12 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

12 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Siya* illiyet “ndesi “Milliyet” tir. “ EYLÜL 1931 HANE — Ankara cadde Telgraf adresi: Milliyet, Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 , 1409 di Kronik rris Nizamettin Âli eğil, Bizde, esasen kitap kıtlığı yarasi bir şekil almıştır. Kitap ya- © #mak hassamız, başka yerlerden İk geri. Modern Türk cemiyetini alâkadar ediyor görünen bi kitaplar bile, tahminden çok 4 çıkıyor. Nerede kaldı ki, ancak zamanda alâka uyandıran ikti eser çıksın. Zaten, ik- «ser yazmak bir yaş ve bir mes'elesidir. Yirmi yaşında bir adam, edebi eser yazabilir. İk- sr. Eser, yani bir müstakil eser! Tünkü, modern ikti söyle böyle ifa etmek için, nazari ve ameli di- Stinlerde yapılması lâzım olan do- halar o kadar zaman yiyicidir üstakil iktisadi eserler ancak A yağların mahsulü olabiliyor. Yö kiyede, iktısatla uğraşan nesil, 13 zamanda olgun bir çağa gelmiş- Onun içindir ki bizde müstakil it eserleri, ancak bundan son Bir iktisadi kitap! | bulunuyor demektir. Me. Son günlerde böyle bir eser or- “m atılmıştır. (İletisadi devletçi İk ) mevzuunu tetkik eden bu ese- in möellifi, hayli zamandır iktiza İ müesseselerin başında çalışan bir attır. © Alikah tetkik ve ciddi müşahe- enin mahsulü olduğu anlaşılan lamdi Beyin bu eseri, iktısatla meş ıl olanların zihinlerini uğraştıran mes'eleleri ihtiva ediyor. Eğer | doğru vergilerle, sayım, 15 milyon; yı kitapta, o mes'eleleri yalnız izah © den bir tavır alınmış olsaydı, kıy- 2 nakilcilikten ibaret kalırdı. Fa- kitap, mes'elelere karşı vaziyet , Bu itibarla, iktisatcmın onun meşgul olması zarureti vardır. ilim yeni fikirlere yan çiz- bilmez. Modern ilme göre, ye- #ikirler, ya ret ve cerhedilirler, kabul olunurlar, veya istinat et- esasların ve nazariyelerin itimat olmamasmdan dolayı ihtiyatla lanırlar (Iktısadi devletçilik) , u itibarla, nasıl bir eserdir? ... (lkusadi devetlçilik) iz Oraya dökülen bol ziyadan “tamaşan Neriman Cemşit Ha- anmın süzgün gözleri Ahmet 'in esmeyen dudaklarına liverdi: A! Siz sıkıldınız galiba, Bey! Esniyorsunuz. - Neriman Cemşit Hanımın İaklarr kısılmış, yüzü derin niklik çizgilerile kapanmış ”, Nimet Hanımın yalvaran, itıf Cemşit Beyin âdeta tehdit gözleri gencin üzerine di- noktası guz Türkiye, asırlardan be: | ri devam eden bir marazın zebunu Türkiye, müstemlekeleşmekte | Bir taraftan ecnebi sermayesin- den yapılan istikrazlar, diger taraf- tan ecnebi sermayesine memleketin sinesinde verilen imtiyazlar, Türki- yenin serbest iktisadi inkişafını sel- bediyordu. Türkiye, bu yüzden in- hilâl içinde idi. Lozan ile bu inhilâli durdurmak istedik, Tetiklâlimizi tamamen feth ettik. Asırlık ecnebi istismarine ni- hayet verdik. Fakat maalesef, 0 za- mandanberi, memleketi maziden al dığımız Tiberal terbiye ile idare, edi- yoruz. Bu sebepten, memleketi, der- mansızlıktan kurtarmak, iktisadi kudrete doğru kaldırmak kabil ol- madı. Nihayet sonunda cihan buh- ranı çattı Vaziyetimiz büsbütün va- himleşti. Fakat bütün bunlar, bizi yeniden bamleler yapmaktan alako- yamaz. Dikketli düşünülürse, bilâ- kis, kurtulmamız için çareler vardır. Ancak, o çareleri bulmak için önce bir kere zafımızın merkezini bulma- lerinden fazla sukut etmesinde ara- malıdır, Nüfusun yüzde sekseni çift. çı ve bunun da yüzde sekseni buğ- day istihsal ettiğine göre, Türk nü- fasumun büyük kısmı az kazanıyor, çok tediye etmek mecburiyetinde Buna mâni olmak için, buğday Fiatile mamul eşya fiatlerini müva- zene halinde tutmalıdır. Nasıl? Buğ dayı kıymetlendirip, buğdaydan köylünün eline nasıl para geçmesi- ni temin etmekle. Eğer bu yapıl. mazsa, köylü İle şehirli arasında va- him bir sınıf farkı olur. Bunu yap- mak için de buğday işini bam başka şekilde tazim etmelidir. Gümrukle buğdayı himayeden fide yoktur. Çünkü gümruk, istihsal istihlâkten | fazla olduğu zaman tesir etmiyor. Eksik olduğu veya ona tendül etti. | ği zamanda ise, Türk buğdayı cihan | buğday fiatinin tesiri altında kalı yor. Türk buğdayı böyle kiymetlen- mez, Türk buğdayı ihracat “pirimi ile veya hükümetin zarara buğday satmasilede korunamaz. Korumak için, Türk buğdayını girift bir teşkilâin teşkilitlandır. malıdır, Bir taraftan Türkiye buğ- day müstahsilleri birliklerini teşkil &melidir. Müstahsıllardan ( muay- yen fiat)le buğday alınmalı, bükü- | metin değirmencilerle akdedeceği | mukavele ile değirmencilere (muay. yen fiat)le tehliklere sattırılma. hıdır. müellife göre bu alım satm| farkı, bugünkü şartlara göre, 40-50 milyon lira kadar tutacaltır. Bu va- ridat neye yarar? Müellif diyor ki, bu varidat, Tür kiyenin başına belâ olan doğru ver- gileri leğvetmeğe yarayacaktır. O kazanç, 13 milyon; musakkafat, 8,5 milyon; arazi, 7,5 milyon olmak ü- zere 44 milyon Hira tutar, bu vari- dat karşılığı ile ortadan kaldırılabi- lir. Müellife göre, doğru vergiler yanlıştır, Vergi, bilvasrta olmalıdır. Türkiyeyi durduran âmillerden bi. ri de, istihsalin bazan yarısını kemi. ren doğru vergilerdir. Bugün bu nevi vergiler, bütün varidatımızın dörtte teşkil ediyor. Fakat! Türk köylüsünün pahalı istihsal | etmesinde bir ehemmiyetli âmil ola- | rak tesirini yapıyor. Sanayiimiz, teş viki sanayi maafiyetlerile doğru ver gilerin ekserisinden maaf olduğu halde, ziraatimizin karışık ve hak- illiyet'in Edebi Romanı :20 BAŞI DÖNÜKLER İbrahim Necmi Neriman Cemşit Hanım ba- şmı iğdi. Canmın sıkıldığını saklıyamıyarak bir iki cümle daha okudu. Sonra defteri kapa yıverdi. Ahmet Nebil, Bu kapamanın kendine izin vermek demek ol- duğunu anladı. Romanın güzel liğine dair bir kaç cümle keke- ledi, Sonra kalktı, izin istedi. Ana ile kızın ellerini öptü. A Cemşit Beyin elini sıktı. Kapı- dan çıkarken, Neriman Cemşit Hanım: — Yine bekleriz, Nebil Bey sizin piyesinizi okurken ceza o larak ben de esnerim. ld #ILLİYET CUMARTESİ 12 sız doğru vergilerle tazyık edilmesi adalete sığmaz. Buhal, Türkiyede, smıfları biribirinden uzaklaştırıyor. Türkiyede buğday işinin ancak iktisadi devletçilik ile tanzim edile- bileceğini iddia eden O müellif, bu rejimin mahiyetini © tetkik ediyor, diğer birkaç rejimle mukayecesini | yapıyor. Eserin esaslı muhteviyatı bu surette telhis edilebilir. Yalnız, eserin bir mukaddemesinde, bir de sonunda, Türkiyenin ana meselele. rinin bunlardan © ibaret olmadığı, bunların haricinde daha bir takım meseleler bulunduğu söylenmekte. | dir. Tetkikleri sonra takip edece gi bildirilen bu meselelerin, — aşağı! yukarı nelerden ibaret bulunduğu, son sahifelerdeki mülâhazadan anla şılsaktadır. Bu mülâhazaya göre, takip edecek tetkikte, arazi üzerin- den anacak bir nevi / iradm nasıl zireai istihsal ve kooperatif vadisin- de müsmir şekilde kullanılacağı, iş- | çi kazançlarından tefrik odecek| hissenin bir içtimai sigorta müesse- sesini korumak ve idame © etmeğe nasıl tahsis olunacağı © ve belediye ve vilâyet idarelerinin ( tahsil ede- cekleri yol paralarınm kaldırılma. sına mukabil , binalardan ve nakli | ye vasıtalarından nasıl bir mevi ver. gi alhmmasınm kabil ( olacağı gibi meseleler vardır. 171 sahife tutan eser, bu satırlarla bitmektedir. .. Bir hayli tefekkür kuvveti ihti- va eden eserin gayesi, kısa surette toplamak lâzen gelirse | denilebilir ki, Türk iktısadımı bozan âmil, buğ day fiatile mamül fiati (o arasmdaki ahenksizliktir. Bunu düzeltmek 5- | çin, bağdayı müstehlik © zararma | kıymetlendirmeli, fazla kıymeti kıs- men buğday hesabıma intikal ettir. | meli, kısmen kalkacak doğru vergi- nin bütçedeki boşluğunu. telâfiyo tahsis etmelidir. Bu © gayeye vasıl olmak için de iktisadi devletçiliği vasıta olarak kullanmalıdır. Şu kısa toplayışa göre, kitaba, kitabın gayesini ad olarak vermek daha doğru olurdu. Bu gaye buğ:| dayın himayesidir. Kitabın adı bu olmalıydı, deriz. Müellif, eserine, bir takım gayelere götürecek vasıta olarak tavsiye ettiği (lktısadi dev- | letçilik) i ad olarak vermiş bulunur yor, Fakat, fikrimizce, bu sözde| de, bir hasıv vardır. — Zira devlet-| çilik denilince, e. iktısatdilik mündemiçtir. Devletçiliğin bir baş ka nav'i yoktur. Eser, Türki tamamile bir çiftçi memleketi olarak © görmekte Ancak, bir memleketin zira. olduğu nüfus, istatistiklerinde. ki nispetlerinden anlaşılıyorsa, iti- | raf etmelidir ki, bu nispet bizde az, civarımızdaki memleketlerde bizden çoktur. Öyle olduğu halde, o mem- leketlerde bütün maddi ve manevi kuvvetler münhasıran ziraate tah- sis edilmiyor. Zirmalçiliğimizin de recesini anlamak için bir mukayese yapmak zarureti vardır. Bizde vi- lâyet vardır ki çiftçi | nüfasu vi yet nüfusunun yüzde ancak 9,7 si- dir. (İstanbul vilâyeti), diğer taraf tan vilâyetler var ki örada / nispet yüzde 812 dir. (Karadeniz vilâyet leri). Bütün memlekette çiftçi müfu- su, memleket — nüfusunun yüzde 617,7 sıdır. Romanya ve Bulraristana bakı - lıvsa, nizpetler yüzde 80 ve yüzde 82 dir. Şu halde ziraatin daha mü- kemmel olması veya olmamasını bir tarafa birakip, yalnız, O hayatını zirastle ve buğdayla kazanan nüfus miktarları mukayese edilirse, Tür- bu nüfusun civar memleket: —6 BİR KARI 3 Pazar akşamı, Süheylâ Ha- nımın ziyafeti vardı. Muhte- şem Nihat o Hanımefendi son dakikada şiddetli bir baş ağrı- 8! yüzünden gelemiyeceğini ha ber vermiş, karı kocanın ara- sını bozmağa çalıştığı için dok tor Lütfi Beyle onun takdim etmiş olduğu Neriman Cemşit Hanım ailesi ziyafete davet e- dilmemişti , Semiha Nazmi Ha nım, kocası Yazıcı Zade Naz- mi Bey, oğlu Nevzat Sürey- ya ve daimi (o kavalyesi Ferit Necdet Beyle birlikte gelmişti. Kemal Reha Bey Mebruke Nu man Hanıma o refakat ediyor. du. Şeyda Kâmil Bey Muhte- şem Nihat (o Hanımefendinin mazeretlerini ağızdan da tek- rarlamak üzere gönderilmişti. Ahmet Nebil, bu ziyafete iki yeni adam tanıdı: Bunlar- dan biri Süheylâ Hanımın ko- Be Si Mukbil Nedim | lerdekinden az nispette olduğu an- Jaşılır. Bu sebeptendir. ki, Türkiyenin münhasıran bir çiftçi memleketi ol. duğunu ileri sürmek muvafık değil. dir. Bu zihniyeti, memleketimizde çök #aammüm etmiş görüyoruz. Hal buki rakamlar meydandadır, bizde çiftçinin yanında, büyük (şehirlerde toplanan ve nüfusun az ehemmiyet. li olmıyan bir kısmını teşkil eden diğer smıflar vardır. Bizde bu di ğer sınıf, civar © merleketlerdeki nispetlerden de fazla bulunuyor. Diyebiliriz ki, Türkiye çiftçisi- nin sattığı ve aldığı eşya arasındaki Bat farkı çiftçiyi ne kadar © tazyik ediyorsa, civar © memleketlerde de ayni sebepten gelen fark, o mem- leketlerin çiftçisini daha ez tazyik etmiyor değildir. Hattâ beynelmi- Il Roma ziraat müessesesinin 80n mecmuasında, Romanya köylüsü- nün köy ve şehir eşyaları farkmdan dolayı çektiği ıstırap izah olunmak» tadır. Ve Romanya köylüsünün an cak baba terbiyesi © ve toprak mu- habbeti gibi saiklerle köyünü terket mediği gösterilmektedir. Bizde de köyden şehre akın cereyanmı ölç- mek kabil olsaydı, & mevzuumuzu teşkil eden fiat farkının ve sair ru- hi tesirlerin ehemmiyetini bir de rece anlamak kabil olurdu. Denebilir ki, eserin siklet mer. kezimi teşkil eden köy ve şehir eşya fintleri farkı hâdi ce dünyanm her yerinde mevcut bu Tunüyor. 1928 denberi ; cihan çav- dar fiatinde yüzde seksen, buğday» da yüzde 60, wusırda yüzde 60 su kut vardır. Halbuki kömürde sukut ancak yüzde 15, demirde (ancak yüzde 20, mensucatta ancak yüzde 19 dur. Biz buraya kati ve nihai bir tetkik yapmak istemiyoruz. Yal mız, Türkiyenin vaziyetini mücer - ret olarak tetkik etmekle, mukayo- seli surette tetkik etmek arasmda ki farkı göstermek © istiyoruz. Bu surettedir ki, diğer memleketlerde- ki fiat müvazemesizliğinin hangi tedbirlerle önüne geçilmeğe çalışıl- dığı daha iyi anlamak kabil olabi- lir, Doğru vergilerin ilgasına gelin <e, Türkiyeyi her memleketten faz la bir ziraat memleketi gibi telâkki etmenin mahsulü olarak gördüğü” müz bu tavsiyenin © veçhini tayin güçtür. Son'yüz senelik © buğday finti temevvücü tetkik edilirse gö- rülür ki, buğday civa gibi oynıyan bir cihan metaıdır.” Buğday finti Bin sukut ettiği seneler olduğu gi- İ bi fırladığı seneler de vardar. Daha değil midir ki, birkaç sene evvel İ bugün beş kuruş eden © buğday 25 kuruşa satılmıştır. Bu surette, her wemlekette görüldüğü © gibi bizde de görülen sınayi ve zirânt madde. leri fiatleri arasındaki korkunç tefa zulun, devamlı bir hâdise © olduğu kabul edilemez. Zaten © müellif te bu tefazulu son seneler için tetkik ediyor. Bundan 20, 30, 50 sene evveline ait fiat farkları eserde, gös terilmiş değildir. Evet, fizyolratlara iltihak ederek, arazi ve sayım vergilerini kaldırabi- liriz. Ve bütün hayatıa mihveri zira attir diyebiliriz. Ziraat, yaratmaktır, diğer iktısatlar yaratmıyor, sadece şekil ve mevki değiştirmeğe yara- yor, der ve bütün kuvvetimizi buğ- dayda teksif ederiz. Lâkin dünya- nin çehresi yüz elli senedir tamami Ie değişmiştir. Fazla kıymetin yal- Bız ziraattten gelmediği çoktan an- aşılmıştır. Müellifin bu hususları güzelce bildiğine kaniiz. Ancak, ba- 71 sabit fikirler vardır ki, bütün te- di. Bilâki gözlü, zayıf, çipilli yüzlü bir adamdı. Ağzı incecik dudakla rının arasında yüzünün yarı- dan fazlasını kaplıyan düz bir çizgi gibi yayılıyordu. Burnu, içeriye kaçmış küçük gözleri. nin arasmdan düm düz ağzınm üstüne kadar iniyordu. Kolla- ri uzun, bunların ucundaki el- leri ufacıktı. İncerek bir sesle konuşuyor, çok söyliyordu. Yü zünde tek bir sevimli çizgi ol- mıyan bu ufacık tefecik adama bakmak bile Ahmet Nebili a- deta kızdırıyordu , Diğeri, uzun boylu, geniş omuzlu, yuvarlak yüzlü, ma- vi gözlü, sarı bıyıklı bir adam dı. Reşit ve Cevat Beyler bu zalı görünce pek büyük bir sev gi ve saygı ile ellerini sıkmış- lar, sonra Ahmet Nebile de: — En maruf avukatlardan Fuat Sami Beyefendi. Diye tanıtmışlardı. Mukbil Nedim EYLUL i, derece dere- | 1951 ekkürü etrafına çeker, Buğday mev a zuunun böyle bir hassas var gibi gö rünüyor. Bizce, Türkiyenin maddi ve mane layda teksif et- Türkiye kendi buğdayını çıkarabilir. O kadar, Tür kiyenin maddi ve manevi kuvvetle. rini telif edeceği verimli bir çok sa halar vardır. Bu sahalar hayvancılık “ar, ormancılıktır, kömürcülüktür, kromculuktur, bakırcılık, pamuk sa- nayiciliğidir. Etraflr bir iktısadi tet- kikle Türkiyenin iktisat programı elbette tesbit olunacaktır. O zaman, bu sahalarda yürütülecek hesapların, gözlerimizi kamaştıracak kadar par- lak olduğu görülecektir. Nihayet iktısadi devletçilik mese- lesini mütalea edelim. Fikrimizce, yalnız buğday valorizasyonu için ik: | tısadi devletçilik denilen rejim yapı Inmaz. Eğer Türkiye bu rejime inti- | kal edecekse, bir bütün programdan | dolayı intikal edebilecektir. Kitabın dikkatli tetkikinden anlaşılıyor ki, devletçiliğin esbab: mucibe yükünü | hemen kâmilen buğday taşıyor. Biz bu esbab; mucibeyi kâfi görmeyiz. Kaldı ki, devletçilikten ne anlaşıldı. ği da vuzuhla meydana çıkmamakta dır. Müellif, yuzuh temin için her fırsatta izahat veriyor. Hattâ, dev- letçiliğin ana hatları ünvanile 20 maddelik bir direktif manzumesi vü İ cude getirmiştir. Bunda, devletin a- #il işi iktisadi olduğu, milletin yek» i vücut bir kütle teşkil ettiği, sınıfla” rm biribirini istismar edemeyeceği, taazzuv lüzumu, fertlerin kiymetir Bin iktisadi rollerile ölçül tih sale istikamet verme, ihracat, iş, mü ! makale gibi. iktisat / faaliycilerinin devlete ait bulunduğu tosbit edilmiş tir. Ancak bu maddeler ve bütün ki- tap bir kaç defa mütalea olunsa da- | hi, (iktisadi devletcilik) i kavramak | kabil olmuyor. Sınıflar biribirini is- İ tismar edemez gibi tamamen komo- nizme giren bazı esaslar; devlet mü- makaleyi elinde tutar gibi, hiç te dev letçi olmayan memleketlerde görü- İn esaslar bu maddeler arasında bun lanmaktadır. Direktif maddeleri, © © suretle tertip edilmelidir ki, onlar devletçi. liği diğer rejimlerden sarahaten ayar srnlar. Müellifin, devletçilikten ne) kasdettiği, diğer rejimlerden keskin surette ayırmadan o diğer rejim- lerin tenkitleri de kuvvetten kaybe- diyor, Netekim müellif, tenkit altı. na aldığı öç rejimi, komonizm, libe- ralizm, faşizm rejimlerini, ifna ve İ imha edecek tarzda tenkit etmekte | dir. Devletçilik tenkit edilirken böy- İle bir tenkide Tüzüm olduğu âşikör. İde Bundan üç gün evvel şıda şekil itibarile şayanı dik kat bir kaldırımcılık vak'ası ol muştur. OBir muharririmizin yaptığı tahkikata nazaran hâdi se şöyle geçmiştir: Çarşıda kuyumcular içinde lunan Sananyan isminde bir mücevherat mağazasına müşte ri sıfatile üç kişi gelmişlerdir. ikisi dükkünm ka pisının iç tarafında durmuş di- ger biri de Sananyan ef. ile iki elmas pandantif için pazarlığa girişmiştir. Bu pazarlık üç aşa: ğı beş yukarı bir az uzunca sür müş, bu esnada bu yağlı müşte rinin arkasında bulunan arka- daşları da el çabukluğuna ko yulmuşlardır. Müşteri ile mü. cevheratçı arasındaki pazarlı- ğın tam en koyu zamanımda ar kada bulunanlardan biri came- kân içindeki Oelmas kolye lerden ikisini kldrrmağa ve ce- bine atmağa muvaffak olmuş tar Kolyenin kaldırıldığı işare- ti verildikten sonra, müşteri de bittabi pazarlığı uyduramamış ve dükkândan ayrılmıştır. Bu kumpanya işi bitirince bir müd det sonra bir yerde buluşmuş- lar ve kolyeleri aşıran sabıkalı iki kolye kaldırdığı halde bir kolye kaldırdığını söylemiş ve bu kolye derhal bir adama veri lerek paraya tahvil edilmiştir. Diğer taraftan kuyumcu San: yan ef. bir aralık (o camekâna göz atınca 1500 küsür lira kıy metinde iki pandantifli kolye. nin yerinde yeller estiğini gör müş ve bir ez evvel gelen müş terilerin vaziyetinden esasen ü cihetle, doğru polise müracaat elmiştir . Sananyan Ye eye ee ei durgun ve statik bir rejim midir, beli olmuyor. Kitabe alâka ile oku. yan kari, bu ve bunlar gibi svallerin kanaat verici surette izah edilmedi- ğini görmektedir. Mütalenmızi uzatmıyoruz. Son söz olarak deriz ki, iktisat odebiya- tumızda ilk müstakil eser olarak gör düğümüz bu tetkik, zeki müşahede- ler ve takipli fikri ameliyelerin mah sulü olan dikkate lâyık bir eserdir. Müderris Nizameddin Âli Liberalizmi, yalnız buhrana sebep olduğu ve burjuva smıfmı yarattığı için yıkmak güçtür. Komonizmi, yal. nız bir diğer sınıfm menfaatine gö- re çalışan sistem olduğundan yık- mak kabil değildir. Faşizmin yalnız inzibati bir tedbir olduğunu İleri sü. rerek tesirini küçültmek imkünsez. dır. Hülâsa, kitabın devletçilik bah- sinde, fertle, devletin işletme işleri- ni nasıl paylaştıkları sarahalen gö- rünmemektedir. Ferde müdahaleden | maksat, ferdin hürriyetini selbetme- ğe çalışan iktısadi ve siyasi teşkilât ların en muvafık surette birleşerek ferdin teşebbüs arr masmı temin midir, yoksa ferdi ber | taral edip cemiyetin bütünlüğünü | temin midir, anlaşılamiyor. Devlet. | gilik, en fazla i İ eden bir rejim midir, yoksa bu bir | rantabilite üzerine müstenit ve tedi Itünadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait Merkezi idaresi Calatada Acentası Fulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 " Ili İ Kuyumcu dükkânınd yağlı müşteriler El çabukluğu iki pandantif kolye aşırdılar, fakat yakalandılar.. çar- ; etmi , bu eşkâl © üzerinde ii; girişilince asıl müşterinin çı kır Vahan kapıda duranların Recep ve Hidayet (oldukları! tesbit edilmiştir. Sivil memurlar derhal buni rm takibine çıkmışlar - ve evvel çakır Vahan: yakalamış lardır. Vahan evvelemirde hâ: diseyi inkâr etmiştir. Diğer taraftan da Recep ya. kalanmış ve sorgu sual başla. yınca recep, bülbül gibi olanı bi teni anlatmış, hattâ üstelik t bir değil iki kolye aldığını, birini ya arasında tak. sim edildiğini, diğer birini de) kendine sakladığını itiraf etmiş tir. Bunun üzerme memurlar tahkikatı biraz daha tamik et. mişler, kumpanyaya kolyenin Çakır Vahan'ın dos- tu Sofye tarafından birisine s4 tıldığı tesbit edilmiş, gerek bu kolye, gerek Recepteki istirdat lunmuştur . Çakır Vahan, Sofya, Recep ve Hidayet hakkında tanzim e dilen evrak müddei ummiliğe verilmiştir . mia saman aza ei İrtihal 41 inci alay kumandanı şehit kay makam Fuat Beyin mahdumu ve Konya valii esbakı Hüsnü ve kayını kam Rahmi Beylerle Cafer Paşa za de Hikmet ve İzzet Beylerin yeğeni Ekrem Bey vefat etmiştir. Cenazesi amartesi saat 11 buçukta köşklerin | den kaldırılarak namazı Göztepe ca | minde badeleda Sahrayı Cedide 4d Zayi 928 - 929 sönüsinde İstanbul Er-' kek lisesi orta birinci sınıfından al miş olduğum tasdiknameyi zayi et tim. Yenisini çıkaracağımdan eskisi» nin hülemi yoktur. Müessif irtihal Hidivi esbak merhum İsmail Paşa Hazretlerinin kerimesi Prenses Emi De Azize Hanımefendi irtihali darı cenan etmiş ve naşı mağferet nakş« ları Mısıra nakledilecektir. Hasaili güzide sahibesi, fıkaraperver olan müşarünileyhanın / irtihali müeesif zayiattandır. Ailei kederdide erkâ- mına beyanı arzı taziyet eyleriz ve raiti havidir. nyon Hanında ile beraber o kadar cid- | at Sami Beye sordu: bir duruşu vardı ki ne tek- — Hanımefendi ile küçük Mifsizliğe, ne de şakaya mey- | Hanımı göremiyorum. dan bırakmıyordu. — Sabiha biraz yorgundu Süheylâ Hanım, açık mai | onları evde bıraktım. bir elbise giyinmişti. Dekolte- g ki kolları, omuzları, Oo gö ün yukarı kısmı, beline kadar arkası ap ederim. açıktı. — Lâkin sizi tebrik etmek lâzrm; Avukatlığınız o kadar parlak bir zafer kazandı ki.. — Estağfurullah, mübalâğa, — Ne mübalağası? Geçen akşam, ilk görüştüğümüz za- man Mukbil Nedim Bey öyle bir halde idi ki ben kendi ken- dime artık bu aile ocağmı yı- kılmış farzediyordum . Halbu- ki siz iki gü içinde bu bara beyi yeni direkler üzerinde yük selttiniz.. Fuat Sami Bey (o mahzun mahzun gülümsedi: — Evet, fakat Ponce Pila- te gibi ellerimi yıkıyarak.. Elbisesinin etekleri gayet ince tülden yapıldığı için için- deki bacaklar bütün düzgünlü- ğile göze çarpıyordu. Ahmet Nebil, Reşit ve Ce vat Beylerle birlikte | salona girdiği zaman, Süheylâ Ha- nım, gözleri büyük bir muha- rebe kazanmış bir kumandan gibi parlıyarak, hemen karşı- lamış, her üçünün ellerini si- karak geldiklerine teşekkür et- mişti. Mukbil (Nedim Bey, İ Ahmet Nebilin ehemmiyetsizce elini sıkmıştı . Fuat Sami Bey bilâkis delikanlıya adeta sev- gi gözile bakmış, şahsile çok Reşit Bey, o ayağa kalktı. alâkadar görünmüştü. Salonun tenha mer doğ Allah aşkına, üstat, şu işi bana bir iyice anlatır. Dedi, Ahmet Nebil, yanı başımda geçen bu konuşmadan © adeta kuşkulanmıştı. Reşir ve Fuat Sami Beylerin uzaklaşması de | likanlıyi merak içinde bıraktı. Belliydi ki konsa lar şey, Hr ! nrmla kocasınm barışma | iş/Y” di Delikanlı darReşit Bey/gi- | bi meseleyi ilk işittiği dakka- da bu ailenin mahvolduğu zan mına düşmüştü. Halbuki karı koca arada bir şey geçirmemiş gibi dostlarına ikram ediyorlar dı, Acaba nasıl olmuştu da bu korkunç mesele böyle hiç ol mamışa dönmüştü? Reşit Be- yin sözlerinden anlaşıldığına göre Fuat Sami Bey araya gir miş, meseleyi halletmşti. Fa- kat Fuat Sami (o Beyin Ponce Pilate gibi ellerini yıkadığın dan bahsetmesi kendinin de bu yaptığı işten çok memnun ol- madığını — gösteriyordu. Çok

Bu sayıdan diğer sayfalar: