14 Haziran 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

14 Haziran 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| A Mekteplerimizde edebiyat ve tarih.. İnkılâpçı Maarif Vekilimiz Re- şit Galip Beyefendinin, mekteple- rimizde inkılâpçı ve rasyonel ter- biyeyi esasları hazırlamak la meşgul olduğu şu sıralarda, li- selerimizin, hâlâ yanlış ve geri u- söllere istinat eden edebiyat ve ta- rih tedris tarzı üzerinde düşündük. lerimi söylemek istiyorum. Edebiyat ve tarih, riyaziye gibi, fizik ve kimya gibi garpten, kitap programı aynen tercüme edilebile- cek derslerden olmadığı için, mek- teplerimiz de, hâlâ medrese zihni- yetinin devamı sayılabilecek dema gojik tedris tarzmdan kurtularak asrileşememiştir. Tarih için kitap, büyük bir bilgi ve güç sarfile hazırlanmıştır. Yal. nız tarih dersini okutma usulü hak kında da bir kitap yazılasydı çok yerinde bir hareket yapılmış olur- du. Maalesef tarih hocalarımızın bir çoğunun . nazarımda, bu ders, âlâ bir ezbercilik (o dersite- âkki © edilmekten (kurtulama- mıştır. Çocuğun körpe dimağına bir sürü ee sürü hükümdar ismi istif etmek gayesini güden bu sakim usüldür ki talebede tarihin en korkunç ve sıkıcı ders olduğu ikrini rleştirmiştir. Halbuki va- iyice kavramış ve sevmiş olan bir eri hocasının dersi, ders lerin talebe tarafmdan en fazla se- vilen ve beklenileni olur ve olmalı- dır. Netekim'böyle çok kıymetli muallimlerimiz de vardır. Fakat ben ekseriyetten o bahsediyorum. Ve bu ekseriyetin yanlış telâkkile- ri neticesi, tarih dersinden beklen mekte olan faydadan yüzde pek çok iskonto yapmıya mecbur kal- makta olduğlms lise imtihanları- nin neticelerinden kolaylıkla teba- rüz eder. Edebiyat ve onu hazırlayıcı türk ce derslerine gelince, bu dersler, Kitanlarile, programlarile, tedris usüllerile esasından ve en cezri bir inkılâba lüzum göstermektedir. Talebeye pek az edibin bil bir sürü edebiyat hünerlerinin ve tariflerini, hemen hiç bir edibi- mizin ardı sıra sayamıyacağı bir sürü aruz vezni şekillerini ezberlet mekten ve edebiyat tarihinde de ir sürü isim ve tarih tekrar. nın verdiği bir tek netice vardır: Talebeyi edebiyattan (soğutmak. En kıymetli hocalarımızın bile baricine çıkmak korkusuyla elini kolunu bağlıyan bu türkçe ve ede- biyat programı ve kitapları esaslı bir surette yeniden gözden geçiril- melidir. Edebiyat, hünerden ibaret değil © “dir. Bütün sanat hünerleri edebi- yatın sadece kabuk kısmını teşkil Harik Hayat Sigortalarınızı Galatada içinde gizlidir. Talebeye okuduğu yazıların şeklinden değil, içinden ve anlatmak istediği şeyden bahse- delim. Varsın talebe o edebi nev'in Yalnız divan edebiyatını gözö- nünde tutarak, büyük bir — kısmı, bu edebiyatın hünerlerini saymıya hasredilmiş olan edebiyat dersleri: ni bu dar çerçeveden kurtararak, talebenin kafasmda monoton ve özentili divan edebiyatma açıla- cak bir tek pencere yerine, bütün garp sayısız pencereler açmıya çalışalım. Edebiyat derslerimizde en bü- yük yeri garbin ölmezlerine ayıra- İem, hakiki san'atin, hakiki edebi- yatın şekilde değil, manada oldu- ğunu anlatalım. Şekil yüzünden, anlamadığı çetin lisanı yüzünden, divan edebiyatının sa'atten soğut- tuğu gençleri engin bir düşünüş ve fikir dünyasile alâkadar olmıya a- lıştıralım. Divan edebi; bizim klâsik e- debiyatımız değildir. Divan edebi- yatı ölmüş ve tarihe ( karışmıştır. Sayısız divanlardan bir tekinin bi- le basılmaması bunu ispat eder.Şu halde ölmüs bir şeyi, genç kafalar. da zorla yaşatamıyacağımızı, vor- la diriltemiyeceğimizi kabul ede- yek, binlerce yılın öldürememiş ol- duğu hakiki san'at eserlerine göz- lerimizi çevirelim, onları kendimi. ze model yapalım, ve talebelerimi- ze: “İşte edebiyat budur,, diyerek onları gösterelim. Genç ve gürbüz dimağlar için ipe ve faydasız yere sarfedil iş saatlerin kıymetini ve ehemmi- yo ini ölçerek, yeni yetiştireceği- miz nesilleri de edebiyata ve san ate karşı lâkayt ve hattâ düşman olarak yetiştirmek istemiyorsak, yanlış olduğunu kabulde, sanır” sam pek azımızm tereddüt ettiği bir yolda yürümekten vazgeçmeli ve mazinin hatalarını tamire çalış- malıyız. Yaşar NABİ İRTİHAL Düyunu umumiye direktörü. sabıkı Ali Riza Bey üzün müddettenberi müp teli olduğu hastalıktan rehayap olamı- yarak dün sast biri yirmi geçe irtihali Gsribeka eylemiştir. — Nakşi mağfireti Başı bugünkü çarşamba günü öğleden sonra Üsküdar'da Altuni ( zadede Kü- çük Çamlıca caddesinde Nafiz paşanın $$ numerolü hanesinden © kaldırılarak Kuzguncuk'ta Nakkaş Babadaki aile kabristanına defnolunacaktır. o Cenabı hak rahmet eyliye, (4489) Kaza ve Otomobil Ünyon Hanımda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4:4888 mez 3266 Milliyet'in edebi romanı: 7 o YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Gelini — bin şükür — can baş se- lâmetle alarak Evliyanın Forduna bindirdik. Gelin tarafı deliğini de- tüçi pis ğüm çingen kızınm başı. Bu sefer sırıtmadı. Yüzü çizgilenmişti. — Ne istiyorsun kız? dedim. e e Ben dilenci deği- Sözümü hırçın bir sesle kesti: — Benim babam yok.Anam has- ta. Ölecek mi ne? Bana dediler ki yarın büyük efendiler gelecek. On- lara söyle de sana şehirde | bir iş bulsunlar. Hem kendin çalışır do- Yarsın, hem anana bakarsın. Ben de seni adam, efendi ağa sandım hillik etti. Taciz oldünüz. — Bu kız kimdir? — Babası yok. Anası hasta bir garip, p — Demek söyledikleri doğru. — Evet beyim. Hemen başımı uzattım, kızın en dolu gözleri gözlerime iliş- “ — Gel kızım! sana para vere- yim. N — Get işine! Ben dilenci deği- lim, “a Ama sen hepsini anlatmadın — Sen bana hepsini / anlattın. İBen belledim artık. Çalışacağım! | yem bozule,, Odacı kapalı bir zarf getir- Bir haleti roliya Meselesi en li etmesin, sadesuya hir ihtar ile işi atlatıveriyor. Maazallah bir de biz olsak artık kis- telyömlere, tevbih ve tecziyelerin envaz- na kalkışır, Hikmetin talii var vesselâm. — Peki nihayet ne oldu? Aradan bir kaç gün geçti. Hikmet ge- ne ortada yok. O gün müdür biraz asabi ve kızgın ikide bir de yanımıza geliyor. — Hikmet Efendi yok mu? — Hayır efendim gelmedi — Hımmenm. Diyor ve gıçırtıli iekarçinleril kori- dorlura acnip konserler vererek tekrar | gen gidiyor. Öğleden sonra müdür tekrar yanımıza geldi. — Hikmet Efendi yok mü? dedi. — Hayır beyim, dedik. — Kuzum, dedi, bu Hikmet Efendinin hali ne olacak böyle? ye söze başladı. ki müdürün bu şekilde bizimle konuşma- se ilk defa vaki oluyordu. O öyle bizim yanımıza gelerek istifsarkârane şeyler konuşmaz. Mütekebbir ve mağrur | bir patron edasile daima kendi iyi düşünür, kendi karar verir. Kendi islerine kendin. den başka bir insanın müdahelesine razı olmıyan ve başkasın fikirlerini beğen. miyen bir insan, Biz hayret içinde onun bu istifham. kâr sualine sadece boynumuzu şöyle sa- İ ğa meyletmekle güya cevap vermiş ol. duk, O biraz hırçın — Bu böyle olmaz! Siz ona söyleyin, Bu yoldaki hareketi hakkında — haymlı değildir, dedi. Bu sözlerin mânâsı gayet vazih, ga; Ertesi gün nazeninim çıkaz' — Yahu, nerede idin?*dün mi ne seni sık sık aradı, dedik. — Vallah haletiruhiyem it li, inün nasıl gelebilirdim? dedi sk sık dizpozisyonu / bozulan Hikmete gene arkadaşlar hep birden na. | sihat ettik lll. Ve bilhassa ben ken. disini hepsinden fazla sevdiğim — Hikâyeyi bilir m i i yle yle çörükmü; | kiracı tutacağı evi Pek oz ki iz €v fena halde eski, : yürüdükçe zangır zangır sallanıyor. Ev £ sahibine sormuş: Yal ev fena sallemiyör: Ev kâhibi tebessüm etmiş £ — Merak etmeyin. Bir şey olmaz. Bi- zim ev sofudur. Zikreder. Demiş. Nek- — Evet, demiş, ben de ondan korku- yorum. Bir gün aşka gelip te secdeirah- mana kapanıverirse © zaman berbat. mma ibi Bizim Hikmetin vaziyeti dö enik Bir gün müdürün haletiruhiyesi zulacak. O zaman işte büyük kıyamet biner Aradan bir hafta geçmemişti, Bizim Hilamet gene şöyle bir kirişi kardı. Ertesi gün vene yemin mazeret. “Haletiruhi- di. Hikmete uzattı. Hilemet titriye Gtri- ye zarfı açtı: “Vaziteniz nihayet erhal Yeni neşriyat m ei Holivut Holivut meemiasanın 3 gü sene 28 in ci sayısı intişar etmi Cebinidün para çakarmel; "için | biraz içeri çekildim. Delikanlı ge- ne özür diliyordu: — Kusura kalma beyim. Baba- sız büyümüş. Hasta ahanın elinde ne kadar olacak. Böyleler yapar işte. — Babası buralı mi? — Hayır. Bu ana kiz başka yer- den geldi. Bilmezsiniz. Babasına bağlamacı topal Mehmet O Çavuş derlermiş. Millet muharebesinde mehrum olmuş. — Yaylalı Mehmet Çavuş olma- m7! — Ta kendisi. Ne Hiliyorummuz? Pm ve heyecanla Hanya — dar şunu bana çağır. Maykırdılar, seğirttiler, aradı- lar, taradılar, alay belki yarım sa- atten Mehmedin ale Fakat Yaylalı gözlü Pete bulmak kabil ol- madı. Boğazıma bir Yunaruk tıkıld. |. çimde bir hacamat makinesi işledi. Gözlerim yandı. Alnımı dım. Avurtlarımı ısırdım. Şakakla- rım zonkladı. Yüzüm kızardı. O anda birisi bana: — Ne oluyorsun? deseydi, he- men haykırıverecektim: — Vicdan azabı! bilmeden, is- | avuçla- | temeden vicdan azabr kei bal ld zn 5 iü Gl“ FAKİR Simi “ii iliaği “1“Spor Apollon üç maç yapıyor Bu maçlar gayrifedere kulüplerle bu hafta yapılacak.. bulunmakta olan Yunan takımı buradaki gayri müttefik temasta bulunmak üzere kendi federasyonundan müsaade istemiş ve al- müşter. Yunan takımı yarın Şişli takımı cuma günü Kurtuluşla, pazara da Pera ile karşılaşacaktır. Balkan kupasını Romenler kazandı BÜKREŞ 11 — Balkan kupasının fi- nal maçı, dün 25,000 seyirci huzurunda Romen ve Yugoslav milli takımları ara- #ında icra edilmiştir. Whçta Romen veli- ein başvekili de hazır bulunmuşlar. Ce başlar başlamaz, üçüncü dakika- da ille gölü kaydetmişler ve birinci dev- re sonuna kadar dört gol yapmışlardır. Ilinci devrede Yugoslavlar, kalecile- rini değiştirmişlerdir. İkinci devrede Yu- gonlav müdafilerinden biri yaralandığın- dan Yuzoslavlar on oyuncu devam etmislerdir. İkinci devrede goslav kal iyük bir fedakârlık gös tererek bir cok muhakkak golleri kurtar mış ve ancak hir gol yemiştir. Maç Ro- menlerin 5S—O gibi kahir bir galebesile neticelenmiştir. Dün akşam verilen ziyafet etnacında Romen milli takımına Balkan kupası merasimle verilmistir. Italyada yapılacak beynelmilel futbol maçlarında Balkanları Romen milli takımı temsil edecektir. Sehmelling bir sinema ertisti ile evleniyor NEVYORK, 13 A.A. Alman boks şampiyonu Sehmelling Almanyaya git- mek üzere yarım vanura binecektir. Seh- melling Almanyada gelecek temmuzda meşhur. sinema artisti Anny Ondra ile evlenecektir. 105 bin sporcunun geçit resmi MOSKOVA, 13 A.A. — Tass Ajansı ile oyuna Yu- danda Stalin, Molotov, Kalininc, Kaga- novitch, Voroşilof ve diğer hükümet er- kânı ile sefirler ve binlerce seyyah hazır olduğu halde Moskovanın 105 bin spor cusu tarafından büyük spor şenlikleri yapılmıştır. Sporcuların Moskova cadde ve sokaklarından © geçmeleri, kuvvet, gençlik ve sıhhat manzarası arzediyor. du. Jimmastikler, ellerinde topları bulu- nan futbolcular, reketlerini taşıyan tenis giler, ellerinde kürekle, çıları, boksörler, iskrimciler, paraşüteü- muhtelif © renklerde çit resmi e Bundan sonra sporcu- , bir çok #por ekzersizleri yaptılar. Geçit ve merasim esnasında Sovyet ka- bili sevk halonları ve tayyareleri Kızıl meydanın üzerinde uçuyordu. Cezmi Beye cevap Cezmi Reşit Beyefendiye, 10-6.933 tarihli Haber gazetesinde çı kan yazınızı le müşerref olamadığımdan cidden müte- essirim, Yalnız şurası muhakkaktır ici | yazılarımız her sporcu için zevkle okun- ' maya değer. Bendeniz için yazmızda bahs eylemiş oldunuz titizlik tabiri bi- lemem ne dereceye kadar doğrudur. Çün kü ben her yerde hakikat ve dürüstü gör mek istiyen bir arkadasım. Ömer Besim Bey arkadaşıma ihtaratta bulunmak de- ğil, fakat ortada cereyan eden bir baki- kattan bahs eyledim. Muhterem Beye- fendi; Her sene kolej musabıkalarına iş- tirak oden İstanbul Atletleri zannederim ki bu müsabakalardan azami istifade €y- İemektedirler. Ve hu müsabakaları ter- tip eden komitede de memleketimizin Spordan anlayan pek kıymetli şahsiyet- leri mevcuttur, Komite her hususta vazi- e bir şey sormadı ve iyeli çok olmuştu. Herkes Kılıçlar'dan gelin aldı o götürdü, ben vicdan azabı aldım getirdim. AÂdemoğluna insan dememişler mi? demişler. Öyleyse insanlığı- mızı gösterelim. Vicdan azabı çe- kelim. Çekerken gülelim. Güler. ken ağlıyalım. Ağlarken yırlaya- ım... Ben de tehlikeli bayırın ortasm- da gülmeğe başladım. Bütün alay gibi, Çünkü Evliya, arabasını keçi gibi çıkarıyordu. Arada bir düzce yer buldu mu, hemen atlıyor, ye- dek gaz tenekesinden alya biraz su dökdüyor; gene bir korna, bir türkü, bir kaç çat pat yokuşa sarıyordu. Kulakların çınlasın Ha- yatil Nafile her şeyden vazgöçer de bu arabadan vazgeçmez. Mari- fetini şimdi anladık. Yokuşun ba- İş lr > lumuz uçurum. Önümüz dik, arka- mız virajlı iniş. ne olur, biraz kork ! azıcık endişe et te yerinden ! kımıldanıver! — Adam sen de! Düşündüğün seye bak! Atlar dev gibi, Bir şey bildiriyor: Bugün Moskovada kızıl mey | bilirlerdi, Fakat bu müsabıklar böyle il | ispat eylemiş oluyorsunuz. Yunanlı atlet okudum. Şahsen zatı âliniz! fesini bihakkın yapmamış olsa dahi on- ları tenkit etmeye hiç bir zaman hakkı- mez yoktur. Çünkü bizim hangi bir te şekkülümüz yaptığı müsabakalarda daha muntazam ve dürüst müsahakalar vücu- larında yapıldığı iddia edilen yolsuzluk. ler her fırsatta ortaya alılıyor. Aceba buna sebep medir? Yazmızda (Sezai B. Tüzumsuz bir ttizlikle bü tenkide cevap veriyor) buyuruyorsunuz. İhtimal ki ya- mlarım lüzumsuzdar, Fekat ben şahsen ortada bulunan hir hakikatten bahs ey- ledim. Atletizmde münakaşa bahsıma ge- ince. Beyefendi; Sporumuzun bu şube- | sinde ezelden beri cereyan edip gelen durgunluk halen de berdevamdır. Bunun için esasen ber sene atletizm mevsimin-| de ancak ik” müsabaka tertip ederek mevsimi geçirdiğimizden, bu gili yazı: larla İstanbul atletlerine mi ka tertip ederek müsabaka kabiliyetlerini artırma ya çalışan bu kıymetli müesseseyi gücen mek izpmederim değm bir. haraket değildir? Kolej komitesini tenkit eder- elim, ve kendi kondimi- ürssese her sene spo- rumuza yeni yeni sideebler ötlktriyer, ve oradan yetişen sportmenler mill; at- let takımımızda mevki alıyorlar, meselâ, Haydar, Şekip, Cihat Ömer, Cevat Sa- mi, Sait, Sedat, Agâh Beyler. Ba atlet ler hep kolejden yetişmiş atletlerdir. A- caba bakikaten yaptıkları müsabakalar da haksızlık va intizamsızlık ver mıdır? Şurası muhakkaktir ki bu müessese bize her zaman ve her vadide faide temin ey- lemektedir. Ömer Besim Beyin 800 metre koşuya girmemesi gelince. E- ğer her vehorimen söçma urssakalabrı- na girmeyecek olduktan sonra, seçmele- rin esasen hiç hir bülkmü kalmamış olur. Şöyleki" senelerden heri" rekoelar yapan, Haydar, Mehmet Ali, Semih, Tevfik, Ibrahim, Beyler de seçmelere girmeye bir teklifte bulunmadılar ihtimal Ömer Besim Bey 800 metreyi 2,12, değil de 2,3 1/5 de koşnerktr. Fakat seçmeye gir| meden finale istirak etmek hakkı kendi- sine verillirse idi büyük hir haksızlık ya- pılmış olmayacak mıdı? İşte Cezmi Beye fendi Kolej komitesi bunu nazarı dika- ta alarak Ömer Besim Beyin finale gir- mesine müsaade etmemişti. Binaenaleyh insaflı olmak lâzım #elirse o da seçme lere iştirak eden atletlerle secmelere iş- tirak etmemiş bir atletin nasl finalde koşturmaya taraftar olduğunuza hayret etmemek ve insaflı olunuz demekte hak- lı: olduğumu zatı âlinizda hir defa daha ler meselesine gelince: Esasen komite | Yunanlı atletleri bundan hir ay mukad- dem musabakalara iştirak için davet ey- lemişli. Ve o zaman her hususta ken- dilerile mutabık kalınmıştı.. Fakat her neden ise Yunanlı atletler vermiş oldule- ları sözde durmadılar, ve musabakadan evvel çekilen telgraflara da cevap ola- rak releceklerini bildirdikleri halde vak tnde gelmemeleri, komiteyi endişe, düşürmüştü. Ve bunun için tayyare ile gelmelerine lüzum görülmüştü. Yoksa Cezmi Beyefendi iyi bilmelidir ki, komi- tenin başındabulunan şahsiyetler de spor dan çok iyi anlayan kimselerdir. Tenkit leri atletlerimize birakmamı tavsiye €- diyorsunuz. Acaba hangi memlekette bil Gül sahada koşan atletler atletizmi kritik ediyorlar? Yazınızla münekkit ve atlet- | leri biribirine karıştırıyorsunuz. Ben yaz mış olduğum yazıda bir hakil bahs eyledim ihtimal bu yazımla bazı arka: daşları güçendirdim, fakat şurası kaktır ki hakikatı hiç bir zaman tahrif etmemeliyiz. Şahsen Cezmi Reşit Beye- fendiyi tanımadığım halde, hürmetler. min kabul buyurulmasını rica ederim e- fendim. Fenerbahçe Atletizm kaptanı. $. MÜMTAZ olmaz, Hele sen şu battaniyenin u- cunu sol omzuma biraz daha sıkış- tirıver! Hâdi Bey alevi kemençeciyi karşısına oturtmuş: — Hele şu ii baş havasmı bir daha çalıv: yarısı birdenbire uyanmış, sersemliği ile sobanın üstünde du- ran çaydanlığı görmüş, bir kesik baş sanmış, Hâdi Beye dilini çıka- rp dururmuş! Alay olsun, herkesi uyandırsm diye hemen bir türkü uydurmuş: Kesik basım Tarhana aşım Bana kıyma Pek genç yaşım... vay! ie başlamış. Kemençeci de bu- bir türkü sanıp yan- dali odada uydurma O makamını kemençeye uydurmuş. Alay eğleniyor. Dünya eğleni- yor. Ben iyorum. Ve Yaylalı Mehmedin ale gözlü hasta analı Petek'i — beni değil — benim dünkü sözlerimi düşünerek bucak bucak kaçıyor. Yaşasın şu- bat ruzgârlarile savrulan bir daki- kalık vicdan azapları!... Ben de yaşayım! Sen de yaşa! O da yaşa- sın! Yaylalı Mehmedin kızı da ya- şasın! 91 inci'liste ANKARA, be api | Er kelimelerin S1 numaralı atesi şudur! 1. TABAKA 1.— TEHLİKE 2— TABİAT 8— TEVEKKÜL 3— TAALLÜK 9 RAĞBET, 4— TARAF 10— RET $— TEBERRÜ 11.— RİKKAT 6— TEDAFUİ — 12.— RİYAZET Gelen karşılıklar. 75 inci liste Teallül — Takıntılı, Teammün — Yayılmış, Taassup —, Takdir — Beğen me, değerleme, Takdiz — ululamak, Taklit — Örneklendirmek, Takrir — Taksit — Parça bödük, Takvim — ay, günbilgisi, Talik — Asmak, Tamir —, onarmak, yenilemek, Tatil — durdur. mak, Tazim — büyültmek. Beyoğlu 2 nci mektep muallimleri | RADYO | Bugünkü proğram ISTANBUL: 18: Gramofon, 19: Mahmure H. 19.45: Karagöz (Hâzım B.. tarafın dan), 20.30: Udi Salâhaddin B. ve ar- kadaşları, 21.30: Gramofon. 22 den den itibaren: Ajans, borsa haberleri ve saat ayârı, ANKARA, 1838 ni 120 : Grnmelem: 18, 4 Flarmonik orkestra: Brahms owver- ture Akademische Fest Leopold Fantaisis Praha Cridulka Valse Songe Damoür aprosl 18 Poloayaklırın özerlerindin miçdikep haze 231 Dans musikisi. BUDAPEŞTE, 080. 20: iki iüektebinilen saklan: or” 2320: Haberler. — Sigan man- r şarkıları 518 em ili büyük konser. 21/06: Hali- neşriyat. 72.10: (Mehtap geceleri) ürik bir manik temızil, Z3,15: Dame mu MİLÂNO » TORİNO - FLORANSA temsili, — Müteakiben: 'nin eserlerinden (Don Kişot) ZÜRİH, 450 m. 20,15: Plâk, Zi: Tesin Şehrinde bir saat, 226 Haberler. 2215: Zürihten maklem radyo ör- kestrası, ROMA, ik m. 21,05: Haberler. — Plâk. 21/45: karışık koz” ver. 2138: Bir temali, 2,35: Dane munikisi. BÜKRES, 304 m. >” 08: Plâk: 13,20: Plâk. 18: Radyo eri işameresi, 21,451 Tagan- ik 23 Malk kon Jililliyet Asrm umdesi “MİLLİYE T”'tir. ABONE ÜCRETLERİ : BUGÜNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden verilen ma- lümatn göre bugün hava kısmen bulutlu ve cemubi intikametlerden hafif rürgürle devam edecektir. 13-6-953 tarihinde hava tazyiki 765 eili- yazire em çek k 23 en az 18 derece Evliya önde. Atlılar arkasında. götürüyorum? Hiç. İki kollu, , tek kuru kafalı kendi Özügül Bacı ir kaç dolaştıktan sonra bu köyde yanlış Br yorar klerinin © yününü 7 ama satmışlardı. Bir eski, dövme Kürt keçesi, bir yor- gan, bir ot yastıktan başka bir şey- leri kalmamıştı. Konserve kutu- sundan maşraba ile su testisini mal dan saymıyorlardı. “Emüş Nine bu küçük, çöküntülü Petek'e bırakmazdı ama neylesin, ği ölmüştü. Sıpasmı da aşırmış- KEŞ. BE da dire Koy Soya nerden bulacak ta ir pi a kei, Eiİ eksikli ile bebesi otursun,, diye hırmı dar sekisi ile (o Özügülebr rakmaştı. J Emüş Nine bunu sadece iyilik © “ olsun diye yapmadı. Özügül güzel ve dinç bir duldu. Er kardeşi gur- betten gelinciyenedek o kendisine yardım eder, gelince Özügülü ona (Devamı var) ar j

Bu sayıdan diğer sayfalar: