12 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

12 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N MİLLİYET SALI 12 EYLOL 1933 Yunanlı misafirler Ankarada (Başı 1 inci sahifede) M. Çaldaris ile Başvekil İsmet Paşa Hazretlerinin ve iki hükümet ricelinin karşılaşması çok samimi olmuş ve istas- yonun içini dolduran halk, bu karşılaş- mağı kli bir surette alkışlamıştır. Misafirler, istasyondan ayrılırken tarafından çok samimi tezahüratla karşı lanmışlardır. Misafirler, istasyondan i- kametlerine tahsis edilen Ankara Palas oteline götüren otomobillerin birincisin de Madam Çaldaris ile İsmet Paşa Haz- retleri ve ikincisinde de İsmet Paşa Hazretlerinin refikaları Hanımefendi ve M. Çaldaris bulunuyorlardı. İstansiyondan itibaren bütün cadde- ler, Yunan ve Türk bayraklarile süslen- miş ve şehrin methalinde iki milletin milli renklerile bezenmiş büyük bir tak kurulmuştu. Tükın iki tarafında Yunan ve Türkçe misafirlere (Hoş Geldiniz) di yazılar vardı. Nâsafirler, istasyondan o Ankarapalas oteline gelirken yol üzerinde ve otel ö- nünde biriken kalabalık halk kütleleri tarafından sürekli alkışlarla karşılanmış lardır. İsmet Paşanın ziyafeti ANKARA, 11, A. A. — Başvekil İs- inet Paşa Hazretleri ve refikaları Ha- »imfendi tarafından bu gece 20,30 da An kara Palasta misafirler şerefine bir ak- şam yemeği verilmiştir. Yemekte heyeti vekile azaları ile C. ki misi Recep, Atina elçimiz Enis Beyler, B. M. Meclisi Hariciye encümeni azala- rı, devlet şurası reisleri, büyük erkânı harbiye ikinci reisi Asım ve umum jan- darma kumandanı Kâzım Paşalar, muh telit mübadele komisyonu Yunan heye- 8 Reisi M. Fokas ve Türk heyeti reisi Madrit elçisi Şevki B. lerle Yunan Sefa- yeti erkânı ve hariciye vekâleti erkân hazır bulunmuşlardır. yurmuşlardır : ” «Başvekil Hazretleri, Gerek zatı devletlerine ve gerek Yu- * fakat ayni zamanda sizin bu sevimli zi- yaretinizden dolayı bugün kendisini bah- tiyar addeden bütün Türk milletinin en derin sevincine tercüman oluyorum. Bir anane 14 olan sevgi ve samimiyet dolu istikba- hi dalma heyecanla hatırlıyacağım. Milli bir siyaset Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostane anlaşma, devamlı bir realite- dir. Bu realite, gerek sizin için ve ge- rek bizim için kat'iyen değişmez mil- li bir siyaset teşkil etmektedir. Bu, vekayiin her gün biraz daha teyidin- den hâli kalmamakta olduğu bir ha- hikattir. Türk anlaşması, memleketi- Yunan min, harici siyasetinde dayanmakta duğu en esaslı temellerden birini teşkil etmektedir. Sizin de gördüğünüz gibi, taşkın bir şevk ile karşıladığımız. ziyaretiniz, bu verecektir. Bir vakit şöyle demiştim: (Kuvvetli ve devamlı bir dostluk, bir takım hissi tezahürler üzerine bina edilemez, etleri biribrine bağlayan dostluk bağla ndaki süreklilik ve sağlamlığın yegâne kâfili, ilrtarafın başlıca menfaatlerinde ve karşılıklı ihtiyaçlarındaki ayniyettir.) « Evet.. Bu, böyledir. Kaldı ki isabeti yalnız iki tarafın esaslı menfaatlerinin ayni olmasından ve coğrafi vaziyetlerin den ileri gelmeyip ayni zamanda iki tası teşkil etmiş olan dostluk, hakem ve uzlaşma misakını imza etmeleri tarihin- den bugüne kadar ancak üç yıl geçmiş- tir. Bununla beraber bu kısa zaman zar fında iki taraf diplomatlarının biribirle rine daima karşılıklı yardımda bulun- makla fevkalâde bir haz duydukları ah- val pek çok olmuştur. » Söylemeğe hacet var mıdır ki, bu müşterek i muhafazası bulundukları İerle kendini hissettirmektedir. Esasen bu samimi teşriki mesai, katiyen dar bir hotbinlikten mülhem olmayıp bilâkis, e- sasını teşkil eden müşterek menfaatler, hakikat halde Avrupanm en acı bir su- rette istirap çekmiş olan bu kısmında oturan bülün milletlerin menfaatlerinin aynidir. İktisadi buhran Eski dünyamızda hüküm sürmekte olan müthiş ikter “i buhran, maattees- süf, sona ermeğe yaklaşmış görünmü- yor. İstırap umumidir, çüknü sefalet her yerde hükmünü sühmektedir. Büyük kü- çük bütün devletler, buna maruz kalmış lardır. Bununla beraber ıstırap çekmek» te olan ve fakat henüz kâfi derecede ak- kı başma gelmemiş bulunan beşeriyet, muhtaç olduğu müessir ilâcı bulmak ka- biliyetini göstermemekti Şimdiki ahval ve vaziyete bir niha- yet vermek hususundaki arzunun w- mami olmadığını söylemek istemiyo- rum. Müteaddit defalar felâketin u- mumi bir tesanüt çerçevesi içinde tet- kikine teşebbüs edilmiştir. Fakat bü- tün teşebbüsler, maalesef, boşa gitmiş- tir, Bazıları tarafından iltizam edilen çareleri diğer bazıları kabul etmemiş- ler, reddetmişlerdir, zira yapılan tek- lifler, bütün alâkadarların müsavi su- rette haklarını ve menfaatlerini na- zarsitibara alacak yerde şu veya bu memlekete has olan Oo menfaatlerden mülhem bulunuyordu. Bu şerait altın- da iktisadi. konferanslar o kendilerin den beklemekte haklı olduğumuz muz- vaffakıyeti elde edemiyorlardı. Bun- dan dolayıdır ki şimdi daha mahdut çerçeveler içinde, ve memleket memle het, itilâflar yapmak suretile musibe- di yenmek değilse de hiç olmazsa o- nun zararlı tesirlerini azaltabilecek çareleri araştırmak zarureti hâst ol- muşte ar, Esasen şimdiki vaziyette bu yol gi- dilecek en tabii yol değil midir? Iki memleket arasında yapılacak anlaş- malar, bilâhare bir araya getirilmek suretile, yavaş yavaş mıntakavi itilâf- lar şeklini bunlar da ergeç zaktır. Karpatlarla Ege denizi ve Akdeniz kıyıları arasındaki topraklarda, ma- ruz oldukları müşkülâtm sebepleri bi- ribirinin ayni olan ve bugün ayni ih- tiyaçları duyan memleketler uzayıp gitmektedir. Vaktile o kadar zengin. ve o kadar müreffeh olan bu memle- ketlerin nihayet aralarında anlaşacak ları ve kendilerini her taraftan bir mengene gibi sıkan ve boğan eşsiz bir buhrandan kurtulmak maksadile dağmık gayelerini hemahenk kıla- cakları ve birleştirecekleri tahmin o- Junabilir. Meğer ki beşeriyetin akıl iz ümit kesilsin. Türkiye ile Yunanistan, son zaman- da aktetmiş oldukları iktsadi itilâf- name ile komşularına güzel bir misal göstermişlerdir. Ve ben orta ve ce- nubuşarki Avrupanm umumi kalkın- ması eserinde, biribirine itimat esası- vazifeyi liyakatle ifa edeceklerine ka niim. Bir vahia Tarihe vâkıf olan ve ondan faydalı dersler çıkarmasını bilen kimseler için Yunanlılarla Türklerin daima tüken- mek bilmez bir hayatiyet ile ve âyni zamanda mül kabul etmez bir dinamizm ile temayüz etmiş iki millet olduğu bedihi bir vâkıadir. Eğer bu iki millet elele vermesini ve komşula- rı ile birlikte beraberce halihazırın müşküllerine karşı koymasını bilirler- se, daha ne mucizeler yaratmak kabi- liyetini gösteremezler? Başvekil Hazretleri, sözümü bitir- meden evvel Ankarayı ziyaretinizde size refakat etmekle bizi şereflendir- miş ve son derece memnun etmiş olan Madam Çaldaris ile Madam Pesme- zoğlu'ya yürekten teşekkür etmek is- Refikam ve ben, necip Yunanista» mın mümtaz meümessillerini onlatılma- sı gayrikabil bir sevinç içinde ağırla- makta olduğumuz bu suvarenin şaşa- in, zarif davetlilerimizin, zatıdevleti- nizin ve M. Maksimos ile M. Pesme- zoğlu'nun şerefine kaldırıyorum. Hakkında en amimi temennilerde bulunmakta olduğum Yunan milleti ile devamı Yunan - Türk dostluğu şerefine içiyorum. M. Çaldarisin nutku Yunan Başvekili M, Çaldaris İsmet Paşanın mutkuna cevaben şu mutku söy lemiştir; olmak tadır. Bundan dolayı şahsım namına ol- duğu kadar hükümetim ve milletim na. mına da size hararetle teşekkür etmek- liğime müsaade buyurunuz. Milletlerimizin sağlam ve sıkı teşriki > seyahatten daha kuvvetlen- miş £ çıkacaktır. Çünkü yapmış ol duğumuz işteki | sağlamlığın en esaslı teminatı hukuki formüllerden ziyade me sul hükümetlerimizin mütehassis olduk ları işte bu zihinyette mündemiçtir. İki memleket arasında tesis ettiğimiz bağ- ların Yunanistandaki bütün siyasi maha filin ve Va bl ettiğini bi ye dokabül etiğini bir kere daha zat niz ve hükümetteki seleflerimizin gay- retleri sayesinde anlaşmamıza mani müşkülâtı bertaraf etmek suretiyle, ö le bir dostluğun emetilerini kurduk ki, hâdiselerin imtihanları o zamandan be- ri bu dostluğu mütemadiyen kı dirmiş ve sıkılaştırmıştır. linmez eser, sebatkir ve isabetli fikir gayretlerine olduğu kadar zaruretlerine ve bata diyebilirim diselerin mantıkma tekabül ettiği içi dir ki bu kadar süratle tahakkuk etti- rilebilmiştir. Buun katımlatmakla bu ese rin ehemmiyetini azaltmış olmıyacağıma eminim, Bizi ekseriyetle biribirimizden “rmış olan geçen asırların en haileli deleleri esnasında bazı münevver bugün nihayet tahakkuk ettir. diğimiz anlaşmayı istikbalde görmemiş- ler midir? Tek bir devlet Daha 1825 te Yunan istiklâl müca- deleleri içinde bizzat Maoro Kordato, biter bitmez, Babsâli in yeni birleşmelerini terviç eden ve kendi- sinden diğer hiç bir muvaffakıyetle el- de edilemiyecek derecede fayda ve şeref umulacak çok sıkı bir mukarene- ün havvariliğini yapmış olanların dur- inane azimlerini kim heyecanla dü- ez? Ya bizden evvel bir çoklarınm ta- hakkuk ettirmek ümidinde bulunmuş oldukları işleri. meydana getirmek i- çin gerek zatıdevletlerinin ve gerek pek mümtaz refikimesainiz Tevfik Rüştü Beyefendinin sarfetmiş olduk- ları sebatkârsne cehit ve gayrete ne demeli? Her iki memleketin bayatma hâkim olan umumi şartjarın bizim işimizi ko- laylaştırmış oldukları şüpheden aza- dedir. İktisadi sahada Filvaki memleketlerimizin iktısadi ve manevi bünyelerinin harp meydan- larda âlicenabane israf edilmiş ©- lan kahramanlık galeyanlarından çok daha kuvvetli olduğu anlaşılmıştır. Çalışkan ve hulüsukalp sah Asyanın bir ucundan ta Akdeniz yılarma kadar engin bir sahada yer- İeşmiş bulunan ve kültürünün ve elin- ti, yanın dört bucağına müşterek sayimi- zin semerelerini dağıtan milletlerimi- zin deniz işlerindeki dehası ile kendi- sine lâzım gelen mütemmimi bulmuş- tar, Her sahadaki üç senelik #kı bir teşriki mesainin neticeleri, zatıdevlet- lerinin pek doğru olarak “iğaret bu- yardukları veçhile bu parlak muzaf- feriyeti teyit etmektedir... Yeni bir saha Bugün bütün dünyada hüküm sür- mekte olan iktisadi buhran, önümüze yeni bir saha açmıştır. Bü' terek faaliyetimiz m ene devam edebilecektir. Filhakika ka- naatkâr ve çalışkan birer millete ma- lik olmak mazhariyeti, bizim yeni ah- val ve şeraite intibak etmemizi kolay laştırmıştır. Bu gayretin birleştirilme- si ancak siyasi sahada mukarenet hu- sule getirmek için sarfetmiş olduğu» muz mesai sayesinde mümkün olmuş- tur. Umumi vaziyet ilcaatının müspet iya ef'al ile tezahür edebilmesi için sizin seciyenizdeki azme ve sizin hü- mukaderatma / riya- üyük adamın, zaıdevletle- rinin ve mümtaz mesai arkadaşlarını- zm-azim ve iradesinin vatanınızın sa adet ve refahı için neler yapabilece- ğini gösteren pek parlak bir delildir. Sizin komşularınız ve dostlarınız ©- lan bizler için bizimle beraber bütün dün yanın hayran olduğu bu eser ancak mem- İeketlerimiz arasmda sağlam ve itimada müstenit münasebetler tesis etmekde te- tevvüç edebilirdi. O eser ki yakın şark- ta sulh ulkösünü takip hususunda kati bir merhale vücuda getirmiştir. , Filhakikn bizler, yalnız memleketleri yurdukları veçhile, bu hava Balkan ya- rımadasının bütün memleketleri arasın. daki münasebetler üzerinde en faydalı bir tesir hasıl etmekten asla hali kalmı- ra İzun bir mazinin bize kıymetli ders olarak bırakmış olduğu bu tesanüt mef- küresini ele geçirmek için bütün mesai- miz isarfetmek istiyoruz, Paşa Hazretle- ri. Şimdiye kadar elde etmiş © olduğumuz. lerlinleb e ilme mesut neticeler, mız manada dı vik ve teşçi ediyor. Zira bizim anladığı- miz kâfi gelen bir ülküden ibaret değil Ve ben, memleketimin selâmlariy le birlikte bu arzunun milletimizin bütün sınıfları arasında bu arzuyu si mihveri addedecek derece Kadehimi nazikâne misafirperver likleriyle bu suvareye samimi bir ha ya yermiş olun reiki devletleri Kanı mefendinin sıhhatine kaldırıyorum. “Kadehimi, dost Türk milletinin büyük reisinin ve zatı devletlerinin Güneş yakması Vücudun güneşe açık bulundu- rulan kısımları kızar ve yanıklık hissedilir. Deriler — soyulur. Eğer cilt nazikse ve güneşte fazla kal mış ise yanıklar daha şiddetli his- sedilir, Kaynamış ve içine yüz gramda elli gram salicylate - de soude ilâ- ve edilmiş su ile kompres yapılır ye üzeri empermeabi bir bezle ör- tülür. Derinin üzerine amidon, talk | ile temasını kesmek lâzımdır. Güneş vurması Güneş vurması sadece güneşin ışığından olmaz. Gölgede de güneş vurması olabilir. Terin tebahhur etmesine mani bir rütubet varsa, vücuttaki hararet bir kaç derece artabilir. Hastayı havalı ve serin bir yere götürmeli. Bir, nihayet iki kişinin hastasile meşgul olması kâfidir. Fazla kalabalığı bertaraf etmeli- dir. Zira hastayı teneffüs edeceği havanın bir kısmından mahrum e- derler. Hararet tutan ve devrana mani olan elbiseleri çıkarmalı. Çeh reye, boyuna, göğse su serpmeli ve kuvvetli friksiyon yapmalı. Sirke, eler, amonyan koklatmak iyidir. Eğer hastada baygınlık varsa ge- niş süngerle ve serin su ile hasta- nın vücudunu silmeli, hinihacette buzla friksiyon da eyidir. Bir tarafınızı keserseniz Orasını kanatınız. Sonra oksije- ne, tuzlu su gibi muzadı teaffüne bir solüsyonla yıkayınız. Sonra ke- silen yerin uçlarını birleştirerek kollüdiyonla kapatmız. Buna rağ- men kesilen yerde mikrop kalabi- lir, İlk kırmızılık hasıl olur veya acı duyarsanız derhal kolludiyonu açmalı ve yarayı tekrar temiz te- miz yıkamalıdır. Bir böcek sokarsa.. Sokulan yeri kaşımamalı. Tuzlu soğuk su, sirke, kolonya, yahut bir iki damla amonyak acıyı keser. E- ğer iğnesi kalmışsa, ona dikkat et- meli ve bir pens ile iğneyi alıver- meli, Yılan ısırırsa İlk tedbir ısırılan uzvu bir men- dil veya başka bir şeyle ısırılan ye- re mümkün olduğu yakın ve kalp- ten tarafa olmak üzere sıkmalı. Yarayı sıkıp kanatarak bol su ile mümkün olduğu kadar yıkama- İn. Sonra altmış gram temiz suya bir gram Chlorures de chaux ka- rıştırılmış bir mahlülle bol bol sil- meli. Ondan sonra araya acide sa- Heyligüe karıştırılmış alkol ile pan sıman yapmalı. Isırılan yeri kırmızı demirle dağ lamak ta faydalıdır. Portatif eczane Pamuk, idrofil, İngiliz taftası. Küçük şişelerde tentürdiyot, ok- sijene, alkol de Menthe, eter amon- yan, doksan derece ispirto, kolon- YE iye ei (yanıklara kar şı iki pens, bir bistüri, makas İn- / giliz tuzu, aspirin. Eskişehirden geçerken ESKİŞEHİR, Istasyon 11, (Milliyet) — Yunan misafirlerini bâmil olan hust- si tren saat 1,13 de Eskişehire geldi 178 dakika tevakkuf ederek 4,15 te Ankara- ya hareket etti, i M. Çaldaris'in Yanan gazetecilerine söyledikleri ATINA, 11 — M, Çaldaris, Istan- bula hareketinden evvel, Helli kruvazö- ründe kendisine refakat etmekte olan gazetecilere vaki olan beyanatında An- kara seyahatinin iki hükümet arasında yalınz siyasi münasebeti değil, ayni za- tirmek maksadına mebni olduğunu söyle vasi mikyasta bir dostluk imzası hir çok noktalarda, ezcümle Türkiye ve Yunanistanın badema ecenbi piyaslarında birbirlerine rekabet te devam etmeyecekleri tütün meselesin- de teşriki mesaiye imküin verecektir. M. Çaldaris bundan sonra demiştir kiz — Türk » Yunan itilâfı münhasıran M. Venizelosun eseri değildir, Bu itilâ- fın başlangıcı, Müteveffa Mavrokarda- tonun İstanbul sefirliği zamanında baş- lar. Fırkamız daima Türk - Yunan itilâ- fın taraftar bulumuş ve bu sebeple bü- yük harpte bitarflığı tercih etmiş idi. ATİNA, 11. — Muhalefet gazeteleri, kardato'nun İstanbul sefirliği zamanın» dan ve M. Venizelosun bu iti- lâfa Türkiyenin müttefiki bulunan dev- letlere karşı bir vaziyet almasile fasıla verdiği hakkındaki sözleri hayretle karşı Jamaktadırlar. Macar Başvekili 20 eylülde geliyor Ankarayı ziyaret edeceğini yazdığı- vaz Macar Başvekil M. Gömböş teşri Üniversite sılahat Heyetine hücum (Başı 1 inci sahifede) lan “Darülfünun Islahat Komi tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. çıkta kalan hocalar bu heyet azaları" na şiddetle hücum etmektedirler. Bir üniv adrosunun böyle salâhiye- # ve ilmi kıymeti mahdut bir heyete havale edilmesine şiddetle mektedirler, Hattâ Profesör Malehe” in bu işlere karıştırılmadığı, her işi bu heyeti ekseri işlerde sa. ğa söylenmektedir. Profesör M. Malche'i ancak üç #ene tetkikattan sonra im. , dediği de ilâve olun- maktadır. Son zamanlarda ıslahat işleri hak- kında salâhiyettar o makamların hiç izahat vermemesi, üniversite h na bir esrarengizlik atfedilme: bebiyet vermektedir. Yeni çıkan şa- yialar meyanında, işlerin yürümediği, bu sene için bir çok ılahattan vazge- çildiği haberleri vardır. Öğrendiğimi- ze göre mesele bütün bu yanlış şayi- aların aksinedir. Ve ıslahat işleri te- kemmül etmiş ve hattâ kihayete ermiş ör, Kadrolara ve diyer o meselelere karşı yapılan itirazlara ön iyi cevabı verecek olan kadroyu yapan ıslahat heyeti azalarıdır. Şimdiye kadar ya- zılmıyan bir çok şeyleri öğrenmiye mu vaffak olduk. Evvelce hiç izahat ver- memekle tanımış olan ıslahat heyeti azasından bir zat dün bir muharriri- mize şunları anlatmıştır: * — Islahat Beyeti iki ay çalışmış, bu müddet zarfında çok iş görmüştür. Ya pılan itirazların biç biri yerinde d. dir. Yeni bir üniversite kurmak, bir çok ecnebi profesörleri davet etmek, mukavele yapmak kolay iş değildir. Seferberlikte mecburi ve vatani hiz- met olan askerliğe davet edilirken bi- le vatandaşlar ancak bu o kadı manda toplanabilirler.Biz iki ay içinde tam (105) ecnebi profesörle ihzari anlaşma yapmıya muvaffak (olduk. Hattâ Profesör M. Malche bize biraz itidal tavsiye ediyordu. M. Malehe anlattı: İsviçrede Maarif Nazırı iken Stokholm'den bir tek tıp profesörünü İsviçreye davet için senelerce peşin- den koşmuş ve neticede o profesörü bir başka üniversite angaje etmiye mu vaffak olmuştur. (10) ecnebi profe- örle anlaşma yapmamızın sebebi şu idi: Üniversitede 35 kürsüye ecnebi profesörü getirilmesi tekarrür etmişti. Biz, bu kürsüler için en kuvvetli ec- nebi profesörlerden üçer namzet 80ç- miştik. Bunlarm vaziyetini tetkik et- tik. Bir profesör için her şeyden ev- vel lâzmgelen ilmi kabiliyet ve husu- i bir ilmi o adaptas profesörün Tâzımdı. Ve kendisinden şekilde istifade ( edilebilinirdi, burada bir Türk ilmi vücuda getirilecektir. Ecnebi profesörler için şartlarımız ga yet ağır olmuştur. Profesörlerle beşer sene için mukavele imzalanmaktadır. Profesör İstanbula geldikten üç sene sonra türkçeyi öğrenmiş olması mec- beridir. Dördü das satı türkçe yapacaktır. o Bu müddet zarfında türkçeyi öğrenmiyen profe- sörlerin mukaveleleri feshedilecektir. Nasıl ki Türkiyeden ecnebi memle- ketlere tahsile gidenler üç sene içinde o memleketin İisanını öğrenmektedir. ler. Tedrisat olmazsa istif o kadar kuvvetli olamaz. İlk üç sene içinde profesörlere en kıymetli genç- ler muavinlik ve ( derslerin tercümesini onlar takrir edeceklerdir. Şimdi 24 ecnebi profesörle mukavele kat'i olarak imzalanmıştır. Teşriniev- vel başında hepsi gelecektir. Diğer on bir profesörün mukaveleleri de bu- günlerde yapılmak üzeredir. Ecnebi profesörlere (500) lira maaş verile- cek, bu maaşlardan vergi kesilmiye- rek “Kadro yapılırken fesörler itiraz etmiş olabilirler. İsla- yar ve mikyas hocaların yaşları, çalış- ma tarzları, eserleri, fişleri, taharri kabiliyetleri ve bundan sonra çalışıp çalışmıyacak vaziyette oldukları idi. Bazı hocalar vardır ki yapabilecekle- , rini şimdiye kadar yapmışlardır. On- lardan artık fazla bir şey beklene- mez. Kadro yapılırken her hocanın vaziyeti inceden inceye tetkik olun- muştur. Profesör M. Malche hususi olarak bir çok hocalarla görüşmüştür. Her fakültede üçer kişilik bir eksper beyeti teşkil edilmişti. Meselâ Tıp Fa- kültesinde bu heyet Tevfik Salim Pa şa, Neşet Ömer ve Akil Muhtar Bey- lerden mürekkepti.Profesör M.Malche bu eksperlerle hususi olarak uzun u- zadıya görüşmüştür. Eğer resmi gö- rüşseydi, bütün hocalar hakkında sa- mimi kanaatleri öğrenmek kabil ola- mazdı. Çünkü bir çok sebeplerle bes- lenen kanaatler söylenmez ve sakla» nır. Çıkarılan hocaların bazalarının tekrar alınacağı söyleniyor, hattâ ba- zı isimler zil iliyor. o Bu hususta şimdi bir şey söyliyemem; çünkü bu zevat hakkında şahsi husumet veya 'dostluğum olduğuna kanaat getirir- ler. Meselü Tip Fakültesinden Ham- di Suat Beyin tekrar alınacağı söyle- niyor. H Suat Bey en son dakika da kadrodan çıkarılmıştır. Bir çok €- serleri olduğu, şimdiye kadar çalıştı- ğı doğru olabilir. £ Fakat şimdiden sonra çalışarak yeni bir şey ortaya ko- yamıyacağına kanaat getirilmiş ai cak ki açıkta bırakılmıştır. Meselâ çı- kan hocaların âyarmda bir çok zeva- (Başı 1 inci sahifede) münasebetlerimizde tüccarımızın de bu cihazda yer alması ve teşri- kimesaiye biran evvel koşması za: ruridir. Bu zaruret, bizzat tüccar menfaatlerine de uymaktadır. Mühim bir piyasa ve ihracat merkezimizde çıkan ayni gazete- nin bir mütaleasını daha dercedi-; yoruz: “Düne kadar Almanya ile ikti- sadi münasebellerimizde o maruz kaldığımız müşkülât o hemen he- men yok gibi idi. İdhalât ve ihra- catta geniş bir serbesti mevcut ve tacirlerimizin birbirile anlaşmaları çok mühim idi!,, Bu gibi mevzular üzerinde böyle hükümler vermeden evvel biraz çar lışmak, document üzerinde biraz e tüt etmek lâzımdır. Almanyadaki döviz takyidatı yüzünden şemdiye kadar maruz kalınan Oo müşkülâtı, herhangi ciddi bir ihracat firmasın- dan öğrenmekte o kadar (güçlük yar.mı idi? Yeni mukavelelerle bu müşkülât, şimdi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tacirlerimizin birbirile anlaş- ması, eğer ihracatımızın müsait şartlarla yapılması için organize olmaları demek ise, klearing siste- mi buna mani değildir. Fakat ihra- cat tüccarile ithalât tüccarm bi- ribirile anlaşarak Türk parasını ko- ruma kanunu ahkâmını hiçe indir- mek yolları kastediliyorsa bu ge- çitlerin tamamen kapandığını söy- liyebiliriz. Şurası da ilâve edelim ki; kle- aring sistemi sayesindedir ki, kon- tenjan usulü, Türk istihsal ve sana- yi hayatının lı inkişaf ve seyri- ne halel vermiyecek kadar basit- leştirilmiştir. Herhalde devlet, Mer kez bankamız, milli bankalar, Tür- kiyede müesses dost mali müesse- seler, iş adamlarımız, ve tüccarımız elele vererek yürümek mecburiye- ' tindedirler. Müşterek hedefe var- manın, dolayısile müşterek mefaat- leri korumanın başka yolu yoktur. Siirt Meb'usu MAHMUT. Tütün konferansı (Başı 1 inci sahifede) Bey, Iktısat Vekâleti müşavirlerinden, Hakkı Nezihi Bey, Ticaret Odası tet- kikat şubesi müdürü. Yunan Murahhasları: Reis: M. Bak kalbaşı, Aza: M. Rodopulos, M. Gre- goryadi. Bulgar müşaviri: M. Baklaciyeff. . Naki Bey Ankaraya gitti Ticaret Odası İdare Heyeti, dün öğ: leden sonra fevkalâde bir içtima yap- . Bu içtimada Ticaret (o Umumi Müdürü Naki Bey de (bulunmuştur. İçtimada Ticaret Odasına yapılan ba- zı müracatlar tetkik edilmiş | ve icap edenler hakkında müstacel kararlar verilmiştir. Ticaret Umumi Müdürü Naki Bey, içtimadan sonra Ankaraya hareket — — —— * tü müsavi değildir. Hattâ her fakülte. nin de bir değildir. Avrupa Üniversi- telerinde bazı fakülteler çok kuvvetli olabilir, diğer bazıları o kadar kuv- vetli olmuyor. Bir kürsü için k lan bir profesör seviyesi, diğer kürsü için kâfi olamaz. Hamdi Sus Beyin kürsüsü için, Hamdi Suat Bey kâfi görülmemiş demektir. Türlü tür- lü üniversite vardır. Seviyeleri muhte- liftir. Biz kuvvetli bir üniversite yap- mak istiyoruz. Yoksa Hasan da, Hü- seyin de üniversiteye hoca (olabilir ve ders okutulabilir. Her seviyede ü- niversite yapılabilir. ir t “Kadroya yeni alınan profesör mu- avin namzetlerinin kıymetsiz olduğun * dan da, gene çıkan hocalar bahsedi- yorlar. Kadroya aldığımız gençlerin hemen y ın döktofası vardır. Dok torası olmıyanlar da kendilerine veri- len mühlet zarfında tezlerini hazırla mış olacaklardır. Fakat tez yapmak dahi bir üniversite hocası için müspet dü bir şey ifade etmez. Bilfill yeti ile ehliyetini ispat etmesi lâzım- dır. Önümüzdeki sene üniversitenin esas kadrosu hazırlanacaktır. Bu bir senelik tecrübe devresinde muvaffak versitede resmi bir vaziyetleri yoktur. , “lslahat işleri ilerilemektedir. Hat- tâ bitmiş addolunabilir. Her sene ted- Belki bu bi — pi ir le başlar Maarif Vekili dün de meşgul oldu Maarif Vekil vekili Dr. Refik Bey dün üniversiteye gelerek müşavirlik ve idare heyetleri içtimama riyaset e miştir. o Üniversite kadrosunun tam olarak cumartesi günü ilân edilmesi muhtemeldir. 16 eylülde başlıyacak olan ikmal isbtihanları o programları) tespitedilmiştir. İmtihanların bir kas mı tahriri olacaktır. Hukuk Fakülte) sinin akşama kadar tedrisat yapma, esas itibarile tekarrür etmiştir. Yal devam mecburi olup olmıyacağı İnsafsız hükümler

Bu sayıdan diğer sayfalar: