15 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3

15 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET. CUMARTESİ 15 NİSAN 3993. Dört Mütehassıs Şehrin Plânını Hazırlayacaklar (frpan Sİ Ekonomi Brezilya kahveleri Yunanistanın Balkanlarda inhisar aldığı doğru değildir Bundan bir müddet evvel, Yu- hanistanda bir ticarethanenin Su- riye ve Balkanlara kahve satmak için, Brezilyada bir kahve grupiy- İe anlaştığı söylenmişti. Bu haberler arasında, Yunan ticarethanesinin Suriye ve Balkan Yarın kahve inhisarmı da elde et- tiği, yakmda Yunan malları mu- kabilinde, Türkiyeye kahve sata- &ağı söyleniyordu. Son. gelen Yunan gazetelerinde, Yunan iktısat nezareti Brezilyada ki kahve grupiyle bir itilâf yaptığı Da dair bazı neşriyata tesadüf © dilmiştir. Fakat piyasada şayi ok duğu gibi, Yunanlılar, Mımtaka kongresi İstanbul Ticaret ları bu ay içinde toplanacaklarsa da heniz günü tesbit edilmemiş- ir, Ticaret odası tetkikat şubesi, kongre için hazırlıklara devam et mektedir. Talaş fabrikası Bir Alman grupu, İstanbulda yu murta talaş fabrikası kurmak için, Ticaret odasmdan malümat iste- miştir, ihracat İzmir Ticaret odası tarafmdan tanzim olunan en son bir rapora Mazaran mevsim iptidasından son günlere kadar İzmir borsasında 49,828,937 kile (Oüüüm ve 25,380,728 kilo incir satılmıştır. Ayni tarihlerde İzmir limanından *cnebi memleketlere 5! milyon 951,793 kile üzüm ve 25,800,000 kile incir ihraç ödüliniğtir. olunan BA000 kilmen Ann e osu ika bin kilmen Mari ea den de sekiz buçuk milyon kilosu Eroinciler Bugün mevcuden Ad- | liyeye veriliyorlar Eroin kaçakçılığına ait tahkikat ik- mal edilmiştir. Fakat bazı | gazetelerin Yazdığı gibi, kaçakçılar adliyeye veril. imiş değildir. K Kaçakçılar bugün adliyeye tevdi edileceklerdir. Mevcutlu olarak Bunlardan başka Aronaki isminde bir kimyager de vardır. Fakat bu kimyager Tree mevcutlu olarak verilmemekte. » Hercincilerin derdest rai m Malzemeleri, eroinleri de adliye Eman Öhiresine tevdi edilecektir. Yakalnan eroinlerden © muhtelif mü- muneler tahlil edilmek üzere Kimya be- geye gönderilmiştir. z E Almanya ve Şimali Avrupaya, 5 buçuk milyonu, 4 buçuk milyonu Avrupaya, 3 milyon kilosu Fran- saya, 2 milyon 400 bin kilosu A- merikaya, bir buçuk milyon kilosu da Mısıra sevkedilmiştir. Mart ayı zarfında İzmir borsa- sında satılan üzümlerin Şubat ayı na nazaran bir buçuk kuruş bir dü şüklük görülmüştür. Mıntaka dahilinde takriben 65 bin çuval üzüm stoku olduğu an- | laşılmaktadır. (İş Bankasından alınan cetveldir) 13 NİSAN 1933 Akşam Fiatları ' Tahvilât Elektrik Tram Tümel İstikrazlar İstkram dahili 97.— Rehtm 1825 Aradele 1 Ker panama “. İstikerazı 89 İmani ESHAM Iş Baskan Name $ Bomonti $ Terken Çimento Ar, İttihat dey, Şrk dey, Finn â2— 3m ş erk m ven Sir. hariye © 15— $ Telefon ÇEK FİATLARI 1205 $ Praj 7925 Tae 258 14080 13,0678 25 65728 1/1732 İ Moskova NUKUT (Satış) Amsterdam İsviçreli Darülfünun- lular geldi İsviçrenin Nevehâtel Darülfünun tale besi tarafından “Edebi Sahne Arkadaş- | lerr” isimle teşkil edilmiş olan Cemiyet azasından en kişi şehrimize gelmiş | ve Sirkeci istasyonunda İsviçre sefareti ve | Darülfunun ezkâm, şehrimizde bulunan İsviçreliler | taralmdan karşılanmıştır Gençler öğleden sonra İstanbul'da bir gezinti yapmışlardır. Evvelki akşam İs- viçre Maslahatgüzarı M. Brünner, İs- viçre gençleri şerefine bir resmi kabul tertip etmiştir, M. Brünner, bu vesile i le bir nutuk söyliyerek ye demiş ve İstanbulu ziyaretleri ki memleket darülfünun genliği birleştiren dostluk / bağlarını bir ği daha kuvvetlendireceğini söyle- yves Sahne arkadaşları cemiyeti 1s müessesedir. İsviçre darülfünunları Balkanlarda 86- yahata şılmışlar ve Sofyadan - buraya la Ön gün kadar şehrimizde Haftalık edebi musahi be Fikirler ve insanlar Şiir mucizesi Geçen gün Valâ Nurettin, edebi. yat hocalarıma, tutulması (imkânsız bir tavsiyede bulunuyordu. . Başka memleketlerde gerek münekkitlerin, gerek edebiyat muallimlerinin şairler- den bahsederken: “Aman pe ahenkli mısralar!... İssanm ruhunu (o oktu- demekle iktifa etmedikleri- © şairlerin fikirlerini, etraflarına takrir de tahlile çalıştıklarını Miyor ve bizim de, kendi şairlerimizi böyle tetkik etmemiz lâzım geldiğini hatırlatıyordu. O fıkranm, yazanın şahsma besle- diğim bütün muhabbete rağmen,şöyle et Tafhen düşünülmeden çırpıştırıldığnı id edeceğim. o Hem Valâ Nurettin, Misal gösterirken de, işin kolay tara- İma başvurmuş: “Almanlar Goethe'- * Shakespcare'i, Fransız- lar Victor Hugo'ya, Ruslar Püşkim'i te böyle (yani bizim yaptığımız ; > mevzuu bahis etmiyorlar. di- | canım efendi i Saydığı isimlerden, pek tamımadı- tm Puşkin'i istisna edersek öbürleri ile bizim şairlerimiz arasında bir kı. yas zili kabil değildir. Shakes- seyleri nasıl tahlil ettiğimi göster. mek kabildir. Goethe ile Huge, yeni hayaller, yeni bir hassasiyet, bilhas- i kirler getirmiş veya getirme- mirlerdir; yani onların 6- ın bit derece- ye kadar olsun tecrit ederek tenkit, ahlil kabildir. Fakat sadece lirik bir. şürden bahsederken: “İşte bu k dr; ben bunu güzel ri mekten başka Valâ Nurettin'den sorarım, Naili'nin meselâ şu beytini seviyorsa tahlil et. sin: “Gölzardan ol yahu dilâra ile geçtik — Güya ki nesimiz, gülü rana ile geştik.,, Bunda da belki manayı anlatır, bir sey yapar; fakat Fuzuli'nin: “Gözüm odiğim devletli sul- tanım, misraz için ne der? Öyle bir | at bir buçukta nöbetçi Kayumlar | tarafından camide top kandilin al | | halısının da öyle bir Belediyede Dört plân Yeni bir mütehassısa daha müracaat edildi Berlin Darülfünunu Şehircilik müderrisi Her Ehrgöz bugün Ber- line gidiyor. Mütehassıs, İstanbu- İun imar plânı müsabakasıha işti- rak için yakında tekliflerini Ber- linden gönderecektir. Fransız Şehir mütehassısların- dan profesör Agache de Belediye nin müracaatine cevap vermiş, Ya kında şehir imar plânı hakkında bir rapor ile de proje gönderece- ğini bildirmiştir. Diğer Fransız şehir mütebassi- sı M. Proste de Belediyeye gönder diği cevapta fevkalde meşğul olduğu için İstanbulun imar plânı hakkında düşüncelerini ve teklifle ir müddet sonra göndereceği ildirmiştir. Bu üç zattan ba: ki bazı Fransız mehafilinin tavsi- yesi üzerine Fransada M. Lamber isminde bir mütehassısa da müra caat edilmiştir. Dört plândan en zi yade beyenilen plân, şehrin müs- takbel imar plânı olacaktır. 400 ekmek müsadere edildi Alemdarzabıtai belediye me murları Sultanahmet Ayasofya ta raflarında ekmekçi dükküânlarile fr rmcıları sıkı bir teftişe tâbi tut- muşlardır. Evvelisi gün bir frrmla üç dükkândan 400 adet noksan tartılı ekmek yakalayarak müsade re etmişlerdir. ve farm cılara ayrıca ceza da tarhedilmiş- tir. Poliste Hırsız mı? Ayasofyada uyumak | isteyen bir adam Evvelki gece Ayasofya camisin de Kadri isminde bir adam yaka- ışlır. Camiye hırsızlık için gir zannedilen bu adam gece sa- tındaki göbek halı sapan Helim kal | dirirken görülmüş, — Ne yapıyorsun? Diye sorul- duğu zaman: —İki gün evvel İzmirden geldim, param ve kimsem yok. yatacak yer bulamadım, üşüdüm, yatmak için camiye girdim. Halının yarısı nı Üzerime örtecek, yarısını da al- tıma altıma alıp yatacaktım, de- miştir. Kayumlar bu adamı odalarına alıp ısıtmışlar, diğer taraftan da bir polis çağırarak teslim etmişler dir. Bundan bir müddet evvel i- mamlardan birisinin camiden cüb besi çalındığı için bu adamın hır- sız olduğundan şüphelenilmekte- dir. Mâüamfi Ayasofya camisinde asarıatikadan addedilebilecek ka- dar kıymetli halı olma, öl dan kaldırılamıyacak kadar yök olduğu için “adamın camiye yatmak için girmiş olması da mah temeldir. Polis bu hususta tahki- kata devam etmektedir. Kaçak rakı Lângada oturan İpokrat isimin de bir adamın rakı kaçakçılığı yapmakta olduğu tahkikatla tes- bit edilmiş ve muhafaza memurla İ da çekilmişikaçak Takılar bulmuş | bat alarak evvelki de nümune göstersin diye söylemiyorum; bunların tahlil edilemiyeceği müna. kaşa bile götürmez. Meselâ, onun zikrettiği şairlerden birini alıyorum, Victor *Hugo'nun “şu beytini hangi Fransız münekkidi tahlile kalkışmış» tr: © “Oh! gwel #arouche brait font dans le cripuscule, — Les chönes gü'on abat pour le bücher d'Hercule?, Böyle muraların da tenkidi vardır, gil, ancak “şairlik sanati, hakkında inceden inceye, daima biraz karanlık ve tamamile hasbi, faydasız mülâha- zalara girişmek olur. kane bir muharririn e bir teşbih, bir istinreyi beğen- diğimiz başka bir çaremiz var mıdır? Onu | Sittel sevir sx Kapıyı çevir En geç gelen ve en hız geçen mevsim Hava, günü gününe oymayan insanlara benziyor Öyle kimseler vardır ki, günleri günlerine uymaz.. pız kom uşkan, bakarsmız somurt- kan, Dakkada bir kaç renk değiş- tiren meşhur hayvan gibi, bir ka- rarda kaldıkları yoktur. Son iki haftadan beri havalar, bu günü gününe uymayan, iplerile kuyuya inilmiyen kimselere benze- di. Sabahleyin bol güneşli bir hava. Öğleye varmadan şiddetli yağmur. ikindiye doğru ince ve kuru bir soğuk.. akşama sulusepken kar.. gece yarısı korkunç bir lodos fırtı- nası... İnsanın Şücudü demir olsa, bu kadar sık değişen hava cereyanla- rnia karşi koyamaz. Şemsiyenizi almağa unuttuğu- nuz gün, alın size bardaktan boşa- nırcasına bir yağmur.. Sımsıkı pal- tonuza sarıldığınız günün ortasın- da, alev alev kaynayan bir güneş.. Artık takvimlere de inanım kal- madı. Hani kasımın yüz ellisi ge lince yaz belli olurdu. Yazdan geç- tik, daha baharın çiçek kokan yü- züne bile hasretiz. Bu gidişle galiba, yüz elliyi de- öl, iki yüz elliyi sayacağız. Önü- müzde sayılı bir kaç fırtma oldu- ğunu unutmıyalım: Kırlangıç fırtı nası, çiçek fırtınası, öküz soğukla- rı... Hele bu sonuncusu hepsinden yaman... Arapların bütün âdetleri ve a- naneleri gibi takvimine de. uydu- #umuz günlerde bu öküz soğugu- nun ismine de sittei sevir denirdi. Çocuktum amma, sittei sevirin #- dını bile anarken ürpermeler ge- irdiğimi hatırlarım. Malüm ya, kendini hi beklemediğimiz bir zamanda, bas: kın eder gibi geliyor. Halbuki ba- har, bu kadar isteklileri (o olduğu hâlde bizi haftalarca yoluna bak- tırıyor: bütün sevdiklerimiz gibi!. Sirkecide tramvay bekliyordum. | Benim gibi, biri kadın, biri erkek iki kişi daha tramvay bekliyorlar- dı. Kadın, hiçte güzel değildi. Fa- gece İpokratın evinde araştırma yapmışlardır. Bu araştırmada e- vin bodrumunda duvarda gizli bir kapının arkasında bir rakı fabrika sı keşfedilmiştir. Bodrumda müte- addit ocaklar, kazan ve imbikler, | üzüm cibreleri ve külliyetli miktar lardır. Esrarkeşler Çemberlitaş civarında Tavuk- pazarında bir eve geceleri bazı şüpbeli kimselerin toplandıkları haber alınmış, evvelki gece bu ev | şiyi esrar-içerlerken yakalamışlar- dır. Odada sedirlerin arkasında ku mar âletleri'de bulunmuştur. Ev sahibi Hadiye ve esrarkeşler yaka mem... | çin boşa çıktı. niçin beğendiğimizi anlatmağa kalk- tığımız zaman bütün sihrini bozmaz Tekrar ediyorum, bütün bunlar bir takım estetikçe veya psikoloğiaca mü- lâhazalara mevzu m olabilir, fakat bun- lardan mektep talebesi de, sanatkâr- lardan başka hiç kimse de istifade e- demez. Tenkidimizin bu kısmının bir türlü kurulamamış olmasına esef edilebilir. Fakat bu kısım tenkidin en zor kıs- mıdır, zevklerimizin mekanizması ü- em haylı düşünülmüş o olmanın mahsulüdür. Bunu sade ce Se sdülyaz değil, uzun zaman felsefe ile meşgul olmak tesis edebilir. Fikir- lerin tenkit ve tahlili bundan çok da- ha kolay, daha çabuk anlaşılıp kabul olunur bir yeydir hem de herkes i- çin faydası daha aşikârdır. Faydalı, herkes için faydalı... İş- te bütün fikir hayatımızı durduran €- sas! Bugün memlekette hemen he- men herkes bu esastan hareket edi- kat, tek başına gezen bir kadında dalma arzuyu uyandıran bir şey vardı. Erkeğin, hafifçe ona sokül- duğunu hissettim. Kadın, çekin- gen davranmadı. Bilâkis © da öte- kine sokuldu. O kadar ki, başları birbirine dokunıyordu. Erkek, bel. li belirsiz gülümsedi. Kadın, "açık ça sırıttı. Arkalarında durduğum için beni görmiyorlardı. Erkek, cesaret etti: —Küçük Hanım, ne tarafa böy- le? “Küçük Hanım” hitabı, otuz beşlik kadının belli ki çok hoşuna gitti. Omuzlarını silkerek: — Hiç ? dedi. Sonra, birden bi- re o da sordu: — Ya siz? — Beyoğluna çıkacağım! O sırada bir tramvay arabası ön- lerinden ağır ağır geçti. Binmedi- | ler. İkinci tramvay arabası da bi- rincisini takip etti. Yine binmedi- miyorum!. m u gördünüz mü? — Hayır — Ben oraya gidiyorum!. Kadın, nazlanır gibi yaptı: — Bir parça terziye uğrıyacak- tum! — Zarar yok.. Sonra uğrarsmız. Altı buçuk matinesine yetişiriz! Ve ilk gelen tramvaya atladı. lar. Aşkım en kolay ve en ucuz şek- li. bir sinemada yan yana iki kol. tuk alıp oturacaklar ve karanlık. ta fırsat bulabildikleri kadar se Bin kim olduğunu öğrenmek akıl. larma gelecek mi? hiç zannet Perşembe günü neydi o bardak- tan boşanırcasına yağan yağmur.. Halbuki ben, bu hafta için kendi. me ne güzel bir program çizmiş- tim. Çengelköyünde oturan gazeteci arkadaşlardan birile köyde, yaz- lık bir ev arayacaktık. Açık hava- da sabahleyin ikinci vapurla Çen- gelköyüne geçecektim. Yeşirmeğe başlıyan o canım kırlarda baharı doya doya koklayarak dolaşacağı- mı düşünmek bile hoşuma gidiyor- du. Yazık ki, bu ümidin, bu hafta i- Belki siz: “canım acelen ne?.. Del yaza, daha iki ay Nisan başında yazlığa çıkılır Benim hesabrma göre haksızar- nız. Bütün bir bahar mevsimini, kapalı bir evin dört duvarı arasın- da geçirdikten sonra temmuz or- tasında yazlığa çıkmak neye ya- tar? Denize ve yeşile karşı bir şe- hirlinin içinde biriken hasreti, iki ay içinde dindirmek mümkün mü- dür? Yaz, keşke on ay sürse... Ne yazık ki en geç gelen ve en bızlı geçen mevsim de o ... M. SALAHADDİN yor; zihnin faydasız işlerle hasbi faaliyet ihtiyacını — bir türlü ka bul etmek istemiyoruz. Valâ Nuret- tim'in, sadece zevkini söylemekle ikti- fa eden tenkitten şikâyeti, dolayısile sırf sözün güzelliği için söylenilen şi- iri reddetmesi de yine böyle fayda e- sasından hareket etmenin bir mahsu- lü değil midir? Mamafih gerek Valâ Nurettim'in, gerek bu meseleye senelerden beri te- mas edenlerin şikâyetini çok hayırlı bir “aksülâmel,, telâkki ediyorum; bizim edebiyatımız asırlardan beri yalnız mucize olan şiirin arkasından koştu, fikre hiç bir meyil gösterme- di. Zaten benim bir Türk edebiyatı mizu ifade ile iktifaya mecbur muz türkçe mısralar çoktur; yeni fikirler getirmiş, onları yayma- ğa çalışmış muharririmiz hemen he- men yok gibidir. Yalnız bir gül ile bahar olmıyacağı gibi yalnız bir nevi şiirle de edebiyat olmaz. Mucize peşinde koşan edebiyat fik- re ehemmiyet vermemekle kalmaz, 0- na bir dereceye kadar düşman olma- ğa da mecburdur. bir a o mucize güzelliğini fikrin, mana- İnkılâp terbiyesi Genç Maarif Vekili Reşit Galip Bey inkılâp Türkiyesinin kafasını beslemek için geniş mıkyasta ter. tibat almıştır. Bunlar nazariye hâlinde kitap- lara gömülüp kalan terbiye sistem- “eri değildir. Harp sonu neslinin ve inkılâp evlâtlarnm beyninde derhal tesirini gösterecek fili ve radikal hareketlerdir. Dünden bugüne geçen ve ya- na hazırlanan bir nesli yetiştirmek için yalnız mekteplerin tahsil ve çerçevesine bağlanmanın ini takdir eden Re şit Galip Bey Türkiye hudutları i- çinde umumi bir irfan seferberliği yapmaktadir. Bu hareket günün vakaları ara- sinda kendini hissettirmeden iler- İiyor. şudur: Türkiyede fertler inkılâbın smd ile bakılan ağaçlar gibi herkes ye” | rini sevmiş, toprağını bulmuştur. Fakat ve yarına göre mey- va vermesi beklenen inkılâp nesli. nin vurulan aşıdan istifade etmesi | için onun gıdası, bünyesi, kafası” | ile olmak ona sıkı, titiz | bir terbiyesi vermek lâ- | Kıyafet değiştirmek, maişet u- | a değiştirmek, yarayı tarzımı | ğiştirmek nihayet görenek ve &- | smeg Fakat bu hareketleri Bilerek , kavrayarak | yapmak büsbütün başka iştir. i İnkılâp nesli, inkılâp evlâtlar, bu | günden geri bir hayata bugünden geri bir düşünüşe tahammül etmi. | ecek, bugünden aykırı bir edecek hâle geldiği gün inkılâp muzaffer olmuş demektir. Her geçen yılımız yeni nesil saf- larına taze kuvvetler ilâve ediyor. Biz bu kuvvetleri geri ve aykırı cereyanları kıracak bir şekilde tec - hiz etmek mecburiyetindeyiz. Bu- Da da ancak gençliğe vereceğimiz. yi terbiyesi sayesinde muvaf- fak olacağız. İşte Reşit Galip Bey yetişen nes. | li bu hedef etrafımda topi tahsil ve terbiye çerçevesinin üze tdemri, hir gelinimi pi safhasmı tatbika başlamıştır. imdi anlaşılıyor ki Maarif Ve- ders programı ve mu. level a gul olan bir tabakaları- nın ln ve inkılâp terbiyesi- ni kontrol eden bir fikir ocağıdır. Bu mesaiyi takdirle takip ediyo. | iü. Jİ Burhan CAHİT Mezar içinde Kurşunla vurulmuş bir ceset bulundu Al Jandarma devriytleri” evvelki gece E- | | dirnekapı mezarlığı civarında & dolaşır. larken mezarlar arasında bir adamın yatmakta olduğunu görmüşlerdir. Dev- riyeler yaklaşınca bu adamın ölü oldu- ğunu anlamışlar ve yapılan muayenede © başımdan kurşunla vurulmuş olduğu gö- rülmüştür. Cesedin üzeri aranmış, bir kaç küğıt- la bir hüviyet cüzdanı bulunmuştur. Bu cüzdündan yerde yalanın 29 yaşında ve Baheeddin isminde birisi olduğu anlaşıl- mıştır. Bahaeddinin bir cinayete kurban gitmiş olman ve katilin mahsus taban- Kişiye e tezin kuvvetle muh- ir. 4 bili bilir. (Buradaki “eşref saat, yeri- ne mizaç, ferdi deha gibi tayini im- kânsız herhangi bir şey © koyabilirsi. | niz.) Hattâ fikir ağırlığı ile © bizim mısradaki sihre kapılmamıza (mani olur; belki öteden beri pek Mei mız, derhal kavrıyabil kir zihnimizi çelmeyip bi tatmamıza müsaade edel içindir ki o nevi şiiri al bütün manasız şeyler söyl ve yahut ki bizim eski şiirimizde ol- duğu gibi hiç değişmiyen fas her sözden bir mana gp çalışır, bulamayınca üzülür ve bü su. retle mısram sihrini de tadamaz. Ha- Ve sikin şiirin gayesine vasıl olduğu anıl saha beylik fikirler sahasıdır. # Mucize rn müdafna et i istemiyorum; fal ön vel N ki tamamile inkâr etmek, ondan kaç- mak doğru değildir. Onun büyük bir. terbiye meziyeti de vardır: imsanı gi rülür bir faydası olmıyan, ha: alıştırır. aleme Nurullah ATA KEN YE

Bu sayıdan diğer sayfalar: