19 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ın umdesi “Milliyet” tir. 19 EYLÜL 1931 AREHANE — Ankara cadde. 4 100 Telgraf adresit Milliyet, sal, Telefon numaraları: 4311 — 24312 — 24313 BONE ÜCRETLERİ 5S Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş » e t, 1400 , 2700 ölen evrak geri verilmez iddeti geçen nushalar 10 kuruş aftanın Yazısı Şom Ağız üünya herkese aynı renkte inmez. İsteseniz de bazan yayı pespembe göremezsi- . Öyle hâdiseler olur ki, rahat, ılık ve berrak ruhu- dan ayırıp endişeli, alnı ça- te çarpıntılı bir muhite; bir zua sürükler.. İstediğiniz ar çırpmınız.. Siz ondan MUZ... “lmem dil âlimleri bunun »r lisanlarda mukabilini bu- lirler mi? Türkçede (Şom slı) diye bir tabir vardır. Ağ dan kara haberden (başka yen esaslar denir 'um ağız) dan alınmiştır. şte bu bafta size böyle bi- len bahsedeceğim. Adı lâ- değil.. Söylesem de tanı- . Çünkü dirilertişinde .. Ben böyle birini ta- .. Her tanıdığımıza “ari hüsnü telâkkiyi buna da Dört gün evvel Kadıköyün- 1 vapura binmiş, kendi- « poyrazın ivazsız ve se 1 okşamasına bırakmış ve bir gdelik bulduğumdan mem- m olarak oturuken karşıma & lem ağızlı) çıktı. *— Maşallah Beyfendi! Nere “n böyle?.. İyisiniz inşallah! o, hasta mı idiniz? Pek za- şsMIZ..... Yook! Bir az uykusuz kal da, ondan olmalı!.. “— Aman Beyim! Kendine im tanıdıklardan bir Bey vardı. Geçenler- “bir az zayıf görmüştüm. da sizin gibi böyle söyle- » Dün işittim -Allah geçinden versin. ve- etmiş sizlere ömür!... Ben mevzuu değiştirmek is- — Siz nereden geliyorsunuz öyle!,. | Tre Bizim dairede- aşlardan Ali Bey is- iinde bir zatın haremi veaft et tiş te... Onun cenazesinde bu- andum. Arslanlar gibi bir ka- Semiha Nazmi Hanım bir- len bire ellerini çırptı: — A! Çocuklar! Bakın, Ahb- met Nebil Bey erkek olmuş. Si gara içiyor. Herkes gülmeğe (o başladı. Ahmet Nebil de bu gülmeye iş- tirak etti: , — Ne yapayım, hanımefen- hanımlara varıncaya kadar sigara içiyor ben de a2- yabancı kalmamak için Bir tane tüttürdüm. Mebruke Numan Hanım he kanapae yaklaştı. O'da — Ben pe arkadaşlık ede- Nebil Bey! - Nevzat Süreyya da annesi- rordi izin verirsen UCUZ, mesa ASİ “Milliye in Edebi Romanı BAŞI DÖNÜKLER RR Efendim o evdeki vavey- iğerler acısı. Bendeniz böyle şeylere pek dayanamam amma ne Çare? Ben gene mevzuu değiştir- mek istedim... — Şimdi siz nerede çalışıyor sunuz?,, — Ben mi?. Morgda.. Ne yapalım, ev geçindiriyoruz., Ö- lüye diriye baktığımız yok!. Şimdi alıştım da zor gelmiyor, lâkin ilk önceleri öyle zahmet çektim ki; efendim! Taze ölü. den iki aylığa kadar her türlü- sü geliyor. İçinde şişeni var, kokanı var.. Biz onu ilâçlarız.. Sonra doktorlar parçalarlar... Ben gene mevzuu değiştir- dim: — Kayın peder ne âlemde?. Görüşüyor musunuz? — Azrail görsün yüzünü!. Kakırdıyamadı ki; paraları yi- yelim.... — Size bir yardımı olmuyor mu?.... — Ne gezer efendim! İmam evinden aş, ölü gözünden yaş! dı?. Her cenazeden avuç dolu- su para alırdı.. O zamanki ölü ler de şimdiki gibi değildi!. Pa Ta deposu... Ben mevzuu gene değiştir. mek istedim. — Birader ne yapıyor?.. — Bırak şu divaneyi Allah aşkına!, Zirzopun birideo.. Şimdi de başka bir hava tuttur muş.. Hani gaze'sler yazdı. Bursada bir kadın ölüleri diril- tiyormuş.. Onu bulmuş, başba şa vermişler. Ölüleri diriltmek için çalışıyorlar... — Ne olacak!. Biribirini bul muşlar... Deli deliden imam ölü | den hoşlanır derler. Ben bir daha mevzuu değiş- tirmek istedim... — Nasıl gene bahçe ile uğ- raşıyor musunuz? — Evet uğraşıyoruz amma, kardeş susuzluktan halimiz ha rap... Dünkü sıcaklardan tek- mil domatesler ölmüş! Yukarı ki kuyuda su yok!, Aşağıda var, O da uzak! Bizimki, aşağı dan su çekip yukarıya taşımalı | dedi. Artık bu emri, ben ev işi yapamam de- dim. Kim ölüp kim kalacak bilmeyiz amma yaş elliyi bulun ca... Ben tekrar ölü ve ölüm lâfn dan kaçmak istedim... — Gramofon ne ölemde?.. — O da bir dert!... Evvelki akşam bizim rahmetli bacana- ğın çocukları gelmişler.. Tanır !............ sız... Hani Şişlide otomobil tası patladı da Kısa kessin diye: — Evet, evet ! dedim.. O de vam etti: — İşte onlar gramofon ça- larken en sevdiğim bir plâk var dı, uşşaktan, Onu kırmışlar: “Ölse de âşık, unulmaz yara- Ben tekrar mevzuu değiştir. mek istedim — Şu dalgakıran olmasa Hyadarpaşaya vapur zor yana şar... — Evet amma o orta yerde- ki direk nedir sanki?. Mezar ta m İbrahim Necmi Nazmi Hanıma vakit bırakma dan cevaba davrandı: — Hay hay, canım, ne olu yor, sende bir tane tüttür. Bak, ben de içeceğim . Şimdi cigara içmek te bir eğlence olmuştu. o Salondaki üç çitfin her birinin ağzında bir cigara vardı. Nevzat Sürey ya &ski bir tiryaki gibi çekin. içiyordu. Ferit Necdet Bey ötedenberi cigara | içtiği halde bu çocuğun yanında ken dini acemi zannedebilirdi. Sü- heylâ Hanım zevkle içine çe- kiyor, Semiha Nazmi Hanım mann: yalnız savuruyordu. isebruke Numan © Hanım bir iki nefes çektikten sonra birak İt. Ahmet Nebil cigarayı nasıl eni bile bilmiyordu. Nev İ beton armadan bir yatakhane pavi MİLLİYET CUMARTESİ 19 Mektep ihtiyacı karşısında Milliyet: , Çocuk velilerinin bu * müşkülünü hallediyor Hayriye Lisesi Daha ancak on gün talebe kaydına devam edecek Hayriye Lisesi İstanbulda iki se nedenberi tam teşkilâtı bir lise o- larak çalışmaktadır. İki sene evvel Fatihte Çarşanba da Ana, İlk, ve Orta kısımları ihti - va eden bir mektep olarak çalışmak ta idi. İstanbulun bu uzak ve kuy- tu semtinde on beş senelik bir mazi- | ye sahip olarak çalışan bu mektep İlk ve Orta kısımlarından her sene elli kadar talebe mezun vermekte idi. Mektep idaresi iki © sene evvel Saraçhanebaşında Münir Paşa ko- naklarını aldı. Ve burada tam teşki Ith, kız ve erkeklere ayrı ayrı da ireler tahsis ederek, (leyli bir lise açtı. Geçen sene mektep beş yüz elli talebe cem eylemiştir. Bu miktar. dan yüz sekseni leyli olarak devam eylemiştir. Mektep © şehirin uzak semtinden gelen çocuklara teshilât olmak üzere hususi bir otomobil ve otobüsler satın almış ve çocukları otomobilleri vasıtasile evlerinden a- Mp götürmüştür. Mektep bu ders senesi için bü- yük bir mesaj programile işe giriş- miştir, Almanyadaki Lâmburg fabrikala rma on iki bin beş yüz liralık fizik aiâli sipariş edilmiştir. Bu aletler teşrini evvelin on beşinde İstanbul- da teslim edilmiş — olacaktır. Bun- dan başka ayni | firmaya bin sekiz yüz liralık coğrafya ve tarih levazı- mu sipariş edilmiştir. Bütün bu ders evazımı geldikten sonra Hay riye Lisesi ders vesaiti ve lâbura- tuvarları itibarile o İstanbulun en zengin mektepleri arasına girmiş © lacaktır. Münir Paşa konağı talebe teha- cümüne kâfi gelmediği için mekte. bin büyük bahçesinin arka kısmında yonu inşa edilmiştir. Bu sene mel tebin leyli ve nehari talebe kadro- ları pek daralmıştır. Mektep idare. si ancak daha on gün kadar talebe kaydına devam edebilecektir. Mektebin teşkilâtı: Ana, İlk, Or ta, ve Lise kısımlarını havi tam dev reli Türk lisesidir. (Kız ve erkek talebe ayrı ayrı dairelerdedir. Mektep ilk teşekkülünden beri zmı açacak diye ödüm kopuyor du... Başladı: Vapur mu sallanıyor? — Dikkat etmedim, bell Evet, hava lodos değil am .. Ölü denizler var. Artık dayanamadım ve he- |“ | Vandaki emlâk ve — Ban azicık aşağı ineyim.. | ledim yenisini alacağımdan hükmü lira itaya borçlu ve ikametgâ- İitirazın icrasına âksi takdirde | İ mahkümu bih mukabilinde | Dedim, Köprüye kadar da her kerin yalnız girdiği mahut ye. ve çıkmadım.. ”* Allah böylelerine tesadüf et mekten hepimizi korusun. FELEK talebeyi ecnebi mekteplerinden kur- tarmak emelile ilk sınıflardan itiba- ren ecnebi lisanlarına — ehemmiyet vermiş ve talebenin umumiyetle mektep dahilinde mürebbilerin ne- zareti altında olmak © üzere ecnebi bir Bsanla konuşmasını esas ittihaz eylemiştir, Mektep ücreti Mektebe kaydolan nehari talebe- den altı ve leyli talebeden on lira kayıt ücreti alımır, Leyli talebe üc- reti senede (300) liradır. Bu meb- İâğ üç taksitte tediye olunur. Leyli talebe mektepte bulunan İngilizce, ve Almanca kurslarından ber hangi birine devam etmek mecburiyetinde dir. Bu husus için senevi otuz lira tediye etmek mecburiyetindedirler. Bu meblâğ taksitlerle mukassatan tediye edilir, Nehari talebeden ar- zu edenler ayni ücretle bu kursa de vam edebilirler, Taksit müddetleri: Birinci tak sit kayıt esnasında, ikinci taksit kâ Bunuevvel ve üçüncü taksit mart aylarının birimcj günlerinde alınır. Müracaat eden leyli talebe arasında memur çocuğu ve iki kardeş olduğu takdirde şeraiti / hüsusiyeye tâbi- dir. Nebari ücretleri: Ana sınıfı ve ülk kesım için © senevi 36 Hira olup üç taksitte tediye olunur. Lise bi rinci devre birinci smif 50 lira, ikin | Gi simef 60, üç EYLÜL 1931 Kırmızı vazo “Babasının çocüğu,, der- babasını benzer de al Fakat öyle. » evlâtlar vardır ki, hiç mi, biç babala- rma benzemezler. Bunlar ba- balarmın çocuğu değil mi? Bu öyle bir mesele ki, tah- lili bize düşmez. Hu benzeyi- şin ve benzemeyişin . veraset kaidelerine nazaran gösterdiği tahavvüllerle daha ziyade âlim lerle meşgul olsunlar. Bizlerin yani, hayatta gördüklerimizi hikâye şeklinde anlatanların, çizmeden yukarıya çıkmağa hakkımız yoktur. Tanıdıklardan © bir Pomil var. Oğlu kendisine hiç benze mez. Belki veçhen benzediği tarafları var: Fakat (o ahlâkı, mizacı babasıma nazaran taban tabana zıttır Pomil mazbut, muktasit, çok ciddi bir adamdır. Oğlu, Cyprien hattâ evlendiği halde, hâlâ bu faziletlere sahip olama dı. Üstelik te ayyaş mı, ayyaş! Bittabi karısı bundan çok müşteki! Karısı istiyor ki,o da bir gün kayın babası gibi bir sayfiye sahibi olsun. Halbü ki Cyprien maaşını aldığı gibi meyhanede eritiyor. Bu gidiş- le sayfiye alınır Om? Baraka bile alınmaz . kaym anaların hilâfına, gelin- bir gün | gelinine şu müjdeyi verdi: — Sen işi bana bırak. Ben İkinci devre birinci sınıf 70, ikinci | bu çocuğu adam edeceğim. Cy ve üçüncü amıflar 80 liradır. Leyli ve nehari talebenin taksit müddeti hitam bulmadan kendilik. lerinden mektebi €etköfükleri veya her hangi meşru bir sebeple kayıt. ları terkin olunduğu, takdirde ita et- öikleri taksittenbir-yey inde olunma maktadır. fmeasenmmaamsmamsyammnnnz ZAYİ — Zevciri)Gülnihâi vapu Tu çarkçı başısı İbrahim Halil Bey merhumdan muhassas ve Seyri sefa in müdüriyetinden ita edilmekte o lan mizaşa mahsus cüzdanı zayi ey. olmayacağı ilân olunur. £ Zevceşi Firdevs nemini İmali Van icra memurluğundan; Türk Zade Ali efendiye 136 hr meçhul bulunan Vanlı Ke. rem Zade Reşit efendi oğlu Mehmet efendinin ten itibaren bir ay zarfında Van İcra Dairesine bu bapdeki arazisinin icraen satılacağı ilân olunur. Kadıköy Süreyya Sineması PARA ve AŞK işbu tarih. |. . prien haddizatında fena çocuk değildir. Yalnız bir şey yapa- mıyor: Tasarruf! Onu da ben kendisine öğreteceğim. Madam Cyprien, ne yapıl- sa kâr etmiyeceğini bilmekle beraber, kayın babasma azim teşekkürler etti. Pomil bir gün oğlunu yanı- na çağırdı: — Bana bak Cyprien, de di, miden delik mi, nedir, yı içsen, “bana mı,, sun. Paranın bu kıt zamanın- da aldığını içkiye verirsen, 80 Bu ne olur? Ben babanım. Se- Din yaşında ben de tıpkı senin gibi idim. Onun için tecrübeli bir adam sıfatile, sana akıl ver- mek hakkımdır. Artık o kadar içme! Yalnız sıhhatin düzel- mekle kalmaz, üstelik para da tasarruf edersin . tasarruf! Bir ayyaş yoran dedi ki: Sigortaları Merkezi re Mevsimin en güzel Filmi Kay babalar, ekieriyetle ! lerini çok severler. Pomil de | İtünadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat özerine sigorta muamelesi wi eylerir. dali Ele havidir. tada Ünyon Hanında Acentası Hulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 — Fransızcadan — — Onu ben (— de biliyorum baba! Beni, bildiğim bir şeyi tekrar bana söylemek için mi çağırdın? Fakat baba Pomil bir defa kafasına koyduğu projeyi mu- Deki tatbik etmek istiyor» — Hayır, dedi, onun için çağırmadım. : Başka bir şey söylemek için çağırdım. Şu yazoyu görüyor musun? Şu kırmızı, çiçekli vazoyul- İşte ben bu şimdi oturduğum kü- çük köşkü o vazo (o sayesinde satm aldım. Bak o nasıl? Ne zaman canım içki isterse, içki nin parasmı götürüp bu vazo- nun içine atıyorum. Çok geç- meden vazo doluyordu. O ka- dar ki, böyle çabucak doluşu, benden içki hevesini kaldırdı. Yerine para biriktirmek hirsı- nı koydu. Bu O vazoyu al, eve götür. Baban ne yaptı ise, sen de onu yap. Mutlaka muvaf- fak olursun. Yalnız karma bir şey söyleme! o Günün birinde toplu bir parayı önüne yığar- san, iyi bir sürpriz yapmış o lursun. Cyprien baba nasihatini can kulağile dinledi. Tecrübe ede- ceğini vadederek, vazoyu al- dı, eve götürdü . Bir hafta © sonra iyi kalpli baba kendi kendine düşündü: — Gidip şu oğlanı göreyim, bakalım vazoda ne kadar birik tirmiş? Merakla yola çıktı, fakat tam oğlunun evine yaklaşaca- ğr sırada, Cyprien'in kör kü tük bir meyhaneden çıktı; görünce, şaşaladı ve durakla. dı. Cyprien de babasını görün- ce ayılmıştı ve vaziyeti şöyle izah etti: — Vallahi baba, bütün ka bahat karımın! Bak, ; anlata- yım: Vazoyu evden aldımdı ya tabil karıma da, sürpriz yap- mak için, niçin ( getirdiğimi söylemedim. Ama karım vazo yu öyle beğendi, öyle beğen- di ki, hemen içine sun'i çiçek ler koydu ve yemek odasında büfenin üstüne yerleştirdi. Ar tık anlarsın (oya, babacığım, bu şerait altında (o canım içki istedi mi, parasını vazoya ko- yayım diye, büfenin üstüne çı karken , düşüp bir tarafımı kır maktansa, kolayca meyhane- ye inivermeği — tercih ediyo- i rum. kalandı . Mebruke Numan Hanım: — Vah vah! Nebil Bey ra- hatsız oldu. — Alışmamış da. Bari sizi banyoya kadar götü- reyim. Nebil Bey! Diyordu. Delikanlı öksüre- kalktı, Cıgarayı bı- raktı. İki öksürük © arasında Semiha Nazmi Hanıma: — Bana nazar da getirdiniz galiba, Hanımefendi . Dedi. Mebruke Numan Ha nımla beraber banyo dairesine gitü. Fakat Süheylâ o Hanım da, avınm üzerine (başka bir atmacanm saldırdığını gören bir Akbaba gibi yerinden fır- ladı, arkalarından koştu. Süheylâ ve Mebruke Nu- man Hanımlar, Ahmet Nebil- le birlikte döndükleri zaman, Ferit Necdet Beyle (o Semiha Nazmi Hanımı ortadan kay- bolmuş buldular, Nevzat Sü- reyya. Semiha Nazmi ei mın biraz tuv: ledi, Süheylâ manalı manalı, Ahmet Nebile baktı. Boğazını tıkıyan öksürükten kurtulmuş olan Ahmet Nebil hafifçe gü- lümsedi . — Hadi birde (oyuncular tarafına baş vuralım. Oyuncuların tarafı duman içindeydi. Yedi erkeğin savur dukları cigara dumanları kesif bir sis gibi ortalığı sarmıştı. Belediyenin Nazarı dikkatine Son seylâipta, © Kasimpaşanın Tahtagazi mahallesi tesmiye olunan yerleri su bastı. Ve itfsiye Omoto pompu geceli gündüzlü su dolan meydatliğın suyunu tahliye ile meş gul olmiştu. Halbuki bu su dolan meydanla büyük su mecrasınm ara- #r'anicak 8-10 metre ya (o vardır, ya yoktur. Buna nazaran . her seylâpta feci bir hâl alan bu meydanlığın kü- çük bir kanalla, asıl mocraya rapte- dilmesi her halde bir gün feci bir in hidamın önünü almış olacaktır. Be- ri. —..— İş ve söz farkı Terkos su şirketi müdürü gazete nizde çıkan izahatı arasında şehrin susuz kalmadığını ve münavebe su- retile her tarafa su tevzi edildiğini söylüyordu. Halbuki 4 aydan beri Kocamuslafa Paşa ve Samatya'da terkos suyu namına hiç bir şey yok. tur. Fül ile söz arasındaki bu tezadı ne demeli acaba? Kokmuş balıklar Muhterem gazetenizin bugünkü nüshasında kokmuş balıklar hakkın daki fıkrayı okudum. Aşçıların tef tişi sıhhati umumiye namına (o çok güzel bir harekettir. — Fakat Balık pazarı ihmal edilmemelidir. Taze olsun diye bizzat İstanbul Balık pe zarına giderek beş kuruşa satılan- ları varken on beş kuruşluğundan aldığım üç balığı yiyemiyecek bir balde oldukları işin atmak mecburi yetinde kaldım. Bu balıklar o kadar müstekreh bir koku neşrediyorlardı ki ben artik balık yemeğe töbe et- tim. Acaba İstanbul belediyesi önünde satılan ve sıhhati umemi; ye pek çok zarar veren bu hali müyor mu? Ve yahut bunu men muktedir değil mi? Dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir balık pazarır da bizim balıklarımız — gibi, halkır sıhhat ve hayatile oyun © oynamak cür'eti gösterenler bulunamaz san" rım, Alikadarann ehemmiyetle na zarı dikkatlerini celbetmenizi rica ederim.— Mehmet, İrtihal Muslim Cudi efendi vefat ctti. Selânikte, resmi, hususi, askeri, mülki bir çok mekteplerde uzun se neler muallimlik etmiş olan esbik Amasya meb'usu ve Bezmi Âlem ünas Sultanisi edebiyat mualtimili- ğinden mütekait Şair Muallim Cudi efendi vefat etti. Cenazesi 19 Eylül 1931 Cumartesi günü sast on bir buçukta oğlu, Karaağaç müessesatı meclisi idare Reisi Azmi Beyin, Kadıköyde, Süreyya sinemasi Kar- Şısmda "İnönü" sokağında Kâin 22 No evinden kaldırılarak namaz Çarşı Camiinde — kılınacak badeht Karacaahmet'teki medienine tevdi olunacaktır. Ka Eezayı Tıbbiye deposu sahibi Davit Habip Bey tarafından imza edilmiş, 15 Eylül 1931 vadeli, 388 numaralı, 84 liralık bir bono kay. bolmuştur. Hükmü (olmadığı ilân olunur, Fuat Mehmet sonra Yi e geldiler. pının sesi üzerine Nevzat Sü- reyyanın Mebruke Numandan telâşla ayrıldığını farkettiler. Süheylâ Hanım Ahmet Nebi- lin kolunu tuttu. Teklifsiz tek Mifsiz kulağma eğilerek: hepi- miz “tır halli, bir mgr yiz. rı gibi düşünüyorlardı. Poker masası ise mütemadi bir hare- ket halindeydi. Mukbil O Nedim ile Yazıcı Zadenin önleri dolu idi. Nihat İlhami, yüzi rarmış, gözle ri kızarmış, ağzında bir ciga- ra, mütemadiyen relans edi- yor. Mütemadiyen de ziyan &- diyordu. Şeyda Kâmille Ke- mal (Reha da ziyandaydılar. Fakat onlarınki Nihat İlhami- ye nispetle devede kulak kabi- Tindendi. aletini düzel ör gittiğini, Ferit Necdet Bez | Süheylâ Hanamla Ahmet | bire e “tuvalet düzeltmek,, ten dönen Semiha Nazmi Hanımla görüşürken, o da Ahmet Nebi lin koluna girdi. Yalvaran bir sesle : — Kuzum Ahmet © Nebil Bey, beni böyle adamlarla yal nız bırakmayın . Dedi. “Böyle adamlar,, der ken gözile Nevzat Süreyyayi gösteriyordu. — Hatti, çok rica ederim, mümkünse beraber çıkalım, be ni evime siz bırakm. Olur mu? Ahmet Nebilin içine birden bir merhamet çöktü. Meb a İş yüzünü çerçevelemiş, yalvarı- — Peki, dedi, merak etme. yin. Gece yarısını üç saat geçi- yordu . Semiha Nazmi Hanım oyun salonunun kapısmı aça- rak seslendi : — Beyler, daha burada mi yız? Nerede ise sabah olacak. Nihat İlhami Bey : — Daha erken, canım. Derken Yazıcı Zadenin gür sesi ; — Ybk, yok, artık vakit- tir. Hadi, Beyler, turlara baş- Mayalım. Diye gürledi . Süheylâ Hanım, Ahmet Ne bile yaklaşarak sordu: — Seni beklerim, Yarım bu Tuşur mıyız? — Yarın mümkün değil, Ö bür akşam Semiha Nazmi Ha nımdayız. — Ondan e ? di elele gibi yüzünde gi r i vard Bi ğ — Bir işe mi girdin? — Hayır, fakat Cevat Be- yin yazıhanesinde — çalışıyo. rum. Akşam üzeri bir saat kaça- maz mısın? Sinemaya gide riz. — Bilmem kurtulabilir mi yim? Cevat Bey şüphelenirse.. — Kurtulmağa çalış. Yarın #aat altıda beklerim. >— Çalışırım, Ahmet Nebil,“ Süheylâ Ha- nrmdan kurtulur o kurtulmaz Mebruke Numan Hanıma ya- kalandı . — Kuzum Nebil Bey, oyun cular kalkmadan biz çıkalım Sonra Kemal Reha Bey musal lat olur. Siz de Cevat © Beye yakalanırsınız. — Peki ama nasıl © yapar Lim? — Dur, ben yaparım. İki dakika geçmeden Meb- ruke Numan Hanım, Süheylâ Hanımın yanına gitti. Usta pm

Bu sayıdan diğer sayfalar: