26 Ocak 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Ocak 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ gelen iyi niyetli zimle temasına ii yacakmış.. Ben bu fikri alkışla rım, Allah vere başka bir uka- lâlık çıkmasa da bu fikrin tat- | bikına başlansa!.. Bu münase- İ betle bizim ö İ çarpan setmeliyim: Çoğumuz ecnebiyi daima düşman telâkki edip o Milliyet Asrm wmndesi “MİLLİYET” tir 26 K. SANI 1933 Idarehane Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdü İN Yazı işleri Müdürü yiz... Memlekete gelen ecnebi- İller kendilerini | hiç bir zaman g İdare ve Matban 24310 | bir Türk muhitinde bulmamış- B lardır ve bulamıyorlar. Haydi i RETLERİ: Ö| diyelim. eskiden Türk hayatın ipe Hariç için | da örtünmek gibi bir takım mâ LK Li niler vardı ki; bizi dünya yaşa" 3 aylığı 4 — .— yışının umumi yollarını takip- 6 750 4— ten menediyordu. Şimdi bunlar 3, 4— 23 — kalktı, Dünyanın en m a İ İ damı Gi Bana vağınn hâ- iğ Ğİ 18 ecnebiye Çin seddinin kapı” Nm ksa seri verilmez Nİ sındaki (Mandaren) gibi bakır ruştur, Gezete ve matbaaya ait İğ) YoTUz- li etil E- e ala em Et çi eni halleri i 5 kendi memle ör yemis ilânların me- Sİ ketimizde bizden başkalarınm #niiyütini Gideni teşkil ettiği muhitlere girmeğe mecbur edersek, bizim hak RAMAZAN: 29 mızda iyi bir fikir beslemele: le ni beklememeliyiz.. Bu ecnebi” ilam 5 35 ler gazete muhabiri olsun, sey- yah olsun, tüccar veya diple İftar M1) allel Bu hal yalnız bizim memle- ketimize ve belki birkaç Asya devletine inhisar eder, Üst rafı, yabancı nereye gitse ken dini o memleket evlâdile mu- hat, ve o memleketin havası i- çinde görür.. Başka türlüsü za- ten yanlıştır... Ecnebilerle teması neden is- temediğimizi bilmiyorum am- ma, bu hal bize Sultan Hamit | devrinin her şeyden şüphe e den ruhundan miras kalmış, sonra da İttihat ve Terakkinin casusluk vahimesile büsbütün kökleşmiştir.. Halbuki bu doğru bir endi- şe değildir. Casusluk edecek ec nebi ne yapıp yapar, eğer Türk lerle görüşmek İâzım ise onun yolunu bulur, Mesele bizim kendimizden emin olmamızdır. Ben bu noktadan hiç korkmam. Çünkü türkler, dünyada kem dinden casus vermeyen yegüne millettir. Sonra arasıra ecnebilerin bi- zi anlâamak istiyorlarsa İisanr mızı öğrenmeleri lüzumundan rakam re yarn değildi a YA ki Lâkin bir ecnebi çıkar da sorar sa: BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezin den verilen malümata gö- re bugün hava bulutlu de- vam edecek, rüzgâr şimali tstikametlerden mutedil kuvvstle esecektir. Yağ- murun devamı ihtimali pek saiftir. 25-1-33 tarihinde hava tazyiki 768 milimetre en çok sıcaklık sıfır, en az m- fır, altında 3 derece kay- ii deilmiştir. Gi du ÇA E. M.N e cnebilerle Ni İlemas bi Bizde, ne zamandan kaldığı bile bilmediğim garip bir zik “Beyoğ'u ecnebi ya” lu ciheti böyle Öge zman bi görüldüğü için iyece |. Ecnebilerin türkçe öğren e ihmal edilmiştir. Büyük! meleri için bir kitabınız varmı deye bir parke taşı ilâve et- | dır? ie artık yürünmez bâle| | Maalesef bu iş için ciddi bir €ser yoktur. Ben Maarif Vekâ- y letinde müessir olsam böyle bir Na müsabaka açarım... 1 mezbelelikten kurtuldu. | OE ecnebi gelince onunla te- i şehrin, kendi öz malımız | Dâs etmez. muhitimize . çek- mez, onların yaşadığı yerde bu- lunmaz, dilimizi onlara öğrete- cek eserler yazmazsak tabii on lar da Türkiyede türklerin gay ri muhitlere girer çıkar, başka diller ve başka âdetler öğrenir ve Türkiyeyi kendi memleket- lerine başka türlü tanıtırlar... bu en kalabalık cihetine ip ve yabancı gözle bakarız. İnu kimse inkar edemez... Bu böyle ola dursun, işit ki; Matbuat Cemiyeti Bey- a bir lokal, bir klüp yeri p açacak imiş... Bu suretle matbuat halkına toplana- bir yer, hemde İstanbula y le vi ya Bundan dolayı da onları mur Küçükten — Fransızcadan — Madam Fouguiere yüzü kapkar mazı bir halde odadan içeriye gir- di, Koltuğa gömülmüş gazetesini 6- kuyan kocasına doğru yürüdü: — Sana bir şey söyleyeceğim, de- di, bu yaşta bu kadar aptallık ol- maz, Doğrusu elâleme de gülünç o- luyoruz. Kocanı fırtınaları daima hafiften araftar olan adamlar. , dedi, o aptal İ kimse akıllandırırız Dur, sözümü kesme. Meseleyi evvelâ anla da, ondan sonra söyle. Bir defa hastalığı teşhis, edelim de, ona göre çaresini arayalım. — Maşallah, bugün doktorlar gi- bi konuşuyorsun karıcığım. — Elbette, ne zannediyorsun? diyor. — Roger'nin mi — Hele çok şükür, kafana dank att. — E, ne olmuş, Roger'ye? — Biçare hâlâ ağzı süt kokan sabi sübyan.. — Haydi canım, alay etme. Oğ- girdi. Hem de aliyyülâlâ derece ile.. — Evet amma, bilmediği şeyler amaaan Ğİ ahaze edemeyiz, sanırım. Portakal- Burda kal! Muhterem ve vecizeci tasar Tuf cemiyeti (o portakallarımızı methetmek için bir ufak masal uydurm: Ş.. Eski Türk beylerinden birisi tayfasile birlikte bir yerden ge- çerken, bir ağacın üstünde sarr ve yuvarlak yemişler görmüş... Bir tane koparıp yemiş... Pek hoşuna gitmiş ve tayfasma hi- tap etmiş: — Burda kal! Sonra bu isim döne döne por takal olmuş., Eminim ki; Mill Tasarruf Cemiyetinin geniş hayalhane- sinde yaşamış ve oradan porta kal koparmış olan bu Türk başbuğunun yediği portakal, bugün bizim yediklerimiz gibi ildir. Çünkü bu; yedikle er © kadar şiir az eğer o başbuğ bunlardan yese idi.. — Buradan kaç!.. der ve por takalın ismi de ona benzer bir şey olurdu. Vecizelerini her zaman dikkatle okuduğumuz Milli Tasarruf ve İktisat Cemi inin portakal çıkaran mem lerimizin sokaklarına. bağ larma ve bahçelerine: Portakalı ham kopari Eksi olur ye: Ter! Diye levhalar astırsa onlar kendi tatlarile kendilerini sattı rırlar.. Lâkin bugünkü gibi erken satıp çok para kazanmak kaygusuna düşen adamlar elin da bulunur, ham koparılırsa değil masallar, hakkında kasi- deler yazsa bir yiyen bir daha yemez!, Malüm ya!., İnsan tel kin ile her şeyi yutar amma ekşiyi tatlı diye yutmıya, dili- miz damağımız münidir. FELEK Mosile çocuğun hayatına taallük 6-| lan bu sene İisenin üçüncü sınıfına | ... . öğretmeli de var. Meselâ kimyada, coğrafya- da, fizikte kuvevtli.. Her kanunu bi- liyor, Fakat cazibe kanunundan haberi yok... | — Nasıl haberi yok? Daha geçen gün bu kanunu Niyotomun bulduğu nu söyleyordu. — Vallahi se n de onun kadar ap talmışsın. Benim söylemek istedi- ii ibe © değil. Cinsi (cazibe, e Haram! | — Evet, on yedi yaşında kazık İ kadar herif. Bugün misafirlerin ya- | unda ne dedi, biliyor musun? İ | — Ne dedi? İ | — Çocukları evlerin damına ley- lekler getirir, bırakır, dedi. — Daha iyi ya. Yüzü gözü açıl İmamış bir evlât sahibi olduğumuz için iftihmr edelim. — Anama bu İftihar bize sonra pahalıya mal olun Böyle cahil ye-| İ tişen gençler, sönra bir azarlarsa e- İ iabeti fena olur, — Eh, buna bir — Çaresi kolay., Doktor Pedro'ya haber gönderelim, O, yaşlı başlı bir adamdır. O yavrucuğa bir kaç ders- İ te her eyi öğretir, | —Ppeküli, »v. | ii Ertesi gün dekter Pedro geldi-! zaman saat altı buçuk vardı. Re- | | ser mektepten diner Göneeet | — Yarmki derslerimi hazırlaya» | cağım, diye odasına çıkmış, bir de- ha dönmemişti. Madam Fougulere doktora oğ-| lunun masum ruhunu uzun uzadı.) ya tahlil ettikten sonra: — Kuzum doktor, dedi, ona bu hakikati birden bire anlatmayınız. | Belki şaşırır, utanır, mahcup olur. Doktor kendinden emin bir ta-| vırla cevap verdi; — Tabii efendim, tabii. Bu mese- le hiç te zannedildiği kadar basit de ğildir. Ben cinsi terbiyeye ait ma- İümatı Roger'Ye on derste öğrete| ceğim. evvelâ höcrenin tenasülün- den bahsedecetim, Sonra nebatatın erkekliğine. dişiliğine dair izahat vereciim. Daha sonra balıklardan, kuşlardan, memeli hayvanlara gele- ceğim.. En sonrada maymunlar ve insanlarla. — Mükemmel. Mükemmel O bal de hemen bu akşamdan başlarsanız, fena olmaz. Koca! bir dershane, xazifesi kimse sizi rahatsız etmez. İ o Madam Fouguiere hizmetçiye seslendi: e ii — Baksanıza, kim var orada! Şişmanca bir hizmetçi kadm içe- iye girdi: VER SR ni irölilnin elen: dim? v —Çabuk bana Roger'yi çağır. Hizmetçi gitti. Aradan beş da kika geçti. Yukarıdan bir türlü inmeyordu. Madam Fouguiere ya- rı merak, yarı sabırsızlıkla bekli. yordu. Nihayet bir çeyrek sonra hizmetçi geldi. Halinde bir tu. haflık.. Yanında Roger yok. Madam Fougulere asabi asabi sordu: la: — Nerede: Roger? Odasmda değil mi? — Odasında efendim. — Niye gelmedi? den bu sünle cevap müşkülât çekti, Nihayet dadi ki: — Nasıl gelsin efendim? Kom sunun hizmetçisi ile karyolada sarmaş dolaş yatıyor. Mümessilleri Yeni eserler Mülkiye Mecmuası Her ay intişar eden Mülkiye Mecmuasının e 22 inci künunu- sani sayısı çok dolgun münde- recatla intişar etmiştir. Kıy- metli münderecatı arasında Ahmet Haşim Beyin nefis bir da bulunmaktadır. İçti- t kısımında Sıddik Sami Beyin “Bizde cemiyet ve fikir hayatı niçin inkişaf edemiyor, Hilmi Ziya Beyin “Telifçiliğin tenakusları”, Macit Şükrü Be- yin “On dokuzuncu ve yirmin- ! i asırda içtimaiyat nazariyele- | yazıları, hukuk kısmında K. | Naci Beyin “Belediye kanunu | ve esasları”, Abdülhak Kemal Beyin “Ferdi hukuk ve içtimai hukuk”, İbrahim Âli Beyin “İdari davalar” o Nemli zade Etem Beyin “Ferdin muhtariye ti IV * mülk” makaleleri, ikti sat kısmında Muhlis Etem Be- yin “Türkiyede tasarruf hafta” 81 ve tasarruf tekni Fazıl Hakkı Beyin “Plânlr iktısadm peygamberi: o Sidney Webb” yazıları, Politik kısmında Ha | san Şükrü Beyin “harpten ihti | lâle”, Hasan Refik Beyin “Sov yetlere karşı kapitalizm cephe” | si”, Reşit Şerif Beyin “Merke | zi şarki Avrupada milliyetlerin tekâmülü”, Hürrem Seyfi Be- yin “Yeni Fransız Başvekili oni Boncour” adlı tercümeleri lar. Bu kıymetli ilim mecmuasr nı bütün münevver karilerimize tavsiye ederiz. ai Dekart ve Felesefesi| Kandilli kız lisesi felsefe mu | alimlerinden Faika İsameddin Hanımın Dekart hakkında yaz | dığı bu kıymetli eser kitap ha- linde çıkmıştır, bu kıymetli ese | ri katilerimize tavsiye ederiz. Umum tevzi yeri Şafak kütüp- hanesidir. —m— Boş Saatlerde Muharrir arkadaşlarımızdan Mehmet Nurettin Beyin bu i- sim altımda otpladığı mensure- leri; zarif bir kitap halinde, bir iki'güne kdaar çıkıyor. Sade bir türkçe ile yazılmış olan bu kitabı okuyucularımıza imdidi dsenilari Dolores del Rio son Cenazesi bu gün #ası ikide Şiş- lide Halaskâr Gazi cadıleslade 305 numaralı evden kaldı CennetPeris Majikte başlıyor. Bu akşam Bu akşam Büyük Gai en son ibdai ÖP BENİ seyircileri mükemmelen e güzel filminde. Diğer yıldızler: Tania Fedor ve Jeanne Helbig. FOX JURNAL'dad ATLANTIK Franz dostları duhuliye kartlarını hai ürlerine irne edeceği Yüzbaşı Celal ROMAN (#Bürhan Cahit Gazetemizde tefrika edildiği za- man bir kazanan Büken Ol Bola tl karilerinin arzusu üzerine kitap şeklinde basılmağa başlamıştır. Genç bir Türk zabitinin Büyük Harpte Suriye cephesinde bir “Arap Şeyhinin kızile olan mace- rasmı ve bütün Suriye Harp ba tan bu roman yakında muharri- rin sabırsız karilerini tatmin e- decek, zarif bir şekilde çıkacak- | rokâtını güzel bir lisanla anla | İ Yüzbaşı Celâl Genç zabitlerin ve genç kızların romanıdır. e SR. Müessif bir irtihal İ Menhaym sigorta şirketi müdürü | ehsin Bey kısa bir hastalıktan | dün akşam irtihal etmiştir. efnedil tir, Sinema komiklerinin kiralı MiLTON Matbuat Erkân ve Müntesibinini davel Rejisör King Vidorun en muazzam eseri CENNET PERİSİ esriflerinl rica evleri | ik merfeni | Birader. elek Beye ve diğer Ailesi efradını taziyet ederiz 1 Birinci Kısım Bey günlerdenberi isticvap ettiği Makedonya komitecisini bir türlü miştir. Komiteci her suale 3 - Bilmiyorum) demekle ik- etmektedir. Artık mülâzimin ca- , una gelmiştir. Yüzbaşıdan ko- aciyi dayakla söyletmek için mü- Mite isti Yüzbaşı dayağa aleyh- İlır. Bütün ısrarlarına rağmen mü- İine bır mösaadeyi vermiyor. Çün- N yüzbaşı “sopa” nın cennetler çık- M illiyet'in edebi 5 romanı 3 Makedonya 7 Kİ A GT İİ Lİ Lİ | Müellifi: Nizamettin Nazif tığına emin değildir. Drama jandar- ma taburü binbaşı dayak ata ata “Kemik hıran” lâkabını kazanmış bir adamdır. Yüzbaşı onun faaliyeti- ni misal göstererek diyor ki; “ — Bizim binbaşının Makedon. | ya komitecilerine vura vura parçala- dığı sopaları saklamış olsalardı; bu gün binbaşı bir odun deposunun sa- hibi olurdu. Halbuki netice malüm. Tabur mıntakas emniyetsizlik için- de.” , 1903 senesi temmuzunun on kinci gecesiydi, Yatsı ezanları ye- ni okunmuştu. Camiin kubbesine maverai bir kedi miyavlaması gibi tırmanan dua sesleri, arasıra bölük kumandanmın odasından da işiti- liyordu. Bir seneden beri jandarma zabit iği üç bir san'at haline girmi; vE Stekedonya dahili ihelkl Ee mitesi” nin, Rumeliyi baştan başa altüst eden büyük isyan tecrübesi Pie olanca dehşetile hatırlarda idi. Üçüncü orduyu © yarı seferber bir halde altı ay uğraştıran bu hü- dise isyan edenle. için de, Tkyanı bastıranlar için de acı ve kanlı ol- muştu, Kartalyuvası gıranit tepe" lerde ve karlı yalçın Balkanlarda | en korkunç bir saldırışla boğuşan Makedonya çeteleri büyük fedakâr lıklar yaratmışlardı. Fakat üçü ordu eşsiz bir çetinlik göstermiş; çarıkız bölükler, karlı dağlarda patlıyan isyanı yalınayakları altın” da çiğnemişlerdi. Makedonya cephesi acı bir tec- rübe gesi Sofya büyük bir ümit kaybetmi: ihtilâl komitesi” ni bu tecrübeye sevkedenler, zaman zaman aşıladık ları ümitlerle Sofyayı kendi emel- . Yalnız “Dahili | lerine alet eden Avrupa Devletleri, | İ varmak istedikleri hedefe ulaşmış” lerdı. Üç aydanberi her jandarma bö- lük merkezinde bir ecnebi zabiti boy gösteriyordu. Bu haliyle Kon go müstemlekesinden farksızlaşan Rumeli, Avrupa bankaları keş çekilmiş bir Tunus gediğ dırıyordu, İşte bu ecnebi zabitlerden birini de Dramadaki bölüğün başına mu- sallat etmişlerdi, Binbaşr ünifor- masını taşıyan Senor Dolara, İs- panya ordusu topçu yüzbaşıların - dandı, Taburun asil kumandanı Binba- şe Hüseyin Muhiddin Beydi (1) Fakat Türk Binbaşısını verdiği en küçük emir üzerinde bile İspam yol zabitinin itiraz & kabul etmez bir veto hakkı vardı. O derecede ki altay evvelisine gelinciye ka" dar Drama Sancağının dört bir ta- vafını tir tir titreten binbaşı, artık cicili bicili ünifoma giydirilmiş bir bostan korkuluğuna dönmüştü. Onu hülâ “Kemikkıran” diye anıyorlardı, Zaten asıl adımı tanı” yan pek az adam vardı. Kemikkıran hakikaten kemik kırıyor muydu? O Yoksa bu'unvan bir blöften mi ibaret Bu ciheti adamakıllı bilene rast gelinmemişti, Yalnız muhakkak 0- lan bir şey varsa oda ( binbaşının son altı ay zarfında hiçbir vatan- daşa — bir fiske dahi — vuramadır ğı idi. Maamafih vaziyeti yakından ta- kip edenler bündan memnun olmu" yorlardı. - Jandarma & line zeçenlerin (o üstünkörü İ- fadelerini almakla iktifa ediyor, sonra onları evraklariyle bera | ber ve derhal müddeiumumiye tes | lim ediyordu, İkinciAbdülhamit na mına “seyyanen adalet tevzi eden lerin” hâli ise herkesin malümu idi. En azılı haydut, en kısa zaman” çinde kotesten kurtulmanın yo: İanu bulabiliyordu. . Hele “siyast eşkıya” namiyle anılanMakedonya komitecileri için adliye mekaniz- masını atlatmak, bin kat daha ko- laylaşmıştı. Çünkü bu adliyenin pençesi yoktu, pe adliyesi suçlulara uzanmış açık bir avuçtu, Uç boş alin uçlandın mı, en kor- kunç zindanın asma ei açılır yor; parangalar. lâleler ağır zincir- ler, tılsımlı bir dun okunmuş gibi e çeri gözülüveriyorlar- dı, Binaenaleyh yakalanmak, hiç te tehlikeli bir şey değildi. Faraza, fi- lân Balkanda bir jandarma öldürü- lüyor, yahut falanca zengin dağa kaldırılıyor,aranılan “fidyei necat” zamanımda verilmedi mi parampar ça ediliyordu. Jandarma takibe çı- kınca hiçbir iz bulamıyordu. Çün- kü nekadar Bulgar ve Pomak kö yü varsa hepsi Makedonya Komi- tesine yatakirk ediyordu. o Hattâ Türk köylerini bile bu £ teşkilitın kadrosuna dahil addetmek doğru olurdu, Takibe çıkan kıtanın zabiti kime ne sorsa alacağı cevap evvel- den malümdu. Bulgarlarla Pomak harikalar filmidir. la olarak GLORYA'da ğlendirecek ğer manzaralarla kerabe; iüyük vsoirun ai vananın safak tilmimizi bugün esat 11 terem Marbuat erk sinema, film mücssesai ANIK SİN miz. ve e mü EMASI İstanbul Belediyesi © Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri m LI l Bugün suvare İ onat 21,30 da Sarı /Zeybek Öpereti Umuma . Bayram günleri saat 15,30 da matine vardır. 1.5 Matbaada Akşam ÇIKTI Reşat Feyzi Yeni neslin en güzel şür- leridir. Sühulet kütüpanesi, Fiatı 30 Kuruş lar; — Neznam! Diyorlardı. Türk köylerinin muh tarları ve ihtiyarlar: ise bu tek ke i ancak türkçeye tercüme & debiliyorlardı: ! — Bilmiyoruz. , Eeh.. her önüne gelenden “bil miyorum, bilmiyorum!” cev; ala ala Rumeli jandarmaları da hiç bir şeyi bilememiye başlamışlardı. Vaziyet günden güne kötüleşi- yordu, Bir sene evvel © müthiş bir bozguna uğrıyan çeteler, altı aylık bir sükünetten sonra tekrar ortalı” ğı altüst etmiye başlamışlardı, Al- tı aylık bir istirahat eski kuvvetle- rini elde etmek için onlara kâfi gel mişti, Buna mukabil hükümet cep” hesine âdeta nüzül isabet etmişti. İdarei maslahatçı“Babıâli"ninRu melide tatbika çalıştığı yeni sistem, imperatörluğun idare mekanizma” sını afyon yutmuşa döndürmüştü. Ordu sefaretlerin siyasi fırıldakla- riyle atıl bir hale sokulmuş, inzi bat işleri yalnız jandarma kuvv: ne tevdi edilmişti. Jandarma kuv- veti ise geceli gündüzlü çalışıyor, fakat hiçbir müspet netice elde e- dilemiyordu, Makedonya Komitesi alabildiğine “terör” © yapıyordu. (Devamı var) (1) Şimdi İzmirde Narlıderede oturuyor İİ ka mmm ün İİİ İm İĞRERİNRLLİİLİLİİLLÜDİMLİĞLİLİLLİİİLLEDİLLİMEAİLL

Bu sayıdan diğer sayfalar: