26 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii p Rez m. de mi istiyor- 1 R Silliyet 26 EYLÜL 1931 IDAREHANE — Ankara endde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Istanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 4 aylığı 400 kuruş 800 kuruş Dİ 70 , 1400 NA 1400 , 2700 —— Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nusbalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir, Gazetemiz iânlarm mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava Dün azami hararet 19, asgari 12 derece idi. Bu- gin ruzgâr mütahavvil va bulutlu. Haftanın Yazısı Neler var? İnsan dalgm olduğu zaman bütün hislerini kaybediyor. Bur nunun dibinden geçeni görme- diği gibi kulağına bağırılan sö- “zü de de işitmiyor. Ben bazan ken di ken söyleniyorum da... yat telâkki etmeli. bazı gazeteciler ken di kendilerine söylenirler, kim se aldırmaz... Vakıa anlayama- yacak adama lâf etmektense kendi kendine söylenmek cibet te daha hayırlıdır, hayırlıdır amma insanın adı deliye çıkı- yor. Sizi yolde giderken söyle- nir gördüler mi ertesi gün otur duğunuz kahvede, çalıştığınız dairede İâfınız olur. — Allah cümleyi muhafaza etsin! Galibe oynatmış... Der- © “ler ve siz içeri girdiğiniz zaman herkeste bir ât peyda olur. Hatır sorarlarken şöyle — İyisiniz ya inşallah! — Hamdolsun. — Oh, oh! Adam aldırma! Ne olmak ihtimali var. Binin yarısı beşyüz! Tabii siz bu Jâflardan bir şey azsınız amma, etrafınız- dakiler anlar.. Benim böyle şey lere aldırdığım yoktur amma, söylene söylene deli diye şöh- ret buldunuz mu tamamdır... Şu günlerde İngilizce öğren- mek hevesine düştüm. Bunu kırkından sonra (saz-çalmaya benzetenler oluyor. Ben ona e- hemmiyet vermiyorum. Yalnız küçük yaşımızda Fransızcaya verdiğimiz emeklere acıyorum. -Vaktile bize İngilizce pek güç © lisandır derlerdi. Güya telâffu- zu o kadar müşkül imiş ki; İn- © < giliz krah bile bazan bazı keli- meleri söyleyemezmiş... Benim İngiliz kralı olmaya niyetim yok! Buna rağmen söyleneme- yen İngilizce kelimelere tesa- düf etmedim veanladım ki; her Yisanda hattâ Türkçede söylene peyen Şeyler var; İngilitcede yok!. Mamafih itiraf etmeli- «yim ki; çetrefil kelimelerde yök değil Onun için bu çekre- $i kelimeleri yolde giderken berim yok. Beni öyle söylenir | görenler kaçırdığıma zahip olü | yorlar. İki gün evvel bir arka- daş göğüsledi ve: — Ne oluyorsun yahu! Ken- dine gel! Yolda kendi kendine söyleniyorsun! Çıldırdın mı? | — Sus be! İngilizce kelimele | ri tekrar ediyorum... — Yelda mı tekrar edilir?.. — Ne yapalım! Unutmamak | | — Sana bir şey soracaktım | da İ — Buyurun! — Herif kelimesinin mânası nedir? — Neden soruyorsun ? MİLLİYET. CUMARTESİ a İlk Türk kahramanı Mete'nin kumandan'ığı Mete ordusu tarafından, or. dusunun bakiyesi ile dört taraf İ tan çepeçevre kuşatılan Çin im paratoru, biç bir taraftan ne bir imdat, ne bir o mühimmat alamıyordu.. Çok sürmeden yi yeceksizlik, o mühimmatsızlık ! bütün hız vile baş gösterdi... Çin imparatoru, muhasara çemberini kırıp çıkmak istedi, amma ona da muvaffak olama — Birisi benim aleyhime bir | dı.. dava açmış ta.. Şahıs, herif gibi kelimeler kullandım diye! — Senin fikrin ne?. — Hiç fikrim yok, sana soru yorum.. — Bence herif hakaret ifade Ne amma hakaret edilmesi lâzım gelen adama söylenirse pekâlâ hakaret olur. Meselâ em birisinden bahseder- “Herifin biri karısile kavga ederken....., diyebiliriz. Burada ki ne herif kelimesi, ne de karı kelimesi hakaret * ifade etmez. Lâkin “Ne ağzını bozuyorsun be herif!,, denilirse hakaret o- labilir. (Şahıs) kelimesine 2€- | resi kalmadığına lince onda maalesef hakaret mâ nası yoktur. aYlnız bizim kul- lanışımızda meçhul ve silik a- damların vasfıdır... “Madam Marikanın çantası bir şahıs ta- rafından aşırılmıştır,, denir. Bü na mukabil “bu şahsı âlinize ta allâk eder bir şey değildir.,, de | yaptırdın, Semerkantte diğimiz zaman değil hakaret, hürmetsizlik bile yoktur. — Teşekkür ederim, tafsilâ- tna,, — Peki dava ne oldu?. — Hiç, ne olacak?. 2000 lira tazminat istiyor. bana da herif dedirtsem.. 2000 lira da ben istesem., sek Her şeye muarız adamlar vardır. Bunlar kimsenin ayağı- na uymayan numarası aykırı kunduralara benzetler,. Hiç bir fikre iltihak edemediği için köh meleşir kalır.. O kunduralar da kimseye uymadığı için nihayet kampiyon mallar arasında iş- portacılara düşer.. Böyle birini tanırım.. Bu tanımak benim i- çin bir kâr değildir. Çünkü o- nu gördüğüm, onunla görüştü- ğüm zaman sinirlenirim.. Eğer sinirlerinizden emin olursanız Çin ordusu bakiyyesi, git- tikçe, Koyunluların ıslık çalan oklarile (Liöche resonnaut) yere seriliyor, kısmen de açlık tan, techizat yoksulluğundan kırılıyordu.. Çin imparatoru, gittikçe bu çemberin içinde bo ğulmağa başladı. Harp, Çin imparatorluğu- nun çökmesile neticelenmek ü- zere idi.. Bu neticenin tahak- kuku, bu kıyametin Okopması artık bir gün veya saat mesele si idi.. Mağlübiyeti itiraf: Çin imparatoru, gittikçe kendisini sıkan bu kıskacın için den artık başka kurtuluş ça- inandı.. Ve kendisince şerefli bir teslimi- — Şu caketin kupuna bak!.. Torba!.. Bunu Buharada mı Ben olsam dört peşli enti gezerim de bunu giymem... — Kahve değil, lizol! Güya biz kahve pişirmesini bilirmi- şiz! Ne münasebet! Leblebiyi kavururuz, bir az fazla kavurur yakarız.. Onu toz eder haşlarız. Al sana kahve! — Şiir kim, o kim! O kırk pa raya destan yazaı!. Başka şe- ye yaramaz... Hem evvelâ Türk çe öğrensin de sonra yazı yaz- maya başlasın! — Güya bizde de gazele var! Vakıa yaprak yaprak bir şeyler var amma, uçurtma mı, gazete mi, orasını Allah bi a gazeteleri bizden iyi- ir. — Ben bu bizim yollarda yü rüyemiyorum. Buna ayrı bir san'at lâzım. İnsan yere bakar sa karşıdan gelene çarpıyor, size bir iki muhaveresini nakle | karşısındakine bakarsa, ayağı deyim., — Böyle köprü mü olur. Şu a bak! Su üstünde dubaler.. Honolularda bile böyle köprü- ler kalmadı. Ne ayıp şey! — Canım, pekâlâ, köprü iş- te! Geçip gidiyoruz! — Sus yalrı! Ayıptır... Böy- le sal biçimi köprü olur mu?. — Şu tramvaylara bak! Alla hım ne iptidai şey! Babilonya- lılar da bunu bu kadar yapar. di. — Ne elektrik yarabbi? Çam dalları yaksak daha iyi!.. Pır Milliyet'in Edebi Romanı :33 — O! Artık iyi geç olmuş. © Ben de gideyim. Şeyda Kâ- mil Beyefendi, beni eve kadar götürür müsünüz? — Emredersiniz, Hanıme- fendi . Semiha Nazmi Hanım, Ah met Nebilin elini sıkarken ya- vaşça £ - Bonne Chance! Dedi. Şeyda (Kâmil Beyi yanında sürükliyerek çıktı. — Ey, söyle bakalım, cuma günü Neriman Cemşit | Hanı- ma niye gittin ? — Vallahi buraya geliyor- dum. Geç kalmıştım. Haber vereyim de merak etmiyesiniz “diye telefon ettim. Evde yek, Izmır Anı BASI DÖNÜKLER | İbrahim Necmi Vasilikinin. Kızda. kafa yok ki. İnsan cevap vermeden kim ye diye sormaz, anlamaz mı — Bende de kabahat oldu ya! Evvelâ adımı söylemeli. dim. — Ne ise, pek âlâ, evde yok dediler. Niye evine dön- medin, yabut başka yere git- medin de hemen © Neriman Cemşit Hanımlarda soluğu alk dn ? — Çanim.... — Ben sana dememiş miydim? Mahza ora ya gitmiyesin diye o günü bu- ye söylememiş miy — Bir gün evvel buradan oraya gitme : bir yere takılıp düşüyor. o Yol değil, tuzak!.. — Monşer ne iptidai şey! A- dım başında bir gramofoncu dükkânı: “Amanım aman fındık,, Şarkısını çalıyor... Bu nasıl ir, nasıl ( belediye, nasıl halk! 4 Ve işte böyle her gördüğünü ber işittiğini ve her hissettiği- ni beğenmez... Lâkin onu kim beğenir.. Onu bilmem., Desene ze! Neler var dünyada! FELEK Pil Unutmuşuz. Eve gittikten er yalar İd verecek vasıta — Mk etseydin. . — e a bilmiyor- ocasmın adını da bil- be için numarasını bula- madım . — Bir ey çekeydin.. — a ova ver miyor- sun ? — Aklıma gelmedi. — Peki, beni telefonda bul saydin ne yapacaktın? — O zaman (buraya gele cek, buradan telefonla, yahut bir tezkereyle mazeretimi bil. direcektim. hep kabahat o hın- zın kapı ettiği iyiliği hatırladı: — Canım, o zavallının da kabahati yok. Ne bilsin tele- fon eden e olduğumu. .| kocunuyordu.... Yeşilköy : A. Rıza te'ye, gizlice karisi Yetşi ha- tun vasıtasile müracaat etmek te buldu.. Bü suretle Mete'nin karısma düşkünlüğünden isti- fade yolunu bulmuş oldu. $ Çok akıllı ve çok zeki bir İ Türk kadını olan Yenşi hatun, kocası Mete'ye “Çin imparator İuğü ülkesinin ve insan kayna- ğınm çok geniş ve bol olduğu- nu; Koyunlular Çini zaptetse- İre bile ellerinde tutamıyacak- larını; binaenaleyh kazanılan bu muharebe ile iktifa edilmesi ve Çin imparatorunun muhasa radan kurtulup gitmesine mey dan verilmesi daha (münasip olacağını. söyledi.. ».. : Mete, karısının bu mütalea sını pek te yersiz bulmadı.. Mete yalnız mahir bir ku. mandan değil.. Aynı zamanda zamaninın dâhi bir siyasisi i- di.. Mete'nin maksadı, (esasen muhtelif zamanlarda, muhtelif sebeplerle dağılmış ve kısmen de yabancı hâkimiyetler altı girmiş olan bütün Türk lelerini tek bir milli hakimiyet altında toplamak, (büyük bir Türk müttehit devleti kurmak tan ibaretti, Yoksa bütün Çin yalist bir gaye gütmüyordu.. | ederse Türk halkı- nın Çin harsma yutulmasından Nasıl ki kendi sinden çok evvel, | Tsin (T'hsin) Türkleri gibi bir çok Türk kabileleri de bu akıbete uğraımışlardı . Filhakika, (Edouard Sha- yannes) den naklen Türk me- deniyeti tarihinin 221 inci sa- hifesinde merhum Z. Gökalp Bey üstadımızın da kaydeyle diği üzere; “Esasexi Türk olan (Tsin) ler, Çin&- girmişler, ilk önce bir kralssülâlesi, sonra bir im- parator gülâlesi (yaratmışlar; fakat bunlar Çin h. | dar yutulmuşlar ki İyade Çinli kesilmişler; Koyun i lular aleyhine barbetmişler, on ları bir kaç kere şimali Çinden çıkarmışlard.,, İşte bu siyasi mülâhazalar la, karısının yukarıdaki müta- leasıdır ki, Mete'yi, muharebe yi daha Fazla uzatmaktan vaz geçirdi.. Mete, daha fazla kan dö- külmekten ise, Çin imparatoru nun bir nevi (pes) diyon, (a- man) dileyen müracaatını büs bütün reddetmemek Türk mil- letinin istikbali için daha fay- dalı olar diye (düşündü. Ve Çin imparatorunun muh; hattının daracık bir yediğin den sıyrılmasını hoş görmeye sevketti.. (Kan) meydan mu- barebesi neticesinde * Romalı konsül ve başkumandan (Te rentiyüs Varo) nun bir kaç at lı ve bir kaç ağır silâhk piya- me ile kaçabildiği gibi; (Tay) meydan muharebesi neticesin. sa hizmetçime de göz mü koy- dun ? — Yok canım, o nasıl söz? — Ah Nebil! Bu saf tavrm Ja beni aldatmaya kalkıyorsun sen galiba.. Neriman Cemşit Hanım, Nemika Sırrı Haarm, Vasiliki,.. Daha kimbilir kim- 1er?... Ahmet Nebil, Muhteşem Nihat Hanmefendinin bu i- taplarından çok sıkılıyordu. ima kızarıyor, sırtı terliyor. lu. — Yanlış. Vallahi yanlış... a Diye müdafaaya çalışıyor. Bereket versin ki Muhte- şem Nihat Hanrmefehdi kıs- kançlığının dairesini Nemika Sırrı Hanıma, hattâ hizmetçi Vasilikiye kadar genişletmişti. Yoksa yalnız Neriman Cemşit Hanım üzerinde rar etsey- di, yalana dolana hiç alışma- mış olan Ahmet Nebil çok şa- şalıyacağını, belki © kendini, EYLÜL bir kaç seçme atlıdan mürek- kep küçük bir küme ile kaç- mağa o muvaffak O olmuştu. (M.A. 109). İkisi arasındaki kinin kendiliğinden cebren kaç mağa muvaffak olmuş olması, berikinin ise, ancak bililtizam gösterilen müsamaha s#ayesin- de kurtulabilmiş O bulunması- dır, fark; öte s. Zayıf bir nokta: Mete'nin, Çin imparatoru- mun böyle kaçmasına meydan bırakması, sırf askerlik nokta- sından düşünülerek hatalı gö- rülebilir . Bu hataya sebep olarak da- hi, Mete'nin de, babası (Teo- man) gibi karısına karşı zaafı gösterilebilir. Hakikaten mesele sırf bir imha muharebesinin askeri çer çevesi içinde mütalea edilince “Mete yalnız bunda hata etmiş tir.,, o hükmünü © vermemek mümkün değildir. Ancak, Mete'nin müsamaha sını, yalnız karımın telkinine kapıldığına hamletmek haklı bir hüküm olamaz; belki daha evvel de söylediğimiz gibi, Me te imperyalist bir gaye değil, ancak milli vahdeti (kurmak) ve (korumak) idea güttü- ğü için, o güne kadar elde et- tiği netice ile de bu gayenin tinin istiklâl ve istikbaline da- ha uygun bulmuş olmasına at- fetmek daha doğru ve daha haklı bir hüküm olur.. Nete- kim (Tay) meydan muharebe- deden mürekkep küçük bir kü” sinin neticesi de bu hükmü perçinler. .. “(Tay) meydan muharebe- sinin neticesi:” (Tay) meydan muharebesi- nin neticesi hakikaten çok de- rin, ve çok (engin olmuştu; Çünkü: 1 —Memleketin savuşabilen Çin imparatorunun, bu mey- dan muharebesinn verdiği deh şet karşısmda, bilâhare imzala mağa mecbur olduğu müsalâ- haname : A — Çeli, Şansi, Şensi, eya- letlerinden ve Sarı ırmak hav- zasından mürekkep (olan he men bütün şimali Çini Koyün- Tulara bırakıyor.. B — Koyunlulara muayyen bir vergi vermeyi de ayrıca ta- ahhüt eyliyordu. 2 — Sonra bu zafer netice- sinde idi ki, tâ ( (Kora) dan kriben Baykal gö Topolek mıntaka- sını, Balkaş gölünü, Sarı ır- mak havzasını çevreliyen bü- yük ve yekpare bir Koyunlu Türk devleti kurulmuştu. 3 — Milâttan 209 yıl evvel kurulan bu büyük devleti, Me- te o kadar kuvvetli (o ve geniş milli temel üzerine, oturtmuş- tu ki kendisi öldükten (m, e 174) sonra, Çinliler, bu devleti yıkmak için olanca kudretleri- le çalıştıkları halde t& milâttan sonra (48) tarihine kadar, tam 259 yıl, vahdetini, ( satvetini korumağa ve Çin imparatorluk fendi, mütemadiyen söylüyor, sitemler ediyordu. — Kabahat bende ki sana aldandım, seni (göründüğün gibi saf, samimi bir genç zan- netim, aşka susamış yüreği- me senden (bir merhem um- dum. Kendi kendime: “İşte görgüsüz, temiz bir genç.. Bu bana sadık kalır.. Benden baş- kasını sevmez,, dedim. Meğer kendi kendimi aldatmışım. Ahmet Nebil, önünde (şaşırmış, kalmıştı. Ömründe a güç mevkie düşmemişti. Yalan söylemesi- ni, kıskançlığa düşmüş sevgili- nin ayaklarına kapanarak oğız dolusu teminat vermesini bil- miyordu. Muhteşem Nihat Ha numefendi hiddetle söylendik- çe o şaşkın o şaşkın, taş gibi duruyor, yalnız arada sırada: — Acaba beni kovuyor mu? Çıkıp gitmem mi lâzm? Diya düşünüyordu , | Kapının zili bu sahmeye ni larmı titretmeğe “isdvaflek ol. muş, ancak o tarihte Çinlilerin © zamana kadar (o durmadan, dinlenmeden. saçtıkları o nifak ve niza tohumlarının tesirleri nihayet baş göstererek şimali ve cenubi Hün devletleri na- mile-ikiye bölünmüş olmakla beraber gene mevcudiyetlerini muhafaza etmiş ve cenubi Hün devleti namile milâdın 216 m- <ı yılına kadar tam 425 yil pa- yidar olmuştur. $ Yanılmıyorsak, ne (İsken der) in, ne (Atila) nın vene de (Cengiz) in kurdukları dev letlerinden hiç birisine bu ka- dar ömür müyesser olmamış- tır. » .. Eski zamanın siyasi âlemin de bü kadar geniş ve şümullü neticeler husule getiren (Tay) meydan muharebesi; hazırla yış, idare ediş ve neticelendiriş itibarile, askerlik noktasından da, kat'i neticeli o bir meydan muharebesinin değişmez eze Ki kaidelerinin tamamen tatbik edildiği bir muharebe olduğu için, eskizamanda mevcut mi- saller arasında, her zaman bir örnek olarak kalacak bir eser- dir. Türk kudretinin ne ezeli bir kaynak olduğunu ve bu kay- naktan bütün beşeriyetin pay aldığını gösteren birisidir. İnanmak lâzım ki, e ğer Mareşal Şlifeu (Kan) na- mındaki eserine başladığı za- man, onunla tamamile muasır olan (Tay) meydan muharebe sini tetkik etmiş olsaydı, o meşhur eserine (Kan) değil, (Tay) adını takar ve bir im. ha muharebesi örneği olarak talırdı. Çünkü naciz görüşüme göre, (Kan), ancak (Tay) ın küçük bir modeli o- labilir. is Mareşal Şlifeu (Schliefeu) örnek'aldığı (Kan) Oo meydan rauharebesi hakkında hükmü- bu tufanın | YENİ eserlerden “Silâhların çeşitleri ile m harebenin şekil ve usulleri bin seneden beri elbet tam” men değişmiştir. Bugün arti hançerle, daha bidayetten ren, düşmanın bağrma si maz; bekli binlerce metre v7 lardan başlıyarek karşı karşi) ateş edilir.., “(Yay) yerine (geri | tepsi toplar); (sapan) yerine (mai neli tüfekler) geçmiştir. ma bir meydan muharebesi! temelli şartları, ezeli kaidelefi aslâ değişmemiştir. deh sonya son hükmünü şöyle Vİ yor : “Bir imha muharebesi, Bİ. gün dahi (Anibal) in derinliklerine karışmış oli (plân) ıma göre yapılabilir. “a A Ben de, göğsümü gere diyorum ki: i “Bir imha muharebesi, gün dahi, Mete nin tarihin rinliklerine (o karışmış © (plân) ma göre yapılabilir. günkü Türk ordusunun (A yon) ve (Dumlupınar) da tığı başkumandan mubareb gibi..,, Me gene diyorum ki: , gibi bir (Tay) yi ha (Tay) ile başlayıp tün milli seferlerimizi ihtiva & decek olan bu eter, (Tay) değişmez ve ezeli kaideleri en mükemmel tatbik edildi ve onun en modern ve müte mil bir örneği olan, fakat şüphesiz içinde vuku buld emsalsiz ağır şartlar, mülsüz fedakârlıklar iti onunla kıyas edilemeyecek dar büyük muhrikler (Afyon - Dumlupmar) kumandan meydan muhare si,, şah eserlerile bitirilebili! “B Ve bu eser de, Türk istikb nin evlâdı için emsalini Ya, maya yarayan bir iman ve zim kaynağı olur. (Bitti) GÜN | Bugünden itibaren büyük kıt'ada ve yeni bir şekilde çıkıyor. Üç güzel tefrikasını takip ediniz. EMİL JAN OLGA TCHEK İlâhların NİNGS owa ile birlikte temsil ettiği Sev 1S1 öilminde kendisini daha mükemmel ve daha muktedir vE yeni bir tipte gösteriyor. İtünadı Milli Türk Sigorla Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Merkezi idaresi Çalatada havidir. Hanımda li Acentası ulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. | kapısında göründü — Beyefendi geldi . Muhteşem Nihat Han:me- fendi, birden bire tavrmı de- ğiştirdi. Hiddetle sarsılan saç larms ellerile toplıyarak tatlı ve mahrem bir | sesle Ahmet Nebile: — Kendini topla. Bir şey belli etme! Dedi. — Teşekkür ederim, efen- dim, ah, maatteessüf, o efen- dim ! Telefon: Beyoğlu — 2003 na okudular da, — Evet, bilyan hs Muhteşemciğim, sana söyl meye unutmuştum. Dün af” şam beni klüpten zorla kaldı” rak Süheylâ Hanımlara göl düler. Genç şairi orada gö” düm. pepe e — Vallahi sabaha kadar #9 | ker oynadık. İnanmazsan $ şaire sor. O da oradaydi: -

Bu sayıdan diğer sayfalar: