15 Ekim 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

15 Ekim 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İL EEE EE MEAN a e Gk Askeri bahisler (Ceneral Balbo) nun uçuşu münasebe- tle açılan münakaşalardan bir sahife İtalyan hava Mareşalı Balbo- , nun Âmerikaya yaptığı uçuş, as- kerlik edebiyatında bir çok fikirle- Bin ortaya sblmasna sebep olmuş- tur. Bu fikirler çalkantısı hâlâ de- yam ediyor. Şimdiye kadar söyle- nenlerin ve yazılanların içinde, es- ki Lehistan Başvekili ve Harbiye nazırı Ceneral (Sikorski)nin (kor- riyer Varşafski) adir gazetesinde intişar eden düşünceleri, Almanya- ya ve bu münasebetle onun son yıl- larda sıkı fıkı dostu. sayılan İtal yaya olan sevgisinin azlığı dolayı- sile en ziyade dikkati celbedenler- dendir. Ceneral . Sikorski,. makalesine evvelemirde Mussolininin 1927 ha- ziranında İtalyan Meclisinde,uçku- culuğun dev.adımları ile yaptığı inkişaf münasebeti ile söylediği şu sözlerle başlıyor: “Zaferine ve ne- esine gün geçtikçe daha fazla inanmakta olduğum uçkuculuğun sayı itibarile o kadar kuvvetli ve kudretli olmasını isterim, ki onun motörünün gürültüsü bizim yarım adamız üstünde (yükselen bütün diğer gürültü ve patırtıları baatır- sın ve onun kanadının genişliği bütün ülkemiz üstünde güneşi ört- sün.,, (Sikorski)ye göre, Apenin- ler diktatörüsün bu sözleri boş ve masal değildir, bilâkis iş gittikçe | hakikate doğru yürüyor. Sikorski, ondan sonra, İtalyada hâkim olan şu düşünceleri kayde- diyor: “Askeri uçkuculuk, zamanı- muzda biricik bir pusat olup, ça- buk ve kat'i bir zafer ve düşmanın maddi ve manevi yok edilmesi an- cak onun yardımı ile elde edilir. Eskiden esas sınıf ve silâh telâkki edilen diğer pusatlar artık ikinci dereceye inmiş ve bunlar karada veya denizde ancak müdafaa yu- muşu ile iktifa eylemek karşısında kalmışlardır. Zamanımızın saldı. tir pusadı yalnız hava ordusudur. | Bu halde başlı başına ve en kuv- vetli olarak teşkil edilmesi lâzım- gelen bir ordu varsa o da hava or- dusu olmalıdır.,, Sikorskiye göre, uçku tekniğinin pek çabuk ilerlemesi, İtalyada e- sen bu düşünce yellerinin kıymeti- ni ispat etmektedir, Balbo'nun At-| lântik aşırı uçuşu da bunun bir mi- salidir. “Havanın, yelin, sisin, ka- ranlığm, iniş meydanı mecburiyet- lerinin n mahzurlarına galebe edilmiştir. 24 uçkudan ibaret bir filo 2400 kilometre ıraklığa gidip dönmüştür. Gerek malzeme, gerek disiplin ve gerekse pilotçuluk en yüksek derecesine varmıştır, Bu halde yukardaki askeri uçkuculuk nazariyesi, bir savaş halinde boş fantezi olmaktan uzaktır. Bu na- zariye, şüphesiz, son yıllarda İtal- yan halkında yaratılan derin de- Harik Hayat Sigortalarınızı Galatada UNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 Başımı iki yastığın arasına ko- | yup içimi çeke çeke, kana kana, | kimsenin acımasını görmiyerek ra- hat rahat ağladım. ğ er ebay ül. İmtihanlar bitti. Son sınıfa geçtik. Bir ay tatil vardı. Fakat hiç biri- mizin gidecek yerimiz olmadığı i- | çin mektepten bir yere çıkmadık. Ne gidecek yerimiz, ne de gelip arayanımız vardı. Tatilde Müfettiş Beyden bir ha- ber daha bekliyordum. Hiç ses çık- © madı. Kim bilir. Ne işleri vardır. | Beni düşünecek değil ya, , Çocuk- luk işte, Bu kadar iyilik etmesi ne devlet. İ Bi ir kaç kere şehirden epey | uzaktaki Elmalı çiftliğine götürdü. ler. Çiftliğe gideceğimiz . günler bütün derdimizi unutuyorduk. O- rek rada bize ayran, süt veriyorlardı. otaj ağu m tir & ğ ç r arasında şayi olmuş ve şirketin | tar. Kaza Hişikliklere ve Apenin yarım ada- sının coğrafi vaziyeti ile sevkul- ceyş şartlarına uygundur. Eğer İ- talyanın komşuları bu düşünceleri istihfaf ederler ve ehemmiyet ver- mezlerse büyük bir yanlışlık yap- mış olacaklardır.” (Ceneral Sikorski)nin sözleri- ne devam edelim : “1931 de yapılan İtalyan uçku manevraları ve şimdiki (o Ceneral Balko uçuşu, bu bakış nak poktasından, koraşuları için davran işareti olmalıd rr sma ve Almanyanın bugünkü hava güç- leri ve bölünümü itibarile (Amyen- Party © Kiörinbürüirsi >“ Pdrig- nan) hattının şarkında ve cenubun daki Fransız mrntakaları, seferber olmanın ilk günlerinden itibaren, muvaffakıyetli bir surette havadan bombardıman edilmeğe namzettir. Askeri uçkuculuk kendisine mene- dilen Almanya, buna rağmen, üç gün içinde İtalya ile birlikte yürü. yebilecek derecede gizli hazırlık- lar yapmıştır.,, Biz, Leh Ceneralının, Almanya hakkındaki bu düşüncelerine işti- râk edemiyeceğiz. Pek tabiidir, ki dünyanın en kudretli sanayiine ma lik olan Almanya, Versaille zincir lerine rağmen, sıkışık bir zaman- da, havada mücadele edecek vası- taları yaratabilir. Fakat, (Sikorski) cenaplarının dedikleri kadar çok değil. Bilâkis, Fransa, hava kuvvet leri itibarile bugün © yer yüzünde leri gelen bir memlekettir, Bu- nun hakkında Milliyet sütunların- da bilmünasebe bir kaç defa yaz- dık. Bundan başka, Lehistan dahi havacılıkta çok ün almış bir ölke- dir. Lehistanda bügün altı uçku a- layı ve bir deniz uçku mev- cuttur, ki bu kuvvetlerin üçte iki- si Alman hudutları civarmda yer- leştirilmiştir. Bugün her türlü mâ- nâsile noksansız olarak en aşağı 600 modern Leh uçlusu - Alman şark hudutları civarındadır. Bu itibarla, bugün için hava kor- kusu Fransa ve Lehistan için de- gil, bilâkis İtalya ve Almanya için yarittir. Fakat Leh O Ceneralmın kendi memleketi hesabına bu tarz- da ler yürütmesini mazur görmelidir. Çünkü bu hareket tarzı yeni bir şey değil, siyasetin çök es- ki bir kaidesidir. Bu münakaşalardan bizim çıka- racağımız istifade ise, uçkuculuk hakkında mütekâmil o memleket- lerde beliren yeni düşünceleri ve İtalyan uçkuculuğunun vasıl oldu- ğu ilerlemeyi ve —İtalyadan daha kudretli ülkelerin bile ona verdik- leri kıymet ve ehemmiyeti öğren- mekten ibaret olacaktır. CİNOĞLU ve Otomobil “Ünyon Hanında Kâin “D, grupuna dair Vitrinde tek bir harfin sırt sırta, koyun koyuna, dudak dudağa ver- miş bir sürü şekilleri: D, d,d,..d, Ben bunları görünce arkadaşla- ra: — Hadiyin o çocuklar girelim.. Dedim, baksanız a, “dal,, yazıyor! Salonda, şüphe yok ki samimi bir sanat havası esiyordu. Herkes biribirine “d,,leri gösteriyor. Ga- zetecilerden biri sordu: — Bu d lerin kovalaşması neye işaret acaba? Elif Naci, gülerek cevap verdi: — Anladmız mı, ak üstünde ka- ralar, biribirini kovalar!,. Desenlerin önündeyiz.D grupu res samları, alışılmamış (obir vadide furça oynatıyorlar. Herkesin gitti- ği yolda yürümekte sanki ne zevk var? Modern resim, belli ki gözlerden ziyade,kafaya hitap ediyor.Bunun için de temaşa zevkimizi pek ok- İ şamıyor. Fakat buna mukabil bizi düşündürüyor. Ressam, objektif gibi, gördüğünü ( çizdikten sonra desenle fotoğraf arasında ne fark kalırdı? Sonra bir şey dalia var: Acaba, her anlaşılan şey, mutlaka sevilen şey midir? Bence hi öyle değil. Anlamak, ortada sır namına bir şey bırakmaz, sanat eseri dai- ma bir parça müphem olmalı, çıp- lak hakikatlerden hangimiz hoşla- nıyoruz? Şurada gördüğümüz iğri burun- lu ve çarpık ağızlı resim, bize şim- dilik tuhaf, hattâ mânâsız gelebilir. Fakat kim temin eder ki bu çarpık resimde bir gün en canlı mânâları bulmıyacağız? Ziyaretçilerden yaşlı“ “bir gat, Stilo kalemile çizilmiş bir * desene bakıp bakıp (O başını salladıktan sonra, yavaşça yanındakinin kula. ğıma iğildi: — Bu ressam, evli galiba! Öteki sordu: — Nerden anladın? Elile gösterdi: — Baksana bazı resimleri, ço- cuklarına yaptırmışt,.. Alayı daha ileri götürenler var. Birisi, harıl harıl soruyor: —Yanılıp ta buraya gelenler, çıktıktan sonra resim seyretmek i- çin nereye giderler? “D,, grupunun da, “tarzı selefe takaddüm eden ” her yeni çığır sa- hibi gibi böyle iğneleyenleri, hat- tâ neşterleyenleri siri; olacak, Hep- sine katlanmak gerek. Kapıdan çıkarken birli yüksek sesle: —“D,, grupu da nesi? “Deliler, diyip işin içinden çıksalar ya.. Di- yordu. Bu zat, dile başlıyan birde “dâhiler,, olduğunu © unutmuştu. Bugünün delileri, (o belki yarının dâhileridir! M. SALÂHADDIN Şişlide satılık ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. Müracaat: Milliyet N, B. 6981 Akraba ve nişanlı Cevat Baki, sevda siyasetinin gâva- mızına vakıf bir gençti. Öyle bir değil, beş kadı den idare etmesini bilirdi. İşin inceliğini tamamiyle kavramış, çok tecrübeler geçirmişti. Sevgililerinin dost, ahbap, alraba olmalarına çok dikkat ederdi. Randevü- lerinde semt gözetir, gideceği, oturaca ğı, geçeceği yerleri © günün siyasetine göre intihap ederdi. Bi bile hesabında yanıldığı gö- rülmemişti. En müşkül, muhataralı bir vaziyete düşse, ne yapar, yapar, bir kulpunu, kolaymı bulur, keçesini sudan çıkarır, masum bigünah olaverirdi. Arkadaşları onun maharetine hay- randı, Başları sılaya gelince, ona akıl danışırlardı. Cevat Baki nasihatleri ve tavsiyeleriyle ne kadar arkadaşını kur- tarmıştı. Cevat Bakinin sakine sadece idare de değildi. Bir kadını ne kadar kolay el- de ederse, o kadar kolay da pasaportu- nu verirdi. Onun sevda siyasetinin tabirleri do vardı, Meselâ sorarlardı; — D... Hanım ne âlemde? Cevat Baki omuz silkerdi: — Daha henüz berhayat.. Bunun manası: «Daha münasebeti- miz devam ediyor» demekti. — Şimdilik tebdilihadava! Bundan muvakkaten darğınlık anla- | gilırdı. — Geçen gün bir temiz yıkadım. Yani'kavğa ettik, ağzının payini ver dim. Arkadaşları da yavaş yavaş bu lisa na alışmışlardı. Bu ıstılahların çok fay- daları vardı. İstenilen yerde, istenilen sey söylenilebilirdi. Pot kırma tehlike- si yoktu. > Cevat Baki her maceraya, mündele halleder gibi, malüm ve meçhulleri he- sap ederek atılırdı. Fakat atıldığı macera, onu mutattan fazla düşündürmeğe başlamıştı. Şahendeyi atlatmanın zamanı gel. mişti. Fakat münasebetleri fazla uza- mıştı, Yalnız ona karşı zaafı vardı. Ne- dense yakadan silkip atamıyordu. Şahende genç, güzel, cok güzel bir kadındı. Cevat Bakinin, onu da emsali misillü atamaması pek sebepsiz değil- di. Şahendenin şirretliğinden, bir roza- det çıkarmasından korkuyordu. Şahen- de yapar mı, yapardı. Cevat Baki eski komşusu Celileye tesadüf etmişti. Birbirlerini o görmiyeli Celile öyle değişmiş, öyle güzelleşmiş- ti ki; Cevat Baki Hayretinden donup kal aştı. Celilenin vaitkâr nazarları Cevat Ba kinin kalbine işlemiş, damalarında ar- zunun ateşi alev alev yanmıştı. Bu zamanda rezalet miami <i. te istemezdi. Fakat ren Celileye yanaşmak abi değ değil Cevat Baki bütün maharetini kalla- mıyor Şahindeye hissettirmemek için şeytani plânlar kuruyordu. Cevat Baki Şahendenin tavırlarından gn il De sezmiş- Bakışları manalı, hattâ müstehzi, Sözleri de bakışlarından daba daba manalı ve #malı idi, Cevat Baki yakında bir fırtınanın kopacağını, kopmak üzere olduğunu his geçebiliyordu, ne den!., Celile çok hasone bir kadmdı. Ce vat Bakiyi cidden seviyordu, ona haki- katan düşkündü Şahendenin aşkı da cali de değildi. O da Cevada bütün ru- durup oturamıyordu, Fırtınayı kazasız, belâsiz savabilmek için tedbirler arıyor, yönler düşünüyordu. Cevat, Şehende ile Cehlenin karşılaş tıkları zaman, olacak sahneyi gözünün önüne getiriyor, tüyleri diken w ye Celile muhakkak, düşer, bayılır, bel. ki de tıkanır, ölürdü. Şahendenin de ya ralı bir kaplan gibi rakibesinin üzerine atılacağı şüphesizdi. Cevat o vakit ne Hep bizim ağılları hatırlıyordum. Kır, dağlar, bahçeler o kadar alış- tığım şeylerdi ki, yalnız hasretini İ çektiğim kulaklarım o kadar a- lıştığı suların şırıltısı idi. Kaç geceler bizim kasabanın o coşkun sularını rüyamda gördüm. Suların sesine o kadar hasretim ki on beş günde bir girdiğim mektep | hamamında saatlerce sularla oynu- yor, dolu tası yukarıdan boşaltıp akan suyun sesini kana ni din. liyordum.. Suların sesi, Kasabanın sesi, Mes'ut günlerimin sesi. Bu sese o kadar alışmışım ki su- rahiden bardağa su boşaltırken bi- le içim titriyor. Çiftliğe giderken bir dere var. Köprünün olduğu yerde kayalık- lar arasmdan geçerken o okadar hafif bir şırıltı yapıyor ki. “durup dinliyorum. Annemin ninnisini, Emine kadı- nın masallarını hepsini unuttum. Fakat suların sesi kulaklarımdan itmiyor. Bana öyle geliyor ki o se- iğim gün eski saadetimi bula- cağım. Bizim bir şeyden haberimiz'yok. | dı Muharebe bitmiş. Bunu mektebin ambar memuru Aziz Efendi haber verdi. — e müjde, sulh oldu. Anlattı. Gazetede okumuş. Şe- hirde herkes neşe içindeymiş. As- kere gidenler evlerine dönecekler miş. Aziz Efendi gülerek ilâve etti: — Eh, artık sıkıntı da bitti-işal- lah. Müdür Beye söyliyeyim. Emir versin de anbardan şeker çıkarayım. Bu akşam bir tatlı yi- yin. Demek harp bitmişti. Herkes evine dönecekti. Sıkıntı Bizim kasabayı düşman basmış- tı. Acaba bir gece içinde kapısını Vurup çıktığımız evimiz ne olmuş- tu, Mektebe kaydolurken nereli ol- duğumuzu, anamızın, * babamızm İ Zıgananın dumanlı tepelerini adını hep yazmışlardı Acaba hü i İç bizim işimize bakacak mıy- abide beş yüz koyunumuz ! kalmıştı, Sekiz gözlü evimiz eşya- | dolu idi. Bunlar kaldı mı acaba? . ; O gece mektepte de şenlik yapıl- ir, Müdür Bey emir (e vermiş, bize akşam yemeğinde tatlısı verdiler, Belki altı (o aydır böyle şey görmemiştik. Müdür Bey o gece çok neşeliydi. Y. de hiç yanımızdan ay- | rılmadı, Kim bilir şehirde, evlerde herkes ne kadar e; iyor. Müdür Bey fkkekelden haber | alınmadığını, yalnız ajansın mü- tareke haberini verdiğini söyledi. Gece nöbetçisi coğrafya muallimi Kâmil Bey O Almanların nihayet | mağlâbiyeti itiraf ettiklerini söyli. yordu. Müdür Beyle konuşurlarken: — Bakalım ne ainönki Diyor- lardr. Sulhten sonra ne olabilirdi. Ya- kan, yıkılan, ölen ( geri gelmiye. | cekti. Fakat kalanların rahat ede- | cekleri şüphesizdi. | Kasabamız ne halde idi acaba? | le göreceğim geldi ki! O gece su- ların sesi kulaklarımdan gitmedi. © yazıldığını, o taraf ahalisinin dev- İ yapacaktı? Hangi tarafı iltizam edebi- Tirdi? Celileyi de, Şahendeyi de tanıdığına, | tanıyacağına İâhet ediyor, başmı yum- rukliyordu. Hafta içimde her türlü ihtimalleri gö ze alıp, uzun tertibattan sonra Ceileye randevü vermişti. Taksim in tenha bir köşesinde buluşacaklardı. Cevat, sabahleyin evden erken çıkmış tı. Hep aksi istikametlerden dolaşarak, bahçeye gitmişti. Oturdu, bekledi. Ne- den sonra Celile gelmişti. Cevat, ona meftun ve hayran baktı, kaldı. Celileyi hiç o gürkü kadar güzel, şık, zarif, alımlı görmemişti, Giydiği kos- tüm tayyur o kadar şıktı ki, Cevat ka- dm , tuvaletinden fazla anlamamasına rağmen takdirden kendini alamadı. Yanyana oturdular, tatlı tatlı konuş tular, Cevat, Celileyi oradan alacak, da ba gizli bir yere götürecekti. Celile bir az müstağni davranıyordu. Fakat Ce- ik lâ razı olmuş gibiy- di, Cevat garsonu çağırdı, hesap görü- yordu. Birdenbire elindeki cüzdan yere düştü. Rengi sapsarı oldu. Celile İn sordu: Cevat Baki cevap veremedi. Ne söy- liyebilindi? . Şahende bahçenin kapısın- dan girmiş, ağir ağır onlara doğru ge liyordu. Cevat korktuğuna uğramıştı. Mu- kadderata baş eğmekten başka çare kal mayordu. Şahendenin dudaklarında intikam alan insanlara mahsus keyifli ve müs- tehgi bir tebessüm vardı. Cevat Baki ayağa kalkmıştı. Şahen- deyi tanımamazlıktan gelemezdi. Celile için: cAkrabam» der, belki bu suretle tehlikeyi atlatırdı. — Büyursunlar Hanımefendi. Şahendenin ağız açmasına vakit br- rakmadan: — Celile Hanımı takdim edeyim, akrabamdırlar... Şahende Hanımefendi... Şahende, bu masala inanmış görün- #hiyordu. Yalniz o, Cevat Baki ile meş- gul “değildi. Ona ehemmiyet vermiyor. du, Nazikâne bir tavırla Celileyi selâm- Tadı; — Teşerrüf ettik efendim, dedi. Cevat Baki bu zarifane mukaddime- nin bir facia ile nihayet bulacağına ka- nidi. Netekim Şahende, gözlerini Celi- leden ayırmıyordu. Cevat Baki, hele candan hemen düşüp bayılmak üzerey- Mi; ör Celileye biraz daha yak- Taştız — Nişanlımı takdim ederim Hanım- efendi. Cumhuriyetin 10 uncu Yıldönümü bayramı için Cümhuriyetin 10 uncu yıl dönümü bayramı münasebetile | yapılacak şenliklerde muhte- rem halkın üç gün şehirde gi- | dip gelmelerini kolaylaştırmak için Tramvay Şirketi 29, 30 ve 31 Teşrinievvelde şu tenzi-' Tâtlı arifeyi tatbik edecektir: 1 ve 2 kıt'ada kesilmeden devam eden güzergâh için Lin ci mevki 6 kuruş; 2 inci mevki: 4 kuruş. 2 kıt'adan fazla kesilmeden devam eden güzergâh için 1 inci mevki8 kuru; 2Zinci mevki 6 kuruş. Bu tarife, bazı kısım bilet Bir kaç gun sonra GE Kilidi ri çoğaldı. Fakat İstanbuldan ge- len havadisler pek iyi değildi. Her gece nöbetçi muallimin" etrafına toplanıyor, haber soruyorduk. Ecnebi devlet zırhlıları İstanbu- la gelmişler. Karaya asker çıkar- mışlar. Daha başka yerlere de çı karacaklarmış, Bunun ne demek olduğunu Mü- dür Bey anlattı: — Galip gelen devletler sulh im za edilinciye kadar mağlüp tarafın silâhmı alır, istediği yerini işgal eder. Sulhten sonra geri verirmiş, Bir gün Müdür Beye kasabadan haber almak kabil olup olmadığı- Halbuki coğrafya mu- allimi bir gün bana Erzurumun Er- İ menilere bırakılması için yazılar letlere müracaat edip buna razı ol- larını söylediklerini gaze- teleri göstererek anlattı. Mektepte Erzurum tarafından kırk elli kız vardık. Hepimizin kö- yü ayrı ayrr, fakat bep o taraflı i- dik. Ayşe ile ( dertleşirken bir gün mektepten kaçıp Erzuruma gitme- yi düşünüyorduk. Oraya gidince Herkesi kahkahadan çi bir film BAB (ÇAPKIN - KÜ Oynıyan: Şen Şuh| ANNY ONDİ Pek yakında : MELE| sinemasında ( (86 : SARA (Eski Glor| sinemasmda Joan Crawford - Robert Montgol Nils Asther ve Lewis S Asri hayatın fevkali muhteşem bir sahın musavver S'O-N “Ke filminde bütün seyi teshir ediyorlar, 3 Ö“Z““-B ALLAH Şimdiye kadar. hiçbir kazanmadığı rağbetle | ir, İ F Son gününden isti diniz İPEK SİNEM Bu gece : Darülbeda HAZIM B bizzat sahnede şen we sanile bir filmin nasıl ç ğini anlatacak ve film şarkılarını söyliyecektir. er KA ear ir ISTANBUL BELEL gtlilliy Arm umdesi “MİLLİY ABONE ÜCRETLE Türkiye içim Hi LK 3 aylığı ME & e 750 ye 4 — Gelen evrak geri verilmez. — geçen 10 kuruştur — matbaaya mit üşler için BUGUNKU H Yeşilköy askeri rasat merk malümeta ve sakin olârak devam edecektir. Dün hava tazyiki 761 milim) caklık em çok 22, en ax 9 kaytedilmiştir. lerde mutat ücret üzel yüzde 33 e kadar çıkan| lâde bir tenzilâtı ihti mektedir. nasıl olsa kasabamızı bi Kim bilir belki ailemizden lan vardı. Belki de evlerin mamış, bahçelerimiz hara mıştı. Zaten mektepte ©: kalmamıştı. Ambar memuru Aziz Efi allimlerin o ay maaş al rını, tahsisat ği ini Eri tısı çekeceğimizi söyliyord Hani sulh olunca her haline gelecekti. Mektepte dersler gevşe! bütün hevesimizi örgü vel verdik. Ecnebi zabitlerinin S dar meki ak çarşıya giden Aziz nd rında tercümanlarla bir ki zabiti gördüğünü söyledi. Demek daha sulh imzâ mis, Fakat küçük aklımız 5i Anadolunun göbeğinde bitleri gezerken sulh olac. bul etmiyordu. Bir sabah henüz yal de idik. | Hattâ Huriye Hamm $ y alamayan bir kaç lalarını sarsıp yili Birdenbire aşağıda bir! oldu. * 4 (Bite zi

Bu sayıdan diğer sayfalar: