4 Mayıs 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Kalan görüntüleme: 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— T B ee Ce iİ - — Yahu! vi — tediğim işte İstanbulda böyle — ihdas etmektir. Netekim, bazı sey- berlerinde — nmileri arasında hâlâ hammallar ve MMilliyet Aırmumdeıı"MILLIYET" 4 MAYIS 1933 İdarehane : Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür : 24318 Yazı işleri Müdürlüğü : 24319 İdare ve Matbaa : 24310 — ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LE. L. K. 4 — 7 S0 4 — &— 4 — 28 — 38 aylığı b » 12 Gelen evrak geri verilmez.— — Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gııııı ve Ceylân Hüsmen ağa, mağaza kâtibinin odasına girdi, telâşlı ulışlı sordu: Katip Kadri Efendi, elindeki kale mi bıraktı, Hüsmen Ağanın yüzüne baktı: — Hüsmen Ağa, Kâzım Beyin em ri var, dinle... Hüsmen Ağı, uııiın ııhıbımn vakitli vaki K birden telâşi sönüverdi: matbaaya ait işler için d! mü- racaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Kiyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden al- dığımız malömata göre, bugün hava kıs- men bulutlu ve mütehavvil olarak rüz- gârlı devam edecektir. 3-5-933 tarihinde hava taeyiki 759 mi> lıınıu-.;:ıı fazla ahraret 22, en az 14 de- rece Gene turizm meselesi Dünkü (Milliyet) te “Turizm meselesi” hakkında yazdığım ya- zı bizim Turing Klübün hassas er- kânımı alâkadar etmiş,bana pek nâ zik lıır mektup ile Klübün faaliye- — Kâzım Beyin var er angi bir em ri dinliyeceğiz elbet... Kadri Efendi, gayet ciddi idi: — Artık araba kullanmıyacağız... Hüsmen Ağa, bön bön bakıyordu: — Eptenkene görülecek mi işler hamallar ilen? — Dur, sözümü... Nakliyat araba kaldırmıştı: Beygiri de, arabayı da satacağız! Hüsmen Ağa kalbinden vurulmu- şa döndü: — Haçan satılır mı Ceylân? Kadri Efendi, başını defterler üze rine eğmişti: — Mağazanın bunca senelik ada- mısın diye Kâzım Bey seni çıkarmı- yor. Üste şoförlük öğrettirerek alıko- yuyor. Fazla lafın lüzumu yok! Hüsmen Ağa, kös kös odadan çık- tı. Kalbi sıkışık, göz pmarları yaşla dolu idi. Ceylândan ayrılmak, ona çok tesir etmişti. Ceylân, onun, dünyada bir tek ar- kadaşı, can yoldaşı di. Kamyonu da nereden çıkarmışlardı. Makine idi bu! Gazı, benzini biter, makinesi bo- zulurdu Emektar Coylin, bütün yor- ğmen bir gün bile yolun ile hem geç, hem güç oluyor. Kamyon alacağız. Sen, bugünden itibaren Şo- för mektebine gidip şoförlük öğrene- — A, be... Ne şüferliği? Kadri Efendi h;lırıııı çatmıştı: Hııımen Ağa, dili doı...nıı keke- — Tı be... Ceylân ne olacak? — Ne Ceylânı? — Ceylân... Benim Kırat.... Kâtip Kadri Efendi, omuzlarını tini gö birçok risaleler gön- dermişler. Ben bizim Turing Klü- bün iş yapmadığı fikrinde değilim. Çalışmadığını iddia etmiyorum. Yalnız yapılacak bir takım işler ol duğunu zannediyor ve onları gös- teriyorum. Geçen sonbaharda Marsilyadan İstanbula dönerken Napoliye çık- tırm.. Birkaç arkadaşla şehri bir do- laşmak istedik.. Bindiğimiz otomo bilin şoförü bizi herkesin ağzın- dan işitip durduğumuz San Marti- “no'ya götürdü. San Martino'da a- çık hava lokantasına oturduk... Bu rası Napolinin tepesinde ve şehri kuş bakışı gören yüksek bir yer- dir. Lokantada İtalyanın ne kadar maruf yemekleri ve şarapları var- sa bize getirdiler.. Etrafımızı bir sürü de çalgıcı sardı.. Oradan çı- karken dört kişi 400 liretten fazla — para verdik; bizim para ile 45 lira kadar... Bir yemek, yemiş, bir iki kadeh te şarap içmiştik.. Yemek es nasında dört kişilik masada benim yerim öyle duçını.ıştu ki; ayakları- mızın altında görünen Napoli şeh- ri ve limanına ben arkamı dönmek mecburiyetinde idim. Arkadaşla- rım sordular: Arkanı dön de şu Ben şu cevabı verdim: — Teşekkür ederim! Bu man- zaraların daha âlâsı bizim memle- ketimizde o kadar çoktur ki; biz buna doymuşuzdur. Oradan çıktık, vapura döndük.. Herkes biribirine nereye gittiğini sorarken biz hergün -daha büyük bir tefahürle: — San Martinoda yemek yedik! diyorduk... Ben işte yalnız o za- man San Martino'da yemek yeme- nin hikmetini anladım.. Çünkü herkes gıpta ile: — Yaaa?.. diyordu.. Benim, bizim Turing Klübden is — seyyahlar için an'ane olmuş yerler yah rehi Beyızıth İııı' Türk lok Birçok seyyahlar ıe— ıııdı mek yerler... Ben bu | hemennıde i- ken, bizim Turing Klübün temen- B sandalcılar meselesinin bulunuşu teessürümü mucip oldu. Bıııı'Tı.ı— Mllllyetln edıbı' romanı: 93 h. göze | batıyordu. Yunanlı yüzbaşı faz- la düşünmeğe lüzum görmedi. Arka- daşlarına rumca — bir şeyler söyledi. Dört silâhlı bir kenara ayrıldı. Değir- MAKEDONYA ring Klübün beceriksizliğine değıl bizim Liman ıırketınm bu işe e- hemmiyet vmyışıne atfederim. Netekim dünkü den birin- de bize gelen seyyah adedinin her gün ekıılmeıı sebebinin lımındı- a Ve Yalnız seyyahların değil İıtınbulı gelen tüccar mallarının ayni nisbet te bu muşhı.lıtı maruz kaldığını bildiğim için hayret etmedim. Dün de olduğu gibi bugün de bu satırları bizim Turing Klüb'ü müahaze için değil umumi ıeyyah vaziyetine efkârı umumiyenin alâ- kasını çekmek için yazıyorum. Rakı ve incesaz meselesi Maalesef, amma büyük teessüf- le söylemeliyiz ki; bizde alaturka çalgı oldu mu herkesin burnunda rakı tüter. Ben içki içer adam de- gilim. Bunu ne iftihar için ne de bışlıılırmı muahazede kuvvet ol- sun diye yazıyorum. İçkiyi hiç sev- mem. Fakat içki bahsinde rakı ka- dar ince sazın da âmil olduğunu ben de Yefğilhilâlcilerle birlikte id dia ederim. Onun içndir ki; Yeşil- ay cemiyetinin incesazı meyhane- lerden kaldırtmak hususundaki te şebbüsünü bütün kuvvetimle alkış larım ve ona müzaheret ederim. Dahası var. İngilterede olduğu gi- bi bizde meyhanelerde olsun, bi- rahanelerde olsun saat on ikiden sonra çok ispirtolu içki verilmesi menedılmelıdır. Eier bu yapılırsa, B V| ı | duk_ kânlarınımn erken kıpıtıldıgındın şikâyet hak bulamazlar. Bu memnuiyetin hilâfına hareket edenlerden birincisinde ağır bir dan, işinden kalmış mıydı? Hüsmen Ağa, ahıra gitti, Ceylânın boynıını sarıldı. Zavallı hayvan, yor- ğun yorğun, durğun durğun bakıyor- du. Hüsmen Ağa, bu bakışa taham- mül edemedi; hıçkıra hıçkıra ağlama- mağa başladı: A, be Ceylân... Ayrıleriz... Artık Hüsmen Ağanın İ bu yeni sanata bır türlü hm ısınama- dı. Motoru her işlenişinde, düşman gi bi ters ters bakıyordu. Dişlerini gıcır- datıyordu: — Te be kalçın ağızlı, hıçııı ho- nirsin... Sanırsın ki vardır ,dilin.... Te .süüle be bir tek lâkirdi.... Demez idi Ceylân da lâkirdr amma bakardı ha- çan tatlı tatlı... .- Bütün hırsımı makineden ılıyor, var kuvvetile direksiyonu — çeviriyor, gaza basıyor, sebepli sebepsiz manev ralar yapıyordu. Hüsman Ağa, artık şofordü. lâkin o, hissen, ruhan arabacı idi. Bilhassa Ceylânı unutamıyordu. — Arabaya at- layıp ayakta dizğinleri ele ılınu ça- la kamçı sürmekteki zevk, Lâgar kam yonu, lângır lungur gütmekte elbette yoktu. Bu tatlı mezi lııyııllerı Hüsmen ağa- nn gözünün önüne gelir gelmez ağla- maklı oluyordu. kamyondu, otomobildi, tayyareydi, motordu, daha bilmem ney- di, bunlar ne kötü, sacma, münasebetsiz icatlardı. Ceylanın, yorgun hâlinde bile bir tatlrı bakışı, günün hıtun yorgun- EETEREE BbliVAFiN:5 Duâl.. Bir arf Hü dinlediri: — Geçen gün ailece bir toplan- tıya gittik. Yeni piyano öğrenme- ğe çalışan bir hanım, kimseden teklif beklemeden piyanonun ba- şına geçti: — Durun, dedi, size bir şey ça- layım!... Ve başladı. Fakat piyanodan o kadar fena bir ses — çıkıyordu ki imkün olsa . kulaklarımızı tıka- yacaktık. Bir aralık, misafirlerden biri, piyano haveslisi hanıma sordu: — Çaldığınızı, öğrenebilir mi- yiz? Hanımefendi; dudaklarında ya- pıştırma bir ben gibi duran sahte tebessümü ile cevap verdi: —Lâtince eski bir dua parçası!. İster istemez dinliyorduk. Fakat belhkı hiç birimizde bu manasız K | D kıu L hıl İzal mıştı. H di, ise zattıkça uııtıyordu. Ce ğ da (Y | , hafif pcrdeden alaylı zulüınıemeler baş- Sını&ir piyanist bu arada, a- man, ne soğuk jestler yapı- yordu bir görsen. . Mümkün olsa, birer birer sıvışacaktık. “Dua” da amma uzun dua imiş, ne bitti, ne tükendi. Aradan böyle yarım saat mi, bir saat mi, bir buçuk saat mi geçti?.. Sıkıntıdan, boğulacak gibi oluyor- duk. Nihayet, hanımefendi tabure- sinde bir yarım sağ hareketile bi- ze döndü: belki alkış bekliyordu. Aradığını bulamayınca iç çeker Bu akşam GLORYA Sinemasında ALİCE COCEA - FLORELLE ve JEAN ANGELO nun pek mükemmel fransızca temsileri olan ZİFAF GECESİ filminin ilk iraesi. İlâveten: Paramunt halihazır dünya havadisleri 2871 Gelen karşılıklar Liste: (46) Mahtut: sınırlı, çevrili. Mahfil: top- lanılacak yer. Mahrem: Mahrum: eli boş, elde edemiyen. Mahsul: yetışcrı Mahzur: sal k. Mecal: M bebeş, caba, parasız. Meclis: topılamı. Mecmuâ; — toplanılmış, biriktirilmiş. Mihnet: kaygu, acı, Mihver: ok. 8 ânci mektep H. Tahsin LA Liste: (46) Mahdut: sınırlanmış, çerçevelenmiş. Mahfil: yuva, kuvuş. Mahrem: gizli, saklı, Mahrum: yoksul. Mahsul: ve- rim, veriş. Mahzur: çekinilen, sakını- lan. Mecal: Dirilik. Meccanen: beleş, parasız, bedava. Meclis: Kurultay. Mec mua: Söz demeti, söz topluğu. Mihnet: ezinti, acı, Mihver: dingil. R.Kavağı 41 inci mektep mualimleri LA Liste: - (45) Kariha: içten, buluş. Karine: sezim- zemek, yaklaşmak. Kâsabâ: köy, kent, kol. Kast: İstek. Kaşvet: sıkıntı. Ka: za: istenmiyerek oluş, kötülük, dinlin. »Kefalet; yerine ödemen, Kerre: defa: daha, Kaşı!at hhıı.lın. ulnlm. Kışı! açmak, y kar makanşıklık. Kibar: ağu ıyı. sevimli, ulular. Kibir: kendini beğenmek, bü- yüklenmek, Ksım: parça. Kısmet: pay. " OR. Kavağı 4i inci mektep muallimleri İktisat vekâleti İstanbul — mımntikası ticaret müdlıılüğündeu Rehin üzerine ödünç . para verenler hakkındaki nizammameye tevfikan maaş cüzdani üzerine ödünç para vermek su RADYO Bugünkü program İSTANBUL : 18 den 18,45 kadar Saz (Nebil oğlu İsmail Hakkı Bey) 18,45 den 19,30 kadar Orkestra. 19,30 den 20 kadar Fransızca ders (İlerle- miş olanlara). 20 den 20,30 kadar Saz (Ülkü Hanım) 20,30 den 21,30 kadar Tanburi Refik Bey ve arkadaşları. 21,30 ucı 4230 kadar Gramofon, Ajans, Bor sa haberleri ve saat ayarı. VARŞOVA, 1411 m. Plâk, 13.40: Talebe konseri. 16.25: Plâk. 17.30; Ders. 18: Beethoven'in eserlerin- den kuator könseri (Plâk ile). 19.15: Kahve konseri, 20.50: Haberler .- Plâk. 21,30: Hel- singefors'tan: Umumi Avrupa konseri, 23.25: 13.15: BUDAPEŞTE, 550 m. 21.05: Piyano konseri (Chopin, Selöser, Liszt). 21.30: (enlandiya) Helsingsfors'tan UÜmümi' Atrupa konseri, 23: Haberler. Son- r: Sigan- musikisi. MÜNİH, 532 m. : 20: Milli ve umumi Alman ıqrıyıh. 21.10: karışık musiki — programı Tramvaycıların seri, VİYANA, SI7 m. 22.20: Konferans, 2240: Flüt - Piyana kon- 2130: ıılııdıyıdııx Umumi Asrupa kon- seri. 22.35: Ludwig Ünger tarafından Vene- dig isimli bir geçit. 23.20: Gustav Macho akşam konseri. MİLANO - TORİNO - FLORANSA * Haberl, lâk, 21: Haberl, * Plâk. 22: ""Vestalin” isimli Sponti,nin operası, PRAG, 487 m. forstan Umumi konser, 23.20: oöperet parçaları. ROMA, 441 m. 20.25: Mandolin klübünün mandolin konse ri. 21.10: Nışılı bir saat. 21.30:: -Helsing- Sesli film ve 20: Haberler, - Plâk, 21.20: Taganni. 21.50: Amerika: BÜKREŞ, 394 m. 13: Plâk. 18: Karışık konser. 19,20: De- vamı, 20.45: senfonik musiki, Klâsik konser. gibi: retile icrayi sanat etmek üzere - kendi- — Dua bitti! Dedi. sine 19- 2 inci Teşrin 1931 tarihli bir Hepimiz geniş bır nefeı lmağa | kita Tut verilmiş olan İstanbul hazırlanırken sözü l da ilerde 100 hnumaralı ticaret- dan biri atıldı: — Piyano bilsem bir dua da ben çalardım. Boş bulundu, sordu: — Ne için bu dua? Gülümseyerek eğildi: — Sizi bir daha piyano başımda gör k için! luklarını gidermeğe kâfi geliy Fakat hayat! Geçinme dünyası! Kör yemek ister! Hüsmen — ağa ne n yapsın? Küfür ede ede inin günü kamyonu sürüp götürü: Bir gün Balıkpazarından geçerken kamyon bir a- raba ile çatıştı. Arabacı barbar- bağırı- yordu: LA — Körmüsün ulan . . . kos koca moto- ru emniyet edecek ırmııdu 'bulmuşlar! Yuh be ervahma! Hüsmen ağa, kamyonu geriletti, lâkin karşısında duran arabaya bakar bakmaz kamyondan indi, arabanın beygirlerinin boynuna sarıldı: — A,be, Ceylân . Gözleri yaşararak lııyvuıı opuyordu Arabacı şaş tı, ul.ık o, Hüsmen - ağa, beygiri hlnktı — A, be, Kızan . . . Bubenim Ceylân- di ... Ve arabacıya başındaki derdi anlattı. Ceylânın yeni sahibi içini çekiyordu. — Dinine yandığımın, dünyası ... Ben de soförlükten arabacılığa düştünr! — Deme, he kızan . Ceylânın yeni sahibi ile Hüsmen ağa para cezası alınır, ikincisinde dük- knı kapatılır... Vesselâm. Pariste bir Ermeni lokantasına gitmiştim. Oraya gelen Türkler arasıra bir iki kadeh rakı içiyorlar dı. Lokantacmın - rakıyı verirken pek ihtiyatlı hareket ettiğini göre- rek sebebini sordum: — Gradosu yüksek içki satmak yasaktır. Rakıyı yakalarlarsa hmn #ittiler; Hüsmen ağa istifası- nı verdi: — Ceylân ile kapu yoldaş bunca zılılg- M. SALÂHADDİN Yeni neşriyat göeeininiedilkene b Sadlel nnni Gazi, Fevzi, İsmet Gölgelioğlu Muzaffer Naim Bey Milli zaferi terennüm eden güzel ne- şidelerle dolu bir şiir kitabı neşret- miştir. “Gazi, Fevzi, İsmet” özlü bir eserdir. Tavsiye ederiz, Mülkiye mecmuası Mülkiye mecmuası dün çıkın 25 i in- gâhda İstanbullu ve 1294 tevellütlü İb- rahim Halil Bey bu kerre — müracaatla busıdan böyle zikrolunan ticaretgâhda rehin üzerine ödünç para vermek sana tini icradan vazgeçtiğini beyan - ile te minatinin iadesini talep ettiğinden yu karıda yazılı muameleden dolayi ken disile her ne suretle olursa olsun alâka ve ilişikleri bulunanların haklarını ara mak üzere birer hafta fasilâ ile yapıla cak olan 3 ıılhndm —mbaı'en 3 ay zarfın Istanbul İkinci dan : icra memurluğun- Mahcuz ve satılması mukarrer antika Heybe, yastik kilim, kadife, Halep Çat ması; Uşak halısı Beluç çift heybe 7-5- 933 tarihine müsadif pazar günü saat 13 ten itibaren Çarşii kebirde Zincirli hanımda 5 No. lu antikacı dükkânında birinci açık artırma suretile icra kılı- olanların muayyen nacağından talip gün ve saatte mahallinde bulunmaları ilân olunur. (2851) da evrâki ileyhe ve yahüt dairemize müracatları ve bu müd detin hitamından sonra mevcut teminat akçasinin iadesi cihetine gidileceğin- den ondan sonra bu baptaki müracaat ve taleplerin mesmu — olmayacağı ma- lüm olmak üzere nizamnamenin — (15) tevfikan keyfi ilân Ati inci olunur. (2840) y İstanbul 5 inci icra memurluğundan : ci Bayısı ile üçü yılıma başl, senelik muntazam neşriyatı ıle memleket — mü lerinin — alâkasını celbeden bu kıymetli mecmuanın bu sayısında Ahmet Hâşim Beyin “Hır- sız” başlığı altındaki güzel bir yazısı ve Hilmi Ziya, M. Şekip, Dr. Kilisli Rifat, Macit Şükrü, Sıddik Sami, Ab- dülhak Kemal, K. Naci, Şemsi Talip, Rıza Halis, Fazıl Hakkı, Menemenli zade Etem, İskender Nâfiz, Ömer Rı- za beylarm içtimai, hukuki, iktısadi vı ııyuı mevzular üzerinde etütleri ktadır. Okuyucularımıza tav lhık .?. İşte size şoför! . . Arlı öoııup bakmadı, kamyonü, eski şoföre teslim etti ve kendisi arabaya atladı, diz- ginleri ele aldı, hmçıyı saklattı! Kıroglın! Şıkıgoda Turkiye hak- kında konferans Darülfünunda tahsilde, ayni ııın;ndı cide-onbeş gün kaparlar, iki büsbütün ... cevabını verdi.. bi Bızde lnlıneııı nıeden. Bu mey- 'hıne plıırl:olı- nunönüıöıeçııelı.. FELEK Kin, FPolitika ve Kan.. Müellifi: Nizamettin Nazif çeteci, şamdan elinde, ayakta duru- yordu. — Sen kimsin?. Adın ne?. Kıvrak belli kiz cevap verdi: mendılunwlllhnîhunın sük- — Ohriliyim.. Adım, Fatı.. Iuııı puklum onı 'İ“ONİ* Ml. ka- — Müslüman mısın, | hıristiyan mı? Şi SF _LW Rı nerde öğrı . etti. Ş — Biz çingenesik efendi. . dan eve girdi. — Alâ.. Ya sen? — Kesriyeliyim.. adım Anna Dışarıdan bir yaylım ateş sesi geldi. N Azgın köpeklerin sesi biran kesildi.. — Rumsun demek.. Sonra gene havlamıya başladılar. — Evet. — Alâ.. Ya sen? Yerde bir yatak serili idi. Odada — Neznam., kilim de vardı. Kilimin üstünde uzun- lamasına konmuş bir tahta sandık ve sandığın yanında ötesi berisi kırmızı boyalı bir posteki. . Melâs bu postekiye oturdu. Gırtla- ğına kadar fişekliklere bürünmüş olan ,.l_ Yaaa.. Öyleyıe bulgarca konu- Elleruıı biribirine vurdu, luımlıı idest'$ 1 ın yarı, kara sakallı bir silâhlı oda- ya girdi: ler ğ — Emret kıplııı.. yi lım.. Kimin ııoıidir? N-blıdır öğre- nelim. . Kara sakallıya cevap vermekte Lü- binska dik kafalılık M" — Zagorişliyim. Melâs'ın gözleri evvelâ lâkayt lâ- lııyt öteye beriye bıkıı-lıın. kızın se- sini işitince birden ve güzel Bulgar lu:ınııı oyalı blüıu na dikilmişlerdi. Bir müddet yüzbaşı- ,siye ederiz. Kaynak Halkevi rılan bu aylık kültür çüncü sayısı da çıkmıştır. İçinde do— ieı—lı yazılar ve utkiklonbııhnın bu uy Bakhkas Mi çîlîı- !ıvııye ederiz. Havacılık ve spor H lık ve Spor 94 üncü sayısı, her zamanki gibi sevimli ve olğundur. Hava tehlikesine ayrı- ı.. mühdıı-h_ sahifeleri herkes dikkatle okumal — Fakat siz mükemmel rumca ko- nuşuyorsunuz. . — İstersem A — Tuhaf şey?. Ya, benim yol ar- kadaşlığımı neden kabul etmiyorsu- nuz? — Sizin için iyi olmaz da.. — Demek bu Zagoriş köyünde Rum nın gözleri daldı. Sonra silkindiğini | lardan hazetmiyorlar. . ve dinlerini muhafazaya çalışıyorlar- belli ederek kendini toparladı: — Makedonyalılar yalnız kendile- | sa Makedonya da bizim için tıpkı öy- — Hanımlar! Serbestsiniz.. Yarın rmımuler.Vobııkendımıııwvmı- ledir. Hem siz münevver bir hanıma emin vâsıtalarl ı""" inize gön- | ye başladığ benziyorsunuz.Hiç tarih okumadınız mı? dereceğim. çemmd“ .,g.k için tehlikeli olmuşuzdur. Sonra ben | Maked iIk hükümdart korkunuz olmasın!Sizden rica ed evli bir kadı Bir erkekle beraber r!le ! l koylerııuıo gittiğiniz zaman haber ve- | göze görünmek istemem. . der gibi bır evlât yotııtiten Kral riniz ki — Palos Melâs kıpuıı, ırtılı — Ne tuhaf fikirleriniz var.. Ben | Filip ve Yunan silâhşörlerini arkası- ydııt ine aman sizi İ diğiniz erkeklerden kurtar- | na takıp Dârâ'yı mıılı'ıp eden, hattâ mış değil miyim? Hmduhnı dılııı iri, Pencap'ı — Doğrudur.Size bir kkür borç p d hangi dili Gece geçti, sabah oldu. Rum kızı | luyum. Fakat benden fazl, iste- | & du? İskenderin kanı kadar Kesriyeye giden bir köylü kafilesile | meyiniz. Yunanlı ne vardır? Bulgarlar bu top- erkenden yola dunıldıı. Çmzene kızı Pavlos Melâs güldü: raklar üzerinde hak iddia ederler. Bi- da ayni kafileye | — Faizciliği sevmem. Esasen bana | zim onlara verecek çok cevabımız var- Gel, * daldı Llîlt' $ Yeleği $e de bil niçin lü- | dır. Mahcuz ve furuhtu mukarrer koltuk, kanepe, perde halı ve saine eşyayi bey- tiye 8-5-933 tarihine müsadif pazarte- si günü saat 12 den sandal bedestanın- Üsküdar Asliye hukuk mahkemesin: den : Haydanpaşada İbrahim ağa mahalle- sinde 78 No, lu hanede sakine Nazlı ha nım tarafından ayni hanede sakin Ko- cası Yusuf efendi aleyhine ikame eyle diği boş m, y gösterilen adresten beş sene evvel çı- kıp gittiği ve halı hazır ikametgâhı meçhul bulunduğu şerhile dava arzu- hzlı Wımn bıll udıhg iade edilme- lehil, ilânen d karar y ilerek muha- keme 10-6-933 cumartesi saat 10 talik edılmeklc bu İBP“İH ıotıdz sureti ve di talik in hall da satılacağından talipl de hazır bulunacak memuruna müracaat ları ilân olunur. (2837) İstanbul ikinci icra memurluğun- edildiği gibi talik olumnan günde mah- kemeye g iz ve istida 10 gun zarfında cevap vermeniz — hususu gâhınızın liyeti hasebil gazete ile ilân olunur. (2840) dan : Bir borçtan dolayi mahcuz ve paraya Ççevrilmesi mukarrer bir dikiş makinası bir gardirop halılar perdeler ve saine 7-5-33 tarihine müsadif pazar günü saat 16 dan itibanen Beyoğlunda yeni çar- şıda vernudaki apartımatımda beş No. dairesinde açık artırma suretile satıla- ğından talip olanların yevmi mezkünda 933-289 dosya numarasma hâmilen ma İstanbul yedinci icra memurluğun- dan Bir borçtan dolayı maheuz ve para ya çevrilmesi mukarrer Saman Mısır Ot Yulaf Arpa ve saire buna mumasil hu- bubat yedi Mayıs 933 Pazar günü saat ondan itibaren Yeşil Köyde Ayamama Çiftliğinde ikinci açık artırmaya vaz- dil l malinde hazır b PC müra- hallinde hazır b müracaatları lüzumu ilân olunur. (2855) L ı_.ı t. s”ç“w HK başı- boılurovıolmıdıimıınlımık va- zifemdir. caat eylemeleri ilân olunur. (2836) yalıyım. Melâs ağız dolusu bir kahkaha sa- vurdu: — Elbette değilim.. Ben Makedon- -- Axıınııı.l Yirminci asırda Yu- — Tuhaf şey.. Demek ki Rumlar kendilerini Maked AYA ye başladılar. — Bundan tabii ne olabilir? Make- donya Yunanlılar için bir Arzımev'ut- tur. Ken'an elleri nasıl Beni İsrail'in anavatanı ise ve Museviler nasıl bir gün orada yerleşmek emelile dillerini milli bir ittihat kura- bilmiş Iıulunuyur. Tina, Isparta, Tep artık, ya bir şehir, ya bir vilâyet, ya- hut ta bır harabe Makedonyayı da kabul Yunanistan hudutları için- — kat büyük de bir vilâyet olabileceğine aklım e-; Giiıel kız, işlemeli örtüsünün ke- rındaki küçük Mahmudiye altın- ismidir. Belki bir fa- lırıııı ;mgıtdılııı bir ııı.biys!le başın! — Maked A Pavlos Melâs: — Sizi de ben götüreceğim. . — de- ıu;n görüyorsunuz. Ben sizi kurtar- mak fikrile hareket etmiyordum ki.. — Bulgarlara belki.. Fakat bize.. — Siz de Bulgar değil misiniz? Alekıındr'm tahta çıkar çıkınız Şi Y Demek ki Yunanistan kanlı bir lıırpİ' ııptıdılmuı goıo ılııııcık derecıdO Ve lııurhyonıın ki lıi'ıım doğumun- dan beş yüz sene evvel İıkender adını taşıyan bir başka Makedonyalı hüküm dar, Yunan istilâcılarının eline düşen Makedonyayı kurtarabilmek için lraıı- lalt d Lhılarla birl ( Devamı var) ünedi B ilk |

Bu sayıdan diğer sayfalar: