20 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cenap Şehabettin hakkında edebiyat adamları e.bette başka başka düşünecek lerdir, Fakat ona karşı hekimlerin duy- üphesiz, bep bir örnektir: O bü- yük isimle iftihar etmek. Bu iftihar, hekimlerin arasından biri- nin şiir yi i bir isim yapabilmiş olmasından dolayı, | mesleki bir o gurur değil, tıp ilminin umumi kültüre çok yaradığı Cenap Şe- habettin ile bir defa daha sabit olduğu için, bir duygudur. Cenahın hayatı, çalışmada usulü bir gün tetkik edilecek (olursa, tıp ilminin onun üzerinde nasıl tesir et anlaşıla caktır. Kamusları arayarak, şiirlerinde i- şine yarayacak © kelimeleri toplaması, daha sonraları — başka bir o şairimizin dediği gibi — “tek taşlara benziyen pa- belki bir gün, teşrih bıçağile diseksiyon yapmağa ben- zetilecektir. Cenap gibi, hekimlikten edebiyata geç- | miş o'an Lti ör ü kendi ken: malla beraber, umumi terbiyem arasında iğin eksik olmasını — ister il ahlâk ve düşünmek bakım- larından, güç ve sert, fakat kuvvet verici bir mekteptir.... Teşrih salonunda ve has- tahanede çalışmış olmak iyi bir şeydir., demişti, üyük tenkitçi Lainte - Beuve'de Lit- tröi tahlil ederken her | işinde çalışma usulünü bekimlikten aldığını görmüştü. Bu tenkitci zaten kendisi için de, en kıy- metli malümatını bekimlikten kazandı ğine söylerdi. Cenap Şehabattin'in de, Littr& gibi, lü- kazanmış olduğu kadar yardımı olduğunu olurdu. Fakat bunu düşünmüş olmasını tah- min edemiyorum. Çünkü o, gire ve ede- bivata hekimlikten e geçmiş olmakla be- raber, bekimlikten ve ilimden mümkün bize anlatmış hur bir makelesinde O makalede kitabı edebiyatı iltihabı kuse bane tercih ettiğini kendisi söylemişti. Zaten onun hekimlikten çok uzaklaş- tığını anlamak için, kendisinin bunu yaz- masına da lüzum yoktu. O nefis Avru- pa mektuplarının birinde temellül keli- mesini millileşme mânâsında, dil erbabı- na peşkeş çektiği vakit bu tabirin hekim dilimizde, fransızca agitation mukabili o- larak çarpınma demek olduğu hatırma gelmediği, hekimliğin tstılahlarına varın. caya kadar unuttuğu anlaşılmıştı. olması, mazımda ve mesirde o güzel i dirmiş olen büyük şair ta lidir ki, bir ayıp sayılamaz. Fakat disinin niçin bekimlik etmediğini anlat- mak istiyen o makale, Cenabm, hekim- likte esas olan, “hastalara karşı sadakat,, duygusunu da kaybettiğini göstermişti. Cenabı Şehadettin hekimliğe Moliâre'in ların hekimlikten kadar olsun “hastalara karsı sadakat” gös termesi lâzımdi. İlimdeki tetebbü derecesine | gelince, bunun en güzel misali, buğünlerde yeni- çıkarılan don meydana (Elhamı şita) amanzumesidir, çiçekler üstünde: “Ufacık bir çiçekli yelpaz Tel, Beyoğlu : İttihadı Milli ttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hahında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. MİLLİYET SALI 2) Açan ve “uçarken düşüp ölen kelebek” cinsleri — hayvanat ilmine göre — ma yıs, haziran, temmuz ve ağustos aylarım- da meydana çıkarlar. Onun için ölü ke- lebek üzerine kar yağdırmak sadece gü- zel bir şiirdir. Bunu elbette kendisi de bilirdi İlmi olmıyan mısraları yazmış olması belki i- İlimden de uzak kalmak, yalnız şair ol- mak istemesindendir. ç Littvâ bir taraftan edebiyat yazıları, lügat yazar, bir (o taraftan da oturduğu, Parise yakm, köyde hekimlik edermiş. Cenap ta Bakırköyünde öyle yapmış ol- saydı onun iğinden, müstehzi zekâ- vakit kaybettirmemiş Insan Litterâ o kadar çok ve yacak yazılar yazmakla beraber,bir taraf- tan da hekimlik yapabilmiş o olduğunu düşününce, istiyenler için, vaktin hesa- bı olamıyacağıma inanacağı geliyor. Vakıa hekimlik meslekinden hoşlan- mamak mümkündür. Fakat Cenap hekim- likte kazanmış olduğu bilgileri edebiyata götürmüş olsaydı, Türk diline ne kadar büyük hizmetler yapmış olurdu. “Hac yolunda, kitabını yazdığı vakit kitaba in gibi bulurlar, O cüceyi yaratacağı yerde Zo- la'nm Rougon - silsilesine yap- ğı gibi tıbbi bir meseleyi romanla tef- sir etmiş olsaydı, — hekim olduğu için, Zola'dan belki daha ziyade muvaffak o- lurdu. Onun gibi ilmi, bakikatte vardı- İt yerden daha ileride gösteremezdi. Hekimlik meselelerini edebiyata gö- türmüş olan garp O romancıları, tiyatro müellifleri — meraklı o mevzular bul rak — hem dillerinin edebiyatına, hem de, bu meseleleri edebiyat sayesinde gü- zel izah ettikleri için, halk bilgisine hiz- met ediyorlar. iyeti ile, bütün yazı- Cenap gazete bile, Elhanı şita'yı yazarken: Bir tudei zılali siehrengü nalimit simdil onu ezber. mecbur oluyor. Bizim seki © hekim ve den Şani zade hat edebiyatta arir- tokrat olmak, diğer | taraftan herkesin anlayabileceği surette yazı yazmağa mar Bi olamıyacak gibi geliyor. Onun tarih kitabı da enmekân- da saklanabile, güzel sanat eseri olduğu halde, bütün hekimlik toplamış olan büyük kitabı bugün- 4887. 636 Yıkılan Bir Kalp Yazan: Stöfan ZWEİG Tercüme eden: İsmail MUŞTAK 3 şeyle alâkadar olmuyordu. Bir a- ralık sofrada bulunanlardan biri tesadüfen onun Yüzüne (o bakacak olursa gözlerinin hiç bir şey görmi- yen bir ölü gözü gibi sabit. İarı karşısında elemli bir his duyu. yorlardı. v - İhtiyarın gittikçe artan bu garip belleri yabancıların bile dikkatini celp etmeğe © başlamıştı. Dostları yolda ona tesadüf ettikçe yan göz- İe onu gösteriyorlardı. Memleketin en büyük zenginlerinden biri olan Salomon şimdi dıvar kenarlarından bir dilenci gibi (şapkası çarpık, paltosunun üstü sigara | küllerile dolu, her adımda sendeliyerek, söy- İenerek geçiyordu. Yolda birisi se- lâm verecek olsa ını kaldırarak ürkek nazari yor, birisi durup bir şey söyliyecek olsa san- ki bundan bir mânâ cıkarıyormuş gibi gözlerini onun yüzüne dikiyor, © kadar ki elini sıkmağı bile unu- tuyordu. Bazı kimseler bunu ihtiyarın sa- gırlığına hamlettiler: defa söyledik, bir daha tekrar ediyorlardı. Halbuki ihtiyar yahu- di sağır değildi, pek âlâ işitiyordu, fakat, içi uyuyordu, bir muhavere- nin ortasında bile kendinden geçe- rek dalıyordu. Bu uykudan, bu dal- gınlıktan kurtulmak için bir parça zaman geçmek ( lâzımdı. O vakit söner gibi oluyor ve b'rham ede muhavereyi durdurarak ye- rinden kalkıyor, muhatabının hay- retle baktığına imi deliye sendiliye çıkıp gidiyordu. Böyle zamanlarda onun karanlık bir rüyadan çıkarılmış, yahut zih- nindeki bir meşguliyetin bulutları arasından sökülüyormuş gibi bir hali vardı. Onun nazarında insan- lar mevcut değil demekti, kimse- den hal ve hatır sormuyordu. Hat- tâ kendi evinde kendi — karısmın meyus tavrma, kendi kızının hay- retle sorduğu sunllere bile dikkat etmiyordu. Ne bir gazete okuyor, ne bir muhavereye kulak veriyor. SAFİR Kendimi üşütmüşüm... Beni o kadar çabuk elense edip sırtüstü yuvarladiki, hâlâ adını öğ- renemedim: Grip. Enflüenza Ispanyol nezlesi ?.. Paçavra hastaj- li Belki hiç değil, belki hep si. Bildiğim bir şey varsa, üzerin- den dört gün geçtiği halde parma- ği kımıldatacak halim yok. Ök- sürürken o ciğerlerim sarsılıyor. Gözlerimden şakır şakır yaş dökü- Tüyor. Dışarıda kar, buram buram ya- ğarken ben günlerce sıcak odanın içinde ıhlamur içip buram buram ter döktüm. Arasıra kendime geldikçe sokak- ta, tahta kızaklarla buz (üstünde kayan rdum. İm- renmiyor da değildim hani.. O ka- dar se im “kar,ı, Ooböyledört dıvarın içinden seyretmek doğru- su gücüme (gidiyordu. Malızun, pencereden bakarken," kapı çal dı. Birinin beni görmek istediğini haber verdiler. Bizde (görülecek hal yoktu ama, gelene git denil- mez ki.. “Buyursun|,, demeğe mec- bur olduk. O da biraz sonra bu- yurdu: — Geçmiş olsun, neyin var? —Hastayım! — Ne oldun böyle birden bire? —Birden bire olmadım ki.. İl kin hi eği hafif bir gıcık. ba- şımda küçük bir ağrı. beli belirsiz bir halsizlik. Derken sırtımıza çö- küverdi. — Kendini üşütmüş olacaksın! — Bilmem.. Belki de. — Evet, Evet.. Muhakkak üşüt- tün. — Olabilir... ,— Hâlâ mıemin değilsin? Be- sm tecrübem var. Üşütme, böyle olur. — inandım! © — Inan ya.. Bir tarihte ben de üşütmüşüm. Tamam yirmi gün yat- tım. Artık dayanamadım: Ben nasılsa kendi imüşüm. Bir de sen, ayrıca ni- çin üşütüyorsun? Sıcak (o birlâfm yarsa, anlat ta dinliyelim!. M. SALAHATTIN Dr İHSAN SAMI ÖKSÜRÜK ŞURUBU Öksürük ve nefes darlığı boğmaca ve kızamık öksürükleri içinipek tesirli ilâçtır. Her öczanede ve ecza depo- larında bulunur. 12834 Dr. IHSAN SAMİ İSTAFİLOKOK Aya istafilokollardan mütevellit Lergen- lik, kan çıbanı, koltuk alti çıbanı, be- İİ arpacık) ve bütün cilt hastalıklarına karşı pek tesirli bir aşıdır. Divan: yola No. 189. 12833 giilliyet ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye içim Hariç işim LK L Gelen evrak geri verilmez.— geçen süshaler 10 kuruştur.— Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete mü- temiz ş kaplıyan kayıtsızlığı, velev bir saniye için ol. sun, hiç bir kelime, hiç bir sual ile bozmuyordu. Onu en çok alâkadar eden sey kendi işleri, kendi tica- reti olduğu halde buna yabancı kal mışti, Bazan mektuplarını imzala- mak için yazıhanesine gelir, hissisz. bir tayır ile masasının başma otu- Tur, mektuplar dosyasını açar, fa- kat bir saat sonra imzalanmış mek- tupları almak için gelen kâtibi onu bir saat evvel bıraktığı vaziyette, hiç okumadığı o mektupların kar. şısında, boş nazarlarla rüya içinde bulurdu. Bir müddet böyle devam ettikten sonra artık yazıhaneye gi- dip gelmenin bir faydası. olmadı. ğını anlamış, nihayet işine de git- mez olmuştu. Ancak bunların hepsinden ziya- de dikkat ve hayreti celp eden ci- het o güne kadar ibadet yerinde gö- rülmiyen ihtiyarın birden bire din- darlığa hem de koyu bir dindarlı- ğa sapması olmuştu. O vakte kadar başka her şeye lâkayit olan, hiç bir zaman yemeklere ve randevulara vaktinde gelmiyen ihtiyar şimdi hiç bir ibadet zamanını geçirmiyor. tam saatinde orada başında siyah ipek takke, omuzlarında dua man- tosu, bir zamanlar babasının durup LA Kadın ve para adan — Anto- —rFı Bilmiyorum nasıl oldu da bir iş i evinde ziyarete gitmiştim. Kendisi yoktu, Karısı Antonette beş dakika 0- turup nefes almaklığım için hayli 15- j ahaettik. Genç bir araya tıları anlı toinette önümden geçti. Levent enda- mi dikkatimi celbetti. Çıkarken gayri ihtiyari kolumu beli- ne dolamışım. Hattâ kucaklaştık ta.. O zaman genç kadın bana döndü: — Oh, Maurice, dedi, Çıkarken, kapıda bir Allaharmar ladek güzelliği olur ya. İşte bu sera- da ertesi gün kendisinden randevu aldım. Antoinette randevuyü verdik- ten sonra ilâ tti: — Vallahi, biz deliyiz. r.. O taribte Antoinette otuz yayında idi, şimdi otuz beş var, Fakat les t ve mevzun vücudündi de- #işildik yok. Beş senedir haftada iki üç gün buluşuyorduk. Bir odasını ki- raladığımız ev sahibi hiç te fena bir kadın değildi. Kışın biz gelmeden evvel #obamı- 31 yakar, her şeyimizi hazırlar ve bi- Zi rahat bırakır, giderdi. Birbirimizi büyük bir aşk ve mur- Sadece kendi. zevkimiz. duk ve bu da artık bir itiyat haline girmişti. Artık ben başka bir kadın düşünmiyordum. Randevusünü kendi ni ağır satmak istiyen kadmlar gibi biç bir çün aksattığı olmamıştı. Bir gün gayet tabii bir tavırla ba- na dedi ki: ği de Tüzerinde kendisi- yakışan bir tuvalet var dı: i — Nasıl beğendin mi? Diye sor- du. — Elbette, dedim, güzele ne ya- kışmaz? Fakat bir mesele var, ya ko can farkma varırsa... — Hiç te farkına varmaz, O şim- di hep kendi işlerini düşünmekle meş ğal Bir iki gün sonra gülerek anlattı: — Farkma varmaz, diyordum ama, vardı £ — Ne diyorsun? — Evet, bende eski bir elbiseyi boyacıya verdiğimi söyledim. Ne de- se beğenirsin? Boyalı bir elbise için boya parasına âcırmış. İşte o da böy le bir adam.. Artık © gündenberi. Antoinette benden para istemeğe alışmıştı. karpine, eldivene, şapkaya ihtiyacı olduğunu söyler; iki yüz, üç yüz, beş yüz, gelişi güzel para isterdi. — Ben senden sıkılmıyorum, der- di, çünkü istediğimi yapacağını bili- yorum. d — Canım, ben de sana bir şey söy — Ah, eğer beraber evlenmiş olsa idik, kim bilir bana ne tuvaletler yap tırırdın? — Öyle amma ben neye şaşıyo- rum, biliyor musun. Nasl oluyor da kocan, bunların hiç birinin farkına varmıyor? — Kocam mı? O öyle adamdır ki, dönüp te bakmaz bile.. Kendi işlerile o kadar meşgul ki, Bir yılbaşı arifesinde benden tilki derisinden boyun atkısı istedi: — İyi amma, dedim, kocan boy- munda iki üç yüz liralık bir boyun at- kısı görürse, bu sefer muhakkak şüp helenir. — Sen merak etme,. Ben ona uy- duracak bir masal bulurum. > O zamandan itibaren, mühendi- sin de bu işlerde bir şeriki cürüm ol. düğene Bir Ped i tahavvüllerin içindeki geli ne cidden çok Yarın akşım ARTİSTİK S Yeni lüks filminde görünecektir. Şehrimizde senelerdenberi ERKE Mevsimin en eğlenceli komedisi Baş raldee MEG icabı kendisile konuşuyordum. Artık | Antoinette benden para istedikçe, | ses çıkarmadan veriyordum. Fakat i- çimde şu kanaat vardı ki, muhakkak kocası da b uparalardan istifade edi yordu. Belki de karısmın bir başkasi le münasebetini biliyor ve işi bozma- mak için şöyle düşünüyordu: ! — Madem yu budala herif, ka rm ber istedi apıyor, ses çi- | değildir. Böyle gitsin bakalım ne olur? , Bir gün mühendisi berberde gör- müştüm. Hafif tertip şöyle yokla- mak istedim: , dedim, sizin Madam ha. amma şık geziyor ha. O da hiç istifini bozmadan cevap verdi: — Eh, dedi, şimdi işler biraz açıl dı. Karımın tuvaletine de beş on pa- ra çıkıyor. Bunu Antoinette'e anlattığım za- man gülmekten katıldı: — Budala, dedi, geçen defa üç yüz frank verdi. Bütün bunların üç yüz frankla olup bittiğini zannedi- biç bahsetmemiştin. — Ne diye bahsedeyim. Nihayet kocam değil mi? Karısına pra ver: mez mi? Bir müddet daha böyle geçti. Ka Tı koca anlaşmış değiller miydi? Ya- hut Antolnette hem kocasından, hem benden para sızdırıyordu. İşte oka- dar. h verdiğim paralara a» “emiyordum. Çünkü bu kadm hakika ten hoşuma gidiyordu. Hiç bir arzu- ma muhalefet etmiyordu. Böyle tatlı tatlı geçinip gidiyorduk. Beş sene kendisinden hiç bir $0Y reddetmemiştim. Yalnız. genç kadın tekrar para istediği za- man, biraz fazla gittiğini anlatmak m değil bu, bu sef. , er bin lira ka dür bir para istiyordu. — Zaten bu parayı ilsem, kocan bu sefer mutlaka şüphelenir... — Ne münasebet! ai derim, bit d ödünç aldım İrili Palme ven Seremiyecek olduk tan sonra. » — Antoinette beni affet. Bir kaç gün sonra, (o Odanın kirası» nı vermek için ev sahibine uğradım, Gözümün içine baktı: — Ne parası? Dedi. Dün sizin ma dam geldi, oda kirasını verdi. « Ben de sanki dünyanın en tabii Pir! hâdisesi olmuş gibi bozmadan çık Bir gün sonra Antonlette geldi. — Al dedi, artık o kadar sıkıl- ma. — Neyi al. Çantasından masanın üzerine ka- Im zarf attı, Merakla açtım, baktım, bir deste banknot.. Bin lira, dedi işlerin düzelince- ye kadar idare et., “ Şaşırdım. a parayı nereden LİLİAN HARVEY İNEMASINDA Mukavemet edilemiyecek tuhaflıklarla dolu FINDIK en son mola bedialarını çörecekler'ir. KIZ MISIN, Yarın akşam MELEK Sinemasında (13484) dan itibaren I KIZ Kibar hanımlarımız, bu filmde (13489 görülen filml.ri en güzeli K MİSİN? - Hari'tulâde güzel bir şaheser LEMONNİER En büyük Japon ve Fransif p gemileri (Claude Farröre) in HARP filmine iştirak etmişler "ir. Oynıyanlar: CHARLES BOYEN ve ANNA BELLA (1349) iğ ideitmenüö e» ihadili »w» «-B > > k N Bugünkü program |& İSTANBUL: Pisk neşriyatı, AlaniÇocukdara masal, Messi ii mil Bey tarafından, 19,30 Eftalya Sadi Hanrm grupu tar dan Türk musiki neşriyatı, ÇEKİ, H. Kemani Sadi B. Tanburi Refik kılernet Şeref Bay). Abana, Bars haberleri ve meli neariyat. 1s » Orkan irt Ourerture vi Enchanten Bizzet 1 ve 2 inci sulte men, 19,45 Alaturka sez 20 Ajans haberleri VARŞOVA: 1418 mi 1840 Car orkestrasının konseri, 1148 2 sahabe, 1740 1755 Carweonun plâklar çi Piyano konseri, 18,80 Zirai müsabab, İğ Munikiye dair konforuna, 19,35 Plik 20 i sahabe, 2102 Valfgang Amadese Memi İ eserlerinden Casi Fan Tutte opera / 23,40 Dans musikisi, müsahabe, dans | BUDAPEŞTE 580 mi i 17 Çocuk hikâyeleri, 18 aba 8 Budapeşte musiki heyetinin konseri, 20 wi le proğramı, 2030 Radyo konseri, 2148 sahabe, 2140 Kurina Sigan takımı, 2 ' berler, 23,10 Parinten naklen Mlüker'in lerinden Dilenen talebe Bettelstudent oprot temsili. j VİYANA SoT me i 1815 Könser, 1905 Mümii İ j lanğıçlara Fr. ders, 20 Aktünlite, rms iğ Ayarı, vs. 2025 Viyana operasında PE Verdinin eserlerinden Rirolette are Tamimler, 23,05 Plâk konseri, 2325 B4# tadent operasının bazı kısımlarını tarardan sakil. BÜKREŞ 1876 m ş 13 Borsa, Plâk, 14 Haberlar, plak, ğe biceanu erbastran , 19 Haberler, 18 kestranın devamı, 20 Üniversite dersi Plik, konferans, 21 Jenn Athamasin den taganni, 2120 Senfonik konser, manya Üzerine konferans, 22,15 Senfi i serin devamı, 2245 son haberler. BRESLAU 316 ms y 17 Könser, 18 Müsahabâ, 19 Kİ ki parçaları, 20 ikinci yüz isimli 020 21 Mürahabe,, Dans musikisi, 20 Haberler, 23,65 Gece konseri, / buldun 5 Omuzlarımı silkti: — Orası ri epi değil muhabbeti ii eyni mevkide, kafasını bir rakas hareketile (sağdan sola sallıyarak ibadetini yapardı. Ken- disi gibi tek tük âbitlerin dua ses- leri garip ve muzlim < bir ahenkle akseden bu tenha ibadethanede o, kendini her yerden daha rahat ve kendi nefsile yapyalnız buluyor, o vakit perişan fikrinin, zulmetler içinde çırpınan göğsünün derinlik- lerine süküna benzer bir şeyin yıldığını duyuyordu. Bazan ölüle- rin hatırasf için yapılan bir duada, bir ölünün akrabası, (çocukları, dostları onun için Allahin merha- met ve inayetini yalvardıkları za- man ihtiyar, kendi ölümünden son- ra hiç kimsenin gelip kendisi için böyle dua etmiyeceğini düşünerek ekilerle birlikte o da yabancı bir öl in dua mırıldanır ve o dakika ini bir ölü farzederdi. Bir gün, akşam geç (vakit, eve dönerken yağmur başlamıştı. Ihti- yar Salomon o bermutat o gün de, siyesini unutmuştu. U fak bir şem: fedakârlıkla bir araba kiralayabi- lir, yabut yağmurun şiddeti geçin- ciye kadar bir saçağın altına sığı- nabilirdi. Hayır, bu garip adam inti yaptı, bu birikinti şapkasımın kenarından yüzüne gözüne dökü- İürken paltosunun kollarından da ayaklarına doğru (yağmur suları bir nehir gibi (o akıyordu. İhtiyar Noa da aldırmadı ve tenha sokak. ta tek başına yürümeğe devam etti, Evine geldiği zaman o her tarafın. dan sular akan sırsıklam halile bu muhteşem malikânenin sahibinden ziyade bir dilenciye © benziyordu. Evin büyük kapısı önüne yaklaş tığı dakikada idi ki uzaktan fener, lerile yolu aydınlatan bir otomobil gelip kapı önünde ( durmuştu. Bu otomobilin tekerleklerinden ihtiya- rın üzerine bir çamur damlası da sıçramıştı. Otomobilin kapısı süratle açıldı ve elektrik ziyaları içinden ilk ön- ce karısı, onun arkasından zarif kı- yafetli bir adam çıktı ve bu adam derhal şemsiyesini açarak kadını yağmurdan kurtardı. Daha sonra bir ikinci erkek çıktı. Ihtiyar yahu- di o aralıkevin kapısı (önüne gel miş bulunuyorlardı. Otomobille ge- lenler ve ihtiyar Salomon burada birleştiler. Karısı onu tanıdı ve ne - birden çıkarılmış bir paketi andı- ran ıslak, biçimsiz kıyafetten ürk- tü, gayri ihtiyari ona arkasmı dön- dü. Ihtiyar adam bu dönüşün mâ- nâsıı anladı; Karısı misafirlerinin önünden, onun kıyafetinden e yordu. Ihtiyar Salomon karı” fd elim vaziyetten kurtarmak için ri çekildi ve hiç bir h bir acılık duymadan yeli merdivene do yi tevazula içeri O günden itibaren Salon?” if) | bu merdivenden işler, kendi giy hep bu merdivenden girerdi da hiç kimseye rast e, den, kendisi kimseyi mb yeceği gibi kimsenin 7 gi Ni rahatsız etmiyeceğinden Bir müddet sonra sofray? ten de vazgeçti, Yemeğini, gi, bir hizmetçi odasına getiri” ab zı defa karısı yahut kız “tayal lunduğu odaya gelirler, kendilerile görü başta ni anlatan bir tavır ile N var, onlar nekadar ee beriki vaziyetini değişti hayet onu yalnız başım. , O Di we

Bu sayıdan diğer sayfalar: