11 Mayıs 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Mayıs 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 MAYIS 1932 İdarehane:” Ankara caddesi, 100 Ne. Telgrat adresi: Tet; Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yaz işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 *dilir. Gazetemir ilânların mes'u liyetini kabul etmez. Anlayamadığım Nokta belediyenin vazifesini ya pip yapmadığına dairdir 'a söylüyor. İkisini de dinliyoruz... Sözlerinin haklısın haksızdan a- yet ediyoruz. Lâkin bir nokta var: Bu münakaşalardan na çıkıyor?., Bunun sonu ne oluyor? Şunu bana bir anlatan olsal.. İde meselesi Biraz kapalıca ve silik geçti de galiba İlmen nazarı dkLEKEN bedemedi. İki gün evvelki #olu Ajansı vasıtasile Olimpiyat pe mitesinin bir beyannamesi tebliğ e- dilmişti Bu beyannamede Olimpiyat koru münasebetile bül büsünden sarfınazar ettik” diyor.Bu uzun lâflerin kasacası biz Olimpiya- dn gitmiyoruz demektir. Bu hava: si masılan almamış olan benim meğ- | hür muarızlarım bunu görün. — Ohh!, Derler; şu herif Olim- piyada gidemiyor y. gilizce de boşa gi Bir taraftan böy! taraftan dat “İşte yazdığımız #mantıki sözler nihayet galebe ederek bu maceradan Ç e İdi Diye öğünürler.. Bu kahraman- cayır hükümferma iken kimse gidip | te hükümetten: — Efendim! Malümya! Hani şu | (Los Anceles) olimpiyadı için bize | kırk bin lirn âzam.. şerait altunda yeremez.. 832 olimpi- | yadına da böylece gidilemez. Amma va gidilemeyiş, ne o muharrirlerin azıp çizmeli ne sporun zaa- mn; ne de olimpi vazge İli taraf | iç Şimdi, Olimpiyatlara | gitmediği” anda muarızların başka bir İncağım.. e olimpiyat için pars verir. hükümet: — Al bu parayı olimpiyatlara giti, Diye verir. Para vermediği zaman spor teş kilâtır — Efendini! Olimpiyatlara git- miyoruz amma stad yapmak için bi. 20 para verin!.. Derse bumu söyleye- nin hastalığına hükmederler. İşte bu | Sedar mirali.. Olimpiymda eidikmi- | yor.. Stad 'da yapılmıyor. Yine o mesele : geç kalan cevabını göndermiş. Der ediyorum! | FELEK “ Muhterem efendim, “Milliyet” te bir iki gün evvel intişar eden yazımızdan anladım | vap vermiş. 7. | mamasileyhin Blürcedikiii | ta” ünvanlı makabelesini görme- in tasvir ettiği gibi: edebiyatımızın sağ elinin avukat. lar, sporcular, doktorlar, sel eli- İ nin de lise talebeleri ta lan tutalmakta dele yı Peyami Safa Beyin isyankâr bir teessüre kapılmasını, bu hal ğa davet etmeğe karar verme: doğru bulmayarak bu hödielerin düğünü hatırlatmış ve hattâ “ha- pris iç” ten edebiyat kafilesine karı" şan bazı meşhar avukat, doktor ve asker isimleri zikretmiştim. He İ le lise talebelerinin edebiyata yel | tenmelerini hoş görmemesini - tin ve şöhretin en yüksek merte- belerine yetişen büyük ediplerin mufassal tercümei halleri “oku Gel | nursa görülür ki bunların hemen İ cümlesi ilk edebi karalamalarını Ana | mektep sıralarında yazmışlardır. İ Ümit ve temenni edelim ki bizim | edebiyatçı Vise yavruları arasında | yakın bir istikbalde milli edebiya tumızın birhaç büyük siması zu. hur etsin, İ © Peyami Safa Bey bana cevap İ olarak diyor ki: O saydığınız simlerin sahipleri “meşhur” lerdir. “Meşhur” kelimesini giy. me içine alıyorum. Çünkü Fransa da meşhur nasirlerimizden Pier. ye Loti yahut meşhur romancımız Georges Dahamel derlerse kimse | hayret etmez; fakat biz de meş- hur şairlerimizden Haydar Rifat Bey, yahut meşhur romancımız. Rusçuklu Hakkı Bey denirse bu- na herkesten evvel kendileri şa- şar kalırlar, | Peyami Beyin itina ile giyme İ içine aldığı bu “meşhur” kayde. İ nın bahsimizin mevzuunu nasıl ve | niğin tadil ettiğini anlayamadım. | Peyami Bey herkesin edebiyatla iştigal edebileceği hususunda be. İ nimle hemfikir. O halde Haydar | Rifat ve Rusçuklu Hk ler | edebiyat | | Simezk alandı klarımılan dala: yı mı, Yoksa, acaba kabahatleri dotkor ve avukat olmaları mı? Eğer bu iki ihtimal de varit de- #ilse Peyami Beyin edebiyat oddi sinde şüphesiz bu zatlardan daha MİLLİYET ÇAR: az muvaffakıyetle kalem Şâlan bir sürü “hüdayi mabit” leri bıra- kıp ta yalnız Haydar Rifat ve Hakkı Beylere çatmasının hikme ti pek anl Edebiyat vadisinde kalem oy- matmağa heves eden her fert mu vaffak olursa, şöhret kazanı se iş nereye varır? Fransada Loti yetişinceye kadar kimbilir bahriyelinin edebiyat ve mu- fakıyet | hülyaları mürekkep hokhasına batıp gitmiştir. Bir — muvaffakıyetine mu- esiz bir çok doktorlar | İ kalemlik & ölmek reçete | bir işe yarama tecrübelerle anla izli bir yolda mu- yetişenleri alkışladığımız gibi ya- rı yelda nefesi kesilenlerin de hüsnü niyetlerini, faydalı bir rol bulunduklarını. teslim Görülüyor ki Peyami Safa Be yin “meşhur” kaydı ihtirazisi bah sin esasına taallâk etmiyor, izhar ssür ve iğbirarı haklı Hele o sütunlar nuza geçirmek nezaketinde bulun | duğunuz mütaleclarmı “fahiş €- debiyat hatas” diye tavsif etme- sinin mânası hiç anlaşır sen bu tabi in sarih bir rm ve edemeyeceği ha- naatindeyim. Sarf veya nahiv ka- idesini ihlâl eden bir yazıda faute de grammaire veya faute de syntaxe bulunabilir; | fakat favte de littâratare tabiri hele bu mevzuda hiç bir mâna ifade ede- | mez sanırım! Edebiyat hangi ka- vaidi mevzuasına karşı bir hata; düşülmüş?! Peyami Beyin “edebi yat hatâs” tabiri maha ile - edebi diye okusak bile gene, sin mahiyetinde bakılınca,yerinde hullanılmamış bir söz olduğu mey ey olsa olsa bir muhakeme halâsı irtikâp edil diğinden bahsedebilirdi, hi onun biraz müsa Tütte, ire hatâ bahsimi- doğru olamayacağını gösterdim Zannediyorum. Bu satırları Rifat ve Rusçuklu Hakkı Beylerin dında yazmadığım gibi bu ratla- rın edebiyatta şöhret veya muvaf fakıyet kazanmadıkları veya ka- zanamayacakları hakkında Peya mi Beyin verdiği hühünlere de, #ımnen olsun, iştirak etmek iste. mem. Rusçuklu Hakkı Beyin bazı | tıbbi mübahaselerini “Milliyet” te zevkle okumuştum. pte yazı- lan emsalinden hiç te aşağı değil di, pase edebiyat yaptığına vakıf değilim. Haydar Rifat Beye ge dince: cümesinin edebi kiyme tini tarafa bırakarak - o vi Çi hüküm vermeğe kendimde lâhiyet görmüyorum - yalhız Bir nokta hakkında mütaleamı söyle mek isterim. “Benim kadar mu- vatfakıyetli tercüme yapacak bir. başkası yoktar” diye öğündüğü ri vayet edilen bu zat yevmi bir zete tefrikası için baldu buldu da Turgeniss'in * (Duman - Dim) ni mi baldu? Mumaileyh takdir et- meliydi ki Turgeniev bugün an- cak havastan bazılarının okumak isteyebileceği tarihi büyük hikâ- | yenüvisler arasına o karışmıştır. Öyle hazin ve bedbin; ayni za. manda büyük ve di bir mus harririn, muasırımız bile olsa, bir yevmi gazetenin zemin katında yeri yoktur. o Bu bedahati ihmal içindir ki Haydar bine eline Mp dali stmiyorum! Mumaileyh takdir et meli idi ki günümüzün en muvaf fakıyetli roman tefrikası frenkçe porno graphişwe o denilen bir ta kım bahname ilce “ma hut cinai polis masalları. Daha çok yazacaklarım vardı. Karileriniz için bir faydası olma- yan bu kısır bahsi beynelmilel €- debiyat ölemindeki | hareketlere ve o hareketlere karşı böyle kör, sağır ve bigâne kalışımızın şaya: nı teessüf olduğuna ve bu elim vaziyetten kurtulmak için atılma a lâzemgelen ilk adımlara dair kısa bir hasbühal ile bitirmek is- terdim; fakat ne benim kâğıdım da, ne de sizin sütununuzda yer kalmadı! Fırsat geçerse o bahsi ileride açarız. ru yapılan bu! hamleleri hoş görmeliyiz. Gayeye fan sade | Veya: | MBA nı Erkek değil mi? KULEK Sielesnla. SİLVA SİDNEY ve PHİLİPS HOLMES | | l (Beyoğlunun bahçeli biraha. | © Cemil — Nasıl farkında de- ÖLDÜRDÜĞÜM nelerinden birinde, akşam üstü, | gil!.. Öyle farkında ki.. KADIN herkes bira içmek ve biraz da| o Muallâ — Canım, ben karı- İİ (La Femme guc fsi tuce) dereden tepeden konuşmak için | sından £ bahsediyorum, Öteki denki farkında olmaz olur mu? Elbet te farkında... (Yakasını sillke- İrek) erkek kısmı değil mi? Al. İlah korusun. Cemil — Ne? Erkek kısmı masalara dağılmış. Cemil Bey karısı Muallâ ile karşı ada İoturuyorlar. Cemil siyah, Mu-| lallâ beyaz bira içiyor. Biraz ilerideki kanepede de üç kişi oturuyor. İki kadın, bir | sanki kadın — kısmından fena / erkek. Erkek iki kadının arasma | mı? oturmuş. Onlar da bira içiyor- Muallâ — Elbette © fena..| ilar. Cemil, © erkekle iki kadını yan gözle bir hayli tarassut et- niyor musun? Karısının yanın da, karısmın arkadaşlarma el| tikten sonra, karısma £ diyor! uzatıyor. Boynu yerin dibine | ki:) geçsin. Cemil — Muallâ, şu masa-| o Cemil — (Gülerek) niye | daki erkekle kadınları görüyor- | yerin dibine geçsin? Kimbilir | salla? karısının ne kusurları vardır? Muallâ — Görüyorum, me | o Muallâ — (Kızararak) he-| olmuş? İrifin hali hoşunuza değil | Cemil — Kadınlardan birisi |mi Beyefendi? Onun © yerinde | Öteki de karısı: | olmak için can atıyorsunuz. Cemil — Yok canım.. Muai İniz? Hepiniz biribirinize ben- Muallâ — Allah, allah, ner- den anladın? Cemil — Ben anlarım. Hat İtü sana ikisinden © hangisinin İ karısı olduğunu bile söytüyebi- lirim. Karısı sağ tarafında otu İranı, öteki de karısmın arkada İratıp yer yüzüne koyuvermiş.. Cemil — Ammada öyledir! Muallâ. | Muallâ — Elbette söylerim, j Haksız mıyım? Sanki senin ö- | © Muallâ — Maşallah, bunu İ tekilerden ne farkım var? Ma. nasıl keşfettiniz efendim? Şeke ki şu herifin halini beğeni. | Cemil Basit!,. En ehem. ! yorsun, demek ki senin de on. miyetsiz £ şeyler, bilsen neler dan farkın yok. OKimbilir be.| lifade ederler? Ben her zaman İnim arkadaşlarımla da sen ne | muhiti tarassut ederim, Ha. haltlar karıştırıyorsun. ni bir sivil taharri memuru ols! © Çemil- All, saydım, vallahi benim yapabile | (5. sen hiç şaş ee ni ceğim işi, kimse: yapamazdı. ğın, | Meselâ şu erkek solundaki kadı | Li na daha ziyade itibar (ediyor! Muallâ — Meselâ Mebrure Onunla konuşması, ona ikram | ile. Ben söylediğini bilen kadı- etmesi başka, sağındaki ile ko- 9:m. Şimdi Mebrureye tl nuşması başka. Belki sağında. | Tnınm sebebini daha iyi anlıyo- ki karısı, solundaki de.. irum. Güya benim © arkadaşım İ Muallâ — (sertleşerek) ka! İ diye t eder görünüyorsun rısımn arkadaşı değil mi? Ta. değil mi? Bana mı yutturacak İbii, kocalı karılarına ikram sın? Eve gelse, beraber bir ye etmezler, iltifat göstermezler. re gitsek gözün onun gözün- — (Sakin) elbette... den ayrılmıyor. Sanki ben ta. Yalaiz Tİk izdivaç aylarında iş yon etmiyorum. Sanki ben öyle değildir. Koca, bu aylar. bir şey bilmiyorum, Körüm, bir da karısına çok iltifat gi Fa; şey görmiyorum. i in çok. |: Cemil — Canım, öyle gü- lünç bir sahne tasvir ediyorsun Sonra kadın o kadar genç değil. | ki. 5 Muallâ: — Hangi kadın? Cemil — Sağdaki, yani ka. İrısı.. Her halde ötekinden > beş | Muallâ — (Büsbütün kıza. rak) Tabii, Beyefendi o bunu İ gülünç bulur. Çünkü biz gülün altı yaş fazla... Bak, erkek 30- balik, -Güzüeü ii lundaki kadına doğru nasıl eği | cüz. Biraz gözümüzü açmağa iyor? | başladık mu, gülünç oluruz. Muallâ — (O şarafa baka-| rak) ne utanmaz erkek? karısı. | nın yanında başka kadına kur yapıyor. | Cemil — Artık kur yapma- İ ğa ihtiyacı yok. Baksan a, işi İçoktan pişirmişler. Bahse gi İ rim ki, mercimeği fırına verdi. | yor. ler. Bunları da neden anlıyo- | IBu sırada diğer masadaki rum. biliyor musun? Biribirleri | / erkeğin eli, masanın altından ne bakışlarından, konuşma tarz | solundaki kadının bacağının üs larından,. Bak, bak! İtöne doğru kaymış ve kadının Muallâ — Neye bakayım? | dizini sıkıştırıyor.) Cemil — Bak, ( solundaki Muallâ — (Bunu görünce) kadının çıplak kolunu ok$ıyor, | Ne utanmaz adam, ne ahlâksız Sanki bir şey yapmıyormuş adam! Böyle herkesin gözü ö. bi, öyle mahirane okşıyor nünde! Ne rezalet! Ara sira be Muallâ — (İsyan halinde) | raber dışarıya © çıktığımız za. ne ayıp şey! Ne ayıp! Ne ayıp!İmun, sen de Mebrureye kimbi Zavallı kadın me bir şeyin far-| lir neler yapıyorsun? Cemil — Muallâ, bu akşam Neymiş? Biz, her şeyi görme- mezlikten gelelim. Sesimizi çı- İ kar İdiğiniz gibi perende atınız, öy- ile değil mi?. konuş, herkes Şimdi şu adamın . halini beğe. | zersiniz. Allah hayvan diye ya| uyalım. Zatiâlileri de iste| Cemil — Aman Muallâ, ya | bize bakı- | ! İlâveten: Paramount Jurnal ve zengin sesli varyeteler Olamra sinemasında MARY GLORY ve FERNAND GRAVEY DÜŞES OLACAKSIN (Tu seras Düchesse) filminde Sirgortalarınızı Galatadia Ünyon hanında kâi kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan İ ÜNYON | kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır Bugünkü program ISTANBUL — (1200 m.) 18; İ gramofon, 19,8 studyo heyeti, Hayriye Hanım 20,5 konferans, 21 Belkis Hanım, 22 orkestra, BÜKREŞ — (394 m.) 20,41 Şarkı konseri; 21, piyano konseri | 21,45 keman konseri, İ BELGRAT — (429 m.) 20,30 Çigan orkestrası 21,40 operadan İ saklan Karman oporasr. ROMA — (441 m.) 21 grame- fon 21,45 operadan naklen Biz- tin İnci avcıları ismindeki operas VİYANA — (517 m.) 20,30 Siyasi musahabe, 21 Viyana, Vi- yalnız sensin, şarkıları, 23,15 dans havaları. — (550 m.) 20,30 ope. | radan Dai Bank Ban opereti. VARŞOVA — (141 m.) 20,35 gramofon, 21,15 hafif © musiki, 22,15 salon orkestrası. BERLİN — (1635 m.) 21 den itibaren Viyanadan nakil, Selim Sırrı Beyin konferansı şamı saat sekiz buçukta Selim recektir. “Bolu yolunda soya. | rı” dir. | ladığının farkında değilsin. Muallâ — (Artık kendisini tutamıyârak) Hayır Beyefendi, İ hiç te deli değilim. Mebrureye İmeler © yaptığını çok iyi biliyo. rum. Fakat bu, böyle devam İ edemez. Ben öteki kadmlara benzemem. Kendimi müdafaa Jetmesini pekalâ bilirim. Hem de bak, nasıl müdafaa ediyo- rum, (Kocasının suratına şiddetli bir tokat aşkederek) Muallâ — Al bakalım, Meb rurenin dizini sıkıştırmak nasıl oluyormuş? Yarınki perşembe günü ak- | Sırrı Bey mutat konferansını ve | sen deli mi oldun? Neler saçma | ! ayımız. Telefon: Beyoğlu 4886. Edebiyat tarihimize dair konferans Refik Ahmet bey tarafından İstanbul radyosunda türk edebi- yatı tarihine dair verilmekte olan konferansların üçüncüsü dün ak- şam verilmiştir. Evvelki ili kon- foransında Türklerin ana yurtla rını, dünyaya yayılışlarını, kur- dukları hükümet ve medeniyetle ri ve bu medeniyetin fikir ve fel sefe sahasında ki tecellisi olan 6s ki Türk dinini ve ilk şifahi ede- biyatımızı anlatmış olan Refik Ahmet bey, dün de Türklerin kul landıkları yazılar, eski Türk lek- celeri, Türk lisanmm tekâmülü ve ilk yazılı edebi eserlerimiz hak kmda malümat vermiştir. DOKTOR FMİN ŞÜKRÜ İİ Canili hastalıklar. mütehassin İller gün öğleden sonra İstanbul Dr.Celâl Tevfik Züheevi ve idrar yolu hastalıkları İİ mütehassıs: Sirkeci Muradiye öaddesi No, 35. İ Her gün saat 14-19, Doktor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl caddesi Bü. yük Parmak kapu, Afrika hanı na bitişik Apartıman No. 21.— Tel. Beyoğlu 2797. Sent: 14-18 Doktor Hafız Cemal Dahiliye hastalıkl mütehassısı Cumadan maada hergün öğleden sonra saat (2,30 dan Se) kadar İs tanbulda Divanyolunda 118 muma ralı hususi dairesinde dahili hasta lıkları muayene ve tedavi eder, Te- lefon: İstanbul 22388. Milliyet'in Romanı: / Eve Düşen Yıldırım! — Namığın altı sene | evvelki izdivacında © aşkın hiç bir rolü olmamıştı. Ahmet Şükrü E- fendinin haremi öldüğü zaman, dul kalmış © erkekle biri daha küçük bir çocuk olan iki oğlu- na bakmak © üzere bir kadının €ve gelmesi icap etmiş, ve Şük rü Efendinin daire arkadaşla- rının tavsiyesile Şayeste bulun muştu. Vaktile olsaydı, bu iş tamamile görücüler vi. yapılır, Namsk ta zevcesini an- dü; günü koltukta âkiı zamanlar Bundan dolayı Na- nın yüzünü söz kesil dikten ve nikâh kararlaştıktan boylu, saz seçik 2 Al siyah gözlü bir kızdı iü 2 kin denemiyeceği gibi pek gü. zel de denemezdi. Ancak Na muğın hayatı daima © babasına itaat içinde geçmişti. Ve zaten mazisinde üzel kadınla. ra ait hiçbir hatırası yoktu. Kız çirkin bile olsa, babası istedik ten sonra hayır demiyecekti. Evleneli beri de kendisi: ut sanıyordu. Muazzezin huzuru varlığını €şsiz bir bahar havasile sarmış. tı. Ve Saidin onun © etrafında ! dolaştığını görerek © kendisi genç kıza sevdirmesi imkânı. nı düşününceye kadar, bu hi vanın (o huzur ve saadetini hiç öneli bir kere teyzesinin evin- | bir şey ihlâl etmemişti. Kar. d7 kız yirmi üyordu. Dul e dakiz bil bir ime iye her günü kızla ve şüp- hesiz baş başa geçirmesinden babası. leri mal ear ae Jo müsaliabedei ” sonze hiç bir ümidi kalmadı. Bunun üzerine, ti. Sebeplerini tahlil etmiyor, fakat artık gündüzleri dairede kalamaz, akşamı bekliyemez, işine çalışamaz bir halde bulu. İmuyordu. Devlet Demiryolları idaresi İrisindeki dağların bi seyredil İdiği muhteşem nezaretli odası kendisine dar, kapanık, ve ka ranlık geliyor, o vakite kadar pek güzel geçindiği arkadaşla İrinın sohbetlerini duymağa ise tahammül edemiyordu. Önün. İde, Sivas — Erzincan hattı zerinde açılacak bir tünel minin kopyası larile kopyasını çıkarabileceği | buresim © üzerinde üç gündür! alışıyor, yine işin yirmide bi- rini bitirememiş bulunuyordu. Babasını ikaz etmeğe, ya- hut onun muavenetini isteme. ğe çalıştığı o günden üç dört ı- | gün sonra, aleem tatiline dahi sükün namına her şeyi kaybet. | res- | vardı. Eskiden | azami bir haftada bütün parça. | sın? — Biraz kırıklığım var. — Derece koyayım. Elimle bir gey anlıyamadım. Fakat Şayeste henüz bunu Jgün daireden © ayrıldı, doğru Cebeciye gitti. Saitle Muazzezi hiç ummadıkları bir saatte bas | tırmağa ve eğer aral nda bir İşey varsa gözlerile görüp anla- mağa mutlak bir ihtiyaç duy-| derken Namığın gözleri etrafı muştu. Halbuki eğer (| Saitlelaramağa (| başlamıştı. gir Muazzez biribirlerini #evmez- | mutbahtan, bahçeden, — hiç bir ler yahut biribirlerine evlene- | taraftan hiç bir ses gelmiyor- mezlerse, istikbal Muazzezin te | du: Yoksa karısı evde yapyalnız. li ve duvağile başka bir eve ge- | mıydı? Genç adam kısılmış bir lin gitmesi değilmıydi?Ve bu is | sesle sordu: tikbalin gecikmiyeceğini, o gün — Saitle Muazzez Sirde | konuştukları sırada babası söy (ler? lememişmiydi? Lâkin Namık| Şayeste omuzlarını silkti: hâlâ Muazzezi sevdiğini bilmi | — Dışarı çıktılar. yor, sade genç kızın kardeşi. Erkeğin sesi bu sefer sertlen- nin kollarında bir oyuncak ol- mişti; İmasma, kirlenip örselenmesine | « — Nereye? razı olamıyordu. Faraza Muaz Namığın telâş ve hiddetini zezi Saidin kollarında bulursa! Şayeste pek güzel görüyor ve ne yapacaktı? Bunu da tayin et memiş, hattâ bu ciheti düşün. meden Cebeciye varmıştı. Karısını taşlıkta bulmuştu. ! Beti benzi her halde çok berbat tı ki, Şayestenin hatırına has- kı hâlâ keşfedemediğini de zan netmediği için bu telâş, bu 15- rar kendisine büsbütün elim bir ıztırap' verdi,. Vüvüdü buz 'ke- silmiş, içine büyük bir ağlama ita olmasından başka bir ihti-| arzusu gelmişti. Ve kendisini mal gelmedi. böyle bedbaht eden o adamdan . Yaklaşarak elini alnına koy | iritikam almak isti bir ya anlıyordu. Onun kalbindeki âş | isale dir cari gediği le dedi ki: pe a Onlar evde oturmazlar. ha bir ağaçlık varmış. Orada kitap okuyi — Sen de onların o pek ten ba ağaçlığa yapyalnız — gitme- lerine mü ettin, öyle Şi? — Niçin müsaade etmiyecek- mişim? Namık karısını hiç bu ande- ki gibi görmemişti. Hiddetten kadının yüzündeki hatlar bü- yümüş, elleri kalçalarında, ren gi sapsarı, başımı sallıyordu. Ve adeta haykırarak tekrar et- Ni müsaade etmiyecek | esi cevap veremedi. Hid- detten beyni oğuldayor, dişleri kilitleniyordu. — Ben burada Muazzez Ha nımım bekçisimiyim? Yaptığı iş tehlikeli bir işse bebek değil ya, ee düşünsün! — Hem sanki sen niçin hid detlendin, ben o bilmioyr mr yım? ig ize Namığın varlığında bir kırbaç © tesiri | yapmıştı. Genç adam karısının © üzerine yürüdü. Fakat kadın susmadı. Hattâ daha acı, daha fena, ve daha açık söyledi: — Kıskanıyorsun değil mi? Ben götüremiyorum diye kıska nıyorsun değil mi? Elleri. Sani kalçömnda, Şayeste yavaş yavaş geri çekili yer, yüzü ( takallüsler içinde, rengi sapsarı, acı acı gülüyor. du. Ve şimdiye kadar kocası: na hiç belli etmemek (istediği (ıztarabını artık tamamen bağır- Imak, haykırmak ihtiyacı i İde tekrar etti: — Kıskanıyorsun - © değil mi? Lükin birden onun sağ eli “şırak!,, diye yanağına indi. Ve bu tokattan yüzü ateş gibi yan dı, gözlerinden yaşlar boşan- dı. — Utanmaz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: