7 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET SALI 7 YARIN AKŞAM OPER A'da Milliyet Ramazanın kadir gecesi. Bü cadde, elektrik ziyaları içinde şıkır- Mussolini ve İtalyan ordusu 7 MART 1933 İdarehane : Ankara eeddeşi, 100 No, Telgraf sdresi : İst Mülliyet Telefon Numaraların Başmubarrir ve Müdür £ Yazı Müdürlüğü : İdare ve Matbaz £ ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için L Kk. 155 Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 karuştur.— Gareti matbaaya sit işler için müdiriyete racast edilir. Gasetemiz ilânların m. İiyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy aldığın mez malümata yazaran bugün hava bu- Mutlu geçecek mütehavvil esecek” tir. B-3.553 tarihinde hava tazyiki 764 milimetre hararet en fazla 10, en ax Ben de onu Düşünüyorum Nâsrettin Hoca hikâyeleri her zaman zevk ile seyredilebilen ve her defasında başka bir tat alınan tablolar gibidir. Şüphesiz ki; beş on defa işitmiş olduğunuz bir hikâ yeciği size gene nakledeceğim.. Bu defa da hoca bir bostanda- dır. Ve karpuz kavun koparmış, sepete koymuştur. O sırada bostan cı yetişmiş soruyor: da ne arıyorsun?. — Görmüyor musun havayı? Fırtına ile buraya düştüm. — Karpuzları kim kopardı?. — Rüzgürdan kopmuş olmalı... — Peki, sepete kim koydu?. — Ben de onu ünüyorum... Şimdi gelelim günümüze. Şehir ızasından Tevfik Amir Be- yefendinin dünkü (Milliyet) te yeni yapılan apartımanlardan $i- kâyet eden şu sözleri intişar etti: “İstanbul şehri esasen pek geniş olan beledi hududu içinde bir ta- raftan başı boş uzanıyor, yayılı- yor, bir taraftan da yeni binalar Taksim, Firuzağa, Ayaspaşa ve Maçka gibi semtlere biribiri üstü- ne yığılıp duruyor.” Bir taraftan şehir başı boş bü- yüyor diye şikâyet ederken diğer tarfatan iki kasaptan mezbaha res mi almak için İstanbul sınırını Me- cidiye köyünden ileriye atan tabii bendeniz değilim, İstanbul beledi- | sunu asri ve kuvvetli bir hale sokmak- | vatanımı onlara kaptırmak gibi kalmıyı | mizma olduğu da inkâr götürmez. Al- yesidir. Maahaza bu bahsi burada bırakalım da Tevfik Amir Beye- fendinin sözlerine gelelim: Bu söz leri okuyunca aklıma hocanın yu- karıya yazdığım hikâyesi geldi. E Tevfik Amir Beyefendi tesiri rüzigâr ile Şehir Meclisine girmiş ve gene ayni tesirle yeni partıman inşaatından şikâyet et. >. olabilirler. Lâkin birisi çıkar — Beyefendi Hazretleri! O hal. de Taksim Bahçesinin karşısında- ki (Allah bağışlasın) yeni apartı- manmızı kim inşa ettirdi. Diye mümin, buna Hoca merhum gi- i — Ben de onu düşünüyorum... mu diyecekler acaba? Şaşıyorum Bir dostum var, Safça bir adam- dir. Geçende gelmişti. Avrupada. ki ekseriyet ve ekalliyet fırkala. e bahsediyorduk. Bana dedi 5 — Yahu! Şaşıyorum. Bir takım adamlar Avrupada ekalliyette ka- lıyorlarmış... Ben hayatımda şim- kadar ekseriyetten ayrıldığı. Milliyet'in edebi romanı: 41 ——————— Duçe'nin İtalyaya yaptığı değimli hizmetlerden birisi de İtalyan ordu- taki muvaffakıyetdiri. Bu bir hakikattir, ki ordusu zayıf olan bir millet yalnız dış düşmanlara karşı zayıf ve başı iğik kalmak ve i bir tehlikenin önünde i da, maneviyat ve irfanca (yüksek kudretli bir ordu, bir Oo memleketin her türlü tehlikelere karşı (o koyacak bir vasıtasıdır. Ordunun, millete di- siplin, saygı, büyüklere ve büyük- lüğe itaat duygusunu, tesanüt duy- gusunu, teşkilâtçılık duy; yan ve aşılıyan en kuvvetli man milletinin şöhret salan intiza#- cılığınm, çalışkanlığınm kaynağı ve kılavuzu eski ordusu olmuştur. Bol- şevik ihtilâlinin dayandığı en mühim kuvvet dahi, aradan on yıl | geştiği halde, gene kızıl ordudur. Her büyük adam gibi Mussolini de İtalyan ri bir temel üzerine tekrar kur- mak işini programının ilk satırlara yazmıştır, j İtalya için bu iş çok mühimdi; çün- | kü büyük cihan kavgasından sonra, bazı yerlerde olduğu gibi — İtalyada dahi ordu düşmanlığı havası esmeğe başlamıştı... Sınıf o mücadeleleri ve bunların doğurduğu idari ve manevi bozukluklar İtalyan ordusunu çok müteesir ediyordu. Herkes askerlik | bütçesinin düşmanı kesilmiş, meyvasrz ve hâsıl z bir sarfiyat telâkki edi. len harbiye bütçesini kırpmak herke- | sin ilk hatırına gelen şey olmuştu. Mussolini, evvelemirde (Mareşal Diyaz) 1 (1) Harbiye Nazırlığı mev- kiine geçirmekle işe başladı. Çok geçmeden Harbiye Nazırlığını, Hava kuvvetleri Nazırlığını ve Bahriye Na- zırlığını da kendi mesuliyeti altına aldı ve bu hareketile müşterek bir yön (2) üzerinde yürümek istediğini gösterdi ve orduyu yükseltecek bü- yük programı 6 zaman ortaya attı, ki ba programım başlıca | kısımları bugün meydana getirilmiş £ bulunu- yor. Yeni programm başlıca temelleri şunlardı: Sonderece | gençleşmek, zabitlerin ve küçük zabitlerin mesle- ki şartları düzeltmek, ihtiyat za bitliğini ve bunların yetiştirme mü- esseselerini tekrar o canlandırmak, mecburi askerlik müddetini on sekiz aya indirmek, asri ve milli bir tâbiye yaratıp kabul etmek. Erkânıharbiye heyeti tekrar can landırıldı. Çalışıcı ve kuvvetli unsur. ların çabuk ilerilemeleri ü alındı. Zabitlerin de geçim vaziyet leri düzeltildi. Evlenmek istiyen 2: bitlere paraca yardım edilmesi kabul edildi. ması, bu gençliğn mekteplerde darülfünunlarda askerlik tedrislerine tâbi tatulması için tedbirler alındı. As kerlik hizmetinden evvelki askerli ğe hazırlık işlerine ehemmiyet veril. i Neferin teçhizatı, besleme © usulü yenileştirildi. Talim ve terbiye prog- ramları, büyük kavganın gösterdiği ihtiyaçlara uyacak surette basitleşti- ril Teşkilâtta üçlülük prensipi kabul edildi. Böylelikle emir ve kumanda da kolaylik imlân: elde edildi. Fırka, üç piyade alayından teşkil edildi. Üç- lülük, en küçük birliklere kadar ge- nişletildi.. Hattâ yürüyüş nizamı bi- le üçlüleşti.. Bu, manevra ve yürü- yüşte serbestliği ve kolaylığı mücip oldu. Caddelerde ve yollarda göniş- İemesine çok yer kaplamaksızm yü- rümek faydasını verdi. Malzeme ve nakil vasıtaları tazelendi. Topçu &i- lâhları asrileştirildi. Piyade silâhla- rma, yakım mesafelerde sık bir ateş toplantısı yapılabilecek surette, yeni malzeme eklendi. Diğer askeri mem leektlerdeki motörleştirme ve maki- peleştirme temayöülleri için tatbile sa- hasr açıldı. Müstahkem © mevkiler, mı hiç hatırlamıyorum. Bunlar na- sıl oluyor da ekalliyette kalıyor. lar bilmem. Muhakkak bu Avru- palılar sersem adamlar. FELEK MAKEDONYA Aşk, Kin, Politika ve Kan. — Sen de ama kuli Onlar dükkünn karşı- sındaki meyhanede oturup bekliyor. lardı. Tam on beş gün sonra... Bu anda, dışarıdan bir yaylım ateş sesi gelmişti. Komiteciler yerlerin den kalkarak pencereye doğru, koş- mak istediler. Metropolit onları gö- ğüslerinden — Telâşa lüzum yok. Geçen sene | “Sarakoff” un yanımdan kaçan bir ha- in cezasını gördü. Onu dün gece kö- yünde basmışlar, bir saat evvel de hu- duttan içeriye ardı. Yerleri- Müellifi: Nizamettin Nazif “eamaaaamaneeaeeeüi keke ize oturun da hikâyemi bitireyim. en kalmıştık? Ha., tam on beş tünel kazmıştık. Keşişlere “haydi ar- tk siz gidiniz, dedim.Varna için bi- let aldılar, vapura bindiler, Bombala- ce tutuşturmak vazifesi bana verilmiş ti. O gece sabaha karşı tünele daldım, en nihayetine kadar gittim, Tahmin ediyordum ki orası tam büyük k; nın altındadır. Bir meşin çanta için de altı bomb; üştüm. dan üç tanesini kurdum, toprağın i. gine yerleştirdim. Saste baktım, ala” turka dokuz buçuk.. Bombaları beş saat sonra patlıyacak şekilde kurmuş- budut koruma ve tahkimatı yenileşti- rilmekte ve genişletilmektedir. Zabitlerin, kumandanların ve yar- dımcı smıf ve silâhlarm kabiliyetleri. ni ölçmeğe yarayan fırka manevrala- rı ber yıl yapılmakta olup geçen 932 yılında fazla miktarda — kuvvetlerin ve nakil vasıtalarının katılmasile bü- rilen çevik kı isikler kıt'aları, motörleştirilmiş birlikler) se namaları da yapıldı. Bütün bu işler ve yenilikler harbi. ye bütçesini kabartmadan başa çıka- rılmaktadır. Ordunun tedarik eyle. ktisadiyatın le hine tesir sey memlek: İtalyanın bugün lin bi, askerlik ruhu yükseltilmiş bir or- duya malik olduğu söylenmektedir. Bu ordu, son yıllarda yapılan bazı müstemleke hareketlerinde gösterdi- ği muvaffakıyetlerle bu sözü tastik ettirmiştir. İtalyanın hava kuvvetleri, kara or- dusuna büyük hizmetler ve yardım. lar yayacak kadar kuvvetlidir. H Mussolini dış siyasetinin kuvetini, eskiye nispetle'yer yüzün. de çok fazla olan prestijini, memle- ket içindeki sarsılmaz mevkiini kendi elile yükueltiği İtalyan ordusuna borç. Mudur. ka CİNOĞLU ———— (1) Büyük cihan kavgasında Baş. kumandan olan. (2) Yön: İstikamet, cephe: Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti. yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro. muza müracaat etmelidirler. İş isteyenler SERMAYELİ ORTAK ae Teminatlı ve çok kârlı bir iş İşin Ga. lata Kiredi Lione Bank (arkası Melek han, No. 8-9. ... Muktedir teşviyeci ve tornacı kalori. ferci bon servisleri | var ayni Zamanda yeni harfler daktilo ve fransızca da mü kemmel bilirim, gayet müşsit şeraitle iş arıyorum, arzu edenler m evvel (Milliyet) gazetesine mürac umur. tları rica .. Kayıp çocuk — Bundan'ön altı se ne evvel Kayserinin Tolas #isktebine giden Ahmet bes ederi Üsküdar Validebağı mektebine gelmiş ve tek- rar mahalline iade edilmişse,de nerede olduğu belli deği 19 yaşında olan bu çocuğu Üsküdar Bahkinbağı Seferiye sokak 8 No. da Zöhre Hanıma bildirmeleri. Hayranlar Karye sinden Tombulak U'nlların 'a; Bayram kerimesi Fatma hanım bundan şekiz on sene evvel köyümüzden İstanbula kaçı” yılmıştır. Bugün on sekiz yaşında olrin- $ı lâzmgelen mumaileyhanın nerede ol" duğunu bilenler insaniyet namma Mil liyet gazetesi iş bürosuna haber yerimele ri. ... “Resmi liseden mezun olan, fran- sızca, türkçe ve biraz ingilizce bilen bir matmezel çocuklara ucüzca ders ler verir, H. B. altında Milliyet zetesine müracaatları rica olunur. ... Kendim 12 senelik ustabaşıyım. E- limde diplomam vardır. Gazöjen, benzin, gaz motörleri mütehassısıs- yım.Buhran dolayısile şimdilik açıkta yım. Bon servislerim var. Taşraya da giderim. Adres: Milliyette rumuz Makinist Şi. Zi. Yeni neşriyat —— Odalar ve Sofalar Genç ve kıymetli şairlerden Sabri E- sat'ın son şiirleri Odular ve Sofalar isim ii beş formalık güzel bir cilt halinde in- : ğe tum. Yani tam alaturka iki buçuk de- di mi? “gümbür!” banka uçacaktı. Malüma bu saat tam iş saatidir. Fa- kat dükkâna dö: bir de ne baka- yım, bombaları yanlış koymamış mr- yım. . Çantada iki türlü bomba var- dı. Biri ufak biri büyük... Bep üç ta- ne büyük bomba koymağa karar'ver- mişken bir tane büyük iki tane küçük koymuşum, Tekrar tunelin ucuna gittim. Küçük bombaları toprak tan çıkardım, yerlerine iki tane bü- yük bomba koydum. Sonra : bunları çantaya yerleştirdim. o Dükkândan çıktım. Cebimde vizeleri tasam bir Fransız pasaportu vardı. Hemen rıh- tıma.. gel sandal. Atladım. içine çektim vapura. . Bir kamara tuttum. Yatağa uzandım (1). (Kendimden verdim. Bir “cmnn!” daha duydum. O anda kendimi toparladımı. “Ses çan- tadan geliyordu. Çanta... bömbalar.. Eyvaaaht.. o anda hatırladım. dıyor.. Yan tarafta, içinde kırmızı &- ievlerle sinsi tutuşan dar ve l0$ bir sokağın kızıl ağzından cehennem- den kaçar gibi fırlayan bir kadı Beyaz ve parlak ışıklar gözlerine d: Hunca tekrar karanlık bir sokağa da- nelerce üzerinde binlerce ü kaldırımlar ayakları- ındeleye sen eçtiği yerlerin far- yolunu kaybetmiş rpuk ökçe- k kıyor.. Acaba aradığı ne? Hiç!.. Yı yuz bildiği pir şey varı Geri dönem ecekl.. İçinde cehennem alevleri tu- Tesan ö kızıl loş sokuğa bir daha dö” nemiyecek.. Çiyanlarm, akreplerin kaynaştığı o iğrenç ve kirli çukura bir daha dönemiyecekti. Her gece birkaç akur sarhoşa satacak eti kalmamıştı artık.. İskeletinin üstüne yapışık ka- lan bakiyesi bile kokuyordu. Son #ar- hosun piyaz kokan iğrenç homurtu- sundan; bu şehvetin şahlanmış gul yabanisinden nasıl kaçıp kurtulduğu: nu düşündükçe haşyetle arkasma dö- esine yapışmış kızgın bir mengene, o iğ! İ murtuların dolaştı cehennem tutuşan sefil tekrar sürül .cekmiş sk daha titrek adımlarla hızlanıyor- de ... Kumkapı viranelerinde başlayan sefil maceraları ona bir vak'adan son ra şöhret vermişti. On sekiz yaşında iki külhan beyi delikanlı, uğurunda la vuruştuktan sonra yakan Rül ünvanını almış, €- Siyesi birdenbire Kumkapıdan Beyoğ lana kadar yükselivermişti! Rühsar, kasketleri sol kaşlarının İmiş uçarı şoförlerin gözbe- Onsuz geçen âlemler tatsız ve tuzsuz olurdu, Kendisini Beyoğlu" na yerleştiren hovarda sevdalısı da | bir şofördü. 2. - Rühsar yünden güne dürüyge Günden güne paçavralaşıyordu. Hel sürülen el cildine yıkanmaz bir dam- ga vuruyordu. Şimdi astık şoförler de yüzüne bakmaz olmuşlardı. İranlı kahveci çıraklarile, küfeci mslez oğ- anları, kızıl gölgelere sinerek bekle diği dar sokaklardan onları kolların» dan çeke çeke, yılışa yılışa - ne sürüklüyordu... (Bu pastırma ve pi yaz kokan yılışık âşıklardan nasıl iğ reniyordu şimdi!.. Hi en güzel, en kibar o Bu ürkütüy: indiriyordu.. Bir daha dönemiyocekti. Kızıl cehennem alevlerile sinsi sinsi tutuşan o korkunç sokağa, piyaz nefesi sinmii a, kaloderma ve karmen lekeli pis yata ğin artık bir daha döncmiyecekti.. Fakat nereye sığınacaktı7!. Yorgun kemiklerinin bir yere yıkılma, yacı vardı.. İnce ve buz gibi bi mar damarlarını aızlatıyor, diken diken kabaran ürpertiler gibi dikilmiş tüylerinin arasında bir kutüp rüzgârı gibi ıslık o çalıyordu.. Noreye ve kime sığınacaktı?. Yer yü zünde bu kokmuş vücudü kabul ede- cek hangi çatı vardı?. Belki mezarlar bile içini tersine çevirerek isyan eder leri Rühsar bir imdat bekler gi- bi başmı göklere kaldırdı. Göklerde bu dini gecenin bütün huşuu beya bulutlar halinde toplanmış gibiydi. Karanlık maveralardan süzülen es- rarlı bir merhamet nuru bu günahkâr başa da affinden esirgemiyordu.. İş- te oraya sığınmak için ufunet kokan cesedini; onu böyle ele almmaz bir iğrençlikle ufunetlendiren çamurlu kaldırımlara bırakmak istedi. Ve bir hamlede kendini tenha caddeden var brzile kasırgalanan bir otomobilin al- bna fırlatıverdi... Korkunç bir çığlık!.. Vahşi bir ho- murtu!!.. Birkaç saniye sonra geri dönen tek tük yolcular baygın kadı- len kaldırdılar. Köşe başın- muhallebici teneke maşraba ile züne bol bol su serpti. Günahkâr kadın gözlerini açtığı zaman şoför ağ zını dolduran kalm bir küfrü onun yüzüne salrrerdi: — Uğursuz karı!. Gece vakti ba- şum belâya sokacaktır. Kadıri —U » Niçin beni m an Niçin beni kur — Daha nasıl kurtulacaksın?! Ser çe parmağın bile kanamamış.. — Ben başımm gövdemden ayrıl. masmı istiyordum!. Şoför alaya başladı: y küçük hanım De- vaylı. raktan çıkardığım bombalar kurulu değil miydi. Halbuki ben acele ile on- ların yayların: boşaltmağı unutmu- şum. Bir deli gibi odadan fırladım; merdivenleri bir solukta çıktım; bazı Komisyoncular yolcularını teşyie ge- lenler sandallara biniyorlardı. Kimse- kalpler gün ne müthiş he- saülirpesiki cleşsiye daki haline bakmak kâfi idi, Dudak” Yar bembeyaz kesilmişti. Komiteciler ayni heyecana tutulmuşlar, canku- lağıyla dinliyorlardı.. Bir yudum şar Tap içti. Sonra kesik kesik cümle lerle hikâyesini tamamladı; — Henüz üç sandal k ki miş, yi hiş bir taraka işitildi. Vapur zelzele- ye tutulmuş bir tahta ev gibi sarsıldı. Patlı bir künkten su nasıl fışkırm. sa gövertesinden öyle bir duman çık- tı. Arka direğinin çatırdıyarak kırıl- dığı ve uçan bacasının yüz adım ö- tede denize düştüğünü gördüm. San- daldakilerin az kalsın yüreklerine i- necekti, Hele o anda şehirden de bir ikinci infilâle sesi gelince © hepsinin TANNENBERG HARBİ FİLMİNİ GÖRMEYE HAZIR OLUNUZ. Yarın akşam ELHAMRA Sinemasında Bir san'at harikası - şaheseri öreceksiniz: Sinemanın en güzel yıldızı MARLENE DİETRİCH tarafından ibda edilen Fransızca sözlü SARIŞIN VENÜS MARLENE DIETRICH bu filmde hakiki ve yakıcı sesi ile Fransızca Almanca ve İngilizce şarkı söylemektedir. Biletlerinizi evelden aldırmanız rica olunur. Tek 40118 Türk Sigorta Şirketi | Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi Ga ada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Bevoğlu VEFAT Esbak İstanbul müddeiumumisi şeh rimizin meşhur avukatlarından İsak Ferera Bey dün sabah O müptelâ oldu. ğu hastalıktan kurtulamıyarak Nişan taşmda oturduğu apartımanda vefat etmiştir. Cenaze merasimi bugün #aat 12 de Galatada Küçük Hendek (Şiş hane civarı) Kenesed İsrael sinağo- nunda icra edilecektir. Cenabı hak ga riki rahmet e: mek sen canmdan bıkmış ninsin ha?, Bilemedim affet.. Kadın cevap veremedi. Yalnız iç a- crlariyle bir feryat kopardı. Şoför ona yaklaştız — Hele dur canım. O kadar afiye lüzum yok!. Yüzünü kaldır bakayım? Sesin bana hiç yabancı gelmiyor!. Şoför fene adın yüzüne çe virince haykırdı!. — Vay Rühsar!.. Sen ha?. — Evet ben Rühsar.. Deminden be ri ben seni tanıdım. — Öyleyse neye kendini tanıtma- dın!.. Eski dost ne de olsn düşman olur mu?... Bak kılma bile hatâ ge- tirmedim.. Haydi gir arabaya, Seni | Hürriyet tepesine götüreyim. açılırsm. Biri Daha dünyada kısmetin varmış köfte orli. Kadın birden bire yalvardı: — Bana bir iyilik yapmak ister mi sin?. — Yüreğim yufkadır bilirsin. Söy ls bakalım. Tövbe istifar mı7?. Daha zaman var ayol. Ne acele ediyorsun?. Allah baba her zaman hazır ve nâ- zerk. Genç hovardanın alayı boğazında düğümlendi. Günahki ü mesiz gözleri, bir bakirenin gözleri kadar İekesiz ve temizdi. Bu ruh kay naklarından sızan hisler çok acıklı i- di. Şoförün tavrı birden bire sakinleş ti.. En hürmet ettiği bir müşteriyi ka- bul ettiği tarzda arabasınm kapısı açarak kasketini çıkardı. ».. Beyazıt camiinin kandillerinden bu ramazan gecesi daha nurlu ışık» lar akıyor. Kuran seslerinde dalga- lanan af, merhamel ve gufran vaa- di, eğilmiş başları şefakatle okşayor.. Ve tövbekâr kadın bir köşede gölge- idin ee . Rühsarın Süleymaniye ta- yatlarmda küçücük, tertemiz Bir 2d sı var.. Yeni silinmiş fakir ve çıplak tahtalarında yabancı erkek izleri yok. Odasının sakin havası artık piyaz ve ispirto kokmuyor... Her köşesine pen- cerenin önündeki fesliğenlerin ferah İk vtrı sinmiş. Tek şilteli bir yatağı yonca ve levanta çiçeği kokuyor. Dna altma eli EU Komitecilerin ikisi bir ağızdan: Brevo Metropolit Efendi! — di. ğırdılar — ”“Papata bu hatıranın pek pahalıya mâlolduğu anlaşılıyordu. Bir kaç da» kika kadar boynundaki salibin gümüş zincirile oynıyarak gözlerini odanın meçhul bir ye galdırdı. Sonra gülümsemeğe çalışarak; — Demek istiyorum ki; — dedi — insan me derece ihtiyatlı hareket et- meğe alışkın olursa olsun, zaman ge- liyor ki başı belâya giriyor. Onun i- çin ben Donçe kaptanı kabahatli bul muyorum. Düşününüz bir kere.. Ya daha derin bir uykuya dalsaydım da cehennem makinesinin çanını işitme- seydim. Malüma.. Bizim “Tüfekçi- yef” makineleri patlamazdan evvel | ancak beş defa, o da hafifçe çala: Bu sırada dışarıdan çan | serleri gelmeğe başlamıştı. Komiteciler bi lâihiyar ürktüler, Kerâsimof kendini tutamadı, güldü: — Ne 0? Çan sesi dedisek böylesi lamp ELİME İka —— :4887 478 İSTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi temsilleri İstanbul Şehir Tiyatrosu Bugün suvare saat 21,30 LI NM Bey perde piyes Salı günü Muak- lim ve Talebe gecesi çarşamba Zabitan gecesi Parşembeden itibaren Büyük ikramiye opereti 718 | RADYO | Bu günkü program JSTANBUL, 1200 ım. 18 - 18,45: Makbule Hanım. 18,45 1 19,30: Orkestra, 19,38 - 20: Fransızca ders (ilerlemiş 0 anlara). 20 - 20,45: Hikmet Rıza Hım. 20,45 - 21,30: Hafız Ahmet Bey. 21,30 - 22: Nimet Vahit Bey. 22 - 22,30: Gramofon, Ajans ve Bors3 haberi, saat ayarı. ANKARA 1538 m. <3 12.30 - 13.30 Ankarapalas orkesi 18 » 18,40: Orkestra, Ouvortur? Freisehüz, Dans fantastişue No. 1:2 3.4. Fantaisie men 18.40 - 19.10 Gramel 19.10 - 19.40 Viyolencelle konseri ip B. tarafından). FENER Nakleden Ertugrul Muhsit 20; Plâk. 2048: Keza. 2138: Lehar'ın “Eva” o (Havva) isimli 487 değil ayol. . Bu bizim manastırın 6” Hi Kendi Pencereye doğru yürüdü. kendine murıldanıyordut — Manastırın çanı ama... | D© vakti daha gelmedi. Acaba niçin 6” lmıyor bu çanlar? Ve sesini yükselterek; w Şişede şarap bitmişti. o Odadt beş dakika bir süküt oldu, 5995 dehlizde koşarak geçen bir kaş Pr çalı kundura sesi aksetti. Ve Çafyger leri henüz durmuştu ki kapı bire açıldı. Uzun karasakalit iş, çapaklı gözlerini uğuştura LE Parlatma, adi Sig liyorlar. Deramı va) 70) O devirlerde “şilep” lerin teleri olmaz, biletler ek: Se pur içinde satılırdı. (2) Bu vak'a aslında böyle etmemiştir. İşin hakikatini ileri? veceğiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: