22 Mart 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

22 Mart 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

illiyet ö: z Telefon numaraları: © 24311 — 24312 — 24313 ABONE, ÜCRETLERİ Türkiye için elen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş Ur. Gazete ve matbaaya sit İşler jin müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlarm © mes'uliyetini sabul etmez. — Bugünkü hava Dün. en fazla hararet 10 enaz 25 rüzgâr müzehavvül pd. Bugün - Kulak Misafi Nevruz! © Bugün İranlıların Nevruzu.. dartın 9 una tesadüf eden Nev- uzun İran ananesini güden €s- İli devir ricali arasında mera- imle kutlulanması adetti, Eski * Nevruzların ve hele Nevruziye ç İlenilen bir nevi baharlı reçelin “ nedhi bugün bile dillerde me- # el halinde dolaşır durur. K Nevruzda başları s harfr ile “e ; “ saşlayan yedi türlü tatlı yeyen : E * er olduğunu söylerler. Dün, bi "| *im İranlı çaycı ile şaka- “ b;k; in — Bakalım, bize Nevruziye- İk ne hediye vereceksin!, © Meğer, hediyesini hazırla- dış. Herkesin önüne birer pusu A uzattı. Bir haftadan beri içi- Ten çayların esmani.. hi Z Arkadaşlar, pusulayı görün- Ni : * e yüzlerini ekşittiler: a İk: li İle “in yi k t a “ | e” > — Nevruzun heddiyesidi... «Birisi atıldı: Yak vaz göçdik Nevfiza!| E taha vakit var.. Hediyeni yarın! il irsini. İni. Kulak MİSAFİRİ tı Neşriyat Hayatı Fransada neşredi- “len mühim eserler i Tl Fransada neşredilen mühim , giserlerden bahsetmek istersen imparatorluğu . hakkın- 4 pla vücüde getirilmiş bir eserden Yahsetmemde . imkânsızdır. M. pAndrd Siegfried tarafından ya- alan bu eserin yakında İngiliz- tercümesi de neşredilecektir, #Wüellifin daha evel Amerikaya e Kanadaya dair yazdığı iki çok büyük bir şöhret kazan . Şimdi İngiliz İmperator hakkında yazdığı eserin az ehemmiyet 'kazanmıya- malâmdur. Bu eserin İn- :ye tercümesi neşredilme- evel “Times,, gazetesi baş le bu eseri hülâsa ederek hatalarını karilerine bil- işti, Fransız muharrir ese $ v. z 1 bir ehemmiyet Fikir, kat her halde yalnız İngilizlete kalmamak icap eder, gile İngiltere ile yakından u ılmayan dünya- Asrın umdesi “Milliyet” (r | da hangi Öl eki YL 22 MART 1931 Bu gün İngiltere büyük bir bul can geçiriyor. İşsizlerin adedi İDAREHANE — Ankara eaddedi| artıyor. Fabrikaların kapıları (0: 100 Telgraf adresi: Mülliyet, Ie-| kapanıyor. İngiltere malmı sat mak için müşteri bulamıyor. Bü tün bu müşkülğt etrafında söy- lenen şov doğrudur. : Fakat İngilterenin inhitatınamı şahit oluyoruz. ? İşte M. Sieg- İSİ rid'in eseri İngiltere — hakkında düşünürken acele bir hüküm için lâzımgelen ma- lürmatı pek babe bir surette vermektedir. İngiltere - büyük bir buhran geçirmektedir. Bu- na şüphe yok.. Fâkat İngiliz milletinin yaşamak kuvveti, ha yat kabiliyeti, o kadar sağlam- dır ki bunu unutup ta bu mille- tin istikbali hakkında bir ta- (kım hükümler vermek doğru o- lamaz. Bu hakikat bir kere tes- bit'edildikten sonra kalıyor di- ğer noktalar: İngiltere yenili ge karşı sabırsız bir istek gös- teren milletlerden değillir. Bilâ kis mazisinin içine gömülerek kendisini diğer milletlerin fev- kinde görmekten hoşlanır. M. Siegried uzun tetikikattan son- Ta şu neticeye varıyor kibu günkü İngilterede sanayi ve istihsâl vasıtaları olan makine- ler eski tarzda kalmakta de- vam ediyor. İngiltere umumi harpten sonra pek kuvvetli ra- kiplerle karşılaşmaktadır. Hal- buki eski biçim vesaitle bu ra- kipler karşısmda nasıl muvaf- fak olacak.? Fransız muharriri- nin çok ehemmiyetle bahsetti- ği bir noktada bu gün İngilte- rede maişet mikyasmın yüksek olmasıdır. Çalışanlara çok üc- ret verilmektedir. Halbuki bu paranm daha azile yaşayan diğerleri memleketlerindeki a- mele hiç te aç ve muhtaç değil dir. Fransız muharriri İ: İ çilerine çok para verildi eşyanın maliyet fiati de arttığı nı bu yüzden ise mallarını daha ucuz satar rakipler karşısında İngiliz sanayiinin bu vaziyette rekabet edem eği fikrinde- dir. Fakat İngilizler memleket lerindeki maişet mikyasından şikâyetçi değil, belki bununla müftehirdirler. M. Sigfride bü bu gün İngilterede bol para sar | fedilmesinin fazla kazanç olma sından değil; belki eskiden ka- Jan servetin yenmesinden ileri geldiği iddiasındadır. Bu bahsi daha ziyade uzat- mak için yer yok. Diğer bir bahse geçelin, İngilterenin Av- rupâ ile alâkası ne kadardır..? Şimdi İngilizler kendilerini Av rupa kitasından ziyade kendi di lerini könuşan ve kendi rrkları- 'na mensup olan denizlerdeki do minionlar ile alâkalarmın daha sikr olduğunu söylemekten bir zevk düyarlar: Fakat dominion Har bu gün artık büyümüş,, ayrı (birer ev açmış yetişmiş oğulla ra behziyorlar. Bir baba âyrr ev de oturan, ayrı geçinen bir oğ- lu tarafından hürmet ve muhab bet görebilir. Lâkin bu baba gi- dip te oğlunun evinde etliye sütliye karışmak isterse görece |azzam imparatorlu r ği mukabele istiskal olmaz. ?İş | fazası için de İngiltere Avrupa iliz âleminde şimdiden bü-|te ona vatan olan İngiltere ile ve uzak denizlerindeki dominionla- Fakat düşününlürse İngilte |rm : hakkında yazılmış bu derece beral karşılıklı vaziyeti. Bununl, ber dominionlar ana vat bana derler! i damarlarında bir damla kan ; Sinirleri berbat, höcreleri battal olmuş. Hafıza zekâsı temamen sönmüş! — Şuur yok, his yok, irade yok, ir insanın hiç bir şeyi yok! dutsuz sorgulara cevap ar: cak. Bunlara cevap vermek, hük metmek için neo kalbi parça- © Koca bir kadavra sanki teş- |lamaya, ne de beyin höcrelerin- ih masasının üzerine yatırıl- |de hayat izleri aramaya-lüzum mış, otopsi yapılması için kal-|yok. Bu satırlar bulmak, oku- nin son can çekişmesi bekle-|mak hepsini, her şeyi: ' anlatacak, pie Etem İZZET kafa tası parçalanacak, ciğerler 'Tam bir ölü. Öyle bir ceset|nişterlenecek ve bakılacak: — Aceba kimmiş, nasil yaşa- dimağ jmiş!.. Ve bu beyni burgulayan hu- herkese yaşaya; | Mizah, . Bir, iki, Her iki eser, zahi: ikisi de zahiri görünüşüyle bi- rer güldürücü oyun addedilebi- lecek haldedir, Fakat insan bir parça mev-| zular ve vak'alar etrafmda dü“ şünürse, bu - zahiri gülünçlük perdesi altında kuvvetli biz acı nın saklı olduğunu, bu güldürü di tezyif ve tahlil ettiğini hisse ve mânalı kömedi olduğu kısa bir mülâhaza ile tahakkuk edi- yor, ... Bir perdelik “aptal, piyesi meşhur Zuici Pirandello dan tercüme edilmiş. Bu &omedi İtalyanın biir aralık içinde “bo- ğulmuş olduğu siyasi mücade- le ve ihtiras hislerinin insanlık duygusunu nasıl mahvettiğini gösteren küçük bir eserdir. muhalif siyaset takip eden İ gazeteciden her biri ötekine ko | ilayca ve ucuzca kastettirmek is teyor. Bu istek o kadar kuvvet | li ki sefalete dayanamıyarak in | tihar eden bir kadma bile gaze teci acıyacak yerde: —Aptal, diyor, mademki ken dini öldürecekti, bari evvelâ Romaya gidip vatanın düşma-| nı olan Mazzariniyi öldüreydi | de sonra intihar edeydi; hem seyahat masrafını da ben verir dim! Bu sözleri işiten, sefalet ve verem yüzünden ölüm haline İgelmiş eski bir gazeteci, zaval- Jı müntehirin aptal olmadığını isbat için kendinin Mazzarini İtarafından ayni maksatla gön- İderilmiş olduğumu söyliyerek politikacılığın çirkin ve korkak iç yüz ü ortaya çıkarıyor. “Aptal, da Hüseyin Kemal | Bey hasta ve hayalperver eski İ gazeteci tipini pek canlı ve ta- bit oynadı. Hazım Bey de poli- i tikacıyı pek güzel temsil etti. | Yalnız korku sahnesini daha az gülünç yapsaydı, eserin ka- rakterine daha uygun olacaktı. | .»» “Bir.iki üç,, “Aptal,,. dan da ha çok gülünç ve bir “Fow-rire,, oyunun bütün evsafı haizdir. Üç perdeden mürekkep olan 0- yun yalniz bir buçuk saatlik bir vak'ayı tasvir eder, Bu vak'a da bir taksi şoförünün zengin ve asılzade bir şirket müdürü yapılmasından ibarettir. Kendi himmetiyle, yoktan zengin ve kuvvetli bir banka tesisine muvaffak olmuş ve Imemleketin bütün zengin ve kibar mahafilinç hâkim kesil- ann İngiltere şimdi istikbalini bu evlatları ile birlikte olmakta gö rüyor, Fâkat İngiltere kendini Avmpadan büsbütün ayırabi- lir mi...? Hayır.. Bizzat bu mu- uğunu muha- nh, Edebiyat, San at ünçlük perdesi altında ri içtimai dertleri vr tahlil -eden kuvvetli birer komedi mahiyeti gösteriyor Bu hafta Darülbedayi iki ko|miş bir bânker var, Bu adamca medi oynıyor: Bu eserlerin her | ğız karısı, iki kızı ve yanlarm- da misafir olan Amerikalı bir milyârdetin kerimesi ile bera- ber bir hafta tatil yapmak, ki- ra gitmek üzere iken, Amerika Irkızbir taksi şoförüne âşık olduğunu, onunla evlendi hattâ gebe bile kaldığını itiraf ediveriyor; Halbuki kızın anası cü sahnelerin birer içtimai der | babasi Wa bir saate kadar gel- İmek üzeredir. diyor. İlk bakışta vodvil zanne| dilebilen eserlerin birer güzel | cinin bütün vasıtalarını ve nü-| İşte o zaman büyük maliye- fuzunu kullanarak bir saat için- de taksi şoförünü Başkonsul unvanını hâiz, bir Kontun ev- lâtlığı ve asalât unvanmada mâlik, bir anonim şirket resisi, iki kibar klübün âzası,... Velha- sıl Amerika lı bir mily arderin yalvararak kabul edeceği bir damat haline sokulduğunu gö- rüyoruz, Üç perde hep bu baş döndürücü faaliyet içinde geçi- yor ve nihayet banker efendi jne kendisini say iyeye götüre- "cek olantrene yetişebiliyor. Tam bir vodvil mevzuu de- gil mi? Eğer müellif bu insanı i gülmekten kıracak oyunda, ay- ni zamanda asalet, kibarlık nü- fuzluluk... Gibi bugünkü cemi- yetin bayıldığı vasıfların nasıl kolayca satın almır, mânasız cansız, ruhsuz şeyler oluduğu- nu da göstermiş olmasaydı, sa dece gülünür ve geçilirdi. Fakat eser, vodvil hudutları- müessir hamlelerle, Avzupanın yüksek Bürjua âleminde her şeyin nasıl paraya çevrilerek itezlil edildiğini anlatıyor ki, buna sadece bir vodvil demeğe güç dil Vafir. Bu eser âdeta Ka- pitalist Bürjua hayatı için bir ciltlik müâhazeden daha kuv- vetli bir hücümdür. Bu hücumu tadil eden yegâne nokta, gene bankerin kendi kuvvetli şalısi- yetinden ibarettir. Filhakika o âlemi gülünçleş- tiren bütün koflukları, gene o âleme mensup kuvvetli karak- ter sahibi bir adamm faaliyeti sayesinde görüyoruz ve o âlem- den soğurken kudretli ve ma- haretli bankerin şahısmda gene o âlemi sever gibi oluyoruz. Oyunun tezi için belki zayıf bir nokta olan bu mülâhaza, gü lünçlük itibarile bilâkis fazla bir kuvvet oluyor. “Bir iki üç,, ün kahramanı İs misil Galip Beydi. Banker rolü- nü öyle kendine Yyakıştırarak, öyle canlı ve tabii, öyle sür” li ve maharetli oynadı ki bütün temsilin zaferini nefsinde topla mış oldu, Vasfi Rıza Bey kibar laştırılan şoför rolünde tabii ve mübalâgasız bir şahsiyet vücu- de getirdi. Küçük Kemal Bey emektar kâtibi, Behzat Bey cs- ki ve para ile alınmış asılzade- yı, Emin Beliğ. Bey yeri alman müdürü pek iyi temsil ettiler. Yalnız Amerikalı kız rolünden ile alâkasmı muhafaza etmeğe mecbur bulunuyorlar. M. Siegf- ride in eseri mühimdir. Fakat ittabi İngilizler tarafını an ve Pusulasız, kayıtsız yaşayan Belkiys'ten Gündoğdu Emi- neye, Emineden Cahit için yaşa- yan ve son nefesinde hayatını yalnız ona vererek yaşadığını zanneden Belkiys'e kadar gizli kalabilen en küçük bir noktayı bile birakmayacaktır. Cahit... Cahit ! Allahım bu nederin sizri- miş? İki gündür biliyor ve his- sediyorum ki yalnız onun adını sayıklayarak yaşıyorum, Onun l ji icağı anlar geliyor, nefesim gırt- lağıma birikiyor, o zaman: — Hah işte ölüyorum... Diyorum, birden bire Ezrail tutup: — Ne olur beş dakik daha. başka aksıyan hiç bir vazife gö rülmedi ve oyun haklı alkışlar. la nihayete erdi. NECMİ ondan ayırmat... — Merhamet et... — Ben onu seviyorum... — Onu sevdiğim için yaşa- mak istiyorum. — Bir az daha yaşayayım. — Onu bir defa daha görmek için yaşayayım... — Bir defa göreyim.. Diye çırpmıyor, haykırıyor, parçalanıyorum. Belki bir ikilgündür yanıma hiç kimse gelmiyor. Beni ya ca- nmı çekiştiren bir hasta zanne- dip korkudan, ağınmaktan, deh- için yaşıyorum. Kalbimin dura-| şete düşmek endişesinden yanı-|rede olduğumu, ma gelmiyorlar, yahut ta ben Kimlerle konuştuğumu seçeme- bir hezeyan hastasıyım. Gelen- | leri, gidenleri farkedemiyorum! | Kafamın içindeki son yor, düşünebiliyor, merhamet, teselli Selişieki 4 ı koco iği başa “çıkararak, ge-| na sığışamamış;. öyle İnce ve| bidmecemizin halledilmiş gekli 19-3 4 $ 6 7 89101 buyünkü bilmecimiz Soldan sağa: 1 — Yazı aleti (5). Üstüne yazı yazılan 2 — Nikâhlah (4). “Aktörün işi (3). 3 — Teslim olmak (3). Bas- ton (3). Eskiden mürekkep içi ne konurdu (3). 4 — Miftah (7). Nota (2). 5 — Para (5). 6 — Nota (2). Eksik (3). kat- iyen (4). 7 — Cins (3). Dem (3). 8 — Sonuna bir (2) gelirse ör İdeğin kardeşi olur (2). zaman !(2). Bir renk (2). 9 — Nota (2). Cilt (3). ye- ni (3). 10 — Çok güzel (5). 11 — Pehlivanlık (5); Ko- lay (4). Yukardan aşağı: 4 — Zülmet (8). Balrk tutu- lan alet (2). 2—Dökülen (4). İstirahat(4) 3 — Körfez (5) 4 — Lâhim (2) Hakikat (3). İstifham (2). 5 — Eşrap (4). Nâr (4). 6 — Bir erkek ismi (4), Bir yağ ismi (3). 7—Arka (3). Sonuna bir (m) gelince yarımlaşır (2). 8 —Hicap (2). Şart edatı (2). 9 — Futbol kaleye girdi (3) i — İkamet (5). 11 — Afrikada bir çöl (5) Bir gark. iz (Özer. Meklepliler müsabakası İlk tahsil 96 ıncı hafta müsabakasında birinciliği Darüşşafakadan 845 Kâzım HalilB. kazanmıştır. Yazısı şudur: Bu haftanın en mühim habe- ri ilk tahsil için hazırlanan lâ Iyihadır. Cümhuriyet hükümeti- İnin yaptığı bir çok inkılâplar meyanında ve belki de en ön sa- fında bulunan harf inkılâbından sonra maarife daha ziyade ehem | miyet verilmiştir. Bundan 5 — 10 sene evvel kendimize bile kâ- — Ne oldun kızım, niye ce- vap vermiyorsun ?.. Diyor, baş ucumda hüngür hüngür ağlıyor, çırpııyordu. Gözlerimi bir ili defa zor a- çıp: — Ne var anne?.. Diyebildim! gene baygın, baygın, dünyayı görmeden, ne- ne yaptığımı, (bileceklerdir. i“Türkiye” vardir, bütün vatan- fi gelemiyen ilk mekteplerimi Gene ağaçlar ğüm, birlikte oynadığım bir kız çocu- ğunun sarışın çehresi. O sene baharı, yazı birlikte geçir- diğim bu kızı şimdi her sene kış ge) çip te ağaçları çiçek açmış gördü- ğüm zaman yeniden hatırlarım. Kı: xm hiç bir fevkalâdeliği yoktu. Fa- kat belki de o yaşta her şeyi beğe- nip sevmek zamanında olduğumuz için biribirimizden memnunduk. Son va o kz ne oldu..? Bilmeyorum. Aradan seneler geç- ti. Ben her baharda ağaçları çiçek açmış görürken gene onu hatırlamak to devam ediyordum. Geçen sene bir tesadüf beni o köye yollamış oldu. Mevsim bahardı. Bütün teferrüatile canandı: — Ah, diyordum , acaba © nere de.? Onu bulabilirmiyim? . Yüreğimde hafif bir çarpıntı vardı. Tereddüt ediyordum: — Bulamazsam, yahut onun akibe ti hakkında acı bir haber alırsamt,.. Fakat nihayet karar verdim. Şu pek öyle büyük olmayan köyde onu aramak zor değildi. O buranın yerli halkımdandır. Eğer kendisini bula. masam bile her halde ne olduğuna dair malümat alabilirdim. Köy o kadar değişmişti. Senelerce evvel gördüğüm yollardan tekrar ge gerken bazı değişiklikler bulmayor de gile, Eskimiş bazı bazı binalar bakarken içimde bir ıstırap duyuyor, yenilere gözüm Tüştikçe bunları pek çirkin buluyordum. Nihayet gideceğim yere gittim. Karşıma çıkan ihtiyar bir kadına ken dim tanıttım. Onu biliyordum. Sor- raz hayret etti: — Siz, dedi;'onu aramak için mi buraya geldiniz?.. Bugün yapılan zarif, sıhhi, aza- metli irfan yuvalarımız sayesin- de kifayet edecek bir hale gel- miştir, Yüzbinlerce vatan evlâ- cı bü yuvalardan feyz alıyor. Bu seneye kadar Türk tabaasın- dan oldukları halde Rum, Erme ni, Yahudi ve ecnebi mekteple- rine giden talebeler; Cümhuri- yetin kanunu ile artık yalnız Türkçe tedrisat yapılan, Türk hars membalarını teşkil eden, a- ziz Türk mekteplerinde okuya- Ortada yalnız daşlarn gayesi bunu o yükselt- mektir, O ise tekmil'vatan evlâ- dı memleketin milli mekteple rinde okutmakla olur. Şimdiye kadar ecnebi mekteplerine gi- den talebelerimizin bundan son- ra başlarındaki tefneli armayı atıp yerine rakkamlısmı taka- rak milli mekteplerimize koşar- ken görmemiz elbette göğsümü- zü kabartır ve Cümhuriyetin ne kadar sağlam temellere malik olduğunu her zaman, görmekle müftehir ve mesüt oluruz. Demek | — Beş; hasta var... çiçek açarken —FRANSIZÇAD, — Ek, o hemen öyle aştım. Nihayet Fi gehresnde büyük bir değişiklik dı. Nedense çok yaşlı çehresinde büyük bir değişiklik ni unutmamıştı. Fakat gelişime ret etmekten kendini alama; Derhal etrafımızı bir takım çoc aldı. Doğrusunu söylemek lâzmm Birse bunların yaşlarını tahmin miyordum. Hangisi daha büyük, gisi daha küçüktü?. Yalniz olan şey şe idi ki bunlar İftihar mı ediyordu, yoksa ik gizlediği bir ıstırap mu vardı?.. nız şunu söyledi: — Çocuklarım... Ben bundan pek memnun gibi göründüm. Sonra ona çoc muzun birlikte geçen bir bah bahsetmek stiedifim zaman: — Tamtamile hatırımda, dedi, nız gene bahar.. Fakat biz ihti yoruz... Kadının sesinde bir titreyiş Bu ziyareti daha fazla uzatmak di?.. Tanımadığım kocasından isin, cukların şaşkın şaşkın bakışları 89 yün sokaklarda koşar gibi, avdet diyordum. TEŞEKKÜR Refika ve hemşiremizin cenai merasimine iştirak ve telgraf Vİ mektupla taziyet lütftonda bulund zevatı kiramın ibzal ettikleri sami ve lütufkâr alika ve tesellilerinde| dolayı mütebassis ve minnettar k# lan ailemiz, derin teessürleri sebd| bile ayrı ayri teşekkür etmek imki ını bulamadıklarından kusurumuzul elemlerimize bağışlanmasını ve b suretle «lenen vaki minnet ve şük ranlanmızın İğifen kabul buyurul masını rica ederiz. Koca Eli meb'usu Hukuk Fakültet Selahaddin Reisi Müderri Tahir MÜESSİF BIR IRTİHAL Rusumat tatbikat kursu Vi Musevi Lisesi Coğrafya mual Jimi Nurettin Beyin refikası Ha nim vela etmiştir. o Cenazes Kadıköy'ünde Yoğurtçu Köprü sünde 1 numaralı haneden bu gün saat ikide kaldırılarak Kâ racanhmet'teki aile kabristanim defnolunacaktır. lah rahmet iyesi üzeri: le birer ur gibi â şıp büyüyorlar! Aile hasta, Ka Dı, şimdi bunlardan birisi ö-İler hasta.. ve... Hayat bütün İ lüyor. Son akibet ve son hüküm | hastalıkların zehirli mikropla! bu: — Bir hasta ölüyor... — Dört hasta ölecek!.. Fakat bununla tamam mı? nr salyalı dişlerinin © arasınd besleyen bir kaynak! Hastaltj hangi tarafından bakılsa Bâ hasta ve tek hasta yalnız o gö Artık yer yüzündeki iztiraplar | küyor: duracak, gözyaşları yat maskarası alın perçemle- dinecek, Hayat!... Buna dikkat... Onu koruma rinden yakalayıp sürüm sürüm |onü kurtarmak, ona yeni istl süründürdüğü biçare insanları|metini vermek, onu insan ahi başları boş bırakacak mr? Bütün günahlar kına, ileri ahlâka, sıkı, disipli yalnız bulci, inzıbatçı, cemiyetçi ahlâl beş hastanın başmamı kopu-|çıkaracak yolu ve hızı göste yor? Cemiyetin bun çu yok mu, Cemiyet İden bakışlarımı söndürdüm! Hissediyorum ki artık ben teme yok olacak! - mı, insanlığın hastalığı dimağ | yaşamıyorum! Yer yüzünde yo-|mu... baş ucuma gelmiş gibi telâşla-| hücresi ve gözlerimdeki son 1- Zum. Kalbim son mukavemeti-| o Ruhlarda hastalık var, illet|de hattâ kendi intikamlarını | nıyorum, sanki onun ellerinden | şık yalnız onu, Cahidi görebili-'ni gösteriyor! Dururdurmaz her vicdanlarda, mikroplar ondan af, şey bitecek, her şeyle beraber/ahlâkı, onun fazileti, onun fera- da hiç su-İmek lâzım. Yoksa bütün insa! hasta değil |lar, eskiyi yıkan, yeniyi yap yok meyli ği | devir benim gibi son nefesleri! insan | nutarak haykırmakta devam € decekler. (Bit #0) e Gi iy

Bu sayıdan diğer sayfalar: