11 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

11 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i |,» bana hen iltifat l ' > bu ikramlarını ödeyemetim. a, Cazgır ve çallı Kari! Bu hafta sadece küçük ve t amiz bir o masalım var. Sizi “lmazsam anlatayım. (Evvel za- Man içinde kanbur zaman içinde bir Şallı varmış). “Masalı biliyoruz di- yeceksiniz,, değil mi? Hayır acele Mmeyiniz, , “Fındıklı sarayında Çallı İbrabi- Win geniş atelyesi, dıvarda ve yer- de resimler Manet, Monet, Cesan- > Krişenko, Sonra tebeşir tozun an yapılmış Portere Poşatlar. Ses #şik var, Bu akşam atelye meş'e- ue, Çal, misafirlerini gözle başıma ?plar ve der kiz — Çocuklar! Bizim oğlan! Din- leyin! Ben (5) El Naci'ye bir isim dum: “Cazgır!,, San'at ve matbuata mensup mi“ #irler Çallı'nın ibdar sandıkları bu Bayi kelimeden evvelâ bir şey am Mizlar ve sorarlar. — Cazgır da ne demek? Çallı Cazgırı şöyle anlatır: *Bzim oralarda, pehlivanlar gü” “sir. Güreşten evvel bir adam $i- kar. Nida eder. “Burası er meydani. Gelin görün pehlivani,, diye dol” 9 ve bağırır, İşte bu münadiye bizim oralar- da “Cazgır,, derlerm m Çallı, sevdiği ve sevmediği, imi tanlara resimdeki muvaffakıyeti ka- . File isim takar, Ve payidar olur. Bunun yakın misali “Çallı, M5 endisine verdiği bu isimdir. Ve Çallı hakikaten o kadar Çallıdır ki © hiç değişmemiştir. : Çallı filozoftur. Çalir âlimdir. | Çalik zeybeketir. Çallı kimyaserdir. Çalir hocadır. Çallı... o ressamdır. Çallı Çallıdır. Ve her şeydir. Elif Nacinin — kelemi Çellı için 9 kadar çok sitayiş yazmağa alış | iş ki artık pek bellediği bu yolda li beklemeden yürüyor. Sonra Cazgi Feridun Bey İlninde Muğlalı bir gençten sor- Müşlar; Çaldaki veya ( Çall'da- Ki cazgirinin - manası bu Muğlalı cin izahında şu mahiyeti almış. “Cazgır, diyarın bütün pehlivan- tn yenmiş ve artık yeneceği bir Pehlivan kalmamış olan kahraman- dr. ki pehlivan güreşlerinde hakem 2. , . Ben Cazgır'ın, ne demek olduğu" |“ bilmim. Yalnız — Cazgırın peh van güreşlerinde bir rolü oldu” ta eriyor. Fakat Besi meydan, döğüğen asil pehlivanlar. ve ayar fekat bu kelime benim 1, ıma gidiyor, Kendimi mektep. | bana not veren hocamın karşi da zannediyorum, Mekteptenbe- etti, Ve ben “alık hakkı, Cazgır,, sesleniyor Burası çn meydani, gelin görün | ,, ivani,, şimdilik sadece 28 muz vardır. Elit Naci ie, Çallı amimi böyle telâifuz | ! o Fıkralar bi, hel - Ange, David heykelini Sağırmış ve heykeli nasıl bul- dar, hattâ biraz da fazla bir maba-| gi az nazarında bir kıymeti olabilir. Ha- | gi Mi san'atin bütün san'at şubelerinde yerleşmekte oldağu 8 Sıralarda mimarimizin vaziyeti de den çu şayanı dikkat kısımları okun yalım. “Asri san'at yapalım. Yeni şey- ler vücuda getirelim. Fakat mazi den ilham alarak. Maziye müracaat ettiğimiz takdirde orada mimari i- salim ve mantıki anasır, zengin ve güzel bir muhayyolenin mahsu- barikulâde tezyin heyeti nmumiyesinde gizlidir. Te-| mel olarak alinacak bu unsurları geniş bir fikirle tetkik ettiğimiz tak dirde hiç şüphesiz ki modern san'e- te vasıl olacağız. Fakat bu modern san'at, Türk san'ati olacaktır. Yeni san'at yapacağız diye ks- ruldukları memleket için belki pek hattâ fevkalâde güzel olen, fa- ve tabintinin başka şey âli, kat semasının ziyası güzelliği büsbütün başka ler istiyen bizim m na aykırı gelecek raimari şekillerini ak | Medeniyet ve desen (Resim) Telâşlı, «sinirli bir medeniyet| içersindeyiz. “Gün, ün dakikası da kikasına uymuyor. Daima yeni bir kıpırdanma, yeni bir şeyler olmakta ber batan güneş doğan aya ertesi | gün için hazırlanan müjdeyi fasıl. dıyor. Bir didinme bir hengümedir gidiyor. Yorgunluk, durup dinlen me nedir? Artık bilinmiyor. Şimdi saf kırların kekik sinmiş havasin-| 'dn teke (o kokulu “pan, nayini üfürmüyor. Hırçın, tiz fabrika dü- 'dükleri tekin olmıyan © esatiri ihti- zazları rencide ediyor, ürkütüyor. Fiâvta sesli memfler kelifli mülah- ham silenler ve çapkın “setir” ler- le mersin ağaçlarının serin gölgesin. de oynaşmıyorlar. Sarhoş ilâhların acayip snyhaları dünmiş. Kahkaha ları küçük gök gürültüleri halinde ufakların gerisine çekilmiş. Mühip beton arma inşaatla “Carre,, bir me deniyet göğe omuz vermiş. Kıvrak ve oynak £ hareketli bir bekkanal şimdi nerede? Makineleşen insanla- | rın tek ekspresyonlü çehreleri bizi korkutuyor. Kâinat ( yükselen du- man ve yukardan yağan © kurumla sincabileşmiş. Ne oluyor! | Evet kara omuzlu medeniyet yol alıyor. ilerliyor. Şimşek çakımtılarile yıldır rm gibi tepeden © inen bu gayızlı medeniyetin hurdabaş odici sekle tinden kaçınmak için ne yapıyoruz. Acaba bu yüksek teknik dünyası- nın gidişine ayak uydurabiliyor mı yız. Yenilik! Daima yenilik yarın | mak mevzuu bahis olamaz. Diğer abideleri de tamamen | veya kışmen © kopya etmek doğru değidir. Çünkü bunun bediyat de| , ancak asarı atikayı ihya noktai yır, biz san'atkârlarımıza bunu tav- siye edemeyiz. Onlar ne yeniden inhal, ne de eıkileri kopya etmeli- dir. Onların vazifesi ibdadır. | Hini hacette modern mimarinin basit eşkâlini kabul edebilirler. Fa- | kat bu takdirde fer'iyatta tamamile Türkün meli olan modern üslubün vasfı mümeyyizini. teşkil edecek o- lan Şark zevk ve'lezzetini nazari iti bare almak lâzımdır. Memleket inkılâbı için lâzım gs en anasırı hariçten istinneye demez zül etmiyecek kadar zengindir. Sırf bir isaret mahiyetinde olan ve sanfatkçirların şahsi meyillerini hiç te kayıt altına | almıyan bu esasla. rın mimarlarımız tarafından iyice İ anlaşılıp benimsenm. e İlk meydana koyacakları eser belki muhteriz, hattâ fena olacaktır. Beis yok. Böyledir diye ye'se dür | mek-olmaz. Bütün bunlara rağmen! çalışmak, doğralağunda ve iyiliğin de şüphe olmayan bu yolda devam, | herne bahasr na olursa olsun devam | etmek lâzamdır. | İ Modern san'atin — istikrers için | jütenilen anasır “bu ilk tecrübeler- den doğnünkter. Memleketin bütün san'atlcarlarının gayretleri de asla maf göstermeden ve steşin bir kalp ile, hep bu istikrarı inihdaf etmez, ye G. Mengeri i burn kasımı- tn sözleri amda rar e pen zi a Ange eline bir avuç | ver tozu olarak iskelere çekimi ve kalemle ötesine beriine de! kunarak yontar ri ii başlamış. İ erek sormuş İ Doğrusu heykel Ny ten sonra vali Pietro Side- “e vu sormuş, ali heykeli tenkiden bazı $€Y- canlandı. | İ “ Ötutabilmiştir? Bu kiymet bülemü- “İ 13 veya telefonla randevu alma bugünü o kadar çabuk ihtiyorlatı. yor ki. Müthiş bir hiz almadayız. Dünün baş döndürücü sür'ati yarın kirin yanında toplanıyor. Binnetice mütemadi muhteşem bir dekor deği | yaçlar ve ondan doğan yeni sanayi, bu muhakkak ama elbette ki bu mü essesenin bir uzviyet gibi iptidai bir hüceyresi olmak lâzam, O nedir? Bu yeni sualin cevabı bir dabi ağ- zından çok eskiden verilmiştir. Ko- en Michel-Ange aşağı yukarı “mede niyet insanların bir kısmının şuurlu ve bir kısmının da şuurlüz desen | “resim, yapmalarından — başka bir| İ şey değildir, demiştir. — Bilhassa desenin san'at atelyelerinden sanayi tezgâhlarına, manifatura mağazala- rma kadar sökülduğu bu zamanda restam, heykeltraş, mimar ve mür hendisinden tutunuz da çiftçi, ma- rangoz, terzi ve kunduracısına ka- dar kim nefsini desenden müstagni Bü aldıktan sonra © hemen umumi tedrisatımız meyanında resmin mev kii nedir suali varit oluyor. Memle- ketimizde bir Güzel San'atlar Aka: | demisi ve onun Anadoluda arı gil çalışmağa müheyya mezunları var - dir. Yazık ki formalite yüzünden kendilerinden istifade edilmemekte- dir. Buna mukabil birçok mekteple rimizde çocuklarımıza o marangoz, fotoğrafçı veya her hangi bir mes- İck mütekaidi güya desen öğret- mektedir. Uzviyetimizi gelişi güzel her hangi bir eski cerraha veya mü tetabbibe emniyet edemeyiz de ce miyetin bedii sıhhatini ifsada, bün- neşterlemeyi, her © Önüne yesini gelenie mürmade ederiz. Hali hazır sanayimizde (görülen biğ'atlerin hep müsebbibi o budur. Muhterem müderris İsmail Hakkı Beyefendi- nin bir yazılarında bahsettikleri be- lediye resim dershaneleri, gece kur. ları hep bu endişe ve ihtiyaca cevap vermek icindir. Jşte büyük şehirle- imiz medeniyet gürültüsü. | > tadır. Resim muniliminin de £ yoğurular hamuru içinde elinin eni insanın vi ik alnının teri vardır. Cesim bir örs üzerinde kudretle işliyen ko- ca bir çekiç medeniyet | havasmda deseni. Desen.. Deseni. diye tan- nan bir ses vermededir. Eşref o | Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkları mutahassısı | Cumadan maada hergün öğ- | leğen sonra saat (2,30 dan 5 e) | kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi daire- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder. Telefon: | İstanbul 8923 ! Sıra numarasını beklememek isteyenler, kabineye müracaat | | maddelerden mürekkep olan İlayan hava -öyle diğelim- 300 Gök yüzüne baktı man, kendi âlemimizde bize en kuvvetli görünen şey, güneş- tir. Bize ışık gönderiyor, hara ret gönderiyor, yani hayali $e- raitimizi tayin ve temin ediyor. Hiç şüphesiz elektrik ve daha başka şeyler de gönderiyor. Fa kat bunları henüz bilmiyoruz. Burada müsahabe halinde gü- kürredir, ateşten bir fanus! Ar- zımıza olan mesafesi 150 mi on kilometredir. Ziyanın sür- i saniyede 300,000 kilometre olduğuna göre, güneşin Işığı bu mesafeyi sekiz dakikada ka- tetmektedir, Kutru, kürremizdes 110 defa, hacmi ise 300,000 defa daha büyüktür. . Mihveri üzerinde döner Bir defa dönüşü bizim günlerimiz den yirmi beş ve bir çeyrek gün dür. Elli, altmış defa büyüten a- lelâde dürbinlerle güneşe bak- tığımız Zaman « fakat ışığın şid detini kesmek için dürbinin ö- nüne siyah cam koymak lâzım- dır - güneşte muhtelif eb'atta ve mütemadiyen değişen siyah noktalar görürüz. Bu lekelerin adedi her on bir buçuk senede bir azami derecede çoğalı. Şa yanı dikkattir, bu senelerde ar- | zımızda zelzelelerin adedi ar- tar, : Bu parlsk kürrede neler var? | bugün fen aşağı yukarı bir sıh | hatle bunu biliyor, | Evvelâ zeveban' halindeki bu kürrenin sathındaki hararet 6,500 derecedir. Dahilde ve bil hassa merkezinde bittabi aklın almayacağı daha büyük bir de recei hararet mevcüt olması İ- cap eder. Yani milyonlarca de recei hararet! Ziya tahlillerine göre güneş te, arzımızda mevcut bütün maddeler vesunsısslar. vardır. “Fotosfer,, denileni #zthmı kap kilometre kalımlığıtdadır ve bu rada arzımızda mevcut bütün maadinin buharları uçuş Bundan sonra ikinci bir hava tabakası gelir ki büna da kro“ mosfer denir. Kalınlığı binlerce kilometre tutar. Burada hafif gazler, bu meyanda bilhassa ji mak vebir yerde yatabilmek | diğini görmedim. Ramon Nuvarro | Bir çok artistler var ki, sesli | | film isimlerini ve gölgelerini tamamen beyaz perdeden silip | | kaldırdı. Çünkü sesleri “fotoje- nik,, değildi ve bunlar başka yerlerde iş aramağa mecbur kaldılar, Ramon Novarro bunlardan Sessiz film zamanında olduğu gibi, sesli film meyda çıkınca da yerini kimseye ver- medi. Ramon Nev.York lokan | ta ve kahvelerinde şarkı söyli- yerek işe başlamıştı. Bir kış Nev-York güneşli Meksikanm çocuğuna pek 60- | ğuk göründü. Pek çok uğraştık tan sonra nihayet bir lokanta da iş verdiler. Kara i doyur. | için, akşam saat sekizden, saba hın dördüne kadar garsonluk etti, Fakat bu ondaki ümidi kır mamıştı. Ağır e rağmen, se sini düzeltmek için idmanlar yapmağa vakit buluyordu. Der ki: | — Noelden sekiz gün evvel | geçirdiğim acı bir haftayı hiç unutmam, Kolumda bir tabak sütunu olduğu halde, matbaha giderken dans ettiğimden do- layı beni işimden çıkardılar. Lo kantanın orkestrası beni öyle gaşi etmişti ki, direktörün gel- Onun için dans bazan insanlara pahalıya mal oluyor. Halbuki kırılan ta- bak yoktu, Fakat direktöre gö- re, bir tane değil, bir sütun teş kil edecek kadar çok tabakların dans esnasında kırılması ihti- mali vardı. Onun için tabak kır dığımdan değil, bir bahane ol- sun diye, veznedeki kıza göz e- diyorum diye bana yol verdiler, Doğduğum köyün, Durango | nun şarkıları en ziyade bana ümit ve kuvvet veren bir mem ent ayırarak, arşıdan oyuncak almış ve Meksikadaki kü- hemşiresi ile küçük kar- ! deşlerine göndermiş Fakat pos ta parası oyuncaklardan pahalı tuttuğu için, ertesi gün cebin- Kk N mamış, Sessiz filmin en Hwi gittiği | zamanlardan bile Ramon müte madiyen sesine ehemmiyet ver mişti. Hattâ iki sene evvel, Ber linde Remeo ile Juliette opera- sına başlamak üzere sinemayı terkedeceği bile söylendi Ramon bu fikrinden vazgeç- &. Çünkü sessiz filmin ilk çet- refil lisanı konuşmağa başla- muştı, Fakat çok geçmeden ses Ti film alıp yürüdü ve Ramon sesini tanıtmak için aradığı fır müyelidülma, Helium -bu gaz ilk defa olarak ziya tahlili sinde güneşte keşfedilmiştir. mevcuttur. 500,000 kilometreyi bulan alev | sütunları yükselir. Bundan son ra kalınlığı fazla çok başka bir tabaka daha mevcuttur. ye Bu tabakada tulü |g satı da bulmuş oldu ve üç sesli film çevirdi. Ramon Novarro sesli film hakkındaki ihtisaslarını da şöy 7 le anlatır: Novarro'nun en son resmi — “Gamsız mülâzim,, fili badı. Bu şarkıları söyledikçe se simi daha kuvvetli ve derin his Ziya tahlilleri henüz arzımız | da mevcut olmayan yeni bir ga zin güneşte mevcudiyetini gös termiştir. Bu gaze daha şimdi den “koranyon,, ismi verilmiş. | tir. Güneşin bir senede bize gön- derdiği harareti elde etmek lâ- zim gelirse, 400 sekstilyon ton antrasit yakmak lâzımdır. Ya. ni 400 rakamının önüne 23 sıfır ilâve edeceksiniz. ———— Beşiktaş DiKiŞ YURDU E! işleri serg'si 12 Eylülde açılıyor. D.huliye serbesit'r. Talebe kaydınada başlandı. Akaretler ; 62 ————— Dr. İhsan Sami İSTAFİLOKOK AŞISI stafilokuklar.n wütevellik Cer. genlik, kan çıban, Koltuk altı çıbanı, arpacık) ve bütün cilt has hıklarınâ karşı pek tesirli bir aşı dır, Diyanyolu No. 1B9 Doktor Rusçuklu Hakkı İstiklâl cad- sediyorudum.,, O senenin noel gecesi Ra- mon Novarronun (cebinde iki dolar varmış. Bu paradan on keşfetmiş zannediyorduk. Çün başka usuller kullanılmış ve ko mikten drama doğru giden sah pu, Afrika Apartman No 21— Tel: Beyoğlu 2797. Saat: 14 - 18, | deişine girecek kadar para kal | ! | kü bu film için yepyeni ve bam | Metro Goldvin Mayer artistlerinden Edvina Booth'un Gazetemizle alınmış s>n bir resmi âhenkle biribirleri Zanneder. piyesten fil. neler tam bi ne kenetlenmişti. sem, tarihi bir Claire D>dd me ilk adapte edilen essr bu- dar, Bu filmde musiki ve şarkı bü yük bir rol oynuyor. Halbuki sisrl eserde bu, yoktur. Tiyatro, opera ve sessiz fil. min birleştiği bu yeni sahada, zaman, bütün kusurları izale et tikçe tamamen yeni ve büyük bir san'at doğmuş olacaktır. Ramon Novarro hali hazır- da oynayacağı iki üç film için senaryoları tetkik ile meşgul- dür. Henüz bunlardan birini in tihap etmiş değildir. Fi Mera Tiyatro sahnesinde Rip, Christina, ve Maurice Yeain'in mükemmel bir tercümanı olan bu dilber ve sehhai li meş'um kadın lü sinema: Geçen mevsim, Öldüren Adam fik minde nankör ve müşkül bir rol © lan Lord Falkland'ın kızımı rolünde ne derece kudret ve muvaffakıyel gösterdiği hatırlardadır. Önümüzdeki mevsimde Bir Bas. lan Gecesi filminde genç şampiyon Albert Prejenn/ı bir an içinde ıl na çeviren müthiş ve sehhar rohi

Bu sayıdan diğer sayfalar: