20 Mayıs 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 20 MAYIS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbax 24310 edilir. Gazetemiz ilanların mes'u. Biyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke zinden verilen malümat göre bu- gün hava ekseriyetle açık devam edecek, rüzgür mütehavvil olarak esoceketir. 19-5-32 tarihinde hava tazyiki 766 milimetre en fazla sicaklık İd en ax5 santigrat kaydedil. miştir, Çıplaklık Hatırımda iyi kalmadı.. Av- rupanın bilmem ne tarafında yeni bir din çıkmış. Bu dinin kâmından en mühimmi çıp- , amma çırçıplak gezmek. .aiş, Tabii her dinin bidayetin- de olduğu gibi bu da muhitin- den müşkülât görmekte imiş. Netekim bu dine salik olup çır- çıplak sokakları dolaşan birkaç yüz kişiyi orana polisi tevkif etmiş... Lâf aramizda... Bu çıplak gezmek meselesi gitgide ilerli yor... © Ewvele yalnız (bazı zirrop (o doktorlar || tarafın dan oileri (sürülen oo çıp- laklık geçen senelerde (Nudis- me) ismi altında bir sıhhi ve iç © timai meslek haline girdi... Mec © muaları, kulüpleri ve binlerce | nu taraftarları var... Şimdi de bu- “mu bir din haline sokmuşlar... © Bugünlerde bize geli ŞT ES ŞE ET lir mi gel mez mi?.. Onu bilmem.. Yalnız taammüm ederse hiç te fena ol- maz... Hele bu buhran böyle de vam ederse yazın elbi , ça maşırdan kurtuluruz... Amma kışın ne yaparız? Orasını pek kestiremem. i Vakia dünyada sevilmeyen yeşüne şey çıplaktır. Çıplak ha kikat, çıplak ayak, çıplak vü- cut... Çünkü bizbu çıplakları çirkin bulur, sonradan süsleriz, bezeniriz tabii asıl şeklini kay- beder. Amma böylelikle kendi- mizi aldatırız.. O da ayrı hikâ- yedir. Eğer çıplaklık bizde de | mo- da olursa ilk günleri gülmekten çatlamamak kabil olmaz... Esa “sen çıplaklık taammüm öderse sokaklarda çıplak gezmek şek. | dim. Tinde olmaz.. Meselâ evvelemir Gaip gerdanlık INeclâ Hanımın, her . günkü oturma odası, — Neclâ zezlonga yaslanmış, okur maktadır. Hismeiçi Şerife Moden, kapının önünde ayakta durur.) Neclâ — Şerife kadın, ne bekliyorsun? Şerife kadın — Şey... hanı fendi. Neclh “1: Şöy de vs? Söyle: yeceğini söyle, işine git. Tepem Şerife kadın — (Bütün gay iret ve cesaretini toplayarak) | alacaklarımı istiyorum. Neclâ — Anlamadim... caklarını mı? Şerife kadın — Evet.. evvel: İki aydan on beş günlük; geçen | ay. bu ayı: Sonra da kömürcü nün borcunu ben ödedimdi. Neclâ — Şimdi, bu nereden Jicap etti? Şerife kadın. — (hiddetli, | kinayeli) daha icap etmesin mi hanımefendi? Müslüman dini aşikâr... Boğazı tokluğuna hiz- Je ela oki gâhı ittihaz olunur.. Tabii ye- tişmez, iş başka yerlere meselâ (gene bir ada bulmalı) Kınalı yahut Burgaza sirayet eder.. Ba | mız nasıl olur.. Çıplaklar karargâhının ada- nın iskelesinde bir kontrol ve bir soyunma karargâhı olur. Va purla şehirden gelen ve çıplak- ğa talip olanlar iskeleye çıkar çıkmaz bu kontrol dairesine gi- üpüryan çıkarlar... Başka türlü olursa etraf seyirci “dolar, çıp- laklık maskaralık olur... Ve bu hayata girmiş olanlar | artık; — Elbisenizi kime diktiriyor | sunuz? — Madam Sualleri yerine: — Karnınızı nasıl küçülttü- nüz?. — Madam kollarınızı kürek çekerek mi incelttiniz? Keti kaim olur.. Lâkin bu- uklarımız görebilir ke m ela Fosforlu numaralar Allah Allah! Aldık yürüdük. Herşey o kadar terakki etti ki; artık otomobil o numaralarının boya ile yazılmış olmasına ta- hammül edemiyoruz da, fosfor. lu olmasını istiyoruz, Âlâ! Lâ. kin söz aramızda ey ıhvan! Numaraları fosforlu yapmak tan maksat nedir? Bir kaza, bir nizamsız hareket vukuunda ça- buk görmek değil mi?.. Şimdi görülenler o ne olüyor ki?.. Beyoğlu caddesinde tü- men tümen intizamsız duruşlar! Nasıl var mr ami Merak kadar intişar edecektir. Efen- j FELEK Milliyet'in Romanı: 16 Eve Düşen Yıldırım! Koridoru geçip merdiven EE yer mai Esi İNE tekvür Nüüniğı yanımda bul — gelip beni mutlaka du. — Yarım saat sonra istas- yondaki gazinodayım. Oraya ç gör, Sana sö; öl Peki beyim, ded © Kalbi sevincinden çarpmıştı. Çünkü bahşiş olmazsa bile ha- — vadis alacaktı. “ti. Büyük methalin neresidir? diye sordu. Ve gi eme çikip istasyona git yanında, denkler ve gidip ele arasın da icime saat ledi, Sonra: Burada bir ar varmış, 'ginoya girince Namığın bir ma sa başında oturmuş keüdisini beklediğini gördü. Genç ada. ei year teş gbi yanıyor. | Nahit Sırrı — Emine Hanım, biz perşem be günü, yani tam beş gün son ra gidiyoruz. Muazzez Hansa gitmeden evvel bir kere gör- mek istiyorum. Gayet yavaş bir sesle, yü- zünde hiç bir hat kımıldanma- — Eve mi gelmek istiyor. sun? — Evet. — Amma efendi babanla dar gınsın beyim, — Babamın da, Saidin de ev önröhüüdüdüri bir süztü geli. rim, — Ayni zamanda cebinden Ala- | iskarpinlerinizi | Genç bey — Bir otomobile İbinmiştim, gözüme ilişti. Tesa» düfen gazetedeki ilânmızı oku- | dum. (Paketi uzatır) buyuru- İmuz. Neclâ — (Alıp almamakta mütereddittir. | Acaba bir yan- lışlık olmasın. .. Genç bey — Kendi gerdanlı İmetçilik edemem, Paramı verin Pe he bu tuhafı Bir | 22: tabii tanırsınız, bir bakı. eclâ — İşi VBirİ Diz efendim, de gitmek çıktı.. Bugü ,İ iğ Bai mi di #Sİ Nedâ— (Alır, bakar) E- Şerife kadın — Ne mi oldu? | Vt- | Bir de soruyorsunuz? Genç bey — Sizinki, değil mi? Ona emindim. Neclâ — (Kararını vermiş- r.| Size nasıl teşekkür edece- imi bilemiyorum, beyefendi. Genç bey -- Rica ederim, ir tek kelime söylemeyiniz. Si İzin gibi genç, güzel, zarif bir İhanım ile tanışmış olmak saa- | deti, berce mükâfatların en bü İyüğüdür. Eğer, ahbabınız ol-;, mak şerefi, bendenize yeter, Neclâ — Şükran ve minnet- Neclâ — P. nlat canım.. Şerife kadın — Ne vakit ay. lığımı istesem; param yok, pa. İram yok! diye lâfımı ağzıma t İlayorsunuz. Paranız yok ta, beş | İbin liralık inci gerdanlığı nasıl | aldınız? Neclâ — (Doğruhur, bir kah i kaha koparır.) Ay, sen de duy-| İdun mu? Şerife kadın — Bakın sakla mıyorsunuz!.. Kapıcı Hüseyin | Efendi, gazetede okumuş... Bu- lup getirene de ikramiye vere- cekmişsiniz. Neclâ — Bulan olursa; sin de, ikramiysyi alsm.. mek, sen de inandın ha? Şerife kadın — Yalan mı? Neclâ — Hem de kuyruk- J suz. ; Gazetelere o ilânı ben ver İdim. “Okuyanlar, şaşıracaklar. TTarıyan, tanımayan benimle “meşgul olacak... Hele duşman- İarim, hiddetlerinden çatır ça- tır çatlaycaklar.. | Şerife kadın — (Düşünceli- İdir.) Sormak ayıp Oolmasın amma, sizin bundan ne istifade, - iniz olacak? | Neclâ — İlâhi Şerife kadn. Bir kaç gün sonra kayıp gerdanlığın bulunduğunu ederim. Böylelikle — | yorum. İ Gençbey-— Estağfurullah İ hanemtendi, o; vazitemdir. Şim | dilik müsaadenizi istirham ede- ! ceğir. Neclâ — (Elini uzatır) sa- lı günleri öğleden sonra evde- yim. Genç bey — İhya buyuru- yorsunuz, hanımefendi. (Neclâ elini öper, çıkar) Neclâ — (Gerdanlığı alır, İ bakar, boynuna takar, aynanın nde kendi o kendine karıtır, zülür, Şerife kadın girer.) Nasıl yaraşti mı? anamıyacağım geliyor. İ tar. Borç para bulabilirim, an.| © Neclâ — (Gülerek) Kısmet İlyor musun? Uzun etme, se-| işte, ne denir? Artık, yakut yü nin de aylıkların bu arada çı-| İzik te günün birinde satılmak İ tehlikesinden kurtuldu! Ya- ! “Şerife kadın — Haydi inşal| kut yüzüğü arar. Yerinde bu- “lah... İlamaz. Telâşla) Şerife kadm, Neclâ — Ben de hesaplarım | benim yakut yüzüğüm nere- da hiç yanılmam... Biliyorsun, ! de? sata sata elde avuçta bir şeycik | m kalındı. Bir tek yakut yü! — Bilmem! Şu ünde duruyor- Şerife ka kisa özü dene Macan satamıyorum... Ne yaparsın, | görünüşü de kurtarmalı.. Şerife kadın — Hayırlısı | Neclâ — Şerife kad İlum.. Kenara — Bir araya- düşmesin... hanımcığım.. e erd beke | Avarlar, bulamazlar Yok. rife kadın gider, açar, biraz son | j, Neci& —— an, e zn kapıda gi ör.) danlığı getiren bey, aşırmış ol- Şe kadan Bir ber. gel, | mame di sizinle Neclâ — Nasıl bir beyi Şerife kadın — Tanımıyo. | rum, Size bir şey söyleyeceği varmış. Neclâ — Buraya al... (lçeriye şık, genç bir bey gi! re, Neclâyı hürmetle selâmlar. Genç bey — Rahatsız ett ğimden dolayı affınızı istirham ' ederim, hanımefendi. ! Neclâ — Estağfurullah beye fendi, buyurunuz, Oturunuz. Genç bey — ( Oturur.) Sebe| bi ziyaretimi arzedeyim.. Bu günlerde bir kayıbınız var, de- ğil mi hanımefendi. Neclâ — (Şaşkm ve tutuk Neclâ — (Dişlerini gıcırda- tarak) Ah, hain, alçak... Şerife kadın — Hanımcı- İ ğım, çok hiddetlenme, inci ger danlık var ya.. Neclâ — Sahi o var? (Bir. den bire aklına bir şey gelmiş gibi elini alnına vurur.) Şerife kadın! Şerife kadın — Efendim? Neclâ — O, şu gerdanlıktan bir tane irci koparalım da, sen, karşıki saatçıya bir göster. (Gerdanlıktan bir tane inci koparırlar, Şerife kadını gider) Şerife kadın — (Nefes, ne- fese telâş içinde gelerek) | Ha- durur.) Evet, #ımcığım yandık. geli Genç bey — (Cebinden bir Neclâ — Aman sus, yüreği- paket çıkarır.) OKıymettar bir | me iner? Ne var? inci gerdanlık. Şerife kadıri — Ne olacak, Neclâ — (Hayretten “don: | inciler balmumundan.. Tanesi. muş bir halde) Şey.. evet. bul. dunuz mu? a ha! Hiç kimseye de rünce, kadının parmakları haâ- | haber vermezsin. fifçe fifçe kalktı. Ve paranm avucu Emine: — A elbette beyim. altında yerleşmesine, gizlenme | Vallaha vermem, billâha © ver- sine yardım ettikten sonra, bu mem! dedi. Sonra, eski siy, parmaklar tekrar masanın mer çarşafmı düzelterek ilâve etti: mer taşı e Ye Bun | Eh bana müsaade beyim. Çok ta rape yürüdü. e A algpndı Ka sür İmığın g — Babamla Sait sabahları | dına alla istedi. Fakat erken gitmiyorlar mı? soluk dudaklarına getirmek is. — Gidiyorlar beyim. tediği bu tebessüm acı bir ta. PE Sekizde çıkıyorlar, değil | kallüse ni i mi? iğ — — Evet. Emine o kadınlardandı ki, mü — Ben dokuz buçukta filân | temadi bir dedikodu havası için gece les kapıyı bana vi açar? İde an sermest olurl, Kim açacak, ben açarım. buna imkân Günah işlemekten, bulunduğu tarihlerde bile şah- san belki çekinmişlerdir. Fakat içinde yaşamak istedikleri de. | dikodu havası ne kadar ağır ve mülevves olursa , bah tiyarlıkları o derecede artar, biri nin bir ayıbını keşfedip öğre- nirlerse, şahsi bir saadete eriş- i | miş kadar memnun olurlar, Lâ. Ha bü gizlemek, ilân etme. mek mecburiyetinde bulunduk. Babanla kardeşin gider git- mez, hemen (Odaima Muazzez Hanım yeniden uykuya © yatar. Artık tekrar. kalkması öğleyi olmadı, de yede asılacaktı, -— Âli, ben yarın ona doğru lerimi nasıl ödeyeceğimi bilemi | Şerife kadın — Gözlerime | tabii |mığın Muazzezle ibi | 3 | Iktısadi bahisler | | Amerika buhranı malisi ve esbabı Dünya iktısadını alt üst eden buhranı umuminin menşei Ameri kadadır. Amerikada ur eden buhran yavaş yavaş diğer mem- ayet ederek umumi ve bugün millet- gitmeleri Amerikadaki bulıranı maliyi izah edebilmek için evvelâ caba bını araştırmak ve teşrih etmek faideden hali olmaz kanaatin- deyim. Böyle mühim bir mesele- yi bihakkın teşrih edebilmek ikti Ancak muhte hatalarımı naza- göreceğini ümit ederek cesaret ettim Avrupa devletlerini bu hercü- merce maruz bırakan harbi umu mi beliyesinden evvel Avrupanın yatı iktısadiyesi şu yolda tel is olunabilir: Garbi Avrupa devletleri dün yanın en mühim sınai merkezle- ri idi. Rusya ile bir kısım merke zi Avrupa devletleri, garbi | Av- rupa “devletlerinin zırai | ihtiyac- larını temin etmekte ve Rusya ile İ şarkı Karip milletleri de garbi Av rupa sanayiinin. istihsalâtını is- tihlâk etmekte i Harbi umumi. ilânından sonra İ Avrupanm bu müvazenesi tama - mile bozuldu. Avrupadaki fabri- kaların yüzde yetmişi harp leva- zımmı temine başladi Rusya- dan zırai mahsulât irh. mün kati oldu. Halbuki dünyanın ih- Bu va tiyacatı devam ziyetten Amerika Evvelâ memleketinde fab. inşa ederek dünyanın sı yacatını temin etti, Saniyen zirai ihtiyacı da Ame A İ vesturalya ve Arjantin - rından telâfi imkânı hâsil oldu. rbi umumiden evvel Avru- paya borçlu bulunan Amerika- nm harbi umumi esnasında vücu de getirdiği terakkiyi takdir et- memek kabil değildir. Amerika- nın bu terakkisi bankalarının es- babı sanayie gösterdikleri suhu- let ve yardımda © aranmalıdır. Dünyanın ihtiyacını takdir eden mali müesseseler azim krediler açarak Amerikayı iktisat saha- sında en yüksek bir mevkie çıkar bu suretle memlekete mü rbi. umuminin hitamında, lari fabrikalar bütün fa- aliyetleri ile çalışıyorlar, köylü ler istihsalâtlarını iyi fintlarla sa tabiliyor o ve amelelere yüksek yevmiyeler vererek mürefieh bir hayat temin ediyorlardı. Amerika il tarifelerinin yük- surette ye Hayat, iri en yüksek bir dereceyi bulmuştu. İhracat, ithalâtten kat kat fazla olduğundan aradaki fark memle kete altın olarak giriyor ve ser veti umumiyeyi kabartıyordu. Amerika hükümeti harbin ni- rşısında ka kal ti ge Yİ muhafazası, Zncisi de,tesis olunan bu fabrikalar idamesi idi. Bu- na nasıl muvaffak olacaklardı? Zengin Amerikanm karşısın da Fakirleşmiş ve adeta iflâs de tl recesine gelmiş bir Avrupa dev- | etleri bulunuyordu. Satılan emti ini temin etmek bile anm bir mesele Ihracat ile ithalât arasmdaki ın memlekete gir etmek fabrikaları tatili çur mecburiyetinde kalacaktı . Buna çare olarak Avrupaya ik- muvafık gör- kaplar. meleri bir şey ee İ ceğini düşündükçe Emine kadın | i da böyle oluyor, ilk önce duydu ğu zevk ve sevinci adeta his-| sedemiyordu. Ne çare ki, böyle bir görüşmeğe delâlet ettiği ha ber alınırsa Eminenin kovulması pek mümkündü. Ve bumu Emine hiç istemiyordu. Böyle bir kapıyı bir daha nere- | kal den bulacaktı. Şayeste gitti gideli alınacak verilecekle hiç kimse meşgul ol muyor, ihtiyarın her şeye lâ- kaydi ve istikrahı gün geçtikçe artıyor, Saitle Muazzezin hesap la meşgul olmaksa hiç hatırla. İrna gelmiyordu, Emine kaç pa İrn harcettiğini söylerse veriyor İlar ve buna mukabil önlerine İns konsa kabul edip yiyorlardı. Böyle bir nimeti tepmek mec- İnunluk olurdu. O akşam Saidi bir köşeye çekti. a ler ag i söyl im amma sakın “lenme. ederek memleketlerine ithal etti- ler. Bu hal harbin hitamından sonra beş sene (o devam etti. Bu müddet zarfında Avrupa devlet- leri yavaş yavaş noksanlarını ik- mal etmekte ve teşkilâtlarmı yap makta idiler , Netekim 1926 senesinden son ra Amerika müvaredatına, dev- İetler kapılarını kapamağa başla muş olduklarından, Amerikada buhran emareleri baş gösterme- ğe başlamıştır. Rusyanın bu tarih te buğday ihracına varim Avrupa devletle; de kendi ih tiyaçlarını dahilen tedarikte gay ret etmeleri bu buhrana sebebi- yet vermiştir. O tarihte Amerika maliyunu kredileri çoğal lar üzerine & buhranın çık İar ve 1929 tarihine kadar V. yeti muhafaza — edebilmişlerdi Fakat o tarihten sonra artık pi sayı himaye etmek ve kurtarmak imkânı kalmamıştır. 1926 senesinde zuhuru mel- huz olan buhranın önüne geçilme | miş olsaydı o vakit zuhur edecek | buhranın neticeleri bugünkü buh | sanı neticelerinden pek dut bir | vede olur ve Amerika maliye sini tehdit edecek bir şekil almaz dı. İstihsalâtm © çokluğu ve istok emtianın satılmaması buhrana se bep olduğu nazarı dikkate alına- cak olursa görülür ki 1927 sene sinden 1930 senesine kadar üç se ne mütemadiyen kredi sayesinde istihsalâta devam © olunmuş ve stokların mikdarı akla hayret ve recek dereceyi bulmuştur. Halbu ki üç sene evvel | buhran zuhur olsa idi stok mikder: bu- günkü günde bu dereceyi bulmaz dı, Harpten sonraki Amerika ma liyesinin vaziyeti tetkik olunacak olursa görülür ki Amerikayı bu badireye sürükleyen iki âmil var dır. Birisi paranın çokluğu, diğe- ri de bu muazzam servetin tevlit etmiş olduğu büyüklük dir. Amerika bankalarındaki mev 'duatm yekünn 1930 senesinde 44 milyar doları tecavüz etmiş oldu ğu nazarı dikkate alınacak ol ur. 3a, bankaların bu vaziyette müşkül bir mevkide kale Il Hi Amerika bankaları bu para- ları çalıştırabilmek ve oeshabına bir faide temin edebilmek için a- zim ikrazatta o kulunmuşlardır. Yalnız Avrupa hükümetlerine vel i ikrazatın yekünu 6 bin 217 milyon doları tecavüz etmiş- tir. İşbu ikrazat şu surette vuku bulmuştur: 1.568 milyon (İngiltereye, 1.205 milyon Almanyi ci milyon Fransaya, 456 yaya, 339 milyon Bel milyon Norveçe 213 milyo: ge, 161 milyon Polonyaya, 147 İsviçreye, 115 milyon Hol landaya, 594 milyon diğer muh- telif devletleredir. Bunlardan başka muhtelif Av rupa şirketlerine 3.627 milyon do har e 1.560 milyon dolar da me Li şirketlerine sermaye verilmiş tir, Amerika bankaları Amerika dahilinde de parayı çalıştırmağa gayret etmişlerdir. Netekim 8. bin 593 milyon Amerika arazi sine, 5,516 milyon federal hükü- met », menafii umumiyede sar folunmak üzere ve 3.966 hilyon hususi şirketlere vermişlerdir. Görülüyor ki bu kadar semiha ilme para dağıtılmasına ğmen, bankaların kasları boşalmıyor çoğalıyordu. Böyle muazzam bir seryek Bineedimde; Amasikayı idare edenlerin, dünyayı iktisadi etmiş ol rı zannolunabilir. Ancak mali — Dün ağabeyini gördüm. çük bir kavga bile zuhur etme. iden her şey olmuş, iki ev ayrıl mıştı. Namık Muazzeze gönül verdikten sonra Saötle hiç lâf etmemiş, bir gün de, o bir mes” ut rüyalı uykuda iken bir daha | İ dönmemek üzere evden çıkıp) evden | gitmişti. Bu sebeple, Saidin kal binde kendisine senelerce baba lık ta etmiş olan Oo bu ağabeye rşı kin ve hiddet değil, sade merhamet vardı. — E sonra? diye sordu. — Samanpazarında otobüs bekliyormuş. Ben karşı kaldı. rımdan çarşıya doğru gidiyor- dum. Bazı ufak tefek alacak- tm. Kendisini görmemezliğe geldimdi amma arkamdan se. yirtti. “Emine (Hanım, diye seslendi. Artık ne (yapayım, durdum. — Ne konuştunuz? — Yarın ikiniz gittikten son söyl kın kimse bilmesin!” diye de tenbih etti. vaziyeti | cinneti- | Saitle Namık arasında en kü | du nun bir tahakkümden ziyade'imü dahhar serveti işletmek çayatini takip otmiş- olduklarına şüphe yoktur. Amerikanı şı İngiltere alı bı bu vaziyetine kar ımeti parasını alar esası üzerine kabul o etti ve bir kanun neşretti. Bu sayede diğer piyasalara altm ihracma © hacet bırakmaksızın krediler küşadına muvaffak oldu. Fransa hükümeti dahi 1926 senesinde parasını tes bit ettikten sonra bu tarzı kabul ve 1927 senesine kadar İngiliz evrakı nakdiyesini altın o olarak kabul etti, Fakat 1927 den sonra altmın yavaş yavaş İngiltere ka salarnıda teraküm etmekte oldu ğunu görünce siyasetini tebdil e- derek Londra piyasasından altın almağa ve Fransaya ithale başla . Bu mukabil © vaziyet İngiliz irin sarımağa başladı ve İngiltere Amerikaya müracaat e derek para tedarikine mecbur ol hu. İngiliz evrakı nakdiyesi her ın sukut etmek tehlikesinde idi. ransa hükümeti vaziyetin veha» metini görerek kasasında müdah İ har İngiliz evrakı altın ile mü: İ badeleden sarfınazar etti ve mec buriyet karşısında —İngiliz para | sını düşürmemek için— muhafa- za etti. Son zamanlarda İngiliz lirasının sukutu neticesinde Fran sız hükümetinin Fransız banka- sına tediyeye mecbur olduğu (xa ) iki o milyar Seneler basiyasetin deresi ge hakeme olunabilir , İngilterenin Amerikadan para tedarikine rağmen Amerikada pa teraküm ediyordu. Bankalar iskonto fiatlarnı tenzil ediyorlar ve yeniden yeniye krediler aça» rak borsa brokerlerine fevkalâde suhulet gösteriyorlardı. Bu kredi bolluğu borsayı hakiki bir kumar Mane şekline rağ geti Müteme; lepler karşısında esham, gay ri surette ve hiç bir c.a sa lmayarak o hergün baş döndürücü bir şekilde yüksel meğe ve memlekette sun'i bir te- ih ve efkârı umumi iıgınlık vü kes borsaya hücüm ediyor ve yir mi dört saat zarfında zengin ol- manm sırrmi, keşfetineğe muvaf- fak oluyorlardı. 1929 senesinde spekülâsyon için Amerika banka larının borsa brokerlerine üç mil " | yar dolar vermiş olduklarını kay dedecek olursak bu cinnet hava sınm ne kadar vüs'atli isbat etmiş oluruz , . Spekülüşyon zevki de kalmış olsaydı yine Delme vE LE addrik Tebe 8, 12, ve hattâ 16 ga ddalarine çek masına sebep olmuşlardır. Bı ma Aya yük ser ser mayedarlar Avrupâ bankaların. da paralarını yüzde üç veya dört ile muhafaza edeceklerine Ame- rika brokerlerine iki misli ile ver meği menfaatlerine daha muva- Yele Gİ yi kaya b rakamı bulmuştur. Görülüyor ki borsadaki bu cin pet ve bu yüzden hâsl olan kür- lar ve tereffü memleketteki ser- veti bir misli daha kabartarak ma liyunu aldatmış ve buhranın en bi rinci âmili olmuştur . Yukarıda arzolunduğu üzere hububatta bas gösteren buhran yavaş yavaş umum Amerika ikti sadı üzerine tevessü etmeğe baş lamış ve neticede umumi bir buh rana müncer olmuştur. Bu buhra nın neticeleri ise şunlardır: (Devamı yarın) Jbirden bire öfkelenmişti. Sor- — Kaçta gelecek? — Saat ona doğru. Ne yapa caksın beyim? Aman görmez konuşmaz olsaydım! iğim içi- me sığmıyor vallahi! — Bunda telâş edilecek, iç içe sığmayacak bir şey Yeki Sen kendisine ne dedin? — Ben bir şey demedim amma, o “— Mutlaka ona doğ ru gelip göreceğim.” dedi. — Peki, kapıyı açar, içeri a. lırsın. Muazzez Hanımla görüş sün, — Ah sen de bırakıp gidecek misin? — O benim bileceğim iş. Sen kendisine evde kimse yok der- sin. Babama da Muazzeze de bir şey söyleme hal — A söylemem beyim. Siz. tenbih ettikten sonra hiç söyler miyim? Emine ellerini sevinçle ©- ğuşturdu. Galiba evde zevki

Bu sayıdan diğer sayfalar: