8 Şubat 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Şubat 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> İ i.e | Milliye İl ksrm umdesi “MİLLİYET” tr. | 8 ŞUBAT 1933 İİ Tdarehane: Ankam caddesi, | 100 No. | Telgraf adresi : İst, Milliyet Telefon Numaraları: İ Başmuharrir ve Mü Yazı işleri Müdürl İdare ve Matbaa 24310 l BONE ÜCRETLERİ: Hariç için LK Türkiye için LK 3 aylığı 4 — 750 si — Gelen evrak geri verilmez — İN İMüddeti geçen nüshalar 10 u- İruştur. Gazete ve matbaaya ait ler için müdiriyete mürnenat ödilir. Gazetemiz ilânların me- İsuliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA İ Yeşilköy sekeri rasat merke. İzinden verilen malümata göre ün hava bulutlu ve sakin o- rak geçecektir 72.933 tarihinde hava tazyi â 760 milimetre, en fazla si kaklık 10, en a2 6 derece kay- ilmiştir “İndi mi, inecek mi diye söy- sip duruyoruz. Belediyede ko syonlar teşekkül ediyor. Yüz £ gey ondan, on beşten bahsedi # “edir. Halbuki Posta ve Telgraf Yorkresi Şürayi Devletin İngiliz b dası düşünce telefon ücretleri İn işeceğine dair verdiği tefsir dirirarını müphem bulmuş, daha Jğrusu doğru bulmamış. Çün ei ket hissedarlarına az te- a ; İç tü veriyormuş. Ve ücretler fazla düşerse şirket ziyan iş, Eğin aldığı para da azalır am: a efendim şirket kâr etsin di Şi biz kelimesi beş kuruşa lâf ül edeceğiz?.. Hem bu kaygu bel ta ve Telgraf idaresine mi a Neiğer? Bundan evvel mükâleme fa di gi # “ © . i beş kuruş idi. O zaman sl kâr ediyorsa gene öyle et - a! Hem bir şirketin bol bol mi: asraf etmesine karışamıyan in fgref idaresi onun ziyan et- Sen'esini ve bilâhara hükümetin tarı kapamak zaruretinde ka- ğını düşünürken ilk hâtı şey ücretlerin indirilme- ii midir?.. Masraflar ne &- de?. Eğer Telefon Şirketi rse İstarbuldaki pain mikdarmı iki misline çıka- ilir. Elverir ki; telefon koy- masrafını yarı yarıya indir Alemden yüzlerce lira iste- lilâsasını söyliyeyim: İstan Üliyet'in edebi romanı: MAKE ok Evet bu köyün asıl ismi de bir İrina meçhuldü. Hovardalar Yeni bir isim takmışlardı, bu I le anıyorlardı: Küçük Paris.. Ve bu kücük Parisin bu evi gishurdu. Daha doğrusu bu evin, pi ortada, belini kıvıra kıvıra rak- genç kız. Onun için az adam mı biribiri- irmuş, az zengin mi harap ol- tu?, Fakat o. sanki her ölenin imdan bir başka hız; ve her ha- olan servetten bir yeni kudret ormuş gibi, günden VE eşiyor, günden güne lu. Mİ Onun da asıl ismi kaybolmuş- W Uzun, kıvırcık saçlarından ki ie olsn gerek, beyler ondan ederlerken “Lepiska şöyle” iska böyle” derlerdi. Amma bu bir zamandı. Şimdi, iskanın adını anmak için, in- in bileğinde yedi evliya kuvve- um “Kelefon bahsil... vet! ücretler düştükçe şir: | | bul telefon işi başta, MİLLİYET başa de: | Zişmesi lâzım gelen bir yanlış- | | liktır.. Ve bu yanlışlığın kar İN... bam de İstanbuldaki aboneler | dir. Aylardan beri hâlâ ücretin indirilemeyişi bunun en son ve | bariz delilidir. Namus meselesi Namus denilen şeyin de bir İ çok emsali gibi mânasını bize iyice anlatabilecek bir adam a- rıyorum.. Bu adama rastgelir- İsem kendimi bahtiyar addede- | eeğim, İ Evvelen namus, paranın ale İ sine olarak daima varlığı iddin İ edilen bir şeydir. Parası olan hi | — Meteliğim yok vallahi!. İ Diye inkâr ederlerken beri ta- rafta kimse çıkıp ta: | — Ben namussuzum! demez. Bir yankesiciye “namussuz” | deseniz dava eder ve sizi mah İ küm eder. Bir hırsıza bu şekilde hakaret edemezsiniz. Hattâ bir zevk tellâlı bile bu söze ma- İruz kalırsa şikâyet eder. Na- | musun cinsi münasebetlere ta- | allük eden kısmını kaybetmi lere bile “namussuz” denemez Dün de yazdığım gibi devenin bile namusu vardır. Birisi mi İm: satarken kötülemek iste” mezse: — Benim malımın namusu var.. der. Ben kendi kendime soruyo” — Hırsızda, yankesicide, pe rişan kadınlarda, zevk tellâlle- rında, devede ve kavaf işlerinde ve sende, bende, hepimizde bu- lunan bu müşterek ve mukad- des haslet neir?.. Var mam İyan!, Kraliçenin mihneti!, Emsalini görüyorum da: hâ- İl güzellik kraliçesi olmak iste- yen hanımlara saşiyorum.. E vim kiş Keriman Hanım için- den: — Ah bir gün şöyle kendi kendime eskisi gibi kimse be İ nimle alâkaar olmadan ve ben istediğim yere gidip gitmemek te serbest olaraka yaşasam!,. demektedir. Bizim dünya güzelinin, gaze telere ve ticaret ofislerine dü- sen seyahat havadislerini oku- dukça sahnede gülmesi lâzım gelen artistlerin bu yapma bah tiyarlıkları hatırıma geliyor. İyi ki; dünya güzeli değilim. Nedir bu mihnet?! FELEK ER ALENİ TEŞEKKÜR Sevgili yavrum humanın hazin bir surette vefatı dolayısile gerek cena- ze merasimine iştirak İötfünde bulu- nan ve gerek tahriren taziyet beyan eden zevatı kirame ve o Muhterem meslektaşlarıma ayrı ayrı beyanı teşekküre teessürümüz mani oldu. Bundan muhterem © gazetenizin Tasvire Doktor Ali Şükrü ANK l Heva, Baya “değiştir. İ matothönapie ) yapmak, her bün- yeye, her hastalığa uygun olan | havayı seçip bulmak demektir. Hava tedavileri deniz havası ve dağ havası olmak üzere ikiye ayrılır. Bizde deniz havası için ber türlü vemkiler var. Zaten yap tığımız tebdili havalar hemen de her vakit deniz havasına münha- sır kalıyor. İstanbulun her bir ay» | rı yerinin ayrı bir hususiyeti var- mış gibi tebdili havalarımız için | hep İstanbulun bir başka mevkii. | ni seçmekle uğraşıyoruz; hep | deniz havası içinde dönüp dola-| #ıyoruz. Fakat bir çok hastalar ve hastalıklar vardır ki deniz ha hele İstanbul gibi her nok- ir ayrı rüzgâr cer: maruz deniz havasmda sında bulunan bütün başka, bü- | tesna hassalardan istifa | İş ii | zan, orma ikliği de- ğildir. Fakat hastaların gidecek- leri dağa kolay gidebileleri, her | istirahat ve her ihtiyaçlarını temin edebilmeleri lâzım. Bugün bi; iyeti verecek Ankara bir şehrimiz var. Garp sini, Garp o medeniyetini, Garp istirahatini Ankara kalesi nin etrafına toplayan büyük de, durmuyor; ayni sebat çi lışmaya devam ediyor. Bugü | Taşhan meydanından dört tara-| | fınıza göz gezdirdiğiniz. zaman İ bir Avrupa merkezinde olduğu- | nuz duygusunu veren şaşırtıcı umranm gün geçtikçe daha | xideceğine şüphe yoktur. Ahkara- | İ mm istikbali yalnız bir idare şehri | olmak değildir. Kıymetli bir kür | yeri olmak Ankaranım en emin is- | tikballerinden biridir. İ | Türkiyenin şarkıma, garbine, simaline, cenubuna kol s ları ile Ankara hı kolaylığma | #saliktir. a temizliği sayesinde ken içinde bulunan bütün hasta. | İkiler atmıştır. Etrafındaki te- | pelere sığınan bağları hem bir me- deni şehir yakılığınan her kolay- | luğımı elde etmiye müsade ediyor, | İhem de şehirden, şehrin dan, dumanında: kurtulmuş olmak imi etmemek hem çin yazıktır, hem Anka: bali için yazıktır. İ Ankara havasının bu büyük me İ siyeti nedir? Umumiyetle dağ havasını ayır- tan hassaların esasını üç noktada anlatabiliriz: Hava tazyikinin azal. tazyik azlığını derhal hissederler. Deniz kenarında 760 ili lan barometre tazyiki rede 710 milimetreye ve Ankara gibi bin metrelik yüksek da 670 milimetreye iner. Uzviyet bu azlıktan zivan görmü mek için teneffüs adedini srkla: | en az çalısan ve kenarlarında k: lan tembel kısımları da çalı İ mecbur olur, teneffüse hizmet den adalelerin ber biri ele di yafraşma denilen büyük a Dağ havası.- Kür yeri İ aliyete geçer iz gibi |, | balensr iç yük bin liyete seçer. in temez bir o teneffüsü cimnastiki bilirdi ki; kara sakallı adam, belki SIHBİ TETKİKLER ARA | İ Sanatoryum şehri.| | gymnastigue respiratiore ) yapmı» | ya mecburiyet hâsıl olur. Ciğer- ler daha fazla ( havalandıkça u- mum vücuita farah ve dirilik du- yalur. Teneffüsün faaliyeti, faaliyetini de beraber Kalp darb. klaşır, kan deve- ranı kuvvetlenir. Vücudümüzün en kuytu köşelerinde durgun hal | de. duran kan kuvvetle deveran merkezine, kalbe doğru ciğerler de oksizenle | tazeler vücudun her bir uzvuna daha faz- la kuvvetle ve daha çabuk sevke- | cudun her tarafın. il i bir tazelik, © kuvvet, yöngi ik husule gelir Havadaki nisbi oksigen azlığı- na mükabele içim — teneffüten, devarandan maada bir de kan kü- reyveleri doğuran uzuvlar da fa Kan küreyvel nin miktarı bes milyondan hemen altr milyona çıkar. Dağda otur mak uzadıkça kanın © zenginliği daha çok ta artar. İkinci Havanın saflığı. — | Şehir havalarmda — çok bol olan | mikroplar dağlara çıktıkç: Hattâ bi eve geli yükseklik çok olursa, hiç bir mik np hile kalmıvabilir. Bu mikrop- smuz havada sehir ve ovalarda çok olan acit karbonik ve oksit dâ ben: gazlerini dı; ve tesirli gazle- da ilâve © etmek kalbin sürükler. nü: Güneşin şiddeti: — | yaları Ankara gibi yük. sek bir mevkiden ova ve (deniz sehirlerine inmekciçin bin metrelik kalın ve kirli bir hava tabakası geçmiye mecburdur. Bu hava tax de bulutlar, sisler, bu- bar zerreleri, toz Ve topraklar, şehirden yükselen pislikler güneş ziyalarının ehemmiyetli bir kısnı- ni tutarlar ve emerler, Bulutların, | sizlerin, tozların, dumanların üst tarafında kalan Ankara havasınz da ise günet ZiYaları sıcaklıklarını, tesirleri; muhafaza ederler. Bilhassa gÜnei ziyaları için wi- tra « violet ve İnİra - rouge deni- len ziyalar deniz” ve ova hizasına gelinciye kadar hemen de bütün kaybolurlar. Bü ziyaları bulmak için yükseğe, 1000 - 1500 metre- ye çıkmak Jâzmeilir. Ru ziyaların mevce süratleri Çöiteses d'onde) pek çok olduğu İçin vücut üzeri: ne (tesirleri de Pek çoktur. Sür'- atli mevceleri deriye, derideki si nir uçlarma ÇATPAr, sinirlerde uyandırdığı elektrik — mevceleri beyne ve mırdar iliğe kadar gide- rek bütün hayat merkezlerini u- yandırırlar. Dağ havasının, dağ güneşinin tesirine Maruz olanların duydukları kuvvet ve diriliğin bü yük bir memba' bu infra rouge ziyalarından gelir. İnfra - rouge mevceleri tembih ettikleri si. nirlerde ayrıca bir de sıcaklık hu- süle getirirler, sıcaklık elektrile cereyanları uyandırır, bu suretle de vücudumuzu diriltmiye yar. dım etmiş olur. Ovalarda günetin sıcaklığa güvermiye gelmez, Kolaylıkla ba- şa çarpar. Fakat dek günesinde şiddet ve hararet daha çek ol- muhit serin oldu. iv en zayıf hastelar bile #i bu daha fazla meaklığmden hazze- yetine tâbi bir kaza olan İst- 8 ederseniz de- De kadar çok anlarsınız. dağda Dağın yeffaf ve saf havası güneş ziyaların kif etmediği için bu ziy: tün kuvvetlerini muhafaza etmiş Bu sayede dağda tirler. İ yazın det yonu yapı güneşi kışın dahi sıcaktır. Güneş banyo sunu yapan deri enmerleşir, tunçla rar, siyablunır; hususi bir muka- vomet kesbeder. Hem sıcak ve ğuğa karşı, hem mikroplara kar bif dayanıklık — kazanır. â güneş banyolarının vere, kuvvet ve mukavemeti biç bir hic bir masaj veremez. Hölüsa, Her y sı gibi Ankara sigeni aeli ka Bulutu, si, rutubeti yok. çoktur tur, Şehir ve ova havalarının lerinden, mikroplarından beridir. Güneşli zamanları daha uzundur. Güneşin şiddeti daha fazladır. Güneş ziyalarınm hiç biri kay. bolmamıştır. Elekriki, radyo - aktif madde- leri çoktur. Ve bu sayede dağ havası pek Büyük bir münebih ve mukavoidir. Vücudumuzun derisini, sinirlerini, asap merkezlerini, ciğerlerini, kal kanını, etlerini, midesini fev- de surette kuvvetlendirir. cudumuz hiç bir cevap veremiye- cek derecede zayıf olmamak şar- tile. O halde Ankara havasının han fazla çalışmakla, fazla üzüntüler. le zayıflamış olan sinirle 2.— Nekahet devreleri: Küçük | ve büyüklerde, az çok uzun sü. bir hastalığın kanda, kalpte, ğerde, etlerde husule getirdiği bit | kinliği pek cabuk yerine getirmek | için. 3. — Kan ve bünye kuvvetsiz- likleri: Ya arızi bir sebeple, ya- hut irsi olarak mevcut olan urmum | zaaflar için. Bilhassa © zayıf ve | cansız büyüyen çocuklara kuvvet vermek için. 4. — Asma (nefes darlığı) has- | talığı: Deniz havası | asma için | hemen de hiç bir vakit iyi gelmez. | Ankarada az çok bir zaman bu- lunmuş birçok asmalılar gördük. Ankarada bir defa bile nefesleri kapanmamış, deniz kenarma in- dikleri gibi derhal krizleri baş- göstermeğe başlamıştır. — Deri hastalıkları: Hele ek- zema, hasta dağ havasında bulun- duğu müddetçe tamamen iyi o- har. Çocuk ekzemalarında dağ havasının çok iyi tesiri eskiden be- ti malümdur. Kolay kapanmıyan cerahatli deri hastalıkları da dağ- beze, oynaklar, periton, plevra veremleri için dağ havasının, dağ da yaz kış nizamla yapılabilen gü- eş banyalarınn savdırıcı hassa- KARN Harikulâde mübeyyiç ve tüyler RODA İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bugün suvare sant 21,30 da Sarı Zeybek Umuma BU GECE BENİ SEV Hallaımızın en çok sevdiği MAURİCE CHEVALİER ve JEANETTE MAC DONALD tarafından yepyeni bir tarzda temsil edilmiştir. Bu Akşam MEL EKR ve ELHAMRA sinemalarında ayni zamanda - Fiatlarda zam yoktur. Yarın akşam GL OR Y A Sinsmasmda AVAL ürpertici mevzuu, Venedik'te Kar. naval âlemleri arasında geçen büyük ve emsalsiz aşk faciası, Bu mümtaz eser, “MAVİ TUNA” isimli filmde büyük mu- vaffakiyetler kazanan SANDOR Çigan orkestrasının iştirakile filme çekil İlâveten : FOX JURNAL 15 Şubat Çarşamba akşamı 21,45 te yeni ve zengin programile MUNİR NURETTİN KONSERİ MARTHA EGGERT Ulrich Bettac GRAND OTEL filminde. Pek yakındar i ARTİSTİK Sinemasında Harik (Hayat Kaza Otomobil ve Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanmda kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasrla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON yapılıyor. Halbuki dağ sanatör- yomlarımnı verdiği iyilik nispet e- dilemiyecek derecede fazladır. El bette sanaryomlarımız bugün İs- tanbulda mevcut dört beş deniz sanatormuna münhasır caktır. Yeni yapılacakları Ank ra bağlarının uygun mevkilerin- de yapmakta büyük isabet, hattâ mecburiyet vardır. ek çok hastalar artık bugün. kü hâlile, Ankaradan pek büyük i | istifade görebilirler. Bir ve hattâ en sonraya bıraktık. Fakat en e- hemmiyetlisi budur. Bugün dün- yanın ber tarafında verem sn natoryomları dağlarda, hele dağ- ların şimal rüzgârlarından mah- faz mevkilerinde yapılıyor. Vücutlarında mukavemet kuv- veti tamamen bitmiş olan veremli- ler müstesna olmak üzere hemen ver, ötesine karışma!, İ bir kaç sanatoryom da yapılacak olursa müstakbel Ankara kür is- tasyonunun o (sfation de cüre) €- hemmiyetli bir esası kurulmuş 0- lur, halk Ankaranın kurtar: ğı veremlileri gördükçe Anka: tepelerinde bulacağı iyiliğe kana- atle inanır. Şirin, sağ havalı, temiz, güneşli modern, örnek Ankaranın örnek sokakları, örnek köyleri, | örnek mektepleri, örnek hastanesi yanın da bir de örnek ve modern sana- torvcınu olmak lâzımdır. Ankaranın ehemmiyetli bir is- kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. 'mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. 898 tikbali kür yeri olmaktır; pek çok hastaların istikbali ve iyileş- mesi de Ankharadadır. Bu kanaati halkımıza vermek Ankara için ve bilhassa hastaları: mız için çok lüzumludur. Doktor: O ETHEM Müessif bir zıya Şehrimizin maruf ve muteber tüc İ carlarından Mustafa Nuri zade Ab- | met Zeki Bey uzun zamandan beri İnat ciheğu harim semi e demiyerek dün akşam gözlerini ebe diyete yummuştur. Mamaileyh kendi sini herkese sevdirmiş genç ve halk bir zat idi. Arkada üç küçük çocuk bırakmıştır. Büyük biraderi Bürha- neddin, dayıları Hacı Mustafa Bey- lere ve ailesine beyanı taziyet eder merhuma rahmetler dileriz. Cenazesi bugün ikindi vakti saat | 14 te Göztepede merhem pederi Nu- ri Beyin köşkünden kaldırılacaktır. Ibrahim Paşa “Hazretleri” © dahi, DONYA Aşk, Kin, Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif aerasaeeeamenammemeseseme Şu, karşıki minderde, uzanmış, yatan genç, geçen e mek için “Küçük Parla deki ti, Geliş işte o geliş.. Postu bura ya sermiş, güzel kıza balta olu- vermişti. Bazan bir hafta on gün kay- boluyor, sonra yine damlıyordu. Avuç dolusu para sarfediyor du? Kimdi ne iş yapıyordu? Ne ciydi? Bunu bilen yoktu. Yalnız herkes kendisinden çekiniyordu. “Lepiska” yı çıldırasıya seven | bazı bıçkin âşıklar onunla boy öl üşmek istemişlerdi; fakat genç Th apak liğin pazarı e karmıştı, Bu, her şeyden evvel ya” man bir kavgacıydı. Az evvel, kesesinden para çı karan kara sakallınm, küçük Pari se sık sık gelenlerden olmadığı an laşılıyordu. Eğer o, buranın te- melli müşterilerinden olsaydı “Le- piska” oynarken para atılamıya- cağmı da elbette bilecekti. Hat de küçük Parise ilk defa olarak ge- Hiyordu. Bereket versin ki Nâfi B. tam zamanında mâni olabilmişti. Yoksa kimbilir, ne korkunç bir fır tına kopmuş olacaktı. Nâfi Bey, Istrumca eşrafından Süleyman Paşanın damadı idi. Ki- bar, terbiyeli ve çok haysiyetli bir adamdı, Ona Serez Sancağının hemen her “tarafında yüksek bir hürmet gösterilirdi. Fakat bu hür- met onun şahsi meziyetlerinden, servetinden, Süleyman Pş. nın da: > olmasından ileri gelmiyor Istrumcada büyük bir Melâmi tekkesi vardı. o Haci Nâfi Bey bu tekkenin eri gelen müritlerinden- Bilmem ne kadar zaman evvel Edirnenin Sultanyeri kazasından | fışkırarak Trakyaya ve £ bilhassa Garbi Trakyaya yayılan Kızılbaş” İk, ve kazalarında “Melâmi” cereyanlarına hâkim ol- muş ve günün birinde letrumca' deresi kıyılarındaki köylerde “A- rap Şeyh” namında bir adam td- remişti, Haci Nâfi Beyin kayna" tası olan Süleyman Paşa bu şeyhi tutmuş, O İstrumcadaki tekkenin başına geçirmişti. İşte o gündenberi, imperatorlu- rumcanın Melâmiler indindeki kıy, meli artmış; ve arta arta, nihayet bir gün adeta bir “Payitaht” hali- ni almıştı. Artık ne Serez Kazaları Serez Sancağına tâbi idi; nede Serez Sancağı Selânik Vilâyetine.. Rumeli Umumi Müfettişi, Selâ- nik Valisi, Serez Mutasarrıfı ve bütün kazaların kaymakamları bi- rer kukla haline girmişlerdi Sertz Sancağı ahali cadaki Melâmi tekkesi yordu. Arap Şey ne derse o oluyordu. Hükümete Vergi © vermemek için binbir sebep ve bahane arıyan Me- lâmiler, Istrumca tekkesine AVUÇ” dolusu para vermek için Arap Şey- hin ayağma kadar gidiyorlardı. Nasıl gitmezlerdi? Bu tekkenin esrarengiz bir kuvveti vardı. Faraza “Dospat” ta adıma “Gâ- vur İmam” derler bir softa vardı. Başı sıkılanlar, mahkemelerde iş çıkmaza girenler, olamıyacak iş- leri yaptırmağa savaşanlar bu ada* ma gidiyorlar, eline sekiz on altın sıkıştırdılar mı ne isterlerse yaptı” rabiliyorlardı. Bu yobazın bilhassa asker ka” çakçılığında büyük bir ihtisası var- dı, strum- idare edi- Her ağızda dolaşan Ve Gâvur İmam kendisine mi caat edenleri hakikaten askerden kaçırabiliyordu. Bu ticaret senelerdenberi devam ediyordu. Dokuzuncu ç Müstakil Fırkanın emri altındaki mıntaka- da oturanlar, askere (| çâğımıldılar mı hemen Despat'ı boyluyorlardı. Bilhassa “Redif” işlerinde Gâvur Imam bire bir geliyordu. Fakat bazı zamanlar oluyordu ki menfur yobaz, kendisine uzatı- lan altınlara içini çeke çeke bakı yor; — Bu işi ben yapamam,, — di- yordu —. O zaman, “Dospat” a gidenler, Istrumcanın yolunu tutuyorlar, bir defa da Süleyman Paşaya baş” vuruyorlardı. Bu hâl pek pahalıya oturuyordu; çünkü Süleyman Paşa Güvur İmam gibi kanantikir değil di. Öyle beş liraya on liraya te nezzül etmiyordu. Asgari ücret el li altından başlıyordu, Başlıyordu ama. leyman Paşa da Arap Şeyhe bir nefes ettirdi mi en olmı- yacak şey oluyordu. Nasıl olmazdı Müstakil Fırkanın, “Serez” de kurmuş olan Dokuzuncu karargâhı Müşür l bu idi. | Arap Şeyhin her emrine (amade hakir bir müritleri olmakla “mü- şerref” bulunuyorlardı. Istrumca tekkesinden (gelen her iltimasa, Müşür İbrahim Pa- Hacı N&fi Bey işte | böyle bir kuvvetin başımda bulunanlardandı Buna rağmen Lepiskaya balta o lan gence dalaşmaktan çekiniyor” Bu kız hiç te mi yorulmuyordu? İğiliyor, doğruluyor, koşuyor; sofranın etrafında dolandiktan son ra gaydacınm önüne geliyor; gö- bek atarak, omuz titreterek bitmez tükenmez bir Mal a “ho ra”sımı çilgin o ve şakrak bir — kavraklıkia © oynuyordu. Yuvarlak omuzlarile, çıplak vücu- duna taktığı gümüş memeliklerle iğilirken saç dalgası arasından bir an gözüken belkemiğinin oluğu ile bu kar çok güzeldi... Oh ve güzeldi”

Bu sayıdan diğer sayfalar: