi sini zoru zoruna tutuyordu. Hal buki, Rıdvan Bey şendi, diri idi, kohuşkandı. Ben sofraya dö ner dönmez: — Aman Hanrmefendiciğim gözümüz yolda kaldı.. Baksanı xa Hayati uyuyor. Diye lâtifelere başladı. Haya ti Beyin gözleri sahiden kapa- nıktı. Bu lâfları işidir. işitmez; yayık bir ağızla: — Yoo.. Yoo.. Vallahi değil. Daha benim uykum yok. Yalnız İlıktan şöyle bir rahavet geldi... Dedi. Rıdvan Bey devam et- © — Affet Belkiys! Deyecek. . .. dvan Bey çok içmesine en dayanıklı, şenliğini mu Kâza edebilen bir adam, Ona iğim kadarını başkasma iş olsaydım, çoktan sızar, yı duman görürdü. i Bey bile, az çok sersem Kafası ikide bir gözle- — Hanımefendi, siz olmayın “İbette bu ları birer birer ele alarak her bi- rini birer teşpih ile karşılaştı ır. Rüzgârı hafif bir- nefes ile, kuma oturmayı bir kum sa atinin hareketile, taşa çarpma yt da kilisenin taş binasile ha- tırlatıyor. Bu pek güzel anlaşılabilecek fikirleri böyle —artistin ağgin: dan dinlerken değil, hattâ— o kurken bile anlaşılması müşkül bir şekil altında söylem mem ne lüzum var? Böyle bir fikri Türkler kendi aralarında nası! ifade ederler? Biribirlerile konuşurken nasıl söylerler? Bunu araştırırsak el- (3) Ve s.s (4) Ver dik taciri krü B. k taciri: M, Şükrü B, ca sahiden neşemiz . kalmıyor sonra bir) kadeh bile içi — Teveccühünüz efendim. Dedim. Hayati Bey: — Aman bu çocuğunuz ne kadar da yaramaz şey. Çok geç uyudu değil mi?.. Dedi. — Evet amma.. Ben size dar gin... Böyle söyleyişime ikisi bir- den şaşırdılar, Hiç beklemedik- leri bir söz oldu. İlik önce Haya| ti Bey göz kapaklarını zorlaya rak, kaldırarak sordu: — Neden?.. Neden?. Rıdvan Bey de ne söyleyece- gimi merakla bekliyordu. — Neden olacak?.. Nüsret için hiç çalışmadınız. Arkadaşı nıza en basit bir işi yaptırmak istemediniz... Dedim. — Vallahi değil. Vallahi Kaç defa söyledim.. i. Rıdvan Beyin şahadeti ne baş vurdu: tıkız cümlelerden kur-| rine bazen — tekrirlerle, bazan (ki) edatmdan istifade ile, hele tiyatroda çok defa yazı dili ye- rine hâkiki konuşma dili ikame etmekle bağlamak zarureti var- İdır. | İ Ancak bunları düşünerek ya pılan bir tercümeye - hakiki bir tercüme ve bir sâyr nazarile ba- İbrahim NECMİ Teşekkür | il merkezinden kezimize dört İde ve 1100 bin yüz ira kıymetinde ra teberrüü suretile; ylediğini kemali fah — Kaç defa söyledim değil mi Rıdvan?.. Sen söyle. Ve., İlâve ediyordu: — Yoo... Şüphe altında kal mak istemem. Bilmiyorum niçin?.. Rıdvan Bey uzun uzun, mânalı mânalı arkadaşının gözleri içine baktı, ondan sonra cevap verdi: — Eğer imkân olsaydı Ha- İnımefendiciğim, onun söyleme sine bile lüzum kalmadan em- İrinizi derhal yerine getirirdim. İnanmız ki, imkâr'denilen şeyi bulamadım. Hattâ, Nüsret Be- yin tayini benim inham ile de- gil, meclisi vükelânm kararı ile oldu... Bu tayinin ehemmi- yeti var, Bağdat: valil sadrıâzam Paşa bizzat alâkadar ve meşgul oldular. Ben, hakikat ne olursa ol sun gene düşündüğümü söyle- yordum: — İsteseydiniz behemehal Nüsret İstanbulda kalabilirdi... » İkisi de eee l değil mi?... Demek karın, idare ne olduğunu bilirmiş... “© Ekler Tiyatrosu Telef. Beyoğlu 845 Yunan Operet - Revüsü Olimpia - Kantioti - Riçiardi | San'at müdürü Alex. Artadof Bu akşam “Terezina ve Na-| poleon” (operet). Yarın “Hepsi Dişarr” (Revü) Perşembe “Atina Apaşları” | (operet). Cuma 14,30 ta “Hepsi Dişa- dı. Dedi ki: — Ben de metin ve cessür 0- lacağım. . Hayatımızın tarzını değiştiririz. Elimize geçecek pa raya göre geçiniriz. Kadının amcası . zengin bir fabrika sahibi idi, Fakat o zama na kadar delikanlı bu adamla da ıma eğlenir, arkasından daima istihfafla bahsederdi. Kadın: — Amcama müracaat edece- ğim, Seni yanına alsm.. Diyecek oldu. Fakat cesaret edemedi. Genç koca, zevcesine: |rı” (Revü), 17,30 ta “Hri — Sen, dedi, şimdiye kadar| (operet), 21,30 ta hiç defter tutmadın, masraf ne-| Prisesi” (operet). dir, idare nedir bilmezsin, değil| o Cumartesi 21,30 ta “İlk Âşk” mi?,.. | (operet) — Niçin bilmeyeyim?.. Bil| Pazar 14,30ta “İlk Âşk” mesem de, öğrenmek (zor mu-| (operet), 17,30 ta “Hepsi Dişa- dur? . İr” (Revü), 21,30 ta “La Dam | Evvelâ bir defter tedarik edil-İa "Ermin” (operet). — Ne olur biraz piyano ç Im... — Çok yorgunum. Başka bir zaman olsun... Dedim, — Size harikülâde güzel ve| yeni plâklarım var, onlardan çalayım... Dedim, dinletemedim. Israr lârı değil, sanki bir bardak su imişim gibi kolaycacık beni iç )mek için gösterdikleri bol işti- — O kadar çok bizi kendini. ha hoşuma gidiyordu. ze ısındırdınız ve bağladınız ki, Bu, bir kadınm en zayif nok) eğer srk sık sizi rahatzız eder- tasıdır. sek bizi affetmeli ve bunu Sizi Onun içindir ki, çaldım ve,.|sevdiğimize bağışlamalısınız .. Söyledim! Daha neler.. Ne kompliman- * lar?.. — Minnettarınızız.. ya ettiniz!, Helç Rıdvan Bey durmadan söyleniyordu; — Hayatımın bu gecesini ömrümün sonuna kadar unuta- mıyacağım , Hanımefendici - ğim... — Sizinle görüştüğüme çok bahtiyarım.. * b Onlar kapıdan çıktılar, “ben Bana: — Allahaısmarladık... Dedikleri zaman saat yediyi geçiyordu. İkisi de bitkindi, iki side damarlarını tutuşturan İşehvet alevinin hızı içinde bü- nalmışlardı. Birisi elimi bırakı- İyor, öbürü Si or, ağzma gö- iyor ve.. Çürüecek kadar ellerimi öpe öpe söyleniyorlar- — Oooh... Dedim, geniş bir nefes aldım. Ömrümün hiç bir gününde bu kadar yorulmamıştım. Nüsretle uğraş, onlarla uğraş, bir tayin emrini geriye aldırmaya çalış ve. Hiç şey yapama. Bu ge “Kabarenin | lerdi. Son günlerde Cenevre'de lanan Akvam Cemiyeti bu him mesele ile meşgul olm tur, Briand, Curtius, Henderi Motta ve Titülesko'dan mü kep komisyon mesaisini bi miş fe son iki 2; muhalel tine rağmen Türkiye ve Rusj nın davetine karar vermiştir. Bu karar dünya: siyasetir çok mühim akisler si Fransa'nın Debats gazeteleri if görünüyorlar ya'nın iştirakini Berlin — Ri ma — Moskova müsellesi ile lâkadar görüyorlar. Ne olu! olsun, bu karar çok doğruduf Türkiye ve Rusya bugün A pa ile çok yakından alâkads” dırlar, j İnhisarcı bir zihniyet ile dü şünmiyenler için buradan dahi tabii bir şey olamaz. Birliğin gayesi bilhassa $€ noktalarda toplanıyor: I — Milletler arasmda sulhü temin etmek, 2 — İktısadi buhrana çarele' bulmak, Bu her iki mesele de Türki yenin gayelerinden hariç deği dir. Sulhçuluğumuzun kıymetli bir tezahürü olan bu davet, beğ nelmilel siyasetteki mevkiimisi pek güzel izhar ediyor. SAMARDJI YUNAN OPERET 'TRUPU tarafından ve Matmazel Lantari iştirakile TO DİAVOLO PEDO Yarınki çarşamba okşamı IGLIKIA NANA perşembe akşamı BAYADERE l Bugün saat 183 FRANSIZ ) ie matine olara TİYATROSUNDA meşhur viyolonist VASA PRIHODA nın YEDA KONSERİ |ce hayatta ve kararlarımda ilkf muvaffakıyetsiz gecem oluyor )du! İ Ben de şaştım ve, — Galiba Nüsretin hi var... | Deye söylene söylene doğ İyatak odama yürüdüm. Lâleyel İtemibih ediyordum: — Dünya yerinden oynasa bej ni uyanacağım saate kadar b Takın! ... İlk gözüme çarpan şey, Nüs retin yatağı oldu. Boştu! Bakmidım: Odanın hiç bir rafmda da yok! — Acaba başka bir odaya gi ripte sızdımı, ne oldu?.. Dedim. Dışarıya çıktım, se lendim: — Lâle! — Lâle! — Nüsret Bey nerede?.. O da uyku sersemi: — Bilmem efendim, Odalar” da yok mu?.. Bitmedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: