3 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

3 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ILLIYET ÇUMARTESİ â KANEMUEY YEK 1932 arta umdesi «MİLLİYET» tir. 3 K.EVVEL1932 İdarehame; Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: Tet. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için LK se “-— 2 — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me #'uliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA ge, Pasün hava açık ve tekin devam edecektir. 2-12-932 de hava tazyikı 768 milimetre, en fazla sıcaklık 14 en az sıcaklık 3 derecedir. Haftanın yazısı Kazalara İdman! Dünyada ne zıpır adamlar vardır. Dün yine bunlardan bi- rine rast geldim, Vaziyeti ba- na bu haftanm yazısını verdi... Bu rast geldiğimi çocuk, değil ya! Kırka yaklaştı. İlk zarda akıllı uslu, mantıklı bir a dam görünür. Lâkin şimdi size anlatacağım bir hastalığı vardır. O tı mu dünyanm en tehlikeli adamı olur. Kimin için?.. Kendisi için. Başkasına zararı dokunmaz.. Dün rast geldiğim zaman sol kolu bir askı ile boynuna bağlı ve yüzünün, başının muh telif yerleri pembe yapışkan ya kilarla yamanmıştı., Derhal yine hastalığı tuttu- ğunu anladım ve sordum.. Onun verdiği cevabı yazma: dan evvel hastalığınm nev'ini yazayım: ş Efendim! Bu çocuğa küçük © iken birisi bir hikâye anlatmış: Bir adanın bir ineği varmış. Bu inek günün birinde buzağı- lsmış. İneğin sahibi: bu buza- doğduğu günden itibaren Yalan ya!.. © wn yavaş'yavaş tedriç ile her © şeye muvaffak olacağını bu masaldan öğrenmiş.. Bir yerde de ufak miktardan başlayarak vücutlarını büyük miktarda ze- hirlere alıştıran ve bu suretle zehirlenmekten kurtulanların Fakat bir insa- keşlayarikı Memeli ölene göz iüketlere ve güşküklöre göğün ( - İktisadi bahisler J dö EE | odasında gözleri evinden fırla- j Mış ve boğazı bir yastık örtü İ sü ile sıkılmış olarak buldular. Eğer beş dakika daha ye- te yastık örtüsünü ma- | kasla kesmeselerdi.. Gitti git- / ki kalemtraşı | bol mu oynadın?.. / la m: kaçırdın?. tiydi., Sordulı — Asılmaya alışıyorum.. Ne den mani oldunuz! dedi., Aradan bir kaç ay geçti. Bir gün evine otomobille doktor getirdiler.. Öğrendim ki; bir çorba kaşığı göztaşı bir maş- rapa suda eritip içmiş. Aşağı- | dan yukarıdan can vermek üze- re iken doktor yetişmiş, kur- tarmış. İntihar zannettiler. De- gildi... Zehire alışmak ve ze- İ) birlenmemek için kendini ze- hirlemişti.. Bir hafta kadar hasta yatı Günün birinde ateşbazlık et- tiğini öğrendik. Elleri, ve yü- Zü yandığını söylediler.. Evin- İ den çıkan rivayete göre ispir- to boşaltırken ateş almış imiş.. İ Sonra ben konuştum... Yanmamak için yanmaya a- lışmak istediğini ve bunun için evveli uzaktan sonra daha ya- dığını fakat canı yandığı için vazgeçtiğini söyledi.. Yaraları on beş gün kadar sürdü... kalsın kanı zehirleniyordu. Daha var: Vaktile Musullu Celâli der- vişleri kahve kahve dolaşır, ya- naklarına şiş saplarlardı.. Bu, onun nazarı dikkatini celbet- miş.. Ümmi bir herif yanağma şiş saplıyor kan cıkmıyor da onun gibi okumuş. yazmış, li- san bili yapimasın!.. demiş.. Ve elinde. sağ âvurduna saplamış... Evde bir feryat! Beriki kan rovan içinde. Ne ise yanağını diktiler. Yirmi gün teyel tirelefi suratında kal dı. Hâlâ dikkat ederseniz yeri bellidir. İşte bu adamı dediğim gibi dün gördüm.. Kolu boynuna a- sıl ve yüzü yamalı idi. Sor- dum: — Ne o! Geçmiş olsün! Fut- Yoksa faz- Güldü ve anlattı; — Hayır acanım!.. Malüm !, tedriç ile her şey elde edi- ir. manlar bu esasa istinat eder. Geçenlerde bir tayyare ka- zası okurken aklıma geldi. Ar- tık tren, vapur falan ortadan kalkıyor.. Seyahatler - tayyare ile yapılacak.. Lâkin tayyare bozulur da yolcular yere düşer lerse ne ölacak!.. Değil mi ya!. İşte böyle düşmek kazalarma alışmak için biraz idman yapı- yordum.. Evvelâ bir buçuk met reden atlamaya başladım. Sön- ra bunu iki metreye çıkardım. İki metreden sonra arazi üze- rinde tatbikat yapmak lâzım bahçe setinden kendimi bayıra attım., Fena atlamışım! Kolum incildi, yüzüm gözüm de bere- lendi.. Bir şey değil. — Ha! Eh! Merak edilecek kından kendini alevle alazla- | bir adam bunu neden | Bütün idmanlar, antren*- | geldi. Bizim Bebekteki evin | Maliyet ve mübadele fiatımız Maliyet fiyatlarımızı indir | mek, bahalılaşma âmillerini iza le etmeğe mecburuz. Çünkü dünya umumi satış fiyatları çok düşüktür. Piyasaya kemiye ten ve keyfiyeten hâkim olan- Bugün Pire kömürü 18 şiline (yani takri- ben 630 kuruşa) hem altı vade ile teklif ve satış yapılıyor. Yu- nanistan piyasası takriben bir milyon tonu mütecaviz kömür sarf ve istihlâk eder. Buhran sebebile bu mikdarın yüzde kırk azaldığı kabul olunsa bile Zonguldak havzası bir mahreçtir. Rus kömürü bul limanında da Bonker tesli- bin ton alıcı bulmaktadır. Ken- İ di istatistiklerine nazaran se nevi 80 - 70 milyon ton istih: lât yapan Rusya için ehem yetli olmayan bu mikdarlar bi İzim için ihmal edilemez, Ki mürlerimizin maliyet fiyatı | Zonguldak teslimi 11 şiline sa- tılmasına müsait olsa Macaris- İ lükâtmda Çekoslovak kömürle rine de rakip olabiliriz. Hattâ iyatlarla pek vâsi mikdar- ür harceden İtalyaya kadar satış faaliyetimizi arttıra bili Halbuki son bir sene zar fında İngiliz Tirasının ile yüzde otur kömürlerimizin satış fiyatını ayni nisbette bir | darbeye uğratmıştır. Vakıa dün | ya buhranı Türkiyede de bazı | eşya, bilbassa gıda maddeleri sukut ettirmişti Fakatbu düşüklük umumi ların müstahsillerini zarardide İ etmiştir, Faraza Havzada ekme ğin okkası yirndi kuruştun faz- la iken bu gün nısfından daha çok kıymetinden kaybetmiştir; halbuki bir ton kömüre isabet eden amele yevmiyesi, direk masrafında bu fark yoktur. Bir kilo tütününü satan Yunan ve iye Bulgar köylüsü ve ayni cins / malını satan bir köylümüz mem dar ihtiyacını temin edemiyor. yetimiz için esas hayatı tihsalimizi ucuz mal etmektir. zararına mal satamayız. Yeni e cilvelerinden odam ni bir nevi israftan başka bir sey olmadığı kanaatini tevlit €- Zaten bunu tatbik eden devlet ler de dampingten mütevellit mekte iseler de neticede hu'me nafi müsbet veya menfi olup ol a doğrusu çocuğun haline acr dım... FELEK lar ucuz mal satıyorlar. Meselâ: | if teslim” Rus | | tadır. Burada da senevi 40 - 50 | İ tanım senevj 450.000 ton istih- | sukutu | madığından yalnız bu gibi mal | leket dahilinde - onun nısfı ka” | decek bir mahiyet arzediyor. | zararı başka menafi ile telâfi et | bir şey değilmiş. Dedim amma , Me | madığı tahakkuk etmiş bir key | değildir. Çünkü yeni bir ti caret şekli... Bizim milli serve- timiz ve iktısat rejim ve teşki- lâtımız bu tehlikeli tecrübelere müsaade veremez. O halde sa- tışımızı, ti ve arttırmak i- çin çaremiz istihsal masrafını indirmek için ne yapmı Cezri bir tedbir olarak i .| va enflösyon gelir. Umumi ser | velimize ve bilhassa iktısadi in kişafımıza mâni olacak kadar | memleket dahilinde dönen pa - ra mikdarımız da azdır. Binaen aleyh: Paramızı tezyit etmekle | bu noktadan da fayda mevcut- tur, Esasen Türkiyenin serveti bugürkü mütedavil kâğıt para om bit kaç mislini garanti ede | cek mahiyettedir. Eğer kâğıt | para ihracile memleket dakilin de hayat değişmez veya yalnız İ çıkan paraya nisbeten yüzde 10 - 15 kadar eşya fiyatları art- sa bile geriye kalan yüzde 85 fark memleket lehinedir. Öyle iya: Hayat ve eşya fiyatlarımız İ bü nisbette ucuzlamış olur, ha: riç piyasalardaki rekabetimiz kolaylaşmış olur. İşte sterlinin dahildeki hayata tesir etmeye" rek harice karşı sukutu İngiliz sanayi ve ihracatına yarattığı | menafi gözönündedir. Idhalât ve ihracatımız hükümetin hi- | mayekâr va yerinde tedbirlerile müvazeneli bir şekil aldığından fazla idhalâttan o mütevellit te bir korkumuz yoktur... o Haric mal memlekete bahalı girerse memleket sanayiine ayrıca bir hizmet olur. Buraya kadarı gi zel... Fakat kaideten peri eşya fiyatmı arttırır. Dahilde İpara çoğalması ile eşya fiyatı nın artması semniyetsizliği ve bunun neticesi olarak ta panik doğurur, Vaziyet bu şekle gir“ diği takdirdefayda değil, fakat zarar hâsıl ölür. Ayni zamanda harice kambiyö” ile tediyeye mecbur. ız borçlarımız da buna ilâve olununca netice hiç te temenni olunmıyacak hal alır. Eğer dâhildeki iştira ve amel kabiliyetini tenkis etme- i den tahdit edilmiş bir enflâs- i yon ile paramızı muayyen bir Çmikder tezyit aleyhinde bulun | mak güçtür. Bu nazari temen- ni bilamel tahakkuk eder mi?, 70 halde maliyet Fiyatlarımız” da âmil esbabi birer birer orta- İ'dan kaldırmak kalıyor. İktisat vekâletinin ihracatı tezyit ve memleket sanayin inkişafı i- çin giriştiği mü " ruhlu ve buna mukabil eü pü- rüzlü ve şümullü kısmıdır. Bu i cidalin azameti huzurunda da kalpler dindarane bir huşua bü rünerek muvaffakıyet diler... ü akıyet Türk iletinin yalnız tarihine değil | istikbaline de raxl ölacaktır. v Sadreddin Enver İpekfilm © Hikâye Nezaket — Fransızcadan — Berlikin'lerin verdikleri öğ- le ziyafetine mukabele etmek ve bir gün de onları yemeğe da- vet etmek lâzumdı. Fakat bu- nun için hiç te aceleye lüzum İ görmiyen Madam Rif kocasina | dedi ki: | o — Nezaket icabıdır, muka- ! bele etmek lâzım. Fakat dosi | rından birisi bize dört kişilik bir loca bileti yolladı. Barlkin'- İleri davet ederiz. Büsuretle zi- | yafetlerine muksbele etmiş olu ruz, Kocasi beğenmedi: — Biz bu sile ile yeni taniş- tık. Onları bir gün yemeğe ça- ğırmazsak, ayın olur. Fakat ti- kar? Madam Rif ertesi gün gi, | dü kuşandı. Berikin'lere giti | Bu ziyaret esnasında da kendi- lerini o gece için tiyatroya da- vet etti, Eve döndüğü zaman köcası- na: — Aman, ne sevindiler, ne sevindiler; bilsen! dedi, tiyatro- ya davet edişimiz. yemeğe da- vet edişimizden daha iyi oldu. Sonra ben kendilerinde tiyatro- da her zaman bir locamız var- mış gibi bir his bıraktım. O gece, tiyatroda ön localar dan birinde iki kadın ön sandal yalarda, kocaları da arkada o | turmuşlar, konuşuyorlardı. Ka- dınların muhaveresi: Hil ini?'Döğrese gök bayildsen — Sizin de inci gerdatlığı- nız pek hoş. — Bu krep dJorjet tuvalet si ip dlmlaz yarşşyes (ki — Yok canım... Şimdi ben yeni bir'terzi buldum: Doğrusu hem çok güzel o modelleri var, hem eli yatkın. Arkalarında da kocaları pes perdeden dünya vukuatı ve ik- tisadi buhrandan “bahsediyor. | lar. Sahneden üç sopa sesi duyul du ve perde kalktı. O sırada M. em karısmın kulağına iğik hey b | yatroya da davet edelim, ne çı: | — Pandantifiniz zümrüt de- | “ten sonra Berlkin yeni bir tek- ilk Türkçe muazzam Herkesin sabrrerrlikla MöÖSYÖ, si Marie Glory rasında iki kacın adeta hiç ko- nuşmadılar. Kadınlık tarihinin yazmadığı şey.. Üçüncü ve son perde indiği zaman M. Berikin: İ Bir şöy teklif edeceğim, dedi. Sizi “Kırmızı ahtapot” rına götürsem, kabul eder mi niz? Şu geceyi daha eğlenceli bitirmiş oluruz. Çıktılar. Bara gittiler. Mü- kemmel bir sofra! Tiyatrodan, piyeslerden . konuşuyorlardı. Madam Rif gazetede okuduğu İ tenkitlerden aklında kalanlarla | tiyatro bahsinde çok aşina gö- rünmeğe çalışıyordu. Yemek- lifte bulundu: — Doğrusu, böyle güzel bi bir sofra şampanyasız ve listeden en iyi marka şi panya intihap etti ve işmarladı. Artık sabah olüyordu. Kalk mak zamanı gelmişti... Berlin | garsonu çağırdı: — Hesap! dedi. Ve ayni zamanda da cebin- İ den çe çıkarmağa hazır bulamı | — Yahu nasıl olur? Diye ke: keledi, ya çaldırdım .ya locada mek için tiyatrodan sonra, ken | düşürdüm. dilerini iyi bir lokantada supe- ye davet edelim. — Nasıl istersen! Berlkin çok eğleniyor göründü. Buna mükabil değildi. dehşeti canı sıkılıyordu. İçin- — Aman, ne debuz gibi ka- dın! Diye düşünüyordu, sanki nezaket göstermedik te Mada- mı angaryaya soktuk. inci ve ikinci perdeler a- ükabil karısı hiç te öyle | Madam Rif'in buna | Karısı da mahçup bir vazi- yette idi: — Canım iş di, lakin gittiğimiz zamı cebinde idi. Ben iyi ye Önmerem Bari oraya kadar gidiver. — Vakit geçti. Tiyatro çok tan kapanmıştır. Yarın gider a- Tarım. Hiç olmazsa buranın hibi tanıdıklardan olsaydı.. O zaman M. Rif: “Bu ada- mı sıkıntıda bırakmak o doğru değil, tarzında karısına baktı. Hesabı gördü. Berlkin de son ira şunu! de DAM ve imessilleri : Bugün ve bu akşam son olarak ARTAN “Genç Rus Kiz” İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanmda Acentesi bulunmayan şebirlerde acenta aranmaktadır. Mi» Tel; Beyoğlu: BİR MİLLET UYANIYOR stüdyosunda — yapılan filmcilik san'atinin de UYANIŞIDIR. Rejisör. ERTUĞRUL MUHSİN - Senaryoyu yazan: NİZAMETTIN NAZİF 7 Birinci Kânün Çarşamba akşamı büyük müsemere olarak ELHAMRA ve MELEK SİNEMALARINDA Muhterem halkımıza takdim edilecektir. 'ETUALSINEMASI - Yarın matinelet film ayni zamanda Türk rden itibaren beklediği emsnlsiz film BİBİ Yalnız bir hafta gösterilecektir. 4687 13) derece mahçup olduğunu söyli- yerek, teşekkürler etti. Bardan çıktılar. Berlkin: — İyi bir gece geçirdik. Te şekkürler ederiz,-yarın sizi ziya Buzu da unutmayınız, munda: | — Yarin mutlaka bekleriz. He iki sile evlerine döndü. ler. Karı kocalar baş başa kaldı lar. Rif ailesi Madam Rif dedi kiz — Xa senin üzerinde de pa- it.. Senin gerdanlığı: nı rehin bırakırdık. — Maşallah Efendiye.. Ne- den o kadının pandantifi rehin bırakılmazmış ta, benim ger- l danlığım bırakılırmış?. rna uzatma !Ben orada: Şapıla İözemgelen şe İ yi yaptır, O kadar. Berlkin ailesi j Sokağın köşesini « dönünce Madam “Berikin dedi ki: — Bir taksiye binsek.. — Paramız yok. Nasıl bine- riz? Sende para var mı? — Var ya! Cüzdanın var. Se nin cüzdanın bende... — Ne diyorsun?. — Elbette. Sen şu iki sar- sağı süpeye davet ettiğin za - man, ben pardesünün ebindeki cüzdanını aldım. Şu insanlara | bak. Bedava bir loca bileti bul- | muşlar Bizi oraya davet edip te güya hem nezaket göster- | miş, hem de ziyafetimizi iade İ etmiş olacaklar , -İ — Ne diyorsun? Sahi. bu isi sen yaptın mr? tte.. Sen de budala” ip te yarın supe parasin verme.. Artık fitok © zur görmüyordun, fakat Li müşterek bir hayat kurmayı hatı- Müliyel, in romanı: 31 in romanı: 3İ © ÂDEM ve HAVVA © ki en metin bir insandan bile dışa “© riya aksetmesin, Süheylâya değil, fakat © yalnız ordum. Söbe ğına atılmakta-bir dakika te- lüt etmiyecektim, fakat biliyor ki senin nazarında güzel bir müddetçe beni sevmekte bir mah- benimle “rından bile geçirmiyordun. - değil li: ii mi? Ve nitekim bana hiçbir zaman ra böyle bir (teklifte de bulunma- zi bir si bana seyahat ta- savvurunu açtı, ellerimi ellerile ok- balye gençliğinde bir defa Fransanın Yaşar Nabi sesle beraber gitmemizi teklif etti. ümitsiz bir nazarla yüzüme dim. Hem bu köşkün boğucu sından da bir müddet için kurtula- cağımı düşünüyordum. Fakat ye- tren, vapur ve otel yakl, beni avutamadı. Paşanın yerinde sen olsaydın bu sâyahat — müddeti ömrümün eh tatlı günlerini teşkil edecekti. Fakat onun yanımda bed bahttım. Seni görmek mahrumiye- tine alışamıyor ve bunu gün geç tikçe daha kuvvetle dum; Paşanın dalma © başucumda bulunuşu beni çıldırtıyordu. Ve sa- na anlattığım gibi artık dönmek i- çin Paşaya yalvardım ve döndük. Meğer talihsizliğim daha bitme miş, meğer kader ikimiz için de ye ni felâketler hazırlıyormuş. Dün- yada şeamet denilen şey hakika- ten mevcut mudur? Kardeşin ner- den çıktı, niçin köşke geldi ve > olmaması lâzım gelen şey ol- Süheylânın beni, odamda, senin ileberaber gördüğü gün fena halde canım sıkılmıştı. O kadının ne hain olduğunu biliyordum. Açık ve mert çe bir düşmanlıktan korkmam. fa- kat onun gibi saman altından su yürütenlerin nelere kadir oldukla- rıni düşünmek beni — titretiyordu. Süheylâ aramızdaki © mü: ti öğrendiği andan itimaren köşkün altında bir bombanın fitil almış ol- duğunu düşündüm. Bu bomba her an patlarbıya mübeyya idi. Ve ben bu tarakayı, kalbim çarparak, bek liyordum. Sen nekadar yanlış tanıdınsa Süheylâ hakkındaki kanaatlerinde de o derece yanılmıştın. Onun acın mıya değmiyecek kadar fena ruh- lu bir insan olduğuna seni inandıra madım. Bu gayretim, belki de, se- nin nazarlarında beni küçültmek: ten başka bir şeye yaramadı ve © daima, senin indinde saf ve temiz masum bir kız olarak kaldı. Çün kü sana onun hakkında bütün bil- diklerimi açmamıştım, Ve çünkü bunları da iftira telâkki edeceğini biliyordum. Fakat şimdi söyliyeceğim, ar- tık herşeyi söylemiye dim, Eminim, Süheylâ s kekle ihanet etmedi, çünkü o bü- tün erkeklerden nefret © ederdi! z nefret ederdi. Evet, erkeklerden . nefret yalnız erkeklerden. Gö olmadığım Gözlerile gördüğü güne kadar aramızda bir şey olduğundan Sü- heylâ haberdar değildi. O günden sonra nasıl birden bire değiştiğini farketmişsindir. Fakat asr tuhafı nerede biliyor musün? Bu vak'a: dan bir hafta sonrâ imzasız bir mektup aldım. Beni cadan seven biri tarafından .yazılmış olduğun- dan bahsedilmiş olan bu mektupta senin her gün Beyoğlunda bir Rus kadımile gezdiğin, bü kadının senin metresin olduğu hakkında uzun uzun malümat veriliyordu. İlk önce bu habere inanarak çok üzüldüm. Fakat ilk © şaşkınlığım geçip te düşünmeğe — başladığım zaman hakikati sezer gibi oldum. Bu mektubu bana kim yazabilir- di? Aramızdaki münasebeti bilen ve aramızı bozmakta menfeati o- lan biri değil mi?. Şu halde ancak iki kişiden şüphelenebilirdim: Pa- 1 ve bayağı bir Kaekete eşeibün ve bayağı bir ete k üs edeceğini hatırımdan bile geçire- mezdim. Bunu mutlaka Süheylâ, yazısının tanılmaması için başka birine yazdırıp, göndermişti, Esa- sen bu mektubun aramızdaki mü- nasebeti öğrendikten pek az za“ man sonra yazılmış olması zannt- mı kuvvetlendiriyordu. Fakat ben bunu da sana açmadım.. O kadın- İn diş dişe, saç saça gelmek İstemi- yordum. Bu kadar aptalca, buka: dar sersemce hareket eden bir in- sana karşı ne yapılabilirdi ki? Ko- ihanetini onun metresine haber vermek ve bunu'da * “yaln. dai üydurmak için bir kadın ne kader aşağı bir'yaradılişta olmalı; ri, Bu sıralarda kında oldum. Kördeşin Celâl 'beni seviyordu. Kendi derdimle uğraş- * .. kâfi değilmiş gibi şimdi bir de bu çıkmıştı. ein yalnız kalmak için fırsat araması. kitap” larımı görmek -bahanesile sıksık ben okurken kütüphane © odasına gelmesi beni şüphelendirmişti. Ev- velâ gözlerile anlatmak — istediği aşkını sonra açıktan - açığa itiraf etti, Samimi oduğu görülen bir aş kı insan hakaretle karşılıyamıyor. Cahit! Haykırmak, onu yanımdan kovmak için ağzımı açtığım halde dudaklarımdan ancak nasihatler döküldü. Bu aşkın neticesiz ve 6 cukça bir şey olduğunu, imde müracaat ettim.. rene e ri e meç yeni-bir şeyinfar- den hiçbir şey ümit edemiyeceğini ona anlattım.. Bu sevginin önüne bir mâni koyabilmek için seninle mü imi anlatmak kâfidi, fa Li bale kürde hr ye erki Bensen “CE lâl benden hiç bir şey istemediğini hiçbir şey beklemediğini, ve hattâ aşkını kendine rağmen itiraf etmiş olduğu için hicap duyduğunu anla tıyordu. Beni sadece görmek onun için pik bir saadet olacağını ilâ- açmalı, biran evvel önüne geçmel çarelerini aramalıydım.. Fakat iki kârdeşin arasına nefret ve kin sok- mamak, nihayet yakmda Celâlin köşkten ayrılmasile nihayet bula- cak bu ehemmiyetsiz hadiseyi bü- yütmek istemedim, Bunun müthiş neticesini kim ümit edebilirdi? F. Kat o gün, insan boğazlamış bi til gibi gözlerin kan içinde bana: — Sen Celâli seviyorsun! Diye haykırdığın zaman titre- dim. Dimağına giren bu şüpheyi, bu mel'un ve korkurç düşünceyi ©- radan çıkarmak için elimde hiçbir kuvvet yoklu. Bana gene inanmr yacaktın. O zaman aramızda her şeyin bittiğini görmemek için ge- ne sinirlerini uyu urmak usulüne iç kabahatsiz (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: